#1
|
|||
|
|||
Kimene.(.
Buraya senden geldim biliyorum.
Otuz dört gün oldu sen gideli kentimden. Kendimde değilim. Caddeyi arşınlayan sadece ben miyim? Arkamda bir yalnızlığın koyu gölgesi. Canı çıksa, canı yok ki! İki parmak arasına sıkışmış nikotin kokuları, Yapmak istemediklerimin sinişmişliğinden ibaret bir bozgunun terkisidir. Yalnızlığım, Tek başınalığım, Aşinalığım…Otuz dört plaka acılar yükler yalnızlığım, bagajları faili meçhul dolu otobüs kuyruklarına. Çirkin, yoksul, doğurgan ruh yolcuları hiç tükenmez bu seferin. Her sefer bir yalnızlıktır, Her yalnızlık binlerce sefer. Kararmış düşlerimin aydınlık çağı, Ömrüm, Canım, Anlamım benim. Ölüm haberlerini bellettilerdi bana senden önce, Yorumlarını ölü çoğaltmaya parsellerdi çingene yüzlü kadınlar, daha uykusuna yatılmamış düşlerin. Bir divan üstüne bağdaş kurup, yaşayamayacağım günlerin çetelesini tutardım, yaşadığımı hiçe sayarak… Acemiliğimi satır başlarına sıkıştırıp, ustalıktan caydığım zamanlardı. Geçtiğim, yittiğim, bitmediğim. Birden bire, İnançlı dizeler kuşatması, yabancı-devrik düşlerinle, Sen geldin. Geldin mi, gittin mi anlamadım. Melamet fikirler hû çeker, nüfussuz kasabaların orta yerinde. Nesimi’yi yüzer, Pir Sultan’ı asarım ruhumda. Gözlerim Yakup’tan beter, Yusuf’un kuyuları ne gördü daha… Şems’le cem ederim yana -yanarım- ‘belki seni bana yazar yaradan…’ Yine de anlatamam yokluğunun müthişliğini, Ermiş hükümlerin bilge acıları gül müdür bana? Çekerim, Çektiklerim ar gelir. Çekerim, Bu acılar zor gelir. Günlerin avucunda bir serseri üzgünlüğüm şimdi. Her yanımdan garip yalnızlığım geçer, Her yanımdan yabancısı olmadığım ezgileri dudaklarının. Seni soluksuz bekleyişlerimi, öfkeme vurduğum yerdeyim, Hınca hınç bir özlemle yine bekledim gelmeyişlerini. Dizlerimin bağı çözülmedi, Bir muştu gelmedi telefon direklerinin bana uzanan yerinden. Bir Cuma akşam üstüsü heyecanı duymadı içim, İçim geldiğin ki kadar ısınmadı, bu menekşe kokulu nisan akşamlarında. Rüzgar el gibi uzağımdan gitti, Yağmur sel oldu yakınıma düştü, ağladım. Ağladım, Siğim siğim döküldü gidenler, asit gibi deldi içimi. Kesilen hiçbir otobüs bileti bitirmez senin gitmelerini. Duvar diplerinden medet uman ihtiyarlığımı çökerek toprağa, Zavallı bir aşkın ağrılı bekleyişlerini duyarak içimde Ve beni ipe çeken kaygıları kanatarak sesinle çınlattığın isimlere, Ağladım. Yüzüme çarpan ışıktan göremediğim yüzünün her milimetrekaresini özledim… Özledim de, Özlemek, mani olmuyor ki yalnız kalmaya. Yalnızlığım, Bir başınalığım, Aymazlığım… Bu suç senin ellerinle işlenmedi, şahsa münhasır cinayet benimdir. Sen, Yorma kendini bana. Ne olduğumu biliyorum, bilmezliğe vursamda. Çok değil istediğim. Bir gül, yeter bana… Caddeyi arşınlayan ben değilim sadece. Arkamda koyu gölgesi yalnızlığımın. Aralarından geçerim klakson seslerinin, Sesler benim ardımdan geçer. Bir İstanbul, bir Ankara’yı geçer kapkara hilelerin başından. Bir kötü, bir iyiyi. ‘-İyinin kaderi kötüye düşer-’ Bir hüzün, bir sevinci geçer, Gelmelerinin, aslında hiç gitmemiş bir yolcunun bavulunda sakladığı dipnot yalanlarına benzediğini anımsatarak, Bir hüzün, bir sevinci 34 plaka ezerek geçer… ‘Geldin, Sevindim’. Neleri unuttuğumu hatırlatarak, Bir elma şekeri sevincini taşıyarak yüzüme bir çocuğun, Doğaçlayarak hayatına kattığın kelimelerin uyaklarını, Geldin. Diyeceğim çok şey vardı… ‘Gittin, Üzüldüm’. Bütün dünyayı başıma geçirdim, İntiharların bütün şeklini denemek istedim, Eşkıya basmış bir köy yerine döndü içim, taranmış, yanmış, yağmalanmış… Gittin, Diyeceğim her şeyin altında kaldım. Otuz dört plaka yalnızlığım, Geldin mi, gittin mi anlamadım… |