#1
|
|||
|
|||
Nazım Hikmet Ran
BENCE ŞİMDİ SENDE HERKES GİBİSİN
gönlümle baş başa düşündüm demin; artık bir sihirsiz nefes gibisin. şimdi tâ içinde bomboş kalbimin akisleri sönen bir ses gibisin. mâziye karışıp sevda yeminim, bir anda unuttum seni, eminim kalbimde kalbine yok bile kinim bence artık sen de herkes gibisin gözlerim gözünde aşkı seçmiyor onlardan kalbime sevda geçmiyor ben yordum ruhumu biraz da sen yor çünkü bence şimdi herkes gibisin yolunu beklerken daha dün gece kaçıyorum bugün senden gizlice kalbime baktım da işte iyice anladım ki sen de herkes gibisin büsbütün unuttum seni eminim maziye karıştı şimdi yeminim kalbimde senin için yok bile kinim BENCE ARTlK SENDE HERKES GİBİSİN BİR GEMİCİ TÜRKÜSÜ Rüzgâr, yıldızlar ve su. Bir Afrika rüyasının uykusu düşmüş dalgalara. Işıltılı, kara bir yelken gibi ince direğinde geminin. Geçmekteyiz içinden bir sayısız bir uçsuz bucaksız yıldızlar âleminin. Yıldızlar rüzgâr ve su. Başüstünde bir gemici korosu su gibi, rüzgâr gibi, yıldızlar gibi bir türkü söylüyor, yıldızlar gibi rüzgâr gibi su gibi bir türkü. Bu türkü diyor ki, «Korkumuz yok! İnmedi bir gün bile gözlerimize bir kış akşamı gibi karanlığı korkunun.» Bu türkü diyor ki, «Bir gülüşün ateşiyle yakmasını biliriz ölümün önünde sigaramızı.» Bu türkü diyor ki, «Çizmişiz rotamızı dostların alkışlarıyla değil gıcırtısıyla düşmanın dişlerinin.» Bu türkü diyor ki, «Dövüşmek..» Bu türkü diyor ki, «Işıklı büyük ışıklı geniş ve sınırsız bir limana dümen suyumuzda sürüklemek denizi..» Bu türkü diyor ki, «Yıldızlar rüzgâr ve su...» Başüstünde bir gemici korosu bir türkü söylüyor; yıldızlar gibi rüzgâr gibi, su gibi bir türkü.. GÖZLERİN Gözlerin gözlerin gözlerin, ister hapisaneme, ister hastaneme gel, gözlerin gözlerin gözlerin hep güneşte, şu Mayıs ayı sonlarında öyledir işte Antalya tarafında ekinler seher vakti. Gözlerin gözlerin gözlerin, kaç defa karşımda ağladılar çırılçıplak kaldı gözlerin altı aylık çocuk gözleri gibi kocaman ve çırılçıplak, fakat bir gün bile güneşsiz kalmadılar. Gözlerin gözlerin gözlerin, gözlerin bir mahmurlaşmayagörsün sevinçli bahtiyar alabildiğine akıllı ve mükemmel dillere destan bir şeyler olur dünyaya sevdası insanın. Gözlerin gözlerin gözlerin, sonbaharda öyledir işte kestanelikleri Bursa´nın ve yaz yağmurundan sonra yapraklar ve her mevsim ve her saat İstanbul. Gözlerin gözlerin gözlerin, gün gelecek gülüm, gün gelecek, kardeş insanlar birbirine senin gözlerinle bakacaklar gülüm, senin gözlerinle bakacaklar. SALKIM SÖĞÜT Akıyordu su gösterip aynasında söğüt ağaçlarını. Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını! Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere! Birden bire kuş gibi vurulmuş gibi kanadından yaralı bir atlı yuvarlandı atından! Bağırmadı, gidenleri geri çağırmadı, baktı yalnız dolu gözlerle uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına! Ah ne yazık! Ne yazık ki ona dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak, beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak! Nal sesleri sönüyor perde perde, atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde! Atlılar atlılar kızıl atlılar, atları rüzgâr kanatlılar! Atları rüzgâr kanat... Atları rüzgâr... Atları... At... Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat! Akar suyun sesi dindi. Gölgeler gölgelendi renkler silindi. Siyah örtüler indi mavi gözlerine, sarktı salkımsöğütler sarı saçlarının üzerine! Ağlama salkımsöğüt ağlama, Kara suyun aynasında el bağlama! el bağlama! ağlama! BEN SEN O O, yalnız ağaran tanyerini görüyor ben, geceyi de Sen, yalnız geceyi görüyorsun, ben ağaran tanyerinide. MEKTUPLAR- 09 Hapisten çıktığım günleri hatırlıyorum, hapisten çıkarıldığım günleri değil, çıktığım, içerde kendimin dışarda dostların ve zamanların zorlamasıyla çıktığım günleri hapisten., Sevinç. Düğün, bayram. Sevinç, kibirli biraz, biraz şaşkın. Sevinç. dallarında hayallerin ve umutların parıltısı, yemişleri değil, parıltısı. Ve yüksek sesle anlatmak hapisaneyi herkese ve kendine. Hapisane hala düşlerine girer, uyanırsın sıçrayarak. Yakanı bırakmaz alışkanlıklarıyla yasakları hapisane yıllarının. Kapatamazsın mektuplarının zarflarını, karavana vakitlerini, beklersin, ve akşamlar kararınca kapının dışardan kilitlenmesini, yanmasını ampullerin kendiliğinden. Sevinç. Düğün, bayram. Ama bayram günlerinin de sonu var bütün günler gibi. Bakarsın, evinin damı akıyor, pencereler, kapılar onarılmak ister, su getirtmek, açtırmak gazı, elektriği, yatak çarşafı almak, tabak, çanak, kitap. Kolların hazır çalışmağa, onlar içerde de çalıştırıldılar, ama bilgi´n uyutuldu. Paran da yok. Borca batmak da tehlikeli. Nerden, neresinden, nasıl kurmağa başlamalı evini hürriyetinin? hapisten çıkanın haline benziyor hali Tanganika´nın. SENİ DÜŞÜNÜRÜM Seni düşünürüm Anamın kokusu gelir burnuma Dünya güzeli anamın Binmişsin atlıkarıncasına içimdeki bayramın Fırdönersin eteklerinle saçların uçuşur Bir yitirip bir bulurum al al olmuş yüzünü Sebebi ne Seni bir bıçak yarası gibi hatırlamamın Sen böyle uzakken senin sesini duyup Yerimden fırlamamın sebebi ne? Diz çöküp bakarım ellerine Ellerine dokunmak isterim Dokunamam Arkasından camın Ben bir şaşkın seyircisiyim gülüm Alaca karanlığımda oynadığım dramın. BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. İyisi mi,beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin Fedakarlığımı anlıyorsun vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin. Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orada beraber yaşarız külümün içinde külün ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar... Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek. Toprağa beraber dalacağız. Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak : biri sen biri de ben. Ben daha ölümü düşünmüyorum. Ben daha bir çocuk doğuracağım Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok, ama sen de beraber. Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini. Ben ölünceye kadar da Bu düzelir herhalde. Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde? İçimden bir şey : belki diyor. |
Benzer Konular |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Havuçlu pilav | Yorgun Yürek | Pilavlar ve Makarnalar | 0 | 16 June 2009 10:08 |
Google da Bulunamadım :P | ELçiN | Komik Loglar | 4 | 29 March 2009 14:58 |
Sahanda Yumurta (1 Kişilik) | NevRa ♥ | Damak Tadınız | 0 | 24 January 2009 13:13 |