#1
|
|||
|
|||
masum bir sevdanın
MASUM BİR SEVDANIN Hiçlik ile varlık gelgitinde savrulurken bedenim, soluk sarı renkli kalın duvarlar yutar feryadımı. Zulasında yalnızlık, pimi çekilmiş bombadır yüreğim, patladı patlayacak. Yüzümde hüzünlerin gölgesi oynaşır, dayanamaz camdan dışarıya bakarım. El ayak çekilmiş sokaklarda sahipsiz köpekler ve kaldırımlarda silinmeye yakın son izleri adımların Gecenin karanlığına ve sessizliğine aldırmaz, kendi yalnızlığımı takıp koluma, sokağa çıkarım. Sokaklarda gündüzden kalma sevdalar, çocuk sesleri ve benim kahrolası yalnızlığım at başı yarış ederken, göz yaşlarım nemli ve soğuk rüzgarlara karışır. Böyle tam ortasında gecenin, Aragon,un ‘tükürelim, hadi ister misin birlikte sevdiğimiz her şeye, aşkın suratına da tükürelim’ diyen, sonbaharın değil, hüzzam bir bestenin çürüttüğü yapraklar gibi titreyen korkak ama öfkeli sesi gelir Ahh! Bu yalnızlık ve bu kimsesizlik yok mu, delirtir insanı Oysa, ne güzeldi her şey. Bir sevdayı anlatan şiirin ilk dizesi kadar sıcak, sonu kavuşma ile biten romanın önsözü kadar çekici ve bir şarkının nakaratı kadar unutulmazdı senlilik Şimdi, başka yerleri aydınlatan ateş böceklerinin fosforlu bakışlarından uzak, sevdadan uzak, senden uzak kolumda yalnızlığım durgun su kimsesizliğinde aynı yollardan yürüyüp eve dönerim Duvarda, içine göztaşı eklenmiş mavi nazar boncuğu dahi aydınlatmayınca kararan umutlarımı, masum bir sevdanın yüzüme eklediği hüzünlerin gölgesi ile, yastığa başımı koyarım. Kulağımda, Aragon’un sesi, ‘dağınık yatağımıza, suskunluğumuza ve mırıldandığımız sözcüklere de’ Yoldan çıkarınca bir mercan bakış, şimdi ne kadar çağırsam da düşlerime, bilirim çıkıp gelmez saklandığı kuytulardan Ahh! Bu yalnızlık ve bu kimsesizlik yok mu, delirtir insanı |