#1
|
||||
|
||||
Şemdinli'den Ergenekon'a “saadet”zinciri
Son dönemlerde dünya bölge ve Türkiye'deki siyasi gelişmeler savaş ve ekonomik kriz bir yana bırakılarak, kamuoyu Ergenekon'a kilitlenmiş durumda. Kuşkusuz Ergenekon deyip geçmemek gerekir. Devrimciler, yurtseverler açısından Ergenekon; JİTEM, 'derin devlet', gladyo vb. örgütlenmelerin bilinmeyen yönleri yoktur. Çünkü devrimci hareketlerin mücadele tarihiyle orantılı olarak, buna karşı nizamı ve gayri nizami oluşumlarla mücadele edilmiştir. Devrimciler, yurtseverler bu oluşumlarla birebir karşılaştıkları için bu karşı devrimci oluşumlara yabancı değildirler.
Devrimci adalet, hukuk, demokrasi ile demokratikleşmenin olmadığı ülkelerde, gelişen ve gelişmekte olan toplumsal muhalefeti bastırmak için kirlı yöntemler devreye konur. Özel savaş uygulayıcıları olan generallerin, şimdiki Ergenekoncuların pratikleri incelendiğinde de görüldüğü üzere, görev yaptıkları alanda uyuşturucu ticaretinden tutalım, fidye için adam kaçırma, köy yakmalarından faili belli cinayetlere kadar bulaşmadıkları hiç bir kirli ilişki kalmamıştır. Bu anlamda Türkiye çetelerin cenneti durumuna gelmiştir. Savaşta yenilgi almış Erdal Sarızeybek, Osman Pamukoğlu vb. paşalar, TV kanallarında bir askeri deha gibi lanse edilmekte, her konu hakkında yorumları alınmaktadır. Bu programlarla toplum yanlış yönlendirilmeye çalışılmaktadır. İlk etapta TSK bünyesinde örgütlenen Ergenekoncuların kırılma noktası, 9 Kasım 2005 Şemdinli olayıyla olmuştur. Bu olay, tüm yönleriyle açığa çıkmasına rağmen, ne AKP hükümeti ne muhalefet nede şimdiki savcılar bu oluşumların üstüne gidememiş, giden savcılarda kendi meslektaşlarınca bertaraf edilmiştir. Deyim yerindeyse aslan kediye boğdurulmuştur. Dünden bu güne değişen ne oldu ki, bu denli kirlı ilişkiler içinde olan askeri ve sivil yetkililere dokunulmaya başlandı? Harcamaları örtülü ödenekten, sorulan her soruyu devlet sırı niteliğinde olduğu için yanıtlamayan bu generallere kim dokundurtuyor gerçekten? Dokunulacak mı? Yoksa rutinin dışına çıkanları rutine çekme yaklaşımı mıdır yine sahnelenen? Yeniçeri ordusu gibi modern yeniçeri midir bu Ergenekon? Adına ne derse densin 'derin devlet', 'kontrgerilla', 'JİTEM', 'TİT' yada 'Ergenekon' bunlar emperyalizmin çıkarlarını savunan, kirli savaşla beslenen, yarasalar gibi karanlığı seven, hep hesap soran ama hesap vermeye gelmeyen, savaşla beslenen, kanla büyüyen tetikçilerdir. Şemdinlide Ali Yılmaz'ı katleden, 5 masum insanı yaralayan Tanju Çavuş, masum role bürünerek, kendisi ve ailesini korumak amacıyla meşru savunma yaptığını söyledi, tahliye edildi... Ama bu suç makinesi, Isparta'da hangi ilişkiler içinde olduğunu, Vanlı bir iş adamını arkadaşıyla birlikte nasıl çıkar amaçlı katlettiğini hep birlikte izledik! Yani biz, Şemdinli'de çetelerini suçüstü yakalayıp yargıya teslim ettik, ama katiller serbest bırakıldı! Şemdinli bombası yarın nerede patlayacak şimdi belli değil!... Evet Şemdinli'den Ergenekon'a, oluşturulan “saadet”zinciri kırıldı. Devrimler en zayıf halkalardan baslıyorsa, en kirli ilişkilerin yaşandığı yerde de yeni umutlar yeşerir. Diyalektiğin yasasıdır bu. Önüne geçilemez, dibe vuran bu kirli ilişkilerin pis kokuları artık sahibini de rahatsız etmeye başladı. Kirli çarkın aşınmış dişleri yenilenmesi gerekiyordu... Ergenekon'a müdahalede budur. Kimse sahte hayallere kapılmasın! İki generalin tutuklanması yada yargılanması küçümsenemez elbette, -şimdiye kadar yapılmadığı içindir bu- ama 33 Kürt köylüsünü katlettiren Mustafa Muğlalı da yargılanmış, mahkum olmuştu! Şimdi Van Özalp'ta askeri kışlaya adı verilmiş durumda! Ülke demokratikleştirilmek, çetelerin önüne geçilmek isteniyorsa bunun ilacı gerçek demokrasidir. 12 Eylül hukukunun hala yürürlükte olduğu, cuntacılardan hesap sorulmadığı bir ülkede demokrasi hayaldir. Ergenekon gibi çizgi dışılıklara yönelme, rejimin ömrünü biraz daha uzatma, göreceli de olsa soluklanmadır. Saadet zinciri bir kez de olsa kırılmıştır, bu zincir sahiplerine prangaya dönüşmüştür. Bu prangadan kurtulmak öyle kolay olmayacaktır. Devrimcileri yanıltmak istiyorlarsa Karadenizde boğdurulan Mustafa Suphi'den başlayıp Susurluk, Silopi kayıpları, Yüksekova çeteleri, Şemdinli'den, Hrant Dink, Malatya yargılama dosyaları yeniden incelenmeli ve gereği yapılmalıdır. Yada hakikatleri araştırma komisyonu kurulmalıdır. * Şemdinli'de kontrgerilla tarafından bombalanan Umut Kitapevi'nin sahibi. |