| 
		 
 | 
| 
		 
			 
			#1  
			
			
			
			
			
		 
		
	 | 
|||
		
		
  | 
|||
| 
		
	
		
		
			
			 
			
			Peygamber Efendimiz 
		
		
		
		
		
		
		
		
	
	  Allah'ın elçisi olması dolayısıyla ciddi  vakarlı  ağırbaşlı  heybetli bir insandı. Bu hali zaten normaldi. Çünkü taşıdığı görev  üstlendiği vazife bunun gereğiydi. Ancak her haliyle o da bir insandı. Hem de çok cana yakın...Herkese samimi ve içten davranırdı. Zaman olur   şakalaşır  tatlı ve güzel bir hava oluştururdu. Çünkü başka türlü olsaydı  insanlar Peygamberimize yanaşamazlar  ona soru bile soramazlardı.Zaten insan her zaman ciddi ve ağır meseleleri konuşamaz bazen ortamın yumuşatılması   insanların rahatlatılması gerekir.Herkes gibi Peygamberimiz de şaka yapar lâtifeli konuşur ama hiçbir zaman yalan söylemezdi. Çünkü şaka yollu da olsa yalan yalandır. Ebû Hüreyre'nin rivayetine göre Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır: "Kul şaka ile de olsa yalanı   doğru bile olsa lüzumsuz tartışmayısı bırakmadıkça tam inanmış bir mü'min olamaz."Peygamber Efendimiz bir yandan yeri geldikçe şaka yaparken   diğer yandan da Sahabîlerin yersiz şaka yapmamaları konusunda uyarıda bulunurlardı."Arkadaşlarınla ağız kavgası yapma   bir söz verip de tutmamazlık etme."Etrafındakiler sordular: "Yâ Resulallah   siz de şaka yapıyorsunuz."Çelişkili gibi görünen bu durumu Peygamberimiz şöyle cevapladı: "Evet   ben de şaka yaparım  fakat şaka yaparken bile sadece hakikati söylerim."Bunun yanında   Peygamberimiz insanlarla alay etmez  hafife almaz  dalga geçmez  küçük düşürmez  mahcup etmez  zor durumda bırakmaz  "işletme" gibi olumsuz tavırları hoş karşılamazdı.Peygamberimizin yaptığı şakalar yerli yerinde ve mesaj doluydu. Lüzumsuz ve yersiz değildi. Daha çok gönül alıcı ve sevindirici şakalar yapardı. Çocuklarla   hanımlarıyla  yaşlı ve kimsesiz kişilerle şakalaşması bu türdendi.Peygamberimiz çocukları çok severdi. Onlarla ilgilenir   sevindirirdi. Çocuklar Peygamberimizden hiç kaçmazlar  nerede görseler hemen yanına gelirler  çevresini sararlardı.Enes bin Mâlik anlatıyor: "Peygamber Efendimiz insanların en güzel ahlâklısı idi. Benim Ebû Umeyr adında küçük bir kardeşim vardı. Peygamber Efendimiz bizim eve gelerek onu gördüğünde ![]() "Ebû Umeyr'i üzgün görüyorum   sebebi nedir?" "Babam  'Yâ Resulallah  oynadığı nugayr kuşu öldü' dedi.(Nugayr   serçeye benzeyen kırmızı gagalı bir kuştur.)"Bundan sonra Peygamber Efendimiz   Ebû Umeyr'i ne zaman görse;"Ebû Umeyr ne oldu senin nugayr?' diye takılırdı." Hazret-i Enes'in kendisi de Peygamberimizin hizmetine on yaşlarında iken girmişti. Bir defasında Efendimiz kendisine: "Ey iki kulaklı adam" diye takılmıştı. Peygamberimiz aile içinde mükemmel bir eş   şefkatli ve sevimli bir babaydı. Zaman zaman eşleriyle de şaka yapar  onlarla olan samimiyetini geliştirirdi.Hazret-i Âişe genç ve zeki bir hanım olduğu için Peygamberimiz ona ayrı bir ilgi gösterirdi. Hazret-i Âişe anlatıyor: "Ben zayıf   ince belli genç bir hanımdım. Bir seferde Peygamberimizle birlikte bir yolculuğa çıktım. Peygamberimiz bir yerde Sahabîlere:"Siz ilerleyin" dedi. Onlar gidince ikimiz arkada yalnız başına kaldık. Bana: "Gel seninle yarışalım" dedi ve koşmayısa başladık. Ben kendisini geçtim. "Aradan birkaç yıl geçmişti. Yine onunla birlikte bir yolculukta iken bir yerde Sahabîlere: "Siz ilerleyin" dedi ve ikimiz yalnız kaldık. "Gel yarışalım" dedi. O zamanlar ben kilo almıştım. Önceki yarışmayısı da unutmuştum. Koşmayısa başladık. Fakat bu sefer de o beni geçti. Gülümseyerek: "Bu defaki benim seni geçişim   o gün beni geçişine bedel olsun' buyurdu."PeygamberEfendimizin kendi aile içindeki bir latifesini de Numan bin Beşir rivayet ediyor: "Bir gün Hazret-i Ebû Bekir   PeygamberEfendimizin huzuruna girmek için izin istedi. Kızı ve Peygamberimizin hanımı Âişe'nin Efendimize bağırdığını işitti."Resulullaha nasıl bağırırsın?' diye elini kaldırarak bir tokat atmayısa davrandı. Fakat Peygamberimiz bırakmadı. Ebû Bekir kızgın olarak ayrıldı   çıktı."Ebû Bekir çıktıktan sonra Peygamber Efendimiz Âişe' ye: "Gördün mü   seni nasıl kurtardım adamın elinden...' dedi."Aradan birkaç gün geçtikten sonra Ebû Bekir tekrar müsaade isteyerek Peygamberimizin huzuruna girdi. Bu sefer Efendimizle Âişe'yi barışmış görünce sevindi ve Peygamberimize dönerek şöyle dedi: "Beni nasıl kavganıza kattıysanız   barışınıza da katar mısınız?""Peygamberimiz: "Kattık   kattık' buyurdu."Peygamberimizin aile içinde şöyle bir latifesi de olmuştu: Adamın biri Peygamberimizin amcasıoğlu Abdullah bin Abbas'a sordu: "Peygamber Efendimiz şaka yapar mıydı?" "Evet   yapardı.""Şakalarından bir örnek verir misiniz?" "Bir gün hanımına bol bir elbise giydirdikten sonra; "Güle güle giy   Allah'a şükret ve gelinler gibi yerde sürü' diye takıldı."Peygamberimiz kimsesiz   fakir  yoksul  herkesin yüz vermediği  ilgilenmediği insanlarla küçük şakalar yapar  kalplerini kazanırdı.Enes bin Mâlik anlatıyor: "Bir gün adamın biri PeygamberEfendimizin huzuruna geldi ve kendisinden bir binek hayvanı istedi. "Peygamberimiz ona   'Peki  sana bir dişi deve yavrusu vereyim mi?' diye takıldı."Adamcağız   'Yâ Resulallah  ben sizden bir binek istiyorum  dişi deve yavrusunu ne yapayım?""Peygamber Efendimiz gülerek: "Bütün develer dişi deve yavrusu değil midir?' buyurdu." Peygamberimizin dadısı ve Zeyd bin Hârise'nin hanımı Ümmü Eymen   bir gün Peygamber Efendimize gelir ve onu evine davet eder:"Yâ Resulallah   beyim sizi davet ediyor.""O da kim   hani şu gözlerinde beyazlık olan adam mı?""Beyimin gözlerinde beyazlık yok yâ Resulallah!" "Evet   gözlerinde beyazlık var.""Vallahi yok yâ Resulallah." "Hiçbir insan yoktur ki   gözlerinde beyazlık bulunmasın."Peygamberimizin buna benzer bir latifesini Hasan-ı Basrî Hazretleri rivayet ediyor: Bir gün yaşlı bir kadın Peygamberimize gelerek: "Yâ Resulallah! Cennete girmem için bana dua eder misiniz?" dedi. Peygamber Efendimiz: "Yaşlı kadınlar Cennete giremez" diye ona takıldı. Bunun üzerine kadın ağlayarak oradan ayrıldı. Peygamber Efendimiz   Sahabîlere:"Gidin ona söyleyin   'Sen Cennete yaşlı olarak giremezsin.' Cenab-ı Hak  'Biz onları yepyeni bir yaratılışla yarattık da  eşlerine sevgi ile düşkün hep aynı yaşta genç kızlar yaptık' buyurmuyor mu?" (Vakıa Sûresi  36.)Peygamberimizin bir başka latifesini de Enes bin Mâlik'ten dinleyelim: "Çöl halkından Zahir adında bir adam vardı. Zahir Peygamberimize her gelişinde kendi yetiştirdiği ürünlerden hediyeler getirirdi. Şehirden çöle döneceği zaman da   Peygamber Efendimiz ihtiyacı olan şeylerle onun heybesini doldururdu. Gelen hediyelere bu şekilde karşılık verdikten sonra da şöyle buyururdu:"Zahir bizim çölümüz   biz de onun şehriyiz.""Peygamberimiz Zahir'i çok severdi. Halbuki Zahir hiç de güzel değildi. Fizikî olarak son derece çirkin bir adamdı. "Bir gün pazarda çölden getirdiği malları satmayısa çalıştığı bir sırada Peygamber Efendimiz gitti   sessizce yaklaştı  Zahir'i arkasından kucakladı ve elleriyle gözlerini kapadı."Zahir tutanın kim olduğunu göremiyordu. Tutan kimse bıraksın' diye çabalamayısa başladı. Bu arada göz ucuyla arkasından tutanın Efendimiz olduğunu anlayınca sırtını Peygamberimizin göğsüne iyice dayamayısa başladı. "Zahir'in bu neşeli hareketinden hoşlanan Peygamber Efendimiz yüksek sesle: "Bu köleyi satıyorum   var mı alan?' diye seslenmeye başladı."Zahir boynu bükük   mahzun bir halde:"Yâ Resulallah   benim gibi değersiz bir köleye vallahikuruş veren olmaz' deyince Peygamber Efendimiz: "Hayır   yâ Zahir  sen Allah katında hiç de değersizdeğilsin' buyurdu  | 
![]()  | 
	
	
		
  | 
	
		
  |