Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi
 

Go Back   Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi > Eğitim - Öğretim > işletme - iktisat
Yardım Topluluk Takvim Bugünki Mesajlar Arama

gaziantep escort gaziantep escort
youtube beğeni hilesi
Cevapla

 

LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 27 November 2008, 19:57
Senior Member
 
Kayıt Tarihi: 21 September 2008
Mesajlar: 15,180
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Post DiŞ Tİcaretİn ÖnÜndekİ Engeller Ve Çevresel Krİterler İle DiŞ Tİcaret İlİŞkİsİ

DIŞ TİCARETİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER VE ÇEVRESEL KRİTERLER İLE DIŞ TİCARET İLİŞKİSİ
Ülke ekonomileri açısından dış ticaretin yapılmasının amacı; iç piyasada bulunmayan veya bulunduğu halde yüksek maliyetli olan mal ve hizmetlerin dış piyasalardan sağlanması ve iç piyasada fazla olan mal ve hizmetlerin dış piyasaya transferi ile de refah seviyesinin yükseltilmesidir. Nihai hedef ise refah seviyesinin yükseltilmesidir. Çünkü dışarıya transferle gelir elde edilmesi ve sonuçta hayat standardının yükseltilmesi ile dışarıdan transferle de içeride olmayan (veya olduğu halde) ihtiyaçların daha uygun şartlarda karşılanması mümkün olmaktadır. Yani dış ticaret işlemleri, tamamen menfaate dayalı olarak gerçekleştirilen faaliyetlerden oluşmaktadır.
Ülkeler, dış ticaret faaliyetlerini gerçekleştirirken bahsedilen “menfaat” olgusundan hareketle, ekonomileri açısından en uygun bileşimi sağlamaya yönelik çaba sarf etmektedirler. Bu çerçevede, gerektiğinde taviz vermeye ve yeri geldiğinde de birtakım tavizler elde etmeye çalışırlar. Bu tavizler kapsamında hedef, daima lehte menfaatler elde etmek olduğuna göre, bu faaliyetin aynen bir oyun gibi olduğu ve amacının sürekli kazanmak üzerine gerçekleştirildiği belirtilebilir. Dolayısıyla bu faaliyetin uygulamasında yeri geldiğinde ülkeler (global açıdan düşünüldüğünde) dünya ticaretini olumsuz etkileyecek şekilde bile hareket edebilmektedirler.
Dış ticaret faaliyetleri sırasında, ülkelerce farklı olumsuz politikalar uygulanabilmektedir. Tek taraflı fayda sağlamaya yönelik bir faaliyet olması nedeniyle, bu çerçevede birtakım engelleyici uygulamalara rastlanmaktadır. Ülkeler, kimi zaman direkt yollarla ticareti kısıtlama yoluna giderken; kimi zaman da dolaylı yollarla engelleme yolunu tercih etmektedirler. Her iki tarz arasında kıyas yapmak gerekirse, ikisi de engelleyici özelliğe sahip olmakla birlikte, dolaylı yolların daha büyük sakıncalar taşıdığı belirtilebilir. Çünkü, dolaysız engellerde bir belirsizlik vardır ve hangi aşamada, ne şekilde karşılaşılacağı, önceden tespit edilememektedir. Ancak, her iki tür engelin de ortadan kaldırılarak dünya ticaretinin serbest hale getirilmesi bir gereklilik olmakla birlikte aynı zamanda, arzu edilen de bir durumdur.
Bu çalışmada, dış ticaretin önündeki engeller, her iki tarz da dikkate alınarak incelenmeye çalışılmıştır. Bu çerçevede, dolaylı engellerin başta gelenlerinden çevresel kriterlerin, ayrıntılı bir şekilde ele alınarak dış ticarete olan etkilerinin incelendiği bu çalışma, iki bölümden oluşmuştur. İlk bölümde, dış ticaretin önündeki engeller, tarifeler ve tarife dışı araçlar olmak üzere ikili sınıflama dahilinde incelenmiştir.İkinci bölümde ise, tarife dışı araçlardan çevresel kriterler ele alınmış ve dış ticarete olan etkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır.Sonuç bölümünde ise konunun genel bir değerlendirmesi yapılmıştır.
1.DIŞ TİCARETİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
1.1.GÜMRÜK TARİFELERİ
Dış ticaret politikasının en eski ve yaygın araçlarından birisi olan gümrük vergisi, bir malın ithali sırasında alınan vergilerdir. Bunların yerine “Gümrük Tarifesi” deyimi de kullanılır.
Tarifeler konusunda belirleme yetkisi, her ülkenin kendisine aittir. Ancak, bazen ülkeler arası anlaşmalarla tarife belirlemesine de gidilebilir. Birincisi otonom tarife, ikincisi ise sözleşmeli tarife olarak adlandırılır. Sözleşmeli tarifelere örnek olarak, GATT (Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması) kapsamındaki tarifeler veya düzenlemeler verilebilmektedir.
Tarifelerin uygulanması ile ilgili farklılıklara gelince; ithal malının fiyatının yüzdesi olarak konulmuş ise buna “Ad Valorem Tarife”, eğer fiziki birim başına alınmaları söz konusu ise buna da “Spesifik Tarife” denir.
Dış ticaret politikasında önemli bir uygulama alanına sahip araçlardan biri olan gümrük vergisi, bu özelliğini, esasen, gelir yönü itibariyle alır. Gümrük vergisi, ülke ekonomisi için iyi bir gelir kaynağıdır. Her ne kadar günümüzde, Gelişmiş Ülkeler (GÜ) de oranlar azaltılarak söz konusu gelirler, daha çok gelir ve kurumlar vergisi gibi direkt vergiler yoluyla elde edilme yoluna gidiliyorsa da; Gelişme Yolundaki Ülkeler (GYÜ) de de vergi gelirleri, bütçe içinde önemli bir paya sahip olma özelliğini devam ettirmektedir. Örneğin : Türkiye’de vergi gelirleri içerisinde dolaysız vergiler % 41 iken dolaylı vergiler ise % 59 olmakla birlikte , genel bütçe gelirleri içerisinde gümrük vergisi gelirlerinin payı da % 1.1’dir. Genel olarak incelendiğinde Türkiye de bir GYÜ olmasına rağmen söz konusu vergi gelirleri açısından GÜ’lere nispi yakınlığı olan bir ülke konumundadır. Bunda, GATT ve benzeri uluslararası anlaşmalara taraf olmasının etkisi vardır. Ayrıca bu oranın gümrük birliği sonrasında daha düşük seviyelerde olduğu kuvvetle muhtemeldir.
Bir tarife aracı olarak gümrük vergileri, bir ekonomi açısından yani mikro düzeyde yapılan bir değerlendirme sonrası koruyucu ve gelir sağlayıcı bir dış ticaret politikası aracı sayılabilir. Ancak bu her ekonomi açısından, yani makro seviyede düşünüldüğünde “menfaat ve menfaatler arası çatışma” olgularının dikkate alınmasını gerektirir. Bu durumda, tarifelerin olumsuz yani dış ticareti engelleyici yönleri karşımıza çıkmaktadır.
Gümrük vergisi uygulamasında esas amaç, ekonomik açıdan lehte bazı düzenlemeler gerçekleştirmek ve başta gelir sağlama amacı olmak üzere sağlam bir yapıya sahip olmaktır.Gümrük vergileri uygulanırken, ulaşılması planlanan temel hedefler şu şekilde sıralanabilir:
• Ülke işçisini yabancı ucuz işçiye karşı korumak.
• Yerli üreticilerin yabancı rekabete dayanmalarına imkan sağlamak için, ithal malının maliyetini, yerli üretimin maliyetine eşitlemek.
• Daha önce ithal edilen bazı malları yurt içinde üreterek ülkede işsizliği azaltmak.
• Ülkenin dış gelirinin üstünde olan dış gider fazlasını eriterek dış ödemeler dengesini sağlamak.
• Ülkenin ticaret hadlerini ve refahını iyileştirmek.
• Yerli üreticileri dampinge (yabancı bir pazarda, normal değerin ya da iç pazarda geçerli olan fiyatın altında satış yapmak) karşı korumak.
• Genç Endüstri Tezi kapsamında; yerli sanayiin etkinlik kazanıncaya kadar yerleşmesine ve büyümesine imkan sağlamak.
• Ulusal savunma için stratejik önemi haiz sanayileri korumak.
Daha evvel de belirtildiği gibi, planlanan hedeflere ulaşmak, her ekonomideki temel amaçlar arasındadır. Ancak, söz konusu hedefleri gerçekleştirmek hiçbir zaman tam anlamıyla mümkün olmamaktadır. Bunda, önce de bahsedildiği gibi, “menfaat” olgusunun etkisi vardır. Dolayısıyla uluslararası ticarette sürekli engeller ortaya çıkmaktadır. Böylece, ticari ilişkiler, rekabet ortamında değil fakat haksız rekabet ortamında ve birçok sınırlama ile iç içe gerçekleşmektedir. Tabii ki bundan tüm dünya ülkeleri olumsuz yönde etkilenmektedir.
Önceki bölümde, tarifelerin genel anlamdaki olumlu-olumsuz etkilerine değinildi. Burada ise konunun mikro düzeyde, yani bir malla ilgili teorik analizine yer verilecektir.
Bir mal üzerine tarife konması; üretim, tüketim, gelir ve bölüşüm olmak üzere dört etkiye sebep olur.
Gümrük vergilerinin ithal malının iç fiyatını yükseltmesi, ithalata rakip üreticileri dış piyasanın rekabetinden koruyarak yerli üretimin artmasına yol açar. Bu aynı zamanda üretim etkisi ile birlikte koruma etkisi olarak da adlandırılır.
Tüketim etkisi ile kastedilen ise tarifelerin iç fiyatları yükselterek, bir yandan yerli üretimi özendirmesi; öte yandan da tüketimin kısılmasına yol açmasıdır.Ayrıca gümrük vergileri, ithal malını pahalılaştırdığı için, tüketici refahının azalmasına da yol açmaktadır.
Gelir etkisi ise gümrük tariflerinin ithalat hacmini sıfıra indirecek oranda olmadıkça, Hazineye bir gelir sağlama özelliğini ifade eder.
Bölüşüm etkisinden anlaşılan ise gümrük tarifelerinin, milli gelirin tüketicilerden üreticilere doğru yeniden bölüşümüne sebep olmasıdır.
Bu etkiler, mikro düzeydeki olumlu etkileri ifade etmektedir. Ancak, makro düzeyde aynı etkiler, diğer ekonomiler açısından da dikkate alındığında, dış ticarette engeller söz konusu olmakta ve önce de belirtildiği gibi uluslararası ticaret, bundan olumsuz şekilde etkilenmektedir.
1.2.TARİFE DIŞI ARAÇLAR
Uluslararası ticaretin önündeki geleneksel engel olan tarifeleri inceledikten sonra bunlar dışındaki araçlar analiz edilecektir. Tarife dışı engeller, malların ülkeler arasında dolaşımını engelleyen her türlü kural ve uygulamaları ifade eder. İthalatın kontrolüne yönelik dış ticaret mevzuatı kadar çevre ile ilgili, fikri ve sınai haklar-standartlar gibi ticaretle doğrudan ilgisi olmayan fakat ticareti olumsuz yönde etkileyen mevzuat ve uygulamalar da bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Tarife dışı araçlara geçmeden önce, bu tür engellerin kaldırılması amaçlı çabalara yönelik olmak üzere, uluslararası alandaki en önemli organizasyonlardan Gümrük Tarifeleri ve Genel Ticaret Anlaşması olan GATT’a yer verilecektir.
İkinci Dünya Savaşı öncesinde dünya ticaretindeki uygulamalar, ülkelerin ticarette yoğun olarak korumacı politikalar izledikleri bir dönem olmakla birlikte bu dönemde ticarette haksız rekabet şartlarının yaşandığı da görülmektedir.
Ticari alanda çıkarılan engeller karşısında sanayileşmiş ülkeler, dünya pazarlarında rekabetçi bir ortam oluşturarak dünya ticaretinin geliştirilmesi amacıyla GATT kurallarını uygulamaya koymuşlardır. GATT’ın amacı; üye devletlerin adil ve tam rekabet şartlarında ticaret yapabilecekleri serbest ve açık bir ticaret sistemi oluşturmaktır. Bu çerçevede hedef, tarifelerin ve tarife dışı engellerin azaltılmasını sağlamaktır.
GATT anlaşmaları, dört temel ilkeye dayanmaktadır:

• Yerli endüstrinin korunması:

GATT, üye ülkelerin ulusal sanayilerinin dış rekabete karşı korunabileceğini kabul eder.

• Tarife taahhütleri:

Üyeler, yukarıda bahsedilen tarifeleri, mümkünse kaldırmalıdırlar.

• En çok kayırılan ülke:

Bir ülkeye uygulanan tarifelerin diğer ülkelere de uygulanmasıdır. Bunun istisnası vardır. Konu ile ilgili değerlendirmemizi aşağıda belirteceğiz.

• Milli muamele ilkesi:

Gümrük vergisi ödenerek ülkeye giren ithal bir ürüne yerli bir üründen daha yüksek vergiler uygulanmasının engellenmesidir.
GATT’ın kuruluşundan 1994’e kadar sekiz round (çok taraflı ticaret müzakereleri) yapılmış ve iki dünya savaşı arasındaki dönemde dünya genelinde yükselmiş olan gümrük vergileri, gerçekten de önemli ölçüde azaltılmıştır. 1947’de, sanayileşmiş ülkelerde % 40 olan gümrük oranlarının ortalama düzeyi 1990’ların başında % 5’e düşmüştür. 1960’larda yapılan Kennedy Roundu’nda gümrük vergilerini azaltmada etkili bir sonuç alınmıştır. 1970’lerde gerçekleştirilen Tokyo Roundu’nda ise bu durum başarı ile devam ettirilmiştir. Ancak, GATT’a bağlı olarak gümrük vergileri azaltılırken, özellikle gelişmiş ülkelerce, rekabet gücü yüksek olan ürünlerin ithalatını kısıtlamak amacıyla GATT’ın istisna oluşturan hükümlerine dayandırılan tarife dışı engel uygulamalarında da artış görülmüştür.
Bu kısımda, sayıları giderek artan ve ticareti tarifelerden daha fazla olumsuz yönde etkileyen engeller incelenecektir. Bu çerçevede öncelikle genel anlamda birtakım tarife dışı engellerle ilgili bilgi aktarımında bulunacak, daha sonra “diğer tarife dışı engeller” başlığı altında bunlara da kısmen değinilecektir. İkinci bölümde ise “çevresel kriterler” ayrıntılı olarak analiz edilerek dış ticaret ile olan ilişkisi bakımından ele alınacaktır.
1.2.1.TARİFE BENZERİ ENGELLER
Tarife benzeri engeller, ithalatı kısmaya yönelik araçlar olan tarifeler gibi, fiyat mekanizması yoluyla etkilerini gösteren araçlardır. Burada mekanizma, ithalatın bu engeller vasıtasıyla pahalılaştırılarak, toplam talebin yabancı mallardan yerli mallara doğru kaydırılması şeklinde olmaktadır. Böylece, yerli üretim artar ve ithalat kısılmış olur. Bu kapsamda uygulanan araçlar ise: ithalat teminatları, iç piyasaya dönük endüstrilere sübvansiyon verilmesi, sübvansiyona karşı uygulanan vergiler ve katlı kur sistemi gibi araçlardan oluşmaktadır.
1.2.2.MİKTAR KISITLAMALARI
Bu araçlar, ithalat hacminin direkt olarak sınırlanmasına yöneliktir. Gümrük tarifeleri, ithalatı fiyat mekanizması yolu ile kısıcı etkiye sahiptir. Ancak, miktar kısıtlamaları ile ülkeye girecek veya ülkeden çıkacak mal hacminin direkt olarak belirlenmesi söz konusu olmaktadır. Bundan dolayı bu araçların fiyat mekanizmasında yeri yoktur. Miktar kısıtlamaları, ise: Kotalar, ithal yasakları, döviz kontrolü araçlarından oluşmaktadır
1.2.3.GÖNÜLLÜ İHRACAT KISITLAMALARI
Bir malın ithalatçısı ile ihracatçısı arasında yapılan iki yanlı görüşmeler sonucunda ihracatın belirli bir kota ile sınırlandırılması uygulamasıdır. Bu tür kısıtlamalar, özellikle GYÜ’lerin GÜ’lere ihraç ettikleri birtakım emek-yoğun sanayi malları üzerine konulur, tekstil vb. gibi.
Kotayı koyan ülke açısından görünürdeki sebep, kendi iç sanayisini düzenlemektir. Ancak, asıl sebep, düşük fiyatlı olarak GYÜ’lerce kendi ülkesine ihraç edilen mallara, yurtiçinde üretilen malların rekabet edecek durumda olmamasıdır. Böylece anlaşma dahilinde gönüllü (?) kısıtlamaya gidilerek iç sanayiin düzenlenmesi (?) sağlanmaya çalışılır. Bu şekilde, haksız rekabet ortamının oluşumuna sebep olunmakta ve ticaretin kısılması söz konusu olmaktadır.
1.2.4.DİĞER TARİFE DIŞI ARAÇLAR
Buraya kadar aktarılan tarife dışı araçlara ilaveten sağlık, güvenlik ve çevre standartları konuları başta olmak üzere birtakım politik tercihler dolayısıyla ticareti engelleyici nitelik taşıyan araçlar mevcuttur. Bunlar daha ayrıntılı olarak, diğer bölümde ele alınacaktır.
2.ÇEVRESEL KRİTERLER VE DIŞ TİCARET İLE İLİŞKİSİ
2.1.ÇEVRESEL KRİTERLER
Dış ticaret politikasında önemli bir paya sahip olan ve direkt olarak kullanılan araçlardan tarife engelleri yanında dolaylı olarak kullanılan tarife dışı engeller de incelendi. Genel eğilim açısından bakıldığında direkt engellerde azaltmalara gidilirken, dolaylı engellerin yoğunluğunun artmakta olduğu görülmektedir. Ülkeler, birtakım amaçlarla, bu alandaki düzenlemeleri kendi lehlerine olacak şekilde gerçekleştirmektedirler. Nitekim, günümüz dünya ticareti incelendiğinde, tarife dışı engellerle ilgili söz konusu eğilimi tespit etmek zor değildir. Bu engeller içinde ağırlıklı olarak yer alanları ise çevre ile ilgili kriterlerdir. Artık, ülkeler ticari alanda bu tür kriterleri -haklı veya haksız nedenlerle- ileri sürerek ticaret politikalarını belirlemektedirler. Bu da bazı durumlarda ticareti engelleyici bir nitelik taşımaktadır.
Burada çevresel kriterler çevre ile ilgili standartlar ve kuruluşlarca izlenen politikalar olmak üzere iki başlık altında ele alınacaktır.
2.1.1.ÇEVRE İLE İLGİLİ STANDARTLAR
Sürdürülebilir bir kalkınmanın sağlanması amacıyla dünyada çevre açısından meydana gelen olumsuzlukların giderilmesi vb. konular, son yıllarda üzerinde önemle durulur hale gelmiştir. Ülkeler, söz konusu olumsuzlukları bertaraf etmek amacıyla her alanda olduğu gibi ticari alanda da birtakım tedbirler almaya çalışmaktadırlar. Ancak, bu bazen iyi niyetli bazen de art niyetli şekillerde gerçekleştirilebilmektedir. Bununla birlikte, bu alanda yoğun bir sürece girildiği de bir gerçektir.
1970’li yıllardan itibaren, çevre ile ilgili kaygılardaki artışın sonucu olarak ülkelerin çevresel standartlara ilişkin sıkı tedbirler alma eğilimleri belirdikçe, dış ticarette çevre gerekçeli tarife dışı teknik engellerde de artışlar gözlenmiştir. Bu tür engellerin, gelişmiş ülke standartlarının diğer ülkelere empoze edilmesi ve çevre görüntüsü altında gizlenmiş korumacılığa dönüştürülmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayı çevre-ticaret ilişkisi, GATT’ın Uruguay Roundu’ndan sonrada tarife dışı engel tartışmalarının esas konusu olmuştur.
Dünya Ticaret Örgütü (WTO)’nün yaklaşımında ise, mal ve hizmetlerin üretim ve ticaretinin genişletilmesi hedefi, çevreyi koruma ve dünya kaynaklarını sürdürülebilir kalkınma anlayışıyla kullanma amacıyla birlikte ele alınmaktadır. Tabii ki bu şekilde hareket etmek gereklidir ve zaten bu durum gelecek açısından düşünüldüğünde uygun olan hareket tarzıdır. Bununla birlikte, şu da ilave edilmelidir: Her ülke kendi içinde, istediği sıkılıkta çevre standartları uygulayabilir; ancak, bunların maliyetinin, dış ticarete yönelik tedbirlerle desteklenmesi, serbest dünya ticareti açısından sakınca arz etmektedir.
Şimdi de Dünya ticareti açısından sakınca arz eden çevre ile ilgili standartlardan ürün ve üretim standartlarını inceleyelim
2.1.1.1.ÜRÜN STANDARTLARI
Ürün standartları; ürünün kalitesi, dayanıklılığı, boyutları, sağlığa etkileri gibi teknik özellikleri belirler. Bunlar arasında çevreyle ilgili olanlar, ürünün kullanımı ve sonrasında çevreye olan etkileri ile ilgilidir. Tarımsal ürünlerdeki kimyasal girdi artıklarına getirilen sınırlamalar, meşrubatın yeniden kullanılabilen şişelerde satılma mecburiyeti, bu tür standartlara örnek olarak verilebilir. Başta gelişmiş ülkeler olmak üzere birçok ülke, bu standartlara uygun olmayan ürünlerin ithalini engellemektedir.
Ürün standartları arasında, ambalaj maddeleriyle ilgili olanlar uluslararası ticareti önemli ölçüde etkileyen önlemler arasındadır. Bu tür önlemlerin ticareti ne şekilde olumsuz etkilediğine bir örnek olarak şu uygulama verilebilir. Almanya’da, 1991 yılında yürürlüğe giren ve ambalaj atıklarının önlenmesini amaçlayan bir karar, üretici ve dağıtıcı şirketleri sattıkları malların ambalajlarını geri almakla sorumlu tutmaktadır. Aslında ithal edilen mallar için bu sorumluluk, ithal eden firmaya ait olmasına rağmen uygulamada ihracatçı firmalar(tabiki Türkiye ihracatçıları da) bu karardan olumsuz etkilenmişlerdir. Buna benzer bir diğer örnek de Fransa’daki bir uygulamadan verilebilir. Fransa’da 1993 yılında bir düzenlemeyle, ambalaj maddelerinin yeniden kullanımı şartı getirilmiştir. Ancak, gelişmekte olan ülkelerce yaygın olarak kullanılan jüt ve pamuk gibi bazı ambalaj maddeleri, çevre açısından avantajlı sayılmalarına rağmen, bu ülkelerin mağduriyetine yol açmıştır. Çünkü bu maddelerin yeniden kullanımı imkanı ithalatçı ülkelerde mevcut değildir.
2.1.1.2.ÜRETİM STANDARTLARI
İthalatçı ülkeler bazı durumlarda üretim yöntemleri ile ilgili olarak çevreye zarar veren malların ithalatına sınırlamalar getirebilmektedirler. Bu sınırlamalar, ürünün niteliği ile ilgili değildir. Çevreyi kirleten yöntemlerle üretilmiş bir deri, temiz yöntemlerle üretilmiş bir deri ile aynı niteliklere sahip olsa bile, sadece üretimi çevre dostu olmadığı için ithalat engelleriyle karşılaşabilmektedir. GATT kapsamında sadece ürünlerle ilgili sınırlamalara imkan sağlandığı ve üretim yöntemleri ayrı olsa da benzer mallara farklı ticaret engelleri getirilemeyeceği için, teknik adı Processes and Production Methods (PPM) olan üretim standartlarının dış ticarette engellere temel oluşturması konusu, uluslararası alanda yaygın bir şekilde tartışılmaktadır. Bu tartışma, ihracatçı ülkelerin, malların niteliğiyle değil de üretim yöntemleriyle ilgili standartları ithalatçı ülkelere empoze edip edemeyecekleri ve böyle bir davranışın hukuki bir temelinin oluşturulup oluşturulamayacağı etrafında dönmektedir.
Açıktır ki ticari alanda bu tür ayrıntılı ve ayırımcı sınırlamalara gidilmesi, ticareti olumsuz bir şekilde etkilemektedir.
Standartlarla ilgili olarak ortaya konan bazı sınırlamalara bakıldığında ABD ve Almanya’nın gazete kağıdı ithalatına getirdikleri şartlar, çevre ile ilgili üretim standartlarının dış ticareti etkilediği uygulamalara örnek olarak gösterilebilir. Almanya ve bazı ABD eyaletlerinde kullanılan gazete kağıdında belli oranda eski kağıt bulunması şart koşulmaktadır. Bu, kağıdın niteliğiyle değil, üretim yöntemiyle ilgili bir standart olarak ortaya çıkmaktadır. Bu uygulama, ABD’ye ve Almanya’ya önemli miktarda gazete kağıdı ihraç eden fakat bunu genellikle eski kağıt kullanmadan üreten, hatta kağıt yapımında kullanmak üzere büyük fidanlıklar kuran, buna karşılık üretim için yeterli miktarda eski kağıt bulmaları zor olan Kanadalı ve İsveçli üreticileri ve ihracatçıları güç durumda bırakmıştır. Üretim standardı uygulamalarında en fazla üzerinde durulan, asıl maksadın çevre koruması değil fakat ticari korumacılık olduğu yolundaki kaygılardır.
Buna bağlı olarak, bir ülkedeki çevre ile ilgili üretim standartlarının bir diğer ülkeye empoze edilmesine karşı temel bir görüş, her ülkenin sorunlarının farklı olduğu ve kendi çevresini ne derecede koruyacağına kendisinin karar verme yetkisine sahip olduğudur. Nitekim, bir ülkenin kendi kurallarını bir başka ülkeye zorla kabul ettirmesi ve bu şekilde karşı ülkeyi güç durumda bırakması, sadece “ahlaki” sebeplerle değil, çevre koruması açısından da doğru sayılmamaktadır.
2.1.2.KURULUŞLARCA İZLENEN ÇEVRE POLİTİKALARI
Kuruluşlarca izlenen çevre politikalarını da kamu ve özel kesim politikaları olmak üzere iki ana başlık halinde inceleyeceğiz.
2.1.2.1.KAMU KESİMİ POLİTİKALARI
Ülkelerin çoğunda, insanların sağlık ve güvenliğini ya da tabii çevreyi korumak amacıyla, belirli malların üretim ve dağıtımıyla ilgili olarak, hükümetlerin çıkarmış olduğu çok sayıda yönerge ve kurallar vardır. Bunların konulma amaçları, makul gerekçelere dayanır. Çünkü ülkelerde insan, bitki ve hayvan sağlığının korunması, her hükümetin doğal görevidir. Fakat bu ve benzeri teknik ve idari standartlar, bazen gizli bir dış ticaret engeli gibi etkide bulunabilmektedir. Böylece, yerli üreticilerin dış rekabete karşı korunduğu görünmez bir mekanizma oluşturulmaktadır ki bu haksız rekabetten başka bir şey değildir. Bunlarla ilgili bazı örnekler verilebilir:
Japon hükümeti, aldığı bir kararla yabancı yapımı kayakların ithalini yasaklamıştır. Gösterilen gerekçe, Japonya’ya yağan karın Avrupa ve Amerika’daki kardan farklı olmasıdır. Bu kararın söz konusu gerekçeye dayandırılarak alınmış olmasının ardında ticari bazı amaçlar olduğu açıkça anlaşılmaktadır. ABD’de benzer şekilde 1960’lı yıllarda, şarbon hastalığı bulunduğu gerekçesiyle Arjantin’den yapılan sığır eti ithalatına yasaklama getirmiş ve aynı yasak, koyun eti ithalatında da uygulanmıştır. Halbuki Arjantin’de şarbon hastalığına koyunlarda hiç rastlanmamıştır. Bu alınan kararın da ticarete direkt bir engel olarak alındığı anlaşılmaktadır.Aynı şekilde AB ülkelerinde de benzeri kısıtlamalara rastlanmaktadır. Bu şekilde ülkeler, kendi üreticilerini korumak amacıyla ticari alanda farklı standartlar uygulamaktadırlar.
Zaman zaman bu tür kamusal politikaların izlendiği görülmektedir. Anlaşıldığı gibi, bazı tedbirler gerçekten de çevresel kriterler dikkate alınarak sağlanmaya çalışılırken, söz konusu uygulamalar, ağırlıklı olarak yerli üreticilerin baskısıyla kamu kesimince gerçekleştirilmektedir.
2.1.2.2.ÖZEL KESİM POLİTİKALARI
Dış ticaretle ilgili sınırlamaların bir kısmı, kamu kesimi yanında özel kesimden de kaynaklanmaktadır. Ancak, kamu kesiminde engellerin konulmasında temel amaç, çevreye yönelik katkılarda bulunmaktan ziyade, ağırlıklı olarak yerli üreticilerin korunmasına yönelik olmaktadır. Özel kesimde amaç ise, birtakım ticari kaygılar olmakla birlikte, ağırlıklı olarak çevresel kriterlere dayanılarak söz konusu olumsuzlukların giderilmesine dayanmaktadır.
Temel seviyede amaçlarını bu şekilde ifade ettiğimiz özel kesim; geniş anlamda belirtmek gerekirse, dünyada çevre açısından meydana gelen olumsuz sonuçlar sonrası, bu olumsuzlukların giderilmesi ve sürdürülebilir bir hayatın sağlanmasına yönelik faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Birtakım yanlış uygulamalar mevcut olabilir fakat faaliyetler, temel seviyede bu amaca yöneliktir. Ancak, netice itibariyle bu ve benzeri oluşumların, dış ticareti engelleyici nitelik taşıdığı da bir gerçektir.
Özel kesim kapsamında, faaliyetleriyle dış ticareti engelleyici nitelik taşıyan kuruluşlar ise: Sivil toplum kuruluşları,medya ve tüketiciyi bilinçlendirme amaçlı yayın kuruluşları,standart vb. çalışmalarla ilgili kuruluşlar ve firmalardır.
2.2.ÇEVRESEL KRİTERLERİN DIŞ TİCARETE ETKİLERİ
Dış ticaret ve çevresel kriterler arasındaki ilişkiler, son yıllarda önemli bir ilgi odağı haline gelmiştir.Bunun sebepleri ise şunlardır:
• Tüm ülkelerde çevre ve tabii kaynakların korunmasına giderek artan bir önem verilmesi ve bunun paralelinde, çevre ve tabii kaynakları etkileyen faaliyetlerin yoğun bir araştırma konusu olması.
• Başta gelişmiş ülkelerde ve uluslararası düzeyde çevre korumasına yönelik uygulanan tedbirlerin ticareti engellemesi muhtemel etkilerinden dolayı duyulan kaygılar.
Gelişme derecelerine göre ülkeler, “Gelişmiş” ve “Gelişme Yolundaki Ülkeler” şeklinde ikili bir sınıflamaya tabi tutulmaktadırlar. Bu sınıflamaların yapılmasında temel ölçüler, gelir seviyesi ve buna bağlı olarak insanların refah açısından durumudur.
Bir ülkenin gelişmiş olması, esasen, gelir seviyesinin yüksekliğini ifade ettiğine göre, acaba bu nasıl sağlanmaktadır? Fazla ayrıntıya girmeden ve bazı tabii faktörleri de bir tarafta tutarak; bir ülkenin gelişmişliğinin, önemli bir ölçütünün dış ticaret olduğu söylenebilir. Yani ülke, sahip olduğu üretim potansiyelini değerlendirerek dış ticaret faaliyetini gerçekleştirmekte ve elde ettiği gelirle sonuçta refah seviyesinin yükselmesini sağlamaktadır. Bu durumda söz konusu süreci tam olarak izleyemeyen veya izlemeye çalışan ülkeler de “gelişmekte olan ülkeler” sınıfına dahil olmaktadır.
Günümüzde, gerçekleştirilmeye çalışılan dış ticaret faaliyetlerine bakıldığında, GÜ’lerin GYÜ’lere göre avantajlı durumda oldukları görülmektedir. Çünkü sahip oldukları üretim potansiyeli ve üretim bileşimi açısından GÜ’ler GYÜ’lere göre kimi açılardan mutlak; kimi açılardan da kıyaslamalı üstünlüğe sahip konumdadırlar. Dolayısıyla GYÜ’ler dış ticarette, birçok açıdan olumsuzluklarla karşı karşıyadırlar.
Konuya dış ticaretteki olumsuzluklar açısından yaklaşıldığında, mevcut olan engeller tarife ve tarife dışı olmak üzere iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Tam bu noktada açıklamaya dahil edildiğinde, çevresel kriterlerin de tarife dışı engeller arasında yer aldığı ve en önemlileri arasında olduğu anlaşılmaktadır.
Dış ticaretin önündeki engeller olarak çevre ile ilgili kriterler; daha evvel de belirtildiği gibi, özellikle GÜ’ler tarafından olmak üzere, yoğun bir şekilde kullanılmakta ve bu haliyle de ticareti sınırlayıcı etkilere yol açmaktadır. Ancak herşeye rağmen ticareti sınırlayıcı etkilere yol açan bu kriterlerin tespiti ve hafifletilmesi veya ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar uluslararası düzeyde gerçekleştirilmektedir. Söz konusu eğilimler tespit edildiğinde, konu uluslararası organizasyonlar seviyesinde belli periyotlarla ele alınıp gerekli tavsiye kararları yayınlanmaya çalışılmaktadır. Örneğin bunlardan biri; Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı’yla 1972 yılında gerçekleştirilmiştir.
Bu tür konferanslarda çevre konusunun hassasiyetine yer verilmekte, ancak, belirlenecek standartlar ve bunların uygulanmasında “karşılıklılık prensibi”nin olması gerektiğine dikkat çekilmektedir ki dünya ticaretinden maksimum faydanın sağlanması için uygun olanı da budur.
Normal şartlarda, çevrenin tahrip edilmesi ve bu suretle hayatın yaşanabilir olmaktan çıkması, kimse tarafından arzu edilen bir durum değildir. Ancak, bu tür iddialarla, ticaretin önüne engeller konarak, esasen farklı amaçlarla uygulanmaya çalışılan söz konusu kriterler, özellikle GÜ’ler olmak üzere birçok ülkenin bu konuda samimi olmadığını ortaya çıkarmaktadır. Çünkü bu şekilde hareket edilerek, GYÜ’lerin ticari alanda faaliyet sahaları sınırlandırılmaktadır. Çevre ile ilgili gerekli tedbirleri almada gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ayrımı yapılmaksızın tüm ülkeler bu konuda üzerlerine düşeni yapmalıdırlar.
SONUÇ:
Dış ticaretin önündeki engeller arasında akla ilk gelen tarife araçları ve bu kapsamda gümrük vergileridir. Ülkeler, bu tür maliye politikası aracını kullanarak birtakım iktisadi amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmakta ancak bu çerçevede bazı ticari engeller ortaya çıkmaktadır. Gümrük vergisinin konulmasındaki temel amaç, ülkenin iç piyasasını muhafaza etmektir. Ancak bu yönde alınan bazı tedbirler, ticari ilişkide bulunulan ülkelerce de misilleme amaçlı alınınca, ticari dengelerin bozulması ve sonuçta dünya ticaretinin bundan olumsuz şekilde etkilenmesi söz konusu olmaktadır.
Günümüzde ülkeler, gümrük tarifelerini derece derece azaltma yoluna gitmektedirler. Özellikle bazı ekonomik entegrasyonlar, en azından söz konusu ülke grupları arasında tarifelerin indirimini veya kaldırılmasını gerektirmektedir. Türkiye’nin de taraf olduğu Gümrük Birliği, bunun en temel örneklerindendir.
Dünya ticaretinde, genel eğilim olarak, tarifelerin azaltılması veya giderilmesi sürecine girilmekle beraber, tarife dışı araçlar adı altında birtakım farklı ve net olmayan engellerle karşılaşıldığı görülmektedir. Sahip oldukları belirsizlik dolayısıyla bu araçların, tarifelere göre daha büyük sakıncaları da beraberinde getirdiği de bir gerçektir. Bunlar genel olarak; tarife benzeri engeller, miktar kısıtlamaları, gönüllü ihracat kısıtlamaları ve diğer tarife dışı araçlar olarak ortaya çıkmaktadırlar. Bu halleriyle de dünya ticaretini büyük ölçüde engelleyici bir rol üstlenmektedirler.
Tarife dışı araçlar içinde, günümüzde belirgin bir şekilde ön plana çıkanlar ise çevresel kriterlerdir. Hatta o derece engelleyici hale gelmektedirler ki bu amaçla söz konusu engellerin giderilmesine yönelik uluslararası çapta organizasyonlar düzenlenmektedir. Amaç, bu tür engelleri ortadan kaldırmak ve ticari ilişkileri saydam hale getirmektir. Sonuçta bu yollarla ortaya çıkan haksız rekabet ortamının giderilmesi hedeflenmektedir. Çevresel engellerin başlıcaları ise ürün ve üretimle ilgili standartlardan ve kamu ve özel birtakım kuruluşların faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır.
Çevresel kriterlerin ortaya konmasındaki amacın hayatın sürdürülebilir halde olmasının sağlanması ve bu çerçevede iktisadi kalkınmanın gerçekleştirilmesi olduğu belirtilmektedir.
Kaynakça
Arda, Mehmet. "Uluslararası Ticaret-Çevre İlişkileri", Yeni Türkiye, Temmuz-Ağustos 1995, Yıl:1, Sayı:5.
Bilgiç, Mete. GATT Kuralları ve Uruguay Roundu Kapsamında Uygulanan Devlet Yardımları ve Sübvansiyonlar, KOSGEB Yayını, Ankara 1999.
Carbaugh, Richard
International Economics, 5th Edition, New York, 1995.
Haffernan, S.-Sinclair, P

Husted, S. Melvin, M. Modern International Economics, 2nd. Edition, Podstow: TJ Press Ltd., New York, 1990.
International Economics, Harper and Row Publishers. Inc., New York,1990.
Karluk, Rıdvan

Kenen, Peter, Uluslararası Ekonomi, Beta Basım Yay., 5. Baskı, İstanbul 1998.
The International Economy, 2nd. Edition, Prentice Hall Publishing, New Jersey, 1989.
Öktem, Zübeyde. İhracatta Avrupa Birliği Standartları ve Türkiye’nin Bu Standartlara Uyumu.: MÜSİAD Yayını, Araştırma Raporu No:31, İstanbul 1998.
Salvatore, Dominick. Uluslararası İktisat, Teori ve Problemler. Çev:Tamer İşgüden, Bilim Teknik Yayınevi, İstanbul, 1986.
Seyidoğlu, Halil. Ekonomik Terimler – Ansiklopedik Sözlük. Güzem Yayınları, İstanbul,1992.
Seyidoğlu, Halil. Uluslararası İktisat, Güzem Yayınları, 14.baskı, İstanbul, 2001.
Soderstern, Bo. International Economics, Mc Millan Publishers Ltd., London, 1984.
TÜSİAD Dış Ticarette Çevre Koruma Kaynaklı Tarife Dışı Teknik Engeller ve Türk Sanayii İçin Eylem Planı, Yay. NO:T/98-233, İstanbul 1998.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla




Saat: 16:24


Telif Hakları vBulletin® v3.8.9 Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
gaziantep escort bayan gaziantep escort
antalya haber sex hikayeleri aresbet giriş vegasslotguncel.com herabetguncel.com ikili opsiyon bahis vegasslotyeniadresi.com vegasslotadresi.com vegasslotcanli.com getirbett.com getirbetgir.com
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort adana escort eryaman escort kızılay escort çankaya escort kızılay escort ankara eskort

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 PL2