#1
|
|||
|
|||
Yabanci Sermayenİn Sakincalari Ve Yararlari
YABANCI SERMAYENİN SAKINCALARI VE YARARLARI
Dünyada küreselleşme süreci öncesinde yeterince önemsenmeyen yabancı sermaye, bugün kalkınmaya olan katkısının anlaşılmasıyla, gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerin ilgi odağı haline gelmiştir. Küreselleşmeyle birlikte, ekonomi ve ticarette liberalleşme eğilimlerinin hız kazanmasıyla, sermayenin serbest dolaşımı artmış, ticaret serbestleşmiş ve tüketici alışkanlıklarında benzerlikler görülmeye başlamıştır. Tüm bunlara ilaveten, sanayi faaliyetlerinin belli bir coğrafi bölgede yoğunlaşması süreci kaybolmaya başlamış, sektörler ve işletmeler arasında hızlı gelişmeler ortaya çıkmış, sınırlar ötesi ve işletmeler arasındaki işbirliği ve yabancı sermaye yatırımları artmıştır. Bu gelişmeler sonucu, ülkelerin pazarları arasındaki sınırlar neredeyse tamamen ortadan kalkarak, tek bir dünya pazarı oluşmuş ve firmalar da bu pazardan pay kapmak için, birbirleriyle kıyasıya rekabet etmeye ve daha kaliteli ürünleri daha ucuza üretebilmenin yollarını aramaya başlamışlardır. Gelişmiş ülkeler rekabet güçlerini artırmada gerekli olan daha ucuz işgücü, daha ucuz hammadde, daha uygun yasal düzenlemeler ve vergilendirme sistemini ve şartlarını elde edebilmek için sermaye ve teknoloji transferi yoluna gitmektedirler. Gelişmekte olan ülkelerin ise en önemli sorunları sermaye ve teknoloji yetersizliğidir. Düşük satın alma gücü ve iç tasarruflardaki eksiklikler ve döviz darboğazı yerli sanayinin gelişimini ve rekabet gücünün artmasını engellerken, gelişmiş ülkelerin standartlarına göre esnek mevzuat, ucuz işgücü ve diğer uygun koşullar da yabancı sermaye için uygun bir ortam hazırlamaktadır. Diğer taraftan, gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarını gerçekleştirebilmek için, ihtiyaç duydukları sermaye birikimini sağlamada, dış borç yerine yabancı sermayeye yönelmeleri çok daha akılcı bir yoldur. Hem kıt sermayenin çok sayıda ülke tarafından paylaşılmak istenilmesi, hem de yabancı sermayenin ülke ekonomisine ve kalkınmasına yaptığı katkıların gün geçtikçe daha çok anlaşılmaya başlanılması nedeniyle, ülkeler bugün yabancı sermayeden aldıkları payı artırabilmek için, her geçen gün çok daha cazip koşullar hazırlamaya çalışmaktadır. Geçmişte yabancı sermaye sadece; Sermaye açığını kapatmak, Üretimi artırmak, İşsizliğe çözüm getirmek, Üretim maliyetlerini düşürmek; ucuz işgücü, taşıma giderlerinden tasarruf sağlamak, düşük vergi avantajlarından faydalanmak, Ucuz hammadde kullanmak, Döviz rezervlerini genişletmek gibi nedenlerle cazip bulunuyordu. Günümüzde ise, yabancı sermaye yatırımlarından beklenenler daha da artmıştır. Yukarıdaki faktörlere ilave olarak: Ülke içinde sağlıklı bir rekabet ortamı yaratmak, Ülkeye yeni teknolojiler kazandırmak, Know-how getirmek, Gelişmiş ve sermaye ihraç eden ülkelerin politik ve ekonomik desteğini sağlamak, Promosyon, Dışa açılmak, Çevre korumak, İnsan kaynaklarının geliştirilmesi gibi nedenler de bulunmaktadır. (OKSAY , 1998 :24-26). Yabancı sermayenin yararları ve sakıncaları toplumsal, siyasal, psikolojik, etik ve ekonomik olabilir. Örneğin; yabancı sermaye bir ülkeye girerken ödemeler dengesi üzerinde olumlu yönde etki yaratırken; o ülkeyi terk ederken yada elde ettiği karları yurt dışına aktarırken ödemeler dengesinde olumsuz bir etki yaratacaktır. Yabancı sermayeli yatırımlar ülkeye yeni teknolojilerin girmesini sağlarken; yeni giren teknolojiler ülkeyi tümüyle dışa bağlı duruma getirerek ülke kaynaklarının dışarıya aktarılması sonucunu doğurabilir. Yabancı sermayeli yatırımlar ele geçirdikleri üretim güçleri sayesinde ülke siyasal yapısını istedikleri yönde etkileme çabası içine girebilirler. Tüm bunlar göstermektedir ki, yabancı sermayenin nakit olarak, yatırım şeklinde, ortaklık şeklinde ülkeye girişi çeşitli etkiler yaratmaktadır. Bu etkilerin olumlu yada olumsuz sonuçlar vermesi bir ölçüde o ülke yönetimlerine bağlıdır. Ülkeyi yöneten kadrolar seçici, özenli ve ulusal çıkarlar konusunda dikkatli oldukları sürece yabancı sermaye hareketlerinden olumlu yönde yararlanmak her zaman olanaklıdır. Olayın iki tarafı ve bazen çok tarafı vardır. Yabancı sermaye hareketlerinde olayın tarafları belirli bir çıkar çerçevesinde uzlaşı içinde olmak durumundadırlar. Çıkarın olmadığı yerde bu tür girişimlere zaten gerek bulunmamaktadır. Bu bakımdan, yabancı sermaye için saf anlamda şu yönlerden sakıncaları vardır demek çok bilimsel bir yaklaşım değildir. Her ekonomik olayda olduğu gibi, sakıncalar büyük ölçüde bu tür araçların kullanım şekline göre ortaya çıkmakta yada şekillenmektedir. Sonuç olarak, bugün gelinen noktada yabancı sermaye girdiği ülkeye sakıncaları gözardı edilecek düzeyde olumlu etkiler ve yararlar sağlamaktadır. Özellikle gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkeler açısından yabancı sermaye, dış borca göre oldukça yararlı görülmektedir. (EROL , 2000a : 83). Ülkeler yabancı sermaye politikalarını düzenlerken bu yatırımlardan bazı yararlar beklerler. Yabancı sermaye yatırımlarının ev sahibi ülke bakımından ekonomik yararlarını şöyle özetleyebiliriz: Yabancı sermaye, ev sahibi ülkenin sermaye birikimine ve üretim kapasitesine dolaysız bir katkıda bulunur. Az gelişmiş olmanın başlıca özelliği sermaye birikiminin yetersizliğidir. Yabancı sermaye hem başlangıçta getirdiği sermaye ile, hem de sağladığı karları yeniden yatırarak gittiği ülkenin üretim kapasitesini artırır. Yabancı sermaye, teknoloji ve işletmecilik bilgisini de beraberinde getirir. Bu özelliği dolayısıyla yabancı sermaye yatırımları ülkelerarası teknoloji transferi yollarından birisini oluşturur. Ev sahibi ülkeler yabancı işletmelerden, kendi ülkelerinde araştırma ve geliştirme faaliyetinde bulunmalarını ve yerli personeli modern işletmecilik konularında eğitmelerini beklerler. Yabancı sermayenin getirdiği dövizler, uzun dönemde sağladığı ithalatı ikame edici ve ihracatı artırıcı etkiler, gidilen ülkenin ödemeler dengesinin düzelmesine katkıda bulunur. Fakat daha sonra yurt dışına yapılan kar transferleri de ödemeler dengesini olumsuz etkiler. Bu bakımdan ev sahibi ülkeler çoğunlukla yabancı sermaye şirketlerinin kar transferlerini sınırlandırıcı düzenlemelerde bulunur ve bunlardan karlarını yeniden yatırıma yöneltmelerini isterler. Az gelişmiş ülkelerin yabancı sermaye politikalarında, ülkeye giriş izni verilebilmesi için bu firmaların ihracata yönelik üretimde bulunmaları gözönüne alınan önemli bir faktördür. Uluslar arası nitelikte olan yabancı firmaların dış piyasalar konusunda geniş deneyimleri ve yeryüzüne yayılmış satış ve pazarlama örgütleri vardır. Ev sahibi ülke yabancı şirketin bu olanaklarından yararlanarak ihracatını artırabilmeyi amaçlar. Yabancı sermaye yerli ekonomiye dinamizm kazandırır ve iç rekabeti artırır. Yerli sanayinin tekelci bir yapıya sahip olması durumunda yeni firmaların piyasaya girişi, tekelciliği kırarak üretimin genişlemesine ve fiyatların düşmesine neden olabilir. Yabancı sermaye yatırımları, yaratacağı yeni iş olanakları ile ülkenin işsizlik sorununun çözümüne katkıda bulunur. Yabancı sermaye kuruluşları sağladıkları karlar ölçüsünde yerel hükümetler için bir vergi kaynağı oluşturur. Yabancı sermaye konusunda ülkeler birbirinden farklı politikalar izlemişlerdir. Bazıları oldukça liberal bir tutum benimsemiş, bazıları ise yabancı sermaye üzerine çok çeşitli sınırlamalar koymuşlardır. Bu kayıtlamalar yatırım alanı, getirilen teknolojinin türü, yabancı sermayenin yerli ortaklık içindeki payı, kar transfer oranı, faaliyet süresi ve ihracat zorunluluğu gibi konuları kapsamaktadır. Ancak 1980’lerden sonra hemen hemen tüm ülkelerin yabancı sermaye konusunda daha liberal bir tutum içine girdikleri de bir gerçektir. Yabancı sermayenin sakıncalı yönlerini ise şöyle belirtebiliriz: Yabancı sermaye yatırımlarının temel özelliği işletme yönetimi üzerinde dolaysız bir denetim sağlamaktır. Bu bakımdan, bir plana bağlı olmadan kabul edilen yabancı sermaye, ana sektörleri ele geçirerek ekonomiyi denetimi altına alabilir. Bu ise ülkenin ekonomik ve siyasal bağımsızlığını tehlikeye sokar. Bu durumda belirli amaçlara yönelik para, maliye ve dış ticaret politikası uygulamak serbestisi de kalkar, bağımsız bir sanayileşme politikası izlenemez. Siyasal kurumlar da yabancıların etkisi altına girebilirler. Yabancı sermaye yatırımlarının oranı ne kadar artarsa bu sakıncalar o kadar büyür. Az gelişmiş ülkelerde yabancı sermaye yatırımları, ekonominin bütünlüğünü de bozabilir. Yabancı sermayeli işletmelerde ileri üretim teknikleri uygulanırken, diğer alanlarda geleneksel üretim yapısının sürdürülmesi, ekonomiyi iki bölüme ayrılmış (düal) bir yapı içerisine sokabilir. Yabancı sermaye yatırımları, gümrük tarifeleri ve ithalat yasakları gibi koruyucu duvarların aşılmasına olanak sağlamaktadır. Dış ticaret kısıtlamaları bazı koruyucu amaçları gerçekleştirmek için konulur. Bunlar tüketimin daraltılması, yerli üretimin artırılması gibi nedenlerle ilgili olabilir. Oysa yabancı sermaye yatırımları ile bu mallar, yurt içinde üretileceğinden tüketim kısılamaz. Ayrıca üretim de tümüyle ulusal bir nitelik taşımaz. Çünkü çoğu kez gidilen ülkede üretimin en son aşaması yapılır, hammadde ve yarı işlenmiş ürünler ithalat yoluyla dışarıdaki ana merkezden karşılanır. Bu ise yerli üretimi dışa bağımlı kılmakta ve ülkenin döviz rezervleri üzerinde büyük bir baskı doğurmaktadır. Yabancı sermaye işletmelerinin arkasındaki dev sermaye, ileri teknoloji ve yöneticilik bilgisi, küçük ölçekli yerli şirketler karşısında bunlara büyük bir haksız rekabet üstünlüğü sağlar. Rekabet olanağı bulunmayan yerli girişimciler endüstriyi terketmeye zorlanır ve böylece yüksek gümrük duvarlarının arkasında faaliyet gösteren yabancı işletmeler, yerli ekonomide tam bir monopolcü durumuna geçebilirler. Yabancı şirketler çoğu durumda, beklenen şekilde ihracata yönelmemekte, hammaddeleri yerli kaynaklardan değil, yurt dışındaki ana merkezlerinden sağlamakta ve yaptıkları kar transferleriyle de ödemeler bilançosu üzerindeki baskıyı büsbütün artırmaktadırlar. Ayrıca, çok uluslu şirket yabancı ülkede şube açınca bu şubenin ihracat yaparak kendisiyle rekabette bulunmasına da genellikle izin vermez. Bunun için ana ülkenin kendi piyasasına veya onun denetimi altındaki üçüncü ülkelere ihracatını yasaklar. Böylece ev sahibi ülkenin ihracat olanakları yapay biçimde daraltılmış olur. Yabancı işletmeler araştırma ve geliştirme faaliyetlerini gittikleri ülkelerde değil, ana merkezlerinde toplarlar. Ev sahibi ülkelerin araştırma faaliyetlerine katılmamaları ve yeni teknikleri sürekli olarak yurt dışından ithal etmek zorunda bırakılmaları, teknolojik bağımlılığın artması demektir. Ayrıca yabancı sermaye yoluyla ev sahibi ülke belirli teknolojileri kullanmaya zorlanır, bu ise sanayileşmeyi ve ulusal teknolojinin gelişmesini ters yönde etkileyebilir. Yabancı sermaye yatırımları, yatırımcı ülke bakımından da olumlu ve olumsuz bazı etkiler doğurmaktadır: İlk olumsuz etki sermaye ihraç eden ülkenin ödemeler bilançosunda görülür. Sermaye çıkışı ülkenin ödemeler bilançosunun açık vermesine yada mevcut açıkların büyümesine yol açar. Ancak uzun dönemde kar transferlerine geçilmesi ile bu yatırımlar, ödemeler bilançosunu olumlu yönde etkilemeye başlayacaktır. Yabancı sermaye dış yatırımcı bakımından daima bir “belirsizlik” taşır. Gidilen ülkedeki ekonomik ve siyasal istikrarsızlıkla, bu belirsizlikler de artar. Yabancı sermayenin millileştirilmesi (bedeli ödense de ödenmese de) yabancı sermayedar ve bağlı bulunduğu ülke açısından endişe doğurur. Yatırımın ana ülke yerine yurt dışında yapılması yatırımcı ülkeyi bir vergi kaybına uğratabilir. Çünkü yabancı ülkelerde ödenen vergiler genellikle ana ülkedeki vergi borcundan düşülür ve eğer ana ülkede ödenmesi gereken vergi, dışarıda ödenen miktardan daha yüksek olmuşsa ancak aradaki fark vergi geliri olarak tahsil edilebilir. Ayrıca ana ülkede yaygın bir işsizlik varken yatırımın yurt dışında ülkenin ekonomik sorunlarının çözümünü güçleştirir. Fakat dış yatırımlardan transfer edilen toplam gelirler karşısında, ana ülkenin kayıpları nispeten önemsiz kalabilir. Ayrıca yatırımcı ülke bu sayede yatırım yapılan ülkeyi siyasal etkisi altına da alabilir. Diğer bir deyişle, yatırımcı ülkeler yabancı sermaye politikalarını dış politikalarının bir aracı olarak kullanabilirler. |