#1
|
|||
|
|||
1001 Gece Masali
Hızlı Öpücük
'Kırmızı başlıklı kız, benim ilk aşkımdı. Şunu hissediyorum ki, eğer Kırmızı Başlıklı Kız ile evlenmiş olsaydım, kusursuz mutluluğu tanımış olurdum.' Charles Dickens Bir sabah Samsa gibi uyandım ve şu gerçeği fark ettim: Prenses, aslında kurbağa prensi öpmemişti. Daha doğrusu, kurbağa iken öpmemişti. Prenses, kurbağa yeniden prens olduktan sonra onu öpmüştü. Ne var, herkes gibi ben de bu öpüşmenin, kurbağa iken olduğunu sanmaktaydım. Kadın ya da erkek, herkesin hayal dünyasında, kurbağayı öpme düşüncesi olmalıdır ki böyle sanmaktayız. Oysa Grimm'in derlediği masalda 'gerçek' böyle değildir. Aslında masal, en 'gerçek' olandır. Masalları, insanlığın temel düşünceleri görenler (Adolf Bastian) vardır. Masalları düşünce değil de temel şiirsel imgeler, hayaller, temel duygular, hatta temel içgüdüler içinde görenler de vardır (Marie-Louise Franzs). Masalları doğanın hareketlerinin, örneğin güneşin farklı görünüşleri, ayın farklı halleri olarak okuyanlar da vardır. En ilginç olanı da masalları, zamanımızdan yirmi bin, otuz bin yıl önce gömülmüş olan dinlerin simgeleri olarak kabul eden görüştür (J. G. Herder). Masal yorumlarına, bu masalların coğrafi kaynaklarıyla ilgili fikirleri de ekleyebiliriz. Masalların Hindistan'dan doğup bütün dünyaya yayıldığını söyleyenler, Babil'den doğup Hindistan ve bütün dünyaya yayıldığını söyleyenler olmuştur. Her coğrafyada ayrı ayrı olarak çıktığını söyleyenler de. Ama ortak fikir, ortak temaların bütün masallarda, ortak toplumsal bilinçaltı gibi yer almasıdır. Masallarda prens, bir kurbağa olabilir ve sonra tekrar prense dönüşebilir, bunda şaşılacak bir şey yok? Olaylar gerçeküstü olabilir tabii ki, lakin, amma ve asla gerçeğe aykırı değildir. Her kadın için flörtün ilk günlerinde erkek, bir kurbağa kadar çirkin ve iğrençtir. (Oysaki kurbağa çirkin değildir). Ancak onunla birkaç gün geçirdikten sonra, birlikte yemek yedikten sonra kurbağa bir prense dönüşür. Grimm masalında da zaten kurbağa prens, prensesten şunu ister: Aynı tabaktan yiyelim, aynı yatakta uyuyalım. Böylece ben tekrar prense dönüşeceğim. Her erkek, lanetlenmiş bir kurbağa olarak yaşar ve ancak bir kadın onu tekrar eski haline dönüştürür. Keşke flört için uygun Türkçe bir sözcük olsaydı. Belki de vardı ve zamanla unutuldu. Kur yapma sözcüğü de Fransızcadan ödünç alınma. Cilve sözcüğü ne kadar karşılar, ya da cilveleşme sözcüğü? Tek başına yeterli olmaz belki, yanına işve, naz gibi sözcükleri de eklemek gerekebilir. İnsan, aşkın bilgisini masallardan rahatlıkla öğrenebilir. Çok rahatlıkla. Kimyagere, edebiyatçıya, psikoloğa, biyoloğa gerek yoktur. Masallar, insanlığın binlerce yıllık deneyimi olduğu için hayatın damıtılmasıdır, en 'gerçek' olandır, feylozofça konuşmak gerekirse eğer, en ampirik olandır. Masallar, mesneviler, diğer ibret öyküleri, binyıllarca insanlığın en önemli öğrenme biçimi olmuştur. Olaylar, olayların tekrarı, yine feylozofça bir ifadeyle, tüme varan hikâyeler meydana getirirdi. Bu hikâyeler dilden dile, gönülden gönüle dolaşır, zamanları aşar ve herkes, kendi zamanına ilişkin ibretini alırdı; sonra da belki, kendi zamanının ibret öykülerinden birkaçını gelecek zamanlara armağan bırakırdı. Tuhaf bir zamanda yaşıyoruz, masaldaki gerçeğin unutulduğu tuhaf zamanda; kurbağayı prensese öptürüyoruz. Oysa böyle bir öpüşme olmuş değil. Bu hareket için henüz erken bir zaman ya da erken bir aşama. Aşk, zamanın bir oyunudur. Şöyle de denilebilir: Zaman olmasaydı, aşk da olmazdı. Aşkın doğal bir zamanı vardır. İhtimal büyük, Dünya ile Ay, Dünya ile Güneş arasındaki dönüş süresiyle, yani doğal zamanla ilişkisi vardır aşkın doğasının. Bu zaman içerisinde, çirkinlikler, iğrençlikler, korkular gider, yerlerini güzellik ve güven alır. Aslında daha iyi anlamak için hamilelik süresinin Kameri takvime göre 10 ay olduğunu, kadınların menstruasyon döneminin ayın 28.5 günlük çevrimine tekabül ettiğini de bilmek gerekir. Doğal zamana göre doğarız ve zamanın gücü bizi asla bırakmaz. Hiçbir mega hertz teknoloji insanın bedenindeki bu doğal zamanı değiştiremez. Oysa. Şimdiki zaman, hızlandırılmış zaman, şu sözcük daha yerine oturacaktır- 'acceleration' zamanıdır. Masaldaki büyü bozulmuştur. Aşkın ve her şeyin büyüsünü bozan bir zamanda yaşıyoruz. Hızlandırdığımız an, çirkin olanı öpüyoruz. Hızlandırılmış domates, mevsiminden önce kızarmış domatestir. Rengi kırmızıdır, büyüklüğü yerindedir ama kokusu ve tadı değil. İhtimal, besin değeri de yeterli değildir. Hızlı çilek, hızlı muz, hızlı balık, hızlı tavuk da öyle. Şundan eminiz ki zamanımız artıkmasal üretmiyor. Bu zamanı anlatan masallarımız yok. Dizifilmler ya da sinema filmleri ya da roman ve öyküler masal olacak bir anonimlik kazanamıyor. Vizyona hızla giriyor, hızla çıkıyor. Böyle olunca, zamanın insanı ibret alamıyor, olaylar 'dem'ini alamıyor. Atasözü ve masal üretmeyen zamanın çocukları, küresel ısınmaya karşı konser düzenleyebiliyor ancak. Bir çeşit, kötülüğün festivali! Elimizdeki tek anlatı biçimi bu. Afrika ölüyor konseri, dünya yok oluyor konseri. Başka bir yolumuz var mı? Bir dizi konsere daha ihtiyacımız var. İbret konserlerine. Hasankeyf konseri. Kaz Dağları konseri belki. İç Anadolu gölleri konseri. Konya Ovası konseri. İstanbul Boğazı konseri. Ormanlar için heavy metal. Son sırtlan için gitar solo. Yok olan kurbağalar için, yok olan nehirler ve yok olan bataklıklarla birlikte yok olan kurbağalar için bir punk çığlığı, binlerce siyah dudaklı öpücük! Not:Kalkınma, insanın doğayla aşkını bertaraf ettiğinde pornografiye dönüşür. Doğayı yok eden sanayi, bedensel bir tüketmedir. Kimi bölgelerde, kimi ülkelerde pornografi, hızlandırılmış doğa katliamı, tecavüze dönüşür. Sonunda dünyanın yok oluşuna yol açar. Aşkın bozulmuş doğasında, pazara çıkan her ürünle kışkırtılan bedenler vardır. Kadın erkeği, kurbağa iken öpmek zorundadır artık. Yoksa kurbağa zıplar gider. Ama erkek de kurbağa olarak kalır ve başka bir prensese yanaşır.
__________________
SALAĞIN TEKİ |