Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi
 

Go Back   Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi > Eğitim - Öğretim > biyoloji
Yardım Topluluk Takvim Bugünki Mesajlar Arama

gaziantep escort gaziantep escort
youtube beğeni hilesi
Cevapla

 

LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 1 December 2008, 15:55
Senior Member
 
Kayıt Tarihi: 21 September 2008
Mesajlar: 15,180
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Post Dna Nedir

DNA NEDİR
Güçlü bir elektron mikroskobuyla bakıldığında sizi oluşturan hücreyi görürüz.Peki ya DNA nerede?DNA,hücrenin ortasındaki,kromozom adı verilen 46 tane çok uzun ve çok ince iplikçiğin içinde.Bu iplikçiler o kadar incedir ki onları elektron mikroskobunun yardımı ile bile göremezsiniz.Ama bu tek hücrenin içindeki bütün DNA'yı söküp alabilseydiniz elde edeceğiniz DNA,bir buçuk metre uzunluğunda olurdu!DNA iplikçilerinin kalınlıklarını gözünüzde canlandırabilmemiz de aynı ölçüde zordur;bir fikir edinebilmemiz için şunu söyleyebiliriz:Bir dikiş iğnesinin deliğinden beş milyon tane iplikçiği aynı anda geçirebilirsiniz!Bir hücre bölünmek üzereyken DNA kıvrılarak sıkışır.Kromozomları görebilmenizin nedeni de budur.Şekilleri X'i andırır.Benzersiz bir canlı yapılması için gerekli bilgilerin tümü bu kromozomların içinde bulunmaktadır.

DNA tam olarak neye benzer?Kromozomlardan birindeki bir DNA iplikçiğini alıp inceleyelim.Baktığınız şeyleri elli milyon kere büyüten sihirli bir gözlük taktığınızı düşünün.(Böyle bir gözlükle bir kum tanesini bir dağ kadar büyük görürdünüz.)Artık bir DNA iplikçiğini kolayca görebilir ve onun en önemli sırrını öğrenebilirsiniz.Aslında DNA iplikçiği bir değil iki diziden oluşur.Birbirinin etrafında dolanan bu diziler,DNA'nın bükülmüş bir merdiven gibi görünmesine neden olur.Bu şekil ikili sarmal olarak adlandırılır.
Hücreler vücudumuzun yapıtaşlarıdır.23 kromozomlu bir sperma hücresi ile 23 kromozomlu bir yumurta hücresi birleşince,sizi oluşturan o ilk hücre ortaya çıkmış oldu.Bu ilk hücre,DNA'sını kopyalayarak bölündü ve aynı plana sahip iki ayrı hücre oluştu.Sonra bu iki hücre dört hücre oldu;dört hücre sekiz hücre oldu;bu süreç milyonlarca hücre ortaya çıkına,yani siz oluşana dek böyle devam etti.İlgi çekici nokta ise her bir hücrenin bölünüşü sırasında DNA planının da kopyalanmış olmasıydı.Her bir hücremiz 46 kromozom vardır.

Önce ikili sarmal açılıyor,böylece iki ayrı DNA dizisi ortaya çıkıyor.Sonra her dizi başka bir dizinin yapılması için model olarak kullanılıyor.DNA'yı oluşturan kimyasal maddeler hücrenin içinde serbest bir biçimde yüzer ve kusursuz bir düzende bir araya gelirler.Bu dört kimyasal madde şunlardır:Adenin,Timin,Sitozin ve Guanin.Sırasıyla A,T,C ve G harfleriyle gösterilen bu kimyasal maddeleri,çizimlerde dört farklı renkle gösterdik.Kimyasal maddelerin hangi kurala göre birleştiklerini bulabildiniz mi?
A her zaman T ile birleşir.
T her zaman A ile birleşir.
C her zaman G ile birleşir.
G her zaman C ile birleşir.
Kopyalanma işi sona erdiğinde46 kromozomun her birinde tıpatıp aynı iki DNA iplikçiği oluşur.DNA planınız gizli bir şifre gibidir.Amao kadar karmaşıktır ki bilim adamları bu şifreyi ancak 1940'lı yıllardan sonra,biraz olsun çözmeyi başarmışlardır.Peki ama bu gizemli,bükülmüş iplikçik nasıl oluyor da sizin oluşmanızı sağlıyor?Şöyle:
Vücudunuz hücrelerden oluşmaktadır.Hücreleriniz,su,proteinler,DNA,şekerl er ve yağlardan oluşmaktadır.DNA,proteinlerin yapımında kullanılan şifredir.Proteinler önemlidir,çünkü hücreye işini yapması için gerekli olan diğer kimyasal maddeleri üretmesinde yardımcı olur.Hücrelere şekillerini ve renklerini veren proteinlerdir.DNA planınızda,yaklaşık 50 bin farklı tipte protein yapılabilmesini sağlayan tarifler bulunur.Her bir protein tarifi,DNA iplikçilikleri içinde A,T,C,G kimyasal maddelerinden oluşan bir dizi biçiminde yer alır.Protein tariflerine gen adı verilir.

Gönderen:ÇİĞSEM BAŞAK ÇAYIR

DNA Nedir?

DNA, deoxyribonucleic acid teriminin kısaltılmışıdır. Uzun bir kimyasal bileşenler zinciri olarak da tanımlanabilir. Bir DNA molekülünde 2 nükleotid dizisi kıvrılan bir merdiven gibi uzanır. Buna çifte helix denir. Merdivenin uzun kenarları şeker ve fosfat moleküllerinden oluşur. Birbirine bağlanarak uzatılması durumunda DNA merdiveninin uzunluğu 1.5 metre kadar tutar. Ama genişlik olarak bir inçin 50 trilyonda biri kadardır.

Klonlama Nedir, ne degildir?
DNA’nin hikâyesi Friedrich Miescher isimli Isviçreli biyologun 1868 yilindaki çalismalari ile basladi. Friedrich Miescher DNA’yi bulundugu ortamdan ayirarak özelliklerini arastirdi. Miescher ve onun gibi düsünenler DNA’nin kalitimda anahtar rolü üstlendigini savunsalar da, karsi görüste olan biyologlar, proteinlere nazaran daha basit bir kimyasal yapisi oldugundan DNA’yi bu kabiliyette görmediler. 1943 yilinda DNA’nin genetik bilgiyi tasidigina dair ilk deliller Oswald Avery ve arkadaslari tarafindan bulundu. Bu deney sonuçlarina ragmen bilim çevreleri bu gerçegi kabullenmekte yavas davrandi. 20 aminoasidin farkli uzunluktaki farkli dizilisleri neticesi birbirinden ayrilan proteinlere nazaran, sadece 4 bazin farkli dizilisleri ile birbirinden ayrilan DNA, biyologlarin gözünde kalitimi nesilden nesile aktaracak kadar bilgiyi tasiyamayacagi kanisini uyandiriyor ve biyologlar bu isi olsa olsa yine proteinler yapiyordur diye düsünüyorlardi. 1952 yilinda Alfred Hershey ve Martha Chase bakteriyal virüslerle ilgili yaptiklari çalismalar sonucunda DNA’nin genetik materyal tasidigini net olarak isbat ettiler. Bu deneylerle DNA’nin genetik bilgiyi yeni nesillere aktardigi anlasilsa da bu olayin nasil bir mekanizma ile gerçeklestigi 1953 yilina kadar bir sir olarak kalmaya devam etti. Bu sirri Watson, Crick, Franklin ve Wilkins’in çalismalari çözdü. 1953 yili baharinda DNA’nin çift sarmal yapisi kesfedildi ve böylece hayatin bu sirli molekülünün nasil bir mekanizma ile hayatin sifresini sakladigi, gelecek nesillere aktardigi ve bu sifrenin protein sentezinde nasil kullanildigi ortaya çikti. Kimyasal yapisinin basitligi nedeni ile bu kadar agir ve kompleks bir vazifeyi üstlenemeyecegi düsünülen DNA; görünürdeki maddelerin kuru birer sebepten ibaret oldugunu ve her seyde görünmeyen bir elin isledigini insanliga ilan etmis oldu.
DNA’nin çift sarmal yapisinin kesfinden sonra moleküler biyoloji ve biyokimyada çok önemli ilerlemeler saglanirken, bir yandan da bu bilgiler yavas yavas ticarete dökülerek ‘biyoteknoloji’ devri kendini hissettirmeye basladi. Ilk önce rekombinant DNA teknolojileri ile mikroorganizmalara gen aktarma çalismalari, sonra bu çalismalarin daha yüksek organizmalara yönlendirilmesi ve nihayet Dolly ile sonuçlanan klonlama teknigi 20. yüzyila damgasini vuran gelismelerdi.
Aslinda klonlama denince sadece Dolly gibi bir bireyin genetik kopyasinin olusturulmasi akla gelse de, klonlamanin bilimde iki farkli mânâsi daha var: Moleküler biyoloji teknikleri kullanarak bir DNA dizisine es DNA üretmek veya bir hücreden yola çikarak hücre bölünmesi ile genetik olarak birbirine es hücre grubunun olusmasi da klonlama tabirinin ifade ettigi olaylardir. Yani aslinda vücüdumuzu olusturan hücreler de diger pek çok mikroorganizma gibi bölünerek çogaldiklarindan, bu sekilde klonlama dogal olarak her an gerçeklesmeye devam etmektedir.
Yine klonlama denince birbirinden ayirdedilmesi gereken iki farkli konu daha var; tedavi amaçli klonlama (therapeutic cloning) ve çogalmaya yönelik klonlama (reproductive cloning).
Tedavi amaçli klonlamada amaç, kisiye özel kök hücreleri (stem cells) üretmektir. Kök hücreleri yetiskin canlida bulunan farklilasmis hücre tiplerinden herhangi birine dönüserek bozulmus ya da hastalikli dokulari yenileme özelligi sergiler. Eger kök hücresi kisinin kendi genetik materyalini tasimiyorsa bu uyumsuzluk hücrelerin hasta tarafindan reddedilmesine yol açar. Iste bu noktada klonlama tekniklerine ihtiyaç duyulur. Çekirdegi çikartilmis insan yumurtasina hastadan alinmis hücre çekirdegi aktarilir; kültür ortaminda yetistirilen ve yakla*** 100 hücreye sahip olan embriyo, kök hücre kaynagi olarak kullanilir. Daha sonra ihtiyaca göre bu embriyonik kök hücrelerinin kan hücreleri, sinir hücreleri gibi farklilasmis hücre gruplarina dönüsmeleri saglanarak hastanin istifadesine sunulur. Eger kültür ortamindaki bu embriyo tasiyici, anneye yerlestirilir ve bebegin dogmasi saglanirsa o zaman çogalmaya yönelik klonlama, (reproductive cloning) gerçeklesmis olur. Insan klonlama ile ilgili konulari bir sonraki sayiya havale edip tedavi amaçli klonlama ile ilgili tartismalardan bahsedelim.
Tedavi amaçli klonlama teknikleri kullanilarak bunama (alzheimer), seker hastaligi, lösemi gibi hastaliklari tedavi etme konusunda basari elde etme plânlaniyor.
Ancak tedavi amaçli klonlama çalismalarina karsi çikanlar da var. Özellikle insan embriyosunun kullanilmasi ahlakî tartismalari beraberinde getiriyor. Bu yöntemi savunanlar yakla*** 100 hücreden olusan, henüz mikroskopik boyutlarda olan ve hiçbir organa sahip olmayan embriyolarin deneylerde kullanilmasinin ahlakî olarak bir problem olusturmamasi gerektigini iddia ediyorlar. Bir kisim biyologlar ise kisirlik merkezlerindeki tüp bebek çalismalari sonucunda arastirma kurumlarina bagislanan yüzlerce ekstra embriyonun oldugunu ve bunlarin tedavi amaçli klonlama çalismalarinda kullanilabilecegini vurguluyorlar. Bazi gruplar sinir hücrelerinin olusmaya basladigi 14 günlük süre sonunda embriyolar birey sifatini kazanirlar, bu nedenle 14 günlükten küçük embriyolar bu teknik için kullanilabilir diyor. Bazilari ise ilk günden itibaren birey sifatini kazanirlar ve embriyolarla ugrasmanin insanlarla ugrasmaktan farki yoktur düsüncesinde. Diger bir grup arastirmaci ise kök hücrelerinden yararlanmak için embriyolardan yararlanmak yerine, yetiskin bedeninde hâlihazirda bulunan kök hücrelerini kullanma yollarinin bulunmasi için çaba harcanmasinin daha isabetli oldugunu ifade ediyor. Yani ortamda çok degi*** fikirler var.
Klonlama çalismalarinin düzenlenmesi ile ilgili kanunlar ele alinirken toptan yasaklayici bir kanun yerine, tedavi amaçli klonlama ile insan klonlama ayri olarak ele alinip degerlendiriliyor. Tedaviye yönelik klonlama hakkinda tartismalar sürerken, bazi ülkeler tedavi amaçli klonlamayi 14 günlükten küçük embriyolarin kullanilmasi sartiyla yasallastirmis bulunuyorlar


Klonlama İşlemi Nedir?
Klonlama, genetik olarak tıpatıp benzer özellik taşıyan yeni hücreler yaratmak anlamına gelir.
DNA Nedir?
DNA "Deoksi Ribo Nükleik Asit" isimli bir tür molekül grubunun kısaltılmış isimidir. DNA çift zincirli bir ip merdivene benzer ve oluşturduğu nükleotid adlı küçük zincirlerin birleşimidir. Oldukça uzun olan bu merdiven herbirimizin ayrı karakteristik özelliğini belirler. Bu zincir hücre içindeki özel enzimler ve proteinler aracılığı ile paketlenir. Hepimiz gen kelimesini duymuşuzdur. Klonlama işlemi genlerin karakteristik özellikleri yardımıyla yapılır.
İngiltere’ li araştırmacılar tıp tarihine yeni bir dönem açma aşamasındalar. Bu gelişme kopyalanan ilk hayvan olarak tarihe geçen Dolly adlı koyuna uygulanan klonlama işleminin devamı sayılabilir. Yapılan yeni çalışma Dolly adlı koyunu yaratma çalışmalarına benzer görünse de oldukça büyük farklılıkları bulunuyor. Bu yeni çalışmanın amacı daha geniş kitlelere ulaşmak, birçok hastalığı önlemek ya da önüne geçmek; yani ölüm kavramını hayatımızdan silmek.
26 Kasım 2001 tarihinde ilk defa insan embriyosu klonlandı. Bu yeni bir araştırmanın başlangıcı kabul ediliyor; çünkü kronik hastalık kontrolünde ve tedavisinde bir geçiş özelliği taşıyor. Daha önce klonlanan koyun Dolly ‘den en büyük farkı ‘amacı’. Çünkü bu işlem; Parkinson, Diyabet, Hepatit, Kemik Erimesi, Kanser, Kas erimesi ve Kalp hastalıkları gibi hastalıkların tedavisi, ağrı duyusunun kaldırılması ve belki de hastalıkları önleme yönünde bir girişim olma amacını taşımakta. Bu senenin başlarında İngiltere Parlementosu bu araştırma için Prof Dr. Liam Donaldson’ a onay vermişti.
Embriyo sap hücreleri yetişkin insan gövde hücrelerinden farklı olarak vücuttaki kas dokusu, sinir dokusu, organ dokusu ve hatta kemik dokuları gibi değişik türdeki dokulara dönüşebiliyor. Burada dikkat çekilen en önemli nokta hücrelerin 14 yaşından küçük olması, iğne başı büyüklüğünde olması ve bu hücrelerin normal insan hücresinden farklı olarak hücre elemanlarını bünyesinde taşımaması (nükleussuz hücre kullanılması).
Bir başka gelişme ise Prolife-Alliance grubunun ( küretaj karşıtı grup) klonlama çalışması hakkında mahkemeye açtıkları dava hakkında. Kopyalanan bu hücrenin canlı insan hücresi olduğu mantığını savunan bu grup önemli bir ayrıntının halka açıklanmasına vesile oldular. Yapılan kopyalamada kullanılan hücre ‘nukleus’suz yani çekirdeksiz hücrelerdi ve bu hücreler elektrik akımları yardımıyla büyütüldü.
Artık klonlanmayı önleyen engeller azalmaya başladığı gibi çalışmalara destek veren grup sayısı da gün geçtikçe artış gösteriyor. Bu tablo HFEA ( Human Fertilisation and Embryology Act ) nın kontrolünden klonlama çalışmalarının çıkmış olduğunu gösteriyor. Olay basına yansıdığı anda iki araştırma merkezi lisans almak amacıyla başvuruda bulundu. Prolife-Alliance göstericilerine araştırmanın önemini anlatma şansı tanıdıkları için Prof Dr. Liam Donaldson teşekkürlerini iletiyor.
Sağlık departmanı bu klonlama işlemini sakıncalı bularak yasaklamaya çalıştı ve Parlementoya isteklerini belirtiler. Severina Antinori gibi hekimlerin klonlama hakkında bilgisiz oldukları halde insanları kullanabilecekleri korkusunu yaşıyorlar. Severina Antinori bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde uluslararası sularda bir gemi ve 20 uzman hekim arkadaşı ile önümüzdeki yılın Kasım ayında yola çıkarak çocuk sahibi olmak isteyen ailelere yardımcı olacağını belirtmiş, 200 kadın denek seçebileceğini ancak bunların içinde Amerikalı çiftlerin bulunmasını istemediğini açıklamıştı. 62 yaşında bir kadını gebe bıraktığı ile ünlenen uzman doktorun kadın deneklerin 8 tanesinin ingiliz olduğunu da açıklamış, ülkesinde yasak olan işlemi uluslar arası sularda yapmak zorunda olduğunu belirtmişti.
Klonlama domuz ve yavru kedilerde başarı olsa da tavşan, kedi ve farelerde başarılı olmadı. Unutulmaması gereken şey araştırma kurallarını yenilemek.
Klonlama Taraftarları
Küçük bir biyoteknoloji sirketinin gözetiminde küçük bir insan embriyosu yaratıldı. Bu kuruluşun çalışması alzheimer diyabet hastalarını, kalp hastalarını, felçlileri iyileştirmek için vaadlerde bulundu. Fakat bu başarı kongre ve Beyaz Sarayda alarm etkisi yarattı. Başkan Bush basına “Toplum olarak hayatı yok etmek için uğraşmamalıyız” açıklamasında bulundu. Kongrenin üyeleri de insan embriyosunun klonlamasına yasaklar getirilmesini desteklediler.
Klonlamada amaç hastalıkları tedavi etmek iken o amaçtan geri düştüklerini belirten araştırmacılar, Dolly koyununun normalden çok daha kilolu ve yaşına göre yaşlı göründüğünü söylüyorlar. Hala önüne geçilemeyen sorunların olduğunu belirten uzmanlar, özellikle standart klonlama işlemini deneyerek yetişkin birinden aldıkları doku örneklerini nükleussuz insan yumurtasına enjekte edilmesi sonucunda bir tane embriyo üretemediklerini, birden fazla hücrenin oluştuğunu ve boyutlarının da normal bir hücre büyüklüğünden yaklaşık iki kat daha büyük olduğunu açıkladılar. Başka bir klonlama yaklaşımı denediklerinde de alınan küme bulut hücrelerin genlerini alıp yine nükleussuz yumurtaya enjekte edildiğinde sonucun çok da farklı olmadığını 3 embriyo elde edebildiklerini ve bunların 6 hücre büyüklüğünde olduğuna dikkati çekiyorlar.
Kopyalama için ortalama 100 tane gövde hücresi gerekiyor. Birçok bilim adamı klonlamayı desteklerken, başarılı çalışmaların olabilmesi için uzun yıllar bu konu üzerinde çalışmaların yapılması gerektiğini söylüyorlar. Beyaz saray bu konu hakkında geçmişte bir kanun tasarısı çıkarmıştı. Bu tasarı; bütün insan klonlamalarının amacının üremeye yönelik değil, tedavi amaçlı olması gerektiğini belirten bir kanun tasarısıydı ve klonlamayı destekleyen bilim adamları senatoyu arayıp bu kanun tasarısını kabul etmesini istemişlerdi.
National Academy of Science Eylül ayında yaptığı basın açıklamasında üreme ve klonlamanın yasal bir çalışma olduğunu belirtti. Birçok bilim adamı da klonlama tekniğinin çok ilkel ve riskli olduğu, sonuçta deforme olmuş bebeklerin olabileceği uyarısında bulunuyor. National Academy of Science’a göre : eğer Kongre yasaklayıcı bir yasa bulunursa bu yasa kesinlikle üreme amaçlı klonlamaya karşı bir yasa tasarısı olmalıdır, tedavi amaçlı klonlama başka gövde hücrelerini kabul etmeyen insanlar için hayat kurtarıcı olabilir; klonlama çok iyi bir seçenek, çünkü hastaların dokularına birebir eşdeğer genetik materyali üretilebiliyor; belki ileride daha iyi bir teknik bulunabilir; böyle güzel sonuçları olabilecek tıp tarihindeki bu gelişmenin önü kesilmemelidir.
Geçmişten ilk Klonlama Fikirleri:
*1938- Hans Speamann fantastik bir deney yapılabileceği klonlama diyebileceğimiz bu deneyde geç evredeki bir embriyonun çekirdeği çıkarılarak bir çekirdeği olan bir yumurtaya aktarılıyordu.
*1952- Robert Briggs ve T. J. King ilk klonlama deneyini gerçekleştirdiler. İleri aşamadaki bir kurbağa yumurtasının çekirdeği çıkarıldı ve başka bir kurbağa yumurtası içine aktarıldı. Ancak deney sonunda yumurta gelişmedi.
*1970- Aynı deney yine kurbağalar üzerinde John Gordon tarafından denendi. Daha iyi bir sonuç alındı. Kurbağa yumurtaları, iribaş olana kadar gelişti ama daha sonra öldüler.
*1984- Steen Willadsen, olgunlaşmamış koyun embriyo hücrelerinden yaşayan bir kuzu klonladığını açıkladı. Daha sonra Willadsen, inek, domuz, keçi, tavşan ve rhesus maymunu da kullandı. Bu deneylerde çok hücreli koyun embriyosundan çekirdek alınıp yumurta hücresine aktarılıyordu. Daha sonra hücre bölünmesi başlıyor, fetus oluşuyor ve gelişme devam ediyordu.
*1994- Daha gelişkin embriyo hücrelerinin ilk klonlamasını Neal First gerçekleştirdi. En az 120 hücrelik buzağı embriyosu klonlandı. Bu çok hücreli inek embriyosunun çekirdeği çıkarıldı ve çekirdek yumurta hücresine aktarıldı.
*1996- Ian Wilmut, Neal First'in deneyini koyunlar üzerinde yaptı. Ancak embriyo hücrelerinin çekirdeğini almak için hücrelerin duraklama dönemine gelmesini bekledi. Sonra çekirdekleri çıkarıp yumurta hücresine aktardı.
*1997- Dr. Wilmut, 6 yaşındaki bir koyunun meme hücresinden klon üretti. Bu defa çekirdek erişkin bir hücreden yani meme hücresinden alınıp yumurta hücresine aktarılmıştı. Dolly 277 yumurta içinde tek hayatta kalan kuzuydu. Dolly'nin oluştuğu hücre Ocak 1996'da birleştirilmişti.
*1998- Tıp doktoru G. Richard Seed, o günlerde anne rahminden aldığı insan embriyosunu başka bir annenin karnına aktarıyordu. İnsan klonlamaya karşı duyduğu ilgiyi ilan etti. Bu konudaki hassas denge, ahlakî tartışmalara yol açtı. Tartışmalar sonucu Amerika Birleşik Devletlerinde insan klonlamaya karşı yasalar konuldu.
*1999- 19 Avrupa ülkesi insanın genetik olarak kopyalanmasını yasaklayan sözleşmeyi Paris'te imzaladı.
A – DNA Nedir?

Kısa bir tanımlamayla DNA (deoxyribonucleic acid ) bir kişinin genetik bilgisinin tamamının yer aldığı temel yapı taşıdır. İnsan vücudunun hemen hemen bütün hücrelerinin bir bileşenidir.

Şekil 1: DNA’nın
sarmal yapısı
1953 yılında Watson ve Crick isimli araştırmacılar DNA molekülünün kendine has özelliklere sahip bir çift sarmal yapı halinde bulunduğunu ileri sürdüler. Watson ve Crick DNA molekülüne ait bir model geliştirdiler. Bu modele göre, bir çok sorunun açıklanması yapılabildiğinden dolayı 1962 yılında bu iki bilim adamına Nobel Ödülü verildi.
DNA’nın hukuk açısından önemi, bir insanın DNA’sının her hücrede aynı olmasında yatar. Örneğin bir kişinin kanındaki DNA o kişinin deri hücrelerindeki, spermlerindeki ve tükrüğündeki DNA’nın aynısıdır.
DNA güçlü bir araçtır. Çünkü her insanın DNA’sı -tek yumurta ikizleri dışında- diğer insanlardan farklıdır. Bu farklılık sebebiyle bir suç mahallinden toplana DNA parmak izlerinin kullanımına benzer şekilde ya kanıt oluşturarak bir şüpheliyle bağlantı kurabilir veya bir kişiyi şüpheli olmaktan çıkarabilir veya bir suç mahallinden elde edilen DNA bişr başka suç mahallinden elde edilen DNA ile karşılaştırıldığında bu suç mahalleri veya diğer yerlerde işlenen suçlarla bağlantı kurulabilir.
Eski bir kanıtın üzerinde adli açıdan değerli bir DNA bulunabilir. Bununla birlikte çevresel faktörleri de kapsayan çeşitli faktörler bir suç mahallinde bulunan DNA’yı etkileyebilir. Bu nedenle bütün DNA kanıtları kullanılabilir bir DNA profili ile sonuçlanmaz. Ayrıca DNA testi tıpkı parmak izleri gibi, görevlilere şüphelinin ne zaman suç mahallinde olduğu veya ne kadar süre orada kaldığı hakkında bir bilgi vermez.
DNA profili nedir?
Insan dokusundan elde edilen DNA’nın belirli bazı bölgelerinin incelenerek “barkod” niteliğinde bir sonuca ulaşılmasıdır. Bu “barkod” bilgisayar tarafindan sayısal bir değere dönüştürülür. Bu DNA profili aynı yumurta ikizleri dışında kişiye özgüdür. Kısacası, bilimsel koşullara ve konu ile ilgili dernekler ile kurumların oluşturduğu çalışma gruplarının tavsiyelerine uygun olarak gerçekleştirildiği takdirde, yeryüzünde DNA profili aynı olan iki kişinin bulunması olanaksızdır. (Tek yumurta ikizleri hariç). DNA profili elde etmek üzere olay yerinden, mağdur ya da mağdurlardan ayrıca sanık ya da sanıklardan biyolojik örnekler alınır. Bu örneklerden DNA ayrıştırılır, saflaştırılır ve DNA molekülü üzerindeki bazı bölgeler binlerce kez çoğaltıldıktan sonra görünürleştirilir. Ortaya çıkan bantlar (“barkodlar”) bilgisayar araciliği ile değerlendirilir. Eğer olay yerinden ya da mağdur üzerinden elde edilen biyolojik materyalin 13 STR bölgesi çalışılarak elde edilen DNA profili, şüphelinin ya da şüphelilerden birinin aynı 13 STR bölgesi çalışılarak elde edilen DNA profili ile tam olarak uyuşuyorsa, burada hata payı 1 trilyonda birden daha azdır. Bir başka deyişle, eğer şüphelinin tek yumurta ikizi yok ise, yeryüzünde aynı DNA profiline sahip ikinci bir kişi bulunamayacağından, olayın faili, şüpheli kişidir.
Şekil 2: DNA barkodları
DNA insan vücudunun neresinde bulunur?
DNA; kanda, spermde, deri hücrelerinde, dokularda, organlarda, kaslarda, beyin hücrelerinde, kemikte, dişlerde, saçta, tükrükte, terde, burun sıvısında, tırnaklarda, idrarda, dışkıda vs.de bulunur.
DNA parmak izlerine benzer:
DNA analizleri birbirine eş olanların tespit edildiği parmak izi analizlerine benzemektedir. Bir şüphelinin kimliğini tespit etmek için DNA veya parmak izi kullanılırken, suç mahallinden toplanan kanıt “bilinen iz”le karşılaştırılır. Kimlik tespit edici özelliklerden yeteri kadarı aynıysa DNA veya parmak izi eş olarak belirlenir. Bununla birlikte, eğer yalnızca bir DNA veya parmak izi özelliği bile farklıysa, bunun o şüpheliden gelmediğine karar verilir.
B – DNA KANITLARININ BULUNDUĞU YERLER, DNA KANITINI TOPLAMA VE MUHAFAZA ETME
DNA hemen hemen her yerden toplanabilir. Burada önemli olan, olayı soruşturanların iyi bir bilgi birikimine ve geniş bir hayal gücüne sahip olmasıdır. Kla*** yöntemlerin dışına çıkarak hayal güçlerini kullanan görevliler çözülmesi imkansız gibi görünen olayları çözmeyi başarmışlardır. Örneğin bir salyadan alınan DNA, kurbanın üzerindeki ısırıktan alınan DNA ile eşleştirildiğinde bir cinayet çözümlenebilmiştir. Aynı şekilde bir tecavüz kurbanının DNA’sı suçun işlenmesinden 6 saat sonra şüphelinin cinsel organından alınan DNA ile eşleştirildiğinde olay aydınlatılabilmiştir. Bunlar gibi birçok olay, posta pulları veya kar maskelerinin ağız kısmından alınan tükrük, kurbanın boğazında bulunan ve kökü olmayan tek saç teli gibi materyallerden elde edilen DNA’nın analizi ile çözülmüştür.
Soruşturma görevlileri ve laboratuar çalışanları delil değeri bu kadar yüksek olan DNA kanıtı belirlemek için birlikte çalışmalıdırlar. Olaya ilk müdahale eden görevlilerden, laboratuar çalışanlarına kadar herkes DNA’nın teşhis edilmesi, toplanması, nakli ve depolanması konularını içeren önemli noktaları bilmelidir. Biyolojik materyaller potansiyel olarak ölümcül hastalıklara yol açabilen HIV ve Hepatit B virüsleri gibi tehlikeli virüsleri içerebilir. Bu sebeple ve DNA’nın hassas yapısı gözönünde bulundurulduğunda görevliler, DNA’nın toplanmasının problem teşkil ettiği her durumda laboratuar personeliyle veya uzman delil toplama ekipleriyle temas kurmalıdırlar.
1. DNA Kanıtını Teşhis Etme:
DNA kanıtının çeşitli yerlerden elde edilebileceğini yukarıda belirtmiştik. Aşağıdaki tabloda örnek kabilinden olmak üzere suça ilişkin kanıtlar, DNA’nın bu kanıt üzerindeki muhtemel yeri ve DNA’nın kaynağı gösterilmiştir.

KANIT DNA’nın Kanıt Üzerindeki Muhtemel Yeri DNA’nın Kaynağı

1.Sopa veya benzeri Sapı, ucu
Ter, deri, kan, doku

2. Şapka, bandana veya maske İçi Ter, saç, kepek
3. Gözlükler Burun veya kulak kısmı, gözlük camı Ter, deri
4. Yüze sürülen kağıt mendil, pamuk, temizleme bezi Sürülen yüzey Burun sıvısı, kan, ter, sperm, kulak kiri
5. Kirli çamaşır Yüzeyi Kan, ter, sperm
6. Kürdan Ucu
Tükrük

7. İçilmiş sigara İzmarit Tükrük
8. Pul veya zarf Yalama ile yapıştırılan bölge Tükrük
9. Bant İç, dış yüzey Deri, ter
10. Şişe, teneke kutu veya bardak Kenarlar, ağız kısmı Deri, ter
11. Kullanılmış prezervatif İç/dış yüzey Sperm, vajinal veya rektal hücreler
12. Battaniye, yastık, çarşaf Yüzey Ter, saç, sperm, idrar, tükrük
13. Mermi Dış yüzey Kan, doku
14. Isırık izi Deri, giysi Tükrük
15. Tırnak Sıyrıntılar Kan, doku, ter

Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 1 December 2008, 15:55
Senior Member
 
Kayıt Tarihi: 21 September 2008
Mesajlar: 15,180
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Post Cvp: Dna Nedir

2. Bulaştırma :
Çok küçük DNA örnekleri kanıt olarak kullanılabileceğinden, DNA kanıtını teşhis ederken, toplarken ve muhafaza ederken bulaştırma riskine çok dikkat etmek gerekir. DNA kanıtı başka bir kaynaktan gelen DNA ile karıştığında bozulabilir. Bu durum örneğin herhangi bir kanıtın üzerine aksırıldığında ve öksürüldüğünde veya ağzın, burnun veya yüzün herhangi bir bölümünün DNA içerebilecek kanıt alanına dokunduğunda ortaya çıkabilir. “PCR” denilen yeni bir DNA teknolojisi örnek DNA’yı kopyalayabildiğinden bir DNA örneğine bulaştırıcı materyaller yoluyla başka DNA’ların girmesi problem yaratabilir. PCR örnekte varolan tüm DNA’yı toplayacaktır, böylece şüphelinin DNA’sı ile başka bir kaynaktan gelen DNA ayırdedilemeyecektir. Böyle küçük DNA örnekleri toplanırken bulaşmayı engellemek amacıyla ekstra bir özenin gösterilmesi gerekmektedir.
3. Nakil ve Depolama :
DNA içerebilecek kanıt nakledilirken ve depolanırken kuru bir ortamda ve oda sıcaklığında muhafaza edilmelidir. Kanıt kağıt torbaya veya zarfa konulmalı, ağzı sıkıca kapatılarak mühürlenmeli, kanıtın nerede bulunduğuna ilişkin doğru bir tanımlama yapılmalı ve iyi bir gözetim altında tutulmalıdır. DNA içerebilecek olan kanıt asla plastik torbaya konulmamalıdır. Çünkü plastik torbalar kanıta zarar verebilecek derecede nem tutma özelliğine sahiptir. Doğrudan güneş ışığı ve daha sıcak koşullar da DNA için zararlı olabilir. Bu nedenle kanıtın kliması olmayan bir polis arabası veya bir oda gibi ısınabileceği yerlere konulmaması gerekir.
DNA içerebilecek kanıtın bozulmasını önlemek için şu önlemler alınmalıdır:
• Tek kullanımlık eldiven giyilmeli.
• Tek kullanımlık aletler kullanılmalı.
• DNA’nın varolması muhtemel alanlara dokunmaktan kaçınılmalı.
• Kanıtın üzerine doğru konuşmaktan, aksırmaktan ve öksürmekten kaçınılmalı.
• Kanıt toplanırken ve paketlenirken yüze, buruna ve ağza dokundurulmamalı.
• Kanıt plastik torbalara değil yeni kağıt torbalara veya zarflara koyulmalı. Torbaların ağzını kapatmak için zımba teli kullanılmamalı.
C. ELİMİNASYON ( ELEME ) ÖRNEKLERİ :
Parmak izlerinde olduğu gibi DNA’nın etkili kullanımı da eliminasyon örneklerinin toplanmasını ve analizini gerektirmektedir. Kanıtın şüpheliden mi yoksa başka birinden mi geldiğini belirlemek için eliminasyon örneklerini kullanmak zorunludur. Kanıtları toplayacak olan görevli daha henüz olay yerinde iken duruşmayı ve muhtemel savunmaları düşünmek zorundadır. Örneğin ABD’de büyük yankı yapan O.J Simpson davasında tüm aleyhindeki delillere rağmen (hatta DNA delillerine rağmen) O.J. Simpson’un suçluluğunun kanıtlanamaması, akredite olmayan Los Angeles Polis Departmanı ile FBI Kimya Laboratuvarının delil teslim zincirine tam olarak uymaması, analizler sırasında yeterli titizliği gösterememesi, gaz kromatografisi sonuçlarının bilgisayarlardan silinmiş olması, 0.2 mililitre kanın nereye sarfedildiğinin kanıtlanamaması gibi nedenler yüzündendir.
Bir cinayet durumunda gövde çok çürümüş olsa bile otopsi sırasında mutlaka kurbanın DNA’sı alınmalıdır. Bu, kimliği belirlenemeyen bir kurbanı teşhis etmeyi veya kurbanın DNA’sını suç mahallinde bulunan başka bir DNA’dan ayırt etmeyi sağlayabilir. Tecavüz olaylarını soruştururken, failden geldiğinden şüphelenilen DNA’nın potansiyel sahiplerini eleyebilmel için, kurbanın varsa son zamanlarda ilişkiye girdiği partnerlerinin DNA’larını toplamak gerekebilir.
D. DNA BANKALARI :
Gerek ulusal gerekse uluslararası düzeyde suçla mücadele, ancak DNA Bankalarının kurulması ile mümkündür. Bankanın olabilmesi, ülke içindeki tüm kriminal laboratuvarların aynı şekilde DNA profillemesi ile mümkündür. Ayrıca uluslararası düzeyde yardımlaşma, ulusal bankaların birbirleriyle “konuşabilmesini” gerektirir. Bu da, her ülkedeki DNA analizlerinin aynı biçimde yapılması ile mümkündür.
ABD’de DNA verilerini toplamak amacıyla CODIS (Kombine DNA Indeks Sistemi ) kurulmuştur. CODIS, parmak izleri için kullanılan AFIS’e ( Automated Fingerprint Identification System – Otomatikleştirilmiş Parmak İzi Teşhis Sistemi ) benzemektedir. Ülkedeki her eyalet, tecavüz, cinayet, çocukların kötüye kullanılması gibi belirli suçlardan mahkum olmuş kişilerin DNA indeksini tamamlamak için verileri işlemektedir. Mahkumiyet ve örnek analizi üzerine, suçluların DNA profilleri DNA veri tabanına girilmektedir.
Türkiye’de ise halihazırda bir DNA bankası yoktur. Türkiye’nin pek çok laboratuvarında kriminal amaçlı DNA analizleri yapılmaktadır. Hatta zaman zaman failin bulunabilmesi için “makul şüphe” kavramına pek de itibar edilmeksizin yüzlerce kişiden birden kan alınarak DNA analizi yapılmaktadır. Failin erkek olduğu yapılan analiz sonucu kesin olarak belirlendiği halde kadınlardan da kan alındığı bir sınav sorularının çalınma meselesi de yaşanmıştır. Bu örneklerin ve elde edilen DNA “barkod”larının “akibeti” konusunda hiç bir güvencemiz bulunmamaktadır. Türkiye’de DNA profillemesinde kullanılacak yöntemlere ilişkin bir standardizasyon yoktur. Her kriminal laboratuvar DNA üzerinde kendi tercih ettiği bölgeleri çalismakta olduğundan, ve bu bilgiler hiç bir merkez bilgisayara girilmediğinden ülke içinde dahi bilgi paylaşımı olmamakta ve pek çok olay bu nedenle aydınlatılamamaktadır.
Adaletin yerine getirilmesi ve suçlulukla mücadele bakımından en kısa zamanda Türkiye’de DNA analizleri yapan laboratuarların harmonizasyonu gerçekleştirilmeli ve buralardan elde edilecek bilgiler bir DNA bankasında saklanarak dünya üzerindeki diğer DNA bankaları ile entegre olunmalıdır.
Av.Ali Osman Özdilek
27.11.2002, Montreal


Kaynaklar :
1. The Evaluation of Forensic DNA Evidence, National Academy Press, Washington D.C. 1996
2. What Every Law Enforcement Officer Should Know About DNA, USA Department of Justice, National Instıtute of Justice
3. DNA ( Deoksiribonükleikasit ) Molekülü, Ahmet F. Yüksel – Barış Yelkenci, Londra 28.02.2000, Afyuksel.com
4. DNA Rüyası (yoksa kabusu mu? ), Prof. Dr. Sevil Atasoy, İstanbul, Haziran 2000
5. Kriminal Amaçlı DNA Analizleri, Prof. Dr. Sevil Atasoy
Alıntı ile Cevapla
Cevapla




Saat: 10:52


Telif Hakları vBulletin® v3.8.9 Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
gaziantep escort bayan gaziantep escort
antalya haber sex hikayeleri aresbet giriş vegasslotguncel.com herabetguncel.com ikili opsiyon bahis vegasslotyeniadresi.com vegasslotadresi.com vegasslotcanli.com getirbett.com getirbetgir.com
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort adana escort eryaman escort kızılay escort çankaya escort kızılay escort ankara eskort

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 PL2