#1
|
|||
|
|||
Doğu Türkistan'da buruk kurban
Kanayan yara Doğu Türkistan
Dünya hızla küreselleşiyor ve şeffaflaşıyorken, yönetimler daha sivil hale geliyor ve sivil toplumun etkisi güçleniyorken, demokrasi ve insan hakları kavramları her yerde yükselişe geçmişken, bir yer var ki; bunlardan bahsetmek mümkün değil. Ardı ardına sıraladığımız gelişmelerin yaşanmadığı ve aksine baskının sürekli arttığı yerlerin başında, Doğu Türkistan gelmekte. Her ne kadar kapitalist dünyaya ayak uydurduğu söylense de, nihayetinde komünist bir rejime sahip olan Çin Halk Cumhuriyeti, yıllardır işgal altında tuttuğu Doğu Türkistan’ı her gün daha fazla köşeye sıkıştırıyor ve insan haklarını hiçe sayan uygulamalarına yenilerini ekliyor. Pekin yönetimi, ülkenin genelinde bir rahatlama ortamı oluşturdu ama Doğu Türkistan hala demir perde dönemini yaşıyor. Özerk bölge statüsündeki bölgeden dünyaya haber çıkmıyor, çıkan haberler ise tamamen Çin taraftarı. “Türk” ve “Doğu Türkistan” kelimelerini telaffuz etmenin, din eğitiminin, çiftçiler ve işsizlerin dışında kalanlar için camiye gitmenin yasak olduğu, Çince karşılığı “yeni kazanılan toprak” olan Uygur diyarı Doğu Türkistan’da yaşanan dramı kelimelere büründürmek kolay değil. Sırf dini-siyasi tercihleri sebebiyle hapishanelerde bulunan on binlerce suçsuz insana reva görülenleri yazmaya elimiz varmıyor. Ya da onların binlerce kilometre uzaklardan gelip görüşemeden geri dönen ailelerinin yaşadığı acıyı, içimizde hissedemiyoruz. 1990’dan bu yana kafalarına kurşun sıkılarak idam edilen insanların sayısı 5000’den fazla; kolay değil... Yine yedi sekiz aylık hamile kadınlara uygulanan zorunlu kürtajı burada dile getirmeye yürek dayanmıyor. O yüzden yaşanan zulmü tek tek yazmayacağız. Bugün komünist rejimin yıkıldığı ülkelerde eskiye dair yazılıp çizilen ve kınanan ne tür uygulamalar varsa, aynısını Doğu Türkistan hala yaşamaktadır. Kamboçya’da ölüm tarlaları mı vardı? Stalin milyonlarca insanı sürmüş müydü? Bunların benzerleri günümüzde Doğu Türkistan’da yaşanmaktadır. Dünya tarihine kara leke olarak geçen uygulamaları düşünün ve bunların Doğu Türkistan’da günlük hayatı oluşturduğunu tahayyül edin. Bayramların yürekte yaşandığı, kurbanların gizli kesildiği ülkedeyiz Bu yazı Kurban’la alakalı olmalıydı. Ama kurban kesmenin bile yasak olduğu bir ülkede nasıl bir kurban yazısı yazılabilir? Kurbanlar gizli gizli kesildi. Adeta Çinliler görmesin diye kurban ibadeti, kaçak bir iş yapılıyormuşçasına tenha yerlerde yerine getirildi. Kurban kesmek isteyen Müslümanlar, tüm kısıtlamalara rağmen ibadetlerini yerine getirdiler. Belki dünyanın geri kalanında olduğu gibi rahat rahat bu işi yapamadılar ama çektikleri sıkıntı sebebiyle daha fazla ecir kazandıklarına eminiz. Burada Mao daha hayattayken ve Kültür Devrimi tüm ihtişamıyla uygulanırken yaşanan bir olaydan bahsetmek istiyorum. 10 yıl süren bu sözde devrim, her şeyi altüst etmiştir. Bu süre, insanların günün belli saatlerinde Mao heykel ve resimlerine saygılarını sunmak zorunda olduğu, adeta ibadet etmek mecburiyetinde kaldığı bir dönemdir. Her türlü zorluğa rağmen inanmış insanın her şeyi göze alışına ve Allah’ın ona, peygamberine bir örümcek ağıyla yardım edişi misali koruma sağlamasına güzel bir örnektir bu dönem. Uygur Türklerinden (Çinlilerin yasağına inatla Türk diyoruz) birisi Kurban Bayramı’nda beş tane koyun kesmiş. Bunu haber alan Çinli polisler evi basıp adamcağızı yaka paça alıp götürmüşler. Sorgulama şöyle gerçekleşmiş: - Neden koyunları kestin? Yasak olduğunu bilmiyor musun? - Büyük Mao söyledi. - Hıı ??!!… Nasıl olur? - Gittim, evdeki Büyük Mao’nun resmine saygılarımı bildirdim ve sordum: “Büyük Mao! Kaç tane kurban keseyim?” O da eliyle göstererek “Beş tane.” dedi. Ben de kestim. (Mao, resminde ayakta durmuş ve bir elini uzatarak beş parmağını göstermiş haldedir.) Böyle bir şey olmaz, diyemeyen Çinliler, adamı bırakmak zorunda kalmışlar. Türkiye’nin iki buçuk katı toprağa sahip Doğu Türkistan’da, 30 milyondan fazla insan işgal altında yaşamaktadır. 1949 yılında yaşanan Kızıl Çin işgalinden bu yana, 10 milyona yakın Çinli göçmen bölgeye iskan edilmiştir. Pekin yönetiminin önümüzdeki 20 yılda hedefi, bir Türk’e üç Çinli düşecek şekilde bir nüfus oluşturmaktır. Bu gerçekleşirse Doğu Türkistan, Türklerin azınlıkta olduğu bir yer haline gelecek. Kendi yurdunda azınlık muamelesi görmek çok hazin olsa gerek… İşgal altındaki topraklarda, ayakta kalmak! Çin, hakimiyeti altında tutmak için 800 bin askeri bölgede bekletiyor. Türkler askere alınmıyor. Polis teşkilatında da çok alt kademelerde ve sorumluluğun olmadığı görevlerde az sayıda Türk çalışıyor. Her şeyin devlete ait olduğu bir ülkede, fabrikada çalışmak, memur olmak veya buna benzer devlet kademesinin herhangi bir alanında çalışabilmek için, yedi ceddinizin Çinlilere karşı savaşmamış olması gerekiyor. Bunu abartı sanmayın sakın; ciddi ciddi araştırıyorlar. Ceddinizden ve akrabalarınızdan herhangi biri Osmanlı’ya bağlılığını bildiren Kaşgarya Devleti’nde (1862–83), Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nde (1933–37) veya Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nde (1944–49) görev almışsa; 1949’da yaşanan işgalden bu yana yaşanan irili ufaklı çatışmalara katılmışsa; 1989-90’da yaşanan öğrenci hareketlerinde bulunmuşsa; 1991 Barın, 1995 Hoten ve 1997 Gulca olaylarında yer almışsa size hiçbir görev verilmeyecektir. Bunun sonucu olarak Türklerin %90’ı işsizdir. Halkın fakirliğine rağmen Doğu Türkistan’ın münbit toprakları herkesi besleyecek kadar verimlidir. Bölge buğdayının Çinli yönetim tarafından zorla toplandığı zamanlar dışında açlığa bağlı toplu ölümler yaşanmamıştır. Tarım ve hayvancılık ile gıda ve giyecek ticareti Türklerin hayatta kalmalarını sağlayan sektörlerdir. Hizmet sektörünün devlet tekelinde olduğu ve Çinlilerin elinde bulunduğu bilinmelidir. Sanayi ve elektronik eşya ticareti gibi fazla kâr getiren sektörler de Çinlilerin elindedir. Çin, milyarı hayli aşan nüfusuyla kendine yeni topraklar aramaktadır. Doğusunda Büyük Okyanus’a dayanmıştır. Güneyinde genişleyebileceği bir alan olmamakla birlikte Hindistan gibi kendini her yönden dengeleyebilecek bir rakibi vardır. Kuzeyinde yer alan Moğolistan ve Sibirya cazip topraklar değildir (Asıl Moğolistan olan İç Moğolistan’ın Çin işgalinde bulunan bir başka yer olduğunu hatırlatalım. Tibet de Çin’in işgali altındadır). Bu durumda tek kapısı olarak Doğu Türkistan kalmaktadır. Petrol, doğalgaz ve yeraltı madenleri açısından zengin olan Doğu Türkistan’ın komşusu, bir o kadar da zengin olan Batı Türkistan, Çin’in hedefinde yer alan yayılma alanıdır. Çinlilerin Doğu Türkistan’a işgal maksadıyla geldiği 1759’dan günümüze değin, bölgede öldürülen insan sayısı sekiz milyon olarak hesaplanmıştır. Nükleer denemelere hız veren Çin yönetimi, daha fazla insan katletmekten çekinmeyeceğe benzemektedir. Ekonomisini besleyen verimli Doğu Türkistan’ın kendisini ve bir adım sonrası olan Batı Türkistan zenginliklerini elde etme fırsatını kaçırmak istemeyen Çin, olanca gücünü zulme çevirerek mazlum Doğu Türkistan halkını ezmeye çalışmaktadır. Tüm dünyanın bu drama dur demesi gerekmektedir. Yoksa önümüzdeki on yıllar içinde Kaşgarlı Mahmutları, Yusuf Has Hacipleri yetiştiren Doğu Türkistan’dan bahsedemez hale gelebiliriz. |