#1
|
||||
|
||||
Mengi
İzmir'in Naldöken ve Narlıdere (şimdi İzmir'in ilçesi) köylerinin düğünlerinde erkekler sabaha karşı halka olur ve zurnasız olarak davulcuyu ortaya alıp oyuna geçerler, el ele sıçraşıp dönerler. Zaman zaman halkadan kimi şunun, kimi bunun aklına gelişigüzel bir l'f gelir. Meselâ; birinin yüksek sesle bir "Oyyy!" çekmesiyle halka ve davulun durup kulak kesilirler ve adam l'fını atarak meselâ; "Dereye indim" der. Bütün halka "Eeee?" diye sonra neler oldu gibilerinden bir ağızdan neticeyi sorar. Aynı adam, k'fiyeli düşürerek ve davulcuyu kastederek meselâ; "Ben gagasına bindim!" der. Halkada kadınlar yer almadığı ve seyirciler de erkekler olacağı için atışmalarda fazlaca şakalaşılabilir. Davulcu, pişkinlikte gelip tekrar davulu vurmaya ve gülüp geçmeye koyulunca halka kahkahalar içinde yine dönmeye başlar. Bu sefer bir başkası hatırladığı nükteyi atar. Aynı toplu soru ve münâsip (uygun) kafiyeli cevabı gelir. Cinas ve şaka oyunudur.
O köylerde davul - zurna takımı çağrılmadan düğün koşmaktadır. Ayrıca gündelik olmazlar, çünkü eni konu bahşiş devşiriyorlar. Cömertlikten ve ağaların bir nevi efece ibz'l (bol bol verme) yarışından iyice faydalanırlar. Buralar köylerinin kendi davul - zurnacıları hiç yoktur denilebilir. Şehirden ve hususiyle (özellikle) Abdal Türklerinden veya Çingenelerden olurlar. Bunlar, şehrin bir köşesinde sessiz ve çekingen yaşayıp köylerden gelecek düğün haberlerini müd'vimi (devamlı müşterisi) bulundukları belirli bir kahvede bekleşirler. Tecirli ve Afşar halkının (aşiretlerinin, boylarının) güzelleri ün salmışlardır. Onları öven bir halay havasını türküsüyle de söylerler. Halaydaki yerli ceritlerin bu güzelleme türküsünü, onlara karşı ayıp düşeceğini söylediği işitilmiştir. Kundura geyer gecena (ayağına) Girer camızın içine Saçbağı bağlar saçına Tecirli'nin güzelleri Yovsan (kovsan) uçar engine konar Kötünün dalına tüner Alatirik (elektrik) gibi yanar Tecirli'nin güzelleri Mengi oyunu, bu yörede zahirî (dış ahiretle ilgili olmayan) hayata ait düğün ve eğlencelerce, hususiyle (özellikle) de gençlere mahsus olduğundan büyüklerin meclisinde oynanması ayıp sayılır. Bilindiği gibi Alevî erkânınca yapılan Samah, bir tarikat raksıydı. Mengi oyununun havası ise türkü şeklinde ve çok hareketlidir. Tarzı şöyledir: Oyunu genç kızlar ve genç erkekler karşı karşıya sıralanarak ve bazen parmaklara tahta kaşıklar sıkıştırılarak oynarlar. Sazın temposuna uyulur ve bu tempo ayak uçlarında yaylanılarak dizlerin gövdeye dikey olarak kalkıp sekmelerini sağlar. Parmaklar boş olduğu takdirde diz yukarı kalkıp sektiği sırada iki el, diz bükümü altında çırpılır. Bu oyun, Antalya dolaylarındaki Yürüklerin meşhur Teke Zortlatmasının veya Sallamasının ve Konya'nın Kaşık Oyununun aynıdır. Gülek Boğazı'ndaki Çamlanı köyü Tahtacıları 1948'de Tarsus gençliğinin tertiplediği "Gülek Gecesi"ne gelmişler ve bu Mengi oyununu Tarsuslulara göstererek fevkal'de alkışlanmışlardı. Bu oyunun z'hirleri (Alevî olmayanlar) karşısında oynanmasında mahzur (sakınca) görmezlerdi. Mengi oyunu esnasında dem (içki, genellikle şarap, rakı) içerler. |
#2
|
||||
|
||||
Cvp: Mengi
Mengi HavaLaRı
Ala gözlü Şah'tan bir dolu geldi Bir sen iç sevdiğim, bir de bana ver Hünk'r Hacı Bektaş Veli'den geldi Bir sen iç sevdiğim, bir de bana ver. Herkes sevdiğini bilir sesinden Dinleyin erenler arı esenden Kırkarın ezdiği Engür şiresinden Bir sen iç efendim, bir de bana ver Kuşağım belime poladdan kemer İçmişim doluyu ciğerim yanar Herkes sevdiğinden bir dolu umar Bir sen iç sevdiğim, bir de bana ver. Asıl Mengi Nefesi: Bizlere bu dolu Ali'den geldi Bir sen iç sevdiğim, bir de bana ver Balım Sultan Kızıl Deli'den geldi Bir sen iç sevdiğim, bir de bana ver Yayım gelir imamların yayından On iki imam nesli Ali soyundan Kırkların içtiği üzüm suyundan Bir sen iç sevdiğim, bir de bana ver. Beline kuşanmış nûrdan bir kemer Aşkın dolusunu içenler kanar Herkes sevdiğinden bir dolu umar Bir sen iç sevdiğim, bir de bana ver Pîr Sultan'ım, h'sı h'mı seçerim Ağ okurdum, aşk kitabın açarım Y'r elinden ağu gelse içerim Bir sen iç sevdiğim bir de bana ver. Beşinci mısra : Payım gelir imamları payından On birinci mısra : Herkes sevdiğine bir dolu sunar On üçüncü mısra : Pîr Sultan'ım hamı hası seçerim On dördüncü mısra : Ağ okurum, aşk kitabın açarım On altıncı mısra : Bir sen iç sevdiğim, bir de bana ver. I. Sel'm söyleyin Kul Himmet kardeşe Vücudun şehrini gezsin de gelsin Yedi kat yer ilen yedi kat göğün Onun mânasını versin de gelsin. Benim aradığım Hazreti Ali Altından döğülmüş Düldül'ün nalı Kırk arşın kuyudan çıkarmış yolu Yolun t'rikini sürsün de gelsin Dervişlik dediğin bir kolay işdür Ali'nin gördüğü mübarek düşdür Canı yok, cinsi yok, bu nasıl kuştur Bu kuşun dilinden bilsin de gelsin Derviş dediğinin arıdır özü Arayı mı gitti garibin sözü Gamışga üstünde karınca izi Karanlık gecede görsün de gelsin Der ki Şah Hatayım, özümüz darda Seni sakınırım ağyar nazarda Çıkmadık can, kazılmadık mezarda Cenaze namazın kılsın da gelsin. II. Engürü (Ankara) Dağı'ndan bir yom azıttım Acep (Acap) Şah'a giden yollar, bu m'ola? Sarardı gül bezim, döndü hayvaya (ayvaya) Acep Pîr'e (Şah'a) giden yollar bu m'ola? Nice pınarım var, dolar eksilir Ardıç dalına gök teke asılır Kımcı (Gırcı) boran tutmuş beller kesilir Acep Pîr'e (Şah'a) giden yollar bu m'ola? Nice pınarım var, üstü boyalı Daşı kimyalı, toprağı dualı Sarp kayalarımız var Şahin yuvalı Acep Pîr'e giden yollar bu m'ola? Merdinden dertli günülüm merdinden Aladağ vardır Şah Abbas yurdundan Kanlı yaş akıttım o yâr (Şah'ın) derdinden Acep Pîr'e giden yollar bu m'ola? Pîr Sultan Abdal'ın coşup giderim El gün arasına düşüp giderim Köpüklenmiş selim, aşıp giderim Acep Pîr'e giden yollar bu m'ola? İki şiir arasında şu küçük farklar bulunmaktadır. Pîr'e = Şah'a. Acep (Acap) Üçüncü ve dördüncü dörtlükler yer değiştirmiş. Altıncı mısra : Ardıçlara gök tekeler asılır Onuncu mısra : Toprağı kimyalı, taşı dualı On birinci mısra : Kayalarımız var şahin yuvalı On üçüncü mısra : Merdindendir deli gönül merdinden On dördüncü mısra : Ala Dağ'dan Şah Abbas yurdundan On yedinci mısra : Pîr Sultan'ım Haydar coşup giderim. |