#1
|
|||
|
|||
Kuran'da Övülen Gerçek Saygı
Din ahlakından uzak yaşayan toplumlardaki saygı anlayışı neden yanlıştır?
Çok yaygın olan hatalı saygı anlayışının temelindeki nedenler nelerdir? Bu yanlış saygı anlayışının düzeltilerek gerçek saygının Kuran’da bildirilen samimi şekliyle yaşanması için ne yapmak gerekir? Toplum tarafından benimsenmiş çok sayıda kural vardır. Saygılı olmak, bu kuralların başında gelir. Ancak, Kuran’da da en güzel davranış biçimlerinden biri olarak övülen saygı, bazı kişiler tarafından yanlış değerlendirilmektedir. Sevgi, şefkat, merhamet, fedakarlık, sabır, ince düşünce gibi güzel ahlak özellikleri Kuran ahlakına göre yaşamayan toplumlarda, nasıl yanlış temeller üzerine kuruluysa saygı anlayışı da birtakım çıkarlar, yanlış temeller üzerine kuruludur. Böyle bir toplumda insanlara saygı kavramının ne anlama geldiği sorulduğunda bu soruya çoğunlukla sınırlı ve hatalı bir tanımla cevap verilir. Bu kişilere göre, saygı herhangi bir nedenle (iş, okul, hastalık, arkadaşlık, evlilik vb.) ilişki içinde oldukları kişilerin düşüncelerine, sözlerine, davranışlarına ve toplum içindeki itibarlarına karşı gösterilmesi gereken, duruma göre şekillenen ve devamlılığı olmayan bir görgü kuralıdır. Ancak bu tanım, eksik ve hatalı birtakım ifadeler içerir. Nitekim bu kişilerin davranışları gözlemlendiğinde karşı tarfa içlerinden gelerek saygı göstermedikleri hemen teşhis edilebilir. Bu yanlış davranışı düzeltmek için ise öncelikle hatalı saygı anlayışının nedenlerini kavramak gerekir. Yanlış Saygı Anlayışının Nedenleri
Saygı, tüm tavır ve konuşmalara yansımasının yanında esas olarak ruhta ve düşüncede yaşanan güzel bir ahlak özelliğidir. Nazik, ince düşünceli, samimi ve fedakar olmak bu özelliklerin başlıcalarıdır. Bu saygı anlayışı, Kuran’da övülen ve pek çok ayette titizlikle uyulması emredilen bir mümin özelliğidir. Bu nedenle müminler Rabbimiz’in hoşnut olacağı umulan bu davranış özelliğini en içten şekliyle uygulamaya çalışarak dünyanın en saygılı insanları olurlar. Yüce Allah’ın, Kuran’da, Zatı’nın tecellisi olan kullarına saygılı olunması konusunda müminleri uyardığı ayetler şöyle sıralanabilir:
Günümüzde iman etmeyen insanlar tarafından çoğu kere yanlış anlaşılan, olaylara ve bazı durumlara göre değişen saygı anlayışı, elbette Kuran’da bildirilen gerçek saygıyı yansıtmaz. Bu sadece, çıkarlar doğrultusunda gösterilen, gerçek kişiliği ve samimiyeti yansıtmayan kurallar zinciridir. Nitekim din ahlakının yaşanmadığı toplumlarda kişi, doğduğu andan itibaren kendisine telkin edilen bu kuralları; haksızlığa uğradığını düşündüğünde, çıkarlarına bir zarar geldiğinde veya uyanıklık yapmak istediğinde hemen terk ederek son derece saygısız bir tavır sergileyebilir. Bu çok normaldir. Çünkü bir insanın samimi düşünceleri ve olaylara bakış açısı değişmeden tavırlarının değişmesini beklemek son derece yanlıştır. İnsanın mantığını anlayamadığı, gerekliliğine inanmadığı bir davranışı göstermesi elbette güçtür. Oysa gerçek saygının kazanılması ve bu saygının kazandırdığı üslubun gerek tavır ve davranışlara gerekse konuşmalara yansıması sanıldığı gibi zaman alan, zor ya da karmaşık bir durum değildir, aksine uygulaması son derece kolaydır. Gerçek saygı anlayışı, Yüce Allah'tan çok korkarak ve Kuran ahlakının yaşanması ile kazanılır. Yüce Allah'a iman eden ve Kuran ahlakını tam olarak hayatına geçiren her insan bu anlayışın kazandırdığı doğal bir sonuç olarak, insanlara değer veren, onların haklarını koruyan, adaletli ve son derece saygılı bir ahlak kazanır. İnsanın Yüce Allah'tan gereği gibi korkup sakınması, her an her yerde vicdanlı davranması, onu saygısız düşünce yapısından, kaba veya çıkarcı hareket etmekten tümüyle sakındırır. Böyle bir kişi nefsine uymaktan vazgeçer, tüm kalbiyle ve ruhuyla Allah'a teslim olmaya karar verir. O'nun razı olduğu şekilde yaşamaya tam niyet eder ve sadece Yüce Allah’ı razı edecek biçimde güzellikle davranmayı benimser. Bu şekilde toplumun yanlış saygı telkinlerinden arınır, yepyeni bir anlayış ve olgunluk kazanır, imanın getirdiği derinlikle gerçek saygıyı etrafındakilere de yaşatmaya çalışır. Kuran ayetlerini eksiksizce hayatına geçiren bir mümin, kazandığı ahlakla aynı zamanda asil, onurlu ve çevresinde saygı duyulan bir kişi olur. Yüce Allah bir Kuran ayetinde şöyle buyurmaktadır: "Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz." (Al-i İmran Suresi, 139) Sonuç: Saygı Duyulması Gereken Tek Güç Yüce Allah’tır "Sizin ilahınız tek bir İlah'tır; O'ndan başka İlah yoktur; O, Rahman'dır, Rahim'dir."(Bakara Suresi, 163) ayetinde bildirildiği gibi yegâne İlah Yüce Allah'tır ve O sonsuz güç sahibidir. Var olan canlı cansız herşey O'nun iradesindedir. Bu nedenle saygı duyulması ve hoşnut edilmesi gereken tek güç Rabbimiz’dir. Yüce Allah'a duyulan bu saygı, O’na olan yakınlığı ve sevgiyi kat kat artıran, müminin ahirete olan özlemini, ümit ve şevkini artıran, ona büyük manevi hazlar yaşatan içli ve saygı dolu korkuyu da kapsayan asil bir duygudur. Bunun aksini düşünmek, başka varlıkları Allah'a ortak koşarak saygıyı onlara yöneltmek ise şirktir ve bu da Yüce Allah’ın asla affetmeyeceği çok büyük bir suçtur. Bu gerçek Kuran’da şöyle bildirilmiştir: "Gerçekten, Allah, Kendisi'ne şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur." (Nisa Suresi, 48) Samimi iman sahipleri Yüce Allah’a olan derin sevgileri ve ayette bildirilen hüküm gereği birtakım insanları Allah’a şirk koşmaktan titizlikle kaçınırlar. Müminlerin sahip olduğu saygının kaynağı, Allah’a duydukları saygıdır. Diğer insanlara gösterdikleri saygı da, bu saygının bir yansımasıdır ve süreklidir. Nitekim Enbiya Suresi’nin 90. ayetinde değerli peygamberlerimiz hakkında şöyle buyrulur: "... Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi." (Enbiya Suresi, 90) |