#1
|
|||
|
|||
![]() A abideler ve asar-ı atika: anıt ve abideler abluka: bir devletin dışarı ile olan ilişkilerini zor kullanarak kesmek acele itiraz: verilen kararın tefhim yada tebliğinden itibaren belirli bir süre içerisinde ( genellikle bir hafta ) yapılması gereken ![]() acenta: ticari mümessil ticari vekil ![]() acir: kiraya veren kimse aciz: bir şahsın borçlarını ödeyemeyecek durumda bulunması aciz vesikası: alacaklı alacağının tamamını alamamışsa kalan miktar için kendisine verilen vesika (İİK 143) açık artırma: bir malın ![]() ada: çevresi yollarla sınırlandırılmış bulunan ![]() adâd: adetler; sayılar adalet: haklılık; hakka uygunluk adem-i ifâ: yapmamak; yerine getirmemek; borcu ödememek adem-i iştirak: katılmamak adem-i selahiyet: yetkisizlik adem-i vüsuk: gercek olmamak adi kira: kiraya verenin ![]() adi şirket: iki veya daha çok kimsenin ![]() adlî kaza: cezai ![]() ![]() ![]() ![]() adlî müzaharet: adli yardım ağlep: kuvvetli; büyük ahar: başkası; üçüncü kişi; yabancı ahde vefa: söze bağlılık ![]() âhir: son; sondaki; en son; en sondaki ahit : söz verme ahkam: hükümler ahkâmı huzuriyye: hakim önünde yargılanmayla ilgili yöntem hükümleri ahkâmı mahsusa: özel hükümler ahkâmı müteferia: ayrıntılı hükümler ahkâmı mütehalife: aykırı değişik hükümler ahvâl: durumlar; haller; vaziyetler ahz: almak aile hukuku: Aile ilişkilerini düzeneleyen hukuk kurallarıdır. aile şirketi: bir ailenin bireylerinden oluşan ortaklık. aile yurdu: bir kimsenin ![]() ![]() akar: taşınmaz mal; kiraya verilen ve gelir sağlayan şeyler akarâtı mevkufe: vakfedilmiş ![]() akdetmek: sözleşmek; kararlaştırmak; düzenlemek; bağlamak akd-i mebhusünanh: sözü geçen akit ![]() ![]() akd-i mezbur: sözü geçen akit ![]() ![]() akd-i muvazaa: karşılıklı ödün verilerek yapılan akit ![]() ![]() akd-i sahih: geçerli ![]() ![]() ![]() ![]() âkideyn:her akitte akdi yapan iki taraf âkidîn: sözleşenler; sözleşme yapanlar âkit: bir işi karşılıklı olarak kararlaştırıp üstlerine alan taraflardan her biri; sözleşme veya mukavele yapan alâhilâf'ül-kanun: kanun hilafına; yasaya aykırı olarak alâkadar: ilgili; ilişkili alât: aletler; araçlar aledderecat: sırasıyla; derecesine göre alelhesap: hesaplaşmak üzere; hesaba sayarak; sayışılmak üzere; doğan kârdan bir bölümünün ileride tamamı üzerinde hesaplatılmak üzere önceden ödenmesi ale-l-ıtlak: genel olarak; rasgele; bir sınır ile bağlı olmayarak ale-l-umûm: genel olarak; umumi bir biçimde; bütün alelusul: usulüne uygun; aleniyet: açıklık alettakrib: takriben; yaklaşık olarak amade: bir işi yapmaya hazır; hazırlanmış amel: iş; edim; fiil amele: işçi; emekçi ![]() amelî: işe dayanan; iş üstünde; tatbikî; pratik; uygulamalı amenajman:doğal kaynakların işletilmesi âmil: yapan; etken; etmen; sebep; faktör âmir: emreden; buyuran; bir memurun vazife bakımından büyüğü; bir fiili yapmaya veya yapmamaya zorlayan ![]() âmm:genel; umumi; herkese ait amme :kamu âmme hükmî şahsiyeti: kamu tüzel kişiliği amme intizamı : kamu düzeni anagayrimenkul: Kat mülkiyetine konu olan taşınmazın bütünü. anayapı: Kat mülkiyetine konu olan taşınmazın esas yapı kısmı. angaje: sözle veya yazılı olarak bağlanan; bağımlı ânif'ül-beyan: az önce beyan olunan ![]() anmuhakemetin: muhakeme yaparak; yargılama yoluyla antrepo: gümrüklere gelen ticari eşyanın konulduğu ![]() âra: reyler; oylar arazi mahlule: mutasarrıfın mirasçı bırakmadan ölümü ile mahlûl olan arazi-i emiriyye arazi-i emiriyye: beytülmâle ait olarak devlet tarafından kişilere dağıtılan yerler ![]() arâzi-i haraciyye: haraca bağlı arazi; arâzi-i memlûke: mülk; timar toprağı; mülkiyet yolu ile tasarruf olunan yerler arâzi-i metrûke: halkın gereksinimi ve kullanımı için terk edilen arazi arâzi-i mevât: hiç kimsenin tasarrufu altında olmayan ve halka terk ve tahsis edilmemiş bulunan ![]() ![]() ![]() arazi-i mevkufe: geliri belirli bir konuya tahsis olunan yer; vakıf olunmuş arazi arazi-i miriye: devlete ait arazi arâzi-i öşriye: ürününden onda bir Devlet payı alınan ve üzerinde her türlü mülkiyet tasarrufları bulunan arazi âri: boş; çıplak; soyut; arınmış; yüksüz âriyet: ödünç; eğreti; ödünç sözleşmesi arîz ve amîk: genişlik ve derinliğine; enine boyuna; arz: sunma; gösterme; bildirme; önüne koyma; anlatma (bir büyüğe) arsa payı: Kat mülkiyetinde arsanın ![]() arsa: Belediye sınırları içinde ![]() arzuhal: dilekçe asgarî: en az; en aşağı; en azından; en düşük; en küçük ashab-ı intikal: verasetin geçişinde hak sahipleri asrî: zamana uygun; çağdaş; modern ateh: bunama; bunaklık atıf: yollama; yöneltme; yükleme; bağlama; eğme; meylettirme; ilişkili bulma âtî: gelecek; gelen (kişi veya şey); gelecek zaman; istikbal avans: alacağına sayılmak üzere önceden yapılan ödeme; öndelik avârız: kazalar; belâlar; borçlanma ve hak kazanma yeterliliğini kısan veya yok eden haller avdet: dönüş; geri gelme; dönme ayn: para dışında ![]() aynî: mala ilişkin; eşyaya bağlı; malın mülkiyeti ile ilgili; herkese karşı ileri sürülebilen ayni haklar: Eşya üzerinde doğrudan doğruya mutlak egemenlik yetkisi veren ve herkese karşı ileri sürülebilen haklar. âzâ: uzuvlar; üyeler; organlar âzâde: serbest; hür; özgür azamî: en çok; en büyük; en yüksek azimet: gidiş; yola çıkma azil: Verilen temsil yetkisinin ortadan kaldırılması |
#2
|
|||
|
|||
![]() B bâ tapu: tapulu; tapu ile tasarruf olunan bâ'de'l-isticar: kira sözleşmesinden sonra bâ'de'l-istirdad: geri aldıktan sonra ba'dehû: daha sonra bâb: kapı bâdî olmak: sebep olmak bağıt: akit bağımsız bölüm: Kat Mülkiyeti Kanunu'na göre ![]() bâhir: belli; besbelli; açık; apaçık bahri: denize ait bâ-husus: hele; özellikle; üstelik baîd: uzak; ırak bâîs olmak: sebep olmak; göndermek; gerektirmek baki: sürekli; daimî; artan; kalan; kalımlı; kalıcı; ölümsüz; saklı duran bakiye: artan bâlâ: yukarı; yüksek; üst; yüce bâligân-mâbelâğ: ziyadesiyle; bol bol baliğ: eren; varan; bulan; yetişen; toplam; büluğa; ergin; bariz: açık; göze çarpan; belirgin basiret : doğru görüş; uzağı görüş; önceden görüş; seziş; uyanıklık; anlayış; kavrayış; dikkat; sağgörü batıl : doğru ve haklı olmayan; çürük; bozuk; sakat; boş; hukuken geçersiz; dayanaksız; temelsiz; beyhude; hüküm ifade etmeyen bayi : bazı maddeleri satma izni olan kimse; satıcı; satış yeri becâ : yerine; uygun; bedava; karşılıksız; parasız; emeksiz bedâyî : sermayeler; anamallar; bedialar: göze güzel görünen şeyler; estetik bedel-i misil : emsaline uygun peşin para bedihî : açık olan; besbelli; apaçık; akla; kendiliğinden gelen bediî: güzellik ölçülerine uyan; güzel; güzellik beher: her biri belagat:iyi konuşma; sözle inandırma yeteneği; söz sanatlarını inceleyen bilgi dalı berât : rütbe ![]() beraat : aklanma berâyı tetkik: inceliyerek berhava : havaya gitmiş; kaybolmuş; uçurulmuş; yararsız; boş berî-üz-zimme : zimmetten kurtulmuş; aklanmış ber-mucib-i talep: talep mucibince; istem gibi ber-vech : olduğu gibi; olarak ber-vechi peşin: peşin olarak ber-vech-i bâlâ : yukarıda olduğu gibi beşerî : insanoğlu ile ilgili; insanî; insana mensup betekrar : tekraren; tekrarla bey ü şira : almak ve satmak bey'i bât: kesin satış bey'i bi-l vefâ: kararlaştırılan süre içinde satılanı geri almak koşulu ile yapılan satış sözleşmesi bey'i mukayaza: malı mal ile değiştirmek; trampa bey'i : satım; satma; satış; satılma; bey-i sarf: parayı paraya satmak; para bozmak beyn: ara beyn'en-nâs: halk arasında beytülmal : maliye hazinesi beyyine : bir olayın veya işlemin doğruluğunu ortaya koyabilmek için hakimi iknaya yönelik yöntem veya her türlü vasıta ; delil ![]() beyyine külfeti:mahkemede bir beyan ve iddiayı kanıtlama yükümlülüğü MK 6. madde bidâyet : başlama; başlangıç bidâyet mahkemesi: ilk mahkeme; davaları birinci derecede gören ve çözümleyen mercii bi-eyyi-hâl: herhalde; mutlaka; elbette bigüna: herhangi bir bi-hakkın: hakkıyle; hakkı olarak ![]() bi-haseb-il verase: veraset nedeniyle; verasetten doğma bi-hükm'ül-kanun: kanun hükmü gereğince; yasa kuralı ile bila: ….sız bilâ kayd ü şart: kayıtsız ve şartsız bil-ahire: sonra; sonradan bilâkis: tersine olarak; tam tersine; aksine; sonunda bilâ-müddet: süresiz bilâ-sebeb: sebepsiz bililtizam: bile bile beyanname: Bir makama veya kamuoyuna yapılan açıklama belgesi. bilanço: Bir kuruluşun ![]() ![]() bilâtefrik: tefrik etmeksizin; ayırmaksızın bilbeyyine: delil ile; tanık ile; ispat ile bil-cümle: bütün; hepsi; tamamı bil-farz: tutalım ki; diyelim ki; sayalım ki; söz gelişi bilfiil: gerçekten; fiilen; hakiki olarak; iş olarak; iş edinerek bilistirdad: geri alarak; geri alınarak bilmuvafakat : razı olarak bilmüzakere: müzakere ederek; üzerinde görüşüp tartışarak bilmüzayede: artırma ile; artırarak bi-l-müzayede: müzayede ile bi-l-rü'ye: görerek; görülerek bî-ma'nâ: manasız; anlamsız binâberin: bundan dolayı; bunun üzerine; bu nedenle binâen-alâ-zâlik: bundan dolayı; bunun üzerine binâen-aleyh: bunun üzerine; dolayısıyla; bundan dolayı bi-n-netîce: netice olarak; sonuç olarak binniyabe: naip eliyle; vekillik ile; vekaleten bîtâp: bitkin; güçsüz; takatsız; yorgun bî-taraf: tarafsız bitarıkıl'evlâ: evveliyetle; öncelikle bi-t-tabi: tabiatiyle; doğal olarak bono: Bir kimsenin diğer bir kimseye veya onun emir ve havalesine ![]() ![]() ![]() borç ilişkisi: İki taraf arasında mevcut olup bir şeyin verilmesi ![]() butlan: geçersizlik bürûz: belirme; ortaya çıkma |
#3
|
|||
|
|||
![]() C câmi: cem eden;: içine alan; içinde bulunduran; taşıyan; toplayan câmia : topluluk; zümre cânî: cinayet işlemiş olan kimse canîb-i beytülmal : hazine tarafı canîb-i vakıf : vakıf tarafı canîp : yön; taraf; cihet; yan cari : uygulanan; yürürlükte olan cây-i teemmül : etraflıca düşünülmeye değer; düşünülmesi yerinde olur cebrî : zorla yapılan; zor kullanarak yaptırılan; zor altında; güç kullanarak cebri icra : kendi istekleriyle borçlarını ödemeyen borçluların ![]() ![]() ![]() cebri satım: Malikinin isteğine bakılmaksızın ![]() celesat-ı âti: gelecekteki celseler ![]() celile: büyük; ulu celpname: yargılamada ![]() ![]() ![]() ![]() cemetmek: toplamak; bir araya getirmek cemi ezmân: bütün zamanlar; zamanların toplamı cereme: başkası tarafından yapılan veya kaza sonucu ortaya çıkan zararı ödeme; para cezası cerh ü iptal: çürütme ve yok sayma; geçersiz hale getirme cevâmi': camiler; mescitler; toplanılan yerler cevâz: izin; müsaade; caiz olma cevâz bahş: izin veren; müsaade eden cevher: maya; öz; değerli taş; elmas ceza: Suç işleyen kişilerin karşılaşacakları tepkidir ![]() ceza şartı: ceza koşulu; alacaklının zararını karşılama şartı cezrî: asıl ile ilgili; kökle ilgili; kökten; temelden cibâyet: alma; toplama; vergilerin ve başkaca devlet gelirlerinin tahsili cihet: yön; taraf; amaç cins tashihi: Tapu kütüğünde kayıtlı bir taşınmazın niteliğinin değiştirilerek kütüğe ![]() ciro: Çifte yetki veren havale; ticari senedin ![]() cismanî : cisimle ![]() cism-i câmid: cansız cisim cürmiyet : suç hali; suçluluk cürmü meşhut: suçüstü; göz önünde işlenen suç cürüm tasnii : bir kimse hakkında cürüm uydurmak cüz: bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri; kısım; parça; bölük Çek: Ödeme aracı; kanun ile belirlenen şekilde düzenlenen ![]() |
#4
|
|||
|
|||
![]() D dâfi: defi'de ![]() Dahiliye Vekâleti: İçişleri Bakanlığı dâyin: borç veren; alacaklı deâvî: davalar def'aten: bir defada; birden def'i def: def'e karşı def'; savuya karşı savu defaât: kereler; kezler; yollar defâtir: defterler; birlikte dikilmiş kağıtlar defter-hâne: taşınmaz mallara ilişkin tasarrufların kayıt defter-i hakanî: eskiden taşınmaz mala ilişkin tasarruf işlemlerinin kayıt ve tescil edildiği defter defter-i hakanî idaresi: eskiden taşınmaz mala ilişkin tasarruf işlemlerinin kayıt ve tescil edildiği daire değer baha: bir malın iktisadi duruma göre kıymetini ifade eden fiyat delâlet: gösterme; yol gösterme; kılavuzluk; iz; işaret; aracılık delâlet-i bil'işare: işaret ederek ![]() delil: kanıt; tanıt; ipucu delil-i celî: aşikar delil; belli ![]() demirbaş: Bir taşınmazın kiraya verilmesinde kiraya dahil olan ![]() demokratik devlet: halkın devlet yönetimine katılması esasına dayanan devlettir. depozito: Bir sözleşmeden dolayı doğabilecek zararlara karşı verilen teminat; bir taahhüt sırasında yatırılan güvence parası. der-akap: hemen; arkasından derc etmek: araya sokmak; arasına sıkıştırmak derceb etmek: cebe atmak; kendine alıkoymak derç: sokma; arasına sıkıştırma; gazeteye yazma; toplama; biriktirme der-dest-i rü'yet: dava görülmek üzere ele alınan ![]() der-kâr: malum; aşikar; bilinen; belli dermeyan etmek: ileri sürmek; öne sürmek; ortaya koymak; anlatmak der-piş: en önde; göz önünde bulunan; öngörü der-pîş etmek: öngörme; göz önünde bulundurma der-uhte: üstüne alma; yüklenme; üstlenme; sağlama desise : hile; oyun; entrika devair :daireler Devlet Şurası: Danıştay Devletler Özel Hukuku: Kişilerle devlet arasındaki bağı (tabiyeti) ![]() devremülk hakkı: Mesken olarak kullanılmaya elverişli bir yapı veya bağımsız bölümün ortak maliklerinden her biri lehine ![]() ![]() deyn: borç disiplin cezaları : Belli bir statü içinde bulunan kimselere hizmet ve iç düzenle ilgili kurallara aykırı davranışta bulundukları zaman uygulanan cezalardır. Dîvân-ı Muhasebat: Sayıştay donatan : gemisini gemi ticaretinde kullanan gemi sahibidir dûçâr: tutulmuş; uğramış; yakalanmış dûn: aşağı; aşağılık; altta; aşağıda dûr: uzak düstûr: kanun; kaide; yasa; devlet yasalarını içine alan kitap; genel kural; başyasa; yasalar dergisi düzenleme: Bir sözleşmeyi veya işlemi yapan kimsenin iradesini dinledikten sonra ![]() ![]() |
#5
|
|||
|
|||
![]() E ebniye: binalar; yapılar ecnebî: yabancı; bir devlete göre ![]() ecr-i müsemmâ: taraflar arasında belirlenen ücret ecrimisil: bir malın kullanılmasından doğan yararların para ölçüleriyle takdiri eda: edim; borçlanılan şey; borcun konusu eda davası: davalının bir iş yapmaya ![]() ![]() edeb: iyi terbiye; naziklik; usluluk ef'âl :eylemler; fiiller ![]() efrâd: fertler; bireyler ehil: ehliyetli; hak sahibi; bir hukuki işlem yapabilme yeteneğine sahip ehl-i hibre: bilirkişi ehl-i vukûf: bilirkişi ekalliyet(akalliyet): azınlık ekser: daha ziyade; ençok; çoğu; çoğunca ekseriyet: çoğunluk ekseriyeti ara : oy çokluğu eklenti: Bir konutun veya bir binanın kullanılış amaçlarından herhangi birini tamamlayan ya da kolaylaştıran yapı. elfaz: kelimeler; sözler elîm: elemli; kederli acılı el-yevm: bugün; şimdi; halen emlâk-i sirfe: yeri ve üzerinde binalar ve ağaçları mülk olan taşınmaz mallar emlak vergisi: Konusu bina ve arazi olup ![]() ![]() ![]() ![]() emr-i makzî: hükme bağlanmış iş emtea: ticaret konusu her türlü mal emval: mallar; mülkler emvâli menkule: taşınır mallar;taşınabilir mallar enfüsi: öznel; subjektif enkaz: bina yıkıntıları; yıkıntı; moloz; eski hayvanların bakiyeleri envai mesalih: işlerin çeşitliği erbaa: dört erbâb: ehil; becerikli; muktedir; yetenekler; sahipler; malikler erbâb-ı vukuf: bilirkişiler esbab-ı mucibe: gerekçe; gerektirici sebepler eshâb: sahipler; bir şeyin malikleri esham: pay senedi; hisse senedi eslem : en selâmetli; en emin; en doğru; en sağlam eşcar : ağaçlar esnaf : ister gezici ![]() ![]() eşhas : şahıslar; kişiler; kimseler eşkâl : biçimler; suretler; tarzlar evkaf : vakıflar evleviyet: tercihli; haydihaydi; öncelikle evrâk : yapraklar; kağıtlar; arşiv evrâkı müsbite: ispat edici belgeler; tesbit edici yazılar; tapu kütüğünü tamamlayan belgeler evsaf: nitelikler evsafı mümeyyize: belirgin nitelikler evvelâ :birinci olarak; herşeyden önce; ilk önce evvelemirde: herşeyden evvel; işin başlangıcında; ilk iş olarak ezcümle : özellikle; özet olarak; sözün kısası; toplucası ezmân : zamanlar ![]() fâhiş: aşırı; ağır; çok fazla |
#6
|
|||
|
|||
![]() F fariğ: bir şeyi veya hakkı başkasına devreden; ferağda bulunan; feragat eden; taşınmaz maldaki tasarruf hakkını başkasına bırakan kişi farz: zorunlu; baş koşul; boyun borcu; çok gerekli; varsayma fâsıl: ayıran; bölen fâsıla: aralık; ara fasl etme: halletme; neticelendirme fehime: anlayış fek: kaldırma; bir hukuki sınırlamanın kaldırılması; sona erdirme; bitirme fer' î: bağımlı; ekli; eklentili; ikinci derecede olan ferâgat: vazgeçme; el çekme; dinlenme ferağ: devir; devretme; bir hakkı birine geçirme; mirî veya vakıf arazinin yararlanma hakkının satışı ferd: tek; yalnız olan şey; eşi olmayan; tek olan sayı fesâd: karıştırıcı; arabozucu; karışıklık; bozukluk; dolan fesh: bozma; bozulma; dağılma; dağıtma; kapatma; kaldırma fesih: Devam etmekte olan bir hukuki ilişkiyi ![]() fevkinde: üstünde; aşan fıktan: yokluk fırka: insan kalabalığı grubu; parti fıtrî: tabii; yaradılışındaki; doğasındaki fi-i cârî: geçer değer fiil ehliyet: Bir kimsenin ![]() fi-l-vâki filhakika: hakikatte; gerçekte; doğrusu fuhûş: haddini aşma; kötülük; namusa aykırı hareket fuzûlî: boşuna; yersiz; lüzumsuz; haksız; boşboğaz; erkek adı fuzûlî işgal: bir taşınmaz malı sahibinin izin ve rızası olmadan ele geçirmek fürûht: satma; satım; satış |
#7
|
|||
|
|||
![]() G gaî (gaiye): gaye ![]() gaip: görünmeyen; hazır olmayan; yitik; yok olan kişi; kaybolan ve kendisinden uzun zaman haber alınamayan kişi galle: gelir; hasılat; yarar garaz: (garez)gizli düşmanlık; asıl maksat; erek; amaç; hınç gars: ağaç dikme gasıb: başkasının bir eşya ![]() gasp :başkasının bir eşya ![]() gaybubet: kaybolma; yokluk; göz önünde olmayış; yitiklik gayr (gayir): ayrı; başka; özge; artık; diğer; yabancı gayrimenkul: Bir yerden bir yere taşınması olanaksız (taşınmaz) mal. gayr-i melhûz: beklenmedik; imkansız; olanaksız gayr-i mümkün: olanaksız; imkansız gayrimenkul mükellefiyet: Bir taşınmaz malikinin ![]() ![]() gayrimenkul tellallığı: Taraflar arasında (hiçbirine sürekli olarak bağlı olmaksızın) ![]() ![]() gayrı vazıh: kapalı geçici tescil: Halen varolup da uyuşmazlığa neden olan ayni hakların korunması amacıyla tapu kütüğüne yapılan tescil. geçit hakkı:Bir taşınmaz üzerinden başka bir taşınmaz malikinin geçebilmesi için kurulan bir ayni hak. genel idare: Bütün ülkeyi kapsayan idare olup "merkez teşkilatı" ve "taşra teşkilatı"ndan oluşur. genel vekaletname: Bir kimsenin ![]() gerçek kişi: İnsanlar. gerçi: gerçekten; vakıa gıyâb: hazır ve mevcut olmama; göz önünde bulunmama; uzaklaşma; kaybolma; arka girift : dolaşık; karışık; bir birinin içine girgin; tutma; yakalama grev: işçilerin aralarında anlaşarak veya bir kurululun kararına uyarak topluca iş bırakmalarıdır. gûna (gûne): türlü; gidiş; tarz; yol; sıfat güzeran: geçici; geçen |
#8
|
|||
|
|||
![]() H hacet: gerek; gereklilik hâcir: hicret eden; bir yerden başka bir yere göçen; sayıklayan (hasta) haciz: Borçlunun ![]() ![]() ![]() hâdis: meydana gelen; çıkan; yeni çıkan hafiyyen : gizli olarak; saklı olarak; gizlice hafriyat : kazı; kazılar; toprak kazma; toprak çıkarma hail : duvar ![]() ![]() ![]() haiz : sahip; elde bulunduran; taşıyan hak: Hukuk düzeni tarafından şahıslara tanınmış olan yetkilerdir hakikiye: hakikate mensup; gerçek; sahici; doğru; gerçekten hakk: doğruluk ve insaf; bir insana ait olan şey; dava ve iddiada hakikate uygunluk; harcanmış emek; pay; hisse hakkaniyet: hak ve adalete uygunluk; doğruluk hak ehliyeti: Sağ doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü andan ölüm anına kadar olan dönemde herkesin sahip olduğu medeni haklardan (evlenme ![]() hakk-ı mesil: su yolu hakkı hakk-ı mürûr: geçit hakkı hakk-ı şuf'a: önalım hakkı hakk-ı şürb: içme hakkı; sudan yararlanmada sıra hakkı haksız fiil: hukuk düzeninin izin vermediği ![]() halel: bozma; bozukluk; eksiklik; zarar haleldar olmak: bozulmak; çiğnenmek hali sabıka irca: eski hale getirme halita: karışım harâc-ı mukaseme: arâzî-i hâriciyye mahsullerinden onda birden yarısına kadar alınan vergi harâc-ı muvazzaf: arâzî-i hâriciyye üzerine yerin tahammülüne göre ![]() Hariciye Vekâleti: Dışişleri Bakanlığı hârîm: başkasının giremeyeceği ![]() harnup: keçi boynuzu hartama: pedavra; köknar ve lâdin ağaçlarından elde edilen ![]() has: sıkıştırmadan bir yerin içine alma; hareketten menetme; etrafını çevirme; vakfetme hasârât: zararlar; ziyanlar; hasarlar hasb-el-kanun: kanun gereği hasb-el-memuriyye: memuriyet gereği hasebiyle: yüzünden; dolayısıyla; bu nedenle hasılat Kirası: Kiraya verenin ![]() ![]() hasîm: iki düşmandan herbiri hâsim: hasmeden; kat'eden ![]() hasren: muhasara ederek; etrafını çevirerek hâss: özgü hatîa: günah; kabahat; suç; yanlış; yanlışlık havale: Yollama ödeyicisinin ![]() ![]() ![]() hâvi: kapsar; kapsayan; içeren; içerir havza-i fahmiyye: kömür havzası; kömür bulunan bölge haylûlet: engel olma; araya girme; yolu kapama hayr (hayır): iyilik; iyi; faydalı iş; yarar hayrât: sevap kazanmak için yapılan hayırlı işler; sevap için kurulan müessese hazine: Devletten ayrı bir kişilik oluşturmamakla beraber ![]() ![]() heder olma: ziyan olma hedm: yıkma; harap etme hidematı amme: kamu hizmeti hıfz: saklama; koruma hibe: bağışlama hilafı: tersi; aksi; zıddı hilkat: yaratılma; yaratılış; tabiat himaye: koruma; korunma; birine arka çıkma hini dava: dava sırasında hini hacet: gerektiğinde hisse-i şayia: yaygın hisse; ortak pay hitâm: son; bitim; tükenme; nihayet hizmet sözleşmesi: İşçinin ![]() hod-be-hod: kendi başına;kimseye danışmadan;kendiliğinden huda: aktarma hudûs : sonradan peyda olma hukuki işlem: Bir veya birden çok kişinin ![]() hukukun şeklî kaynakları : Hukuk Kurallarının hangi şekillere bürünmüş olarak bize verildiğini ve nerelerde bulunduklarını göstere kaynaktır. hulâsa :özet hulûl : gelip çatma; girme; borcun vadesinin gelmesi hüsnü ceryan: iyi icra etmek husule gelmek: doğmak; ortaya çıkmak; meydana gelmek; oluşmak husûmet: hasım olma durumu; hasımlık; düşmanlık; (davada) karşı taraf olma husûsat: bakımlar; işler; şekiller; yollar; konular; meseleler; maddeler hususî: özel; kişiye ait hüccet :senet; delil; belge hükkâm: hakimler; yargıçlar hükmî şahsiyet: tüzel kişilik hükümsüzlük: bir hukuki işlemin ![]() |
#9
|
|||
|
|||
![]() I-i ıskat: düşürme; hükümden düşürme; yok etme; iptal ıslah: düzeltme; davada tarafça düzeltme; iyileştirme; iyi bir hale getirme ıslahât: düzeltme veya iyileştirme işleri ıstılâh: terim ıtlâk: salıverme; koyuverme; boşamak; demek; denilmek; tabir ıttılâ: öğrenme; bilgilenme; haberdar olma; tanıma ızrar: zarar verme; zarara sokma ıztırâr: zorunluluk; çaresizlik iade : geri verme; geri çevirme; eski duruma getirme iade-i muhakeme : yargılamanın yenilenmesi iaşe :yaşatma; besleme; geçinme ibâre : deyiş; cümle; paragraf; bir bölüm söz ibhâm: kapalı bırakma; açıklamama; belli etmeme; gizli kapaklı tutma ibka : devamlı ![]() ibra : aklanma; temize çıkma; aklama; temize çıkarma Alacaklının ![]() ibraz: gösterme; meydana çıkarma; sunma ibtida: başlama; başlangıç; ilkin; en önce; başta icâb : gerekme; gerek; bir sözleşme için ilk söylenen söz icabet etme: uyma icbar: zorlamak icabı hal: durumun gereği icar: kiraya verme; kiraya verilme icâre-i müeccele: sonradan alınacak kira icareteynli vakıf: ivedili ve süreye bağlı kira sözleşmesi olan vakıf mallar icazet : izin; ruhsat ![]() icâzet-i lâhika: bir kimsenin izni olmadığı halde ![]() icbar etme: zorlama icmâl : kısaltma; özetleme; öz; özet genel toplamı icra tetkik mercii: İcra-İflas dairesinin üzerinde olup ![]() İcra Vekilleri Heyeti : Bakanlar Kurulu içtihad: özel görüş; anlayış; kavrayış içtima: toplanma; toplantı; bir araya gelme içtimaî: sosyal; toplumsal içtinap : kaçınma; çekinme idame : devam ettirme; sürdürme idâre-i husûsiyye : il özel idaresi ifa: ödeme; yerine getirme; bir işi yapma; edim ifadat: sözler ifade: anlatma; anlatış; anlatım ifham: anlatma; anlatılma; bildirme; bildirilme ifrağ: bir durumdan başka bir duruma sokma iflas: Borcunu ödemeyen veya ödemelerini tatil eden borçlu hakkında yapılan takip sonucunda ![]() ifraz : arazinin parçalanması; bölünmesi; parsellere ayırma; araziyi imar açısından uygun parçalara bölme ifşasına müeddi: açıklanma gereği ihale: Artırma veya eksiltme biçimiyle yapılan ve en uygun fiyatı teklif edene (en çok artıran veya eksiltene) işin/malın verildiği sözleşme yöntemi. ihâta: bir şeyin etrafını çevirme; sarma; kuşatma; etrafı çevrilme; anlayış; geniş bilgi ihbar: haber verme; bildirme; bildirim ihdas: ortaya çıkarma; kurma; bir şeyi ilk kez ortaya koyma ihfa: saklama ihkak-ı hak: kendiliğinden hak alma ihlal etmek: zarar vermek; zedelemek; dokunmak; hakkını zedelemek; çiğnemek; bozmak ihmal: dikkatsizlikten ve özensizlikten kaynaklanan kusur; savsaklama; gerekli özeni göstermeme ihraç: çıkarma; dışarıya mal satma; dış satım ihraz: benimseme; sahipsiz bir malı sahiplenme ihtar : hatırlatma; dikkati çekme; uyarma; uyarım ihtarname: Bir kimseye ![]() ihticâc: delil veya tanık gösterme ihtilaf : anlaşmazlık; uyuşmazlık; çekişme; niza; görüş farklılığı ihtilat: karışma; katılma; bir araya gelme ihtimam: özen; bir şey ![]() ihtirâzi kayıt: çekince; önkoşul; belli hakları kullanma hakkının saklı tutulması ihtiva etmek: içermek; kapsamak; içine almak; içinde bulundurmak ihtiyati tedbir: Davacının ![]() ![]() ![]() ihtiyar etmek: seçmek; seçme hakkını kullanmak; tercih etmek; yeğlemek ihtiyarî: isteğe bağlı; seçmeli; istemli ihtiyat: sakınma; ihzâr: hazırlama; huzura getirme; ihzaren celb: sanığı veya tanığı ![]() ihzarî: hazırlayıcı; yetiştirici; hazırlık niteliğinde olan ika etmek: yapmak; etmek; oluşturmak ikâme: yerine koyma; yerine kullanma; dikme;yerine geçme; kaim olma; dava açma ikametgah: bir kimsenin yerleşme kast ve niyetiyle oturduğu yer ikamet etme: Bir yerde yerleşme iradesi ve niyetiyle oturma. ikmal: tamamlama; bitirme; devamlı olarak yiyecek içecek ve diğer gerekli malzemenin sağlanması ikrâh: korkutma; bir kimseyi yapmak istediği şeyi yapmamaya ![]() ikrar : saklamayıp söyleme; bildirme; açıkça söyleme; kabul ikraz: borç verme; ödünç verme iktifâ : yeter bulma; yetinme iktirân: yakın varma; yanına gelme; yaklaşma; ulaşma; erişme iktisabî: kazanma ile ilgili; edinme ile ilgili iktisadi: ekonomik iktisap : kazanma; kazanım; edinme; bir şeyin mülkiyetini elde etme İktisat Vekâleti: Ekonomi Bakanlığı iktiza: gerekme; gerektirme; gereklilik; işe yarama ilâm yargı belgesi; mahkemenin verdiği nihaî (son ) kararın ![]() ila-nihâye: sonuna kadar i'lâmât : bir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmi vesikalar; kararı bildiren belge ilamlı icra takibi: Para veya paradan başka bir şey içeren konularda ![]() ![]() ilamsız icra takibi: Elinde bir mahkeme ilamı bulunmayan veya bulunmasına rağmen ilamlı icra yoluna başvurmayan kişilerin ![]() ilga : ortadan kaldırma; yürürlükten kalkma; hükümden düşürme; geçersizleştirme illet: hastalık; sakatlık; bozukluk; neden; sebep illiyet bağı: nedensellik bağı; bir neden ile ortaya çıkan sonuç arasındaki ilişki ilmî: bilimsel ilmi içtihatler: Hukuk bilginlerinin hukuki sorunlarda ileri sunmuş oldukları görüş ![]() ilmühaber: belge; birinin herhangi bir durumunu (örneğin ikametgahını) gösteren durum belgesi iltibâs: karıştırılma; benzeşim; karışıklık iltihâk : katılma; karışma iltisâk : yapışma; bitişme; kavuşma iltizam : kendi için gerekli sayma; gerektirme iltizami muamele: bir kimsenin malvarlığının aktifinde yer alan kalemlere dokunmaksızın ![]() ilzâm : susturma; bağlama imâl: yapma; yapılma; meydana getirme imâr : bayındırlık; bayındır duruma getirme; geliştirme imdi : buna göre; şu halde; o halde imha: yok etme; ortadan kaldırma; mahvetme imhâl : mühlet verilmesi; süre verilmesi; erteleme; yeni bir önel tanıma imlâ : doldurma; doldurulma; yazdırma; yazdırılma; bir dilin cümlelerini ![]() imtina: kaçınma; çekinme imtisâl: gerekeni yapma; bir örneğe göre hareket etme; alınan emre boyun eğme imtiyaz: ayrıcalık; farklılık in'ikad : bağlama; kurulma; toplanma inbiâs: gönderilme; meydana çıkma; ileri gelme indinde: yanında ind-el-hâce: lâzım olduğu; gerektiği zaman ind-ettemyiz: temyiz sonunda; temyiz olunduğunda infâk: beslemek; geçindirmek; nafakalandırmak infisâh: fesh olunma; bozulma; hükümsüz kalma; dağılma; kendiliğinden ortadan kalkma inhisar: tekel; monopol; alımın veya satımın tek bir elde toplanması infisah: Ortadan kalkma; dağılma; fesholma. inkıta : kesilme; kesinti; ara verme inkılâp: değişme; bir halden başka bir hale dönme; devrim inkıyâd: boyun eğme; kendini teslim etme inkisâm: taksim olma; parçalanma; bölünme; ayrılma inkişaf : açılma; gelişme; gelişim; açınım inkiza: bitim; sona erme insicâm: bir düzeye gitme; düzgün söz; düzgünlük; tutarlık inşâî: inşaya ![]() inşaî hak: yenilik doğuran hak; bir hukuki durumun ortadan kaldırılması ![]() intac: sonuç verme; nitelendirilme; sonuçlandırılma; bitirme intifa: yararlanma; bir şeyden istifade etme intifa hakkı: yararlanma hakkı; başkasına ait bir malda ![]() intifa hakkı: Başkasına ait bir mal (hak) üzerinde ![]() intikal: Bir mal üzerindeki tasarruf hakkının ![]() intihâb: seçme; seçilme; seçim intikal: geçme; geçirim; nakil; birinden diğerine geçme; yer değiştirme; el değiştirme bir mal üzerindeki tasarruf hakkının kanun ile belli kimselere geçmesi intikal: geçiş; göçüş; anlama; kavrama; yer değiştirme; el değiştirme intizâm: düzgünlük; çeki düzen; düzenlilik intizâr: bekleme; beklenilme; gözleme; gözlenilme inzibât: yolunda olma; genel emniyetin yolunda olması; sıkı düzen inzimâm: eklenme; katılma; ilave ipham: belirsizlik ipka: kalma; yerinde bırakma; görevinde bırakma; yenileme ipotek akit tablosu: İpoteğin kurulması sırasında tapu memuru tarafından düzenlenen ve ipoteğin durumunu gösteren resmi senet. ipotek belgesi: Tapu sicil müdürlüğü tarafından verilen ve ipotek akit tablosunun özetini içeren belge. ipotek: Hak sahibine ![]() ![]() ipotekli borç Senedi: Taşınmaz rehni ile güvence altına alınmış kişisel bir hak nedeniyle ![]() ![]() iptal: hukuk kurallarına aykırı biçimde yapılmışbir idari işlemin yargı organının kararıyla ortadan kaldırılmasıdır İptidai itiraz: ilk itiraz îrâd: gelir; gelir getiren yapı; söyleme ![]() irae: tayin etme; gösterme irae edilmek: gösterilmek iras : yapma; etme; birine (zarar) verme ![]() irat Senedi: Bir alacak nedeniyle üzerinde gayrimenkul mükellefiyeti kurulan bir taşınmazın değerinin ![]() ![]() irca : eski duruma çevirme; geri döndürme; indirgeme irca olunma: eski duruma getirme; çevirme; döndürme irsen : irs yoluyla; miras yoluyla (geçerek) irtibat : bağlantı; ilişki; ilgili olma irtifak : hacet talep etme; ihtiyaç duyma; yükümlenim irtifak hakları: Bir taşınmaz üzerinde ![]() irtihan : rehin olarak alma ![]() is'af : yerine getirme isâl : vardırma; vardırılma; ulaştırma; ulaştırılma isbât: şahit ve delil göstererek doğrusunu ortaya çıkarma iskan ruhsatı: Bir binada oturulabilmesi için ![]() ![]() isnad: bir şeyi veya bir işi ![]() isti'dâd: kabiliyet; akıllılık; anlayış; yetenek istiane : yardım isteme isticar :kira ile tutma; kiralama isticvap: sorguya çekme; sorguya çekilme istida : dilekçe; arzuhal; emanet bırakma; himaye (korunma) talep etme istidlâl: bir kanıta dayanarak ![]() istifa: İsteğe bağlı olarak bir görevden ayrılma. istifade: yararlanma; faydalanma istiglâl : ipotek; ev ![]() ![]() ![]() istihap: yanına almak istihdâf : hedef tutma; amaç edinme; amaçlama istihdâm: hizmete kabul etme; kullanma; çalıştırma istihkak : hak istemek; hak ediş; bir şey üzerinde hak iddiasında bulunma istihkak davası: taşınır veya taşınmaz bir mal üzerinde mülkiyet veya diğer bir aynî hak iddiasında bulunmayı konu alan dava istihlâk : tüketim; kullanarak bitirme istihrâç: çıkarma; çıkarılma; netice çıkarma; anlam çıkarma; anlama istihsal : üretim; üretme; elde etme istikraz : borç alma; ödünç alma istilzâm : gerektirmek istimâ : davada dinleme; yargıcın duruşmada iki taraf veya vekillerinin sözlü olarak ileri sürdükleri sav ve savunmaları ile ![]() istimâl : kullanma istimlak: kamulaştırma; Devlet veya kamu tüzel kişilerinin ![]() ![]() ![]() istimval : ilgililerin rızası olmasa bile yasa gereğince ve değer pahası karşılığında kişilerin mallarına el konulması istina : dayanak; dayanma istinâbe: davanın görülmekte olduğu mahkemeye gönderilmek için başka bir yerde bulunan bir tanığın oradaki mahkemece ifadesinin alınması istinad : dayanma; senet ![]() istinâd etmek: dayanmak; bir şeyi dayanak(mesned) olarak almak istinkâf : çekimser kalma; çekinme; geri durma; sakınma istinsah: suret çıkarma istirdâd : geri alma; alınma; geri isteme istisna : ayrı tutma; kural dışı sayma istisna sözleşmesi: Yüklenicinin (müteahhidin) ![]() ![]() İstizah: açıklama istemek iş'âr : bildirme; yazı ile bildirme; gösterme işgal: Tapu kütüğüne göre sahipsiz mal durumuna geldiği anlaşılan taşınmaz malları edinme yolu. işhâd: şahit getirme; tanıklık ettirme; tanık gösterme işkâl : zorlaştırma; güçleştirme iştigal: meşgul olma; bir işle uğraşma iştirâ : alım hakkı; satın alma hakkı; hak sahibine istediği zamanda bir şeyin malikinden ![]() iştira hakkı: Hak sahibine ![]() ![]() iştirâk: katılma; ortak olma; ortaklık iştirak halinde mülkiyet: Kanundan veya sözleşmeden ötürü birbirlerine ortaklık bağı ile bağlı bulunan kimselerin ![]() ![]() ita : verme; ödeme itfa : söndürme; ödeme; bir borcu ![]() ![]() ![]() itmam: tamamlama ittiba: uyma; itaat etme ittihâd: bir olma; birleşme; birlik ittihâz : edinme; edinilme; kabul etme; sayma; tutma; alma ittisâl : bitişme; kavuşma; yakınlık ivaz : karşılık; bedel; eder; karşı bedel; mukabil eda; fiyat izaa : kaybetme; yitirme izafe : zammetmek; katmak; karıştırmak izale: giderme; giderilme izale-i şüyuu: Herhangi bir malın kendisinin veya satılarak bedelinin paylaştırılması suretiyle ![]() izhâr : açıklama |
#10
|
|||
|
|||
![]() K kaanî : kanaat eden; yeter bulup fazlasını istemeyen; inanmış; kanmış kaasır : zorla işleten; kısa kabil : kabul eden; kabul edici; olan; olabilir kabl-el-işgal: işgalden önce kabz : alma; elde tutma; edinme kabzeylemek: almak; elde tutmak; edinmek kadastro :arazilerin ![]() ![]() ![]() Kadastro: Arazilerin ve arsaların yerini ![]() ![]() kadîm : çok eski zaman; eski kâffe : hep; bütün; cümle kâfi : yeter; yeterli kagir: Taş veya tuğladan imal edilmiş yapı; kargir. kaide: kural; usul; ilke; prensip; esas; temel;yol; taban; ayaklık kaim : başka bir şeyin ya da kişinin yerine geçen kaime: kağıt para Kal' : koparma; sökme; çıkarma; çıkarılma; temelinden çekip alma kalbetme: değiştirme; çevirme kambiyo taahhüdü: Ticari bir senet üzerine imza koymak suretiyle doğan soyut borç. kambiyo senetleri: poliçe ![]() kamu düzeni: Bir ülkedeki kurum ve kuralların ![]() ![]() ![]() kamu haczi: Devletin ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() kamu hakları: şahıslar ile devlet arasındaki ilişkiyi düzenleyen hukuk kurallarından ![]() kamu hizmeti: Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından veya bunların gözetimi ve denetimi altındaki diğer kişilerce ![]() kamu hukuku: Devletin örgütlenmesi ![]() ![]() kamu malları: Özel mülkiyete konu olamayan ve doğrudan doğruya kamunun (halkın) yararlanmasına ayrılan mallar. kamu tüzel kişileri: Tamamen kamu yararının gerçekleşmesi için çalışan ve kamu gücü kullanan ![]() kamu Yararı: Kamunun ![]() kamulaştırma: Devlet veya kamu tüzel kişilerinin ![]() ![]() ![]() kanaatbahş: inandırıcı kanun: anayasanın yetkili kıldığı organ tarafından bir şekilde ve bu ad altında tespit edilmiş bulunangenel ![]() Kanun hükmünde kararnameler: TBMM' nin bir kanunla yetki vermesi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belli konuları düzenlemek amacıyla çıkarılan yazılı hukuk kurallarıdır. kanun tasarısı : Nakanlar kurulunun hazırlayarak TBMM ' ne sunduğu kanun projeleridir. kanuni intifa hakkı: Kanun tarafından bazı kişilere tanınan ve hakkı doğuran olayın ortadan kalkmasıyla son bulan; hak sahibine ![]() kanuni ipotek hakkı: Kanunun öngördüğü bazı durumlarda ![]() kanuni müşavir: Vesayet altına alınmasına gerek olmayan ancak fiil ehliyetinden kısmen mahrum edilmesi kendi yararına olan reşit kimseye ![]() kanuni şuf'a hakkı: Kanundan (müşterek mülkiyet hakkından) doğan ve hissedarlık (paydaşlık) devam ettiği müddetçe varlığını koruyan ![]() karabet: yakınlık karâr-gîr : kararlanmış; kararı verilmiş; karara bağlanmış kârine : ipucu; belirti; bilinen bir olgudan bilinmeyen bir olgunun (sonucun) çıkarılması karineyi hal: duruma göre karye : köy kat' : kesme; kesilme; karar verme; sona erdirme katibi adil: noter kat irtifakı: Yapılmakta veya ileride yapılacak olan bir binanın yapımı borcunu ve bina tamamlandığında da kat mülkiyeti kurulması yükümünü doğuran bir irtifak hakkı. kat maliki: Bağımsız bölümler üzerinde kurulan kat mülkiyeti hakkına sahip olan kişi. kat malikleri kurulu: Kat mülkiyetine konu taşınmazdaki bütün kat maliklerinin oluşturduğu kurul. kat mülkiyeti: Bir yapının bağımsız bölümleri üzerinde kurulan ![]() kâtib-i adil: noter katiyet kesbetmek: hale gelmek kavâid :kaideler; usuller; kurallar; yasalar kavi: kuvvetli kaynak hakkı: Hak sahibine ![]() kazaî içtihatler: Mahkemelerde vermiş oldukları kararlarda bir sorunun çözümlenmesiyle ilgili olarak kabul edilmiş olan ilkelerdir kazaî karar:yargısal karar kaza-î merci: yargı organı; mahkeme kazaî tefsir : yargısal yorum kaziyye-i muhkeme: kesin hüküm ke-en-lem-yekün : sanki yokmuş; hiç yokmuş; hiç olmamış gibi kefalet : kefil olma; kefillik ![]() ![]() keff-i yed : elçekme; vazgeçme; karışmama kemâl : olgunluk; tamlık; eksiksizlik kerhen: iğrenerek; istemiyerek; hoşlanmıyarak; zorla; zoraki kesb : çalışıp kazanma; edinme kesbetmek: kazanmak; edinmek; sağlamak ketmetmek : gizlemek; saklamak; sır tutmak keyfiyet : iş; durum; mesele kezailik: aynı şekilde kıstâs : ölçü; ölçüt kışlak :kışın hayvanların yayılıp otlamasına uygun yer. Bir veya birkaç köy ya da beldeye ![]() ![]() kıyâs : karşılaştırma; oranlama; örnekseme kifâyet: kâfi olma; yetme; yetişme; yeterli olma; yeterlilik kişisel haklar: kişinin maddi ve manevi tüm varlığı ile ilgili bulunan ve bu varlığın serbestçe geliştirilmesi amacına yönelik olan hak ve hürriyetlerdir kitab'ül-icare : icar kitabı; Mecelle'de kira bölümü (faslı) kollektif şirket : ticari bir işletmeyi ticari ünvan altında işletmek üzere hakiki şahıslar arasında kurulan ve ortaklardan hiçbirinin sorumluluğu sınırlanmamış olan ticari şirkettir. konkordato: Dürüst borçlunun önerip de en az üçte iki alacaklısının kabulü ve ticaret mahkemesinin onaması ile ortaya çıkan bir anlaşmayla ![]() ![]() ![]() kontrat :mukavele; sözleşme kuru mülkiyet: Bir mal üzerinde ![]() kuyûd :kayıtlar; bağlar; deftere geçirmeler kuvvei müsellaha: güvenlik kuvvetleri külfet :sıkıntı; zorluk; yük; zahmet; eziyet küsur :artık küşad :açma; işletmeye açmak kütüb :kitaplar |
![]() |
|
|