Çocukları tacizden korumak için daha ciddi tedbirler alınmalı!



Son günlerde ülke gündemi çocuklara yönelik taciz ve tecavüz haberleri ile sarsılıyor. Gün geçmiyor ki, ajanslara kötü muamele gören, şiddete maruz kalan çocuklarla ilgili yeni haberler düşmesin.





Gazeteci Hüseyin Üzmez'in 14 yaşındaki bir çocuğu istismar etmesine yönelik dava ile ilgili tartışmalar sürerken, İzmir'in Kemalpaşa ilçesinde 13 yaşındaki F.H.Y.'ye tecavüz ettikleri gerekçesiyle 5 kişi tutuklandı. Sivas'ın Zara ilçesinde yaşayan 12 yaşındaki N.Ş.'nin okuldan eve dönerken kaçırıldığı ve başına taşla vurularak öldürüldüğü anlaşıldı. İzmir'in Torbalı ilçesinde Uşak'tan annesiyle birlikte kaçırılarak günlerce işkence edilen beş yaşındaki Ö.C.K. koruma altına alındı. Emniyet kanalıyla medyaya yansıyan bu olayların haricinde, kayıtlara hiç geçmeyen ailelerin fark edip de gizlediği veya hiç bilmediği, çocuklarda olumsuz etkileri farklı şekillerde ortaya çıktıkça anlaşılan istismar vakaları olduğu da biliniyor.
Taciz haberlerinin gündeme sıklıkla gelmesi aile ve toplum içinde duyarlılığı da artırıyor. Sema Hastanesi'nden Psikiyatrist Prof. Dr. Hamdi Tutkun, medyadaki haberlerin ve emniyet kayıtlarındaki vaka rakamlarının giderek yükselmesini bu duyarlılığa bağlıyor. Tacizin bir hastalık olduğunu belirten Fatih Üniversitesi öğretim görevlisi pedagog Adem Güneş ise taciz haberlerinin belli bir etik ve psikolojik süzgeçten geçmeden kamuoyuna duyurulması ve cinselliğin kasıtlı ve ticari amaç için kullanılması gibi birçok etken yüzünden taciz olaylarının arttığını söylüyor. Tacize uğrayan kişilerin her birinin potansiyel bir tacizci olmasına dikkat çeken Güneş, bu yüzden hastalığın toplum içinde sinsi bir kanser gibi yayıldığı uyarısında bulunuyor.
Ailemiz sarsılıyor
Sosyolog yazar Ali Bulaç, taciz vakalarının artmasını toplumda içten içe derinleşen ahlaki çürüme ve yozlaşmaya bağlıyor. Toplumun her kesiminin sürekli cinsel içerikli mesajlara maruz kaldığını belirten Bulaç şöyle konuşuyor: "Cinsellik ve dişilik şu anda karşılaştığımız her olayda önümüze çıkıyor. Radyoda, televizyonda, sokakta, alışverişte, reklamda dişilik öne çıkıyor. İnsanlar gayri tabii bir şekilde uyarılıyor. Zaman içinde normal cinsel mesajı alamaz hale geliyor. Ama cinsel duygular ölmediği için bunu başka şekilde telafi etmeye çalışıyor. Bu sefer cinsel sapkınlıklar ortaya çıkıyor. Çocuk istismarı da bunun örneklerinden biri. Sorunun temeline, psikolojik, sosyal, ekonomik, politik kaynaklarına inmemiz gerekiyor. Aksi halde geçici tedbirlerle bir çözüme ulaşılamaz."
Çocukların en fazla aile ve yakın çevresinden, tanıdıklarından gelen tacizlere maruz kaldığı biliniyor. Türk toplumu bir taraftan köklü, geniş ve bireylerinin kaynaştığı bir aile geleneğine sahip olmakla övünürken, bir taraftan çocuk istismarlarının artması bir handikap olarak karşımıza çıkıyor. Bu çelişkiye dikkat çeken Ali Bulaç, "Eskiden toplumun bağlı olduğu kuvvetli bir referans çerçevesi ve sosyal kontrol mekanizmaları sayesinde kendi ahlaki değerlerini koruyabiliyordu. Referans çerçevesi İslamiyet'ten kaynaklanan inançlarıydı. Sosyal kontrol mekanizmaları ise aile, cemaat, mahalle vs. idi. Her ikisi de şu anda modern Türk toplumunda çok ağır sarsıntılar geçiriyor." diyor.
Batı çok geç farketti
Pedagog Adem Güneş, Batı ülkelerinde taciz olaylarının çok daha yaygın olduğunu söylüyor. Güneş'in verdiği bilgiye göre Hollanda'da her 6 kız çocuğundan biri aile içinde taciz yaşamakta, her 20 erkek çocuktan biri de 18 yaşına gelinceye kadar bir tacize maruz kalmakta. Güneş, şu uyarılarda bulunuyor: "Batı dünyası bu olayı çok geç fark etti ama şu an çok ciddi olarak konu ele alınıyor, kurum ve kuruluşlar, uzman kadrolar bu hastalığı toplum içinden söküp atmak için ciddi çaba sarf ediyor. Bizde ise olay hâlâ çok ham. Bu konuda hükümet mutlaka bir inisiyatif başlatmalı. Konu ülke gündemi haline gelmedikçe ve kurumsal bir yapılanmaya gidilmedikçe bu hastalıkla ciddi mücadele yapmak imkansızdır."
Tacizcilerin bu kadar pervasız oluşunu Türkiye'de cezaların yetersiz ve belli bir şiddeti geçmediği sürece takibin şikâyet üzerine olmasına bağlayan Prof. Dr. Hamdi Tutkun da, "Aileler, çocukların daha fazla üzülmemesi için şikâyet etmeyebiliyor. Bu tür konuların hem cezalarla hem özel kanunlarla tekrar düzenlenmesi lazım." diye konuşuyor.
Prof. Tutkun: Mahremiyet sınırları öğretilmeli Çocukları tacizden korumada ilk adres yine aile. Prof. Dr. Hamdi Tutkun, çocuğuna sahip çıkmayan ailelerin tacizcileri cesaretlendirdiğini belirtiyor. Çeşitli nedenlerle cinsel dürtülerine engel olamayan kişinin en yakınındaki fırsata yöneleceğini dile getiren Tutkun, çocuklara mahremiyet sınırlarını öğretmeleri için aileleri uyarıyor: "Akrabalık ilişkileri, çevre, eş dost arasında sıcaklıkla mesafeyi her zaman çok iyi korumak lazım. Evde çocukların giyim kuşamları, kıyafetini değiştirirken uyacağı kurallar, kalabalık ailelerde bir arada oturup kalkma, gece yatıya kalma durumlarında mahremiyet sınırlarına dikkat etmek önemli. Amca çocuklarının evliliğine normal bakılan bir ortamda onları kardeş gibi evde bırakmak olmaz. 'Kardeş sayılır' deyip akraba, arkadaş, komşu çocuklarını gereksiz yere muhatap etmemek lazım. Bu sınırlar akrabalığa, büyük aile olmaya da engel değildir."