#1
|
|||
|
|||
şimdi sen bu şehirde benim yanımda değilsin ya; garip...
buralar aynı.
bu aralar soğuk sevilemediklerim gibi üşütüyor adamı. rüzgâr... rüzgâr soğuğa nazaran geçmişle aynı. üşütüyor ama yine de sarılıp kucaklıyor kendini bıraktın mı?.. kaldırımlar nemli ıslak değil. varmayı geciktiriyor melankoliysen içmişsen... alnında sigaran da yanıyorsa özlüyorsun demektir seni özlemeyenleri. özlem de o ya; onlar da özleselerdi görüşüyordunuz elbet. peki ayrılık baki de insanlık ölmedi ki! ya ölmüşse...! o zaman ölümüne sevdin say insanca seni özlemeyenleri... neyse artık; şehir aynı şoförler aynı minibüsler aynı... hala iki öğrenci uzatıyor şoförün arkasında oturanlar. ve elli bin lirası olmayan tanışmalar başlıyor burada. havada çarpışıp sapaklara dağılıyor insanlarımızın konuşamamışlığı. ben mi...? ben hala "iyi günler" diliyorum minibüste kalanlara. onlar cevap vermiyorlar. cevap vermedikleri için rahatsız da olmuyorlar tanımadıkları bu adama. eylül ayında istanbul başka oluyor. hele akşamları ışıklar... salacak'tan kız kulesi'ne doğru bakacaksın şimdi tadından yenmez... yanına küçük bir rakı açacaksın. artık silmişsindir geçmişi bugün kendinle yalnız takılacaksın. hani herkesten sakındığın kendine bile utandığın belki hiç hatırlayamadığın... sen... sen ateşliğine saçlarının gülüşlerinin sıcaklığına inat soğuk denizi de özlüyorsundur muhtemelen. o da senin gibi... uzaktan baktıkça içlenip sigara yaktıkça güzel... bazen öyle ki dokunuyor bana. boğ beni! böyle gelip gitme yeter ki... ama deniz; dedim ya güçlü. inatla öldürmüyor kenarına serptiğim çocukluğumun izlerini. garbı severdin belki. hasretine nispet güneş her akşam batıyor burda. her akşam buralar sen oluyor belki. ve ben... ben andolsun ki hiçbir akşam mutluluğun şerefine yakmıyorum şu sigarayı! şimdi sen bu şehirde benim yanımda değilsin ya; garip... |