#1
|
|||
|
|||
Insan Ölünce Neler Oluyor...¿¿
Bedenin Ölümü (Disaridan Görünen Ölüm)
Ölüm aninda ruh, bu dünyadaki insanlarin içinde yasadiklari boyuttan ayrilirken, geride cansiz bedenini birakir. Deri degistiren canlilar gibi, bu dünyadaki bedenini geride birakir ve asil hayatina dogru ilerler. Ancak geride kalan bedenin karsilasacaklari da ibret vericidir. Özellikle bu bedene hayattayken gereginden fazla deger verenler için. Peki öldükten sonra bu bedenin basina neler gelecegini ayrintili olarak düsündünüz mü hiç? Bir gün öleceksiniz. Belki hiç beklenmedik bir sekilde. Ekmek almak için bakkala giderken yolda bir araba kazasi geçireceksiniz. Ya da amansiz bir hastalik hayatiniza son verecek. Veya bir anda kalbiniz duracak. Böylece ölümü tatmaya baslayacaksiniz. Bu andan itibaren de, bedeninizle hiçbir iliskiniz kalmayacak. Hayat boyu "ben" dediginiz ve sahiplendiginiz o beden, siradan bir et parçasi haline gelecek. Ölümünüzle birlikte bedeninizi baska insanlar tasimaya baslayacaklar. Etrafta aglayanlar, "daha dün buradaydi", "dag gibi adamdi" diyenler olacak. Sonra o bedeni alip evin bir odasina, belki de morga koyacaklar. Orada bir gece bekleyecek. Ertesi gün gömme islemleri baslayacak. Cansiz bedeni alip gasilhaneye ¤¤¤ürecekler. Görevli, kaskati kesilmisolan bedeninizi soguk suyla yikayacak. Ancak bu asamada ölümün izleri de bedende asikar hale gelecek. Morarmalar baslayacak. Daha sonra bedeni beyaz bir bezle, kefenle saracaklar. Sonra da tahta tabuta koyup üstüne yesil bir örtü örtecekler. Cenaze arabasi gelecek, tabutu devralacak. Araba mezarliga dogru ilerlerken, yolda hayat devam edecek. Bazi insanlar cenaze geçiyor diye saygi gösterecek, çogu kendi isine bakacak. Sonra mezarliga gelinecek. Tabut, sizi sevenler ya da seviyor gibi görünenler tarafindan ellerde tasinacak. Etrafta muhtemelen yine aglayanlar, sizlananlar olacak. Sonra o kaçinilmaz yere, mezara gelinecek. Üstünde sizin isminiz yazili... Bedeni tabuttan çikarip beyaz kefenle birlikte mezarin içine atacaklar. Ve sonra son isyapilacak. Ellerine kürek alanlar, beyaz kefenin içindeki bedenin üzerine toprak atmaya baslayacaklar. Kefenin agzini açip içine de toprak atacaklar. Agziniza, burnunuza, bogaziniza, gözlerinize topraklar dolacak. Topraklar yavasyavaskefeni örtecek. Biraz sonra isleri bitecek ve gidecekler. Mezarlik her zamanki derin sessizligine bürünecek. Gidenler, kendi hayatlarina geri dönecekler, ama gömülen beden için artik hayatin hiçbir anlami kalmamisolacak. Dünyadaki hiçbir güzellik, hiçbir güzel ev, güzel insan, güzel manzara artik o beden için bir sey ifade etmeyecek. Bedeniniz, hiçbir dostunuzla artik görüsemeyecek. Beden için var olan tek sey, artik yalnizca toprak ve onun içindeki bakteri ve kurtlar olacak. Öldükten Sonra Ne Hale Geleceginizi Hiç Düsündünüz mü? Zaten gömülmenizle birlikte bedeniniz hem içten hem de distan gelen etkilerle hizli bir parçalanma sürecine girecek. Vücutta oksijen kalmayacagindan, bir süre sonra mikroplar faaliyete geçerek bedene yayilacaklar. Karinda toplanan gazlar cesedi sisirecek ve bu sislik vücudun her tarafina yayilarak, bedeni taninmaz hale getirecek. Bundan sonra gazin diyaframa yaptigi basinçtan dolayi agizdan ve burundan kanli köpükler gelmeye baslayacak. Çürüme ilerledikçe killar, tirnaklar, avuç içleri ve tabanlar yerlerinden ayrilacaklar. Bu disdegismeyle beraber, iç organlarda da (akciger, kalp ve karacigerde) çürüme baslayacak. En korkunç olay ise bu noktada gerçeklesecek; karin bölgesinde toplanan gazlar deriyi zayif noktasindan patlatacaklar ve bedenden tahammül edilmez derecede pis kokular yayilacak. (Ölü insan kokusu, dünyanin en igrenç kokularindandir.) Bu süre içinde kafadan baslamak üzere, adaleler de yerlerinden ayrilacak. Cilt ve yumusak kisimlar tamamen dökülecek ve iskelet gözükmeye baslayacak. Beyin tamamen çürüyecek ve kil görünümünü alacak, kemikler baglantilarindan ayrilacak ve iskelet dagilmaya baslayacak... Bu olay, ceset bir toprak ve kemik yigini haline gelene kadar böylece devam edecek. "Ben" sandiginiz bedeniniz böylelikle korkunç ve igrenç bir sekilde yok olacak. Geride kalanlar sizden söz ederken, topraktaki tüm kurtlar, böcekler ve bakteriler sizin etlerinizi kemirecekler. Eger bir kaza sonucunda ölür de, gömülmezseniz, o zaman çok daha feci bir manzara ortaya çikacak. Bedeniniz, sicak havada açikta kalmisbir et gibi, kurtlanacak, birkaç gün içinde bir kurt yumagi haline dönüsecek. Kurtlar, son et parçasini da yiyene kadar iskeletin kivrimlari arasinda dolasacaklar. Böylece "en güzel bir biçimde" yaratilmisolan insan hayati, olabilecek en korkunç biçimde sona erecek. Peki neden? Insan vücudunun öldükten sonra bu hale getirilmesi Allah'in dilemesiyledir. Ve bunun çok büyük bir hikmeti vardir. Insan, kendisinin aslinda bedenden ibaret olmadigini, bedeninin yalnizca kendisine giydirilmisgeçici bir kilif oldugunu, bu korkunç sonu görerek anlamali, bedenin ötesinde bir varligi oldugunu hissetmelidir. Insan, sadece bedenden ibaret olamayacagini, bedenin ötesinde onu bir araç olarak kullanan ruhun var oldugunu anlamalidir. Allah kendini "et ve kemikten" ibaret sanan insana, belki de bunun bir aldanisoldugunu kavratmak için böyle ibret verici bir son hazirlamistir. Insan, bedeninin ölümüne bakmali, bu geçici dünyada adeta sonsuza kadar kalacakmisgibi sahiplendigi ve bütün arzularina boyun egdigi bedeninin akibeti hakkinda düsünmelidir. O beden topragin altinda çürüyecek, kurtlanacak ve iskelete dönüsecektir. DÜNYA HAYATININ GEÇICILIGI Hiç düsündünüz mü? Neden insan sik sik temizlenmek zorundadir? Neden temizligine, bakimina dikkat etmezse, vücudu, agzi kokar, cildi ve saçi yaglanir? Neden terler ve bu terin kokusu son derece kötüdür? Insanin aksine, çicekler son derece güzel kokulara sahiptirler. Gül ya da karanfil, pis çamurlu bir toprakta yetismelerine ragmen binlerce yildir son derece güzel kokarlar. Ama insan, biraz dikkat etmediginde kötü kokmaya baslar ve bunu ancak iyi bir bakimla engelleyebilir. Neden böyle oldugunu, insanin neden bu sekilde bir eksiklikle yaratildigini hiç düsündünüz mü? Allah'in neden çiçekleri güzel kokulu yaparken, insan bedeninin bu sekilde acizliklerle dolu oldugunu hiç akliniza getirdiniz mi? Insan yalnizca bu saydigimiz özelliklerle kalmaz; yorulur, acikir, susar, cani acir, midesi bulanir, hastalanir… Insanlara bunlar dogal seylermisgibi gelir, ama bu bir aldanistir. Insan hiçbir zaman kötü kokmayabilir, hiçbir zaman basagrisi çekmeyebilir, hiçbir zaman hasta olmayabilirdi. Tüm bu zorluklar, "tesadüfen" olusmusdegil, özel olarak yaratilmislardir. Allah, insani belirli bir amaç, belirli bir hikmet dogrultusunda bu sekilde yaratmistir. Bu amaçlardan biri; insanin aciz bir varlik, bir "kul" oldugunu anlamasidir. Eksiksiz, mükemmel olmak Allah'in vasfidir, O'nun kulu olan insan ise sonsuz derecede ek******, zayiftir ve dolayisiyla O'na sonsuz derecede muhtaçtir. Allah bir ayette, konuyu çok hikmetli bir biçimde açiklar: Ey insanlar, siz Allah'a (karsi fakir olan) muhtaçlarsiniz; Allah ise, Ganiy (hiçbir seye ihtiyaci olmayan)dir, Hamid (övülmeye layik)tir. Dileyecek olsa, sizi giderir (yok eder) ve yepyeni bir halk getirir. Bu, Allah'a göre güç degildir. (Fatir Suresi, 15-17) Insanin sahip oldugu kusur ve eksikliklerin baska bir amaci ise, bu yurdun geçiciligini hatirlatmasidir. Çünkü söz konusu kusur ve eksiklikler, bu dünyadaki bedene mahsusturlar. Ahirette, cennet ehli yeni bir bedenle, eksiksiz ve kusursuz bir sekilde yaratilacaktir. Bu dünyadaki zayif, eksik, kusurlu beden, müminin gerçek bedeni degildir, geçici bir süre içinde kaldigi bir kaliptir. Bundan dolayidir ki, dünyada kusursuz bir güzellik elde edilemez. Fiziksel yönden en güzel, en çekici, en kusursuz oldugunu sandigimiz bir insan da, diger tüm insanlar gibi fiziksel ihtiyaçlarini gidermekte, terlemekte, kimi zaman agzi kokmakta, kimi zaman yüzünde sivilce çikmaktadir. Temiz kalabilmek için sürekli yikanmak ve bakim yapmak zorundadir. Kimi insanin yüzü güzeldir, ama fizigi o kadar düzgün degildir. Bunun tersi de mümkündür. Kimisinin gözü güzel, fakat burnu egri olabilir. Bu özelliklerin sonsuz varyasyonlarini sayabiliriz. Disgörünüsolarak gerçekten kusursuz gibi görünen bir kimsede de hiç umulmadik bir hastalik, rahatsizlik ya da kusur bulunabilir. Herseyden önemlisi, en mükemmel görünen insan bile mutlaka yaslanir ve ölür. Beklenmedik bir anda bir kazayla paramparça olabilir. Dünyadaki beden gibi, dünyanin bizzat kendisi de eksik, kusurlu, yetersiz ve geçicidir. Bütün çiçekler mutlaka solar, en güzel yiyecekler çürür, bozulur, kokusur. Tüm bunlar bu dünyaya mahsus eksik ve kusurlardir. Bizlere taninan kisa dünya hayati da, tasidigimiz beden de Allah'in çok kisa bir süre için verdigi geçici emanetlerdir. Sonsuz bir yasanti ve mükemmel bir yaratilisise yalnizca ahirete mahsustur. Rabbimiz bir ayetinde söyle buyurur: Size verilen herhangi bir sey, dünya hayatinin ****i (kisa süreli faydalanmasi)dir. Allah Katinda olan ise, daha hayirli ve daha süreklidir. (Bu da) iman edip Rablerine tevekkül edenler içindir. (Sura Suresi, 36) Bir baska ayette, dünyanin gerçek mahiyeti söyle anlatilir: Bilin ki, dünya hayati ancak bir oyun, '(eglence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranizda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çogalma-tutkusu'dur. Bir yagmur örnegi gibi; onun bitirdigi ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hosuna gitmistir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsin ki sapsari kesilmis, sonra o, bir çer-çöp oluvermistir. Ahirette ise siddetli bir azap; Allah'tan bir magfiret ve bir hosnutluk (riza) vardir. Dünya hayati, aldanisolan bir ****dan baska bir sey degildir. (Hadid Suresi, 20) Kisaca bu dünyada Allah sonsuz kudret ve bilgisinin bir göstergesi olarak birçok güzellik, sanat ve harikalik ile çok çesitli kusur ve eksiklikleri de ayni anda yaratmaktadir. Mükemmellik ve kalicilik bu dünyanin kanununa aykiridir. Gelisen teknoloji de dahil olmak üzere, insan aklinin düsünebilecegi hiçbir sey Allah'in bu kanununu degistiremeyecektir. Böylece insanlar bir yandan ahireti özleyip ona kavusmak için çabalamali ve Allah'a gereken sükür ve takdiri göstermelidirler. Bir yandan da bunlarin gerçek yerinin bu geçici dünya degil, eksik ve kusurlardan arindirilmisve müminler için hazirlanmisebedi cennet hayati oldugunu anlamalidirlar. Kuran'da, bu gerçek çok açik bir biçimde bildirilir: Hayir, siz dünya hayatini seçip üstün tutuyorsunuz. Ahiret ise daha hayirli ve daha süreklidir. (A'la Suresi, 16-17) Bir baska ayette ise, "gerçekten ahiret yurdu ise, asil hayat odur" (Ankebut Suresi, 64) denir. "Asil hayat"imiz olan ahiret ile geçici bir yurt olan dünya arasinda, perde kadar ince bir sinir vardir. Ölüm, iste bu perdeyi kaldirir. Ölümle birlikte bu dünya ve bedenle olan iliski kesilecek, yepyeni bir yaratilisla sonsuz hayata baslangiç yapilacaktir. Ölümle birlikte baslayacak olan hayat gerçek hayattir. Eksiklik, kusur, geçicilik dünyaya ait kanunlardir. Gerçek kanunlar; kusursuzluk, ölümsüzlük, mükemmellik üzerine kuruludur. Bir baska deyisle, normal olan, bir çiçegin hiç solmamasi, bir insanin hiç kirlenmemesi, hiç yaslanmamasi, bir meyvenin hiç çürümemesidir. Asil kanunlar, insanin her istediginin aninda gerçeklesmesini, insanin hiçbir aci ve hastalik yasamamasini, hiçbir zaman üsümemesini, ya da terlememesini gerektirir. Ancak asil kanunlar, asil hayatta; geçici kanunlar da geçici olan bu dünya hayatindadir. Asil kanunlarin yurdu, yani ahiret ise çok yakindir. Allah diledigi an insanin buradaki yas¤¤¤¤¤ son verip, onu ahirete geçirebilir. Bu geçis, bir göz açip-kapamasi kadar çabuk gerçeklesecektir. Rüyadan uyanmak gibi... Ölümle birlikte sona erecek olan dünyanin, ahirete göre ne denli kisa oldugu Kuran'da söyle anlatilir: Dedi ki: "Yil sayisi olarak yeryüzünde ne kadar kaldiniz?" Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazi kadar kaldik, sayanlara sor." Dedi ki: "Yalnizca az (bir zaman) kaldiniz, gerçekten bir bilseydiniz," "Bizim, sizi bosbir amaç ugruna yarattigimizi ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceginizi mi sanmistiniz?" (Müminun Suresi, 112-115) Ölümle birlikte rüya sona ermisve gerçek yasam baslamistir. Yeryüzünde "bir gün ya da bir günün birazi kadar", hatta "bir göz çarpmasi" kadar kalmisolan insan, yaptiklarinin hesabini vermek üzere Allah'in huzuruna çikar. Eger dünyada iken ölümü aklinda tutmus, Allah'a kavusacaginin bilincinde olmusise, kurtulmayi umacaktir. Kuran'da "kitabi sag eline verilen" bu kurtulmuslarin söyle diyecegi haber verilir: "... Alin kitabimi okuyun. Çünkü ben, gerçekten hesabima kavusacagimi sanmis(anlamis)tim." (Hakka Suresi, 19-20) |