#1
|
|||
|
|||
SÜnnet-İ Senİyye'ye Uymanin Önemİ
SÜNNET-İ SENİYYE'YE UYMANIN ÖNEMİ
Kuran-ı Kerim Allah katından insanlara bir beyan ve ögüt olarak indirilmiş son İlahi kitaptır. İçinde herşeyin açıklaması vardır ve insanlar için bir hidayet vesilesidir. Kuran’daki pek çok ayette Resullullah’a itaat edilmesi emredilmektedir. Bu son derece önemli bir noktadır çünkü Kuran’ın tam olarak anlaşılması ancak ve ancak Sünnet-i Seniyye’ye uymakla gerçekleşebilir. Kuran’ın açıklayıcısı sünnettir. Sünnet; Resulullah Efendimiz’in (S.A.V.) sahih hadislerinin toplanması ve daha sonraki dönemlerde büyük İslam alimlerinin bu hadisleri yorumlaması ile oluşan Ehl-i Sünnet itikadıdır. Burada çok önemli bir noktanın üzerinde durulması gerekmektedir. Sünnet Kuran’dan ayrı olarak ele alınabilecek bir kavram değildir. Ayetlerde Peygamber Efendimiz’in insanlar üzerindeki ağır yükleri kaldıran, hüküm koyan, Kuran’daki açık ve gizli hikmetleri ümmetine öğreten özelliklerinden bahsedilmektedir. Nitekim Sünnet-i Seniyye’ye baktığımızda Resulullah’ın ashabına her konu ile ilgili çok sayıda bilgi aktarımında bulunmuş olduğunu görürüz. Bu bilgiler daha sonra alimlerin yorumları ile uygulanarak günlük hayata geçirilmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Allah Peygamberimiz’in Kuran’ı Kerim’i öğreten ve insanları arındıran özelliğinin olduğunu Al-i İmran Suresi’nde şöyle haber vermiştir: Andolsun ki Allah, mü'minlere, içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara Kitabı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler. (Al-i İmran Suresi, 164) Ayette geçen Kitabı ve hikmeti öğretme kelimelerine dikkat çekmekte fayda vardır. Çünkü Resulullah Efendimiz’in sünneti olmadan Kuran’ın tam olarak anlaşılması ve hükümlerinin yerine getirilmesi mümkün değildir. Dinimiz ancak Kuran-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye ile bir bütündür. Kuran-ı Kerim’in ilk indirildiği dönemlerde Peygamberimiz’in çevresinde bulunan kişiler O’nun örnek davranışlarına bakarak dinimizin hükümlerini ögrenmişler ve gereği gibi yerine getirebilmişlerdir. Gerçekten de Peygamber Efendimiz’in İslam dininin hükümlerini uyguladığı örnek yaşamı Kuran’ın anlaşılmasında önemli bir yol gösterici olmuştur. Dinin hükümlerinin anlaşılmasına çok belirgin bir örnek olarak namaz kılmayı verebiliriz. Bilindigi gibi İslamiyet'te 5 vakit namaz kılmak farzdır, namazın nasıl kılınacağı, nasıl abdest alınacagı gibi konular ile ilgili genel bilgiler veren ayetler vardır. Ne var ki namaz ibadetinin tam olarak nasıl yerine getirileceğini bizler ancak sünnete bakarak anlayabiliriz. Çünkü ayetlerde namazın kılınış şekli, namazda okunacak dualar, kadın ve erkek nasıl namaz kılar, hangi namazın önemi ve sevabı daha büyüktür, abdestin detayları, neler abdesti bozar neler bozmaz gibi konular ile ilgili detaylı bilgiler yer almaz. Bu gibi önemli ayrıntıları ancak ve ancak Sünnet-i Seniyye’ye baktığımızda öğrenebiliriz. Başka bir örnek olarak da Peygamberimiz’in Cuma günü ile ilgili tavsiyelerini ve Cuma namazı hakkında söylediklerini de verebiliriz. Bundan başka Kuran’da sözün en güzelini söyleme, temizlik, yiyecekler, alçakgönüllü olmak gibi konuların yanısıra oruç, abdest, hac gibi farzlarla ilgili ayetler de vardır. Ancak ayetlerde bu ibadetlerin detayları ile ilgili bilgiler verilmemektedir. İşte bunların nasıl ve ne ölçüde uygulanacağı gibi detayları Peygamberimiz’in sözlerinin ve davranışlarının alimlerce yapılmış olan yorumlarından ögreniriz. Tarih boyunca yaşamış olan tüm müslümanların, gelmiş geçmiş bütün İslam alimlerinin hayatına yön veren, ibadetlerini şekillendiren Sünnet-i Seniyye olmuştur. Peygamber Efendimiz’in döneminden beri yani yüzlerce yıldır Müslümanlar ibadetlerini sünnete uygun şekilde yapmaktadırlar. 5 vakit namaz kılmak, oruç tutmak, sadaka vermek, kurban kesmek gibi ibadetler sünnete uyulması sayesinde hiç değişmemişlerdir. Bu nedenle yüzlerce yıldır aynı şekilde uygulanan ibadetler üzerinde tartışma yaratmaya çalışmak, namazın vakitleri, kaç rekat kılınacağı gibi konularda spekülasyonlar yapmak, kurban kesmeli mi kesmemeli mi gibi tartışmaları gündeme getirmek son derece yersiz davranışlardır. Bunların tümü Sünnet-i Seniyye’de detayları açıklanmış olan ve yerine getirilmesi gereken ibadetlerdir. Nitekim Kuran’a baktığımızda da Resul’e uymakla ilgili çok sayıda ayetin olduğunu görürüz. Örneğin bir ayette Allah Resul’e itaat etmeyi şöyle emretmektedir: Şüphesiz, Biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Ki Allah'a ve Resûlü'ne iman etmeniz, O'nu savunup-desteklemeniz, O'nu en içten bir saygıyla-yüceltmeniz ve sabah akşam O'nu (Allah'ı) tesbih etmeniz için. Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir. (Fetih Suresi, 8-10) Kim Resûl'e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik. (Nisa Suresi, 80) Ayetlerde dikkat edilmesi gereken nokta; “Resulullah’a itaat” kavramının üzerinde duruluyor olmasıdır. Bu nokta, Resulullah’a uymanın yani onun emirlerine ve koydugu kurallara uymanın, Allah’ın farz kıldıgı bir ibadet olduğunu gösterir. Yine ayetlere baktıgımızda Peygamberimiz’in yasaklama ve emretme yetkisinin de oldugunu görürüz. Örneğin; “… Resul size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah’tan korkun” (Haşr Suresi, 7) ayeti peygamberin Kuran’da haram kılınmış olanlar dışında bazı şeyleri ümmetine yasaklayabilecegini göstermektedir. Bundan başka müminlerin anlaşamadıgı konuların da Peygamberimiz’e götürülmesi ve hükmün onun tarafından verilmesi de ayetlerde bildirilmektedir. Resulullah’ın hüküm koyucu özelliğine karşı çıkmak ya da hükmünün kesinliğine saygı göstermemek gibi davranışlar ise ayetlerde “zalimlik” olarak nitelendirilmektedir. Peygamberimiz’in hükmünün kesinliği ve bu hükme keskin bir itaat gösterilmesi gerektigi de başka bir ayette şöyle vurgulanmaktadır: Allah ve Resulü bir işe hükmettigi zaman, mümin bir erkek ve mümin bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resul’üne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır. (Ahzab Suresi, 36) Buraya kadar anlatılanlarda da görüldügü gibi Allah ayetlerinde Resulullah’a (S.A.V.) kesin bir itaati emretmiştir. Bu nedenle İslam ancak Kuran’la birlikte Sünnet-i Seniyye'nin de uygulanmasıyla yaşanır. Bu konuyla ilgili ayetlerdeki açıklamalar son derece muhkemdir. Durum böyleyken Resulullah’ın sünnetinden yüz çevirmek gerektiği gibi bir iddiayla ortaya çıkmak gerçekte Kuran’a tam anlamıyla aykırı bir düşünce olacaktır. İslam alimlerimiz Peygamber Efendimiz'in sünnetini Nuh aleyhisselam’ın gemisine benzeterek, “kim ona binerse kurtulur, kim binmezse boğulur” (Süyuti, Miftahu’l Cenne, s.53-54) demektedirler. Gerçek kurtuluş ancak Ehl-i Sünnet itikadının öneminin herkes tarafından anlaşılarak, toplumda yaygınlaşması ile gerçekleşecektir. |