Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi
 

Go Back   Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi > Genel Kültür > İslam Dünyası
Yardım Topluluk Takvim Bugünki Mesajlar Arama

gaziantep escort gaziantep escort
youtube beğeni hilesi
Cevapla

 

LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 11 January 2009, 10:15
Banned
 
Kayıt Tarihi: 29 July 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Arrow Kuran'da Övülen Gerçek Saygı

Din ahlakından uzak yaşayan toplumlardaki saygı anlayışı neden yanlıştır?

Çok yaygın olan hatalı saygı anlayışının temelindeki nedenler nelerdir?

Bu yanlış saygı anlayışının düzeltilerek gerçek saygının Kuran’da bildirilen samimi şekliyle yaşanması için ne yapmak gerekir?

Toplum tarafından benimsenmiş çok sayıda kural vardır. Saygılı olmak, bu kuralların başında gelir. Ancak, Kuran’da da en güzel davranış biçimlerinden biri olarak övülen saygı, bazı kişiler tarafından yanlış değerlendirilmektedir.

Sevgi, şefkat, merhamet, fedakarlık, sabır, ince düşünce gibi güzel ahlak özellikleri Kuran ahlakına göre yaşamayan toplumlarda, nasıl yanlış temeller üzerine kuruluysa saygı anlayışı da birtakım çıkarlar, yanlış temeller üzerine kuruludur. Böyle bir toplumda insanlara saygı kavramının ne anlama geldiği sorulduğunda bu soruya çoğunlukla sınırlı ve hatalı bir tanımla cevap verilir. Bu kişilere göre, saygı herhangi bir nedenle (iş, okul, hastalık, arkadaşlık, evlilik vb.) ilişki içinde oldukları kişilerin düşüncelerine, sözlerine, davranışlarına ve toplum içindeki itibarlarına karşı gösterilmesi gereken, duruma göre şekillenen ve devamlılığı olmayan bir görgü kuralıdır. Ancak bu tanım, eksik ve hatalı birtakım ifadeler içerir. Nitekim bu kişilerin davranışları gözlemlendiğinde karşı tarfa içlerinden gelerek saygı göstermedikleri hemen teşhis edilebilir. Bu yanlış davranışı düzeltmek için ise öncelikle hatalı saygı anlayışının nedenlerini kavramak gerekir.

Yanlış Saygı Anlayışının Nedenleri

  • Benlik Vermek

    Din ahlakının yaşanmadığı toplumlarda insanların büyük bir kısmı çevrelerindeki insanların Yüce Allah’tan bağımsız (Allah’ı tenzih ederiz) varlıklar olduğunu düşünürler. Bu kişilerin sahip oldukları zeka, zenginlik, makam, mevki gibi özelliklerin kendi başarılarından kaynaklandığını zannederler. Bu nedenle de o kişilerin sözlerine, davranışlarına, toplum içindeki itibarlarına karşı göstermelik bir saygı duyarlar. Ancak bu davranış biçimi, temelinde şirk gibi büyük bir günahı barındırır ve gerçekte Yüce Allah’a gösterilmesi gereken saygının, O’nun tecellileri olan kişilere yöneltilmesine neden olur.

    İnsanlara ve onların düşüncelerine saygılı olmak, haklarını korumak, gerektiğinde fedakârlık yapmak elbette çok güzel davranış özellikleridir ve Kuran’da da bu şekilde davranılması emredilmiştir. Ancak burada kastedilen yanlış saygı anlayışında, Allah’a ve O’nun yarattığı kadere teslim olmak yerine, çareyi insanlarda arayan ve onlardan yardım bekleyen bir zihniyet hakimdir. Bu saygının temelinde ise birtakım korkular, kendilerinden üstün gördükleri kişilere karşı duyulan eziklik ve aşağılık kompleksi gibi çok farklı psikolojiler vardır:

  • Gelecek Korkusu

    İnsanların bir kısmı Yüce Allah’ın Rezzak (Rızık veren, insanların faydasına olmak üzere nimetlerini veren) ismini gereği gibi takdir edemedikleri için, dünya üzerindeki herkese ve her canlıya rızkı verenin O olduğunu düşünmezler. Bu nedenle iş yerlerinde patronlarına ve amirlerine tamamen çıkar ilişkisine dayalı gerçek olmayan bir saygı gösterirler. Tabi burada önemli bir ayrımı belirtmekte fayda vardır: İnsanların iş ortamında birbirlerine saygı göstermeleri elbette güzel ve doğru bir davranıştır. Ancak kişilerin bunu yaparken kendilerine sağlayabilecekleri maddi menfaatleri değil, Allah'ın rızasını esas almaları gerekir. Fakat bu hatalı zihniyete sahip kişiler işten atılma, aç kalma ve gelecek korkusundan kaynaklanan bu yanlış saygı anlayışı ile kendilerinden üst makamdaki kişileri adeta putlaştırırlar. (Allah'ı tenzih ederiz) Oysa Yüce Allah her insanın ancak bir kul olduğunu şöyle bildirmiştir:

    "Allah'tan başka taptıklarınız sizler gibi kullardır. Eğer doğru iseniz, hemen onları çağırın da size icabet etsinler." (Araf Suresi, 194)

  • Aşağılık Kompleksi

    Kuran ahlakının yaşanmadığı toplumlarda insanların en çok saygı yönelttikleri kişiler, kendilerinden zengin, iyi eğitim görmüş, şöhretli, makam ve mevki sahibi olanlardır. Bazı insanlar kendilerinin sahip olmadığı bu özellikleri başkasında gördüklerinde bütün bunları o kişinin kendi iradesi ile kazandığını zannederler. Oysa insanlara sahip oldukları tüm bu özellikleri veren Allah’tır.

  • Kendini Beğendirme İsteği

    Titizlikle kaçınılması gereken bu kötü ahlak özelliği, insanlara benlik verip kendilerini bu kişilerin yanında ezik hisseden zayıf kişilikli insanlarda görülür. Bu kişiler kendilerini beğendirmek adına saygılı bir üslup geliştirmeye çalışırken, son derece yapay bir kibarlığa bürünürler. Özellikle de karşı taraftan bir istekte bulunacakları zaman iyice ezilirler ve tavırları doğallıktan uzaklaşır. Oysa kendisine saygı duyulmasını isteyen bir kişinin yapması gereken sadece, Yüce Allah’a iman ederek O’nun Kuran’da bildirdiği ahlakı yaşamasıdır. Kişi ancak bu takdirde kaliteli, diğer insanlarda doğal bir saygı uyandıran ve örnek gösterilen bir insan olabilir.

  • Yüce Allah’ın Kuran’da Yasakladığı Davranış ve Fikirlere Hoşgörü ile Bakmak Yanılgısı

    Din ahlakına uymaktan kaçınan toplumlarda insanların sahip olduğu hatalı saygı anlayışında, Darwinizm ve komünizm gibi Allah’ın varlığı ve birliğini inkâr eden (Yüce Allah’ı tenzih ederiz) fikirlere “düşünceye saygı”, Kuran’da yasaklanan cinsel sapkınlık, zina gibi çirkin tavır ve davranışlara ise “kişisel tercih” düşüncesi ile saygı duyulur. Oysa bunlar, Kuran ahlakına aykırı olan, Rabbimiz’in titizlikle kaçınılmasını emrettiği, toplumsal düzeni bozan, ahlaki çöküntü ve dejenerasyon oluşturan, son derece tehlikeli düşünce ve davranışlardır. Bu sapkınlıkların, yanlış fikir ve felsefelerin toplum içinde son bulması içinse, Kuran ahlakının yayılması büyük önem taşır. Bu nedenle tüm Müslümanlara büyük bir sorumluluk düşmektedir. Samimi iman sahipleri, yaşamları boyunca aldıkları yanlış telkinler sonucunda Kuran’da yasaklanan davranış ve fikirlere yönelmiş kişilere, insanı refaha ve asil bir hayata kavuşturacak tek ahlak modelinin Kuran ahlakı olduğunu tebliğ etmekle yükümlüdürler. Müminlerin bu sorumluluğu Kuran’da şöyle bildirilmiştir:

    "Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır."(Al-i İmran Suresi, 104)
Kuran’da Müminlere Saygılı Olmaları Emredilir

Saygı, tüm tavır ve konuşmalara yansımasının yanında esas olarak ruhta ve düşüncede yaşanan güzel bir ahlak özelliğidir. Nazik, ince düşünceli, samimi ve fedakar olmak bu özelliklerin başlıcalarıdır. Bu saygı anlayışı, Kuran’da övülen ve pek çok ayette titizlikle uyulması emredilen bir mümin özelliğidir. Bu nedenle müminler Rabbimiz’in hoşnut olacağı umulan bu davranış özelliğini en içten şekliyle uygulamaya çalışarak dünyanın en saygılı insanları olurlar.

Yüce Allah’ın, Kuran’da, Zatı’nın tecellisi olan kullarına saygılı olunması konusunda müminleri uyardığı ayetler şöyle sıralanabilir:

  • Verilen borcun yazılması, (Bakara Suresi, 282)
  • Yapmayacağı şeyi söylememek, (Saff Suresi, 2-3)
  • Tartışmamak ve çekişmemek, (İsra Suresi, 53)
  • İnce düşünceli ve fedakâr olmak, (Haşr Suresi, 9)
  • Bilgi sahibi olunmayan bir konuda tartışmamak, (Al-i İmran Suresi, 66)
  • Alaycı tavır göstermemek, insanları hoşlanmadıkları lakapla çağırmamak, (Hucurat Suresi, 11)
  • Emanete ve ahitlere riayet etmek, (Mearic Suresi, 32)
  • Emaneti ehline vermek ve emanet ehli olmak, (Nisa Suresi, 58)
  • Elçiye içten bir saygı beslemek, (Fetih Suresi, 9)
  • Getirdikleriyle sevinip, yapmadıklarıyla övünmemek, (Al-i İmran Suresi, 188)
  • Zanda bulunmamak, gıybet etmemek, tecessüs etmemek (başkalarının o kişiyi ilgilendirmeyen gizli yönlerini araştırmamak), (Hucurat Suresi, 12)
  • Öfkeyi yenmek, insanlardaki haklarından bağışlama ile vazgeçmek, (Al-i İmran Suresi, 134)
  • Selam verildiğinde aynısıyla veya daha güzeliyle karşılık vermek, (Nisa Suresi, 86)
  • Evlere girildiğinde selam vermek, (Nur Suresi, 61)
  • Yabancı evlere izinsiz girmemek, (Nur Suresi, 27)
  • Bir topluluğa karşı duyulan kinin adaletten alıkoymaması, (Maide Suresi, 8)
  • Dinde zorlama olmaması ve din ahlakına hikmetle, güzel öğütle davet etmek, (Nahl Suresi, 125)
  • Yalan söylememek, (Maide Suresi, 89)
  • Sesi yükseltmeden konuşmak, (Lokman Suresi, 19)
  • Anne ve babaya iyilikle davranmak, (Lokman Suresi, 14)
  • Yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, komşuya, arkadaşa, yolda kalmışa güzellikle davranmak, (Nisa Suresi, 36)
  • Fikir alışverişinde bulunmak -istişare etmek- ve fikre saygı duymak, (Şura Suresi, 38)
Gerçek Saygı Anlayışının Kazanılmasında Tek Ölçü İmandır

Günümüzde iman etmeyen insanlar tarafından çoğu kere yanlış anlaşılan, olaylara ve bazı durumlara göre değişen saygı anlayışı, elbette Kuran’da bildirilen gerçek saygıyı yansıtmaz. Bu sadece, çıkarlar doğrultusunda gösterilen, gerçek kişiliği ve samimiyeti yansıtmayan kurallar zinciridir. Nitekim din ahlakının yaşanmadığı toplumlarda kişi, doğduğu andan itibaren kendisine telkin edilen bu kuralları; haksızlığa uğradığını düşündüğünde, çıkarlarına bir zarar geldiğinde veya uyanıklık yapmak istediğinde hemen terk ederek son derece saygısız bir tavır sergileyebilir. Bu çok normaldir. Çünkü bir insanın samimi düşünceleri ve olaylara bakış açısı değişmeden tavırlarının değişmesini beklemek son derece yanlıştır. İnsanın mantığını anlayamadığı, gerekliliğine inanmadığı bir davranışı göstermesi elbette güçtür. Oysa gerçek saygının kazanılması ve bu saygının kazandırdığı üslubun gerek tavır ve davranışlara gerekse konuşmalara yansıması sanıldığı gibi zaman alan, zor ya da karmaşık bir durum değildir, aksine uygulaması son derece kolaydır.

Gerçek saygı anlayışı, Yüce Allah'tan çok korkarak ve Kuran ahlakının yaşanması ile kazanılır. Yüce Allah'a iman eden ve Kuran ahlakını tam olarak hayatına geçiren her insan bu anlayışın kazandırdığı doğal bir sonuç olarak, insanlara değer veren, onların haklarını koruyan, adaletli ve son derece saygılı bir ahlak kazanır. İnsanın Yüce Allah'tan gereği gibi korkup sakınması, her an her yerde vicdanlı davranması, onu saygısız düşünce yapısından, kaba veya çıkarcı hareket etmekten tümüyle sakındırır. Böyle bir kişi nefsine uymaktan vazgeçer, tüm kalbiyle ve ruhuyla Allah'a teslim olmaya karar verir. O'nun razı olduğu şekilde yaşamaya tam niyet eder ve sadece Yüce Allah’ı razı edecek biçimde güzellikle davranmayı benimser. Bu şekilde toplumun yanlış saygı telkinlerinden arınır, yepyeni bir anlayış ve olgunluk kazanır, imanın getirdiği derinlikle gerçek saygıyı etrafındakilere de yaşatmaya çalışır. Kuran ayetlerini eksiksizce hayatına geçiren bir mümin, kazandığı ahlakla aynı zamanda asil, onurlu ve çevresinde saygı duyulan bir kişi olur. Yüce Allah bir Kuran ayetinde şöyle buyurmaktadır:

"Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz." (Al-i İmran Suresi, 139)

Sonuç: Saygı Duyulması Gereken Tek Güç Yüce Allah’tır

"Sizin ilahınız tek bir İlah'tır; O'ndan başka İlah yoktur; O, Rahman'dır, Rahim'dir."(Bakara Suresi, 163) ayetinde bildirildiği gibi yegâne İlah Yüce Allah'tır ve O sonsuz güç sahibidir. Var olan canlı cansız herşey O'nun iradesindedir. Bu nedenle saygı duyulması ve hoşnut edilmesi gereken tek güç Rabbimiz’dir. Yüce Allah'a duyulan bu saygı, O’na olan yakınlığı ve sevgiyi kat kat artıran, müminin ahirete olan özlemini, ümit ve şevkini artıran, ona büyük manevi hazlar yaşatan içli ve saygı dolu korkuyu da kapsayan asil bir duygudur. Bunun aksini düşünmek, başka varlıkları Allah'a ortak koşarak saygıyı onlara yöneltmek ise şirktir ve bu da Yüce Allah’ın asla affetmeyeceği çok büyük bir suçtur. Bu gerçek Kuran’da şöyle bildirilmiştir:

"Gerçekten, Allah, Kendisi'ne şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur." (Nisa Suresi, 48)

Samimi iman sahipleri Yüce Allah’a olan derin sevgileri ve ayette bildirilen hüküm gereği birtakım insanları Allah’a şirk koşmaktan titizlikle kaçınırlar. Müminlerin sahip olduğu saygının kaynağı, Allah’a duydukları saygıdır. Diğer insanlara gösterdikleri saygı da, bu saygının bir yansımasıdır ve süreklidir. Nitekim Enbiya Suresi’nin 90. ayetinde değerli peygamberlerimiz hakkında şöyle buyrulur:

"... Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi." (Enbiya Suresi, 90)
Alıntı ile Cevapla
Cevapla




Saat: 10:40


Telif Hakları vBulletin® v3.8.9 Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
gaziantep escort bayan gaziantep escort
antalya haber sex hikayeleri aresbet giriş vegasslotguncel.com herabetguncel.com ikili opsiyon bahis vegasslotyeniadresi.com vegasslotadresi.com vegasslotcanli.com getirbett.com getirbetgir.com
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort adana escort eryaman escort kızılay escort çankaya escort kızılay escort ankara eskort

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 PL2