|
|
|
|
|
#1
|
|||
|
|||
|
Hunlar
Orta Asya'da ve Avrupa'da devlet kuran Türk boyudur. Osmanli hanedani disinda Türklerin basinda hüküm süren en uzun ömürlü ve en önemli hanedan Hunlardir. Onlari dört önemli topluluk olarak ele alabiliriz. Orta Asya Hunlari, ilk büyük Hun hakanligidir (M.Ö. 220-M.S. 216). ilk büyük hükümdarlari Teoman Yabgu'dur. Oglu Mete (Oguz Han da denir), M.Ö. 209'da Teoman'in yerine tahta geçti. 35 yil hükümdarlik etti. Bütün Türk, Mogol, Tonguz, Altay Türklerini buyrugu altinda topladi. Devletinin sinirlari Büyük Okyanus'tan Hazar Denizi'ne, Tibet ve Kesmir'den Kuzey Sibirya'ya uzaniyordu. Volga Hunlari, M.S. 48'de devlet ikiye bölündü, sonra da göçler sonucu dagildi. Çesitli Türk boylarinin birbiri üzerine yaptigi baskilarla zayiflayan önemli Hun boylari batiya göç etmege basladilar. Bunlarin bir bölügü Volga ile Ural irmaklari arasinda bir devlet kurdu (M.S. 374). Hakanlari Balamir Han'di. Avrupa Hun Devleti, M.S. 425'te kuruldu. 454'e kadar yasayan bu devletin en büyük hükümdari Attilâ idi. 9 yil süren saltanati sirasinda 4 milyon km2'lik bir toprak üzerinde dünyanin en büyük imparatorlugunu meydana getirdi. Hindistan Hunlari (Akhunlar), ise Mogollarla karisarak güneye inen ve orada VII. imparatorluk hanedanini kuran Hunlardir. 3,5 milyon km2'lik bir bölgede 71 yil Hindistan'a egemen olduktan sonra dagildilar. Attilâ ve Azizler Attilâ iktidarindan ve Hun gücünden korkan Hiristiyan inancina göre Attilâ'nin atinin bastigi yerde ot bilmezmis. Attilâ'nin Avrupa'ya saldigi korku yüzünden, kilise ona direnme cesaretini gösterenleri azizlige yükseltti: Paris'i kurtaran Azize Genevieve; Romalilari yardima çagiran Orieans piskoposu Aziz Aignan, Roma'ya ilismemesi için Attilâ ile pazarliga girisen papa Leo I bunlar arasindadir. Hun uygarligi Ordu örgütlemeyi, savasmayi, at yetistirmeyi çok iyi bilen Hunlar, büyük bir uygarliga sahipti. Tahta evlerde oturur, deriyi isler, dokuma yapar, siir ve edebiyatla ugrasirlardi. Avrupa'ya Asya uygarliginin önemli ögelerini ve özelliklerini onlar götürdüler. |
|
#2
|
|||
|
|||
|
Hititler
Hititler'in Anadolu'ya göç tarihleri kesin olarak bilinmemektedir. MÖ 2000 yillarinda Hint-Avrupa kavimlerinin doguda Kafkasya üzerinden Anadolu'ya girdikleri en kabul gören tezlerdendir. Tezlerden bir digeri Çanakkale Bogazi'ndan, bir baskasi ise, Karadeniz'den geldikleri varsayimidir. Yeni gelenler yerli Anadolu Hatti Beylikleri'ni egemenlikleri altina almislar, kismen politik ve askeri, bir dereceye kadar da ekonomik gücü ellerinde tutmuslardir. MÖ II.bin baslarinda, Yukari Mezopotamya'daki Assur sehrinin zengin tüccarlarinin Anadolu ile yogun bir ticari iliskiye girmis olduklarini görüyoruz Orta Anadolu'nun genis topraklari üzerinde kurulan küçük krallik veya beylikler, "Karum" adi verilen pazar yerleri ile son derece canli birer ticaret merkezleriydiler. Assurlu tüccarlarla birlikte gelisen bir baska ve çok önemli olgu ise, MÖ II. bin de Anadolu'da bilinmeyen fakat Mezopotamya'da MÖ 3000 yilindan beri kullanilan çivi yazisinin Anadolu'ya gelisidir. Böylece Anadolu tarihi çaglara girmektedir. Kilden yapilmis tabletler üzerine yazilan mektuplardan, Assurlu tüccarlarin Anadolu'ya kumas, koku ve kalay madeni getirerek yerli krallara ve halka sattiklarini, karsiliginda altin, gümüs ve bazi tunç malzeme aldiklarini ögreniyoruz. Koloni Çagi'ni izleyen Eski Hitit (M.Ö. 18.yy.) ve Büyük Hitit Kralligi dönemleri sonunda, takriben 1200 yillarinda batidan gelen ve Deniz Kavimleri diye adlandirilan topluluklarin istilasi ile Hitit Imparatorlugu son bulmus ve Hititler yasamlarina sehir beylikleri halinde devam etmislerdir. Baskentleri: Hattusa Anadolu'da ilk kez organize devlet kuran Hititleri'in baskenti olan Bogazköy (Hattusa), daglik-engebeli bir arazi kurulmus olup Çorum,a uzakligi 82 km'dir. Bogazköy'ün gerçek tarihi M.Ö. 1900'den az sonra baslar. Geç Hitit ve Asur belgelerinden ögrendigimize göre Bogazköy; Hattustu ve Pijusti adli krallarla son bulan bir hanedanligin merkezi idi. M.Ö. 19. ve 18. yy.'da Hitit öncesideki dönemde Bogazköy'de, Hattiler ve Asurlu tüccarlar da konaklamaktaydilar. Sehirde Asurlu tüccarlarin ticaret yaptiklari "karum" denilen bir pazar yeri bulunmaktaydi. Bogazköy, M.Ö. 1200 yillarina kadar Hititler'in baskenti olma özelligini korumustur. Ilk Hitit krali olarak Hattusa'li anlamina gelen Hattusili'yi görüyoruz. Kentin asil merkezini büyük kale teskil eder. Büyük kalenin kuzeybati yamacinda Hitit Imparatorluk dönemine ait özel evler ile Büyük Mabed'in yer aldigi "asagi sehir" bulunmaktadir. Sehrin güney kismini teskil eden "yukari sehir"; M.Ö. 13. yy krallari tarafindan yapilmis sandik seklindeki surlarla çevrilmistir. Bu surda Kral Kapisi, Potern, Sfenskli Kapi, Aslanli Kapi yer almaktadir. Yukari sehir içinde Yenice kale ve Sarikale tahkim edilmis olarak yapilmistir. Hitit Kralligi; M.Ö. 1200'deki Deniz Kavmi Göçleri sonunda Trak asilli kavimlerin baskilari sonucu yikilmis olup, dolayisiyla Bogazköy de baskent olma özelligini kaybetmistir. M.Ö. 750 yilinda Friklerin yerlesimine sahne olmustur. Hellenistik çagda ise Bogazköy; büyükçe bir yerlesim alani olmaktan öte gidememistir. Bizans çaginda da iskan edildikten sonra Bogazköy'e 18. yy.'da bugünkü sakinleri yerlesmistir. Antik Hattusa harabeleri ile Yazilikaya Açik Hava Mabedi birer açik hava müzesi olarak önem tasimakta olup, ayrica; Milli Park projesi kapsamina alinmis ve Dünya Kültür Mirasi listesine dahil edilmistir. COGRAFYA Küçük Asya'ya I.Ö. 2. binyilin baslarinda gelen Hititler egemenliklerini I.Ö. 13. yüzyil sonlarina kadar sürdürdü. Bu uygarliga ait kalintilar Anadolu'nun büyük bir kesimine yayilmis olmakla birlikte, günümüzde özellikle dikkat çekenler Bogazkale, Yazilikaya, Alacahöyük ve Ortaköy gibi Hitit merkezleri. Konya'nin Halkapinar ilçesine bagli Aydinkent köyü yakininda Ivriz Kaya Kabartmasi, Kayseri'nin Develi ilçesine bagli Gümüsören köyündeki Fraktin Aniti gibi Hatti kalintilarinin yani sira Gaziantep'in Islahiye ilçesindeki Zincirli Höyük, Karkamis, Adana'nin Kadirli ilçesindeki Karatepe gibi geç Hitit beyliklerine ait kalintilar da görülmeye deger. Hitit kazilarindaki buluntularin büyük bir kisminin sergilendigi Ankara Anadolu medeniyetleri Müzesi, Hititlerin izini sürenlerin ilk duragi. KÖKENLERI Indo-German kökenli Hititlerin tarih sahnesine çikip Isa'nin dogumundan 20 yüzyil önce KüçükAsya topraklarinda yaptigi islerde, Isa'nin dogumunda 20 yüzyil sonrasinin insanlari bizler için de ibret alinacak çok sey bulunur. Çünkü Hititolog Albrecht Götze'nin dedigi gibi "Avrupali uluslarin kültür dünyasinda görünmeleri Hititlerle baslar; bu da onlarin ilginçligini daha da arttirmaktadir" Hititler kuzeydogudan mi gelmislerdi, yoksa kuzeybatidan mi? Bunu henüz kesinlikle ögrenemedigimiz gibi, geldikleri zaman asil adlarinin da ne oldugunu bilmiyoruz. Kuskusuz birkaç bin kisiden fazla degildiler, fakat buranin yerli halki Proto-Hatti'lerden daha gelismis ve daha becerikli olduklari hemen anlasiliyor. Meydana çiktiklari andan itibaren siyasal yönetim ile askeri güç arasinda çok ender dengesizlikleri var. Baska bir deyisle, öylesine güç kazaniyorlar ki, yayilmalarina karsi çikmayi kimse göze alamiyor. Ayrica siyasal açidan büyük yetenek sahibi olduklari besbelli. Öyle ki, çigneyip geçtikleri uluslari köle yapmiyorlar, aksine onlari bir sadakat iliskisi içinde eritmeyi basariyorlar. BOGAZKÖY (HATTUSAS) Orta Anadolu'da küçük bir sehrin I.Ö. 1700'lerde sonu gelmis gibiydi. "Hattus sehrini geceleyin yaptigim bir saldiri ile aldim. Yerine yaban otu ektim. benden sonra her kim kral olur ve Hattus'u yeniden iskan ederse Gökyüzünün Firtina Tanrisinin laneti üzerine olsun" Kussara sehri krali Anitta bu dilegini bir tablet üzerine çiviyazisiyla yazdirdi. Ancak Hatti kralligi'nin ve baskenti Hattus'un yerle bir edilisi üzerinden yüz yil bile geçmeden, yine Kussara kökenli bir soylu, sonradan aldigi adiyla 1. Hattusili, bu tehdidi kulak arkasi yaparak burayi Hitit Kralligi'nin baskenti yapti ve 400 yildan uzun bir süre, antik dünyanin süper gücü olarak varligini sürdürecek bir imparatorlugun merkezi haline getirdi. 1834'te Texier, Bogazköy harabelerini görmüs, Hattusas'i tanimisti, ve 1907'de Winckler Hattusas'in Hitit Imparatorlugun baskenti oldugunu tanitladi Medeniyetlerin yogruldugu bir kazandi Anadolu, Hattusha da tam ortasindaydi onun. Geçtigimiz yüzyilda fark edildi, ancak yüzyilimizin basinda Hitit baskenti olarak tanimlandi. Bugün, UNESCO'nun Dünya Kültür Miraslari listesinde ve bu kazilar Anadolu'nun Karanlik Çag'ini aydinlatmayi sürdürüyor. ANADOLU'NUN DILI Hattusa'da bulunan belgeler, Anadolu'da ayni dönemde (I.Ö. 2. bin yilda) Hint-Avrupa dillerinin en eskisi Hititçeden baska, yine ayni dil grubuna ait Luvi ve Pala dillerinin, ayrica Hurrice, Hattice ve Akadca'nin yazi dili olarak kullanildigini gösterir. Hepsi de çiviyazisiyla yazilan bu dillerde her isaret bir heceyi simgeler. Hititlerin kullandigi bir baska yazi da Luvi dilinde yazilan ve hiyeroglif denen resim yazisiydi. Misir hiyerogliflerinden tamamen farkli olan bu biçimde heceler hatta kelimeler tek bir isaretle temsil edilebiliyordu. Hiyeroglif daha çok mühürlerde ve kaya anitlari gibi büyük yazitlarda tercih edilirdi ve büyük olasilikla daha büyük kesim için anlasilabilir nitelikteydi. Hititlerde okuryazarligin yalnizca küçük bir gruba ait beceri oldugu kabul edilir. Çiviyazisini krallarin bile okuyamadiklari, aldiklari mektuplarin sonunda yer alan ve yaziciya hitap ettigi anlasilan "sesli oku" ibaresinden anlasilir. BIN TANRILAR TOPRAGI Antikçagin pek çok toplumunda oldugu gibi Hiitlerin de çok tanrili inanç sistemleri vardi. Yendikleri komsularinin tanrilarini kizdirip, gazaba ugramaktansa, armagan ve dualarlaonlara saygilarini dile getirip panteonlarina, yani kendi tanrilari arasina almayi gelenek haline getirmislerdi. Bu da zamanla yabanci inançlarin Hitit dininde etkinlik kazanmasina sebep oldu. Hitit inancinda, özellikle komsu Mitanni ülkesi halki Hurrilerin etkisi önemli boyutlardaydi. Hatta bir dönem kendi tanrilarini bile Hurrice adlarla andilar. Her sehrin bir bastanrisi, her kralin bir koruyucu tanrisi vardi. Ülkenin en büyük iki tanrisi Göklerin Firtina Tanrisi Tesup ile Günes Tanriçasi Hepat'di. Bunlar bölgelere göre degisik isim aliyorlardiysa da, ayni tanri-tanriça esasina dayanan bir inanç tüm ülkede geçerliydi. Devletin en üst düzey yöneticisi, askeri önder ve yüksek yargiç olan Hitit krallari, ayni zamanda Firtina Tanrisi'nin yeryüzündeki temsilcisi sayilir, öldüklerinde de tanri katina yükselir. KADES SAVASI Misir'in üstünlügünü yeniden kurmakta olaganüstü atilimlara girisen II. Ramses ve eskiçagin bu en güçlü hükümdarinin karsisina dikilmesi gereken de Muvattalis'ti. Yalnizca piyadelerin savastigi dönemler, I.Ö. 2000. binyilin ortalarinda kalmisti, çünkü artik savas arabalari kullaniliyordu. Misirlilarin hafif ve sürücü disinda yalnizca bir savasçinin binebilecegi arabalarina karsi, Hititlerin daha agir ve sürücü disinda iki savasçi tasiyabilen arabalari vardi. Bu arabalar, Misirkilarinkinden daha agir olmakla beraber, üzerindeki savasçi sayisi açisindan orduya üstünlük sagliyordu. Misir kaynaklarina göre Kades savasina giden Hitit ordusunda 3 bin 500 araba, ve 17 bin yaya asker bulunuyordu. KRONOLOJI Krallarin egemenlik sürelerini gösteren tarihler Dr. Sidney Smith ve Prof. Albrecht Götze'nin çalismalarindan alinmistir. Kesin yillarin eksik oldugu yerlerde, ortalama insan ömrüne göre yapilmis bosluklari zaman bakimindan ihya edilmesi çalismalari Dr.O.R. Gurney'e aittir. Dr. Gurney 1590 ve 1335 tarihlerini her bakimdan güvenilir saglam yillar saymaktadir. Öteki tarihlerin hepsi, yaklasik olarak dogru kabul edilmektedir. Tesup: Boga, Hititlerin en büyük tanrisi Tesup'un kutsal hayvani ve simgesiydi. Bogazköy'de bulunan, sunu kabi formundaki bir çift boganin kosum kayislariyla betimlenmesi, Firtina Tanrisi'nin arabasina kosulu olabileceklerini akla getiriyor. |
|
#3
|
|||
|
|||
|
Karamanogullari
Orta Anadolu'nun güneyinde yasayan bir Türkmen boyunun kurdugu beylik. Mogol istilâsindan kaçarak Anadolu'ya gelen bu Türkmen boyu, Keykubat I tarafindan Ermenek bölgesine yerlestirilmisti (1228). Selçuklu Devleti yikilinca Karaman Bey bagimsiz bir beylik kurdu. Karamanogullari Selçuklularla, Mogollarla ve Osmanlilarla uzun süre mücadele halinde kaldilar. 1397'de Yildirim Bayezit Konya'yi alarak Karamanoglu Ali Beyi öldürterek beylige son verdi. Fakat, Ankara Savasi'ndan sonra Karamanoglu Mehmet Bey beyligi yeniden kurdu (1402). Mehmet Bey 1407'de Türkçe’yi resmî dil ilân ederek Fars-çayi resmiyetten kaldirdi. Murat II'nin Anadolu Seferi Karamanogullarini da bas egmek zorunda birakti. Osmanlilarla anlasma yapilarak Kosova Savasi'na asker gönderdi. Fakat Murat II ölünce genç Fatih'in tahta geçmesinden yararlanmak isteyen Karamanogullari yeniden baskaldirdilar. Fatih Sultan Mehmet buna saldiriyla karsilik verdi; bu saldiri sonunda Karaman halki Istanbul'a sürülerek sehirler yagmalandi. 1471'de yapilan ikinci saldirida Aksaray, Eregli ve Çarsamba halki da Istanbul'a sürüldü. Fatih 1473'te Otlukbeli'nde, Uzun Hasan'i yendikten sonra Karaman ülkesini temelli ele geçirdi. Sadece Içel'de beylik süren Karamanoglu Kasim Bey kaldi; o da Cem Sultan'in tarafini tutunca Bayezit II tarafindan öldürtüldü (1483). |
|
#4
|
|||
|
|||
|
Karahanlilar
Bati Türkistan'da kurulmus Türk devletidir (X.-XI. yy.). Karahanlilar adi, hem bir Türk hükümdar sülâlesinin, hem de bu sülâlenin kurdugu devletin adidir. Bu hanedandan Abdülkerim Satuk Bugra Han'in kurdugu devlet Îslâm dinini benimsemekle Türk tarihinin uzun yillar süren Samanlik dönemini kapatmis oldu. Bu devletin bir baska önemli yani da, Türklügün agirlik merkezini Türkistan'in daha batisina, Yakindogu'ya dogru kaydirmis olmasidir. Bu olay bir süre sonra Yakindogu'da baslayacak olan ve Anadolu'nun Türklesmesine yol açan Selçuklu hareketine olanak hazirlamistir. Karahanlilar, VI. büyük Türk hakanligi hanedanidir. Kurduklari imparatorluk Aral Gölü'nden Çin sinirina kadar uzaniyordu. Baskent baslangiçta Kâsgar'di. Karahanlilar Büyük Kagan'i tanimakla birlikte bagimsiz bir devletti. Ama çok geçmeden dogu ve bati olmak üzere ikiye ayrildi. Satuk Han'dan sonra, daha yedi hanin idaresinde yüz yillik bir egemenlik süren Karahanlilar XI. yy.in ortalarina dogru (1040) Selçuklulara bagli bir devlet oldu. Büyük hakanlik taci böylece Selçuklulara devredildi. Karahanlilar Devleti'nin dogu bölümü Karahitaylarin, bati bölümü Selçuklularin himayısesinde bir süre daha yasamistir. Türk Dilinin Ilk Anitlari Türk uygarlik tarihinde Karahanlilarin yeri çok önemlidir. Çünkü, tarihin ilk en büyük edebî anitlari Karahanlilar döneminde ve o zaman Kâsgar'da konusulan Hakaniye diyelegiyle yazildi. Bunlar, Kâsgarli Mahmut'un yazdigi Divanü Lûgat-it-Türk (Türk Dili Sözlügü), Yusuf Has Hacip'in Kutadgu Bilig (Kutlu Olma Bilgisi), Edip Ahmet'in Atebet-ül-Hakayik (Gerçeklerin Esigi) adli eserleridir. |
|
#5
|
|||
|
|||
|
Keltler
Tarihöncesi ve ilkçag döneminde yasayan Avrupa kavimlerinin bir bölümüdür. Dört bin yil kadar önce Keltler, anavatanlari olan Orta Avrupa'dan göç ederek özellikle Britanya Adalari'na, Ispanya'ya ve Galya'ya yerlestiler. Savasçi ve avci olduklari kadar mükemmel çiftçiydiler. Tekerlekli pullugu ve fiçiyi icat ettiler. Yayilmalari batida, Bronz Çagi'nin sonuna ve Demir Çagi'nin basina denk gelir. Sayisiz göçleri sirasinda Yunanlilarin, Etrüsklerin, Italyotlarin tekniklerini benimsediler; kazanciligi ve çömlekçiligi gelistirdiler. Onlarin yaptigi yollara sonradan Romalilar tas döseyecekti. Çogu zaman birbirine rakip kabileler ve klanlar halinde toplanmis olan Keltler, gerek yasama biçimi, gerek kültür yönünden özgün bir halkti. Ürünlerin koruyucusu sayilan kir tanrilarina taparlar, geleneklerin koruyucusu olan hem kâhin, hem yargiç niteligindeki din adamlarinin (drüitler) yönetiminde yasarlardi. M.S. I. yy.da Romalilar tarafindan kismen yikilan Kelt uygarligi, gene de, Ortaçag'a kadar yasayageldi. Bugün bile, bazi Breton ve Irlanda törelerinde bu uygarligin varligini sürdürdügü görülür. |
|
#6
|
|||
|
|||
|
Kavimler Göçü
M.Ö. III. yy. ile IV. yy. arasinda Avrupa'yi istilâ eden, Akdeniz dünyasina yabanci kavimlerin akimi. Miladin ilk yüzyillarinda, Roma imparatorlugu döneminde, Ren ve Tuna nehirlerinin ötesinde Germenler yani, Burgondlar, Franklar, Alamanlar, Vizigotlar, Ostrogotlar yasiyordu. Bunlar mükemmel savasçi olduklarindan kendilerinden korkulan kavimlerdi. Kabileler halinde toplanmislardi ve kaynaklari yetersiz, yoksul topraklardan geçimlerini saglamaga ugrasiyorlardi. Açligin dürtüsüyle, yeni yeni otlaklar aramaga çiktilar ve II. yy.dan itibaren, zenginlikleri karsi konulmaz biçimde onlari çeken Roma Imparatorlugu topraklarina zorla girmege basladilar. Sinirlarda ve Imparatorlukta Miladin ilk yüzyillarinda Avrupa'ya korku salan ve kendilerine batililarca barbarlar da denen (Yunanca «yabanci» [Yunanli olmayan] anlamina, barbaros sözcügünden) bu kavimlerin yikici akinlarini önlemek için, Roma imparatorlari sinirlari tahkim ettiler. IV. yy .a kadar, Germenleri püskürtmeyi basardilar ve aralarindan birçogunu tutsak aldilar. Bu tutsaklari, ya ekilmemis topraklarda köle olarak ya da orduyu güçlendirmek için asker olarak kullandilar. Böylece, bu yagmacilarin bazilari köylü oldu; bazilari da, bati ordulari baskomutanligina kadar yükselen Vandal Stilicho (360-408) gibi. Roma subayligi rütbesine çiktilar. Büyük Istilâlar IV. yy. sonlarinda, Ren ve Tuna nehirleri boyunca, büyük bir barbar baskisi kendini göstermege basladi. Bu baski, krallari Atillâ'nin yönetiminde, Asya'dan gelen Hunlarin etkisiyle olusmustu. Hunlardan kaçip kurtulmak için Vizigotlar 376 yilinda Tuna Nehri'ni astilar. «Got zehiri» artik, imparatorluga girmis oluyordu: 200,000 savasçi, Roma eyaletlerini yagma etti ve 410 yilinda Roma'yi ele geçirdi. Bu tarihten kisa bir süre önce, çesitli kavimler, 406 yillarindan itibaren, Ren Nehri'ni asmis, Galya'ya girmis, sonra Ispanya ve Kuzey Afrika'ya geçmislerdi. Bir yüzyil sonra. Bati Roma Imparatorlugu ortadan kalkti, topraklari istilâcilarin eline geçti. Barbar krallar artik duruma egemen olmuslardi. 496 yilinda Hiristiyanligi benimseyen Clovis, Frank monarsisini kurarak Galya'da hüküm sürdü. Barbarlar yeni bir dünya düzenlediler ve böylece Ortaçag basladi. |
|
#7
|
|||
|
|||
|
Lelegler
Antik çaglarda Ege'de "Karia" olarak adlandirilan bölge, Bodrum Yarimadasi dahil, kabaca günümüzdeki Mugla ilini içine alan bir bölgeydi. Bati Anadolu'da eski Yunanlilar'dan önce "Mis"ler, "Leleg"ler ve "Kar"lar oturuyorlardi. Misler Anadolu'nun kuzeybatisinda, Karlar güneybatida, Lelegler de Bodrum Yarimadasi'nda yasiyorlardi. Eski Yunan kaynaklarina göre bu iki halk, (Karlar ve Lelegler), Pelasg'larla birlikte Ege'nin en eski halkiydi. Daha sonralari Karia'mn kuzey kiyilarini Ionlar, güney kiyilarini da Dorlar ele geçirmislerdi. Lelegler hakkinda bilgi veren ilk en önemli kaynak, ünlü tarihçi Herodot... Onun anlattigina göre, eski Yunanlilar Miletos'a ilk geldiklerinde burada Karialilar bulunuyordu. Giritliler, ona "Karialilar'm eskiden adalarda oturdugunu, destanlarda adi geçen Girit Krali Minos'a bagli bulunduklarini ve daha o zamanlarda bile 'Lelegler' diye anildiklarini" kendi masalsi bilgilerinden aktarmislardi. Tarihçinin Giritlilerin agzindan yaptigi bu aktarmanin önemi, daha sonra ayni bilgiyi Karialilar'm agzindan da yapmis olmasinda yatiyordu. Herodot, yapitinda Lelegler'le Karialilar arasinda hiçbir ayrim gözetmemisti. Üstelik yapitinin bir yerinde "Karialilar'a eskiden Leleg denildiginden de söz etmisti... Lelegler çok eski bir dönemde yasadiklari için bunlar hakkindaki tüm veriler antik yazar ve tarihçilerin verdigi bilgilere dayaniyor. Günümüz kazilarinda her ne kadar Miken agirlikli seramikler çikiyorsa da, kimi uzmanlar Miletos'un da Lelegler tarafindan kuruldugunu savunuyor. Bütün bunlarin yaninda Lelegler'i ilginç yapan en önemli konu, kireçsiz ve harçsiz yapilarinin tüm izlerinin binlerce yil sonra bile hala izlerinin sürülebiliyor olmasi... Günümüz bati kültürüne kaynaklik ettigi öne sürülen Eski Yunan uygarliginin tüm baskisina ragmen bunlarin silinememis oldugu gözleniyor. Lelegler hakkinda ilk ve temel bilgileri veren Herodrot "Su üç seyi onlar bulmuslar ve Yunanlilar da onlardan almislardir" deyip basliyor anlatmaya... "Savas basliginin üzerine konan sorguç, kalkan üzerine isaretler kazimak bize onlardan geçmistir. Kalkani tutmak için kulp yapmak da yine onlarin bulusudur. O zamana kadar kalkan elle kulpundan tutulmaz, boyundan geçirilen bir kayisla sol omuz üstüne alinir ve böyle kullanilirdi..." M.Ö. IV. yüzyil, yarimadaya ve Lelegler'e büyük degisiklikler getirmis, Karia bu siralarda yeniden Pers denetimi altina girmisti. Bölge büyük Pers kralinin atadigi bir "satrap" tarafindan yönetiliyordu. Yüzyilin baslarinda satrap olan Hektadomos, M.Ö. 377 yilinda satrapligi oglu ünlü Mausolos'a birakmisti. Mausolos da, o sirada küçük bir yerlesim yeri olan Halikarnassos'u askeri savunmaya uygun bulup, baskentini Mylasa'dan buraya tasidi. Satrap, burada yeni ve büyük bir baskent kurmayi tasarlamaktaydi. Mausolos'un bu amaçla yaptigi islerden biri de, komsu Leleg kasabasinin halkini, kimi zaman zor kullanarak yeni baskente, yani Halikarnassos'a getirip büyük alana yerlestirmesiydi. Bu olaydan sonra Lelegler'in sayisi yarimada üzerinde azalmaya basladi. Ancak Myndos ve Syangela varliklarini sürdürdüler. Fakat Mausolos, bu iki kenti de daha büyük alanlarda yeniden kurdu. Böylece Myndos ile Syangela Mausolos'un yeni baskentine baglanmamislardi. Syangela giderek Thiangela'ya dönüstü ve Leleg özelligini yitirdi. Böylelikle hemen tüm Karia Yunanlilasarak bir Yunan ili durumuna geldi. Myndos'ta ise bir nüfus azalmasi sorunu yasaniyordu. Kent nüfusu bir türlü beklenilen sayiya ulasmamisti. Söylentiye göre, bu siralarda kenti ziyaret eden filozof Diogenes, kapilarin kente oranla çok büyük oldugunu görerek, Myndoslular'a, "Kentin akip gitmemesi için kapilarini kapali tutmasini önermis"ti... Lelegler'in yanmada üzerinde çok sayida yerlesmeleri vardi. Günümüzde, Bodrum Yarimadasinin en bati ucunda bulunan Gümüslük, bir zamanlar "Eski Myndos" adiyla anilan bir Leleg yerlesim yeriydi. Ancak, yapilarinda harç kullanmadiklari için zaman içinde hemen tamami yerle bir oldu. Sadece yanmada üzerinde bugün Lelegler'e ait dokuz büyük yerlesme kalintisi bulunuyor. M.Ö. 1500 ile M.Ö. 400 yillarina kadar varliklarini sürdüren bu toplumun bölgede kurduklan kentlerin adlan söyleydi: Eski Myndos'tan baslamak üzere, yarimada üzerinde "Termera", "Uranium", "Telmissos", "Madnasa", "Side" ve "Pedasa"... Yarimadanin ya da bir baska deyisle, Bodrum'un (Halikarnassos) batisinda da iki büyük kent kalintisindan da söz etmek mümkün... Bunlar da "Syangela" ile "Thiangela" adindaki kale kentler.. Fakat, bunlar birbirinin devami gibiler. Ünlü cografyaci Strabon ise Bodrum Yarimadasi'nda Lelegler'in 8 kent kurdugunu yaziyor. Plinius ise yarimadada Lelegler'e ait 6 kentin adini veriyor. Ancak, bu kale kentlerin disinda yarimadada çok sayida küçük yerlesmeler ve yapilar da mevcut. Bu, kasaba ya da kale yerlesmesi seklinde nitelendirilebilecek kentlerin "kurgan" ya da "birlesik yapilar" olarak adlandirilan ilginç mimari yapilar vardi. Gümüslük limaninin önünde bulunan ve kenti dogal kale gibi örten küçük yarimadanin üzerindeki uzun sur kalintisi arkeologlarca "Leleg Suru" olarak taniniyor. Yerine göre yaklasik 1-3 m. eninde ve 200 m. uzunlugundaki bu surun günümüzde çok az temel kalintisi görülebiliyor. Yöreyi ayrintili bir biçimde arastiran George Bean'e bile, "Yarimadayi böylesine ikiye bölmenin anlami neydi?" diye sordurtan bu dev duvarin, 3.500-4.000 yil önce Lelegler tarafindan, bugün bile sorun olan Kardak dahil tüm diger Yunan Adalan'ndan gelecek bir tehlikeye karsi yapildigina hiç kusku yok... Leleg mimarisiyle ilgili bir diger ilgi çekici nokta da, tüm yerlesmelerin daglarin en yüksek doruklarinda kurulmus olmalari ve bu yapilarin genel planlarindaki ortak yöndü. Günümüzde issiz ve uzak ören yerleri olarak bilinen bu yerlesim alanlarinin tepe doruklarindaki konumlan, denizi ve çevre adalarini gözetlemede çok stratejik bir öneme sahipti. Kiyilari gözetleyen tüm Leleg kent ve kasabalari dumanla haberlesiyordu. Bugün kimi yasli yöre insaninin yakin zamanlarda bile bu tepelerden dumanla haberlesildigini hatirlamasi, bu gelenegin binlerce yildan günümüze aktarildigini kanitliyor. Günümüzü ilgilendiren bir baska ilginç yön ise, bu kalintilarin hiçbirinde Lelegler'e ait kazi çalismasinin yapilmamis olmasi... Lelegler hakkinda bugüne kadar yapilan en kapsamli yüzey arastirmasi, ünlü Alman arkeolog Dr. Wolfgang Radt'a ait... Uzun yillardan beri Bergama kazisi baskanligini yapan Dr. Radt, 1960'k yillarda Bodrum Yarimadasinin Lelegler'e ait önemli bir bölümünü mimari açidan arastirmisti. Doktora tezi kapsaminda yaptigi çalismasini da daha sonra Leleg mimarisiyle yapilmis en kapsamli arastirma olarak yayimlamisti. Dr. Radt'a göre, Leleg mimarisi "arkaik ve bölgesel bir yapida"... Yapilarin ilginç bir yani, taslarin arasinda hemen hiç harç kullanilmamis olmasi... Bu nedenle büyük taslarin disinda kalan yapi elemanlari, Diogenes'in dedigi gibi adeta akip gitmis... Fakat Dr. Radt, "Bu arkaik ve primitif özellikli Leleg mimarisinde öyle bir yapi türü var ki, simdiye kadar hiç bir mimari tarzda bulunmuyor" diyor... "Bunlar, daglarin yüksek yamaçlarinda insa edilmis yuvarlak ve çok amaçli yapilar. Iç içe iki surdan olusan bu yapilar arasinda yariçapi 20 m. olanlar var. Iç içe geçmis surlar birbirlerine içteki bir noktadan degecek biçimde insa edilmis ve üstleri kapali... Burada çobanlar yasiyor olmali; ortadaki genis avluda da hayvanlar... Ancak, yapinin tamaminin üstünün örtülü olup olmadigim bilemiyoruz. Belki belli bir yükseklikten sonra agaçlarla örtüyorlardi. Hayvanlarini hem korsanlardan hem de kaplan gibi vahsi hayvanlardan korumak için bu yapilarin duvarlarini çok kalin ve yüksek insa ediyorlardi. Bunlarin çaglar içinde, M.Ö. 8-7 yüzyildan baslayip Roma dönemine kadar adim adim degismeler gösterdigine tanik oluyoruz. Özgün Leleg tipinde olanlar bütünüyle yuvarlak bir plan sergiliyor. Bölgenin Helenlesmesine paralel olarak, bu yapilarda köseli ilaveler ve kulemsi görüntüler ortaya çikiyor. Yani, bir tür evrimlesme basliyor. Roma dönemine gelindiginde ise bu özgün tip yapilar kendi özelliklerini iyice yitiriyorlar..." Lelegler, Roma çaglarina dogru geldikçe, yalniz mimari açidan degil, toplum olarak da giderek erimisler. Izleri neredeyse kaybolmak üzere bir Anadolu yerli halki olan Lelegler'in özellikle de simdiki Bodrum Yarimdasi'nda yasamalari ilginç .. Çünkü, günümüzde böylesine popüler olan bir bölgede binlerce yil önce yasamis eski bir halk karsisinda, hem Bodrum meraklilarinin hem de arkeologlarin ilgisiz kalmasi bir çesit ihanet... Insaninkendi geçmisine, kendi kültürüne,kendi gelecegine ihanet.... Mausolos'un kurdugu kent: Thiangela. Bir dag kenti olan Thiangela'nm güney tarafi daha az sarp olup saldiriya açikti. Sehrin kuleli ana kapisi buradaydi ve bu yüzden sur yer yer kulelerle takviye edilmisti. Bu cephenin bati ucundaki tepeye disinda çok sayida da, "çiftlik evi", dört kuleli, kare planli bir hisar yapilmisti. Bu hisar sehrin zayif olan bati-güneybati tarafini güven altina aliyor ve bu yüzdeki sehir kapisini da koruyordu. Surlarin plani burada hilale benziyordu. Hisar da bu hilalin bir ucunda yükseliyordu. Hisara sehirden, dirsekli ve üzeri yalanci tonozla örtülü bir kapidan giriliyordu. Güneydogudaki kulenin yaninda, sur duvarina açilan küçük bir kapi vardi. Bu kapidan, hisarin önündeki kavisli iki siper duvarina ulasmak ya da düsmana saldirmak mümkündü. Thiangela, Mausolos'un kurdugu bir kentti. Surlarin insa tarihi kesinlikle 4. yüzyilinikinci çeyregi olarak kabul edilebilir. Kent, ayni yüzyilin sonunda, Karia'da bir krallik kurmaya kalkisan ve kendi adina sikke de basan Makedonyali Eupolemos tarafindan kusatilmis ve sarta bagli olarak teslim olmustu. Antik Çag'in NATO'su: Delos Birligi... Hellespontos ve Bosphoros kiyilarinin Persler tarafindan ele geçirilmesinden sonra, Helen güçlerinin baskomutani olan Sparta Krali Pausanias'in sert davranislari, baglasik devletleri ondan sogutmus ve onlar da Atina çevresinde kümelenmislerdi. Atina, baslangiçta gönüllü bir nitelik tasiyan bu birligin önderi oldu. Birligin üyelerine düsen yükümlülükleri, hangi kentin ne sayida savas gemisi saglayacagini ya da ne tutarda yillik gider katkisi ödeyecegini saptadi. Toplanan paralar Delos Adasi'nda toplaniyordu. Daha sonra Atinalilar ilk olarak Miltiades oglu Kimnon komutasinda bir donanmayla, Thrakia-Make-donya sinirinda, Strymon Çayi agzindaki Iran bagimlisi Eion kentini alip (M.Ö. 475) halkini kölelestirdiler. Ege Denizi'nde Skyros ve Euboia (Egriboz) Adasi'ndaki Karystos kentini ele geçirdiler. Bu sirada Naxos Adasi birlikten ayrilmak istedi, fakat adanin kenti Atina birliklerince kusatildi ve kent de birlige tekrar geri dönmek zorunda kaldi. Bu olay, Delos Birligi'nin bir Atina bagimlilari topluluguna dönüsmesinin ve gönüllü baglasiklar birligi olmaktan çikisinin baslangiciydi (M.Ö. 467)... Bu arada Leleg kentleri de bu Delos Birligi'nin üyesiydiler. Myndos kenti birlige onikide bir talent haraç ödüyordu. Bu miktar Myndos'un küçük bir kasaba oldugunu gösteriyor. Pedasa kenti ise Delos Birligi'ne iki talent haraç ödemekteydi. Kiyidaki Halikarnas sos'un 1.65 talent ödedigi düsünülürse, daglik Pedasa'nin ödedigi miktar oldukça iyiydi. Termera kentinin ise birlige ödedigi iki buçuk talentlik haraç Mydos'un yükümlülügünün tam 30 katiydi. Madnasa kenti ise, birlige önceleri iki talentlik haraç ödemesine karsilik, sonralari bu haraç bir talente kadar düsürülmüstü. Yarimadadaki bir diger Leleg yerlesmesi Side, ya birligin dikkatinden kaçmis olabilecegi ya daçok küçük oldugu için haraç ödemiyordu. Uranium adindaki kent debirlige bagli olmasina karsin çok önemsiz bir haraç ödüyordu. Syangela ise Delos Birligi'ne, kendisine bagli mynanda ile birlikte bir talent haraç ödüyordu. Antik Çag duvar örgü biçimleri Baliksirti duvar örgüsü: Küçük yassi tas bloklarinin bir sira saga, bir sira sola egik olarak tabaka tabaka dizilmesiyle olusan bir duvar örgüsü... Yaklasik M.Ö. 3000 yillarinda harçsiz örülmüs örnekleri görülür. Bati Anadolu'daki kazilarda toprak harçli örneklerine de rastlanmistir. Bosaj duvar: Kenarlari dikdörtgenler prizmasi biçiminde yontulmus tas bloklarin ön yüzleri hafif dis bükey birakilmis ve kaba ya da düz olarak islenmis duvar örgü biçimi... Kyklop duvar: Düzgün olmayan büyük boyutlu taslarla, harçsiz olarak yapilmis duvar örme sekli... Poligonal örgü: Düzensiz duvarlardir, ancak bu teknikle çesitli irilikteki taslarin birbirine uydurulmasi için çok isçilik gerekir. Daha çok teras ve sur duvarlarinda görülür. Antik dönemden sonra kullanilmaz. Psudo-Isodom: Ince ve kalin tas dizelerinin almasik olarak kullanilmasiyla olusturulmus, harçsiz Helenistik duvar örgüsü... Isodom: Es yükseklikte blok tas siralarindan olusan harçsiz Helenistik duvar örgüsü... Derz uyumu (duvarlarda iki ögenin arasindaki distan çizgi biçiminde gözüken birlesme yeri) olmayabilir ya da birlesme derzleri bir ara ile birbirlerini dikey olarak izleyebilir. |
![]() |
|
|