#1
|
|||
|
|||
Rüyyalara HükmetmeK .
Rüya insanlar yaşayışları.............
YAŞANILAN RÜYALAR Günde yaşanılanların etkisi ile görülen Rüyalar: Bizi çok etkileyen , çok düşündüğümüz, o konu ile gündüz hasır nesir olduğumuz, çok merak ettiğimiz konular hakkında gece gördüğümüz rüyalar. Bunların bir kısmı yorumlanmaya değer olsada bir kısmı sadece ehvam ve kuruntudan ibarettir. ŞEYTANİ RÜYALAR Net olmayan, karışık ve seçilmesi zor olan, bir konudan diğer konuya atlayan, sadece korku yüklü olan, Sarhoşken ve kendini bilmeden görülen rüyalar gibi... DOĞRU RÜYALAR Insanlara bir mesaj vermek için doğruca gösterilmiş, yorumu yapılmasi gereken , ibret ve ders alınması, iyi algılanması gereken rüyalar.. Şimdi karşımıza gelen sorular ve onların cevapları::::: 1) Rüya kaç saniye sürer ?????? -Bilim adamları rüyanın süresi üzerinde kesin bir sonuca varamadılar. Bir kısmı birkaç saniye sürdüğünü iddia ederken bazıları da saatlerce devam eden rüyaların mevcut olduğu fikrinde ısrar etmekteydiler. Bu tartışmalar devam ederken, Dr. B. Klein adında Amerikalı bir bilim adamı yardımcıları ile birlikte hummalı çalışmalara koyuldu. Gönüllü olarak seçtiği bazı kimseleri hipnotize ederek uyuttu. Belli bir süre sonra uyandırıp rüyalarını dinledi. Neticede, bir rüyanın yirmi saniyeyi geçmeyecek kadar kısa sürdüğünü tespit etti. İşin enteresan tarafı şuydu ki ; uyandırdığı gönüllüler üç beş saniye süren rüyalarını saatlerce anlatabiliyorlardı. Hatta bir kısmının rüyası yazılsa ortaya kalınca bir macera romanı çıkabilirdi. Dr. Klein yılmadan tecrübelerini sürdürdü. Bu iş üzerinde sarf ettiği pek çok mesai sonunda vardığı netice; en uzun rüyanın doksan saniyeyi geçirmediği idi. Bu konudaki çalışmaların ardı arkası kesilmedi. Chicago Üniversitesi uzmanlarından Dr. Kleitman ve öğrencisi Aserinsky 1953 yılında geniş çapta çalışmalara başladılar. Objektif deneylerini daha sonra nörofizyolojik sahada devam ettirdiler. Dr. Kleitman otuz yıldan beri kendisini rüyadan mahrum etme denemeleri yapmaktaydı. Fakat hiç bir zaman bir haftadan fazla tahammül gösterememişti. Otuz yıllık çalışması aradığı sonucu vermeyince başkaları üzerinde değişik denemeler yapmaya başladı. Deneyin sonunda , rüya esnasında kısa ve uzun süren süratli göz hareketlerine şahit oldu. Denemeye tabi tuttuğu kimseleri, göz hareketlerinin başladığı ve bittiği devrenin muhtelif bölümlerinde uyandırdı. Böylece her defasında kişilerin rüya görmekte olduğunu öğrenmiş oldu. Bu tespitin doğruluğunu ilim çevrelerine delilleriyle sunmak gereğini duydu. Ömrü boyunca hiç rüya görmediklerini iddia eden kimseleri toplayıp onlar üzerinde tecrübeler yaptı. Göz hareketlerinin başladığı anda uyandırdığı bu kimseler hayret ve şaşkınlık içinde ilk defa rüya gördüklerini söylediler. Dr. Kleitman bundan şu sonucu çıkardı. Herkes rüya görmekte, fakat bazı kimseler rüyalarını hatırlayamamaktadır. Rüyanın objektif olarak en kuvvetli delili ise uyumakta olan kimsenin süratli göz hareketleridir. 2)Rüya ile alem edilirmi ?????? -İnsanın sorumlu olduğu saha vardır. Bu da uyanıklık halidir. Yani insan uyanıklık halinde sorumludur, uyanıklık haricinde uyku ve baygınlık gibi yaptığı işlerden sorumlu tutulmamıştır. Dolayısıyla insan rüyasında yaptığı iş ve davranışlardan, söylediği sözlerden sorumlu değildir. Hatta bir insan rüyasında dinden çıkacak kelimeler söylese dinden çıkmış sayılmaz. Konuya bu açıdan baktığımızda ister olumlu ister olumsuz manada rüyalarla gelen haberler objektif bir değer ifade etmez. Bağlayıcı bir delil kabul edilemez. Rüya yorumunda rüyanın iyi ve isabetli yorumlanması esastır. Bundan dolayı da ruya yorumlayacak kişinin ehil olması şarttır. Rüyada Kur'an ve Sünnete aykırı ,ters bir durum olduğu takdirde bununla amel edilmesi mümkün değildir. Mesela rüyanızda size bir insanı öldürmeniz emrediliyorsa veya intihar etmeniz isteniyorsa bununla amel etmek söz konusu olamaz. Çünkü bir insanı öldürmek ve intihar etmek Kur'an-ı Kerimde ve Sünnette haram kılınmıştır. Bu rüyayı bir insan defalarca aynı şekilde görse yine de gördüğü rüyayla amel edemez ve Kuran ve Sünnet dışına çıkamaz. Kuran ve sünnette tespit edilen hükümler doğrultusunda amel etmek zorundadır. Bu gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bununla beraber, rüyaların mübah meselelerde, rüyayı görene münhasır kalmak şartıyla, yönlendirici bir fonksiyonunun olduğu da kabul edilebilir. Yalnız bunun bile Kur'an ve sünnette ictihad edilerek çıkarılmış bir hüküm ölçüsünde ağırlığının olduğu söylenemez. 3)Rüya kayıt edilebilirmidir ?????? -RÜYA ELEKTRONİK CİHAZLARLA TESBİT EDİLEBİBİLİR Mİ? Dr. Kleitman, uykularını müşahede altında tuttuğu kimselerin (EEG) elektroensefalogranik ve (EKG) elektrokardiagramlarını cihazlarla tespite başladı. Bu çalışmaların sonucunda; rüyanın varlığına delil olarak gösterdiği göz hareketlerine , heyecana bağlı kalp atışlarını da ilave etmiş oldu. EEG'nin verdiği sonuç oldukça dikkat çekiciydi. Rüyanın başladığı andan itibaren, ağır bir ahenk içinde devam eden uyku halini gösteren çizgiler ritmik bir hal alıyor, uyanıklık halindeki şekilleriyle cihazın kağıt şeridi üzerine kaydoluyordu. Sekiz kişi üzerinde yapılan bu deneyler on gün devam etti. Her defasında elektronik cihazın kaydettiği eğri büğrü çizgiler dikkatle incelendi. Ve şu sonuca varıldı: Rüya, uykunun yüzde yirmilik bir bölümünü teşkil etmektedir. Bu durumda ; sekiz saat uyuyan bir insanın uykusunun ilk saati ağır ve rüyasız geçmektedir. Bundan sonraki on dakika içinde rüya görülmekte ve sonra yine bir buçuk saat sürecek ağır uyku devresi başlamaktadır. Sonra yirmi dakikalık bir rüya ve yine bir buçuk saatlik ağır uyku... Uykunun bundan sonraki kısmında ise otuz dakikalık bir rüya faslı daha vardır. Nihayet yine uyku ve onu da uyanma takip eder. 4)Rüya ve islam arasındaki fark ????? -İslam âlimlerinden bazıları rüyanın, rüya melekleri tarafından gösterildiğine inanırlar. Bunun da insana rüyasında refâkat eden rüya meleklerinin, insan ruhuna refâkat ederek değişik yerlere götürülüp gezdirilmesi şeklinde olduğunu söylerler. Bu seyahat sırasında ruhun gördüğü olaylar, akıl veya zihin olarak tabir edilen hafıza tarafından kaydedilir, sonra yeri ve zamanı geldikçe veya uyandıktan sonra bir şekilde hatırlanır. Rüya hakkında hemen herkes bir şeyler söylemiş ve özellikle İslam alimleri, rüya tabircileri ve filozoflara varıncaya kadar herkes, rüya üzerine değişik yorumlar yapmışlardır. Burada Risale-i Nur külliyatından Mektubat isimli eserde geçen ve üstat Bediüzzaman'ın naklettiği güzel bir rüyayı ve rüyalara ait bazı ilmi gerçekleri ifade eden bir bölümü nakletmek yerinde olacaktır. Şöyle ki: "Bir zaman kalp ehli iki çoban varmış. Kendileri ağaç kâsesine süt sağıp yanlarına bıraktılar. Kaval tabir ettikleri düdüklerini, o süt kâsesi üzerine uzatmışlardı. Birisi "Uykum geldi." deyip yatar. Uykuda bir zaman kalır. Ötekisi yatana dikkat eder, bakar ki; sinek gibi bir şey, yatanın burnundan çıkıp, süt kâsesine bakıyor ve sonra kaval içine girer, öbür ucundan çıkar gider, bir geven altındaki deliğe girip kaybolur. Bir zaman sonra yine o şey döner, yine kavaldan geçer, yatanın burnuna girer; o da uyanır. Der ki: "Ey arkadaş! Acayip bir rüya gördüm." O da der: "Allah hayır etsin, nedir?" Der ki: "Sütten bir deniz gördüm. Üstünde acayip bir köprü uzanmış. O köprünün üstü kapalı, pencereli idi. Ben o köprüden geçtim. Bir meşelik gördüm ki, başları hep sivri. Onun altında bir mağara gördüm, içine girdim, altın dolu bir hazine gördüm. Acaba tabiri nedir?" Uyanık arkadaşı dedi: "Gördüğün süt denizi, şu ağaç çanaktır. O köprü de, şu kavalımızdır. O başı sivri meşelik de şu gevendir. O mağara da, şu küçük deliktir. İşte kazmayı getir, sana hazineyi de göstereceğim." Kazmayı getirir. O gevenin altını kazdılar, ikisini de dünyada mesut edecek altınları buldular. İşte yatan adamın gördüğü doğrudur, doğru görmüş, fakat rüyada iken ihatasız olduğu için tabirde hakkı olmadığından, âlem-i maddî ile âlem-i manevîyi birbirinden fark etmediğinden, hükmü kısmen yanlıştır ki, "Ben hakikî maddî bir deniz gördüm." der. Fakat uyanık adam, âlem-i misal ile âlem-i maddîyi fark ettiği için tabirde hakkı vardır ki, dedi: "Gördüğün doğrudur, fakat hakikî deniz değil; belki şu süt kâsemiz senin hayaline deniz gibi olmuş, kaval da köprü gibi olmuş ve hakeza..." Demek oluyor ki; âlem-i maddî ile âlem-i ruhanîyi birbirinden fark etmek lâzım gelir. Birbirine karıştırılsa, hükümleri yanlış görünür. Meselâ: Senin dar bir odan var; fakat dört duvarını kapayacak dört büyük âyine konulmuş. Sen içine girdiğin vakit, o dar odayı bir meydan kadar geniş görürsün. Eğer desen "Odamı geniş bir meydan kadar görüyorum", doğru dersin. Eğer "Odam bir meydan kadar geniştir" diye hükmetsen, yanlış edersin. Çünkü âlem-i misali, alemi hakikiye karıştırırsın." |