#1
|
|||
|
|||
Sufizm ve Bilgelik Arayışında Tasavvuf Yolu
Sufizm ve Bilgelik Arayışında Tasavvuf Yolu Darwin'den (Ya da Lamarck'dan) altiyuz yil once Mevlana C.Rumi soyle diyordu: "Tekrar ve tekrar çim gibi buyudum, Yediyuzyetmis kalip yasadim. Mineralken ölup bitki oldum, Ve bitkiyken ölüp hayvan oldum. Hayvanken olüp insan oldum. Oyleyken olup yokolmaktan neden korkulsun ki? Gelecek defa oldugumde Melekler gibi kanatlar ve tuyler cikaracagim: Meleklerden daha yuksege suzuldukten sonra- Ne gelir tasavvur edemezsin. Iste ben o olacagim." Yani evrimi Sufiler asirlar once biliyordu ve bu donusumsel surece kurgusal teori yoluyla degil, dogrudan deneyim nedeniyle asinaydilar. Insan evrimi, 'bilimsel' araclarla (Dervis bilimi) ve yasayan bir izdesin uzman rehberligiyle Sufi bilgisinin uygulanmasi yoluyla ilerleyebilir. Bu normal olarak, zihinsel egilimleri ve yanlis beklentileri keserek, egoyu ve hayvani ozu evcillestirerek sartlanmalari kaldirma sureciyle baslar. Bu, bir butun olarak bu Calismanin daha cok takdir edilmesini ve anlasilmasini saglayan ruhsal simya, genel olarak insanliga karsi daha buyuk bir saygi duyma ve hizmetin onemini daha cok idrak etme sahfalari araciligiyla ilerler. Donusumun hedefi, Ilahi olanin Lutuf biciminde zamaninda mudahelesiyle, ogretmenlerle ogrencilerin karsilikli cabalarinin bir sonucu olarak gerceklestirilir. Dervis, gelisimin zirvesine, tam bir mukemmellik seviyesine ulasana kadar birkac tekamul sahfasindan gecer. Bu noktada onun artik rehberine ihtiyaci yoktur ve faydali ve talep edilen sekilde is gormekte ve ogretmekte (eger bu onun isleviyse) serbesttir. Mukemmele ermis kadin ya da erkek ayni anda birkac seviyede islev gorebilir ve kozmik gerceklikle dogrudan temas halindedir. Ornegin; Sufilerin menselerinin hem yasamin bicimsel ilk caglarindan once bir yere dayandigini hem de bunun asarak kozmik bir aleme kadar uzandigini one surdukleri hatirlandigi zaman pek cok terim anlasilir hale gelir. Pek cok sufinin Galaksideki bolgelerle ilgili isimleri ya da lakaplari vardir: Necmetti Kubra 'Buyuk iman yildizi' olarak tercume edilir, Mevlana insanin 'Semalardan geldiginden Semalara gitmesinin nasip oldugundan' bahseder. Onun biyografisini yazan Aflaki'nin 'goklerden gelen' anlamina gelen bir ismi vardir, vs. Eger sufiler goklerden geldiklerini ve bir sekilde ozel bir misyon icin yeryuzunde dogduklarini hissediyorlarsa, bu 'Neden burada oldugunu unuttun mu?' gibi ustu kapali mesajlari aciklar. Sufi konusmalarinin ve edebiyatinin buyuk bir kismi, sonucu bahta bagli bir misyon aldiklari, bu dunyada menselerini mahsus unuttuklari bir surecten sonra uyanmak ve uyandirmak icin geldikleri gibi satirlar etrafinda doner. Bu yuzden, orn; dunyadaki sekliyle temel ya da esas tesekkulun ismi riyasat albarakat albaiid'dir, bunu dogu dilleri uzmanlari 'uzaklari etkileyen baskanlik' diye cevirmislerdir. Ne var ki Sufiler, en azindan bize dusunulecek bir konu saglayarak, bunun 'Uzak Faaliyetler Idaresi/Komutasi' anlamina geldigini soylerler. Bir dusunulecek konu olarak, Idris Sah'in Mevlana'nin evrim uzerine sozlerinin tercumesini iceren "Special Problems in the study of Sufi Ideas" isimli az bilinen monografisinden 'Sufi dusuncelerinin bir ornegi olarak aktarilan asagidaki pasajla bitirelim. İnsan evrimin urunudur. O bu surece devam etmektedir. Fakat arzuladigi (genellikle bilmeden) 'yeni' melekeler gereksiniminin bir sonucu olarak vucut bulur. Diger bir deyisle, onun simdi kendi evriminin gelisiminde rol almasi gerekmektedir. "Organlar gereksinime bir yanit olarak vucut bulurlar. Onun icin gereksinimizi arttirin." Insan bunu kavramadigi zaman, 'uyku' olarak zikredilen bir haldedir. Uyanmasi gerekir. Bunu yapmanin bir yolu vardir, fakat bu yol alimane cabalar araciligiyla ve insanin zeka egzersizi olarak aldigi sey araciligiyla gerceklesmez. Bu yol 'gercegin dogrudan algilanmasi' diye adlandirilandir. Insanin dusunme modeli ruh halinin degisimlerine ve baskalasimlarina dayanan siradan bir modeldir. Onun zihinselligin birlesmesi olarak anlasilan seye ihtiyaci vardir. Insanin algilamalari yanlistir, cunku oznel ve gorecelidirler. Ayni zamanda 'sartlanmistirlar' da, boylece insan seyleri nesnel degil, sinirli standartlara gore yorumlar. Bu nedenle onun gercek yargilama kapasitesinin pek az oldugu soylenebilir. Insanin olagan halinin cok otesinde zihin alemleri vardir. Bu ileri duzeydeki alemler simdiki haliyle beynin diline tam olarak cevrilemez. Bu sinirlamalar yuzunden, insanin daha cok bilenlerin rehberligine ihtiyac vardir. Daha yuksek algilama hallerinin olusmasina yardim etmek icin kullanilan yontemlere her tur egzersizler kadar, tarihi, dini, masalsi icerikler de dahildir. Bu tur her formulasyon 'yol'dur. Insanlar surekli olarak mecazi olanin kelime anlaminda israr ederek bu 'yollari' carpitmis ve kullanissiz hale getirmistir. Boylece 'idoller' olusmustur. Insan dis seklin otesine ulastigi zaman, gorunuste cokca olan bu sekillerin onunde durdugunu gorebilir. Bu ogretileri eski zamanlarin alimleri Musa, İsa ve Muhammed vermistir. Bu ogretiler degistirilmis ve ehemmiyetsiz bir sekilde kullanilmistir. Bu degisme sureci, orn; insanin belli bir anda muktedir oldugundan daha fazlasini idrak edebildigini hayal ettigi yerde, insanin kendini begenmisligini kullanmasi yuzundendir. Bunun sonucu olarak tanimlanamayan bir kavrama bir isim vermek insana ona hakim oldugunu ya da ona isim vererek ona hakim olabilecegini dusundurtur. Gorunurdeki dinin sinirlarinin otesinde insan kendini gercekten bir Musevi, bir Hristiyan, Bir Musluman olarak adlandirilamaz. Bu alanda rituelin ve dogmanin yeri yoktur. İnsan eksik olarak, 'bir bedenden kopmus bir uzuv' olarak tasavvur edilebilir. Insanin koptugu anlayisla yeniden birlesme cabasi 'Ask dini ya da gorevi' diye adlandirilabilir. Fakat bu tur seylerin normalde insan tarafindan anlasildigi sekliyle, bu bir din degildir. İnsanin kopmus oldugu seyin ileri duzeydeki algi organi olan 'goz' insanin icindedir. Dis etkiler insani sartlandirir, onun icin icsel etkilere karsi duyarsizdir. İnsanin donusumunden bahsetmek icin her dil (terminoloji) kullanilabilir. Simya dili gibi ya da cogunlukla tarihi olaylari degil psikolojik surecleri anlatan efsane ya da masal dili gibi uylasimlarin kullanilmasinin nedeni budur. 'Daha yuksek algilamalar' gelistirmis olanlar, toplumsal ve diger nedenler yuzunden, bazen bu gercegi kabul edilebilir bir gorunusun ardina saklamak zorundadirlar. |