#1
|
|||
|
|||
13. Burç
Dannion Brinkley'nin Ölüme Yakın Deneyimi ve 13. Burç 1975 yılında, Dannion Brinkley gökgürültülü bir fırtına esnasında telefonda konuşuyordu. Telefon kablosuna düşen bir yıldırım başına ve vücudunun diğer kısımlarına binlerce voltluk elektrik gönderir. Kalbi durur ve ölür, fakat işin aslında, bir NDE yaşamıştır. Brinkley morgda 28 dakika sonra yeniden canlandığında, anlatacağı müthiş bir hikayesi vardı. Aşağıdakiler Paul Perry ile yazdığı kitabı Saved By the Light'tan alınmıştır. Sonrasında duyduğum ilk ses bir yük trenine benzeyen bir sesin kulağıma ışık hızıyla gelmesiydi. Elektrik şokları bütün vücudumdan aktı ve her hücremi pil asitinin içinde eridiğini hissettim. Ayakkabımın çivileri yerdeki çivilere yapışmıştı dolayısıyla havaya fırladığımda ayaklarım ayakkabılarımdan çıktı. Gözümün önünde tavanı gördüm ve yatağımın üzerine düşerken bir dakika için nasıl bir gücün bu kadar acıya sebep olabileceğini ve beni bu şekilde tutabileceğini tahmin edemedim. Bir saniyenin bile yarısı kadar olan bir süre bir saat gibiydi. Korkunç bir acıdan sonra kendimi huzur ve sakinlik verici bir denge hissiyatında buldum. Daha önce hiç bilmediğim ve şu ana kadar da hiç hissetmediğim bir histi. Sanki çok güzel bir sakinlik içinde banyo yapmak gibiydi. Ne olmuş olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu, ama bu kadar huzur içinde olmama rağmen nerede olduğumu bilmek istiyordum. Etrafıma bakmaya başladım, havada dönüyordum. Aşağımda yatağın üzerine fırlatılmış vücudum vardı. Ayakkabılarım tütüyordu ve telefon ellerimde erimişti. Sandy’nin odaya koştuğunu görüyordum. Yatağın yanında durup bana korkunç bir ifadeyle bakıyordu, tıpkı bir ebeveynin çocuğunu yüzme havuzunda ters dönmüş bir şekilde yattığını gördüğündeki ifade gibiydi. Tommy 10 dakikadan az bir süre içerisinde geldi. Ters bir şeyler olduğunu biliyordu çünkü patlamayı telefondan duymuştu. Tommy'nin beni tutmasını ve ambulans geciktiği için küfürler ettiğini izledim..Siren sesleri duyulmaya başlamıştı. Sağlık görevlileri beni sedyeye koyup ambulansa götürürlerken üçünün tepesinde uçuşuyordum, Sandy, Tommy ve kendim Uçuştuğum yerden, herkesten 5 metre kadar yükseklikte, yüzüme düşen yağmuru ve ambulans ekibinin arkalarının ıslandığını görebiliyordum. Gördüğüm perspektif bir televizyon ekranı gibiydi. Öfke ve acı duymadan, sedyedeki kişinin titreyip, seğirip, sıçradığını seyrettim. Ölü bedenimden ambulansın önüne doğru baktım. Bir tünelin oluştuğunu gördüm, bir hortumun gözü gibi açılıyor ve bana doğru geliyordu. Ben hiç kımıldamadım, tünel bana doğru geldi. Çan sesleri vardı tünel bana doğru ve sonra da etrafımda spiral çizerken. Hemen sonrasında görülen hiçbirşey yoktu. Ne ağlayan Sandy, ne ambulans ekibinin ölü bedenime kalp masajı yapması, ne hastaneyle telsizden yapılan çaresiz konuşmalar.. sadece bir tünelin beni bütünüyle sarışı ve yedi çanın ardı ardına ritmik bir şekilde çalan güçlü güzel sesleri.. Karanlığa doğru baktım. Yukarıda bir ışık vardı ve ona doğru elimden geldiği kadar hızlı hareket etmeye başladım. Bacaklarımı kıpırdatmadan ışık hızıyla hareket ediyordum. İlerledikçe ışık daha da parlaklaşıyordu ta ki bütün karanlığı yok edecek ve beni tamamiyle gözalıcı bir ışık cennetinde bırakana kadar. Bu gördüğüm en parlak ışıktı, ve buna rağmen gözlerimi birazcık bile acıtmıyordu. Bu ışık, karanlık bir odadan güneşli bir odaya geçildiğinde hissedilen acının tam tersine, gözlerimi rahatlatıyordu. Sağıma doğru baktım ve sisin arasından gümüş bir formun bir siluet şeklinde görünmeye başladığını fark ettim. Yaklaştıkça sevgi kelimesinin bütün anlamlarını içeren derin bir sevgi hissetmeye başladım. Sanki sevgilim, annem ve en yakın arkadaşımın binlerce kat fazlası gibiydi. Işık varlık yakınıma geldikçe, bu sevgi hissiyatı o kadar yoğunlaştı ki dayanamayacak kadar zevk vericiydi. Işık varlık tam önümde durdu. Onun özüne doğru baktığımda, renk prizmaları, sanki her birinden gökkuşağının renklerini yayan binlerce minik pırlantadan oluşmuş gibiydi. Onun varlığında kendimi çok rahat hissettim, varlığındaki samimiyet sanki hissettiğim bütün duyguları hissettiğine inanmamı sağladı. Aldığım ilk nefesten yıldırım çarpmasıyla cızırdayana kadar.. Bu varlığa bakarken kimsenin beni ondan daha fazla sevemeyeceğini, ve kimsenin bana karşı ondan daha fazla empati, sempati, cesaretlendirme, yargısızlık ve merhamet duyamayacağını hissediyordum. Işık varlık beni içine çekti ve bunu yaptığında bütün hayatımı yeniden deneyimledim, bütün başıma gelenleri hissettim ve gördüm. Sanki bir su baskını olmuş ve beynimde kayıtlı olan bütün hatıralar dışarı taşmış gibiydi. Hayatımı gözden geçirmeyi bitirdikten sonra bir noktaya gelmiştim, az önce tanık olduğum şeylere baktığımda tek bir sonuç çıkıyordu. Utanmıştım. Farkına vardım ki çok bencil bir hayatım olmuş, insanlara çok ender yardım etmişim. Kardeşlik sevgisiyle neredeyse hiç gülümsememiştim ve kimseye kötü durumda olduğu için 1 Dollar ( Burada tercümenin düzeltilmesi gerekiyor) vermemiştim. Hayatım kendim ve sadece kendim içindi. İnsanlara hiç önem vermemiştim. Işık varlığa baktım ve çok derin bir üzüntü ve utanç hissettim. Bir azarlama, ruhumun kozmik bir şekilde sallanmasını bekledim. Bütün hayatımı gözden geçirdim ve gördüğüm gerçekten değersin bir insandı. Bir azarlama değil de ne hak ediyordum? Kim olduğun Tanrının yaptığı bir farklılıktır.... Dedi varlık...Ve o fark sevgidir... Aslında hiçbir konuşma olmuyordu, ve bu düşünce bana telepatik ( farklı bir telepati yoluyla )bir şekilde iletiliyordu. Bugüne kadar bu kelimenin manasının ne olduğundan emin değildim. Fakat söylenilen buydu. Tekrardan bir gözden geçirme süresi yaşatıldı. İnsanlara ne kadar sevgi vermiştim? Onlardan ne kadar sevgi almıştım? Ve biraz önce gördüklerime bakılırsa, yaptığım her iyi olaya karşılık neredeyse 20 kötü olay yaratmıştım. Eğer suçluluk şişmanlık olsaydı, 230 kilo gelirdim. Işık varlık uzaklaştığında, suçluluğun getirdiği ağırlık üzerimden kalktı. Gördüklerimde acıyı ve ıstırabı hissetmiştim fakat tüm bunlardan hayatımı değiştirebilecek bilgiyi öğrenmiştim. Varlığın mesajını başımın içinde telepati şeklinde duyabiliyordum: ...İnsanlar dünya üzerinde iyilik yaratmak için varolan güçlü spiritüel varlıklardır. Bu iyilik, genellikle cesur hareketlerle gerçekleştirilmez, insanlar arasındaki şevkatli tekil haraketlerle varolur. Önemli olan o küçük şeylerdir, küçük davranışlardır, çünkü kendiliğinden gelişen heraketler onlardır ve insanın gerçek kişiliğini gösterir... Çok mutlu olmuştum. Artık insanlığı geliştirecek basit sırrı biliyordum. Hayatınızın sonunda hissettiğiniz sevgi ve iyi hisler yaşarken verdiğiniz sevgi ve iyi hislere eşit. Bu kadar basitti. ...Artık bu sırra sahip olduğum için hayatım daha iyi olucak... dedim Işık varlığa. O sırada fark ettim ki geri gitmiyordum. Artık yaşayacak bir hayatım kalmamıştı. Üzerime yıldırım düşmüştü. Ölmüştüm. Kanatsız kuşlar gibi, katedrallerle dolu bir şehre sürüklendik. Katedraller içeriden parlayan bir ışıkla dolu kristalden yapılmış gibiydiler. Korkmuştum. Bu yerin havada titreşen bir gücü vardı.. Bir öğrenme yerinde olduğumu biliyordum. Hayatımı yeniden gözden geçirmek için veya değerinin ne olduğunu anlamak için değil, bilgilendirilmek için oradaydım. Yapıya girdiğimde, Işık Varlık artık benimle değildi. Onu görebilmek için etrafıma bakındım ve kimseyi göremedim. Odada sıralar hizalanmıştı, ve yayılan ışık her şeyin parlamasını ve sevgi gibi hissedilmesini sağlıyordu... Hemen sonra, podyumun arkasındaki boşluk Işık varlıklarla doldu. Benim de oturmakta olduğum sıralara doğru bakıyorlardı, ve onlardan şevkatli ve bilge bir ışık saçılıyordu. Sırada oturdum ve bekledim. Daha sonra olan şey ruhsal yolculuğumun en muhteşem kısmıydı. Podyumun arkasında dururlarken varlıkları sayabiliyordum. Onüç tanelerdi, omuz omuza yan yana duruyorlardı ve sahneye yayılıyorlardı... Onlar hakkındaki diğer şeylerin de telepatik bir yolla farkındaydım. Her biri insanoğlunun sahip olduğu değişik duygusal ve psikolojik özellikleri temsil ediyorlardı. Mesela, varlıklardan biri kuvvetli ve tutkuluyken bir diğer artistik ve duygusaldı. Biri cesur ve enerjikti, biri sahiplenici ve sadıktı. İnsan terimlerine göre, her biri zodyağın bir burcunu simgeliyordu. Spiritüel terimlere göre, bu varlıklar burçları da geçiyordu. Bu duyguları benim hissedebileceğim bir yoğunlukta çıkartıyorlardı. Şu anda artık bu yerin bir öğrenme yeri olduğunu biliyordum. Burada bilgi içinde demlenip, daha önce hiç eğitilmediğim gibi eğitilmiştim. Kitaplar yoktu, ezberleme yoktu. Bu ışık varlıklarının huzurunda, bilginin kendisi olmuştum ve bilinmesi gereken her şeyi biliyordum. Her türlü soruyu sorabilir ve cevabını bilebilirdim. Sanki bilgi okyanusunda bir su damlası veya ışığın bildiği her şeyi bilen bir ışın olmak gibiydi. Varlıklar bana birer birer geldiler. Her biri yaklaştığında, göğüslerinden video kaseti büyüklüğünde bir kutu çıkıyor ve tam suratıma yakınlaşıyordu. Bu ilk olduğunda, bana vuracağını düşünerek ürpererek geri çekildim, ama vuruştan hemen önce, kutu açıldı ve dünyada olacak olan bir olayın küçük bir televizyon resmi gibi bir şeye dönüştü. Seyrederken, resme doğru çekildiğimi hissettim ve sonra da olayı sanki içindeymişim gibi canlı olarak yaşadım. Bu oniki kere oldu ve oniki kez gelecekte dünyayı sarsacak olayların ortasında durdum. O sırada bunların gelecekte olacak olaylar olduğunu bilmiyordum. Tek bildiğim çok mühim olayları gördüğümdü ve bunlar sanki bana gece haberleri gibi geliyordu, yalnız bir tek farkla; ekrana doğru çekiliyordum. [Dannion';e daha sonra kehanet niteliğindeki vizyonlar gösterilmiş ve 28 dakika sonra morgdaki bedenine geri döndürülmüştü.] |