#1
|
||||
|
||||
Müzik Terapisi
Müzik Terapisi Tedavi Kindi Farabi Müzikterapi
1977'de Amerika müzikle tedaviyi bir bilim dalı olarak kabul etti. Müzik terapisi psikiyatri temelli hastalıklarda 1950’lerden bu yana etkin olarak kullanılıyor. Türkiye, müzikle tedavinin henüz farkında değil. Oysa Farabi, Razi, İbn-i Sina ve Gevrekzade Hasan Efendi gibi Türk alimleri bu alanda çok önemli çalışmalara imza atmışlardı. Felsefe, tıp, astronomi, matematik, musiki gibi on yedi ayrı bilim dalında eserler veren İslam âlimi Yakup El Kindi’nin tüccar komşusunun oğlu birdenbire hastalanır. Yemeden içmeden kesilir. Hastalık, tüccarın işlerini sekteye uğratır; çünkü her işi oğlu yönetmektedir. Hastalığa çare bulunamaz. Bir arkadaşı tüccara, bu hastalığı ancak Kindi’nin tedavi edebileceğini söyler. Tüccar, komşusu Kindi’yi bilmektedir ama şimdiye kadar sürekli aleyhinde konuşmuştur. Yine de aracı vasıtasıyla ondan yardım ister, Kindi de kabul eder. Hastanın nabzını kontrol ettikten sonra musikide hünerli öğrencilerinden birkaçını çağırır. Onlara ne çalmaları gerektiğini söyler ve sürekli o musikiyi icra etmelerini ister. Dakikalar geçtikçe nabzı kuvvetlenen ve nefesi canlanan hasta bir süre sonra kımıldamaya, oturmaya ve konuşmaya başlar. Kindi, tüccara, “Oğluna ne sormak istiyorsan sor?” der. Sorular sorulup cevaplar alındıktan sonra hasta yeniden eski haline döner. Baba müzisyenlerin devam etmesini isteyince Kindi, “Hasta son gayretini gösterdi. Fazlasına imkan yok; çünkü ömrü tamamdır.” diye konuşur. 9. yüzyılda meydana gelen bu olay, bitkisel hayattaki bir kişiyi bile musikinin nasıl etkilediğini göstermesi bakımından son derece önemli. Aslında, insanlık müzikteki şifa kaynağının başından beri farkında. Eski Yunan, Roma, Çin ve Mısır’da müziğin tedavi edici özelliğinden faydalanılıyor. Bugün de başta ABD ve Avrupa olmak üzere dünyanın birçok yerinde psikiyatrik hastalıkların tedavisinde müzikten yararlanılmakta. Türkiye’de henüz kurumsallaşamayan konu daha ziyade bireysel faaliyetlerle gündeme geliyor. Ayhan Songar ve Oruç Güvenç gibi isimlerin ön plana çıktığı bu alanda bayrak şimdi psikiyatri uzmanı Dr. Adnan Çoban’da. Adnan Çoban'a göre, Türkiye’de müzikle tedavide batının çok gerisinde kalınmasının sebebi konunun reddi değil, fark edilmemesi. Çalışmaların bireysel düzeyde kalmasının sebebi de bu zaten. Bunun örneğini bizzat yaşayan Çoban, “1997’de müzikterapi eğitimi için yurtdışına gitmek istedim. Elimden tutup da gönderecek hocam olmadı.” diyor. Günümüzde psikiyatrik rahatsızlıklar ‘biyopsikososyal’ çerçevede değerlendiriliyor. Yani hastalığın biyolojik, psikolojik ve sosyal açılardan tedavisi öngörülüyor. Buna kapsayıcı model deniyor. Dr. Çoban müzik terapisinin söz konusu kapsayıcı tedavi yaklaşımına en uygun yöntem olduğunu söylüyor. Adnan Çoban, klasik Türk müziği ile tıp öğrencisiyken uğraşmaya başlar. Prof. Dr. Ayhan Songar’ın İstanbul Çapa Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı bünyesinde kurduğu Etnomüzikoloji Merkezi’nde müzikle terapi faaliyetlerini izler. İstanbul Üniversitesi Korosu’nda şef yardımcılığına kadar yükselir. Tıp mezuniyeti sonrasında birçok uzmanlık alanında asistanlık yapar. Sonunda ideali olan ortopediyi kazanır. Ancak, kendisi hem müzikle irtibatını sürdürmek istediği hem de müzikle tedaviye ilgi uyduğu için 1997’de psikiyatriyi tercih eder. O yıl Ayhan Songar vefat eder. İlk iş olarak Songar’ın Etnomüzikoloji Merkezi’nin yolunu tuttuğunda burasının halen bilemediği bir sebeple kapatıldığını öğrenir. Batı dünyası da 20. yüzyılın ortalarında keşfettiği müzikle tedavi ya da terapiyi, alternatif tedavi yöntemi değil, geleneksel tıbba uygun ve kuralları kendine has bilimsel bir tedavi yöntemi olarak kabul ediyor. İkinci Dünya Savaşı’nda yaralanan askerlerin terapisinde müzikten yararlanılır ilk olarak. Ardından, 1947’de ABD’nin Michigan Devlet Hastanesi’nde müziğin tedavi programına alınır. Böylece bu konuda araştırmalar hızlanır. Depresyon, şizofreni, zeka geriliği, alkol ve madde bağımlığı ile mücadelede müzik tedavi yöntemine başvurulur. Yeni teknik ve pratik uygulama biçimleri geliştirilir. Amerikan Müzikterapi Birliği 1997’de bir tanımlama yaparak son noktayı koyar: “Müzikterapi, bazı duyulan bireylerin fiziksel, psikolojik, sosyal ve zihinsel ihtiyaçlarını karşılamada müziği ve müzik aktivitelerini kullanan uzmanlık dalıdır.” Bugün Batı’da hastane, klinik, gündüz bakımevi, okul, madde bağımlılığı merkezi gibi yerlerde 5 binden fazla uzman, müzik terapisi uyguluyor. Şüphesiz, bunda etkili olan temel faktör son yıllarda müzik ve beyin araştırmalarında elde edilen veriler. Müziğin, özellikle serotonin, norepinefrin, dopamin, melatonin, kortizol, adrenalin, testosteron gibi psikiyatrik hastalıkların oluşumunda etkili hormonlara; kan basıncı, solunum ritmi, solunum kalitesi, nabız sayısı gibi fizyolojik olaylara olumlu etki yaptığı biliniyor artık. Müzikle tedavide bize çok değerli bilgilerin miras bırakıldığını vurgulayan Adnan Çoban, “Bu bilgileri, günümüz anlayışı içinde yeniden gözden geçirmek zorundayız. Aksi takdirde, geçmişiyle övünüp bir şeyler üretemeyen mirasyedilerden bir farkımız kalmaz. Bugünün Türk hekimlerine, müzikle tedavi konusunda büyük sorumluluklar düşüyor.” diyor. Müzikle tedaviye bilimsel bir çerçeve kazandırmayı amaçlayan Psikiyatri Çoban, araştırmaları sonucunda belirlediği Avusturya’daki Viyana Üniversitesi’nde faaliyet gösteren Entomüzikoterapi Enstitüsü ile temasa geçer. Enstitü’den Dr. Gerhard Tuçek’ten bilimsel destek ister. Klasik Türk Muziği makamları ile Orta Asya müziğini kullanan; ama tamamen bilimsel metodolojiye uygun çalışan Tuçek’in İslam dinine geçerek Kadir ismini aldığını öğrenir. 1990’ların başında kurulan enstitü, müzikle tedavide dünya çapındaki merkezlerdendir. Tuçek’e göre, müzikle tedavi nöroloji, kardiyoloji, onkoloji ve psikiyatri gibi klinik alanların vazgeçilmez bir parçasıdır ve özürlü insanlarla ilgili çalışma alanlarında da önemli bir yere sahiptir. |
Benzer Konular |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Lulin kuyruklu yıldızı Dünya'ya hızla yaklaşıyor | Yorgun Yürek | Uzay | 0 | 17 March 2009 18:44 |