Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi
 

Go Back   Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi > Eğitim - Öğretim > işletme - iktisat
Yardım Topluluk Takvim Bugünki Mesajlar Arama

gaziantep escort gaziantep escort
youtube beğeni hilesi
Cevapla

 

LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 10 December 2008, 10:39
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Yabanci Sermaye Şİrketlerİne Uygulanan TeŞvİkler

YABANCI SERMAYE ŞİRKETLERİNE UYGULANAN TEŞVİKLER

Küreselleşme sürecinde doğrudan yabancı sermaye yatırımları önemli bir yer tutar. “Dışa açılan” gelişme sürecindeki ülke, dış pazarlarda rekabet gücü olacak kalite ve fiyatta mal üretimi için yabancı sermaye girişine ihtiyaç duyar. Gelecek yabancı sermayenin, ülkede kıtlığı yaşanan sermaye sorununun çözümüne de katkıda bulunacağı umulur. Kısaca, büyük ölçek, maliyet düşürücü öğelerle çalışma, pazarlama olanaklarını geliştirme, bu amaca ulaşmanın başlıca koşulları arasında sayılır. Yerli sermaye, yabancı sermaye ile işbirliğine en çok bu noktalarda önem verir, ulusal devletten, yabancı sermaye girişini daha çok teşvik etmesini ister. Sermaye ihraç eden gelişmiş “merkez” ülkeler yatırım yeri olarak %75 oranında birbirlerinin pazarlarını tercih ederlerken dörtte bir oranında sermaye “çevre” ülkelerine akmaktadır
Dış yatırımlardan dörtte bir oranında pay alan gelişmekte olan de kendi aralarında kıyasıya bir mücadele veriyorlar. Çokuluslu şirketleri çekmek isteyen “çevre” ülkelerin, yabancı sermaye yatırımlarına sağladığı teşvikler büyük bir çeşitlilik gösteriyor. Çeşitli alanlarda vergi bağışıklığı, kar transferlerinde tam serbestlik, yatırım alanı seçiminde serbestlik, çalışma yaşamının anti-sendikal yasalarla disipline edilmesi, devletçe altyapı yatırımları, çeşitli sübvansiyonlar, sigortalar sağlanması, serbest bölgeler kurulması bunların başlıcalarıdır. (SÖNMEZ , 1995 : 4).
Yabancı sermaye şirketlerine uygulanan teşvikler, devlet tarafından sağlanan ekonomik avantaj olarak tanımlanabilir. Bu teşvikler, belirli bir yabancı doğrudan yatırımların getirisini arttırmak veya maliyetleri ve riski azaltmak amacıyla spesifik olarak düzenlenmiştir. (HEPKULA , 1998 : 39).

4.1. Çeşitleri

Yabancı sermayeye yönelik teşvikler şu şekilde sınıflandırılabilir:


4.1.1. Mali Teşvikler

Mali Teşviklerin genel amacı, yabancı yatırımcılar üzerindeki vergi yükünü azaltmaktır. Vergi teşvikleri, vergi matrahına bağlı olarak farklı şekilde sınıflandırılabilir. Buna ek olarak bazen vergi sisteminin tamamı, yabancı yatırımcı için bir teşvik aracı olarak kullanılabilir. Özellikle maden işletmeciliği gibi uzun vadeli büyük boyutlu projeler için vergi sisteminin belirli bir süre dondurulması, bu sistemde ileriki yıllarda ortaya çıkabilecek değişikliklerle ilgili belirsizliği ortadan kaldırdığı ölçüde bir teşvik aracı olmaktadır.
Ev sahibi ülkede verilen vergi teşvikleri yabancı şirketin kendi ülkesinde ödeyeceği kurumlar vergisini etkilemektedir. Bu, ana ülkedeki vergi rejimi kadar “çifte vergilendirme”yi önleyici anlaşmalara da bağlıdır. (HEPKULA , 1998 : 39).
Yabancı sermaye hareketlerini doğuran iktisadi sebep yüksek kar ümididir. Aslında yabancı sermaye sahibini asıl ilgilendiren gayri safi kar değil, vergi ödendikten sonra kendi ülkesine çekebileceği ve kullanabileceği kardır. Bu sebeple, yabancı sermayenin vergi rejimi büyük bir önem taşır. Sermaye ihraç eden ülke bu sermayenin dışarıda sağladığı karları bir de kendi ülkesinde vergilendiriyorsa, böyle bir çift vergileme sermaye çıkışını engelleyebilir. Sermaye ihraç eden ülke bakımından, önce ödenmiş olan vergilerin, kar anavatana alındığında hesaplanan toplam vergi borcundan indirilebilmesi sağlanır. Öyle ki ister yurt içinde, ister dünyanın herhangi bir yerinde sermaye sahibinin ödeyeceği vergi değişmez. (BULUTOĞLU , 1970 : 175).

4.1.2. İhracat Teşvikleri

Genel mahiyette ihracat teşvikleri, bir ülkede ödemeler dengesinin iyileştirilmesi, ihraç edilmesi arzu edilen ürünlerin madde bazında büyütülmesi, ihracatçıların dış pazarlara açılmada yönlendirilmesi, desteklenmesi ile verilmektedir.
Gerçekten dünya ekonomik konjonktürü içinde ithalatlarını karşılamaya yetecek ihracatı gerçekleştiremeyen ülkeler, giderek artan dış ödemeler dengesinin aleyhteki baskıları karşısında geri kalmaya, dış borçlarını artırdıkları için de siyasi tavizler vermeye mahkum olmaktadır.
İşte yabancı sermayenin ülkemize davet edilerek teşvik edilmesindeki maksat, uluslar arası pazarlardaki taleplere uygun standartlarda mal üretimi, bu yolla dış pazarlara mal gönderebilme ve açıkçası yabancı sermayenin dıştaki varlıklarınca talep yaratabilmektir. Aksi takdirde, yerli girişimcilere tanınan teşvik tedbirleri, yabancı sermayeye tanınmazsa, hem yabancı sermaye ülkemize gelmez hem de ihracatta beklenen hedeflere varılamaz. (ULUDAĞ , 1991 : 176).
İhracat teşvikleri, iyi kullanıldıkları takdirde yabancı sermayeyi çekmede çok etkili olabilmektedir. Özellikle emek-yoğun üretimi gerektiren yatırımlar için emeğin ucuz olduğu ülkelerde bu teşvikler başarı sağlamıştır. 1970’lerde Güney Kore başarılı bir teşvik sistemi oluşturarak, ihracatçıların yerli ve ithal girdilere, iç kredilere ve dövize dünya fiyatlarından erişebilmelerine olanak sağlamıştır. Taiwan’da benzer bir teşvik sistemi ile ithal girdiler için gümrük vergisi iadesi hakkı tanımıştır. (HEPKULA , 1998 : 42).
İhracat teşvikleri 1980’li yılların ortalarına kadar ihracatımızda gözle görülür artışlar sağlanmasına katkıda bulunmuştur. Bu dönemden itibaren ihracatımızdaki artış hızları yavaşlamıştır. Bu nedenle yeni bir takım teşvik tedbirleri uygulamaya konmuştur.
Özellikle 1980 sonrasında uygulana gelen başlıca ihracat teşvikleri ve kısa tanımları, dayandıkları Kanunlar itibariyle aşağıda belirtilmiştir:
Vergi İadesi: 1989 yılında uygulamadan kaldırılan bu teşvik tedbirlerinin amacı ihraç edilen ürünlere hammadde ve ara mal olarak kullanılan girdi maliyetlerinin geri ödenmesidir. Bu uygulama tamamıyla bir sübvansiyondur. İhracata vergi iadesi oranı ihracatın hangi sektörden yapıldığına, nereye yapıldığına (ülke uzaklığına), zamana ve ihracatın toplam miktarına bağlı olarak değişmektedir.
Uzakyol Navlunu: Uzak ülkelere yapılan ihracata verilen sübvansiyonlardır. bu teşviğin uygulamaya konulma nedeni Uzakdoğu ve Amerike kıtasındaki ülkelere yapılan ihracatı artırmaktır.
Enerji Sübvansiyonları: İhraç edilmek üzere üretilen malların üretiminde %25 oranında daha ucuz elektrik sağlanmaktadır. Bu suretle, Türkiye’deki enerji fiyatlarının Avrupa ülkelerindeki enerji fiyatlarıyla denk hale gelmesi amaçlanmıştır. (KIZILASLAN , 1996 : 73-74).
Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu: Bu fondan, gerçekleştirilen ihracat tutarları üzerinden prim ödemeleri yapılarak, ihracatın finansmanında kullanılan kredi faizlerinin yükünün azaltılması hedeflenmiştir.
Vergi, Resim ve Harç İstisnası: İhracat ile ilgili her türlü işlemlerde vergi, resim ve harç bağışıklığı sağlamaya yönelik olarak yürürlüğe girmiştir.
Gümrük Muafiyetli İthalat: İhraç ürünlerinin bünyesinde kullanılan hammaddelerin, belli oranda ihracat taahhüdü karşılığında, gümrüksüz ithaline müsaade edilmesi şeklinde uygulanan bir araçtır.
İhracat Sayılan Satış ve Teslimler: Vergi iadesi esasına dayanan teşvik mantığının, döviz kazandırıcı hüviyetteki yurt içi satış ve teslimlere uyarlanması olup, vergi iadesi ile aynı kararlara dayandırılarak uygulanmıştır. Ancak 1984 yılından sonra bu teşvik için kullanılan kaynak değiştirilmiş, ödeme, “vergi iadesi” olarak değil “prim ödemesi” şeklinde yapılmıştır.
İhracat teşvikleri içinde en popüler teşvik aracı “vergi iadesi”dir. Bu araç en popüler araç olmasının bedelini, en çok istismar edilen araç olarak ödemiş ve ilk yürürlükten kaldırılan teşvik tedbiri olmuştur. İhraç ürünlerinin üretimi aşamasında alınan dolaylı veya doğrudan vergilerin iade edilmesi esasına dayanan bu tedbir, 1980 sonrası dönemde bazı ürünlerde, ödenmesi gereken oranların üzerinde bir iade anlayışına bürünmüştür. “Hayali ihracat” iddiaları ile olan yakın ilişkisi nedeniyle yürürlükten kaldırılmıştır. (MOLLASALİHOĞLU , 1999 : 41-43).

4.1.3. Finansal Teşvikler

Bunlar yeni yabancı yatırımı finanse etmek ve işletme giderlerinin finansmanına katkıda bulunmak amacıyla fon sağlanması şeklindeki teşviklerdir. En yaygın tipleri hibe, sübvansiyonlu kredi, devletin sermayeye katılması ve uygun koşullu sigortadır. (HEPKULA , 1998 : 40).
Bu sistem çerçevesinde, teşvik tedbirleri ve bu tedbirlerin oran veya miktarlarında yapılan düzenlemelerle sektörel tercihler yapılmış, bölgesel kalkınmışlık farklarının giderilmesi yönünde çaba harcanmıştır. 1990’lı yıllarda dünyadaki sosyal, politik, ekonomik ve ticari gelişmelerin ve küreselleşmenin bir sonucu olarak, yatırımların teşvikine yönelik milli uygulamalardaki haksız rekabet unsurları aşırı derecede denetlenir duruma gelmiştir. Özellikle, nakit destek ve hibeler, düşük faizli yatırım kredileri ve sektörel tercihlerde Türk Teşvik Sistemi, önemli ölçüde değiştirilmiştir. (KARLUK , 1996 : 616).

4.1.4. Teknoloji Transferi

Yabancı sermayenin teknoloji transfer etmesi için çeşitli teşvik sistemleri uygulanmaktadır. Vergi indirimi, sübvansiyonlu altyapı hizmetlerinin sağlanması, organize sanayi bölgeleri, tekno-parklarda arazi verilmesi gibi önlemlerle AR-GE yoğun yatırımların ülkeye çekilmesine çalışılmaktadır. Bu teşviklerle aynı zamanda yüksek teknoloji şirketlerinin bir bölgede yoğunlaşması da hedeflenmektedir. Devlet bu amaca yönelik olarak savunma harcamaları ve devlet satın alımları ile piyasa yaratılması, araştırmaların finansmanına katılma, eğitim programları ve altyapının iyileştirilmesi gibi alanlarda doğrudan müdahale olanaklarını kullanabilmektedir. Yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre vergi teşvikleri ve finansal yardımlar yüksek teknoloji endüstrilerine yapılacak yatırımları etkilemezken “girişimci bölgeleri” ve tekno-parkların oluşturulması yabancı yatırımları etkilemektedir. Bu çalışma, aynı zamanda emeğin beceri düzeyi, kaynaklara erişebilirlik ve maliyetlerin en önemli faktörler olduğunu ortaya koymaktadır. ( HEPKULA , 1998 : 43).

4.1.5. Katma Değer

Yatırım teşviklerinin en temel amaçlarından biri, yatırımcıların üretimde yerli girdi payını arttırmak, bu şekilde ithal eğiliminin azaltılmasını sağlamak olagelmiştir. Bir yaklaşım, tarife sistemini kullanarak şirketlerin yerli katma değeri giderek arttırmalarını teşvik etmektir. Bunun için başlangıçta son ürün gümrük tarifeleri ile korunurken ithal girdiler üzerinde düşük tarife uygulanarak montaj sanayi teşvik edilir. Daha sonra girdiler (ve son ürün) üzerindeki tarifeler yükseltilerek yerli üretim özendirilir. Uygulamada bu teşvik sisteminin sonuçları kesin sonuç vermekten uzaktır. Bazı ülkelerde bu politika yerli katma değerin artması sonucunu vermişken, diğer ülkelerde sonuç başarısız olmuştur. Üretilen ürünün dış rekabetten korunabilmesi için gümrük vergilerini yükseltmek ve yıllarca korumayı sürdürmek gerekmiştir. Türkiye’de 1960’lı yıllarda başlatılan ithal ikameci sanayileşme politikası bu konuda çok zengin örneklerle doludur. Diğer bir yöntem ki çoğu zaman daha başarılı sonuç vermiştir. İşgücü ve yönetici kadrolara yönelik eğitim programlarıdır. Bu yöntemle, üretilen ürün hakkında ve girdinin istenen nitelik ve kalitesi konusunda girdi üreticilerini bilgilendirmek, bu şekilde son mal üreticileri ile üretime girdi sağlayan üreticiler arasındaki bağın güçlendirilmesi amaçlanmaktadır. (HEPKULA , 1998 : 44).

4.1.6. Diğer Teşvikler

Bunlar arasında, yabancı yatırımcıya döviz kuru politikası ile avantaj sağlama, sübvansiyonlu alt yapı temini ve yabancı yatırıma yönelik belirli hizmetlerinin sübvansiyonlu olarak sağlanması gibi araçlar olup, şu şekilde sınıflandırılabilir:
a) Sübvansiyon, koşullu veya koşulsuz olabilir. Koşullu olanlar belirli bir performansla ilişkilendirilir. Örneğin teşvikten yararlanılabilmesi için belirli bir ihracat hacminin belirli bir üretim miktarının, veya belirli bir yerli katma değer oranının gerçekleştirilmesi gibi.
b) Teşvikler devlet yönetimin hangi kademesinde verildiğine göre sınıflandırılabilir: Uluslarüstü, ulusal, bölgesel veya yerel yönetimlerce teşvik verilebilir. Avrupa Birliği’nin Airbus Konsorsiyumu için verdiği teşvik uluslarüstü bir otoritenin verdiği teşviklere örnek gösterilebilir.
c) Teşvikler otomatik olarak verilebilir veya takdir yetkisine açık olabilir. Belirlenen teşvik, başvuran herkese istenen koşulları sağlamak şartıyla otomatik olarak veriliyorsa herhangi bir otoritenin takdir yetkisine gerek duyulmuyorsa bu teşvikte “spesifiklik” yoktur. Spesifiklik kavramı Uruguay turu müzakereleri sonucu 15 Nisan 1994 Marekeş’te imzalanan Dünya Ticaret Örgütü’nün sübvansiyonlarla ilgili anlaşmasında önemli bir kavramdır. (HEPKULA , 1998 : 40).

4.2. Türkiye’de Yabancı Sermayeyi Teşvik Edici Gelişmeler

4.2.1. Finansal Liberalizasyon

1980’lerin başından itibaren, gelişmekte olan ülkelerin birçoğunda görüldüğü gibi, Türkiye’de de yeni bir ekonomik gelişim programı başlatılmış ve liberalizasyon programları uygulamaya konulmuştur. Ekonomik liberalizasyondaki amaç, piyasa mekanizmasına dayalı, dünya ekonomileriyle bütünleşmeyi sağlayacak ekonomik büyüme ve istikrarın sağlanmasıdır. Ekonomik liberalizasyon programı dış ticaret, finans ve kamu sektöründe yeniden yapılanma çalışmalarını içeren 24 Ocak Kararları sonrasında getirilen hukuki, ekonomik düzenlemeler uygulamaya geçirilmiştir. Bugün ekonomik liberalizasyonda gelinen nokta, Türkiye’nin dış ticaret ve finansal alanlarda hukuki düzenlemeler açısından bazı gelişmiş ülkelerden bile daha fazla serbesti olanakları sunmuş olmasıdır.
Türkiye’deki liberalizasyon programı çerçevesinde, finansal sistemde serbest faiz politikası, konvertibiliteye geçişle paranın yurtiçi ve yurtdışında serbest dolaşımı, vergi teşvikleri, kredi kısıtlamalarının esnekleştirilmesi, yabancı sermayenin teşvik edilmesi gibi önemli adımlar atılmıştır. Dış mali işlemlerde yapılan liberalizasyonla sermaye giriş ve çıkışlarına ilişkin işlemlerde serbesti sağlanmıştır. Sermaye çıkışına ilişkin düzenlemeler sonucunda yurtdışına sermaye transferi ve yabancıların yurtiçindeki finansal piyasalardan borçlanabilmesi mümkün kılınmıştır. Yurtiçinde yerleşik kişilerin döviz cinsinden borç-alacak ilişkilerine, yurtiçindeki bankaların ve diğer kuruluşların yine yurtiçindeki kişi ve kuruluşlara döviz cinsinden yada dövize endeksli borç verebilmeleri ve döviz cinsinden işlem yapabilmelerine serbesti getirilmiştir.
Türkiye’de finansal işlemlerde 1980’lerden bugüne kadarki uygulamalar sonucunda, özellikle yabancı yatırımcılar yerel menkul kıymet piyasalarında hisse senedi, tahvil ve diğer sermaye piyasası araçlarını alıp-satabilmekte, bunlarla ilgili sermaye transferleri, döviz mevduatı hesapları açtırma ve repo piyasalarına girebilme serbestisi içerisinde hareket edebilmektedirler. (İMKB , 1994 : 83-84).

4.2.2. Özelleştirme

Özelleştirme dar anlamda, KİT’lerin satış vb. yollarla kamu kesiminden özel kesime devrini ifade ederken, geniş anlamda ise, gerçek bir piyasa ekonomisinin uygulanabilmesi için gerekli ortamın sağlanması amacıyla kamusal, iktisadi ve hukuksal tüm engellerin kaldırılmasına ve özel sektöre devrine yönelik olarak yapılan karar ve işlemleri kapsamak üzere kullanılmaktadır.(YAYMAN , 2000 : 137).
Yabancı sermaye yatırımları yanında özelleştirme de 1980’li yılların başından itibaren önem kazanmış, piyasa ekonomisine geçiş sürecinde bulunan ülkelerin geniş kapsamlı özelleştirmeye yönelmesiyle birlikte 1990 yılından itibaren önemi daha da artmıştır. Devlet mülkiyetinde bulunan girişimlerin özelleştirilmesi ile ekonomide kaynak dağılımının piyasa ekonomisi kurallarına uygun olarak gerçekleştirilmesi ve bu yolla ekonomik gelişmeye katkıda bulunulması hedeflenmektedir. (KARABALIK , 1998 : 75).
Türkiye özelinde özelleştirmenin ekonomik amaçları olarak serbest piyasa ekonomisini güçlendirmek ve ona işlerlik kazandırmak, sosyal amaçları ise, sermaye mülkiyetini tabana yaymak suretiyle servetin geniş kitlelere yayılmasını sağlamaktır. Ayrıca sosyal ve ekonomik amaçların yanında; sermaye piyasasını geliştirmek, KİT’lerin Hazine ve Merkez Bankası üzerindeki yükünü hafifletmek, KİT’lerdeki gizli işsizliği ortadan kaldırmak, yabancı sermayenin ülkeye girişini temin etmek ve devlete gelir sağlamak da nihai hedef olarak gösterilmiştir.(YAYMAN , 2000 : 138).
Hükümetlerin özelleştirmeden beklentileri başlıca iki başlık altında toplanabilir:
Temel olarak özelleştirme, özel sektör firmalarının devlet firmalarından daha iyi yönetildiği ve onlara nazaran uluslar arası rekabet gücüne daha fazla sahip oldukları görüşüne dayanmaktadır.
Özelleştirme aynı zamanda mali sistemin gelişimini hızlandırmakta, özellikle sermaye piyasalarının oluşumunu ve gelişmesini sağlamakta ve ülkenin ülkenin mali yönden güçlenmesine katkıda bulunmaktadır. Hükümetler özelleştirme kapsamında yeniden yapılanma ve yapısal reform vasıtasıyla etkinliğin artırılması ve ekonomide rekabetin yerleştirilmesini amaçlayan politikalar uygulamaktadır. Yapısal reform ise sıklıkla iç piyasanın yeniden düzenlenmesi ve çok sayıda sektörün uluslar arası rekabete açılmasını kapsamaktadır.
Rekabetin teşvik edilmesi yanında özelleştirme ile firmaların mali piyasalardaki rekabet güçleri ile temas halinde olmaları amaçlanmaktadır. Telekomünikasyon ve ulaştırma gibi hala devlet kontrolünde olan sektörlerde ise yeniden yapılanma ve modernizasyon artan bir şekilde önem kazanmaktadır. Yabancı sermayeli firmalar ise joint-venture yoluyla yatırıma yönelirken devlet müdahalesinin en az olduğu sektörleri tercih etmektedirler.
Mülkiyetin özelleştirme yoluyla kamu ve özel sektör arasında olduğu kadar yabancı ve ulusal yatırımcılar arasında dağıtımı, hükümetlerin hedeflerine bağlı olarak değişmektedir. Özellikle yabancı yatırımcılar sözkonusu olduğunda hükümetler; özelleştirilen firmanın hisselerinden önemli bir payı ve firmanın faaliyetleri ile ilgili kararlarda veto kullanma hakkını ellerinde tutmakta, bazı durumlarda ise yabancı sermayeli firmaya oylama hakkında ve yönetimde sınırlamalar getirmektedir.
Hükümetler yabancı yatırımcının yönetim deneyimini, know-how getirebilme yeteneğini ve ekonominin geneline etkinlik kazandırabilmesini gözönünde bulundurarak özelleştirilen alanlarda yabancı yatırımcıları özellikle tercih etmektedir.(KARABALIK , 1998 : 75-77).
Özelleştirme programları sağlıklı bir şekilde hazırlandığında, özelleştirmeyi belirli iktisadi, sosyal ve siyasi amaçları gerçekleştirmek için etkin bir araç olarak kullanmak mümkündür.(AŞIKOĞLU , 1992 : 278).

4.2.3. Vergi Politikaları

Bir ülkede uygulanmakta olan vergi politikaları, o ülke ekonomisinde bir kesimden diğer kesime kaynak aktarımı için kullanılan önde gelen araçlardan biridir. Tüm dünyada, gelişmesi istenen piyasalara en büyük destek ve teşvik, vergi politikaları yoluyla yapılmaktadır. (İMKB , 1994 : 86-87).
Yabancı sermayeli kuruluşlardan kar payı ve temettü alan yabancı ortaklar gerçek kişi yada kurum olabilirler. Vergilendirmede ayrıca bunların tam ve dar mükellef olmaları önem arzetmektedir. Çünkü vergi kanunlarımız mükellefiyetleri bu ayrıma tabi tutmakta, vergilendirmeyi de buna göre yapmaktadır.
Kar payı ve temettü elde eden yabancı gerçek kişi ortak Türkiye’de yerleşik ise, tıpkı yerli gerçek kişiler gibi tam mükellef olarak tüm kazançları üzerinden vergilendirilecek ve yerli gerçek kişilere göre özellik arzeden bir durum ortaya çıkmayacaktır. Özellik gösteren yabancı kişi ortağın Türkiye’de yerleşik olmaması durumudur. Böyle bir durumda yabancı gerçek kişi dar mükellef olacaktır.
Türkiye’de yatırım yapan yabancı sermaye kuruluşları veya yabancı sermaye iştirakinin bulunduğu şirketlerin yabancı ortakları, yurt dışında bulunan kurum statüsündedir ve kanuni ve iş merkezleri çoğunlukla yurt dışındadır. Bu itibarla söz konusu yabancı sermaye kuruluşları Kurumlar Vergisi Kanunu uygulaması açısından dar mükellef sayılmaktadır.
Dar mükellef kurumların vergilendirilmesinde şu hususların gözönünde bulundurulması gerekir. Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre kanuni ve iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye’de bulunmayanlar, yalnız Türkiye’de elde ettikleri kurum kazançları üzerinden vergilendirilirler.
Dar mükellef konusuna giren kurum kazancı, diğer gelir unsurları yanısıra, Türkiye’de elde edilen menkul sermaye iratlarından oluşur.
Görüleceği üzere, dar mükellef kurumların Türkiye’de menkul sermaye iradı elde etmelerinin tek koşulu sermayenin Türkiye’de yatırılmış olmasıdır. Bunun anlamı ise, Türkiye’de sermaye olarak konulması, borç olarak verilmesi ve benzeri şekillerde Türkiye’de nemalandırılmasıdır.
Bilindiği üzere, tam mükellef kurumların kurum kazancının istisnalar dışındaki kısmı, dağıtılması halinde, gelir vergisi stopajına tabi bulunmaktadır. Stopaj yapan şirketin ortağı dar mükellef kurum olduğu takdirde, kurumlar vergisi sonrası kazancın dağıtılması halinde, dar mükellef kurumun payına isabet eden kısmı da stopaja uğramış olmaktadır. Diğer bir ifadeyle, ortağın dar mükellef kurum olması bu stopajı önlememektedir.
Dar mükellefiyete tabi kurumların tam mükellef kurumlardan elde ettikleri kar payları Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8/1 inci maddesinde yer alan iştirak kazançları istisnası nedeniyle vergi dışı kalmaktadır. Risk sermayesi, gayrimenkul, A tipi yatırım fonları ve daha az hisse senedi içeren yatırım ortaklıkları ve fonlarının kazançları Kurumlar Vergisi’nden muaftır (%0). Ancak bu kazançlar üzerinden değişik oranlarda Gelir Vergisi kesintisi yapılacaktır.
Yabancı sermayeli kuruluşların yabancı ortaklarının, hisselerine tekabül eden kar ve temettüden, yürürlükteki vergi mevzuatı çerçevesinde, gerekli vergiler düşüldükten sonra kalan net miktar, bazı belgeleri bankalara ibraz etmeleri halinde, yurt dışına transfer edilir. Bankalar, transfer işlemini müteakip, bu belgeler ile transfer edilen meblağla ilgili döviz satış bordrosunun birer nüshasını Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ve Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü’ne gönderirler.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla




Saat: 20:03


Telif Hakları vBulletin® v3.8.9 Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
gaziantep escort bayan gaziantep escort
antalya haber sex hikayeleri aresbet giriş vegasslotguncel.com herabetguncel.com ikili opsiyon bahis vegasslotyeniadresi.com vegasslotadresi.com vegasslotcanli.com getirbett.com getirbetgir.com
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort adana escort eryaman escort kızılay escort çankaya escort kızılay escort ankara eskort

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 PL2