#1
|
|||
|
|||
Türkiye'nin Ekonomik Gelişimi
TÜRKİYE’NİN EKONOMİK GELİŞİMİ
ABD, çok uluslu şirketlerinin de baskısı ile dünyanın her bölgesinde siyasi ve ekonomik ilgisini en üst düzeyde arttırmayı ve dünyanın en ücra köşelerinde bile mevcudiyetini korumayı, eline geçirdiği dünya liderliğinin pekişmesi için arzular. Bu noktada Amerkan Ulusal Güvenlik Stratejisinde de belirtildiği üzere kurulu sistemde (ya da kurulmaya çalışılan yeni dünya ekonomik sisteminde) hedef pazar olarak belirlenen toplumların, sistemin istikrarının korunmasını temin edebilmek amacı ile hiçbir zaman rekabet yaratacak atılımlar yapmaması, mümkünse hayat damarlarının tümünün kontrol altına alınması gerekmektedir. Bu da ABD’nin liderliğini üstlendiği mevcut askeri-ekonomik ittifakların sınırları genişletilerek, bu sınırların ulaşamayacağı yerlerde ABD liderliğinde yeni ittifaklar kurularak yapılacaktır. Şöyle ki; NAFTA ile Kuzey Amerika ABD güdümüne girmiştir. Kanada bu anlaşmadan oldukça fazla zarar görmekle beraber kurtuluş yolları aramakta ve ÇTYA’ya bu sebeplerle çok büyük çekinceler koymaktadır. Mek***a ekonomisi ise dayatılan liberizasyon politikaları sonucu bir türlü kendine gelememektedir. ABD benzer bir anlaşmayı Pasifikte gerçekleştirmeyi planlarken, süregelen suni görünüşlü Asya krizinde Amerikan ÇUŞ’ları bölgede daha önce ele geçirmeyi istedikleri ancak başarılı olamadıkları şirketleri paylaşma hesabını yapmaktadır. Afrika kıtasında Fransa ile yapılan mücadele kanlı olaylara sonuç vermesine rağmen kazanılmış görünmekte ABD yanlısı yönetimler/yöneticiler çemberi yavaş yavaş oluşmaktadır. Avrasya’daki hareket planı çok yönlü olarak kültürel, ekonomik, siyasal, askeri alanlarda ilerlemektedir. Bütün bunların yanısıra ülkelerle birebir antlaşmalar ve ödünler sağlanmakta, kurulu ekonomik kurumlar (Dünya Bankası, IMF, Dünya Ticaret Örgütü vs..) söz konusu ülkelerin güdümlenmesinde kullanılmaktadır. Sonuç olarak gerek spekülasyonlar gerek ekonomik gerekse askeri müdahalelerle ABD yeryüzünde statükoyu kendi lehinde sağlama alınmaya çalışmaktadır. Böyle bir ortamda ve dünya çıkar kavgalarının sergilendiği arenada tam orta noktaya yerleşmiş bulunan Türkiye’nin, kla*** yayılmacı politikalar açısından bakılınca istenilenden fazla güçlenmesi ve ekonomik özgürlüğünü geri alması istenmeyecektir. Büyüme ihtimali olan ve dünya pazarlarına girmeye azimli Türk özel sektörüne ait büyük şirketler yeni küresel politikalarla rekabet gücü kırılarak ele geçirilmeye çalışılmaktadır. Devletin küçülmesi parlak bir çözüm gibi gösterilerek, devletin gerek kamusal gerekse özel sermayeyi yönlendirme gücü yok edilmektedir. Uluslararası kredi kuruluşları Türkiye’nin çok iyi tecrübe ettiği gibi spekülatör tutumlar sergileyerek gittikçe para hareketlerine bağlanan Türk ekonomisini güdülemektedirler. (Türkiye’nin kredi notunun düşürülmesi ile ekonomik kriz baş göstermesi gibi) Tarımsız sanayinin olmayacağı gerçeği unutturularak tarım sahalarını elden çıkarması telkin edilen Türkiye, bedel olarak sanayi gelişimini tamamlamayı ummakta ancak işgücü ucuzluğu sebebi ile sadece montaj sanayisinin yerleştiği ülke olmaktadır. Türk sermaye kesiminin kısa dönemli büyük karları hedeflemesi ve bu sebeple bilimsel teknik araştırma yöntemlerini kolaycılığı sebebi ile bir kenara itmesi, bu çalışmalara bütçe ayırmaması ve enflasyonist ortamın üretmeden tüketimi kamçılaması denizi bir gün bitirecektir. Özel girişimlerin çoğu üretim yaptıkları sahadan daha çok, paradan para kazanarak büyümektedirler. Bütün bunlar göz önünde tutulunca şöyle bir gerçek ortaya çıkmaktadır: “ülkede bir taraf para üzerinden çok miktarda para kazanmakta bir başka taraf da parasından o miktarda para kaybetmektedir.” Mevcut serbest pazar ekonomisinin devam etmesi durumunda Türk ekonomisinin atılım yapması çok güç şartlar altında gerçekleşebilecek, gelişmesi ancak belirli sınırlar içerisinde kalacaktır. (Merkez bankası başkanı Gazi Erçel’in 2000 yılı Dolar kuru planlaması ile ilgili yaptığı açıklama, T. Özal zamanında başlayan uygulamadan vazgeçildiği ve ekonomik gelişmenin önündeki en büyük engelin kaldırılmasında hükümetin karar verdiğinin göstergesi sayılabilir.) ÇOK TARAFLI YATIRIM ANLAŞMASI ABD siyaset belgesine esin kaynağı olan, ve en son Seattle’daki gösterilerde tekrar gündeme gelen, OECD’nin büyük bir gizlilik içerisinde hazırladığı, “sermayenin anayasası” olarak bilinen Çok taraflı yatırım anlaşması neler getirmektedir? 1.ÇUŞ (çok uluslu şirket) yatırım yaptığı ülkede iktidar değişikliği sebebi ile zarara uğrar ise o ülke söz konusu şirkete tazminat ödeyecektir. 2.Yatırım yapılan ülke ÇUŞ'a hiçbir şekilde yatırım konusunda şartlar öne süremeyecek, ulusal sanayini söz konusu sektörde ÇUŞ'dan avantajlı duruma getirecek uygulamalar yapamayacak ve bu yönde kararlar alamayacaktır. 3.Anlaşmayı imzalayan ülke 10 yıl boyunca anlaşmayı bozamayacak. Anlaşmanın feshi durumunda 5 yıl boyunca anlaşma maddelerini uygulamakla yükümlü kılınacaktır. 4.Ulusal hükümetler dış yatırımcılara yatırım yapılması için performans kriterleri koyamayacaktır ( iş içeriği, ihracat kotaları, ithalat) |