#1
|
||||
|
||||
Hatice nine
1989 yılında bir yerel gazeteden alıntıdır!
"O zamanlar çocuktum. Ama bir şeylerin olduğu belliydi. Bize pek bir şey anlatılmazdı. Ama her gece gürültülerle uyanırdık uykumuzdan. Güpe gündüz vakti birden simsiyah olurdu ortalık. Şaşırır kalırdık. Ama dedim ya kimse bize bir şey söylemezdi. Ama anlayacak yaştaydım. Bir sabah babamı uğurladık annemle. Babamın bana bir sarılışı vardı ki; sormayısın. Anneme “babam nereye gidiyor” diye sorduğumda bana “ bizi korumak için gidiyor.” Dedi. O günden sonra annem hep ağladı. Gelen her mektupta gözleri doldu. Bir arkadaşım vardı. Silas. Yunanlıydı. O karanlık günlerde bile biz hep çocuktuk. Bir gün Silas yanıma geldi. Ve dedi ki; “ Hatice, ben niye böyle her tarafın simsiyah olduğunu öğrendim. Savaş varmış. Sizinkilerle bizim aramızda.” dedi. Şaşırdım. "Bizimkiler ve sizinkiler... Biz zaten bir değil miydik? Aynı yerde yaşayan insanlar niye savaşsın?" diye düşündüm. Birkaç gün sonra evin önüne bir tabut getirdiler. Üzerinde kıpkırmızı bir bez. Annem sessizce baktı tabuta. “Bu ne dedim?”. “Baban” dedi. Ağlıyordu. “Nasıl yani?” Dedim. “Baban artık büyümeni göklerden izleyecek” dedi. Şaşırdım. Anlamamıştım ne demek istediğini. “Bundan sonra babanı özlediğinde ellerini göğe kaldır ve onun iyiliği için dua et. O seni duyar.” Dedi. “Bu bez ne?” diye sordum. “Babanın uğrunda canını verdiği şey. Bayrak. Özgürlük.” dedi. Öyle şaşırdım ki; ne demek istediğini hala anlamamıştım. Bir süre sonra her şey daha da şiddetlendi. Annem beni her sabah komşuya bırakıp gidiyordu. “Nereye” diye sorduğumda “senin gibilerin babalarına yardım etmeye” diyordu. Meğer hastanede hemşirelik yapıyormuş. Bazı geceler gelmediği oluyordu. Beni bıraktığı nineye sordum bir sabah. “Nine dedim. Niye bunlar oluyor” diye. “Bana siz huzurlu yaşayın. Her sabah ezan sesiyle uyanın diye yavrum.” dedi. Ezan sesi duymayısa hasret kalmıştık. Top seslerinden ezan duyulmaz olmuştu. Bir süre sonra bitti savaş. Ama her gün yeni bir tabut geliyordu kasabaya. Her gelişte bir feryat yükseliyordu evlerden. Yeni gelinler artık gülmez olmuştu. Genç kızlar bir bir soluyordu. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Bir sabah Silas bize geldi. “Ben gidiyorum Hatice” dedi. Şaşırdım. “Niye” diye sordum. “Bilmiyorum. Ama annem artık buraya bir daha hiç gelmeyeceğiz, diyor” dedi. Şaşkındım. Savaş önce babamı şimdi de tek dostumu alıyordu elimden. Sonra “annem hıçkıra hıçkıra ağlıyor” dedi. “Bizi vatanımızdan ettiler diye.” Hala hiçbir şey anlamıyordum. Sonra gittiler. Silas'ı bir daha hiç görmedim. Hayat yavaş yavaş düzeliyordu. Ama annem bir daha hiç eski Gül olmadı. Adı da kendi de soldu. Bazen babamın resminin başında ağlar bulurdum. Beni görünce silerdi yaşlarını. Bana “sen şehit kızısın. Dik dur.” derdi hep. O zamanlar yaşananları büyüyünce anladım. Annemin niye bir daha hiç gülmediğini. Silas'ın neden gittiğini ve bir daha niye gelmeyeceğini. O yıl kimse kurban bayramında kurban kesmedi. Analar koç yiğitlerini kurban vermişti vatana. Genç gelinler erlerini. O yıl hiçbir lise mezun veremedi. Galatasaray Lisesi… Edirne Lisesi… Çünkü o yıl hepsi vatan uğruna bir sınava girmişlerdi. Başarılı da oldular. Ama bir daha geri gelemediler. Komşu kızı Ayşe abla da nişanlısını verdi savaşa. O da bir daha geri gelmedi. Ama hiç ağlamadı. Her seferinde “vatan – bayrak uğruna can feda” dedi. Ama o da bir daha hiç gülmedi. Gülmeyen yüzler vardı heryerde. Kimi kızlar mezar başında. Kimileri hala pencere önlerinde. Belki gelir diye. Bir umutla bekliyorlardı. Birgün köyün en yaşlısı bütün gözü yaşlılıarı topladı ve onlara: “ Hey gelin kızlar. Uyanın. Savaş bitti. Erleriniz niye savaştı? Bir sorun kendinize” dedi. Sonra “Bu tarlalar yeniden yeşersin diye ölmedi mi onlar? Yüzler gülsün. Analar ağlamasın. Ezanlar duyulsun diye bu vatana kurban gitmediler mi? Ezanlar yeniden duyuluyor. Yeni nesil büyüyor. Uyanın da onların yüzü gülsün.” dedi. Herkes ona hak verdi. Güldü herkes. Ama öylesine. İçleri yine kanadı. Ama belli etmediler. Bizim için. Sizin için. Hepimiz için. Şimdi onların sayesinde ezan sesini duyuyoruz. Şimdi onların sayesinde yüzler gülüyor. Ruhları şad olsun." |