Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi
 

Go Back   Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi > Genel Kültür > Kültür/Sanat
Yardım Topluluk Takvim Bugünki Mesajlar Arama

gaziantep escort gaziantep escort
youtube beğeni hilesi
Cevapla

 

LinkBack Seçenekler Stil
  #21  
Alt 29 December 2008, 20:42
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Ayaşlı ve Kiracıları/Memduh Şevket Esendal

Ayaşlı ve Kiracıları/Memduh Şevket Esendal



KİTABIN KONUSU

Ayaşlı’nın evinde bir oda tutan yazarın başından geçen olaylar anlatılmaktadır.

AYAŞLI VE KİRACILARI

Yazar,İbrahim efendinin(Ayaşlı) evinde bir oda kiralar.Soluk benizli bir kızın yardımıyla eve yerleşir.Kızın ismi Halide’dir .Daha sonra bu kızın evin hizmetçisi olduğunu farkeder. Ertesi gün mutfakta Halide’yi beklerken şoför Fuat’ın annesi ile karşılaşır ve tanışırlar.Daha sonra yaşlı kadının gelini Faika ile de tanışır.Yalı kadın hep oğlunun okumayışından dolayı yazara yakınır.Bu arada yazar, abisinin yakın dostu olan Hasan beyle tanışır.

Yazarın ilk taşındığı haftalarda bir gün sabah işe gitmek için odadan çıkınca yerde Halide’nin yattığını görür.Onu doktor olan bir arkadaşına yollar.Doktor Halide’nin hamile olduğunu tespit eder ve kendisine söyler.Hasan beyin bitişiğinde oturan bir konsolos(Şefik bey) vardır.Bu konsolosun evine bir gün iki genç gelir.Şefik bey Halide’den bir masa örtüsü ister.Şefik bey bu iki gençle o akşam içereler ve bu masa örtüsünü yanlışlıkla yakarlar.Bu masa örtüsü yüzünden Halide ile Şefik bey tartışırlar ve Halide Şefik beyin elini yüzünü tırnaklarıyla yırtar.Şefik beyde Halide’nin kovulmasını ister.

Apartmanın 8 numaralı odasında bir ufak çocukları ile genç bir karı koca otururlar(erkek:Abdülkerim bey,kadın:İffet hanım).Bu çiftin üç çocuğu olur ve ikisi ölür.Hayatta kalan çocuk ise çok yaramazdır.Bu çocuk yüzünden bu genç çift sürekli tartışırlar ve çözüm bulamazlar.

6 numaraya İskender bey adında bir tüccar taşınır.İskender beyin taşınması ile Ayaşlı’nın evinde oturan tüm kiracılar daha fıkı olurlar.Eve bir canlılık gelir sanki.

Ayaşlı’nın kiracıları o hiç konuşmadıkları 8 numarada oturan Turan hanım ve Haki bey’le de İskender bey sayesinde tanışıp,birbirlerine her gün gelip gitmeye başlarlar ve kumar oynarlar.Bu oyunlarda en çok yenilende Abdülkerim’le karısı İffet hanım olurlar.

9 numarada oturan hukuk reisinin başka bir yere taşınması üzerine yerine Hüseyin bey adında bir adam taşınır ve bu adamın bir sürü tarla işi ile mahkemesi vardır.Sürekli mahkemeyi kazanmak için çaba sarfeder.Apartmanda herkese derdini anlatır.

Her gece Turan hanımın evinde kumar oynamaya devam ederler(Cevat adında bir çocuk Turan hanıma kumar oynamak için müşteriler getirir).Bir gün Cevat yine iki erkek müşteri getiriri ve bundan Haki bey,Ayaşlı ve yazar rahatsız olurlar.Bundan sonrada bu tür adamlar bir daha apartmana giremezler.

Halide kendisini hamile bırakan çocuğu (Rasim) bulur ve durumu anlatır.Rasim ona bir ev kiralar ve çocuğun doğmasını beklerler.Halide’de hizmetçilikten ayrılır.Yerine Raife adında bir hanım gelir.Raife hanım dedikoducu biridir.Yazara ille de kızıma bir iş bul diye tutturur.Yazar bu kadını ve kızlarını başından zor atar.

Turan hanımın kendisinden hoşlandığını anlayan yazar bu kadından çekinmektedir.Bir gün bir öğleüstü (Yazar odasında uzanmış yatıyorken)kapı çalınır.Kapıyı açar ve karşısında Turan hanımı bulur.Kendisinde ince ağızlı bir cımbız olup olmadığını sorar.O da Turan hanımı buyur eder ve aramaya koyulur.Fakat Turan hanım kendisine sulanır.Bu arada kapı çalınır.Gelen ise banka memurunun doktor arkadaşı Fahri’dir.Turan hanım bu arada odadan ayrılır.Fahri yazara müdürlerinin hasta olduğunu söyler.ikisi birlikte müdür beyin evine giderler.Orada müdürün eşi ve eşinin yeğeni(Melek) ile tanışırlar.Yazar kızı çok beğenmiştir.

Bir yemeğine Ayaşlı Abdülkerim’e yenilir ve herkes Ayaşlının odasına yemeğe gider.Turan hanım yemekten sonra yazarı rahat bırakmaz ve karda yürümek istediğini söyler ve bu konuda ısrar eder.Yazar da Turan ve Faika ile dışarı gezmeye çıkarlar.Bu iki kadın hiç de rahat durmaz ve yazar bu durumdan hiç hoşnut olmaz.Bu kadınların ona olan yakınlığının evlendiğinde kendisi ve eşi açısından tehlikeli olabileceğini düşünür.Banka yazarı bir işi anlamak ve rapor etmek için Adana’ya yollar.Yazar iki ay Adana,Mersin,Tarsus taraflarında kalır.

Yazar,Faika’nın annesi Makbule hanımın genelev işlettiğini ve Ayaşlı ile evli olduklarını öğrenir ve bu duruma canı sıkılır.Daha sonra bu durumu Hasanbey’de öğrenir ve ikisi de evden ayrılmak ister.İlerleyen günlerde yazar Turan hanımın arkadaşları olan Süse hanım ve Berrin hanımla tanışırlar.Bu iki kadın Cavide adındaki bir kıza yazarın bir iş bulması için ısrar ederler.O da birşeyler yapmaya çalışacağını söyler.Ertesi gün Cavide yazarın yanına gelir ve iş hakkında konuşurlar fakat yazar Cavide’nin işten çok koca bulmak istediğinin farkına varır.İlerleyen günlerde Cavide sürekli gelip gitmeye başlar.Yazar,Cavide’nin kendisini beğendiğine daha çok inanmaya başlar.Cavide neredeyse her gün yazarın yanına uğrar.Mahallede “Cavideyle evlenecekmiş” diye bir dedikodu da çıkar ve yazar bundan çok rahatsız olur.Cavide’ye il dışında bir iş bulup başından atmak ister ve öyle de yapar.

Bir gün kumar davasından kavga çıkar ve Turan hanım başka bir eve taşınır.Turan gittikten bir ay kadar sonra Hasanbey’e inme indi.Bir ara Hasanbey iyileşir gibi olur ama bir gece birdenbire bozularak,uzun süren bir can çekişme devresi geçirip,bir ikidiüstü ölür.

Yazar arkadaşı Fahri’yi evlendirmek ister ve Melek hanımı Müdür bey’den ister.Onlar da kabul ederler.

Şefik beyin birkaç gün eve gelmediğinden şüphelenen ev sahipleri daha onra Şefik beyin öldürüldüğünü duyarlar.Fakat başı kesik olduğu için onu tanımakta güçlük çekerler.

Yazar aradan kısa bir süre geçtikten sonra Hasanbey’in kızı Selime ile evlenir ve bir çocukları olsun isterler.Onların bu çok sevinçli oldukları bu günlerde Ayaşlı’yı kaybederler…

KİTABIN ANAFİKRİ

İnsanlar hayatta hiç ummadıkları yerlerde hiç ummadıkları olaylarla karşılaşabilirler.

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Halide:Kimsesiz,esmerce soluk benizli bir kızdır.Ezirganlıdır.

Faika:18 yaşlarında şımarık kızın tekidir.Ufacık tefecik birşeydir.

Şoför Fuat:Faika’nın kocasıdır.Kısa boylu,karısı gibi ufak tefek,açıkgöz ve birazda çapkın birisidir.

Hasanbeyayet dürüst ve samimi bir dosttur.Yazarın abisinin arkadaşıdır.

Ayaşlı:Asıl adı ibrahim’dir.Yazarın ev sahibidir ve de Faika’nın üvey babasıdır.

Şefik bey:Orta boylu,şişmanca ve temizliğine dikkat etmeyen birisidir.Arnavut bir baba veLübnanlı Arap bir anadan dünyaya gelmiştir.

İffet Hanım ve Kocası:Sürekli tartışan bir çifttir.Ufacık bir çocuğu bile avutmaktan aciz insanlardır.

Turan Hanım ve Kocası:Bu çift ise kumar hastasıdırlar.Sürekli evlerine birilerini alıp kumar oynarlar.

Fahri:Yazarın en samimi arkadaşıdır ve de doktordur.

Selime:Hasanbey’in kızıdır daha sonra ise yazarla birlikte evlenmişlerdir.

KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER

Bu kitapta yazarın yaşam öyküsü kendi kaleminden çıktığı biçimde anlatılmıştır.Kitap çok akıcı olmakla birlikte Türkiye’nin o dönemde içinde bulunduğu durumu yansıtmakta ve insanların nasıl bir çıkmaza girdiğini apaçık belitmektedir.

KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ

M.Şevket Esendal,29 Mart 1883 yılında Çorlu’da doğmuştur.Düzenli bir öğrenim yapamamıştır;kendi kendine çalışarak hem öğrenimini hem de Fransızca,Rusça ve Farsça öğrendi.

1900 yılında gümrük memurluğuna atandı.1906 yılında İttihat v Terakki Derneğine girdi.1907 yılında babası ölünce,ailenin geçim yükünü üstlendi.1908 yılından sonra,İttihat ve Terakkinin müfettişi olarak birçok yer dolaştı.1920’de Azerbaycan Cumhuriyeti kurulunca,bu cumhuriyet nezdinde Hükümet Temsilciliğine atanmış;1924 yılında,Rusların bu cumhuriyeti kaldırması üzerine İstanbul’a dönmüştür.1924-1925 yıllarında Galatasaray ve Kabataş liselerinde tarih öğretmenliği yapmıştır.

Tarih ve Coğrafya öğretmenliği,yazarlık,çizerlik yaparak geçimini sağlamaya çalışan Esendal,1925 yılında Tahran Elçiliğine atanmıştır.1930 yılında yurda dönmüş ve Elazığ Milletvekilliğine seçilmiş;1933 yılında,bu görevde iken Kabil Büyükelçiliğine gönderilmiştir.Esendal,1941 yılında Bilecik Milletvekili olarak yeniden TBMM’de göreve başlamış ve aynı zamanda da Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliğine getirilmiştir. 1945 yılında parti Sekreterliğinden ayrılmış;1946 yılında yeniden Bilecik Milletvekili seçilmiştir.16 Mayıs 1952 tarihinde, Ankara’da ölmüştür.

Alıntı ile Cevapla
  #22  
Alt 29 December 2008, 20:43
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Yaralı Aşklar

Yaralı Aşklar


KİTABIN ADI Yaralı Aşklar
KİTABIN YAZARI Erhan BENER



KİTABIN ÖZETİ :

--SABIRLIK--

Öykü, şehir dışında hatta dağ başında yalnız yaşayan bir ressamın genç kız ile olan ilişkisini anlatır.

Genç kız, daha önce bir dergide fotoğrafını gördüğü ressamın sergisine gitmiş ve bir resmini satın almıştı. Sonrasında ise kendisini yaşlı ressamın evine davet ettirmişti. Bu davetin gerekçesi ise ressama modellik yapmaktadır.

Hiç umulmadık vakitte ve zoraki bir davet üzerine genç kızın çıkagelmesi yaşlı ressamı epey şaşırtmıştı.

Başına buyruk ama aynı zamanda çekici olan genç kız yaşlı ressamı kaygılandırıyordu.

Genç kız tüm çekiciliği ile yaşlı ressamın kalbini fethetmişti. Ama ressam mantıklı bir iş yapmadığını düşünüyordu. Ne de olsa aralarında en az kırk yaş fark vardı. Mantığı ile sevgisi arasında kala kalmıştı. Ama buna son vermeliydi. Her ne kadar genç kız istemese de onu gönderdi. Bu ayrılış sırasında yaşlı ressam yol kenarındaki bitkileri göstererek :

“Bunlara yalnızca Bodrum’da rastlayabilirsin. İsmi “Sabırlık” tır. Kaktüsler iyice yaşlanıp kurumaya yüz tutarken göbeklerinden bu tür bitkiler çıkar. Bunlar kaktüsün ölümünün işaretidir. Ama bunu yeniden güç kazandığının belirtisi sanarak kendisini avutur” der.

Bu sözlerden genç kız hiçbir şey anlamamıştır.

--KAHVE MOLASI--

Öykü, sosyalist görüşlü birinin 12 EYLÜL öncesinde, öğrenci iken başından geçen bir öyküyü anlatır. Öykü, küçük bir olayın ya da rastlantının insanların yaşamında bazen çok büyük değişikliklere neden olabileceğini, ancak bu rastlantının sadece o kişi için önemli olduğunu, genel olarak bakıldığında hiçbir önemli değişikliliğe yol açmadığını anlatmaktadır.

--İLK AŞK--

Öykü, henüz lise çağındaki genç bir erkeğin kendinden yedi sekiz yaş büyük birine olan aşkını anlatıyor. Liseli genç için bu bayan, bir aşkın ötesinde bir masal tanrıçasıdır. Ona karşı beslediği, çoğu kez cinsel bir heyecan değildir. Ancak bu aşk da “yaralı bir aşk” olmaya mahkumdur.

--KAÇIŞ--

Bu öykü, Doğu Anadolu’ da, bir gazetecinin rastlantı sonucu gece vakti gittiği bir köyde başından geçen olayı anlatır.

Gazeteci köye vardığında köyde bir eğlence vardır. Bu, öğretmen olmak üzere iken ninesinin baskısıyla kendinden yaşça büyük olan ve sağır bir adamla evlendirilmek zorunda kalan genç bir kızın nişan gecesidir.

Genç kız, bu yaşlı adamla evlenmek istemez. Zira kasabada bir sevgilisi vardır ve ondan hamiledir. Kız gazetecinin yardımıyla o gece köyden kaçar ve sevgilisine kavuşur.

--YATAKLI VAGONLAR MABUDESİ--

Öykü, ikisi de evli olan bir politikacı ile bir yüksek memur bayanın ilişkisini bayanın ağzıyla anlatır.

Politikacı beyle memur bayan evliliklerinden pek memnun değillerdir. Çocuklarının okul-aile birliği toplantısında tanışmışlar ve birlikteliklerini ilerletmişlerdir. Bu birlikteliklerini, bir gecesini yataklı vagonda geçirecekleri bir İstanbul seyahatiyle sürdürmeyi düşünürler.

Bu tren yolculuğu sırasında başlarından umulmadık bir olay geçer. Politikacı bey bu olay karşısında mantığın gereği olan hareket tarzını seçmiştir. Ancak bayan, mantığın gereği olan bu davranışın sevgiye ters düşüp düşmediğini, sevginin gereğinin ne tür bir davranış olduğunu sorgulamaktadır.

--NAZİFE HANIM’ LA KIZLARI--

Öykü, lise çağlarında bir genç erkeğin ağzından anlatılmıştır.

Bu gencin babasının akrabası olan Nazife Hanım, eşini ve annesini yitirmiş bir bayandır. Nazife Hanım’ın iki kızı vardır. Nazife Hanım ile gencin babası daha önceleri aileleri tarafından evlendirilmek istenmiş ama bu mümkün olmamıştır. Nazife Hanım’ ın kimsesiz kalması karşısında gencin babası onları, kendilerinin oturduğu kasabaya davet etmiş, onlara ev tutmuş ve yardımcı olacağını söylemiştir.

Öyküde asıl anlatılan, bu genç ile Nazife Hanım’ ın kızları arasında geçen küçük kaçamaklardır. Genç bunlardan hem tedirgin olmakta hem de hoşlanmaktadır. Ancak bu kaçamakların birinde Nazife Hanım’ a yakalanırlar. Neticede bu kaçamaklar Nazife Hanım’ların kasabayı terk etmesiyle sona erer.

--ESKİ KARELER--

Eski bir sinema oyuncusu olan öykü kahramanı bir belediye otobüsü seyahati sırasında genç bir kızın ona tatlı bir gülümsemeyle baktığını farkeder. Yaşlı aktör, bu tatlı gülümsemeyi kızın kendisini televizyonda gösterilen eski filmlerinden tanımasına bağlar. Hatta tıpkı eski günlerdeki gibi kendisinin hala çekici olduğunu, kızın kendisine aşık olduğunu zanneder. Halbuki kızın bu tatlı bakışı ve gülümsemesi; “Buyurun amca, ayakta kalmayın. Ben nasıl olsa bir durak sonra ineceğim.” sözleriyle yaşlı aktör için bambaşka bir hal alır ve bir hayal kırıklığına yol açar.

--PAVYONDA--

Öykü 19 yaşında genç bir erkek olan kahramanın ilk cinsel deneyimini ve yaşadığı ortamda geçenleri anlatıyor.

Genç henüz liseden mezun olmuştur ve köyde yetişmiştir. Gerçi liseyi şehirde okumuştur ama burası da pek büyük bir yer değildir. Bu genç, askerliğini yapmak için geldiği Ankara’ da dayısı tarafından bir pavyona götürülmüş ve burada bir pavyon kadını ile dans etmiş, sohbet etmiştir.

Sohbet sırasında kadın, gence aşık olduğunu, onu sevdiğini ve artık burayı bırakarak onunla birlikte olacağını söyler. Genç buna inanmış ama bu masalın gerçek olmadığını büyük bir üzüntü ile öğrenmiştir. Genç bütün parasını o gece harcamıştır.Yaşadığı bu olay onun hayatında önemli bir tecrübe olacaktır.

--SONUNCU--

Bu öyküde, aralarında evlilik bağı olmamasına rağmen birlikte yaşayan ve büyük oranda cinselliğe dayanan bir birliktelik içinde olan bir çift anlatılıyor.

Bu çift on yıldır birliktedirler ve bu beraberlikleri artık eskisi gibi heyecan vermemektedir. Nitekim adam kadını aldatmış, bir başkasıyla birlikte olmuştur. Kadın bunu her nasılsa öğrenmiş ve birlikteliğe son vermiştir. Adam ise bunu kabullenememiş ve bir vesile ile kadınla tekrar buluşmuş ve ondan son bir şans istemiştir. İlişkiyi kurtarmak için girişilen bu sonuncu deneme önce başarılı olmuş ve kadın adamı affetmiştir. Ama birlikte yenilen yemekten sonra eve giden çiftin beraberlikleri bu buluşma ile sona erer ve bir daha görüşmezler.

--EVLİLİK AJANSI--

Rahmi Bey, orta yaşlarda ve hiç evlenmemiş olan biridir. İşi icabı Ankara ile İstanbul arasında çok sık seyahat eder ve bu seyahatlerinde genelde treni tercih eder. Yine böyle bir yolculuk sırasında, arka koltukta oturan iki bayanın konuşmalarına kulak misafiri olur.

Bayanların konuşmalarından anlaşıldığı üzere bu iki bayan hiç evlenmemişlerdir ve birbirleriyle okul arkadaşıdırlar. Bu iki iş kadını kendilerine birer hayat arkadaşı ararlarken başka bir arkadaşlarının tavsiyesi ile Swiss Otel’ in barına giderler. Gerçekten de orada Sermet isimli bir beyle tanışırlar. Bu bey bankacıdır. Bayanlar bu beyden oldukça etkilenmişlerdir. Onun boğazda yemek yeme teklifine olumlu yanıt verirler. Bu yemek sırasında Sermet Bey’ in ince tasarlanmış oyununa gelmişlerdir. Gerçekte Sermet Bey bu bayanlarla eğlenmiş ve yemek hesabını onlara ödetmiştir.

Genç bayanlar yaşadıkları bu olayı tren yolculuğu sırasında birbirlerine anlatarak eğlenmektedirler. Rahmi Bey’ de bu konuşmadan kendisine hesap çıkarmaktadır.

--ESKİ DEFTER--

Başarılı bir cerrah olan öykü kahramanının Ester ve Albert isimli iki doktor arkadaşı vardır ve bu iki arkadaşı Yahudi’dir. Ester ve Albert öykünün anlatıldığı zamanlarda nişanlıdırlar. Ama Ester ile öykü kahramanı birlikte olmaktadırlar. Yine bu birlikteliklerinden birinde Albert’ e yakalanırlar. Bu olaydan sonra Ester ve Albert ayrılır. Cerrah ise ikisiyle bir daha görüşmez. Ta ki 20 yıl sonra İstanbul’ a gelene kadar. Bu kez onları bulmaya karar verir. Araştırmasında Albert’ in İsrail’ e göç ettiğini öğrenir. Ester ise İstanbul’ dadır. Onunla telefonda görüşür ve akşam yemeği için onun evine gider. İkisi birbirlerini hala sevmektedirler. Ancak Ester, onunla beraber olamayacağını, çünkü kendisine çok büyük yardımları olan evli biriyle beraber olduğunu söyler.

Cerrah buna üzülür ama saygı duyar ve ayrılırlar.

Not : Kitap özetlerindeki fikirler yazarların özel fikirlerini yansıtmaktadır.
Alıntı ile Cevapla
  #23  
Alt 29 December 2008, 20:43
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Yeniden İnsan İnsana

Yeniden İnsan İnsana


KİTABIN ADI Yeniden İnsan İnsana
KİTABIN YAZARI Doğan CÜCELOĞLU

KİTABIN ÖZETİ :

Kitap iki kısımdan oluşur.İlk kısımda dokuz,ikinci kısımda üç altbaşlık vardır.İkinci kısımda değişen Türk toplumu içinde iletişim çarpıcı örneklerle anlatılmıştır.İlk kısmı ise şöyle özetleyebiliriz.

1. BİR ŞİİR VE DÜŞÜNDÜKLERİ

“Yola çıkınca her sabah ,

Bulutlara selam ver.

Taşlara,kuşlara,

Atlara,otlara,

İnsanlara selam ver.

Ne görürsen selam ver.

Sonra çıkarıp cebinden aynanı

Bir selam da kendine ver.

Hatırın kalmasın el gün yanında

Bu dünyada sen de varsın!

Üleştir dostluğunu varlığa,

Bir kısmı seni de sarsın.”

İki özelliğiyle bu şiir çok sevildi:

- İnsanın kendine değer vermesi ve sevecenlikle hoşgörüyle kendini kabullenmesi

- Yalıtılmış,kopuk,kaybolmuş insanı değil; kendiyle toplumuyla,doğayla ve evrenle ilişki kurmuş bir insanı dile getirmesi.”İlişki içinde olan insan yalnız değildir; gönlü coşkun,yaşamı anlamlı,umutlu bir kişidir.”

2. İLETİŞİM DÜZEYLERİ

Aynı sosyal ortamda birbirlerini algılayan kişilerin iletişim kuramamaları olanaksızdır. Kişilerin birbirlerine bakmamaları ya da hiç konuşmamaları bile bir mesaj taşır.Kişiler mesajlarının bilincinde olmalıdır.

3. KELİMELERİN ÖTESİNDE: SÖZSÜZ İLETİŞİM

İyi bir dinleyici, iletişim kurduğu kişinin yalnız söylediklerini değil,yüzü,eli,kolu ve bedeniyle yaptıklarını da “duyar”.Kişiler arası mesafe bile anlam taşır;

a)Mahrem mesafe:Cilt teması –30/35 cm

b)Kişisel,samimi mesafe :40-80 cm

c)Sosyal mesafe:80 cm-2m

d)Genel topluma açık mesafe:2m-….S

Beden yalan söylemezözbebeğinin büyüklüğü,bakan kişinin baktığı şeye ilgi duyup duymadığını belirtir.

4. İLETİŞİM VE ALGILAMA

Yorumlanan mesajla,gönderilen mesaj çoğu kez birbirinden farklıdır, çünkü, araya birçok fiziksel,fizyolojik ve psikolojik etken girer. Bu fark bazen öyle büyük sorunlar yaratır ki!

5. İLETİŞİM BENİMLE BAŞLAR: KENDİNİ TANIMA

Kişilerin kendilerinden hoşnut olma derecesiyle hayatta başarılı olma dereceleri arasında doğru ilişki vardır.

6. ARAMIZDA BÜYÜK ENGEL:SAVUNUCU İLETİŞİM

Savunucu durumda olan kişi ,zihin gücünü söz konusu edilen konudan çok,kendisini savunmaya harcar. Konudan söz etmek yerine,karşısındakine nasıl göründüğünü düşünür. Karşısındakini nasıl alt edeceğine,tartışmayı nasıl kazanacağına,nasıl baskın çıkacağına, karşısındaki sözlü saldırıda bulunursa nasıl karşı koyacağına zihnini yorar.

7. İŞİTMEK VE DİNLEMEK

Dinlerken yargılamayacak, belirli bir yöne götürecek türden soru sormayacak ya da cesaret vermeye çalışmayacaksınız.......”AKTİF DİNLEME”

8. SÜRTÜŞME VE ÇATIŞMALAR

Kişiler arasında sürtüşme ve çatışmaların çıkması doğaldır. Doğal olmayan,bu çatışmaların ilişkiyi bozması ve yıpratmasıdır.

9. İLETİŞİM VE TOPLUM

Kitle iletişimi modern toplumun vazgeçilmez bir parçasıdır. Her toplumda hayati işlevleri olan kitle iletişimi,Türkiye gibi kalkınan toplumlarda daha da önem kazanır.

Not : Kitap özetlerindeki fikirler yazarların özel fikirlerini yansıtmaktadır.
Alıntı ile Cevapla
  #24  
Alt 29 December 2008, 20:44
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Yaşam Boyu Kahkaha

Yaşam Boyu Kahkaha


KİTABIN ADI Yaşam Boyu Kahkaha
KİTABIN YAZARI Patch ADAMS / Çeviren : Nil GÜN

KİTABIN ÖZETİ :

1 nci Bölüm

TIP ALANINA HAZ VE VİZYON KAZANDIRMAK

Dünyada birçok ülkede tıp, sağlık hizmeti olmaktan çıkarak bir iş sektörü haline dönüşmüştür. Bu sektör artık kendisini tükenmiş hissetmekte çalışanları ise doktor – hasta ilişkisinde sevgi potansiyeline izin vermemektedir. Bunun nedeni ise tıp dünyasında çalışan insanların daha eğitim aşamasındayken doktor – hasta ilişkisinde profesyonel mesafenin öneminin vurgulanması, tıbbın bir bilim olduğu ve duygulara yer verilmemesi gerektiğidir. Doktorlar hastalarına yüzeysel bilgiler edinerek teşhisler koymakta, onların yaşantılarını yani aile, iş ve sosyal çevredeki kişiliklerini incelememektedirler.

Tıbbın bir iş sektörü haline dönüşmesi birçok problemi de beraberinde getirmektedir. En pahalı sektörlerden olan tıp bu yönüyle doktor ve iyileştiricilerin kendilerine olan güvenini azaltmakta buna bağlı olarak doktor hatası sigortası adı altında bir sigorta gündeme getirmektedir. Bu sigortanın amacı, meydana gelebilecek doktor hataları ve yanlış tedaviler karşısında yüksek tazminatlara karşı bir garantidir. Bu sigorta meslek hazzını yok eden ve maliyetlerin artmasına neden olan bir uygulamadır. Doktorlar hataları en aza indirgemek için mümkün olduğunca testlere, tahlillere ve filmlere başvurmaktadırlar. Bu da rekabet ortamı yaratılmasına neden olmaktadır.

İşte bu sorunlarla boğuşan Tıp Bilimi’nin yardımına Gesundheıt Enstitüsü yetişmiştir. Gesundheıt Enstitüsü Kurucuları, kar merkezli bir sistem yerine hizmet merkezli bir sistem kurulmasını kendilerine amaç edinmişlerdir. Bu sistemde hedef, hasta bakımı değil sağlık bakımı ve koruyucu tıptır. Bu enstitü gönüllüleri öncelikle terapinin iyileşme üzerindeki etkilerine inanmaktadır ve “ Biz hastalarımızın sevecen, empatik, duyarlı arkadaşları ve iyileştiricileriyiz, kerametimiz araçlarımızda değil yaklaşımımızdadır.” tezini savunmaktadırlar.

Tıp, bilimin efendisi olmaya başladıkça sevgi, inanç, kahkaha gibi unsurlar hep geri planda kalmıştır. Oysa, hipokrattan beri espri ve kahkahanın, sağlığın temel kaynağı olduğu kabul edilmiştir.

İnsanlar kahkahaya, temel amino asit gibi ihtiyaç duyarlar. Araştırmalar, kahkahanın bedenin doğal kimyası ile kalp ve solunum sistemi üzerinde ki pozitif etkilerini kanıtlamıştır. Ayrıca kahkahanın kas gevşetici özelliği bulunmakta ve içten bir kahkahanın kasların gevşemesinde kırkbeş dakika etkili olduğu bilinmektedir.

2nci Bölüm

SAĞLIK VE İYİLEŞTİRME REÇETESİ

Gesundheıt Enstitüsüne göre sağlık; kucaklaşabilmek, gülebilmek, aile ve dost ortamından haz duyabilmek, işimizden doyum alabilmek, doğanın ve sanatın doruk hazzını hissedebilmektir. İyileştirmek ise; ilaç reçetesi yazmak ve tıbbi terapiler uygulamakla sınırlı olmayıp, neşe ve uyum içinde birlikte çalışmayı ve paylaşmayı da kapsamalıdır.

Gesundheit tıbbi bakımı sanatla, çiftçilikle, tiyatroyla, eğitimle, doğayla, eğlenceyle, dostlukla ve neşeyle birleştiren bir sağlık merkezidir. Burada tedavi olan hastalar aileleriyle birlikte katılabilirler ancak bu çiftlikteki sebze-meyve toplama, toplu doğa yürüyüşleri, balık tutma, partiler düzenleme, yemek pişirme, bulaşık yıkama, diğer hastalara yardımcı olma, tiyatro gösterileri gibi faaliyetlere katılmaları gerekmektedir.

Bunun amacı hastanın sosyal çevrede ki yaşamını incelemek, rahatsızlığının yanı sıra ruh sağlığını da göz önünde tutmayı sağlamaktır. Zaman içinde böyle hastalarla ve bu düşünce tarzına sahip bir enstitüde çalışmak, hastalar kadar doktorlar ve iyileştiriciler içinde aranılan bir ortam olmuştur. Burada görev yapanlarda yaptıkları işten haz aldıklarından dolayı görevlerine bağlılıkları artmaktadır.

Sağlık sistemini iyileştirmek için ihtiyaç duyulan şey Gesundheit Enstitüsünde olduğu gibi hem hastaları hem de doktorları heyecanlandıracak çözümler bulmak ve tıbbı bir iş sektörü olmaktan çıkararak insanlığın hizmetine sunmaktır.

Not : Kitap özetlerindeki fikirler yazarların özel fikirlerini yansıtmaktadır.


Alıntı ile Cevapla
  #25  
Alt 29 December 2008, 20:44
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Yaratıcı Aklın Sentezi

Yaratıcı Aklın Sentezi


KİTABIN ADI Yaratıcı Aklın Sentezi
KİTABIN YAZARI Server TANİLLİ

KİTABIN ÖZETİ :

“Yalan”, insanlığın varoluşuyla başlayan bir gerçektir. Mazisi kutsal kitaplarda anlatılan Adem ile Havva’ nın cennetten kovulmasına kadar eskiye dayanmaktadır. O günden beri insanlar durmadan yalan söylemektedir.

Yalan söylemek, artık hayatımızda yediğimiz yemek, içtiğimiz su, cinsel ihtiyaçlarımız kadar doğal ve hatta bu ihtiyaçlarımızla iç içe geçmiş durumdadır. Peki insanlar neden yalan söylüyorlar? Yazar, kitabında bunları bir çok açıdan ele almış durumdadır. Yalan söylenen konular, yalan söylenirken içinde bulunulan psikolojik ve patalojik durumlar... Bazen tedavisi mümkün olmayan bir hastalık olarak çıkıyor karşımıza, bazen de dar ağacında yağlı ipin ucundan kurtarabiliyor insanı.

Yalancılık günümüzde bir meslek ve hatta daha da ileri, bir sanat olmuş. Teknolojik ilerlemelerin bu kadar hızlı ve yoğun yaşanması da engelleyemiyor yalanı ve yalan söylemeyi. Hatta yalan ve yalancılık çağa ayak uydurup hızla büyüyüp ve gün be gün gelişim gösteriyor. Tıpkı bir bukalemun gibi ortama, çağa, mesleğe, sanata, kısacası her şeye uyum sağlıyor.

Yalan söylemek, ille ağzımızdan çıkan kelimeler değildir. Hile yapmak, dolandırmak, kalpazanlık yapmak ve daha bir çok şeyi yapmak yalanın diğer branşları olmaktadır. Politikacılar, sanatçılar, bilim adamları kısacası tüm meslek dallarında rastlayabiliriz yalan ve yalancılara. Örneğin; kuduz aşısını Pasteur’ un bulmadığını, Toussaint adında rakibi olan bir başka veterinerin deneyleri sonucunda elde ettiği aşıyı, kendi bulmuş gibi gösterdiğini ve bunun sonucu olarak ta Toussaint’ in birkaç ay sonra, sinir krizi geçirerek öldüğünü biliyor muydunuz?. Kitapta bu ve buna benzer örneklerin her meslek dalında çoğaltılabileceği vurgulanmıştır.

Yalan, dünyanın yapılabilecek en kolay mesleği, icra edilebilecek en kolay sanatı, keşfedilebilecek en zor şeyleri kolayca keşfedebilmenin en kolay yoludur. Karşımızdaki insanın, yalan söylediğini anlasak bile, bir çoğumuz bunun doğruluğunu araştırma ihtiyacını duymuyoruz. Karşımızdakilerin duymak istediklerini onlara söylemek, onların mutluluğunu görüp karşılığında ödüllendirilmek, hepsi küçücük bir yalanın büyük eserleridir. Eğer doğruyu söylemiş olsanız başınıza gelebilecekleri asla tahmin edemezsiniz. Ama söylediğiniz yalan kariyerinizi arttırabilir, ödül almanızı sağlayabilir, maaşınızın artmasına neden olabilir.

Artık günümüzde, inkar etmenin bu kadar rahat olması, suça teşviki körüklemekte, insanların duymaktan hoşlanacakları şeylerin söylenmesi, yalanın cazibesini ve boyutunu, bir gökdelenin daima yükselen katları durumuna sokmaktadır. Git gide manevi değerlerin yozlaşması, kapitale dayalı sistemin içerisinde, insanların daha fazla para kazanma hırsı ile zamanın çoğunu çalışmaya ayırması ve kısa yoldan başarı ve zengin olma arzusu, yalan ve yalancılığın günümüzün en cazip mesleği durumuna gelmesine sebep olmaktadır.

Sabah yatağımızdan kalktığımız andan, gece yatağa girip uykuya dalmamıza kadar geçen sürede, sayısız yalan ve yalancıyla karşılaşmaktayız. Kahvaltıda yediğimiz ekmeğin gramajının eksik olmasından tutunda, televizyonda haberleri izlerken, konuşan politikacının, ekonominin mükemmel durumundan, demokrasinin tıkır tıkır işlemesinden bahsetmesine kadar hep yalan vardır.

İşine geç kalan memurun söylediği bahaneden, dersine çalışmayan öğrencinin uydurduğu klasik “akşam elektrikler kesikti, çalışamadım” bahanesinin altında yine aynı yalan vardır.

Yazarında kitabında belirttiği gibi, yalanı anlatmaya ne kitaplar yeter ne de kelimeler... Yalanın incelenmesi için, tamamen bir bilim dalının kurulması zorunluluğu artık gelmişte geçmektedir. Git gide artan yalan ve yalancılık için bir çözüm üretmek gerekmektedir.

Günümüzde yalan üzerine söylenen atasözlerinin de bir önemi kalmamış durumdadır. Örneğin “yalancının mumu yatsıya kadar yanar!” sözü artık geçerliliğini yitirmiş durumdadır. Ne yazıktır ki, hala yalandan kimse ölmemektedir.

Yalancılık günümüzün mesleğidir. Eskiden dürüstlüğün her şeyin üstünde olduğu söylenirdi, şimdilerde de yine söylenen bu. Ancak, eskisi kadar artık üstünde durulmamaktadır. Ne yazık ki mesleklerin icrasında ve üretilen politikaların temelinde yatan asıl gerçek yalandır. Reklamların tabanını oluşturan da aynı yalandır. İnsanları etkilemenin temelinde de aynı yalan karşınıza çıkar. Artık karizmatik liderlerin yerini günümüzde, insanları en iyi etkileyen ve bunu yaparken de onların duymaktan hoşlanacakları şeyleri, onlara en güzel şekilde ifade edebilenler almıştır. Yani gerçek yalancılar....

Not : Kitap özetlerindeki fikirler yazarların özel fikirlerini yansıtmaktadır.
Alıntı ile Cevapla
  #26  
Alt 29 December 2008, 20:45
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Bir Dakikalık Baba

Bir Dakikalık Baba


KİTABIN ADI Bir Dakikalık Baba
KİTABIN YAZARI Dr.Spercer Johnson
TÜRKÇE ÇEVİRİ Meltem ERKMEN

KİTABIN ÖZETİ :

İşinde başarılı bir işadamı ve karısı ailesinden gördükleri sevgi ve disiplin içinde çocuklarını yetiştirmeye çalışır. Baba çocuklarıyla fazla ilgilenemez, genelde anne onlarla ilgilenir ve yetiştirmeye çalışır. Bir gün anne vefat eder, baba 5 çocuğu ile yapayalnız kalır. Problemler bu safhadan sonra başlar. Baba ne yapacağını şaşırır. Çocuklarına nasıl davranacağının ve neyin doğru neyin yanlış olduğunu, onları nasıl yönlendireceğini bilemez. Çocukları kendi disiplin yöntemleri ile yönlendirmeye çalışır. Fakat; işler yine de yolunda gitmez. Çocukları ile yeterince ilgilenemediğinin farkına varır. Ama; iş işten çoktan geçmiştir. Gün geçtikçe çocukları ile uyumsuzluk ve huzursuzluk başlamıştır. Onları sürekli kendi yöntemleri ile cezalandırmaktadır.

Baba en sonunda bir doktora gitmeye karar verir. Doktora, çocuklarını yetiştirmede çektiği güçlükleri, uyum zorluğunu, onları disipline edememe konusunu ve karısı ölene kadar onlara yeterince ilgi göstermediğini, bu aşamada neler yapabileceğini anlatır. Doktor dinledikten sonra sorununu anlar. Doktor kendi geliştirdiği bir yöntemi teklif eder. Aynı zamanda bu yöntem kendi çocuklarına da uyguladığı bir yöntemdir.

Baba bu yöntemi uygulayıp uygulayamayacağı konusunda tereddüt eder. Ancak çocuklarını disiplin edebilme ve onları daha iyi birer birey olarak yetiştirme konusunda sorumlu olduğunu, her ne pahasına olursa olsun uygulamaya karar verir. Şu ana başlıklar altında uygulamaya başlar.

1. BİR DAKİKALIK AZARLAMA :

Çocuklarından herhangi biri hata yaptığında onu azarlar. Yaptığı işin hatalı olduğunu, kendisini üzdüğünü söyler. Aradan kısa bir zaman geçtiğinde onu yanına çağırır. Onu çok sevdiğini söyler ve çocuklarına bütün samimiyetini gösterir. Zamanla çocuklar yanlış yaptıklarını anlarlar ve bu hatalarından vazgeçer.

2. BİR DAKİKALIK ÖVGÜ :

Baba birinci aşamada güçlükler çekmiştir. Ama istediği disiplin ortamını da oluşturmuştur. İkinci aşamada, çocuklarını yaptıkları her olumlu hareketi takip ederek onları över ve onlara güven aşılar. Zamanla başarılı olur. Bu çocuklar arasında takdirle karşılanır. Sevgi ve saygıları artar.

3. BİR DAKİKALIK AMAÇ :

Baba çocuklarına kişilik kazandırmak amacının doğru olup olmadığı konusunda telkinde bulunur. Aile içinde toplantı yapılır, bu toplantıda amaçlar belirlenir. Neyin doğru, neyin yanlış ve neyin gerekli, neyin gereksiz olduğu aile ortamında tesbit edilir.

”Bir dakikalık baba” 5 çocuğu ile yukarıda ana başlıklarla belirtilen uğraşılardan sonra mutlu bir aile ortamı kurmuştur. Herşey mükemmel gitmektedir. Çocukların ne istediğini ve çocuklarının kendisinden ne beklediğini çok iyi tesbit eder. Kurallar tam oturmuştur. İletişim sağlanmıştır. Bütün bireyler ne yapacaklarını ve nasıl yapacaklarını çok iyi bilmektedir.

Birgün ”bir dakikalık baba’nın” uygulamasını duyan genç bir adam çocuklarıyla aynı sorunu yaşaması sebebiyle ondan bilgi almak ister ve randevu alır. Bir dakikalık baba, buna çok sevinir ve anlatmaya örneklerle başlar. Başlangıçta genç adama pek uyumlu gelmemiştir, ancak o da uygulamasında başarılı olur, gün geçtikçe bu yöntem yaygınlaşır ve başkalarıyla paylaşılır.

Not : Kitap özetlerindeki fikirler yazarların özel fikirlerini yansıtmaktadır.
Alıntı ile Cevapla
  #27  
Alt 29 December 2008, 20:45
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Bir Çiçek Bin Sevgi

Bir Çiçek Bin Sevgi[


KİTABIN ADI Bir Çiçek Bin Sevgi
KİTABIN YAZARI Barbara CARTLAND / Füsun DORUKER


KİTABIN ÖZETİ :

Öykünün kahramanları güzelliği ile prens Albert’in kalbini çalıp onunla evlenen, son derece ihtiraslı, genç ve yakışıklı erkeklere zaafı olan Aline Longston ve onun avlarından biri olan, bütün kadınların hayran olduğu Dük Tynemount‘tur.

Kontes Aline Longston, Buckıngham Sarayı’nda yapılan bir baloda Dük Tynemount ile karşılaşır. Dük ilk bakışta kontese karşılık vermemeye çalışırsada Contusion güzelliği karşısında isteklerine boyun eğerek, Kontesle tutkulu bir aşk yaşamaya başlar.

Kontes’in kocası Prens Albert, durumdan şüphelenmiş gibi olduğunda, Kontes onu öyle iyi idare eder ki, Prens böylesine mükemmel bir kadınla beraber olduğu için içi huzur dolar ve kendini çok şanslı görür.

Ancak Contusion’un bu sefer ki aşkı hiçbirine benzemez, Dük Tynemount’an ayrılamaz ve onunla sürekli görüşmek ister. Bu arada Kraliçe Dük Tynemount’u çirkin yeğeni Prenses Sophie ile evlendirme planı kurmaktadır. Kraliçe’nin bir emrini yerine getirmemek büyük bir saygısızlıktır ve böyle bir emrin Dük Tynemount’a yöneltilmesi karşısında Dük’ün yapacak bir şeyi kalmayacaktır.

Bunu öğrenen Kontes, Dük’ten mahrum kalmamak için onu Kocası Prens Albert’in yeğeni,ailesini kaybetmiş olan kocasının baktığı Honora ile evlendirmeye karar verir ve fikrini Dük’e kabul ettirir.

Honora çok güzel ve çok zeki bir genç kızdır. Kontes onu uzun yıllar görmemiştir. Honora’yı görünce kıskanır ve Dük’le evlenmesi gerektiğini aksi halde rahibe okuluna gönderileceğini söyler. Honora çaresiz kabul eder.

Böylece Dük‘le, Honara birbirlerini sevmeden evlenirler. Ancak contusion hesapları tutmaz. Çünkü Dük, Honora‘yı tanıdıkça aralarında bir aşk başlar.

Dük’ün hayatında ilk defa böyle masum, güzel yaşam dolu, iyilik meleği gibi bir kızla beraber olmuştur. Honora’dan sonra yaşamı renklenmiştir ve daha önce hiç yaşamamış olduğu duyguları yaşamıştır.

Kontes bu sefer ağır bir yenilgi almıştır. Dük aradığı gerçek aşkı bulmuştur.

Not : Kitap özetlerindeki fikirler yazarların özel fikirlerini yansıtmaktadır.
Alıntı ile Cevapla
  #28  
Alt 29 December 2008, 20:46
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Beşinci Disiplin

Beşinci Disiplin


KİTABIN ADI Beşinci Disiplin
KİTABIN YAZARI Peter M.SENGE


KİTABIN ÖZETİ :

1. Bu kitapta sunulan düşünceler, dünyanın birbirinden ayrı, birbiriyle ilişkisi bulunmayan güçlerden yaratıldığı yolundaki yanılmayı yıkmak içindir. Bu yanılmayı bırakabilirsek "Öğrenen Organizasyonlar" kurabiliriz. Bu organizasyonlarda kişiler gerçekten istedikleri sonuçları yaratmak için kapasitelerini sürekli genişletirler, buralarda yeni ve çoşkun düşünme tarzları beslenir, kollektif özlemlere gem vurulmaz ve insanlar nasıl birlikte öğrenileceğini sürekli olarak öğrenirler. 1990'da Fortune dergisinde yayımlanan makalede "Liderlik hakkındaki eski, yorgun düşüncelerinizi unutun. 1990'ların en başarılı şirketi öğrenen organizasyon olarak adlandırılan bir şey olacaktır. Artık birinin tepeden düşünüp bulması ve organizasyonda geri kalan herkesin büyük stratejist'in emirlerini izliyor olması mümkün değildir" demektedir.

a. Sistem Düşüncesi

b. Kişisel Hakimiyet

c. Zihni Modeller

ç. Paylaşılan görme gücünün oluşturulması (Vizyon)

d. Takım halinde öğrenme

2. BEŞİNCİ DİSİPLİN NEDİR?

Beş disiplinin bir arada gelişmesi hayati önem taşır. Bu zor bir iştir. İşte bu nedenle "SİSTEM DÜŞÜNCESİ" beşinci disiplindir.

Sistem düşüncesi öbür disiplinlerin her birini güçlendirerek bize bütünün parçalarının toplamından daha fazlası olduğunu sürekli olarak hatırlatır.

Paylaşılan vizyon; uzun döneme bağlanmayı teşvik eder.

Zihni modeller; dünyaya bakış yollarımızdaki yetersizlikleri ortaya çıkarabilmemiz için gerekli açıklığı sağlar.

Takım halinde öğrenme; insan gruplarının bireysel perspektiflerin ötesinde yatan büyük resmi görebilme becerilerini geliştirir.

Kişisel hakimiyet; eylemlerimizin dünyamızı nasıl etkilediğini, sürekli olarak öğrenmeye yönelik kişisel motivasyonumuzu teşvik eder.

Sistem düşüncesi; organizasyonunun merkezinde bir zihniyet değişikliği yatar. Kendimizi dünyadan ayrı olarak görmekten, dünyayla bağlantılı olarak görmeye, problemlerimizi dışardan bir başkasının veya başka bir şeyin yol açtığı problemler olarak görmekten; kendi eylemlerimizin, yaşadığımız problemleri nasıl yarattığını görmeye yönelen bir zihniyet değişikliğidir.

3. Yazar, büyük davaların çözümlerinin kamu alanında yapılamayacağını belirterek, iş dünyasında yeni organizasyon tiplerini inşa edebileceğini belirtmektedir. Merkezci olmayan, hiyararşiye dayanmayan bu organizasyonlar, başarıya olduğu kadar çalışanlarının refahına ve yetişmesine adamaktadır. Bu organizasyonlarda kamu sektöründe görülmeyen bir yenileştirme bağlılığı ve kapasitesini paylaştığı görülmektedir.

Yeni organizasyonların en önemli boyutlarından biri öğrenme yetersizlikleridir. Yedi adet öğrenme yetersizliği bulunmaktadır.

a. "Pozisyonum neyse ben oyum", herkes kendi pozisyonu üzerinde yoğunlaşmakta, çevreyi görmemekte.

b. "Düşman Dışarıda" her zaman suçu üstüne atacak bir dış ajan bulmak.

c. "Sorumluluk üstlenme kuruntusu (İllusion)" problemleri bunalıma dönüşmeden çözmek gerekir.

ç. "Olaylara Takılıp Kalma" olaylar üzerinde yoğunlaşarak olayı meydana gelmeden önce tahmin etmek.

d. "Haşlanmış Kurbağa Misali" yavaş tedrici değişmelere tepki olamaz.

e. "Tecrübeyle öğrenme hayali" araştırma geliştirme ile öğrenmek gerekir.

f. "Yönetici Takım Miti" kollektif öğrenmeyle aşılır.

4. BEŞİNCİ DİSİPLİNİN YASALARI :

a. Bugünün problemleri dünün "çözüm"lerinden kaynaklanır.

b. Ne kadar sıkı yüklenirseniz, sistemi o sıklıkla geriye iter.

c. Davranış, kötü sonuçlardan önce iyi sonuçları doğurur.

ç. Bir sorundan kolay çıkış, normal olarak o sorunu tekrar geri getirir.

d. Tedavi, hastalıktan kötü olabilir.

e. Daha hızlı, daha yavaştır.

f. Neden ve sonuç, zaman ve mekanda birbiriyle yakından bağlantılı değildir.

g. Küçük değişiklikler büyük sonuçlar üretebilir.

h. Hem pastamız olur, hem de onu yiyebilirsiniz, ama aynı anda değil.

ı. Bir fili ikiye bölmekle iki küçük fil elde edilmez.

i. Kabahat yükleme diye bir şey yoktur.

5. SİSTEM DÜŞÜNCESİ :

Beş öğrenme; disiplinin kavramsal temel taşıdır. Sistem düşüncesinde doğrusal düşünmenin yerine, dairesel düşünme ve bir küme yaratma yer almıştır. Bunun yanında geri besleme de çok önemlidir.

- Doğrusal sebep-sonuç zincirlerinden çok karşılıklı ilişkileri kavramak

- Anlık resimlerden çok değişim süreçlerini kavramak

İki türlü geri besleme vardır : Pekiştirici geri besleme büyümenin motorudur. Dengeleyici geri besleme ise amaca yönelik faaliyette bulunur.

6. SIKINTIYI BAŞKA TARAFA TAŞIMA :

Temelde yatan problemleri insanların hedef alması zordur. Çünkü ya karanlıktır, ya da yüzleşilmesi maliyetlidir. Bu nedenle kişiler problemlerinin sıkıntısını başka çözümlere kaydırırlar. Bunlar iyi niyetle aktarılan ve çok verimli gözüken daha kolay çözümler olur. Bu çözümler başlangıçta iyileşmeler yaratır. Ancak, temel sorun hiç değişmeden kalır. Bu problem gittikçe kötüleşir. Bu arada sistem temeldeki sorunu çözmek için sahip bulunduğu yetenekleri de kaybeder.

7. ÖĞRENEN ORGANİZASYONUN RUHU :

Organizasyonlar sadece öğrenen bireyler aracılığı ile öğrenilir. Bireysel öğrenme, organizasyonun öğrenmesini garanti etmez. Ancak bireysel öğrenme olmadan da örgütsel öğrenme meydana gelmez. Araştırma-geliştirme, şirket yönetimi veya işin bir başka yönü olsun, etkin güç insandır. İnsanlar büyüme ve teknolojik gelişme amaçları için yeterince motive edilmemişlerse, o zaman büyüme de, üretkenlik artışı da teknolojik gelişme de olmayacaktır.

8. Yöneticilerin temel ödevi, insanlara iyi bir yaşam sürmeleri için buna imkan veren koşulları yaratmaktadır:

Hayatın yüksek erdemleri ile ekonomik başarı arasında biri olursa öbürü olmaz türünden bir temel ilişki yoktur. Gerçekle, hayatın yüksek erdemlerini ne kadar çok uygularsak, o ölçüde ekonomik başarıya ulaşabiliriz.

9. KİŞİSEL USTALIK DİSİPLİNİ :

Kişisel ustalık duygusunu geliştirmeye başlamanın yolu disiplin, pratikler ve prensiplerle mümkündür. Bir kişinin sürekli pratik usta bir sanatçı olması gibi, aşağıda belirtilen prensipler de kişisel ustalığı sürekli olarak geliştirmenin temelini oluşturur.

a. Kişisel vizyon :

(1) Çoğu yetişkinde gerçek vizyon duygusu pek yoktur.Amaçlar ve hedefler vizyon değildir.

(2) Azalan vizyonun daha ince, daha karmaşık biçimi "dikkati sonuç üzerinde değil, araçlar üzerinde toplamaktır"

(3) İkincil hedefler üzerinde değilde en sonunda ulaşılacak asli istekler üzerinde yoğunlaşmak kişisel ustalığın bir köşe taşıdır.

(4) Gerçek vizyon, amaç fikrinden soyutlanarak kavranamaz

(5) Vizyon çoğu kez rekabetle karıştırılır.

(6) Vizyon göreceli, subjektif değil, aslidir.

(7) Vizyon;maddi, kişisel, hizmet cepheleri olan çok cepheli bir olgudur.

b. Yaratıcı gerilimi koruma :

c. Gerçeğe bağlılık.

ç. Akılla sezginin birbirine kaynaştırılması.

d. Şefkat.

e. Bütüne bağlılık.

f. Dünya ile bağlantılı oluşumu görmek.

SONUÇ :

A. KİTABIN ANA FİKRİ :

Organizasyonların yenileştirilmesi.

B. KİTABIN HAKKINDA GENEL DEĞERLENDİRME VE TEKLİFLER :

Kitap Harp Okullarında yerleştirilen sistem mühendisliği ile paralellik arz etmektedir. Yeni organizasyon sistemlerine ayak uydurabilmek maksadıyla TSK.de sistem mühendisliği okuyan Sb.lar haricindeki bütün lider ve komutanların bu ve benzeri konularda yetiştirilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.

Not : Kitap özetlerindeki fikirler yazarların özel fikirlerini yansıtmaktadır.
Alıntı ile Cevapla
  #29  
Alt 29 December 2008, 20:49
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Beş Sevgi Dili

Beş Sevgi Dili


KİTABIN ADI Beş Sevgi Dili
KİTABIN YAZARI Betül ÇELİK

KİTABIN ÖZETİ :

BEŞ SEVGİ DİLİ

Sevginin temeli ailede başlar ve kişilerin birincil sevgisi oluşur.aile ortamında sağlıklı, özverili oluşan sevgi, bireyi ileriki hayatında mutlu ve başarılı kılar .

I BÖLÜM

NİKAHTAN SONRA SEVGİYE NE OLUR ?

Her insanın bir sevgi dili vardır.eşinizin yada arkadaşınızın birinci sevgi dilini anlamıyor iseniz bu ilişki sağlıklı olmaz ve kısa sürede problemler ortaya çıkar.şayet biz beş sevgi dilini biliyorsak bu problemleri en aza indirgeriz. Paylaşarak,dinleyerek ve birlikte anlamlı faaliyetlere katılarak yaşanan nitelikli beraberlik gerçekten değer verdiğimizi ve birbirimizden hoşlandığımızı anlatır.beş sevgi dili nedir ? Bunlar ;

1) Onay Sözleri

2) Nitelikli Beraberlik

3) Armağan Alma

4) Hizmet Davranışları

5) Fiziksel Temas’tır.

evliliğin veya mutluluğun devamı için önemli olan şey eşimizin sevgi diline hitap etmektir.

II.BÖLÜM

SEVGİ DEPOSUNU DOLU TUTMAK

Sevgi,insan davranışında önemli bir yer tutar.fakat bu sözün bir çok boyutu vardır. Evlilik ilişkisinin, esas olarak amacı, sevgiyi ve yakınlığı beslemektir.evlilik aynı zamanda içsel ‘sevgi deposunun’ doldurulabileceği en önemli yerdir.

‘İnsanoğlunun kalbinde samimi olmak ve birbirlerini sevmek için duyulan arzu yatar.evlilik bu yakınlık ve sevgiye duyulan gereksinimi karşılamak için tasarlanmıştır.’

Bununla birlikte,sevgi için duyulan duygusal gereksinme,yalnızca bir çocukluk olgusu değildir.bu gereksinme bizi yetişkinliğe ve evliliğe kadar izler. ’Aşık olma ‘deneyimi, bu ihtiyacı geçici olarak karşılar fakat bu kaçınılmaz olarak ‘geçici bir önlemdir’kısa ömürlüdür.etkisi sınırlıdır.’aşık olma’saplantısının zirvelerinden aşağıya indikten sonra sevgi için duyulan gereksinim yeniden su yüzüne çıkar.çünkü bu,doğamızın temelinde vardır.duygusal arzularımızın merkezindedir.’aşık olmadan‘önce sevgiye gereksinim duyuyorduk ve yaşadığımız sürecede duyacağız.

III.BÖLÜM

AŞIK OLMAK

Aşık olan kişi sevdiği kişinin mükemmel olduğu duygusuna sahiptir.kendisinden başka herkes aşık olduğu insanın kusurlarını görsede o bunları farketmez hatta karşı çıkabilir.

‘Aşık olmak’kısa sürelidir ve ebediliği yoktur.

IV.BÖLÜM

SEVGİ DİLİ I

ONAY SÖZLERİ

Taleplerden çok iltifatlar,cesaret verici sözler ve ricalar eşinizin öz değerini onaylar,yakınlık yaratır.yaraları tamir eder.ve diğer yarınızın potansiyelini ortaya çıkartır.

Sevginin hedefi ;istediğiniz bir şeyi elde etmek değil,sevdiğiniz insanın saadeti için bir şeyler yapmaktır.

V.BÖLÜM

SEVGİ DİLİ II

NİTELİKLİ BERABERLİK

Paylaşarak,dinleyerek ve birlikte anlamlı faaliyetlere katılarak yaşanan nitelikli beraberlik,gerçekten değer verdiğimizi ve birbirimizden hoşlandığımızı anlatır.

VI.BÖLÜM

SEVGİ DİLİ III

ARMAĞAN ALMA

İster satın alınan veya elde yapılan objeler olsun.ister yalnızca eşinizin istediğinde orada olmanız olsun,armağanlar sevginin görsel ifadeleridir. Armağanlar,değer verdiğimizi sergilerler .İlişkinin değerini gösterirler.

VII.BÖLÜM

SEVGİ DİLİ IV

HİZMET DAVRANIŞLARI

Eşlerin aile içerisindeki görev paylaşımları hizmet davranışlarını oluşturur.bu davranışlar hiçbir zaman zorlanmamalı,özgürce yapılmalı ve kabul edilmeli arzu edildiği gibi gerçekleştirilmelidir.

VIII.BÖLÜM

SEVGİ DİLİ V

FİZİKSEL TEMAS

Bir sevgi jesti olarak fiziksel temas,varlığımızın derinliklerine ulaşır.bir sevgi dili olarak omuza en hafif bir dokunuştan tutkulu bir birlikteliğe kadar güçlü bir iletişimdir.

IX.BÖLÜM

BİRİNCİL SEVGİ DİLİNİ KEŞFETMEK

Birincil sevgi dilini keşfetmek için beş sevgi dilini öğrenmemiz ve bunlara cevap vermemiz gerekmektedir.bu sorulara verilen yanıtlar bizim kendi sevgi dilimizi oluşturur.

X.XI.BÖLÜM

SEVGİ BİR SEÇİMDİR VE FARKI YARATAN SEVGİDİR

Sevgi özgürce yapılan bir seçimdir.eşinizin birincil sevgi diline hitap edebilir ya da etmeyebilirsiniz.mutlaka beş sevgi dilinden birisine hitap edecektir. Fakat eşimizin diliyle sevmeyi seçmenin bir çok yararı vardır. Bu seçim geçmişteki yaraları tedavi etmeye ve bir güvenlik, öz güven ve önem duygusu sağlamaya yardımcı olabilir.

XII.BÖLÜM

SEVİMSİZİ SEVMEK

Bir ilişkiyi olumlu yönde ilerletmek için her iki tarafında özverilerde bulunması gerekmektedir.

XIII.BÖLÜM

ÇOCUKLAR VE SEVGİ DİLLERİ

Gerçek gereksinimlerinin bilincinde olmasalar ve kendi tepkilerini anlamasalar bile, beş sevgi dili de çocuklar için geçerlidir.etkili bir ana baba olmak için, her çocuğunuzun birincil sevgi dilini keşfedene kadar beş dili de düzenli olarak konuşun.

Not : Kitap özetlerindeki fikirler yazarların özel fikirlerini yansıtmaktadır.

Alıntı ile Cevapla
  #30  
Alt 29 December 2008, 20:50
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Başarı Şimdi Aslanın Ağzında

Başarı Şimdi Aslanın Ağzında


KİTABIN ADI Başarı Şimdi Aslanın Ağzında
KİTABIN YAZARI Sakıp SABANCI

KİTABIN ÖZETİ :

BAŞARI NEDİR?

Tek kaleye gol atmanın zamanı geçti. Şimdi marifet Dünya Kupası’nda gol atmak. Artık bedava futbol yok golü atan parasını alıyor. Nasrettin Hoca anlatımıyla başarı helva yapmaktır. Bilimsel anlatım ile başarı, üretmektir. Birbirinin içinden geçen kırk iğne hikayesi. Kimsenin haberi olmayan başarı başarı sayılmaz. Günümüzde dünya pazarında talebi olan mal ve hizmeti üretmek başarı sayılıyor. Başarı neden şimdi aslanın ağzında?

KENDİNİZİ BAŞARIYA HAZIRLAYINIZ

Önce kendinizi geliştirin. Eğitim öğrenim devam eden bir şey. Her şeyin bir şeyini, bir şeyin her şeyini bileceksiniz. Günü, zamanı planlamak, her şeye vakit ayırabilmek için mutlaka not defteri kullanın.

AYAĞINIZI YERE SAĞLAM BASIN

Kökünüzü unutmayın. Dinin ve inancın önemini ihmal etmeyin. Aile müessesesine önem verin. Ailede huzur önemlidir. Karınıza çocuklarınıza vakit ayırın. Çocuklarınız iyi yetiştirin. Ölmüşlerinizi unutmayın.

BAŞARI İÇİN YOLA ÇIKMADAN ÖNCE HAZIRLIĞINIZI YAPIN

Ne istiyorsunuz? Önce ona karar verin. Alternatifler arasında tercihinizi yapın. Boşluğu yakalayın. Farklılıkları belirleyin. Fırsatları değerlendirin. Hedefinizi belirleyin. Ayran gönüllü olmayın. Zig zag yapmayın. Güçlük ile başarısızlığı birbirinden ayırmayı bilin. Başarısızlık halinde ısrarcı olmayın. Ama yılmayın. Cepheyi daraltarak dar cephede hücuma geçin. Geçmişe bağlanmayın ama geçmişten ders alın. Bir usta bulun. Ustanın yanında çıraklık deneyimi yaşayın. Üretimin hangi faktöründe yer alacağınızı açıklığa kavuşturun. Mal ve hizmet üretmek için mutlaka birisinin emek vermesi gerekir. Tek adam “one man show” devri geçti. Başarı örneklerini inceleyin. Takımınızı kurun. Her başarı öyküsü bir “çekirdek kadro” nun eseridir. Çekirdek kadroyu kaçırmayın, değiştirmeyin. Başarının her aşamasında, başarının mükafatını takım arkadaşları ile paylaşmasını bilin.

TAKIMI KURMAK KADAR KORUMAK VE KULLANMAK DA ÖNEMLİ

Adam yetiştirin. Kurum kültürünüzü yaşatın. Yöneticinin sabahtan akşama kadar masasının başından ayrılmaması dönemi geçti. Yöneticileriniz, size güvensin, siz yöneticilerinize güvenin. Bir yönetici manevi ve maddi tatmin var ise, takımdan ayrılmayı düşünmez. Takım arkadaşlarınızın kişisel sorunlarına ilgi duyun, huzurlu yaşamalarına yardımcı olun. Birlikte çalıştıklarınızı dinleyin.

ÇAĞDAŞ İMKANLARDAN YARARLANIN

Bilgi toplumunda insanın değeri arttı. Bilgili insan bilmiş insan değil, bilgideki değişimi izleyebilen insandır. İnsan kaynakları zenginleşti. Bugün dünyada en bol şey para. Önemli olan proje üretmek. Fizibilite (yapılabilirlik) çalışması, başarı arayana yol gösteriyor, başarıyı destekleyeceklere davetiye çıkarıyor. Sınırların kalkması, hem tedariki hem pazarlamayı kolaylaştırdı. Yardımcı müesseseler uzmanlık dallarında her türlü desteği veriyor. Toplum başarıya doymuyor, başarıyı destekliyor.

İŞVEREN OLARAK ÇALIŞMA ARKADAŞLARINIZI İYİ SEÇİN, ONLARLA BÜTÜNLEŞİN

Makinenin en iyisini nasıl seçiyorsanız adamında en iyisini seçeceksiniz. Bugün çalışanın başarısı da mahalle çapında, ülke çapında değil, dünya çapında değerlendiriliyor. Ucuzdur vardır illeti, pahalıdır vardır hikmeti. İşçiyi aldığı ücrete göre değil verimine göre değerlendirin. Çalışanlara yeteneklerine göre ücret verin. Çalışmayanı, çalışana taşıttırmayın. Çekirdek kadroyu koruyun. Çekirdek kadro ile bütünleşin.

MÜESSESELEŞİN AMA KİT’LEŞMEYİN

Başarının devamı için müesseseleşme şart. Müesseseleşmek çok zor bir iş. Başarılı insan isterse müesseseleşmeyi kendi gerçekleştirir. Hiçbir danışman firma, ısmarlama müesseseleşme formülü yazamaz. Aile ile işi ayırmayı bilin. Yaşınızı işinize bulaştırmayın. KİT’leşmeyin.

DEVLETTEN UZAK DURUN

İşinize politikayı karıştırmayın. Devletle iş yapmaya, devlete mal satmaya dönük tezgah ömür boyu işlemez.

BAŞARIYI YAKALAYANLARA ÖĞÜTLER

Başarıya ulaşan tek kişi siz değilsiniz. Başarının zevkini alın. Başarıyı paylaşmayı bilin. Vergiyi ve sosyal hizmetleri unutmayın. Ölümsüz değilsiniz. Kefenin cebi yok. Adınızı temiz tutmaya özen gösterin. Güvenilir olun. İnsanlara kucak açın. İnsanları kaçırmayın. Dünyada sadece siz yoksunuz. Başkaları da var. Evinizi işinize, işinizi evinize taşımayın. Şeyh uçmaz, onu müridleri uçurur. Yağcılardan kaçının. Hırçın olmayın. Hem kendinize hem başkalarına huzur verin. Dost olun, arkadaş olun. Dostunuz olsun, arkadaşınız olsun. Başarı ve para üstünlüğünü, güç üstünlüğü olarak kullanmayın. Hayat sadece işten ibaret değildir. Başka konulara da ilgi duyun. Başka konularda konuşun. Dinlemesini bilin. Küçük bir çevrenin içine hapis olmayın. İlgi duyduğunuz konuda rakiplerinizle tanışın, dostluk kurun. Sık sık beyin fırtınası toplantıları düzenleyin. Farklı kişileri ve farklı fikirleri dinlemekten korkmayın. Başarınızı, paranızı, şöhretinizi taşımayı bilin.

BAŞKALARINI DİNLEYİN, İŞİN PÜF NOKTASINI ÖĞRENİN, SONRA KENDİNİZE UYGUN DONU KENDİNİZ BİÇİN

Edward de Bono bilgi çağı bitti yeni dar boğaz düşünmek diyor. Claus Moller, “değişimi görmeyen başarıya ulaşamaz” diyor. Atasözlerinin yerini uzman sözleri almaya başladı. Özgün olun fark yaratın. Akıllı ama yaratamıyor. Delilik iyidir. Mantıklı olmaktan vazgeçin. Unutkanlık strateji oldu. Çok kültürlülük. Başarısızlığa alkış. Özgürlüğe mahkumuz.

BAŞARININ ZEVKİNİ ÇIKARIN

Ömür kısa hayat zalim. Yaşamadan ölmeyin, yaşayarak ölün. Başarının zevkini çıkarın. İnsan ölürken yaptıklarına değil, yapamadıklarına pişman olurmuş. Önemli olan yapmaktır, yapmak başarmaktır.

1 NUMARA OLMAK

Her şeyin 1 numarası vardır.

BİTİRİRKEN

Her bitiş bir yeninin başlangıcıdır. Burası Türkiye. Başarı para ile ölçülmez. Hayatım boyunca başarının peşinde koştum. Geriye bıraktığımız parayla değil eserler ile değerlendirileceğiz. İsmimin uzun yıllar yaşaması başarımın ölçüsü olacak.

Not : Kitap özetlerindeki fikirler yazarların özel fikirlerini yansıtmaktadır.

Alıntı ile Cevapla
Cevapla




Saat: 22:00


Telif Hakları vBulletin® v3.8.9 Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
gaziantep escort bayan gaziantep escort
antalya haber sex hikayeleri Antalya Seo tesbih aresbet giriş vegasslotguncel.com herabetguncel.com ikili opsiyon bahis vegasslotyeniadresi.com vegasslotadresi.com vegasslotcanli.com getirbett.com getirbetgir.com
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort eryaman escort eryaman escort kızılay escort çankaya escort kızılay escort ankara eskort
mecidiyeköy escort

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 PL2