#1
|
|||
|
|||
Zor Anlar
Allah'ın rızasını ve sonsuz cennetini kazanmak için yaşayan bir Müslümanın, zorluk anlarında sergileyeceği güzel tavırlar, imani gücünün ve ahlaki üstünlüğünün birer göstergesidir. Tüm bu üstün tavırlar ise, Rabbimiz'in bizlere bildirdiği, tek güzel ahlak olan Kuran ahlakının sonucudur.
Zor anların önemi ile kast edilen, Müslümanların her türlü zorluk, sıkıntı ve yokluk anında dayanıklı, cesur, tevekküllü, hoşgörülü, fedakar ve merhametli olmalarıdır. Güzel ahlakından asla taviz vermeyen, her olayı büyük bir olgunluk ve tevekkülle karşılayan, olayların hikmetlerini ve hayırlı yönlerini gören, çevresindeki insanları da aynı üstün ahlakı yaşamaya davet eden Müslüman, zor durumlar karşısında bu tavrını değiştirmeyen kişidir. Bu zorluk anları da Kuran'da tarif edildiği gibi iman edenlerin çok şiddetli denemelerden geçirildikleri, "Hani onlar, size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi; gözler kaymış, yürekler hançereye gelip dayanmıştı…" (Ahzab Suresi, 10) ayetinde belirtildiği gibi şiddetli sıkıntılarla çevrelendikleri dönemlerdir. Zorluk anları dendiği zaman, birçok insanın aklına değişik örnekler gelebilir. Zorluk, bazısı için bir doğal felaket, bazısı için işinden çıkarılmak, bazısı için de iflas etmektir. Oysa iman eden insanlar için zorluk anları çok daha şiddetli olay ve durumları ifade eder. Zor anlardaki yokluk ve sıkıntı sıradan değildir. insanın en temel ihtiyaçlarından bile mahrum bırakıldığı bir yokluk ve insanın günlük hayatında yaşadığı sıkıntılardan çok daha şiddetli bir sıkıntıdır. Kuran'da tarif edilen "yüreklerin hançereye dayandığı" bu gibi dönemler, her türlü zorluğun, hastalıkların, felaketlerin üst üste geldiği, Müslümanların sadece "iman ettim" dedikleri için evlerinden çıkarıldıkları, yurtlarından sürüldükleri, ailelerine, kendilerine ve kavimlerine tuzakların kurulup, maddi ve manevi baskıların yapıldığı dönemlerdir. Kuran'da elçilerin ve salih müminlerin tarih boyunca karşılaştıkları bu tür zorluklar örnek verilmektedir. Salih müminler yaşadıkları her zorluk anında çok şiddetli denemelerden geçirilmiş, ancak tüm bunlara göğüs germişlerdir. Allah tüm inananların benzer zorluklarla karşılaşacağını bildirmekte ve sabır gösterenleri de sonsuz güzelliklerle müjdelemektedir. işte Müslümanların yaşadıkları bu zorluklar, Kuran ahlakının gösterilmesi açısından en değerli zamanlardır. Müslümanlar zor anlarda üstüste gelen sıkıntılara ve zorluklara karşı "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz." (Bakara Suresi, 156) cevabını verenlerdir. Zor Anlarda Nefsin ve Vicdanın Sesi Her insan bir zorlukla ya da bir sıkıntıyla karşılaştığında içinde iki farklı ses duyar. Bunlardan biri fedakarlığı, cesareti, güzel ahlakı ve her zaman Allah'ın dilediği şekilde davranmayı emreden vicdanın sesidir. Bu sesi dinleyen kişi her zaman için Allah'ın en çok razı olacağını umduğu tavrı gösterecek, sabrı ve tevekkülü tercih edecektir. ikinci ses ise Yusuf Suresi'nin 53. ayetinde de bildirildiği gibi "var gücüyle kötülüğü emreden" nefsin sesidir. Bu ses insana isyanı, fıskı, bencilliği ve korkaklığı fısıldar. Bu sesi dinleyenler ise çok büyük bir kayba uğramış ve nefse etki eden şeytanı kendilerine dost edinmişlerdir. insanların nefislerine uyarak nasıl bir kayba uğrayacaklarını anlamak için, şeytanın bu kişiler üzerindeki etkisinin nasıl olduğunu da bilmek gerekir. Kuran'da bu konuda ayrıntılı olarak bilgi verilmekte ve müminler şeytanın tuzaklarına karşı uyarılmaktadırlar. Allah Hz. Adem'i yarattığı zaman meleklere ve şeytana ona secde etmelerini emretmiştir. Bunun üzerine melekler Hz. Adem'in önünde secde etmiş, fakat şeytan gurur ve kibirinden dolayı onun önünde eğilmeyi reddetmiştir. Bu isyanından dolayı cennetten kovulan şeytan, Allah'tan kıyamet gününe kadar süre istemiştir. Allah ona bu süreyi vermiş, fakat iman eden kulları üzerinde kesinlikle bir etkisinin olamayacağını bildirmiştir. şeytan kendisine verilen bu süre içinde insanları çeşitli vaatler, aldatmacalar ve tuzaklarla kandırıp, doğru yollarından saptıracağına dair yemin etmiştir. şeytan insanları doğru yoldan engellemek için her türlü yolu deneyecek, şükretmelerine ve güzel ahlak göstermelerine mani olmaya çalışacaktır. Bunun sonucunda da insanların büyük bir bölümünü kendi fırkasına katacaktır. işte nefis de, şeytanın insanları aldatmak ve doğru yoldan engellemek için kullandığı sesidir. Bu nedenle de bir zorlukla karşılaştığında insana her zaman için bencilliği, kendi menfaatini düşündürtecek, fedakarlığı, şefkati ve merhameti kötü ve zor gösterecektir. Tüm bu nedenlerden ötürü Müslümanların bir zorluk, sıkıntı ya da musibet karşısında hemen vicdanlarına uymaları çok önemlidir. Çünkü önlerindeki iki seçenekten biri şeytanın taraftarlarının yoludur. Bu yolda bencillik, menfaatperestlik, rahatına düşkünlük, ikiyüzlülük, yani kısaca kötü ahlaka dair pek çok özellik yatmaktadır. Diğeri ise salih müminlerin yoludur. Müslümanlar vicdanlarının sesini dinler ve her zaman iyilerin yolunu izlerler. "itaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat iş, kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet Allah'a sadakat gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu." (Muhammed Suresi, 21) ayetinde de bildirildiği gibi güzel ahlakın asıl olarak "kesinlik ve kararlılık" gerektirdiği zamanlarda gösterilmesi önemlidir. Çünkü insanların büyük bir bölümü zorluk anlarında gösterilen sadakatin üstün bir ahlak olduğunu bilirler ve konuşmalarında böyle bir durumla karşılaştıklarında sadık ve güçlü olacaklarına dair yemin ederler. Ancak zorluk anı geldiğinde tavırları daha önceki vaatlerine uymaz ve en ufak bir sıkıntı dokunduğunda kötü bir tavır gösterebilir, aniden hırçınlaşabilir, sevgi ve şefkat gibi duygulardan uzaklaşıp kin ve öfkeyle hareket edebilirler. Bir anda tevekkülsüz, isyankar, zalim bir tavra yönelebilirler. Bu nedenle, böyle zamanlar güçlü olanlarla güçsüz olanların birbirlerinden ayrılacağı, kötü ahlakın ortaya çıkacağı, imanı zayıf kimselerinse endişeye kapılıp kendilerini belli edecekleri bir dönemdir. işte böyle örnekler samimi ve güçlü imana sahip Müslümanların değerini kat kat artırmaktadır. şunu da hatırlatmak gerekir ki, Müslümanın günlük hayatında çeşitli zorluklarla ve sıkıntılarla karşılaşması hem imtihanıdır, hem de ahirette kavuşmayı umduğu cennet yurduyla kıyas yapacağı bir mutluluk vesilesidir. Tüm bunlar zorluklarla kolaylıkların ve rahatlığın kıyaslanmasından oluşacak yüksek bir zevkin de kaynağıdır. Ayrıca samimi bir Müslüman i-çin sonsuz hayatında güzel bir hatıra, diğer müminlerin gördüklerinde takdir ve sevgilerinin artmasına, iman, heyecan ve gıpta hislerinden oluşan güzel heyecanlara kapılmalarına vesile olacak bir güzelliktir. Zorluk anlarında bir müminin gösterdiği güzel ahlak dünyada diğer müminlerin o insana karşı saygı ve sevgilerini artıran, kendilerine örnek almalarını sağlayan, Allah'ın izniyle imanlarına olumlu etki yapan, iman etmeyenlerin ise gizli veya açık takdirine şayan olan bir nimettir. Zorluk ve Sıkıntı Anlarında da Güzel Ahlak Göstermek Bir insanın günlük hayatı içinde yaşadığı çok çeşitli olaylar vardır. Normal şartlarda bir insan çok çalıştığında yorulur, yemek yemediğinde acıkır, yeterince uyumadığında zayıf düşer. Allah ayetlerinde benzer durumların daha şiddetlilerinin, Müslümanlara bir deneme olarak isabet edebileceğini bildirir. Fakat iman etmeyenlerle, müminlerin bu olaylar karşısında gösterdikleri ahlak birbirinden çok farklıdır. Bu sıkıntılar iman etmeyenleri isyana, yılgınlığa, saldırganlığa, ümitsizliğe ve vefasızlığa sürükler. Çünkü onlar ahirete inanmadıkları için tüm yapıp ettiklerinin bu dünyada kalacağını düşünmektedirler. "… Bu dünya hayatımızdan başkası değildir, ölürüz ve diriliriz; bizi 'kesintisi olmayan zaman' (dehrin akışın)dan başkası yıkıma (helake) uğratmıyor..." (Casiye Suresi, 24) ayetinde bildirildiği gibi onlara göre dünyanın sona ermesiyle herşey sona ermektedir. Ahiretin varlığına inanmadıkları için de yaptıklarının karşılığını görmek, rahatı, konforu ve her türlü güzelliği bu dünyada görmek isterler. Bu nedenle de zorluk ve sıkıntılar onlar için çok büyük bir azap anlamına gelmektedir. Sabır gösteremez, tevekkül edemez, affedemez, fedakarlık yapamaz, insaniyetli davranamaz, hiç kimseye karşı gerçek bir şefkat ve merhamet duyamazlar. Çünkü bunların bir karşılığı olmayacağını ve eğer yaparlarsa da bir menfaat elde edemeyeceklerini düşünürler. Zorlukların insana kayıptan başka birşey getirmediğini düşünmeye devam eder ve ümitsizliğe düşerler. (Harun Yahya, Gerçeği Bilmek) Oysa bu şekilde düşünenler çok büyük bir yanılgı içindedirler. Çünkü ölümden sonra insanın gerçek ve sonsuz hayatının başlayacağı, kesin bir gerçektir. Hesap gününde de herkesin yapıp ettiklerinin hesabı, eksiksiz bir şekilde verilecek, insanlar bunlarla karşılık göreceklerdir. Ve güzel ahlak gösterenler de bir kayba değil, tam tersine çok büyük bir kazanca kavuşacaklardır. Söyledikleri her güzel söz, yaptıkları her ihlaslı hareket, gösterdikleri fedakarlık, vefa, sadakat, ve insaniyetli tavır mutlaka karşılığını bulacaktır. Ama Kuran ahlakından uzak insanlar bu gerçeklerin de şuurunda değildirler. işte zorluklar karşısında onların yılgınlığa düşmelerinin nedeni, tüm olan bitenlerin bir deneme olduğunu inkar etmelerinden kaynaklanmaktadır. Burada özellikle dikkat çekilmesi gereken bir nokta bulunmaktadır: Aslında "… Siz acı çekiyorsanız, şüphesiz onlar da, sizin acı çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Oysa siz, onların umut etmediklerini Allah'tan umuyorsunuz…" (Nisa Suresi, 104) ayetinde de bildirildiği gibi iman edenlere, iman etmeyenlere benzer musibetler, sıkıntılar ve zorluklar isabet edebilir. Fakat iman etmeyenler her olayı yaratanın Allah olduğunu düşünmedikleri için müminlerin Allah'tan umdukları şeyleri ummazlar. işte asıl farklılık bu kişilerin hayata bakış açılarında yatmaktadır. iman edenlerin ahirete olan inançları onları inanmayanlardan tamamen ayırmaktadır. insan herşeyin yolunda gittiği, çok büyük bir bolluk ve bereketin içinde yaşadığı, sağlığının yerinde olduğu ya da hiçbir eksikliğin olmadığı durumlarda zaten rahatlıkla güzel bir ahlak sergileyebilir. Ama asıl önemli olan, insanın zarara uğradığı ya da kötü bir muameleyle, ters bir tavırla, haksız bir iftira ve karalamayla, incitici sözlerle, maddi kayıplarla karşılaştığında güzel ahlaklı bir tavır göstermesi, kötülüğe iyilikle karşılık vermesidir. insanın tokken yiyeceğini, sıcak bir ortamdayken kıyafetini vermesi de güzel bir ahlaktır. ikisi de Allah Katında değerli olduğu umulan ibadetlerdir, fakat zorluk anında sergilenen güzel ahlak insanın samimiyetini, ihlasını, imanının gücünü ve üstün erdem sahibi bir kişi olduğunu göstermesi bakımından çok daha önemli ve kıymetli olabilir. (En doğrusunu Allah bilir) Her Zorlukla Beraber Bir Kolaylık Vardır Unutulmamalıdır ki Allah'ın Enbiya Suresi'nin 101. ayetinde, "Bizden kendilerine güzellik geçmiş bulunanlar" olarak tanımladığı müminlere bir deneme olarak verilen zorlukların yanında çok büyük kolaylıklar da sağlanmaktadır. Müslümanların bir birlik içinde hareket etmeleri, herşeyin bir denemeden ibaret olduğunu bilmeleri, sonsuz ahiret yurduna hazırlık içinde olduklarının şuurunda olmaları, aslında bu zorluklar karşısında onlara verilmiş büyük birer kolaylık hükmündedir. Bunun yanında Allah müminleri çok daha büyük bir güzellikle müjdelemektedir. Peygamberlerin ve salih müminlerin hayatlarında da olduğu gibi Allah her zorluğun ardından inananlara mutlaka bir zafer, başarı ve galibiyet vermiştir. |