#1
|
|||
|
|||
atatürkten hatıralar.. alıntı...
Kurtdereli ..................................
> >Atatürk, ünlü güreşçi Kurtdereli'ye ödül olarak 1000 liralık bir İş >Bankası çeki veriyor. Altını Kemal Atatürk diye imzalıyor, zaten >çeklerde resmi de var. Pehlivan çeki İş Bankası' na götürüyor; >kendisine 1000 lirayı ödüyorlar. Muazzam bir para. > >Ama Kurtdereli hala bekliyor. "Ne bekliyorsun pehlivan?" diye >sorduklarında çeki beklediğini söylüyor. >"Parayı aldın, çek bizde kalacak" diyorlar. >"O zaman alin 1000 liranızı, verin çekimi" diyor. "Onda Atatürk'ümün >imzası var." Ve parayı iade edip Atatürk imzalı çeki sevgiyle cebine >yerleştirerek gidiyor > > > > > > >........................ Bu milletvekilliği ayrıcalığını hiç >beğenmedim .................... > > >Atatürk bir sabah florya'dan dolmabahçe sarayina dönüyor. Yesilköy >istasyonunun önünden geçerken birdenbire otomobili durduruyor ve >basyaver'e: >- sorunuz, tren var mi? Diye emir veriyor. >O sirada tren hemen hareket etmek üzeredir, hep birlikte otomobilden >inip yanindakilerle trene biniyor. Karar ani verildigi ve tatbik >edildigi için bu trene binis hemen kimsenin nazari dikkatini çekmiyor. >Bir müddet sonra, her seyden habersiz olan kondüktör ata'nin bulundugu >kompartimana geliyor. Kafileyi görünce çekilmek istiyor. Ata hemen >sesleniyor; >- vazifeni yap! (yanindakileri göstererek) bu efendilere niçin bilet >sormuyorsun? >Yanindakiler cevap verirler. >- pasam biz mebusuz. Tren bileti almayiz. Parasiz seyehat ederiz. >Ata hayretle: >- bu imtiyazi hiç begenmedim, der. Çok ayip ve acayip bir kaide. Çok >güzel halkçilik! > >Ali Kılıç > > > > > > > >......................... Devlet imkanlarını amacına uygun kullanma >..................... > > >Sivas kongresi sonrasi, heyeti temsiliye'nin Ankara'ya gelmesi >kararlastirildiktan sonra Mustafa Kemal ve Hüseyin Rauf >beraberlerindekilerle ankara'ya geldiklerinde keçiören yolu üzerindeki >ziraat mektebi'ne misafir edilmislerdi. Daha sonra Mustafa Kemal >Ankara istasyonundaki gar müdürlügü binasina yerlesti. Burasi hem evi, >hem çalisma yeriydi. > >O tarihlerde ankara vilayetinin sehir merkezi kale ve onun hemen >çevresi idi. Keçiören, Etlik, Dikmen, Ayranci'da bag evleri vardi. >Bunlar arasinda Çankayada papazin bagi olarak adlandirilan iki katli >ev Mustafa Kemal'e armagan edildi ve o da evi ordu'ya devrederek evin >adi ordu köskü oldu. Iki katli binaya 1924'de ilaveler yapildi fakat >bina isitilamiyor idi. Zafer, inkilaplar, cumhuriyet, dünyanin >üzerimizde toplanan gözleri, Mustafa Kemal'in müstesna sahsiyeti, >mütevazi de olsa yeni bir devlet baskanligi konutunu zorunlu >kiliyordu. > >Mustafa Kemal yeri kendi seçti, kayalar düzenlendi, dis cephe pembe >rengin hakimiyetinde, içerde yesilin her tonu ile ve planin esasi >Mustafa Kemal'in olan yapi 1932'de tamamlandi ve ayni yilin haziran >ayinda da tasinildi. >Pembe köskün dösenmesi için bütçede pek mütevazi para vardi. Gazi, >gerekli olani sahsi imkanlari ile karsilama karari aldi ve kendisine >tavsiye edilen o günlerde beyoglu istiklal caddesinde bir türk'ün >açtigi dekorasyon magazasi sahibi Selahattin Refik beyi ankara'ya >davet etti. Binayi gezdirdi, arzularini açikladi ve kendisinden teklif >istedi. > >Kisa süre sonra kendisine sunulan tasariyi inceledi, muhatabi konuyu >gerçekten biliyordu ve anladi ki, kendisini taniyanlarca da >uyarilmisti. Buna ragmen teklifleri hazirlayanlari kirmadan ülkenin >mütevazi imkanlarini izah edebilmis olmanin rahatligi içinde >feragatlar istedi. O sirada ata'nin yaninda olan Ankara belediye >baskani asaf İlbay bey Ata'nin su açiklamasini kaydeder. >"biliyorsunuz burasi cumhurbaskanligi köskü... Mülkiyeti devletin... >Benden sonra buraya meclisin veya belki milletin dogrudan seçecegi >zatlar gelecek. Bu esyalarin parasini benim sahsen verdigimi sizler >biliyorsunuz ama, yarin bunu bilmeyenler içinde yanlis hükümler veren >olmaz mi? Memlekete en zaruri hizmetlerin yapilamadigi bütçe darligi >içinde israf yapildigini düsünenler bulunmaz mi? Bir endisem de karar >mevkinde olanlarin sahsi arzularini devlete yükleme mevzuunda beni >emsal göstermelidir. Bunu hiç istemem." >Sonra Selahattin Refik bey'e döner: >"sahsi imkanlarin olsa bile, böyle mekânlara asgari masraflarla rahat >ve zevkli tefrisi tercih etme tercihindeyim. Beni anliyorsunuz >zannederim." Der. > >Cemal Kutay, Atatürk olmasaydi > > > > >..................................... Bayrağa saygı >............................................ > > >Atatürk bu engin insanlik duygusu ile milletlerin istiklali prensibine >olan gönülden saygi ve bagliligini izmir'e girdigi sirada da >göstermisti... O'na İzmir'de Karsiyaka'da bir ev hazirlanmisti ki, bu >evde isgal esnasinda Yunan krali Konstantin'de kalmisti... Evin >sahibinin oglu ile hazirlikta çalisanlarin bazi yakin akrabasi >Yunanistan'da esir bulunuyorlardi; isgal esnasinda, bütün Türkler gibi >çok izdirap çekmislerdi; içlerinden yaraliydilar ve yunanlilardan öç >almak atesiyle yanip tutusuyorlardi. Bu duygularin etkisi altinda evin >dis merdiveninin üzerine, muzaffer baskomuta'ninin basip geçmesi için, >ipek bir düsman bayragi sermislerdi... >Atatürk yere serili bayragin önünde durmustu; etrafinda bulunan >kadin-erkek izmirliler, kendisini içeriye girmeye davet ediyor, >gözleri yaslarla dolu: >"buyurunuz, geçiniz, bizim öcümüzü yerine getiriniz. Yabanci kral bu >evden içeri, bizim bayragimiza basarak girmisti; siz lütfedin, bu >karsilikla o lekeyi silin. Burasi bizim sehrimizdir, bu ev sizin >evinizdir, bu hak sizindir" diye yalvariyorlardi. >Hiçbir durumda benligini ve sagduyusunu kaybetmeyen civanmert insan; >kendilerine en tatli bakis ve sesi ile: >"o, geçmiste hata etmis; bir milletin iskitlalinin timsali olan bayrak >çignenmez, ben onun hatasini tekrar edemem," cevabini vermisti ve >ancak bayragi yerden kaldirttiktan sonra beyaz mermerlere basarak >içeri girmisti... > >Soyak, Hasan Rıza; Atatürk'ten hatiralar, s. 136 > > > > > > > >............................................. Cumhuriyet >......................................... > > >Atatürk, Mudanya yolu ile Bursa'ya gidiyordu. Kalabalik bir halk >kitlesi iskelede etrafini çevirmis bulunmakta idi. Bir kadinin, elinde >bir kagitla Atatürk'e yaklastigi görüldü. Ihtiyar, zayif bir kadindi. >Ata'nin yolunu keserek titrek bir sesle: >- beni tanidin mi ogul? Dedi. Ben sizin Selanik'te komsunuzdum. Bir >oglum var; devlet demiryollarina girmek istiyor. Siz onu alsinlar >dediniz. Fakat müdür dinlemedi. Oglumu yine ise almamis..ne olur bir >kere de siz söyleseniz. >Atatürk'ün çelik bakisli gözleri samimiyetle parladi... Elleriyle >genis jestler yaparak ve yüksek sesle : >- oglunu almadilar mi? Dedi. Ben tavsiye ettigim halde mi almalidar? >Ne kadar iyi olmus... Çok iyi yapmislar... Iste Cumhuriyet böyle >anlasilacak... >Kadin kalabaligin içinde kaybolmustu. Ve Atatürk adeta vecd (çosku) >dolu bir sesle: >- iste Cumhuriyetten bekledigimiz netice... Diyordu. > >Köymen, Hulusi; Atatürk'ü anmak kitabindan, s. 260 > > >.................... Atatürk'e bir köylünün cevabı >......................................... > > >Tarihimiz sayisiz savaslarla doludur. Biz bu savaslardan baskaldirip >ne memleketi imar edebilmisiz, ne de kendimiz refaha kavusmusuzdur. >Bunun sebebi, bizim suçumuzda oldugu kadar düsmanlarimizdadir da. >Çünkü basta moskoflar olmak üzere düsmanlarimiz hep söyle düsünürlerdi >: > >- Türklere rahat vermemeli ki, baska sahalarda ilerleyemesinler... > >Bunun için de *** *** basimiza belalar çikarirlar, savaslar açarlar, >Balkan milletlerini istiklal diye kiskirtirlardi. > >Biz böyle durmadan savasirken de o zamanlar askere alinmayan gayri >müslimler durmadan zenginlesirlerdi. > >Onlarin neden zengin, bizim neden fakir kaldigimizi bir köylü, >Atatürk'e verdigi kisa bir cevap ile gayet veciz olarak izah etmistir. > >Atatürk, mMersin'e yaptigi seyahatlerden birinde, sehirde gördügü >büyük binalari isaret ederek sormus : > >- bu kösk kimin ? >- kirkor'un... >- ya su koca bina ? >- yargo'nun >- ya su ? >- salomon'un... >Atatürk biraz sinirlenerek sormus : > >- onlar bu binalari yaparken ya siz nerede idiniz ? Toplananlarin >arkalarindan bir köylünün sesi duyulur : > >- biz mi nerede idik ? Biz Yemen'de, Tuna boylarinda, Balkanlarda >Arnavutluk daglarinda, Kafkaslar'da, Çanakkale'de, Sakarya'da >savasiyorduk pasam... > >Atatürk bu hatirasini naklederken : > >- hayatimda cevap veremedigim yegane insan bu ak sakalli ihtiyar >olmustur, der dururdu. > >Atatürk'ün nükteleri-fikralari-hatiralari, sh 18 > > > > > > >..................................... Olur sey degil >............................................... > > >Muallimler ankara'da bir içtima yapmislar, içtimaa iki üç muallim >hanim da istirak ederek salonda ayri bir yere oturmuslardi. > >Muallim hanimlarin içtimaa gitmelerini hos görmeyen meclis'in >sariklilari gaziye ***ayete gidiyorlar. > >Gazi kizarak : >- "kimmis muallimler cemiyeti reisi ? Çagirin onu !" > >Ve Mazhar Müfit birkaç dakika sonra içeri girinci gürleyen bir sesle çikisiyor : >-"siz muallimler içtimamda ne yapmissiniz ? Ne ayip sey bu ?" > >Mazhar Müfit sasakalir. Gaziden bu hareket mi beklenirdi ? Sariklilar >muzaffer bir besaretle gülüyor. Sariklilar nes'e içinde gazinin sesi >hep ayni tonda devam ediyor. > >- "olur sey degil olur sey degil !" > >Mazhar Müfit hala ayakta ve hala ne diyecegini sasirmis bir halde >cevap vermeye çalisiyor : >-"efendim vallahi... " > >- "birak birak ben hepsini biliyorum; içtimaa muallime hanimlarida >çagirdiniz. Fakat onlari niye ayri siralara oturttunuz ? Sizin >kendinize mi itimadiniz yok, türk haniminin faziletine mi ? Bir daha >öyle ayrilik gayrilik görmeyeyim, anladiniz mi ? |