#1
|
|||
|
|||
Ezel'in Sırrı ve Elest Meclisi
Ezel'in Sırrı ve Elest Meclisi ALLAH, kendi güzelliğini seyretmek, kendi bilinmezliğinin sonsuz bestesindeki ahenkleri duymak için evrenleri yarattı ve EZEL böyle doğdu. Melekler, ruhlar, nefsler ve gönül ve bunların dekorunda yaşayan bitmeyen güzellikler… İşte EZEL… Cennet hikmetinde seyrettiğimiz sonsuz sevdalar, binbir ışık, bitmeyen hazlar… ve işte EZEL… İç içe güzelliklerin ilâhi raksında birbirini kovalayan aşkların mekânsız iklimi… ve işte EZEL… Ne boyutlarında madde kafesi Ne düşüncelerde kâbus Ne yüreklerde vesvese Ne umutlarda sönen zaman kaygısı Ne duygularda ayrılık korkusu İşte EZEL!… Taptaze ve serin. Dünyamızın derinlerinde esen seher gibi. Zaten seher ezelden bir anlık hatıradır bizlere. Ezeldeki zevk her zerremize sinen dayanılmaz bir sevda nağmesidir. EZELdeki boyutlar ve mekân ince bir tül gibi ilâhi raksların peşinde süzülür. EZEL’de renkler iç içe birbirini kovalıyan şarkılar gibi canlıdır. Her yeni öykü hayallerin ötesinde yeni bir şehrayin sergiler. Her yaşanan güzellik sanki yeni bir ihtişamın başlangıcıdır. Yine ezelde ayrılık bir güzelden başka bir güzele geçişin türküsüdür. Dünyada, eşyayı esir alan zaman, EZELde zevklere mahkûm… Gönüllerdeki sevda nağmeleri hep bu EZELden kaçan sessiz hatıralardır. O sonsuzluk dünyasından gelip hâfıza bandımızın ardındaki SEVDA ŞARKILARI bu yüzden DERİNDEN SARAR BİZİ… Evet, ALLAH kendi güzelliğini seyrediyordu, san’atının sonsuz nakışlarında… İlâhi sevginin her dalgası, yeni bir ihtişamı sergiliyor; sonsuz besteye yeni bir cennet sahnesi ekliyordu.Sonsuz zerrelere can veren bu EZEL SIRRI, RAHMAN hikmetiyle hep sevdalı, HAY SIRRI ile hep taze ve canlıydı. Duyguların özünde VEDÛD cereyanı ile hep aşk besteleri coşkulu. Ve âlâ olan RABBIN sonsuz güzelliği, bitmeyen gönül secdelerinde serili. Raks ve semâ, hem gönülleri enfüsden, hem varlıkları âfaktan sarmış. Hiç bir ufuk, hiç bir çizgi bu SEVDA ÜLKESİNDE SEVENLE SEVİLENİ BİLEMEZDİ. Elbette tüm güzellikler ALLAH’tandır ve hazlar, sevdalar da O’nun sırrı… İşte EZEL’in bu sonsuzluk denizinde bitmeyen ve bitmeyecek olan hikâyesi, gönüllerin ebedi şarkısı gibi yaşar, durur… Kesret, ayrılıklar hep ondan ötede kalışın bitmez acılarıdır. Bu rüyalardan güzel gerçek hayatın ufkunda, EZEL’in sinesinde, bir an yeni bir aşk fırtınası doğdu. HER VARLIĞIN EN DERİN NOKTALARINDAN, ÖZÜNDEN, dayanılmaz bir hazzın alev alev yakan zevki tüm güzellikleri sarıverdi. Sanki tüm raksların, güzelliklerin HER NOKTASINDAN ışık ışık bir başka senfoni parlayıverdi… BU AŞK FIRTINASI NEYDİ? En derinlerimizden bizi saran bir SEDÂ mı, bir ARZU mu?… Ve şiddetinden mekânsız fırlayan bu muhteşem beste, her zerreye ve sonsuz mesafelere yayılıverdi. Ezeli her yerinden titreten, nağmelerin en güzeli, sözlerin en muhteşemi… Evet, ALLAH emrediyordu tüm mekânların özünden: - ELESTÜ BİRABBİKÜM (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) Bu aşk fırtınasının bestesi, bu muhteşem sedânın bitmez dalgaları halinde sonsuz zaman ufuklarına yayıldı. Yitirdiğimiz hâfıza bandı arkasında, izlerini gönül ekranında sezdiğimiz dayanılmaz sevda ve cazibe hep bu muhteşem sedâ’yadır. Zaman başlar, akar biter, fakat bu aşk fırtınası bitmez. BİLMEDİĞİMİZ MUTLULUĞU bu yüzden çağlar boyu arar, dururuz… Bu yüzden cennet kokuları âşıkları sarhoş gibi dolaştırır aramızda. Ve yüreklerimizde bu yüzden esrarlı bir özleyişin nağmeleri titreşir, durur. BU YÜZDEN GÜZELİ ARAR, bu yüzden çırpınan yüreğimizin ardından çılgın gibi koşarız. Bu yüzden aşklar, sevdalar taze baharın sırrında nokta nokta dolaşır dünyamızda. Ve EZEL bu yüzden hep hasrette yaşanır, tükenmeyen ayrılık acısı hep bu yüzdendir… |