Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi
 

Go Back   Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi > Genel Kültür > İslam Dünyası
Yardım Topluluk Takvim Bugünki Mesajlar Arama

gaziantep escort gaziantep escort
youtube beğeni hilesi
Cevapla

 

LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 11 January 2009, 10:58
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Dua

قَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِى اَسْتَجِبْ لَكُمْ اِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِى سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ
“Rabbiniz buyuruyor ki: “Bana dua edin, duanizi kabul edeyim. Süphesiz ki, bana kulluk etmekten ululuk taslayarak çekinenler, asagilik bir halde cehenneme gireceklerdir.”#(Mumim,40\60)

Uba-de b. es-Samit dedi ki: Rasûlullah (a.s)'i söyle buyururken dinledim: "Ümmetime ancak peygamberlere verilmis üç sey verilmistir. Yüce Allah bir peygamberi gönderdi mi ona: Bana dua et, Ben de senin duani kabul edeyim, diye buyururdu. Bu ümmete de: "Bana dua edin, Ben de duanizi kabul edeyim" diye buyurmustur. Bir peygamber gönderdi mi: Senin üzerine dinde herhangi bir zorluk kilmamistir, denilirdi. Yüce Allah bu ümmete de: Dinde size güçlük vermedi, diye buyurmustur. Yüce Allah bir peygamber gönderdi mi onu kendi kavmine sahit kilardi. O bu ümmeti de, bütün insanlara karsi sahit kilmistir."# ( Tirmizi Hakim, Nevadiru'l-Usul, IV, 124; Imam Kurtubi, el-Camiu li Ahkâmi’l-Kur’an, Buruc Yayinlari: 15/284-288)

Buradaki «duâ»yi zikir, el açip yalvarma, dilekte bulunma ma­nasina yorumlayanlar da olmustur. Süphesiz yorumlarin hepsi de maksat ve amaca uygundur.

Duayi asil delâlet ettigi «dilekte bulunma, haceti arzetme» manasi dog­rultusunda ele alirsak, karsimiza su soru çikar: «Cenâb-i Hak, bana duâ edip yalvarin ki kabul edeyim ve karsilik vereyim» buyuruyor. Oysa insan, birçok defalar el açip duâ ettigi halde dileginin kabul edilmedigini görüp üzülür. Bu duruma göre, âyeti nasil açiklamak gerekir? Diyebiliriz ki, duanin kabul olunmasinin birtakim sartlari vardir, onlara herhalde riâyet gerekir. Söyle ki:

1— Imân ve ihlâs üzere yerine getirilmesi,

2— Duâ esnasinda kalbin baska seyle mesgul olmamasi,

3— Yapilan dilegin, arzedilen hacetin insan için mesru sinirlar içinde olup yararli ve uygun bir anlam tasimasi,

4— Hisimlardan ilgi kesecek, onlara merhamet ve sefkat kapisini ka­patacak niyetle yapilmamasi,

5— Eninde sonunda kabul olunacagina inanip güvenmesi,

6— Helâl lokma ile kendini beslemis bulunmasi,

7— Allah, Âhiret ve diger inanç esaslari hakkinda kalbini her türlü süpheden uzak bulundurmasi bu cümledendir.# (Celal Yildirim, Ilmin Isiginda Asrin Kur’an Tefsiri, Anadolu Yayinlari: 10/5360.)



قال رسولُ اللّهِ: الدُّعَاءُ هُوَ الْعِبَادَةُ،
Nu'man Ibnu Besîr (r.a) anlatiyor: "Resulullah (a.s): "Dua ibadetin kendisidir" buyurdular.# (Tirmizî, Tefsir, Gâfir, (2973); Ibn Mâce, Dua: 27; Ebû Dâvud, Salât 358, (1479). Metin Tirmizî'ye aittir.)


Bu cümle normalde اَلدُّعَاءُ عِبَادَةٌ yani "Dua ibâdettir" seklinde olmasi gerekir. Ancak araya hem zamir girmesi ve hem de ibâdet kelimesinin basina eliflâm konarak kelimenin marife kilinmasi, Arapça'da mânaya kuvvet kazandirmaktadir. Böylece hadis, "ibadet münhasiran duadir, "duadan baska bir sey degildir" gibi hasr ifâde eden bir mânâya gelir. Bunun örnegi hacc bahsinde geçmistir. Resûlullah (a.s) haccin esâsini Arafat vakfesi teskil ettigi için, اَلْحَجُّ عَرَفَةٌ "Hacc Arafat'tir" buyurmustur. Bunun mânâsi, "haccla ilgili rükünlerin en büyügü Arafat'taki vakfedir" demektir.

Öyle ise, dua da kabul edilsin edilmesin bir ibadet olmaktadir. Çünkü dua ile kisi, ihtiyacini teminde aczini idrak etmis, bunu ancak her seye kâdir olan Rabbinin temin edeceginin suuruna ermis ve bu sebeple O'na iltica etmis olmaktadir. Esâsen ibâdet de bundan baska bir sey degildir. Nitekim, Resûlullah (a.s)'in delil olarak okudugu âyet, önce dua etmeyi emrediyor, sonra da kibir ve büyüklük havasiyla "dua etmemegi”, "ibadet etmemek" olarak ifâde zimninda duâ etme dâvetine icâbet etmeyenlerin cehenneme hakîr ve zelîl olarak gireceklerini beyan ediyor.

Ima-i Gazali’den Duanin Âdâbi
Duanin on âdâbi vardir:
1. Serefli Vakitleri Gözetmek
Senenin Arefe gününü, aylardan Ramazan ayini, haftanin cum'a gününü ve saatlerin de seher vaktini gözetmek gibi.,..

Nitekim Allah Teâlâ (c.c) 'Sabahin erken vakitlerinde de istigfâr ederlerdi'# (Zâriyat/18) buyurmaktadir.

Hz. Yâkub'un (a.s), kendisinden (Yusuf u kuyuya attiklari için) özür dileyen ve günahlarinin affi için Allah'a yalvarmasini rica eden çocuklarina 'Sizin için yakinda rabbimden magfiret dileyecegim. Çünkü o gafûrdur, rahimdir.’ # (Yusuf/98) deyip tehir etmesinin sebebinin' seher vaktinde dua etmek için oldugu söylenmistir.

Hz. Yâkub (a.s), seher vaktinde kalkip dua eder ve bu duayi dinleyen çocuklari da arkasinda âmin derler. Bunun üzerine Allah Teâlâ kendisine vahiy gönderir ve 'Çocuklarini affettim ve hepsini peygamberlikle vazifelendirdim' buyurur.

2. Serefli Halleri Firsat Bilmek
Serefli halleri firsat bilerek, o hallerde dua etmelidir.

Nitekim Ebu Hüreyre söyle der: 'Gök kapilari Allah yolunda, Allah'in düsmanlariyla çarpisanlarin saflari düsman saflarina yaklastigi zaman açilir ve yine o kapilar, yagmur yagdigi zaman, farz namazlar için kamet edildigi zaman açilirlar. Bu bakimdan bu vakitlerde dua etmeyi bir ganimet bilin'.
Mücâhid de söyle der: 'Namaz, saatlerin en hayirlisinda kilinmis ve kilinmaktadir. Bu nedenle namazlarin arkasindan dua etmeyi ihmal etmeyin'.

Hakîkat açisindan vakitlerin serefi, hâllerin serefine baglidir. Çünkü seher vakti kalbin tasfiyesi, ihlâsi ve tesvis edici engellerden bosalma vaktidir. Arefe ve cuma günleri himmetlerin birlesme, kalplerin ilahî rahmetleri oluk hâlinde elde etmeye yardimlasma vaktidir. Iste vakitlerin serefinin sebeplerinden birisi hâllerdir. Bu sebeplerde insanin aklina gelmeyen ve bilgisi bulunmayan daha nice sirlar vardir. Secde hâli de duanin kabul olunmasina uygun hâllerdendir.

3. Kibleye Yönelerek Dua Etmek
Kisi, ellerini koltuk altlarinin beyazligi görünecek derecede kaldirmalidir.

4. Sessizce Dua Etmek
Dua ederken sesini ne fazla yükseltmeli, ne de iyice kismali, ikisi arasinda bir tonla dua etmelidir.
.
Hz. Âise 'Namazinda sesini pek yükseltme, çok da kisma. Bu ikisinin arasi bir yol tut' #(Isrâ/110) ayetinin tefsirinde 'namazdan gaye duadir' demistir.

Allah Teâlâ (c.c), peygamberi Zekeriyya'yi (a.s) överek söyle buyurmustur:
'O, rabbine gizlice yalvardigi zaman.. #(Meryem/3) Baska bir ayet de söyledir:
'Rabbinize yalvararak ve gizlice dua edin'. #(A'raf/55)

5. Duayi Kafiyeli Okumaya Çalismak
Dua edenin hâli, Allah'a yalvaranin hâli gibi olmalidir. Kafiyeli okumak için kisinin kendisini zorlamasi, bu duruma ters düser.

Dua eden kimse için en evlâ ve en iyi sekil, Rasûlullah'tan vârid olan dualari okuyup, onlarla yetinmesidir. Zira onlardan ayrilan bir kimse, çogu zaman, dua okumada ileri gidip ifrata kaçar.

Bu bakimdan maslahata uygun olmayan seyleri istemeye kalkisir. O halde herkes güzelce dua etmeyi beceremez. Iste bu sirra binaen Hz. Muaz'dan rivayet edildigine göre, cennette dahi âlimlere ihtiyaç vardir. Çünkü Allah tarafindan cennetliklere 'istediginizi isteyiniz' diye emir gelir. Bu emri alan cennet ehli, Allah'tan neyi temenni edeceklerini bilemezler. Öyle ki sonunda âlimler kendilerine bu hususu ögretirler...

Seleften biri dua okuyuculara su tavsiyede bulunmustur: 'Zillet ve fakirlik diliyle dua et. Fesâhat ve belâgat diliyle dua etme'.

'Âlimler ve abdallar, dualarinda yedi kelimeden ne fazla, ne eksik yapmazlar. Bakara suresinin son âyeti de buna sehâdet eder. Çünkü Allah Teâlâ, duanin hiçbir yerinde kullarinin yedi kelimeden fazla olan dualarindan haber vermemistir'.

Seci'den maksat tekellüfle konusmak demektir. Tekellüfle konusmak ise yalvaris ve yakarisa uygun düsmez. Mutlak seci', kötülenmis degildir. Çünkü Hz. Peygamber'den vârid olan bir takim dualarda tekellüf olmaksizin kendiliginden kafiyeli düsen kelimeler mevcuttur.

Buna benzer daha nice dualar ve hadîsler vardir. O halde dua eden bir kimseye gereken sey, Rasûlullah'tan vârid olan dualarla yetinmektir veya tekellüf ve seci' yapmaksizin yalvaris ve yakaris diliyle istedigini Allah'tan talep etmektir. Zira Allah nezdinde en güzel dua yalvarisli ve yakarisli duadir.

6. Yalvaris, Korku, Istek ve Siginma
‘Onlar, hayirlara kosarlar. Umarak ve korkarak bize dua ederler.’# (Enbiyâ/90)

‘Rabbinize yalvararak ve gizlice dua edin!’‘#(A'raf/55)

7. Duanin Kabul Olunacagina Kesinlikle Inanmak
Dua hakkindaki ümidine son derece bagli olmak gerekir.

Süfyan b. Uyeyne söyle demistir: Herhangi birinizin daha önce yaptigi kötü hareketleri kendisini dua etmekten alikoymasin. Çünkü Allah Teâlâ, bütün mahlûkatin serlisi Iblis'in duasini bile kabul etmistir. "Iblis: 'Bana kiyâmete kadar ömür ve mühlet ver' dedi. Allah da: 'Sen mühlet verilenlerdensin' buyurdu".# (A'raf/14-15)

8. Duada Israr Ederek, Duayi Üç Defa Tekrarlamak

Duasinin kabul olunmasinin geciktigini görmemesi, (kulun haline) uygun bir durumdur.

Bir âlim 'Ben yirmi seneden beri Allah'tan bir ihtiyacimi diliyorum. Hâlâ da bana o ihtiyacimi verip de, duami kabul etmis degildir. Fakat ben buna ragmen duamin kabul olunmasindan ümidimi kesmis degilim. Ben Allah Teâlâ'dan, beni din ve dünyamda beni ilgilendirmeyen seyleri terketmeye muvaffak kilmasini istiyorum' demistir.

9. Allah'in Zikriyle Duaya Baslamak
Bu bakimdan duanin baslangicinda hemen isteklerini siralamaya girismemelidir. Önce zikretmeli, zikirden sonra isteklerini siralamalidir.

Ebu Süleyman Dârânî söyle demistir: Bir kimse, Allah'tan herhangi bir ihtiyacini istemeden önce Hz. Peygamber'e salât ü selâm getirsin. Salât ü selâmdan sonra ihtiyacini arzetsin. Ihtiyacini arzettikten sonra da duasini Rasûlullah'a getirilen salâvat-i serîfe ile sonuçlandirsin. Çünkü Allah Teâlâ (c.c) duanin basinda ve sonunda getirilen salâvat-i serîfeleri kabul eder. Bu iki salâvat-i serîfeyi kabul edip de onlarin arasinda dergâh-i izzetine arzolunan ihtiyaçlari birakmasi, kabul etmemesi onun sânina yakismaz.

10 Duanin Kabul Olunmasinin Temeli Bâtinî Edeptir
Duanin kabul olunmasinin temeli bâtinî edeptir ki o da, tevbe etmek, zulümle aldiklarini geri vermek, bütün varligiyla Allah Teâlâ'nin ibâdetine yönelmektir. Iste duanin kabul olunmasinin en yakin sebebi budur.

Nitekim Ka'b'ul-Ahbâr'dan söyle rivayet edilir: "Hz. Musa (a.s) zamaninda siddetli bir kitlik oldu. Musa (a.s) Isrâilogullari'ni yanina alarak yagmur duasina çikti. Fakat yagmur yagmadi. Böylece üç defa yagmur duasina çikti. Yine yagmur yagmadi. Bunun üzerine (müteessir olan) Hz. Musa'ya Allah Teâlâ söyle vahyetti: 'Sizin içinizde bir dedikoducu oldugu için, ne senin, ne de seninle bareber dua edenlerin dualarini kabul etmem'. Bunun üzerine Musa (a.s) sordu: 'Yârab! O dedikoducu kimdir? Bana göster ki, kendisini aramizdan çikaralim?' Hz. Musa'nin bu istegi üzerine Allah Teâlâ ikinci defa söyle vahyetti: 'Ey Musa! Ben sizi kovuculuktan menederken kendim mi kovucu olayim?' Bu müskil durum karsisinda kalan Hz. Musa, Israilogullari'na 'Hepiniz birden dedikodudan tevbe edip, Allah Teâlâ'ya siginin' buyurdu. Israilogullari da bu kötü fiilden tevbe ettiler. Ondan sonra Allah Teâlâ onlara yagmur ihsan etti".

Said b. Cübeyr söyle anlatir: "Isrâilogullari hükümdarlarindan birinin zamaninda büyük bir kitlik oldu. Halk yagmur duasina çikti. Bunun üzerine hükümdar, Isrâilogullari'na dedi ki: 'Muhakkak ya Allah bize yagmur gönderecek veya biz O'na eziyet verecegiz'. Kendisine soruldu: 'Nasil olur da hükmü göklerde bulunan Allah'a eziyet vermeye muktedir olabiliriz?' Hükümdar 'Eger yagmur vermezse, O'nun velîlerini ve tâat ehlini öldürecegim. Iste bu, O'nun için eziyettir' dedi. Bunun üzerine dua eden halkin dualarina karsilik Allah Teâlâ bolca yagmur ihsân etti".

Süfyan es-Sevrî söyle buyurmustur: "Isittigime göre Isrâilogullari yedi sene, üst üste kitlikla karsi karsiya kaldilar.
Öyle bir hâle geldiler ki, mezbeleliklerden ölü hayvanlarin leslerini toplayip yediler. Çocuklarini yediler. Bu hâl devam ettigi müddetçe daglara çikip aglarlar, yalvarip yakarirlardi.

Bunun üzerine Allah Teâlâ onlarin peygamberlerine vahiy gönderdi: 'Eger yürüyerek bitkin bir hâlde benim dergâhima gelip, ayaklariniz yürümekten serha serha olup, dizlerinize kadar çiksa, dua için uzanan elleriniz göklere yetisse, dua eden diliniz dua ede ede yorulsa bile, yine de duanizi kabul etmeyecegim ve yine de aglayaniniza rahmet etmeyecegim. Tâ ki, zulümle aldiklarinizi sahiplerine iade etmedikçe..'

Bunun üzerine zulümle alinan bütün mallar ve haklar, sahiplerine iade edildi ve ayni günde yagmur sakir sakir yagmaya basladi".

Mâlik b. Dinar söyle demistir: Isrâilogullari'nda büyük bir kitlik meydana geldi. Birkaç defa yagmur duasina çikmalarina ragmen, yagmurun yüzünü göremediler. Bunun üzerine Allah Teâlâ (c.c), peygamberlerine söyle vahiy gönderdi: 'Onlara söyle ki, sizler necis bedenlerinizle benim huzuruma geliyorsunuz. Kana boyanmis ellerinizi benim dergâhima uzatiyorsunuz. Mideleriniz haramla dolu oldugu hâlde geliyorsunuz. Simdi ise benim gazabim sizin üzerinize daha da artar. Bu durumda bana gelmeniz sizi gittikçe benden uzaklastirir; (bu söylediklerimden tevbe eder gelirseniz, o zaman size rahmet ederim. Aksi takdirde rahmetin yüzünü göremezsiniz)'.

Ebu Siddîk en-Nâci der ki: "Hz. Süleyman (a.s), bir ara yagmur duasina çikti. Çöle giderken sirt üstü yatmis, ayaklarini göklere dogru uzatmis bir karinca gördü ve o karinca söyle diyordu: 'Ey Allahim! Ben senin mahlûkatin içinde zayif bir mahlûkum. Senin rizkin olmazsa helâk olurum. Çünkü hiçbir zaman senin rizkindan müstagni degiliz. O hâlde bizi baskasinin günâhindan ötürü helâk etme'. Bu manzarayi müsâhede eden Süleyman (a.s) herseyden habersiz bulunan cemâata 'Dönün! Dua etmenize artik ihtiyaç kalmadi. Baskasinin duasi bereketiyle Allah size de yagmur ihsân edecektir' dedi".

Evzâî söyle anlatir: "Halk yagmur duasina çikti. Yagmur duasina çikan kitleye Bilâl b. Sa'd b. Ebî Vakkas kalkip bir hutbe okudu: Hutbesinin basinda Allah'a hamdü senâ ettikten sonra söyle devam etti: 'Ey burada hazir bulunanlar! Siz günahkâr oldugunuzu ikrar etmez misiniz?' Hazir bulunanlar 'Evet, günahkâr oldugumuzu ikrâr ederiz' dediler.

Bunun üzerine söyle devam etti: 'Ey Allahim! Biz senin söyle buyurdugunu isittik: Iyilik edenleri ayiplamaya bir yol yoktur' (Tevbe/91). Iste biz de günahkâr oldugumuzu ikrar ettik. Senin affin bizim gibilere olmazsa acaba kime olacaktir? Ey Allahim! Bizi affeyle! Bize rahmetini ihsân eyle! Bize yagmur gönder'. Bu duadan sonra ellerini cemaatla beraber kaldirdi ve derhal yagmur yagmaya basladi".

Mâlik b. Dinar'a 'Bizim için rabbine dua et!' denildiginde, Mâlik söyle demistir: 'Siz yagmurun geciktigini görüyorsunuz. Bense fiillerinizden ötürü tas yagmasinin geciktigini görüyorum'.

Rivayet edildigine göre, Hz. Isâ (a.s) çikip yagmur duasinda bu-lundu. Yagmurun yagmamasindan rahatsiz olan cemaate Hz. Isâ söyle dedi: 'Sizin içinizde hayatinda bir günah bile isleyen kimse varsa, o bizden ayrilip gitsin'. Bunun üzerine bütün herkes dönüp gitti ve Hz. Isâ ile çölde bir tek kisi kaldi. Hz. Isâ o kalan kisiye 'Senin hiç günâhin yok mu?' dedi. Kisi 'Allah'a yemin ederim ki ben sundan baska bir günâhim oldugunu bilmiyorum: Bir gün namaz kiliyordum. Yanimdan bir kadin geçti. Su gözümle ona baktim. Fakat o gittikten sonra ona bakan gözüme parmagimi soktum, gözümü çikarip attim' karsiligini verdi. Bunun üzerine Isâ (a.s), adama söyle dedi: 'Sen dua edip Allah'tan iste. Ben de duana âmin diyeyim'.89 O kisi dua etti. (Hz. Isâ da âmin dedi). Bunun üzerine bulutlar toplanmaya basladi. Yagmur yagdi ve insanlar da böylece kitliktan kurtuldu.

Yahyâ el-Gassâni söyle anlatir: "Hz. Dâvud'un zamaninda halk kitliga yakalandi. Aralarinda üç âlim seçtiler. Bu âlimleri yagmur duasina çikardilar ki Allah onlarin yüzüsuyu hürmetine yagmur versin. Bu âlimlerden biri söyle dua etti: 'Ey Allahim! Senin, Tevrat'ta verdigin hükme göre bizim, bize zulmedenleri affetmemiz gerek. Ey Allahim! Iste biz kendi nefislerimize zulmettik. Affetmeyi emreden sen de bizi affeyle!' Ikinci âlimin duasi söyleydi: 'Ey Allahim!Sen Tevrat'ta 'kölelerimizi âzâd etmemizi' bize emrediyorsun. Ey Allahim! Bizler de senin köleleriniz. Bu bakimdan bizleri âzâd eyle'. Üçüncü âlim de söyle dua eder: 'Ey Allahim! Sen Tevrat'ta 'miskin ve fakirleri kapimiza geldikleri zaman onlari bos çevirmememizi' emrediyorsun. Ey Allahim! Iste biz de senin miskinleriniz. Senin kapinda durmusuz. Bu bakimdan bizim dualarimizi geri çevirme. Bu dualardan sonra yagmur yagmaya baslar".

Atâ es-Sülemî söyle anlatir: Bir ara yagmurdan mahrum kaldik. Yagmur duasina çiktik. Bir de ne göreyim, Sa'd el-Mecnun (Deli Sa'd) diye taninan biri mezarlar arasinda dolasmaktadir.
- Ey Atâ! Bugün mahser günü mü? Yoksa bugün mezarlarda yatan ölüler mi dirildiler?
- Hayir. Böyle birsey yok. Fakat biz yagmurdan mahrum kaldik. Yagmur duasi için çiktik.
- Ey Atâ! Siz topraga bagli kalplerle mi, yoksa göklere bagli kalplerle mi buraya geldiniz?
- Göklere bagli kalplerle...
- Heyhât! Ey Atâ! Çikanlara de çikmasinlar. Çünkü Nâkid (olan Allah) basiret sâhibidir; (herkesin ne oldugunu, oldugu gibi bilir).
Bu sözü söyledikten sonra gözlerini semâya dikerek söyle dedi:
Ey Ilâhim! Seyyidim ve Mevlâm! Kullarinin günâhindan ötürü memleketini helâke götürme. Isimlerinin gizli sirri ile tecellî eyle. Perdelerin örttügü nimetlerin hürmetine, memleketini Kana kana sulandiracak, kullarina yeniden hayat bahsedecek tatli ve bol bir su ile bizi sevindir. Ey herseye kâdir olan!

Atâ der ki: Sa'd'in duasi bitmeden önce bulutlar gürlemeye basladi, saga sola simsekler çakti. Bardaktan bosanircasina yagmur geldi. Bu manzarayi müsahede eden Sa'd, sirtini bize çevirip yoluna devam ederken sunlari söyledi:
Abidler ve zâhidler felâh bulmuslardir. Çünkü onlar içlerini mevlâlarnin hâtiri için aç birakmaktadirlar. Çünkü onlar mevlâlarinin sevgisinden hasta gözlerini uykusuz birakirlar. Geceler biter, onlar hâlâ uykusuzdur. Allah'in ibâdeti onlari o derece mesgul etmistir ki, halk onlarin deli oldugunu zanneder.
Ibn Mübârek söyle anlatir: "'Siddetli kitlik olan bir senede Medine-i Münevvere'ye geldim. Halk çikmis yagmur istiyordu. Ben de kendilerine katildim. Biz bu durumdayken ansizin simsiyah bir köle, sirtinda âdi bir ketenden yapilmis iki elbise oldugu halde çikageldi Elbiselerden birini izâr (göbekten asagiyi örten elbise) yapmis, digerini de omuzuna atmisti. Geldi tam benim yanima oturdu. Söyle fisildadigini duydum: 'Ey Rabbim! Günahlarin çoklugu, kötü amellerin bollugu, senin nezdinde yüzleri eskitmis midir? Sen kullarini tedib için bize yagmur vermedin. Ey vekar sâhibi halîm Allah! Ey kullarinin kendisinden iyilikten baska birsey görmedikleri Rabbim! Senden yagmur istiyorum. Su anda, su anda senden yagmur vermeni istiyorum'. O 'su anda, su anda' sözünü tekrarlamakta iken, bir de ne göreyim, berrak gökler bulutlarla doldu, her taraftan saganak hâlinde yagmurlar yagmaya basladi.

Ibn Mübârek sözlerine söyle devam eder: "Bu manzarayi müsahede ettikten sonra Fudayl b. Iyâz'in yanina geldim. Bana dedi ki: 'Neden seni böyle üzgün görüyorum?' Fudayl'a 'Yarista bizi geçen, bizim degil de baskasinin eliyle olan bir is beni üzdü' dedim ve kendisine durumu anlattim. Bunu dinleyen Fudayl, heyecandan bagirip bayildi".

Rivayet edildigine göre, Hz. Ömer (r.a) kitlik senesinde Resulullah'in amcasi Hz. Abbas'i sefâatçi yaparak Allah Teâlâ'dan yagmur dilemistir. Hz. Ömer duasini bitirdikten sonra Abbas (r.a) söyle demistir:
Ey Allahim! Göklerden gelen her belâ mutlaka bir günahtan ötürüdür ve o belânin giderilmesi mutlaka tevbeye baglidir. Senin Rasûl-i Zisân'in ashâbi, ona yakinligimdan ötürü benimle senin dergâhina gelmis bulunuyorlar. Iste bunlar ellerimizdir. Günahlarla beraber senin dergâhina uzatilmislardir. Sunlar da alinlarimizdir, tevbe ile beraber gelmislerdir. Sen ise koruyucusun. Sürünün içinde kaybolani elbette ki ihmâl etmezsin. Ayagi kirilmisi heder olacak bir yerde birakmazsin. Küçükler yana yakila seni çagiriyorlar. Yaslilar rikkat ve heyecana gelmislerdir. Çesitli sesler sikinti hâllerini senin dergâh-i izzetine sikayet etmektedirler. Sen ise sirdan daha gizlisini de bilensin. Ey Allahim! Onlar ümitsiz olup, bundan dolayi helâk olmazdan önce, merhametinle onlara yagmur gönder. Çünkü senin rahmetinden ancak kâfirler ümit keserler.
(Râvi diyor ki Hz. Abbas, duasini daha bitirmeden daglar kadar bulutlar göründü ve oluk gibi yagmur bosanmaya basladi).# (Imam Gazâli; Çeviren: Ahmed Serdaroglu; Yayinevi: Bedir, c,1,dua bölümü)
Alıntı ile Cevapla
Cevapla




Saat: 17:49


Telif Hakları vBulletin® v3.8.9 Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
gaziantep escort bayan gaziantep escort
antalya haber sex hikayeleri Antalya Seo tesbih aresbet giriş vegasslotguncel.com herabetguncel.com ikili opsiyon bahis vegasslotyeniadresi.com vegasslotadresi.com vegasslotcanli.com getirbett.com getirbetgir.com
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort eryaman escort eryaman escort kızılay escort çankaya escort kızılay escort ankara eskort
mecidiyeköy escort

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 PL2