![]() |
![]() |
#1
|
|||
|
|||
![]()
Eski Hitit Sanatı
Hitit sanatını önceleyiniz Hatti sanatının buluntularını ayırt etmek, dönemi anlamak açısından önemlidir. Hattileri izleyen Hatti-Hitit Beylikler dönemi, bu dönemde yer alan Asur Ticaret kolonileri ve daha sonraki İmparatorluk aşamalarını gözden geçirmek, aynı coğrafyada yer alan yerleşimlerde bulunan sanat yapıtları arasındaki ilişkileri kurmaya yardımcı olacaktır. F.E. Hititler Alişar, Alacahöyük ve başkent Hattuşaş’da bu dönemden kalma yerleşimlerin (Büyükkale’deki IVc yapı katı) genel şeması eski Anadolu geleneğini yansıtır. Yapıların konumu, bütün Hitit mimarlığında görüleceği gibi, arazinin topografik özelliklerine en uygun biçimde tasarlanmıştır. Konutların planı ve yapı tekniği daha önceki dönemin örneklerinden pek farklı değildir. Bu çağdan günümüze ulaşabilmiş en önemli anıtsal mimari örneği ise İnandık Höyüğü’nün IV. yapı katında ortaya çıkarılan dikdörtgen planlı tapınaktır. Eski Hitit Çağı seramik sanatında kabartma bezemeli vazolar özel bir yer tutmaktadır. Bunlar arasında en dikkate değer örnekler Bitik, İnandık ve Eskiyapar’da bulunan tören amforalarıdır. Çorum’daki Boğazköy, Alacahöyük ve Eskiyapar, Yozgat’taki Alişar, Çankırı’daki İnandık Höyüğü, Tokat’taki Maşat Höyük ve Elazığ’daki İmikuşağı Höyüğü gibi çeşitli merkezlerin Eski Hitit dönemi katlarında ele geçen daha yaygın bir seramik türüyse çömlekçi çarkında yapılmış, genellikle tek renkli ve padak açkılı kaplardan oluşur. Bu türün en sık karşılaşılan biçimi, bir önceki dönemde de yaygın olan gaga ağızlı ve bazıları omurgalı testilerdir. Gövdesi kama biçiminde olan kaplar, halka gövdeli testiler ve matara biçimli kaplar da bu seramiğin ilgi çekici biçimleri arasında yer alır. Eski Hitit heykel sanatı daha çok pişmiş topraktan veya metalden yapılmış heykelciklerle tanınır. Kabartmalı vazolara paralel bir gelişme gösteren bu heykelciklerde, vazoların aksine insan figürlerinden çok hayvan figürleri ağır basmaktadır. Asur ticaret kolonileri sanatının devamı olan ve kült eşyası olarak kullanıldığı sanılan bu heykelciklerde oldukça gerçekçi bir üslupla ve büyük bir ustalıkla aslan, boğa gibi hayvanlar tasvir edilmiştir. İmparatorluk Sanatı Başta başkent Hattuşaş olmak üzere birçok önemli merkezde, imparatorluk dönemi Hitit sanatının, özellikle mimarinin ve anıtsal heykelin gelişmesine ışık tutan çok değerli kalıntılar bulunmuştur. M.Ö. III. binyılda da önemli bir merkez olan Alacahöyük’teki Hitit yapı katı, buradaki tapınak-saray kompleksinin ana gitişi olan Sfenksli Kapı ve çevresindeki kabartmalarla ünlüdür. Hattuşaş’daki Sfenksli Kapı’da olduğu gibi buradaki sfenksler de kapı ayaklarını oluşturan dev taş bloklara oyulmuştur, ama plastik etkisi çok daha zayıftır. Kapının iki yanındaki çevre duvarının dış yüzüne yapılmış kabartmalarda da düzyüzeyler geniş yer tutar. Kült töreni sahnelerini çok özgün bir kompozisyon anlayışıyla canlandıran bu kabartmalar M.Ö. XIII. yy’dan daha eski bir döneme, büyük olasılıkla XV. yy. sonu ile XIV. yy. başına tarihlendirilir. Yazılıkaya ve Gavurkale. Günümüze ulaşan bütün kalıntılar, Hititlerin taşa, kayaya, kayalık tepelere ve dağlık yerleşimlere özel bir ilgi duyduklarını ortaya koyar. Bu ilginin sadece pratik kaygılarla değil, bazı dini inanışlarla da ilişkili olduğunu düşünmek gerekir. Bu düşünceyi destekleyen en sağlam kanıt, başkent Hattuşa’dan 2 km uzakta, kayalıkların arasındaki doğal galerilerden yararlanılarak düzenlenmiş bir açık hava tapınağı olan Yazılıkaya’dır. Buradaki iki galerinin duvarlarına, Hurri ve Hitit panteonundaki bütün tanrı ve tanrıçaların kabartma figürleri işlenmiştir. Tapınağın adytonunu oluşturan bu galerilerin önünde başkent tapınaklarıyla aynı üslupta bir kapı, revaklı bir avlu ve ek binalar bulunur. Galerilerdeki kabartmalar, imparatorluk dönemi Hitit sanatının en yetkin örneklerindendir. Doğal yapının arasına değişik dönemlerde eklenmiş kültyapılarıyla uyumlu bir bütün oluşturan bu açık hava tapınağı son halini M.Ö 13. yy. sonlarında almıştır. Ankara’nın Haymana ilçesi yakınlarındaki Gâvurkale ise, ölüler kültüyle ilgili metinlerde hekut olarak geçen kayalık tepelerin veya insan eliyle biçimlendirilmiş kayalıkların güzel bir örneğidir. Buradaki doğal tepenin üç yanı kiklop örgülü taş duvarlarla çevrilmiş, dördüncü yandaki kayalıkların düzleştirilen yüzeyine de tanrı ve tanrıçaları tasvir eden üç kabartma sahne işlenmiştir. Küçük sanatlar. Seramik alanında, M.Ö. XIX. yy’ dan beri yaygın olarak görülen hayvan biçimli kaplar imparatorluk döneminde de önemli bir yer tutar. Bazıları, Hattuşa’da bulunan çift başlı ördek biçimindeki kapta olduğu gibi, karmaşık ve fanteziyle yoğrulmuş bir tasarımın ürünüdür. İmparatorluk döneminin küçük sanat ürünleri arasında dikkati çeken bir grup da mühürlerdir. Bu mühürlerin merkezindeki yuvarlak bölümde, kanadı bir güneş kursunun altında hiyeroglifle hükümdarın adı yazılıdır. İki yanında da Büyük Kral’ın işareti yer alır. Bazı örneklerde bir tanrıyla birlikte kralın da tasvir edildiği bu mühürler, birer sanat eseri olmanın ötesinde, üzerlerindeki hükümdar adları sayesinde bazı anıtların kesin olarak tarihlendirilmesine yardımcı olan önemli birer belge niteliğindedir. Geç Hitit Sanatı Geç Hitit yerleşmelerinde henüz çok kapsamlı kazılar yapılamadığı için, kent tasarımı ve yapılar konusundaki bilgilerimiz oldukça kısıtlıdır. Bununla birlikte, bu dönemin mimarisinde Anadolu etkisinin çok sınırlı olduğu görülür. Samal Krallığı’nın merkezi Zincirli, Hattina Krallığı’na bağlı tel Teynet ve hangi Geç Hitit krallığına ait olduğu saptanamayan Sakçagözü’ndeki saraylar, daha önceleri Tilmen Höyük ve tel Açana’da görülen saray mimarisi üslubunun devamı niteliğindedir. Zincirli’de, çember biçiminde bir surla kuşatılmış kent alanının merkezindeki krallık kalesi, avlularla birbirine bağlanan yapılarıyla Hattuşa’nın Büyük kale’sindeki düzeni çağrıştırır. Kar ise kent alanını birkaç bölüme ayıran iç surlar, Hititlerin tahkimat planıyla aynı şemaya göre yapılmıştır. Dönemin merkezlerinde bu üsluplara bağlı olarak ortaya çıkan çeşitli okullar birçok yönden farklılaşmakla birlikte bazı ortak özellikler de taşır. Heykel sanatında en yaygın biçimler kapı aslanları ve ortostatları bezeyen kabartma frizler olmuştur. Malatya kabartmalarında, teknik, kompozisyon ve konu açısından imparatorluk dönemi Hitit sanatına benzerlikler görülürse de, sahneler blokların çevresinin dışına taşmaz. Kargamış’taki «Haberciler Duvarı »nın derinlikten ve canlılıktan yoksun kabartmalarında ise daha çok Suriye ve Kuzey Mezopotamya etkisi ağır basar. Buna karşılık kabartmanın daha plastik bir değer kazandığı Büyük Duvar ve Büyük Merdiven ortostatlarında Alacahöyük ve Yazılıkaya’yla belirgin bir yakınlık vardır. Elbiselerin ve duruşların dönemin özelliklerini yansıtmasına karşılık, eski geleneğin izleri hissedilir. Zincirli figüratif sanatı da Kargamış okulunun etkisinde gelişmiş, ama onun düzeyine erişememiştir. Kahramanmaraş’taki Gurgum merkezlerinde görülen yerel üslubun anlatım gücü ve plastik değeri çok daha etkileyicidir. |
![]() |
|
|