#1
|
|||
|
|||
Çocuğunuzla empati kurun!
Çocukluk çağında yaşanan birçok ruhsal ve davranışsal problem empatik yaklaşım sayesinde erkenden tanınabilir ve müdahale edilmesi kolaylaşabilir. Anne-babalar bebeğin doğduğu andan itibaren bebeğin duygularına odaklanmaları önemlidir. Bebekler dikkatle gözlemlendiklerinde ağlamalarının bile farklı anlamlar içerdiğini fark etmek mümkündür. Bebekle fazla vakit geçiren bir kişi bu farkı kolayca fark edebilir. 2-3 aydan itibaren bebekler sosyal gülümsemeye başlarlar. Yüzüne gülerek baktığınızda bebek size gülerek tepki vermeye başlar. Bu dönem kendi duygularınızı ona aktarmanın ve karşılıklı sıcak ve şefkatli bir iletişim kurabilmenin mümkün olabildiği bir dönemdir. Güldüğünde gülmek, ağlayarak bir ihtiyacını dile getirdiğinde yumuşak bir ses tonu eşliğinde ihtiyacını gidermek aslında bebeğin de kendi duygularını iletişim içinde kullanmayı öğrenmesine yardımcı olur. Ağlamasına bir yanıt alamayan ya da her türlü ağlamasına aynı tepkiyi alan bir bebek bir süre sonra her türlü ihtiyacını aynı şekilde ifade etmeye başlayacaktır. Çocuklar biraz daha büyüyüp yuva çağına geldiğinde bir çok değişik durumda bir çok değişik tepkiler vermeye başlarlar. Bunlar arasındaki farkı görmek ve çocuğa fark ettirmek de çok önemlidir. Davranışlar ve bu davranışlar sırasında ortaya çıkan duygular arasındaki ton farkını anne-babanın fark edip çocuğa geri bildirim vermesi empatinin gelişmesinde çok gereklidir. Üstelik duyguları anlayan ve geri bildiren bir yaklaşım bir çok davranış probleminin azalmasına, çocukların kendi davranışlarının sorumluluğunu alabilmelerine yardımcı olmaktadır. Çünkü anne-baba çocuğun bu davranışıyla aslında neyi ifade etmek istediğinin şifresini çözmektedir. Oyuncağını tekmeleyen bir çocuğa "bugün yuvada canını sıkan bir şey olmuş" demek ile "her zaman oyuncaklarını böyle hırpalıyorsun" demek arasında çocuğun içgörü kazanması açısından da büyük farklar vardır. Yine önemli bir konu da anne-babaların kendi duygularını ifade etmek konusunda örnek olmalarının önemidir. Duygularını açık ifade eden, kendi aralarındaki ilişkide de hem olumlu hem olumsuz duyguları uygun bir şekilde dile getirebilen anne-babalar çocuklarına bu konuda model olmaktadırlar. Öfke kontrolü: Kızgınlık ve öfke genelde daha kolay ifade edilen duygulardır. Ancak doğru bir şekilde ifade edilmezler. Çocuklara kızgınlığın ifade edilmesi agresyon ve yargılama içerdiğinde çocuklar da kızgınlıklarını bu şekilde ifade etmeyi öğrenirler. Oysa bizi kızdıran durumu ve davranışı anlamaya çalışmak ve kızgınlığımızın altında yatan temel duyguyu fark etmek önemlidir. Örneğin engellenmek bizi rahatsız ediyorsa ve engellenme karşısında uzun süre sabretmişsek bir süre sonra bu ciddi bir kızgınlığa dönüşebilir. Bu durumda çocuğunuzun bir davranışının sizi engellemiş olduğunu ve bundan rahatsızlık duyduğunuzu söylemek yerine çocuğunuza öfkeli bir şekilde bağırabilir ve onun ne "laf anlamaz, yaramaz vs" bir çocuk olduğunu söyleyip agresif davranabilirsiniz. Bu durumda çocuğunuz da sizi model alacaktır ve kendisini rahatsız eden her durumda saldırgan davranacak ve duyguları anlama konusunda becerisini geliştiremeyecektir. Aynı şekilde olumlu duyguların da ifade edilmesi önemlidir. Toplumumuzda genellikle iyi ve memnun edici şeyler pek dile getirilmez. Çocukların bu tip şeyleri doğal olarak "zaten" yapmaları beklenir. Çocuğunuzun bir davranışı sizi mutlu ettiğinde bundan duyduğunuz sevinci de dile getirmelisiniz. Bu durumda çocuk hem kendi olumlu yönlerini fark edecek hem de başkalarının hangi durumlarda sevinç ve mutluluk hissedeceğini anlama fırsatı bulacaktır. Ayrıca kendi olumlu duygularını gerekli durumlarda kolayca ifade etmeyi öğrenecektir. |