#1
|
||||
|
||||
Avucumda On Dokuz ya$ım, Dudağımda $arkıLarım..
şu sarı fincandan ve kahve kokusundan nefret ediyorum...ama uykuya yenik düşmemek için uğraştığım her sefer yanımda hep ikisini buluyorum..bu aptal müzikten de nefret ediyorum radyo dinlemektende..benim olan herşey uzak artık...aynaya baktığımda bu ben olmamalıydım dediğim bir yüz...ne doğru,ne yetiyor,ne yapıyorum ki şu hayatta...doğru yol yok..bu kadar çok doğru bir arada olmaz...ne kadar doğru desekte zekamızla böbürlensek de,,,işte o kadar aptalız,,,işte o kadar yalnış yoldayız..hayattan bir beklentim olmadığını söylediğimde bana boşş bakan suratlar..siz ne yapıyorsunuz ne bekliyorsunuz ki şu hayattaan..istekler bitmez dimi???...bencilliklerimizin karşılığını almak için durmadan çalışırız!!!hep fazlasını daha fazlasını elde edebilmek için kafa yorarız...ama ben bittim..yaş ondokuz...yolun çeyreği bile değil...ama bittim,,.,,nokta kondu. |
#2
|
|||
|
|||
Avucumda On Dokuz ya$ım, Dudağımda $arkıLarım..
Sana geldim aşk… Hiç bir yere uğramadan, Ne bir eş,ne de bir dost, Görmek istediğim… Bu günde gökyüzü mavi; Ne bulut var,ne de serseri ruhum… Sana geldim aşk; Uysal bir çocuk gibi, Yanındayım işte… Her şeyde biraz sen, Sen anlatılır bana… Günü bölmüşüm; Parça,parca sen bana… Yine zaman durdu, Esir alındı;ruhum sende kaldı, Yayıldı bedenimde; Bu tutsaklık,bu esirlik, Sende başladı yine… Sana geldim aşk; Uysal bir çocuk gibi, Yanındayım işte… Sana geldim aşk.. Bitmeli günden ne varsa, Sessiz bir gece olmalı, Alışılmışın dışında… Dizlerinde kafatasım sabahlamalı; Sadece yanıbaşında, Uyumak istediğim… Gözlerim hemen kapanmalı, Derin bir uyku bulmalı beni, Düşlerinle uyanmalıyım… Yeni başalayacak gün; Yine sana tutsak, Yine sana esir, Uysal bir çocuk gibi kalmalıyım öylece… Sana geldim aşk; Uysal bir çocuk gibi, Yanındayım işte… |
#3
|
|||
|
|||
Avucumda On Dokuz ya$ım, Dudağımda $arkıLarım..
Ben sana sevmenin ne demek olduğunu öğrettim... sende bana seni sevmenin ne kadar yanlış olduğunu simdi sırada gitmek var… yüreğimde kalan emanet sevgini vererek çıkacağım hayatından ve nasıl girdiysem yalan gözlerine öylece akıp gideceğim bir kaç damla gözyaşıyla birlikte yanaklarından süzülüp dudaklarında son bulacağım hani her şeyin başladığı yerde? şimdi sırada susmak var… şiir bitince başlayacak sessizliğim duymayacaksın bir daha seni seviyorum sözünü benden bir başkasının söylediği en güzel söz bile titretemez yüreğini bundan sonra ve hiçbirşeyin değerini kavrayamaz benliğin ben sustukça… suskunluğum saklıdır ihanetinin suçlusu olan \’dilinde\’ hani bana herşeyım dediğin yani yalanlarınla yaraladığın yerde…… şimdi sırada gülmek var… gözyaşıyla geçen yıllara inat gülmek! yağmurlarla yarışmaktan vazgeçmek… ama ben sende unuttum gülüşümü girişinde parkı olan şehirlerde kaldı tüm sevinçlerim çokca aşk.. özlem.. isyanlar ve gözyaşı işte sana gençliğim! oysaki herşey güzeldi bir zaman adam gibi ağlamak bile koymuyordu bugünkü sahte gülüşler kadar…. şimdi sırada isyan var… \’sonsuza dek\’ diyen dillere aşkın gucuyle aşılan yollara kolarımda beklerken ellerde gördüğüm sahte yüreklere ve bana hatırla diye bıraktığın gecelere isyan nerde başlar bilirmisin sen? sevgiyle çarpan kalbin ihanetle durduğu yerde.. şimdi sırada maziyi gömmek var… sonu hüsranla biten senelerı hepsi seninle yaşanmıştı mevsimlerin bir tadı vardı eskiden seni bana sevdiren yüzündeki imkansızlıktı mutluluk mu? uzun zamandır uğramadı çünkü o uzaktaki bir şehrin tozlu kaldırımlarında kaldı…. şimdi sırada özlemek var huzurla gecen yılları yalansız..dolansız.. tüm saflığınla kollarımda uyandığın sabahları terminallerde yaşanan burukluğu ve geceleri uyurken yanımda duran sıcaklığı özlemek o sıcaklık şimdi resimlerin hatırlattığı anılarda saklı…. şimdi sırada unutmak var… yaşanan ya da yaşanamayan güzel günleri büyüsü bozuldu bu sevdanın en iyisi kurutmak hayalleri ve bır daha kurmamak düşünmemek geçmişi.. ve sürdürmemek yalan yüreğinde yarattığım hiç bir geleneği! bir güzelliktin uzun zaman once yüreğimde yer eden şimdilerde ise çirkın ruhunla birlikte kaybolup giden….. şimdi sırada teşekkür var… \’sevgili\’ olmayı başardığın zamanlarda yaşattığın mutluluklar için. pınarlarımı kurutup başkasına ağlamamı engellediğin için. benliğinde yer eden anıları benimle yasamayı tercih ettiğin icin. ve en önemlisi bir dilim ekmeği ikiye böldüğün için…. aslında sana o kadar çok tesekkür borçluyum ki…. mesala derslere sarhoş girişim! hiç bir şiirimi istediğim gibi bitiremeyeşim! acıları yüreğime kazıyıp mutluluğumu gölgeleyişin! çok sevdiğim şarkıları unutuşum hepsi senin eserin teşekkürler sevgilim… |
#4
|
|||
|
|||
Avucumda On Dokuz ya$ım, Dudağımda $arkıLarım..
Ağladığımda Mendilim Ol…!!! Ağladığımda mendil, güldüğümde kahkaham, susadığımda su olmanı; uyuduğumda rüyalarıma girmeni, her sabah alnımdan öperek uyandırmanı istiyorum… Sen canımdan öte can, damarımda kanımsın. Sevmeye, okşamaya kıyamadığım, yıllarca yüreğimde saklayıp, kimselere anlatamadığımsın … Ne zaman gözlerine baksam, o ela gözlerinden beyaz güvercinler uçardı mavilere, güller açardı yüzünde ne zaman ellerini tutsam… Hayat bir şiir kadar güzel ve içtendi dağların eteklerinde. Irmakların dilinde söylenen türküler gibiydi sevdamiz, güneş atarken karşı yamaçlara ve pınarlara gülerken kırmızı benekli çiçekler. Bilki sensiz uzak bir dağbaşı ıssızlığıyım, yoksan ürpertilerde tiril tirildir yapraklarım, seni özlemenin korkunç girdabında ve yönünü yitirmiş göçmen bir bulut olur her gece uçurumlara ağlarım… Hüzün kafesteki kuşlara benzer sevdiğim, sarı sarı yapraklara sonbaharda; tütünü bitmiş bir babanın acı gülüşüne benzer, yavrusundan ayrı düşmüş bir ananın gözyaşlarına. Dün yine gökyüzünün masmavi görkemi ve hayalini çizdiğim beyaz bulutlarının altında seni bekledim. Uzaklarda gülümseyen gökkuşağının renkleri içinde aradım seni, yoktun. Yokluğun, bir canavarın dişlerinde yüreğimi kemirip durdu. Yokluğun cehennemim oldu, yokluğun zifiri karanlığım, yokluğun zindanım oldu. Belki bir köşeden çıkıp gelirsin diye bütün gün seni düşleyip, gözlerim ufukta, kucağım dolu sevgi, yüreğimde binbir umutla bekledim; baharlar yeşertip hayallerimde, ölesiye bir özlemle bekledim seni… Seni ne kadar özlediğimi bilirsin. Bilirim elinde olsa; dağları, tepeleri aşar, denizleri, ovaları devirip gelirsin gülüm.. İçim özleminle dolup taşıyor, özleminle tutuşuyor gönül bahçemin çiçekleri. Yüreğimin bütün bentleri sana akıyor şimdi. Söz geçiremiyorum yüreğime artık. Düşlerime de sığmıyorsun, büyüyorsun günbegün yüreğimde.. Biz seninle bu dünyada hesapsız, çıkarsız, yalansız sevdik birbirimizi.. Yüreğimizin bembeyaz tuvaline maviyi fonlayarak ve aşkın kıpkızıl resmini çizerek aynalara; insanları, kuşları, dağları, çiçekleri, suları da öyle sevdik gülüm. Biz seninle bütün engellere rağmen, bitmez tükenmez bir azimle sevginin doruğuna erişmek için tırmandık hayat yokuşunu. Ve bitip tükenmeyen bir aşkla sevdik yaşamı. Biz seninle uzak dağ başlarına yazdık umutlarımızı gülüm. Denizlere, dalgalara, fırtınalara, acılara, korkulara inat, uçurumlara yazdık sevdamızı. Biz seninle kanatları sevdalı iki güvercindik mavi göklerde. Kanat çırptıkça yükseldik, yükseldikçe sevdalara avcılar düştü peşimize. Zamanın acımazsızlığına, aramızdaki mesafelere, etrafımızdaki çirkinliklere, günübirlik aşklara, saldırılara, satılık sevgilere rağmen; biz yine de yüreğimiz de hiç sönmeyen bir yangınla özledik birbirimizi, en kutsal aşkla sevdik, bekledik kirletmeden umutlarımızı… Her seher uyanınca dağların esen rüzgarlarına açıyorum penceremi, o ölümüne özlediğim teninin kokusunu bana getirir diye. Bir nebze de olsa dindirir yada söndürür diye yüreğimdeki aşk ateşini… . Özlemin içerimde volkan, vucudum buzlar içindeymiş gibi titriyorum… Dışarda bahar misali sıcağı var ama ben kar altındaymışcasına üşüyorum. .. Her gece ela gözlerini demlerim hayalimde. , Sevdalı gülüşlerini, inci dişlerini demlerim. N e çok severim ellerimi avucunun içine alıp, başımı göğsüne dayamayı. Şimdi her gece insana hayat veren ve yüreğime nakış nakış işledigim sevda sözlerin dolaşıyor kulaklarımda, paylaştığımız ümit dolu hayaller. Yılmak yok bizim için bu yolda. Ağlamak, sızlamak, geriye dönmek hiç yok. Zordur, çetindir bizim sevdamız ama her şeye ve çekilen tüm acılara tüm özlemlere değer. Sabır diyorum. Sabrı da, ümit etmeyi de senden öğrenmiştim. Senden öğrendim sevmeyi, zorluklara karşı direnmeyi. Konuşurken insanın yüzüne dosdoğru, dürüst ve namuslu bakmayı, merhameti, acımayı, insan gibi düşünmeyi senden öğrendim. Senden öğrendim sevdalara türkü yakmayı gülüm.. Şimdi sokağıma bakan o balkonun köşesinde dalgın bakışlarla dalıp dalıp gidiyorum uzaklara. Gökyüzü masmavi ve saatler yorgun bir su gibi akıp gidiyor gözlerimde.. Ufka, gökmavisinin kızılla birleştiği o ince sıcak ve yumuşak çizgiye bakıyorum. Bir kuş gelip konuyor saçlarıma, yüreğimi ipekten kanatlarına sarıp sana gönderiyorum… Saatler su gibi akıp gidiyor. İnsanlar dönüyor evlerine.Seni arıyorum yoksun.Kahretsin !”. diyorum.” Ne olur çıkıp gelse, sarılsa boynuma.” İnsanlar gidiyor hayalin akıyor gözlerimde, karışıp gidiyor uzaklara… Seninle suyu pırıl pırıl bir pınarın başında buluşmak, ellerini tutmak, yüreğinin sımsıcak yerinden, ela gözlerinden, narçiçeği dudaklarından öpmek, serin nefesini doyasıya içmek ve doyasıya içime çekmek geçiyor içimden… Sonra sarılıp, sımsıkı kucaklamak ve sevinçten havalara uçmak geçiyor … Seni düşünüyorum. Seni düşünmek gökyüzü olmak gibi bir şey bazen, ya da rotası belli olmayan bir gemiye binip, yeni iklimlere yelken açmak gibi. İnsan olmayan bir adada inip, Robinson gibi insansız bir yaşam kurmak istiyorum. Ve o adada bir ömür yalnız seni beklemek istiyorum… Ağladığımda mendil, güldüğümde kahkaham, susadığımda su olmanı; uyuduğumda rüyalarıma girmeni, her sabah alnımdan öperek uyandırmanı istiyorum… Upuzun köprüler kuruyorum içimdeki yolculuklara sana kavuşmak için, beyaz günlere uzanıp beyaz atlarla, sana getirsinler diye umutlarımı bulutlara yalvarıyorum. Sevgiler büyütüyorum kır çiçeklerinden güneşin kanını emen. Umutlar yeşertiyorum bahar renginde al yeşil, dağlarda kar erirken ceylanlar emziriyorum, melekler uyandırırıyorum her tan ağardığında. Toplamak için bütün düş kırıklarını aynalardan, yıldızlarla selam yolluyorum sana. Ve her gece mavi bir kuş tutup avuçlarıma, dudaklarına gül ve rüzgar iliştirip sana yolluyorum gülüm Her gece kuş olup sana doğru uçmak, ardında serin rüzgarlar bırakarak, dağlar, denizler, ormanlar aşıp, bir pınarın başında menekşe gözlerine konmak geçiyor içimden. Dalgın bakışlarından, sevdalı yüreğinden öpmek geçiyor. O an bütün ağaçlar diz çökmeli diyorum, özleminle kanayan yüreğime. Bütün yıldızlar göz kırpmalı mutluluklara. “Allahım bu kadar mutluluk çok.” deyip, ellerimi gökyüzüne kaldırıp ağlamalıyım. Gökler de ağlamalı benimle, bulutlar, ırmaklar, yıldızlar da ağlamalı… Bir gün gökyüzü gülünce ve geçince üşümesi kalbimin, bütün hasretleri yükleyip rüzgarın kanatlarına, yüreğimde taşıdığım sevda aleviyle, upuzun yollardan çıkıp geleceğim sana… |
#5
|
|||
|
|||
Avucumda On Dokuz ya$ım, Dudağımda $arkıLarım..
Korkarım, bu beden parçalanıyor artık.... Delişmen geceleri ilmikleyip kısmi bir yalnızlığa, Sabaha karşı yok oluş kıyılarında dem tutuyoruz Ne sahibim ol, ne de benim, Aşk... çok uzak. Gel gör ki, artık yalnızlıklar bile bir anlam taşımıyor. Sadece siz mi kendinizi yok sayıyorsunuz? Yanılıyorsunuz ... Oysa gözlerimin içinde o kadar büyük bir acı gizleniyor ki siz asla anlayamazsınız. "Gözlerimin içinde bir eskici dükkanı var" Biriktirdim... bilmem ne kadar zamandır... Dışarıya çıkamıyorlar.... Düşlerimi, kayboluşlarımı, yok oluşlarımı, anlamsızlıklarımı biriktirdim. Belki dedim, belki bir gün lazım olurlar. "Ne konuşuyor insanlar? Ne kadar uzak kelimeler anlamdan..." O kadar yokum ki kimse fark etmiyor. Gün dönümleri içimi gıcıklıyor. Neleri unuttum oysa... yaralarımdan arta kalanları biriktirdiğim sandık yerlerini dahi unuttum. Siz, düşlerinden ayıp gerçekliği giyinenler.... Siz, en saklı ay ışığında dahi yüzlerini gizleyenler... Siz, kim olduğumuzu yitirmemize sebep olanlar.... Sizleri de unuttum... Yüreğimin gel git leri arasında sıkışıp kaldım sanırım. Artık hiçbir şey için açıklama bulamıyorum. Anlamları sezemiyorum. Mutluluğu heceleyemiyorum. Konuşamıyorum......... Sonradan görme sevinçler üzerime iki beden büyük geliyor. Kapımın önüne bırakılmış umutlar ruhumun camlarına parça parça dışarı çıkmak istiyorlar. Kanıyorum. Ellerim, gözlerim, sözlerim kanıyor. Yoruldum.... Hem de çok..... Derme çatma bir su birikintisinin içindeki yosun olayım; yeter ki yaşamak bu denli acıtmasın artık. Kalemin ucundaki noktalama işareti olayım; yeter ki bu yabancılık terk etsin beni. Bir uçurumun en ucundaki taş parçası olayım, yeter ki bu umutsuzluk yitip gitsin düşlerimden. Ne olmam gerekiyorsa.... yeter ki yaralarım kanamasın artık.. |
#6
|
|||
|
|||
Avucumda On Dokuz ya$ım, Dudağımda $arkıLarım..
Seni öyle seveceğim ki sevgilim, Bütün olumsuzluklara karşı çıkarak. Seni öyle seveceğim ki sevgilim, Senin korkularına gülücükler atarak. Seni öyle seveceğim ki sevgilim, Tüm insanlara örnek olarak kalacak. Seni öyle seveceğimki sevgilim, Gözlerimde bütün iklimleri yaşatarak. Sevgimle bütün çiçekler açaçak. Seni öyle seveceğim ki sevgilim, Ilık,nemli rüzgarlarla tenini okşayarak. Seni öyle seveceğim ki sevgilim, Yeryüzünde tüm sevgileri kıskandıracak kadar. Seni öyle seveceğim ki sevgilim, Neden,niçin diye hiçbir sebep olmayacak. Seni öyle seveceğim ki sevgilim, Yaralarını,hatalarını öpüşlerimle kapatarak. Seni öyle seveceğim ki sevgilim, Sadece sevgimi ve seni koruyarak. Dünyada fırtınalar koparacak kadar. Seni öyle seveceğim ki sevgilim, Bazende senin için görünmez olarak. Gitmek istediğin yollara ışık tutarak. Seni öyle seveceğim ki sevgilim, Her ihtiyacın olduğunda koşup,sığınabileceğin kadar. Seni öyle seveceğim ki sevgilim, Senin bile hayrete düşüp inanamayacağın kadar. Seni öyle seveceğim ki sevgilim, Bu sevgiyle adın hep anılacak. Gözlerin mutluluk dolacak. Seni öyle seveceğim ki sevgilim, Benim adım sevgi olana kadar... |
#7
|
|||
|
|||
Avucumda On Dokuz ya$ım, Dudağımda $arkıLarım..
Sevgilim, Sana sevgilim diyorum. "Ayrılık da sevdaya dâhil çünkü Ayrılanlar hâlâ sevgili" dediği gibi İlhan'ın. Sevgilim, sana sevgilim diyorum, bir daha hiç demeyeceğim içindir belki. "Ayrılmamız neyi değiştirecek ayrılık, yüreğimden silip atabilir mi seni?" derdin. Kim bilir... Bu sana son yazışım. Sözcüklere yüklemeye çalıştığım duygularım, beyaz kâğıtların keskin kenarlarıyla nasıl da parçalanıyor böyle. İlk kez, yazmak böyle zor, anlatmak, bu kadar olanaksız. İçimde çağıldayan her şeyin, sana doğru aktığını duyup da bunu anlatamamak. Ne acı... Oysa seni her düşündüğümde, sesim, zamanın ve mekânın olmadığı görünmeyen ince ipeksi bir yolda ilerleyip kulaklarına akmadı mı? Her düşündüğümde seni, yapmam gereken sadece izlemekti. Ruhumun sana akışı, hızlı ama bir o kadar yavaş, delice ama bir o kadar sakin, coşkuyla ama nasıl huzurlu bir çağlamaydı onların hepsi. Hemen duyardın, büyük kalabalıklarda, iki kişilik yalnızlıklarda, ya da gözlerin maviliklere kilitlenmiş. Duyardın... Hâlâ duyuyorsun. Şimdi, şuan seninle konuşurken, Ruhunda geziniyorum yine. Baktığın yerden uzaklaşan bakışlarını, o kimselere hissettirmediğin bir anlık dalgınlığı, Sadece anın yakaladığı o ince sızıyı... Kapa gözlerini! Sen hep duyacak mısın beni, Ben hep anlatacak mıyım bilmiyorum... Ama madem ayrılanlar hâlâ sevgili, ayrılanlar hâlâ sevdalı. Bu ayrılık da bitmeli... Ayrılık... Ne çok korkardık bu sözcüğe yüklenen anlamdan. Oysa şimdi anlıyorum ki, ayrılığın kendisi değil, ayrılmakmış asıl zor olan… Ayrılmayı başarana kadar yaşanılanlar, o kanatan acıtan korkulu bekleyişler... O kopuşu yaşamak, artık başka biri değil, sen olan o varlığı olduğu yerden çıkarmaya çalışmak, ağlayarak git artık içimden diyebilmek ama daha derken pişman olup hayır kal ne olur diye yalvarmak... Ne kadar zordu... Öyle içimdeydin ki, seni oradan çıkarmak kendimi paramparça etmek demekti. Ayrılık... O kanlı zafer... Şimdi paylaştığımız işte bu. İçimizde o boşluğun büyük acısı yüzümüzde birbirimizin kanı var hâlâ... Sevgilim, Sevgilim diyorum son kez sana. Bir daha demeyeceğimdendir bu. Ve bir daha yazmayacağımdan. Ayrılık da bitmeli.. Çünkü ayrılanlar hala sevgili… |
#8
|
|||
|
|||
Avucumda On Dokuz ya$ım, Dudağımda $arkıLarım..
Unutma sevgilim.. Ağlayan bu gözler benim!.. Beni sevdigin gibi.. Onuda seviyormusun?.. Bana ağladığın gibi.. Onada ağlıyormusun?.. Utan!.. Su halimi görde utan!.. Yalan senden sonra.. Bana kalan herşey haram!.. Unutma sevgilim gittiğin günden beri.. Ağlayan bu gözler benim!.. Dön artık sevgilim!.. Sonunda yok oldu hayallerim.. Seninle kayboldu sevgilim.. Düşlerim, gerçeğim, herşeyim.. Söyle ben sensiz neyleyim?.. Tek dileğim sendin tanrıdan.. Simdi hiç umudum kalmadı yarından.. Cok ağladım sevgilim ardından.. Bunaldım artık bu hayattan!.. Unutma sevgilim gittiğin günden beri.. Ağlayan bu gözler benim!.. UNUTMA!.. Dön artik sevgilim!.. |
#9
|
|||
|
|||
Avucumda On Dokuz ya$ım, Dudağımda $arkıLarım..
Son mektubunu deniz suyuyla mi yazdin..? İki damla tuz izi var sevgilim.. 'Biz bittik artik' derken, Hala 'biz' diyorsun sevgilim.. Veda mektubuna gözlerini mi koydun..? Zeytin izleri var sevgilim.. 'Beraber olamayiz artik' derken, Neden agladin sevgilim..? Mazimizin hatirina, 'Dost kalalim' diyorsun.. Dosttan sevgili olur derler, Sevgiliden dost olmaz sevgilim..! Görünce dayanamam bakisina.. Selam verirken ürperir tüylerim.. Aklim firar, tenim isyan eder sevgilim..! 'Unut beni' yazarken ellerin Nasil kirilmadi kalemin..? Benim okurken kirilan kalbimden Kanlar akti mektubuna sevgilim.. 'Görüsmeyelim' derken son satrinda.. Hic mi yüregin sizlamadi..? Simdi suskun dilinden düsen, Ask dolu sözlerin saka miydi sevgilim.. 'Hoscakal Gözüm ' son sözün.. Sevgilim bile dememissin.. Hayatimin degeri senin icin, İki damla gözyasi kadar miydi sevgilim .. |
#10
|
|||
|
|||
Avucumda On Dokuz ya$ım, Dudağımda $arkıLarım..
"Hiçbir kelime senin adın kadar yer tutmadı dudaklarımda.. Hiçbir aşk senin kadar yakışmadı alın yazgıma..Ama başaramadık bu sevdayı yaşatmayı..Başaramadık işte.." Hadi git sevgili.. Rüzgara karşı savaşmayı bırak…Hadi git.. DaÇlar devrilmişken omuzlarıma, yalnızlık düşmüşken sokaklarıma git.. Git diyorum sana..Kapıyı biraz arala ve git.. Bana verdiÇin ne varsa her şeyi topla ve git.. Bekletme " seni" bekleyenleri…Bekletme kapımda beni sonsuzluÇa gömecek yetim kelebekleri…Hadi git.. Her harfine ölümler beÇendiÇim adımı dudaklarımdan sökerek git.. Bana çıkan tüm sokakları sil adres defterlerinden.. Yaşayıp da kendi yüreÇine bile ispat edemediÇin bu sevdayı " mutluluk bakiyelerden" düş gayri..Gözlerime demir pervazlardan ölüm göz kırpıyorken durma git … Hadi git sevgili... Adınla başlayıp adınla bitiremediÇim cümleler kadar yalnız bırak beni..Durma karanlıklarımda, durma hatıralarıma..Git sadece.. Bırak hayat boyu sensizlik yerine ölümler diz çöksün ayak dibime…Bırak günahların dökülsün soÇuk ellerinin gezindiÇi kücük avuç içlerime..Hadi git sevgili.. Biz seninle rüya olmaktan öteye geçemedik.. Hiçbir zaman acıyı sırtlanıp mutluluÇa gülümsemedik..Hadi git…Dudaklarında daha fazla kanamasın pişmanlıkların. Daha fazla aÇlamasın hatıraların..Hadi git sevgili.. Hadi git..ÇıktıÇın kapıdan ölüm gelsin ayak uçlarıma..Bırak gözlerin mapusluÇum, yüreÇin sonsuzluÇum olsun..Hadi git…Durma sabahı olmayan karanlıklarımda.. Daha fazla üşütme ellerini karı, boranı eksik olmayan kışlarımda... Daha fazla bekleme yamalı cümlelerimde. Git diyorum sana.. Git..Beni " bana " bırakma…Hadi kapıyı arala ve git..Kapat tüm ışıkları.. Ve git hadi..ÇıktıÇın kapının ardından ölüm gelsin gayri.. Şimdi git… Unut ismimi… Unut yeminlerini…. Seni hiç sevmediÇimi farz et… Bu sevdayı hiç yaşanmamış kabul et.. Demir kapımı " ölüme " arala ve sessice git… Git diyorum… Sadece git… Ardından ölüm gelsin ayak uçlarıma.. Sana kavuşmayı bilmese de , Seni severken " ölmenin gururunu " yaşasın bu yürek… Çünkü; sen benim, Ölüm ile hayat arasına çizebildiÇim tek mutluluÇumdun…. |