#1
|
||||
|
||||
İlahi aşkın nağmeleri, tek kitapta
Divan-ı Kebir'den tefe'ül yaptıklarında karşılarına şu gazel çıkar: "Ey çenk, İsfahan makamının perdelerini istiyorum, ey ney hoş ve tesirli bir inilti arzu ediyorum". Bunun üzerine Osman Salahaddin Dede, Zekai Dede'ye ayinin İsfahan makamından bestelenmesini salık verir. Zekai Dede'nin ardında bir yıldız gibi duran İsfahan makamındaki bu Mevlevî ayini, asırlardır hâlâ kulaklara üfleniyor. Aşk ve ilham dolu bu nağmelerin ardındaki sırrı kestirmek zor olsa da Mevlânâ'nın "Musikinin ahenginde öyle bir sır saklıdır ki ben bu sırrı açıklarsam dünya altüst olur." sözü, bu bilinmezliği bir nebze olsun anlamanın eşiğine bırakabilir.
İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Şefi M. Fatih Salgar'ın, Köçek Mustafa Dede'den Hamâmîzade İsmail Dede'ye, Zekâi Dede'den Abdürrahim Şeydâ Dede'ye, Rauf Yekta Bey'den Ahmed Avni Konuk'a pek çok usta bestecinin eserlerini buluşturan 'Mevlevi Âyinleri' (Ötüken Neşriyat) adlı kitabı yayımlandı. Çeşitli kaynaklardan, fasiküllerden, kitaplardan derlenerek hazırlanan bu zahmetli eserin sonunda ortaya yaklaşık bin sayfalık evladiyelik bir cilt çıkmış. Böylece pençgâhtan dügâha, hüseynîden bayâtîye, segâhtan rasta, uşşâktan çârgaha, hicâzdan nihâvende uzanan kırk beş Mevlevî Âyîni derli toplu bir kitaba girmiş oldu. Türk müziği üzerine araştırmalar yapan ve seksene yakın eser bestelemiş olan Salgar, "Mevlevî âyînlerimiz Selîmîye, Süleymâniye, Sultanahmet gibi büyük mimarî eserlerimizin musikideki karşılığı olarak düşünebileceğimiz şaheserlerdir. Ayrıca felsefî, sosyolojik, edebî form, üslup, musiki tekniği ve estetiği bakımından üzerine ciltlerle kitap yazılabilecek bir özelliğe sahiptirler." diyor. Kitabın girişinde İsmail Hakkı Özcan'ın Mevlânâ, Mevlevilik ve musiki konusunda geniş bir yazısı yer alıyor. Eser, Itri'nin bestelediği "Ya Hazreti Mevlânâ Hak Dost / Ey Allah'ın sevgilisi! Eşsiz Yaratıcı'nın Elçisi sensin, / Allah'ın kulları arasından seçtiği pak ve benzeri olmayan sensin." na'tı ile devam ediyor. Ardından tasavvufî Türk musikisinin en ihtişamlı eserleri olan Mevlevî âyinleri notalarıyla bir bir sesini duyuruyor. Kitabın sayfalarını çevirdikçe Mevlânâ'nın 'Musikiyle insanın içindeki hayaller kuvvetlenir; hatta hayaller, o güzel sesten sûretlere bürünür." sözünün anlattığı hal ile âşinalık peyda ediyorsunuz. 'Yapıcı ve yıkıcı hilkatin sırrı' Mevlevi ayini dört bölümden oluşur. Her bölüme selam adı verilir. Mutrip heyeti ayini icra ederken, dervişler aşk ile semâ ederler. Ayinler için güfte olarak Mevlânâ'nın Mesnevi'sinden ya da Divan-ı Kebir'inden parçalar seçilir. Mevlevi ayinlerinde yansıtılmak istenen Allah'a duyulan aşktır. Mevlevi musikisi, bu anlamda ilahi aşkın musikisidir adeta. 'Musiki sanattan ziyade dine benzer' diyen Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur'da Neyzen Hacı Emin Dede'yi anlattığı şu satırları okumak, musikinin ötelerden nasıl kopup geldiğini ayan beyan edecektir: "Ve ney üflüyordu. Ney yapıcı ve yıkıcı hilkatin sırrı olmuştu. Her şey, bütün kainat onun nefesinde şekilsiz bir oluş içinde değişiyordu. Ve kendisi külçelendiği yerden belkemiğinde olan bu ameliyeyi büyük bir tevekkülle seyrediyordu. Orada bir umman kabarıyor, burada bir orman kül oluyor, yıldızlar birbirleriyle öpüşüyorlar, Mümtaz'ın elleri erimiş baldan imişler gibi dizinden aşağı akıyordu." Mevlevihaneler, konservatuvarların olmadığı dönemde Türk musikisinin hem icra edildiği hem de gelecek nesillere aktarıldığı mekânlardı. Bir eser meydana getirmeden önce, dergâhta yıllarca o aşk ile hemhal olunur, olgunlaşılırdı. Bu sebeple olsa gerek, Mevlevi ayinlerindeki zengin nağme yapısı, makam geçkileri, usul çeşitliliği, Allah'ın sonsuz kudretine ayna olurken, Mevlânâ'nın 'İnsanı Hakk'a götüren birçok yol vardır, ben sema ve musiki yolunu seçtim.' sözüne tutunmak ise tüm bu nağmelerin sırrını aşikâr ediyor. Mevlevî Âyinleri kitabını elinize aldığınızda klasik Türk musikisinin engin dünyasının bakıp da günümüz müziğinin incelikten, zevkten yoksun hali karşısında hayıflanmamak elde değil. |