#1
|
|||
|
|||
Mezapotamya
Ç.Ü. Rektörlüğü ile Arkeoloji Bölümü’nün uluslararası etkinliğinde İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü Müdürü, Prof.Dr.Harald HAUPTMANN Mithat Özsan Amfisi’nde “Erken Neolitikten Erken Bronz Çağı’na Kadar Anadolu’da Yerleşim Tarihi” konulu bir konferans verdi.
Konu hakkında Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Yrd.Doç.Dr.K.Serdar GİRGİNER şu bilgileri verdi: “Sayın Prof.Dr.Harald HAUPTMANN 1994 yılından beri İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün Müdürlüğünü yapmaktadır. Bu görevinden başka, 1989 yılından beri de, Heidelberg Bilimler Akademisi’nin Pakistan Karakorum Highway Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü ile yine Heidelberg Bilimler Akademisi’ne bağlı olarak Balkanlar Tarih Araştırmaları Uluslararası Komisyonu başkanlığı görevlerini sürdürmektedir. 1966-67 yıllarında Boğazköy, 1968-1974 arasında Norşuntepe, 1979-87 arası Lidar Höyük, 1981-82’de Titriş Höyük, 1987-91 arasında Nevala Çori ve 1995 yılından itibaren de Göbekli Tepe ve Gürcütepe kazılarının başkanlığını yapmıştır. Mithat Özsan Amfisi’nde konferansı vermeden önce TRT Çukurova Radyosu’na canlı telefon bağlantısıyla katılmıştır. Bildiğim kadarıyla TRT Çukurova Radyosu’nda yabancı bir bilim adamı ilk kez Türkçe konuşmuştur. Bu konuşmasında Sayın HAUPTMANN, Önasya’da 10.000 sene önce ilk kez tarımsal üretimin ve hayvanların ehlileştirilmesinin başladığını, dolayısıyla “köy kültürü”nün de belirmeye başladığını, bu döneme de “Neolitik Çağ” adının verildiğini belirtmiştir. Bu gelişim süresinde Anadolu’nun oynadığı rolün son yıllara kadar bilinmediğini, ancak Güney Doğu Anadolu’da yeni yapılan kazı (Çayönü, Nevala Çori, Göbekli Tepe) ve araştırmalarla konuya çok büyük yeniliklerin getirildiğini söylemiştir. Konunun en ilginç yönü, Önasya’da ilk köy kültürlerinin bu merkezlerde tespit edilmesidir: İlk mabet örnekleri, ilk taş mimari, ilk taş yontu sanatı örnekleri bu kazılar sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Hauptmann konuşmasında, Kilikya’nın da dahil olduğu bu bölgede çıkan olağanüstü kültürün daha sonra Anadolu içlerini etkilediğini, bununla birlikte Aşıklı Höyük ve sonra da Çatal Höyük, Hacılar gibi merkezlerin ortaya çıktığını; Anadolu’daki bu Aseramik Neolitik kültürün de, M.Ö. 8. Binden sonra Avrupa’yı etkilediğini belirtmiştir. Daha sonra gelen soruyu ise Hauptmann; Eski Kilikya’nın Doğu Akdeniz kültürleri ile Anadolu kültürü arasında bir köprü vazifesi gördüğü, şimdiye kadar bölgede Mersin-Yumuktepe ve Tarsus-Gözlükule kazılarının yapıldığı şeklinde yanıtlamış, bu bölgede de ilk köy kültürünün M.Ö. 8. Binde başlamış olduğuna emin olduğunu, daha sonraki çağlarda ise, Mezopotamya ile çok sıkı ilişkilerin kurulduğunu, M.Ö. 2. Binde ise, Kilikya kültürünün çok önemli bir yükseliş içinde olduğunu belirtmiştir. Bir taraftan Hurri, bir taraftan da Hitit kültürünün bölge üzerindeki hakimiyetinden bahseden araştırmacı, burada kurulan Hurri krallığının adının Kizzuwatna olduğunu, Hititler’in 2. Başkenti olarak bilinen Tarhuntassa’nın bu bölgede aranması gerektiğini belirtmiştir. M.Ö. 12. y.y.’da belli bir dönemin bölgede karanlık çağ olarak yaşandığını, M.Ö. 9. y.y.’da ise Arami ve Fenike kültürlerinin etkinliğinin hissedildiğini söylemiştir. Karatepe-Asitawaya ve Adaniya kentlerinin bu dönemde çok önemli olduğunu, bölgenin M.Ö. 8. y.y.’da da Geç Asssur hakimiyetine girdiğinden behsetmiştir.” Daha sonra Prof.Dr.Harald HAUPTMANN Çukurova Üniversitesi Mithat Özsan Amfisi’nde “Yukarı Mezopotamya’da Erken Neolitik Dönem” konulu bir konferans verdi. İlginin çok yoğun olduğu, Rektör Vekili Sayın Prof.Dr. İbrahim GENÇ’in de izlediği konferansa, Kültür Bakanı Sayın İstemihan TALAY da başarı dileklerini bir telgrafla iletmiştir. Bu konferansta özetle şu konuların altı çizilmiştir: Eski Tunç Çağı’nın avcı ve toplayıcılıkla geçinen insanlarını çiftçilere ve hayvan yetiştiricilerine dönüştüren köklü değişim için Araştırmacı Gordon CHILDE “Neolitik Devrim” deyimini kullanmıştır. Bu konuda yakın zamanlara kadar egemen olan görüş, Neolitikleşmenin esasın “Mezopotamya”da Dicle ve Fırat’ın suladığı ovalardan, Suriye ve Filistin’deki vahalara kadar uzanan bölgede gerçekleştirildiği yolundaydı. J. GARSTANG, ilk kez 1936 yılında Tell-es Sultan Aseramik Neolitik Dönem yerleşmesi keşfetmiştir. 1948 yılında R. BRAIDWOOD, Zağros Dağları’nın güneyinde Q. Jarmo’da, K. KENYON ise, Jericho’da Aseramik Neolitik tabakalar açığa çıkartmışlardır. Bu tarihten sonra, yüzlerce bu döneme ait yerleşim alanı, Sina Yarımadası ve Filistin’den başlayarak Orta ve Yukarı Fırat boyunca uzanan ve Toros Dağları ile Zağros Dağları’ndaki dağ geçitleri üzerinden Anadolu ve İran yaylalarına, hatta Pakistan’daki Quetta’ya kadarki bir alanda belirlenmiştir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yapılan dört kazı, insanlık tarihinin bu eski evresinde Kuzey Mezopotamya’ya ilişkin görüşleri temelden değiştirmiştir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne gelen bu ilk yerleşimciler, Toros Dağları’nın derin kanyonlar oluşturan yan vadilerinde ve dağların güneyindeki, basamaklar halinde alçalan arazide uygun çevre koşulları, ırmaklar, su kaynakları ve yeterli yağış almasından kaynaklanan yumuşak iklim koşullarına rastlamışlardır. Bu alanda iklim özellikleri ve toprağın verimliliği insanlara, ovalardakinden daha iyi yaşam koşulları sunmuştur. A.adar 15-11-2006, 02:13 AM Bu bölgedeki kazılar şunlardır: Batman’da Sason çayı kenarındaki Hallan Çemi Tepesi’nde 1990’dan itibaren M. Rosenberg tarafından kazılar yapılmaktadır. Bu yerleşme birçok açıdan Zağroslardaki Nemrik ile benzerlikler göstermektedir. Diyarbakır-Ergani’de,Dicle’nin bir kolu olan Boğazçay’ın kenarındaki Çayönü 1964 ve 1992 yılında R.Braidwood, H.Çambel ve M..Özdoğan tarafından kazılmıştır. Bu merkezin en önemli özelliği, bugüne kadar Erken Neolitik Merkezler arasında en kesintisiz bilgiyi sunan yerleşim alanı olmasıdır. Şanlıurfa iline bağlı, Fırat Nehri’nin bir kolu olan Kantara çayı kenarında yer alan Nevali Çori 1992 yılından beri Atatürk baraj gölü suları içinde kalmıştır. 1983-1991 yılları arasında H. Hauptmann tarafından kazılar yapılmıştır. Şanlıurfa’da Harran Ovası’nın kuzey kenarındaki bir dağ yamacında yer alan Göbekli Tepe, 1995 yılından beri yine H. Hauptmann tarafından kazılmaktadır. Yukarıda bahsedilen bu kazıların başlamasına kadar, Mezopotamya’nın kuzeyindeki bu bölgenin Neolitikleşme sürecindeki rolü pek önemsenmemiştir. Son araştırmaların sonuçlarına göre, Sincar Dağları’nın güney yamaçlarındaki Zermez Dere ile Toros dağlarının önündeki arazide yer alan Hallan Çemi gibi merkezler, Yukarı Mezopotamya’daki gelişim sürecinin, Natufian Dönemi’ndeki öncüleri olarak nitelenebilirler Hallan Çemi, Çayönü’nün en alt tabakası ve bunların hemen hemen çağdaşı sayılan Qermez Dere,ilk “Yuvarlak mimari evresi”ni temsil eder. Bunların benzerleri, Nemrik IX, Mureybet I ve Abu Hureyra IC’de görülmüştür. Daha sonraki gelişim için en önemli veriler Çayönü’nde elde edilmiştir .En eski yapı katını oluşturan PPNA dönemi, yuvarlak mimari evresini izleyen yapı katlarından, PPNA döneminden PPNB dönemine geçiş evresini simgeleyen “Izgara Planlı” dikdörtgen evler yer almaktadır. Bunların üzerinde, PPNB dönemine tarihlenen “kanallı ve taş döşemeli evler”in bulunduğu yapı katları yer almaktadır. Bir sonraki yapı evresi de, PPNB döneminin geç evresine ait “hücre planlı evler”i içermektedir. Nevali Çori’de bitki ve hayvan kalıntıları üzerinde yapılan incelemeler, burada yaşayan insanların, ceylan, geyik ve yaban domuzu avcılığı ile geçindiklerini, bunun yanı sıra koyun ve keçi yetiştiriciliğinin başladığını ve gelişkin düzeyde tarım yapıldığını ortaya çıkarmıştır. Tarım ürünleri arasında tek ve çift sıralı buğday,arpa, fasülye ve bezelyenin yanı sıra antep fıstığı, badem ve üzüm de yer almıştır. Bu merkezde ele geçmiş sayıları yüzün üzerindeki küçük tasvirli eserler, çok değişik bir anlayışı yansıtmaktadır. Bunlar arasında panter, arslan, ayı, yaban domuzu, yabani at ve uçan akbabaların bulunduğu, Orta Fırat Bölgesi Erken Holosen Dönem faunasının tasvirleridir. Diğer önemli bir buluntu grubunu da Minyatür kabartmalı payeler oluşturur.(T) biçimli payelerin tasvirleri olan bu örnekler, bölge için farklılaşan yapı tiplerin habercisidir. A.adar 15-11-2006, 02:14 AM ayönü ve Nevali Çori , mimaride bazı işlev alanlarının birbirinden kesin olarak ayrıldığı düzenli ve örgütlenmiş bir yerleşim görünümündedir. Bu durum, ekonomik ve sosyal açıdan sınıflara ayrılmış bir toplumun varlığına işaret etmektedir. Taş binalar, gerek yapımları ve gerekse donanımlarıyla depo—evlerden kesin bir şekilde farklılaşmaktadır. Bu yapılar, eski Yakındoğu’nun en eski kültür yapıları olarak nitelendirilebilir. Sonuçta, Doğu toros Dağları’nın sınırladığı Yukarı Mezopotamya, çeşitli ekonomik esaslara sahip toplumların yoğun olarak saptandığı tek yerleşim bölgesini oluşturmaktadır. “Nevali Çori Kültürü” ve Karacadağ’ın doğusundaki “Çayönü Kültürü”, belirgin olarak merkezi bir örgütlenmeyi yansıtır. H.Hauptmann’a göre; Harran ovasının yüksek tepeleri üzerinde yer alan ve çakmaktaşı aletler ile taş heykellerin yapıldığı bu üretim merkezi, aynı zamanda gözlerden uzak bir tür dağ mabedini temsil etmektedir. Mezopotamya’nın geç dönemlerinde zikredilen Cennet Bahçesi’nin lokalize edildiği bu kesimde, “Eski Mezopotamya Uygarlıklarının Kökeninin Aranması” akla yakın gelmektedir. Sayın Hauptmann, Erken Neolitik dönemde İç Anadolu ve Kuzey Mezopotamya’da iki farklı yerleşim modelinin görüldüğünü, ancak Çayönü ve Nevali Çori’yi seramikli Neolitik Dönemde bile (M.Ö. 7. Binde) takip eden bir yerleşmenin olmadığından bahsetmiştir. Belki bir gün Mezopotamya’da M.Ö. 6. ve 5. Binde (Hassuna-Samarra) saptanabileceğini düşündüğünü ifade eden, Alman araştırmacı, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bahsedilen kutsal yapıların, Mezopotamya’da çok daha sonra, yani M.Ö. 5. Binde (Eridu 16. ve 15. tabakalarda olduğu gibi) rastlandığının altını özellikle çizmiştir. Mimari ve şehirleşme gelişiminin Orta Anadolu’da farklı olduğunu söyleyen Hauptmann, Neolitik çağ yerleşmelerinden Aşıklı, Can Hasan, Çatal Höyük ve Köşkhöyük’te bu gelişimin doğrudan izlenebildiğini, Çatal Höyük’te ise hiyerarşik bir yerleşme planının seçilmediğinden ve M. Ö. 7. ve 6. Binde, oturulan mekanlarla kült işlevli yapıların arasında hiçbir farkın olmadığını belirtmiştir. M.Ö. 5. Bin ortalarından yani Erken ve Orta Kalkolitik Dönem’de de aynı temel prensiplerin geçerli olduğunu, yani yerleşme planının düzeninde farksızlık prensibi ve oturulan, çalışılan ve kült işlevli yapıların farklı olması, çok sonra Hacılar’da karşımıza çıkmaktadır. Hacılarda bu dönemde, yerleşme tahkimatlıydı. Bu özellik daha sonraki (M.Ö. 3. Binden itibaren) Eski Tunç Çağı merkezleri için de bir özellik oluşturacaktır (Örnek olarak Troia, Karataş, Beycesultan, Alişar ve Norşuntepe verilebilir.). Konuşma sonrasında Ç.Ü. Rektör Vekili Sayın Prof.Dr.İbrahim GENÇ tarafından, Sayın Prof.Dr.Harald HAUPTMANN’a, “Anadolu Arkeolojisine Yaptığı Katkılardan ve Ç.Ü.’nde Verdiği Konferansın Anısına” bir şilt verilmiştir. Aynı akşam da, Prof.Dr.H. HAUPTMANN, eşi Sayın Salwa HAUPTMANN ve Sayın Prof.Dr.Hayat ERKANAL onuruna Ç.Ü.’nde bir kokteyl verilmiştir.
__________________
SALAĞIN TEKİ |