#1
|
|||
|
|||
Can Kirikliklari ...
Hani ağlamak anadiliydi ya tüm dillerde ayrılığın… Gözlerimden kan süzüldü Gece’ye. Siyahı delip geçen gözbebeklerim kan deryası. Kızıldeniz utanacak h-içimdeki denizden… “Yaradan” için “Yar” sevmeyi öğrettim de sana, “Yaradan" için “Yar”dan geçmeyi öğretememişim kendime… boylu boyunca yatıyor yüreğim yarda… Bileği kesik kalemim can döküyor şimdi kağıda. H-içimi dökmek istemiştim oysa... infazlar sabaha karşı yapılır ya, birazdan bitecek GeCe… az kaldı, beni infazlayacağım şafakta. Hani yüzbinlerce yıldız sönmeden sökmez ya şafaklar, son dileğim GeCeden… Eyy GeCe!... Kurban et yıldızlarını şafağa. Bedel olarak gözlerimin karasını göndereceğim her akşam sana… Yarın, yevm-ül kıyam’da yanmayalım diye yanan yanlarımı bırakıyorum yanına… Vakit yakın… Can çekişiyorum can-ımı can yapanım. Namlunun ucunda ayrılık, eli tetikte bekliyor günahlarım… vur emriyle vurulacak sol yanım; “Yar” verecek “Can” kaybından… Tütün ne ki?.. tuz bastım tırnağı sökülmüş parmak uçlarıma. On parmaklık değil bu figan! Bin elden beşbin tırnağın sökülüp tuza bastırılmasıymış ayrılık… Ama öyle ya, tuzu da sevmeli aşık… Bir türlü aydınlanamayan bir gün doğdu işte. Yüzbin yıldız pahasına söküldü şafak. “infazı tamamdır” mührü basıldı. Kaydım düşüldü kitab-ül aşk’tan… düz çizgiye dönüştü çoktan yüreğimin monitöründe hayat. Sabahın pusunda, iki yüreğin sağır edici feryadına “sus” düştü. Pustu aşk… sus-pus bir cenaze merasimi bu satırlar… üstad’ın dizeleri tek teselli mezar taşıma: İçime batıyor şimdi can kırıklarım,ne çok acı biriktirmişim ömrüme... Var gücümle zorlarım hafızamı ,mutlu olduğum tek bir anı hatırlamak için... Ne az gülmüşüm ömrümde meğer ,tebessümlerim kırk yamalı ... Sahi bildiğim hiç bir çocuk oyunu yok mu benim... Ve hala neden korkuyorum karanlıktan... Yalnızlık en eski ve tek sadık dostum... Geceleri hep sevdim nedense... Yüreğimdeki sızı ,bedenindeki yaraların sızısını bastırdığından belki ,daha az yanardı geceleri canım... Bunca yıl içimde biriken ,yaşadıklarımdanmıydı , okuduklarımdan mı bilmem... Ne çok severdim okumayı ,sokak lambasının odama vuran ışığında kaç kitap bitirdim kimbilir... Kıyılanmış bir perdenin arkasında ki korku geçerdi bir zaman sonra... Okurken ,yeni bir dünyaya dalardım.. Sıyrılırdım hayatın acı gerçeklerinden... Düşlerimde bile mutluluk çok uzakta kalırdı hep... acısız bir hayattı hayalimin en üst noktası... Ve hep kan rengiydi gözlerim ,ela mı ,kahve mi ,yeşil mi ,bilmek istedim... Bu yüzden sevemedim belkide aynaları... Yoruldum yüzümdeki acıyı seyretmekten... Gözlerimde bir çocuk çığlık çığlık susar şimdi... sessiz hıçkırıkları canıma batar... Yaralarımı kanatır durmadan can kırıkları... |