#1
|
|||
|
|||
ESMA-İ HÜSNA: Müzeyyin
..
Müzeyyin Allah (c.c.), Müzeyyin'dir. Yani, kalpleri ve gönülleri îman ve hidâyet nûruyla tezyîn eden, varlıkları eşsiz derece güzel yaratandır. Her şeyi en güzel biçimde halk eden, donatan ve süslendirip tanzim eden Cenâb-ı Haktır. Peygamber Efendimizin (a.s.m.) bildirdiği Müzeyyin ismi Kur'ân'da fiil biçimiyle vârittir. Cenâb-ı Hak bir âyette, "Her ümmete işini güzel gösterdik. Sonra dönüşleri Rablerinedir," bir diğer âyette, "Muhakkak Biz, dünya semâsını yıldızlarla tezyîn ettik," diğer bir âyette, "Dünya semâsını kandillerle, ışıklarla tezyîn ettik," bir başka âyette, "Dünya semâsını kandillerle tezyîn ettik," başka bir âyette, "Onlar üstlerindeki semâyı nasıl binâ etmişiz ve süslemişiz bakmazlar mı?" bir diğer âyette ise, "Gökte burçlar kıldık (meydana getirdik). Onları, bakanlar için tezyîn ettik," buyurmaktadır. Cenâb-ı Hakk'ın her bahar mevsiminde yeryüzünü üç yüz binden fazla canlı türüyle süslediğini beyan eden Bedîüzzaman, sonra her günde o güzel canlıların çoğunu sırf isimlerinin yeni cilvelerini göstermek için yine Cenâb-ı Hakk'ın aldığını, hayatına son verdiğini ve böylece gelecek misâfirlerde tezyînât ve güzellikleri tazelediğini kaydeder. Bediüzzaman Saîd Nursî'ye göre insan biraz düşündüğünde şu tezyînâtın yalnız lezzet almak ve keyif sürmek için îcat edilmediğini anlamakta gecikmez. Çünkü, her bir güzellik âdetâ, ancak tadımlık olarak gösterilmekte, insanın iştahını açmakta, fakat doyurmadan elden gitmektedir. Öyleyse anlaşılmalıdır ki, şu dünyadaki müzeyyenât ve güzellikler, Cennette ehl-i îmân için Rahmet-i Rahmânın hazırladığı nîmetlerin numûneleri ve sûretleri hükmündedirler. Bedîüzzaman'a göre Kur'ân yeryüzünü bir bahçe, semâyı da kandillerle süslendirilmiş bir dam gibi tasvir etmektedir. Şu fevkalâde güzel ve müzeyyen âlem sarayı, Allah'ın gayet kemâldeki fiillerine delâlet etmektedir. Fiillerin mükemmelliği ise, hiç şüphesiz Fâilin Müdebbir, Musavvir, Hakîm, Rahîm ve Müzeyyin gibi isimlerinin kemâlini göstermektedir. Bediüzzaman Saîd Nursî'ye göre, "yapma" fiilini ve "inâyeti" çalıştıran, güzel gösterme irâdesi ve süsleme kastıdır. Bu irâde ve kastı çalıştıransa, lütuf ve kerem mânâlarıdır. Öyle ki, her süslü ve müzeyyen varlık, cisimleşmiş bir lütuf ve kerem hükmündedir. Lütuf ve keremi çalıştıran ise, sevdirmek ve tanıtmak mânâlarıdır. Yani, Latîf ve Kerîm isimlerinin arkasında, Vedûd ve Mâruf isimlerini okumak mümkündür. Bu isimlerse Müzeyyin ve Münevvir isimlerini yaratığın güzelliği, hüsnü ve nûrâniyeti lisâniyle okutmaktadır. Bediüzzaman'a göre yaratıklar, "Mâşaallah, bârekallah! Ne kadar güzel yapılmışlar!" diye takdir edilmeli ve Allah adına sevilmelidir. Semâvâtın yaldızlı yüzünden ve yeryüzünün zînetli yüzeyinden tâ çiçeklerin süslü sîmalarına kadar kalem gezdiren ve hükmeden tezyin ve süsleme hakîkati, Rahîm olan Rabb-i Zülcelâle, kâinatın şehâdeti büyüklüğünde şehâdet etmektedir. Bahar mevsimi bütün zerreleriyle, "Müzeyyin" ismini tanıtmaktadır. Bütün mevcûdâtta görünen hikmet içindeki intizâm, inâyet içindeki tezyin, rahmet içindeki taltif, adâlet içindeki tevzin, bütün fiillerle beraber Sani-i Hakîmin varlık ve birliğine işâret ettikleri gibi, âhiretin ve ebedî saadetin de îcat ve vücutlarına delâlet etmektedirler. Cennetteki kadınlar Cennet kadar güzeldirler, Cennet derecelerinin dünyadan yüksekliği nisbetinde, onların güzellikleri de yüksek olmaktadır. Cennet de onlar ile müzeyyen olmakta ve onlarla süslendirilmektedir. Öyle ise, Allah'ın güzel yarattığı insanlar dünyada dahi güzel görünmelidirler. Her türlü çirkinlik ise Cemîl, Müzeyyin, Latîf ve Hakîm isimlerine karşı edepsizlik hükmündedir. |