Ceza yargılama hukukunda

hukuka aykırı deliller sorunu en önemli yerlerden birini işgal etmektedir. Elde edilişindeki her türlü hukuka aykırılık

delili geçersiz hale getirir mi? Değilse

hangi hukuka aykırılıklar delilin kullanılmasına engel olur? Farklı ekoller

bu sorulara farklı cevaplar vermiştir. Bireyci anlayışlar

en küçük hukuka aykırılığın dahi

delili geçersiz hale getirdiğini ileri sürmüş iken

toplumcu anlayışlar

toplumun savunulması uğruna

bazı ciddi aykırılıkları dahi görmezden gelmiştir. Bu soruya cevap verebilmek için

önce ceza yargılama hukukunun amacını tespit etmek gerekmektedir:
Ceza Yargılama Hukukunun Amacı: Hukuk

insanların bir arada yaşamasını sağlayan kurallar grubunun en önemlisidir; tüm sosyal kurallar gibi

ortak aklın

ortak tecrübelerin ürünüdür. İnsan

evrensel gelişim yasalarını kavrayıp kullanabilen ve evrensel gelişime yön verebilen bir varlıktır. Bu gücü ise ancak diğer insanlarla iş

güç ve fikir birliği ve paylaşımı suretiyle elde edebilir. İnsan

ancak diğerleriyle iş

bilgi ve fikir paylaşımı yapabiliyorsa insandır

o zaman evrensel gelişime yön verebilir.
Bu sebeple insan

insan olabilmek için diğer insanlarla birlikte yaşamak zorundadır. Birlikte yaşamak ise ancak belirli kurallara bağlanarak mümkün hale getirilebilir. İnsanlık

toplu yaşamın başlangıcından bu yana

deneyip yanılarak

düşünüp uygulayarak

ortak aklı ile kurallar oluşturmuş

bunların sağlam olmayanlarını değiştirmiş

akılcı olanlarını uygulamış

bu suretle

toplumsal yaşamı en akılcı

en verimli hale getirmeye çabalamıştır. Bu kurallardan en önemlisi

hukuk kurallarıdır; hukuk kuralları

toplumsal yaşam için olmazsa olmaz olanlardır. Dolayısıyla hukukun genel olarak amacı

toplumsal yaşamın sürdürülebilir olmasını sağlamak

birlikte yaşamayı düzenleyip kolaylaştırmak

toplumsal gelişme imkanlarını açık tutmaktır. Her hukuk dalının asli amacı budur1.
Bununla birlikte her hukuk dalının kendine özgü amaçları da bulunmaktadır. Bu kendine özgü amaçlar

elbette asıl amaca yönelik ve onun yanında ikincil nitelik taşımaktadır. Bu ikincil amaçlar

toplumun genel gelişmişlik seviyesine

somut koşullara

öngörülüp planlanan toplumsal amaçlara göre değişkenlik gösterebilecektir. Canlı ve dinamik bir hukuk anlayışı

ancak bu suretle

yani ikincil amaçların toplumsal gelişime göre değişebilmesi ile sağlanacaktır. Ceza yargılama hukukunun da asıl amacı

toplumsal yaşamın sürdürebilmesini sağlamaktır.
İkincil ve kendine özgü amaçları ise ceza hukuku ile paralel ve ona bağlı olarak değişmiş ve değişmektedir. Ceza hukukunun amacının kefaret olduğu dönemde

ceza yargılama hukukunun amacı da suçlunun cezalandırılmasını sağlamak idi. Kamu gücünün bireyler üzerindeki haksız kullanımı

hem ceza hem de ceza yargılama hukukunun ikincil amaçlarında değişikliğe yol açmıştır. Ceza hukukundaki amaç

faydaya doğru kayarken

ceza yargılama hukukunda

bireysel özgürlüklerin kamu gücüne karşı korunması amacı güdülmeye başlanmıştır. Ceza hukukunda

kefaret ve fayda amaçlarının telifinden sonra

ceza yargılama hukukunda

maddi gerçeğin ortaya çıkartılması amacı ortaya konmuştur. Günümüzde ceza hukuku -infaz hukuku ile birlikte- toplumsal yaşamı zedeleyen davranışların tespiti

bunların önlenmesi

önlenemeyen davranışlardan kaynaklanan toplumsal gerginliklerin yatıştırılarak

toplumsal barış ve huzurun tekrar kurulması

bu davranışta bulunan faili ve onu buna sevk eden tüm sebeplerin araştırılması

bu sebeplerin ortadan kaldırılması ve böylece toplumsal barışın yeniden bozulmasını engelleyecek tedbirlerin alınması amacını gütmektedir. Ceza yargılama hukuku da buna bağlı olarak

toplumsal barışı bozan davranışların tüm çıplaklığı ve gerçekliği ile ortaya çıkartılmasını sağlamaya çalışır