Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi
 

Go Back   Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi > Yaşamın İçinden > Uzay
Yardım Topluluk Takvim Bugünki Mesajlar Arama

gaziantep escort gaziantep escort
youtube beğeni hilesi
Cevapla

 

LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 27 November 2008, 17:32
Senior Member
 
Kayıt Tarihi: 21 September 2008
Mesajlar: 15,180
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Post NASA ve UfO 'lar

NASA ve U F O' LAR
ASTRONOTLARIN U F O GÖZLEMLERİ




Apollo 16 Astronotu John W. Young'ın Ay'ın yörüngesinde görüntülediği disk biçiminde bir UFO

“Geçmişteki şanlı günlerimizde ,söylemek istemediğimiz şeyleri söylememek ve diğer herşeyi inkar etmek mecburiyetinde bırakıldığımızda çok rahatsız olurdum. Bazı insanlar orada uzayda yalnız olup olmadığımızla ilgili sorular sorarlardı. Orada bir şeyler görürdük , garip şeyler.. Ama onlara hiç bir zaman doğruları söylemedik . Oysa biz ne gördüğümüzü biliyorduk ve bu konuda gerçekten hiç bir şey söyleyemiyorduk. NASA’daki Patronların “Dünyalar arası Savaş” çıkacağı ya da sokaklarda panik yaşanacağı gibi korkuları vardı. Bu yüzden sessiz kalmak zorundaydık. Ve şimdi , bu tür şeyleri yalnızca kabuslarımızda ya da belkide filmlerde görüyoruz ve bunlardan bazılarıı gerçeğe oldukça yakınlar.”
Uzaya ilk giden ABD’li Astronot ve Senatör John Glenn’in NBC’de yayınlanan “Frasier” adlı programdaki canlı yayın konuşması 2001- NBC
GEMINI VE MERCURY UÇUŞLARI Nisan 1964’te , Kennedy Burnu’ndaki iki radar teknisyeni, Gemini Uzay kapsülünün iki UFO tarafından takip edildiğini açıklamıştır. Bundan önce, Ocak 1961’de, Burun’daki otomatik izleyici donanımının, Güney Atlantik yönünde uçan gizemli bir cisim tarafından kilitlendiği rapor edilmiştir.
Astronot Lovell’ın, Gemini 7 ile uçuşunun dökümü alındığında, Lovell’ın olağanüstü bir cisimle karşılaşmış olduğu görülmüştür. İşte uçuş sırasında kaydedilen telsiz konuşması;
Uzayaracı: Garip bir şey, saat 10 yönünde
Capcom: Burası Houston. Tekrar edin 7,
UA: Saat 10 yönünde garip bir cisim var dedim
CC: Gemini 7, uçağın bir kademesi olmasın? Dikkatli bakın.
UA: Burası enkaz gibi, onlardan çok var. Bu gerçek bir gözlemdir.
CC: Yaklaşık uzaklığı ve ebatları?
UA: Bir tane daha var...
James McDivitt de, 4 Haziran 1965’de Gemini 4’le uçuşu sırasında tanımlanamayan bir cisim gördüğünü onaylamıştır.
McDivitt şunları söylemiştir: “Gemini 4 uçuşu sırasında, aracımın camının dışında bir cisim fark ettim. Silindir şeklindeydi, kalem gibi görünüyordu. Boyutlarının ya da uzaklığının ne kadar olduğu ile ilgili bir fikrim yok. Araçta bulunan iki kamerayla da cismin fotoğrafını çekmeye çalıştım. Cisim kısa bir süre benim yönümde durduğundan, ben kamera ayarlarını yapana kadar o gitti. Sadece birkaç fotoğraf çekebildim.Uzay aracı uçuşta olduğundan ve güneş parladığından dolayı, penceredeki cisim gözden kayboldu. Başka bir yere yerleştiremedim, uzay aracının duruşu da buna engeldi ve onu bulmak için ne tarafa manevra yapacağımı da bilemiyordum.
İndikten sonra, Gemini 4’ten gelen film acilen, benim ve Ed White’ın 3 gündür içinde olduğu taşıyıcı uçakla Houston’a uçuruldu. NASA Film teknisyenleri, araçta çekilen filmi incelediler ve bir açıklama yapmadılar"
UFOları Mercury 8 uçuşu sırasında astronot Wally Schirra da gözlemlemiştir. Mercury 8 kapsülünde bulunan Schirra olaydan şöyle bahsetmiştir:
“... İşte oradalar...Bana arkadaşlık ediyorlar...”
Astronot Gordon Cooper 1973’te New York’ta katıldığı bir toplantıda şunları söylemiştir:
Astronotluğun zorunluluklarından biri olan gizlilik nedeniyle yıllarca sırlarla yaşadım. Şimdi Amerika’da her şeyi açığa vurabilirim. Radar ekipmanımız, tanımlanamayan cisimler tespit etmişti. Bu olayla ilgili binlerce şahidin raporu ve kanıt niteliğindeki çok miktardaki dokümana rağmen, kimse bunu halka açmak istemiyordu. Neden? Çünkü, otoriteler tanrı bilir ne korkunç bir istiladan korkuyorlardı. Yani anahtar sözcük hala aynı: Halkın paniğe kapılmasını önlemeliyiz.
Ben daha sonra, dünya üzerinde olağanüstü bir olaya tanık oldum. Bu olay birkaç ay önce Florida’da oldu. Bahsedilen bölgede kendi gözlerimle alevler tarafından küle çevirilmiş bir arazinin orta yerinde uçan bir cismin yere indiğini gördüm. Araçtan bazı canlılar çıktı. Topoğrafya üzerine çalışma yapılıyor gibi görünüyorlardı, bir parça toprak alıp büyük bir hızla gözden kayboldular. Biliyorum ki hükümet, halkın panikle verebileceği bir reaksiyondan ötürü, bu olayı tüm basın kuruluşlarından gizledi".
Cooper 1978’de Birleşik Ulusal Genel Topluluk’taki Özel Politik Komitesi’ne UFO’ları tartışmak üzere çağrılmıştır. Daha sonra bir başka toplantıda, Cooper’ın yolladığı aşağıdaki mektup okunmuştur:
... İnanıyorum ki, dünyadakinden daha gelişmiş teknolojiye sahip diğer gezegenlerdeki dünya dışından varlıklar, bizi ziyaret ediyorlar. Ayrıca, 1951’de 2 gün boyunca onların pek çok uçuşunu gözlemledim. Hepsi farklı boylarda, savaş uçağı formatındaydılar ve genelde doğu Avrupa’dan batıya doğru uçuyorlardı.
1979 yılında Mercury astranotu Donald Slayton, Paul Levy ile olan ropörtajı sırasında 1951 yılında test uçuşu yaparken UFO gördüğünü açıklamıştır:
“P-51 tipi bir araçla Minneapolis üzerinde test uçuşu yaparken bu cismi gördüm. Açık, güneşli bir öğle sonrasında ve yaklaşık 10 bin fit yükseklikteydim. Cismin uçurtma olduğunu düşündüm, fakat daha sonra uçurtmanın böyle bir yüksekliğe çıkamayacağının farkına vardım. Ona yaklaştıkça bana meteoroloji balonu gibi göründü. Gri renkte ve yaklaşık 3 fit çapındaydı. O şeyin arkasına doğru geçtiğimde onun bir meteoroloji balonundan çok bir tabak, bir disk gibi göründüğünü fark ettim.
O anda, ben saatte 300 millik bir hızla seyrederken, cisim aniden benden uzaklaşmaya başladı. Onu kısa bir süre takip ettim sonra cisim aniden havalanmaya başladı. 45 derece tırmandıktan sonra döndü ve hızlanarak gözden kayboldu.
Olaydan birkaç gün sonra, ofis şefimle bira içerken ve cismin ne olduğunu düşünürken, şefime olaydan bahsetmeye karar verdim. Bahsettiğimde bana rapor hazırlamamı söyledi. Dediği gibi yaptım fakat bir daha konuyla ilgili hiçbir bilgi alamadım.”
NASA eski çalışanlarından olan Otto Binder, kendi amatör telsizleri ve VHF alıcılarıyla NASA’nın yayınını alabildiğini söylemiştir. Apollo 11 uçuşu sırasında yapılan ve Binder’ın sözünü ettiği telsiz ve alıcılar sayesinde duyulan konuşma şöyledir:
Kontrol Kulesi: "Orada ne var? Kontrol Kulesi Apollo 11’i arıyor. " Apollo 11: "Bu bebekler çok büyük efendim.. Kocaman.. Tanrım, inanmayacaksınız.. Burada başka uzay araçlarının olduğunu söylüyorum... Kraterin öte tarafından bizi izliyor."
1979’da NASA İletişim Sistemleri eski şefi, bilim adamı Maurice Chatelain Armstrong’un UFO gördüğünü bildiren raporunun gerçek olduğunu bildirmiştir. Chatelain, “Karşılaşma NASA’nın ortak bilgisidir, fakat şimdiye dek kimse bununla ilgili bir şey söylemedi” diye konuşmuştur.
APOLLO UÇUŞLARI
Apollo uzay uçuşları, dünyaya Ay hakkında en doğru cevapları verecek bilgilerle doludur. Bu uçuşlarda astronotlar sayısız UFO filmi ve fotoğrafı çekme imkanı bulmuşlardır. Resimlerde UFO’lar açıkça gözlemlenebilmektedir. Astronotlar bu gözlemler üzerine büyük bir heyecana kapılmışlardır. Eğer gördüklerini dünyaya döndüklerinde açıklayacak olurlarsa, birçok kurulu düzeni, pek çok inanç biçimini kökünden değiştireceklerini bilen astronotlar, görevleri gereği susmayı tercih etmişlerdir. Ama yine de bazı kaynaklardan sızan haberler ve ele geçen birtakım belgeler sayesinde Apollo uçuşlarında gerçekte neler olup bittiği ortaya çıkmıştır.
Apollo 7: 11-22 Ekim 1968. Astronotlar; Walter Schirra, Donn Eisele ve Walter Cunningham.
Yakın zamana kadar sorumlu çevrelerin gizlemeyi başardıkları bir haber, rastlantısal olarak 12 Ekim 1968 gecesi saat 22.15’de ilgililerin kulağına erişti. Haber İsviçre Telgraf Merkezi’nden, UFO inceleme grubu G.E.C.O.C.N.I.’nın direktörü M. Francis Schafer’e iletilmekteydi. Ele geçen metne göre, Apollo 7, Avustralya üzerinden uçtuğu sırada, astronot Cunningham, uzay aracının yanından uçarak geçen meçhul cisimlerin varlığını merkeze bildirip talimat istemişti.
İsviçre Telgraf Merkezi, haberi Cape Kennedy’de bulunan İngiliz Haber Merkezi Reuter’den almıştı.
Apollo 8: 21-27 Aralık 1968. Astronotlar; Frank Borman, James Lowell ve William Anderson.
Houston Uzay Merkezi ve milyonlarca TV izleyicisi büyük bir heyecan yaşarken, dünyadan uzaya doğru şu alarm dolu ses yayılmaktaydı:
"-Houston merkezi, Apollo 8’i arıyor. Apollo 8 cevap ver. "
10 dk. sonra Lovell’in sesi kulaklara geldi:
-"Merkez burası Apollo 8.. Uçan daireler.. Kaç tane mi? Belki 5, çok heyecanlıyım. "
"-Kahretsin! Lovell neler söylüyorsun?"
Ve birden bire televizyondaki yayın sona eriyor...
Halk, Apollo 8 ile merkez arasındaki konuşmaları asla öğrenemedi. Çünkü UFO’larla ilgili gerçeğin Dünya insanları tarafından öğrenilmesi bilim adamlarının hayatta isteyecekleri en son şeydi. Araştırmacılar bununla da yetinmeyerek uzayda çekilen fotoğrafları sıkı bir sansürden geçirdikten sonra dünya basınına verdiler. Apollo-8 uzaydan geldiğinde beraberinde 1500 tane fotoğraf getirmişti. Bunların sadece 380’i basına verildi, geri kalan 1100 fotoğraf sakladıkları sır nedeniyle arşivlere kaldırıldı.
Apollo 9: 3-13 Mart 1969. Astronotlar; James Mc Divitt, David Scott ve Russel Schweickart.
Dünya yörüngesinde 9 milyon km. den daha fazla bir mesafe kateden bu misyon, Ay İniş Modülü’nün -astronotları Ay’ın yüzeyine indirmek için yapılmış olan, örümceğe benzeyen araç- uzaydaki ilk işleyiş kontrolünü de kapsamaktaydı. Astronotlardan Schweickart, Apollo uçuşlarının ilk uzay yürüyüşünü yaptı.
Apollo 9, hakkında en az doküman toplanabilen misyon olmuştur.NASA her defasında olduğu gibi olayları sansürlemiş ve yalanlanmıştır. Fakat, NASA’nın elinde Apollo-9 ve UFO’larla ilgili pek çok döküman bulunmaktadır.
Apollo-10: 18-26 Mayıs 1969. Astronotlar; Thomas Stafford, Eugene Cernan ve John Young.
Ay yörüngesinde yaklaşık 62 saat geçiren astronotlar, insanlı ilk Ay inişinin tam teşekküllü provası olarak anılan bu uçuş sırasında, Ay İniş Modülü’nün, Apollo Yörünge Kumanda Modülü’nden ayrılarak Ay yüzeyinin 13 km. kadar yakınına uçmasını sağladılar.
Apollo 10 astronotları, uzay uçuşu sırasında UFO’ların Apollo’ya refakat ettiklerini bildirmişlerdir. Yetkililer Apollo 10’un Ay yörünge uçuşu sırasında UFO’ları gördüğünü belirtmekte ve bunun kanıtı olarak da Apollo ile Ay arasındaki parlak cismin fotoğraflarını göstermektedirler. Ayrıca Apollo-10’un UFO gözleminin gerçekliğini kanıtlayan bir de film mevcuttur. Bu filmin ilginç yanı Ay’a ilişkin bölgeler filme alınırken bir UFO’nun görüntüye girmesi değil, astronotun Apollo ile Ay arasında hareket eden parlak ve uçan cismi kamera ile izlemesidir. Bilim Araştırma Grubu’nun da arşivlerinde bulunan filmde, söz konusu uçuş halindeki UFO gayet belirgin bir şekilde görülebilmektedir.
Halen NASA’nın gizli arşivlerinde, UFO’ların dış uzayda ve yörüngelerde Apollo’lar ile çeşitli uzak-yakın temaslarının çekilmiş filmleri mevcuttur. Yakın zamanlarda bu filmlerden bazıları, bir UFO araştırmacısına verilmiştir. NASA için, en tehlikesiz addedilerek verilen bu filmlerde dahi UFOların gayet bariz bir şekilde uçmakta oldukları bu araştırmacı tarafından ifade edilmektedir.
Apollo 11; 16-24 Temmuz 1969.Astronotlar; Neil A. Armstrong, Edwin E. Aldrin ve Michael Collins.
8 yıl önce saptanan hedefe ulaşarak Ay’a inen Neil Armstrong ve Edwin Aldrin, Ay’ı inceleyen ilk insanlar oldular. Sea of Tranquillity’ye (Durgunluk denizi) inildiğinde Armstrong tarihte daima anılacak olan şu sözleri söyledi: “Kartal inmiştir.” Apollo 11 mürettebatı Ay taşlarında çeşitli örnekler topladılar ve tarihin en büyük televizyon seyirci kitlesi tarafından canlı yayınla dünyadan izlendiler.
Apollo-11 uzay aracı Dünya’dan ayrılalı henüz birgün olmuştu ki mürettebat, araç ile Ay arasında olağandışı bir obje gördü. Önce bunun Satürn-IV yardımcı roketi olduğunu düşündüler. Ancak Houston, Apollo-11 astronotlarına, yardımcı roketin 9000 km. den daha ötede bulunduğunu bildirdi. Bu konuda astronotların yaptığı açıklama:
Aldrin- "Gördüğümüz ilk olağandışı şey, sanırım bir gün uzaklıkta idi ya da Ay’ın oldukça yakınında bulunan bir şeydi. Oldukça iri boyutlara sahip olduğundan tek gözlü dürbünü üzerine ayarladık."
Collins- "Bu cismi nasıl görmüştük ki? Öylesine pencereden dışarı bakarak mı görmüştük? "
Aldrin- "Evet. SIVB(Satürn roketinin 3. katı) olup olmadığından emin değildik. Yer’e sorduk ve S-IVB’nin 9,000km. ötede olduğunu öğrendik. O sırada yüksek randımanla ilgili bir sorunumuz vardı. "
C- "Bir şey vardı. Bir şeyin tosladığını hissettik, ya da bana öyle gelmişti. "
A-."...sonra, geçip giden bu parlak objeyi gördük. L biçimindeymiş gibi duruyordu. "
Armstrong-"Açık bir bavul gibi."
Aldrin- "O sırada PTC’de olduğumuzdan hepimizin teker teker gözlemleyebildiği bu cismin kesinlikle, civarımızda bulunduğu ve oldukça hacimli boyutlara sahip olduğu kanısı doğuyordu. "
Armstrong- "Çıplak gözle tam olarak seçilemiyordu. Nasıl bir biçime sahip olduğunu söylemek, menzilini ya da boyutlarını kestirmek zordu".
Collins- "Önce, içi boş bir silindire benziyordu. Fakat sonra, silindir yerini açık duran bir kitap şekline bıraktı. Gerçekten de tuhaftı. "
Bu konuşmalar dışında, Apollo 11 uzay aracı Ay’a yaklaşırken astronotlar tuhaf radyo parazitleri işitmeye başladılar. Bu durumdan şaşkına dönen yer kontrol- “Orada sizinle birlikte başkalarının da bulunmadığından eminmisiniz?” diye sordu.
Bu radyo sinyalleri Apollo 11 uzay aracının dışından geliyordu. NASA uzay programının eski üyelerinden Otto Binder, Yer Kontrol-Apollo 11 konuşmalarının önemli bölümlerinin çıkarılmış olduğunu ileri sürmektedir.
19 Temmuz 1969’da Apollo 11, Ay’ın etrafında dönerken Aldrin Ay yüzeyini filme almaktaydı. Bu sırada ufukta kimliği bilinmeyen disk şeklinde, ışıklı uçan nesneler ortaya çıktı. Bazen arka arkaya uçuyorlar, bazen birbirlerinden uzaklaşıyorlar, sonra gene yaklaşıyorlardı ve dünya yapısı hiçbir uzay aracının yapamayacağı manevraları yapıyorlardı. Neil Armstrog, “Gerçekten böyle bir şeyi beklemiyordum, ama onları gözlerimle gördüm” şeklinde konuşmuştur. Daha sonra, Aldrin ve Collins daha küçük bir UFO’yu filme almışlardır. Sözkonusu filmler NASA’da saklanmaktadır.
Bilindiği üzere, Apollo 11 Ay’a iniş programında astronotlardan Armstrong ve Aldrin’in Ay yüzeyine indikten sonra 10 saat süre ile kapıları bile açmadan, her an kalkışa hazır bekleyen Ay İniş Modülü’nün içinde kalmaları öngörülmüştü. Neden? NASA’nın açıklaması, “Astronotların dinlenmesi lazımdı” şeklindeydi.
Mayıs 1969’da, Das Beste’de yayımlanan haberde astronotların Ay’a ayak basmalarından itibaren davranışlarını şöyle anlatılmaktaydı: “Acil dönüş zorunlu olduğu takdirde buna sürekli hazır durumda bulunarak ve Ay’dan sadece fotoğraflarla dönmeye razı olarak, çantalarını acele topladıkları taş ve toz örnekleriyle dolduruyorlardı.”
NASA hiçbir zaman bu acil geri dönüşün nedenini açıklayamamıştır.
Aya iniş sonrası, Apollo-Houston
Armstrong- "Burası sessizlik denizi "
Armstrong- "Kartal sessizlik denizinde bulunuyor."
Houston- "Houston sessizlik denizinde. Kontrol sistemlerinizde tüm araçların en iyi biçimde çalıştıkları görülüyor. "
Armstrong- "Bizimkiler de öyle."
Aldrin- "Varış noktasının koordinatlarını tam olarak bilmiyoruz, fakat araştırıyoruz. Kısa bir zaman sonra bunu size bildireceğiz. "
Houston- "Bununla oyalanmayın! Bunu biz saptayacağız. "
Armstrong- "Etrafımızda küçük kraterler var. Büyüklükleri 6 ile 15m. arasında. Yaklaşık yarım mil uzaklıkta izler var, sanki tırtıllı bir traktör tarafından bırakılmış gibi! Bunun dışında, Ay’ın çekimi oldukça iyi, insan kendini sanki uçaktaymış gibi hissediyor. "
Konuşma daha sonra Aldrin tarafından sürdürüldü. Aldrin, tanımlamalarında Armstrong’tan daha dikkatliydi, fakat buna karşılık kullandığı kelimeler karışık anlamlar içeriyordu.
Aldrin- "Çevrede renkler az, fakat herhangi bir taş bloku olabilir. Lütfen şimdi Yörünge Kumanda Modülü’nü her an ulaşabileceğimiz bir yakınlığa yöneltin."
Bunların dışında, iki astronotun yer merkezi ile yaptıkları direkt konuşma da son derece ilginçti. NASA, bu konuşmaları dünya haber ajanslarına verirken sansürlemiştir. Ama konuşmaların bir kısmı başka dinleme merkezlerince tespit edilebilmiştir:
Astronot- "Neydi o? Ne biçim şeydi? Anlamak isterdim... "
Houston..............(Sansür)
Astronot- "Bebekler kocamandı beyim... Kocaman..."
Houston- "Ne? Ne oluyor yukarıda? Size ne oluyor Allah aşkına?"
Astronot- "Evet evet oradaydılar.. Bazı ziyaretçiler vardı. Size söyleyeyim, orada başka uçan daireler var. Bir hat şeklinde sıralanmışlar. Kraterin kenarında bekliyorlar. "
8 Ağustos 1969 tarihli LIFE dergisinde yayımlanan bir fotoğraf bu konuşmalara delil olarak gösterilebilir. Fotoğrafta, Modül’ün solunda ve uzak planda, parlayan iki uçan daire açıkça görülmektedir.
11 Ağustos’ta Kanada Minuit gazetesi büyük puntolarla Amerikan astronotlarının Ay’da canlılar görmüş olduklarını yazıyordu!
20 Temmuz saat 10:56’da, yani Armstrong’un Ay’a ayak basmasından hemen sonra göz kamaştırıcı bir ışık görüldü. Armstrong tam konuşmaya başlamıştı ki, Houston kontrol merkezi derhal konuşmayı kesti.
Minuit gazetesinin yazdığına göre, Armstrong yumurta biçiminde bir araç görmüştü. Aracın içinden kendilerini izlemekte olan ve kabarcık biçiminde başlıklar taşıyan insan benzeri iki yaratık çıkmıştı.
Armstrong bu konuda Houston’a bilgi vermek isterken, kendisine bu olayların filmini çekmemesi ve derhal gizli bir kanala bağlanması emredilmişti.
Apollo-12; 14-24 Kasım, 1969 astronotları; Charles Conrad Jr., Richard F. Gordon Jr., Alan L. Bean
Apollo 12- "Sürekli aynı yerde kalan ve takla atıyormuş gibi görünen bir obje ile birlikteyiz. Dünden beri bizimle beraber ve sanki bizimle birlikte gelmekte... Dönüş açımız 35 kadar olduğunda çoğunlukla, merkezi lumbomuzdan görülüyor... belki de bu size bir ipucu verebilir ve biriniz, gerçekte veya kalmakta olduğumuzu...... bulabilir."
Houston- "Tamam. Çizim masamıza döneceğiz."
Apollo 12- "Obje çok parlak ve takla atan bir şey olduğu aşikar. Saniyede birbuçuk devirlik taklalar atıyor ya da bu oranda yanıp sönüyor. Bu adoptör panolarından birini, yüksek bir hızla bölgeyi terkederken gördüm ve bana sanki saniyede 30 cm.den daha hızlıymış gibi geldi. "
Houston- "Pekala, bölgeyi nasıl terk ettiklerini ya da yörüngelerinin ne olabileceği hakkında bir fikrimiz yok, bunun ne olduğunu söylemek zor. "
Apollo 12- "Tamam. Yine de iyi niyetli olduğunu farz edeceğiz, tamam mı? "
Houston- "Eğer herhangi bir gürültü yaparsa, muhtemelen aracın donanımındaki rüzgardır."
Astronotların kendi aralarındaki konuşmalar;
Bean- "Pete, fonda epeyce gürültü işitiyor musun? "
Conrad- "Statik cinsinden ya da öyle şeyler mi? "
Bean- "Sürekli bir ıslık sesi işitiyorum"
Conrad- "Benim işittiğim de bu, tamam."
Gordon- "Houston, fondaki bu arkası kesilmeyen bip sesini iştiyormusunuz? "
Houston- "Evet. Son 45 dakikadır işitmekteyiz."
Gordon- "Nedir bu? "
Apollo 12- "Dünya’nın tam merkezinde, şimdi gerçekten parlak bir ışığın parladığını görüyoruz. Dick dürbünle bakıyor. Gerçekten parlak. "
Ve ardından obje birkaç dakika içinde kayboldu.
Apollo mürettebatının başından geçen esrarengiz macera dünya basınını sansasyonel ayrıntıları ile günlerce meşgul etti. “Gemide gergin bir hava hüküm sürüyor” şeklinde yazdı gazeteler. Üç astronot uzaydaki düşmanlardan ve esrarengiz objelerden söz etmeye başladılar.
Apollo-13, 11-17 Nisan 1970, Astronotlar; James A. Lowell Jr., John L. Swigert Jr., Fred W. Haise Jr.
Bu uçuş en çok sansüre uğramış olan uçuşlardan biridir. Apollo 13’ün uçuş amacı hakkında çok fazla spekülasyon ortaya atılmıştır.
Apollo 14- 14;31 Ocak-9 Şubat 1971; Astronotlar; Alan B. Shepard, Jr. Stuart A. Roosa, Edgar D. Mitchell.
Apollo 14’ün uçuşu sırasında, çeşitli uçuş koordinatları içerisinde astronotlardan A. Chepard ve E. Mitchell, kendi uzay araçlarını izleyen bir UFO gözlemlemişlerdir ve bunu Yer Kontrol’a bildirmişlerdir. Bu bildirim, özel UHF kanallarından ve her zaman olduğu gibi şifre kelime ve ifadeler ile yapılmaktadır. Fakat astronotlar bazan aşırı heyecanla boş bulunarak Uçan Daireler! Diye çığlık da atmaktadırlar.
Apollo 15; 26 Temmuz- 7 Ağustos 1971. Astronotlar; David R. Scott, Alfred M. Worden, James B. Irwin.
1 Ağustos 1971’de kaydedilen Apollo 15 irtibatında Scott ve Irwin tuhaf izler gördüklerini rapor etmişlerdi.
Irwin- "Hey, şu beyaz renkli dağa bak. Diğerlerinin yanında uç kısmında bir boya lekesi varmış gibi gözüküyor."
Scott- "Evet, koyu gri bir dağ, fakat gerçekten 5 köşeli bir yıldız gibi görünüyor- tepesinde küçük gri ve beyaz değişiklik ile. Beş köşeli yıldız 15cm. çapında ve 10 ya da 12,5cm. yüksekliğinde ölçümlendi. Uç kısmında açı şeklinde, 5 yada 7.5 cm. ....(tahrif) bir ışık ile ortadaki gri taşların bulunduğu yerden. Gerçekten bir çıkınrt teşkil ediyor. Çok şaşırtıcı. "
Bu izler nedir? Bunları kim yaptı? Nereden geldiler? NASA’nın bunlar için bir yanıtı var mı?
Apollo 16 uçuşu; 16-27 Nisan 1972. Astronotlar John W. Young, Thomas K. Mattingly, Charles M. Duke Jr.
Astronotlar gezi sırasında Apollo-16 modülü çevresinde uçan beyaz objeler gözlemlemişlerdir:
Houston: "Esrarengiz bir şeyden söz ettin…"
Orion: "Tamam Gordy, pitch hareketi yaptığımızda Ay iniş modülü çevresinde gördüğümüz birşeyden bahsetmek istedim. 9 ya da 12 metre kadar dışarıya doğru kayıyorduk ki, uçarak gezinen bir sürü obje belirdi. Sanki sevkedilmekte ya da fırlatılmaktaydılar. Ancak bundan emin değilim. "
Houston: "Bunu kaydediyoruz Charlie. "
Apollo-16 keşif gezisi sırasında başka esrarengiz şeyler de olmuştur. Astronot Mattingly, Ayın çevresinde dolanırken uzayda parlayan bir ışık görmüştür. Obje daha sonra gözden kaybolmuştur. Mattingly, yer kontrol kayıtlarında Ay üzerinde gördüğü bir ışık ve cam kubbeden de söz etmektedir:
Houston: "Oradaki sisli bölgeye bakıp yüzeyde ne gördüğünü söyleyebilir misin? "
Duke: "Kubbelerin karşısında arazi yapısı bir geçide dönüşüyor. Diğeri ise tepeye doğru gidiyor. Geçidin kuzeydoğu tarafı gözükmüyor, tanımlayamayacağım. Kuzeybatıda tüneller var."
Houston: "Oranın hemen yanında manyetometre göstergesi sapıyor, şimdi 313 gama’yı gösteriyor. Bu şimdiye kadar Ay’da ölçümlediğimiz en güçlü sapma!,"
Young: "Bu büyük yapı tıpkı saplanmış bir mermi gibi onun manyetik alanını değiştiriyor. "
Astronomlar son yıllarda Ay üzerinde 200’den fazla, beyaz, yuvarlak ve kubbe biçiminde yapılar gözlemlemiştir. Bunlar bilinmeyen esrarengiz sebeplerle birden ortadan kaybolmakta ve başka yerlerde yeniden ortaya çıkmaktadırlar.
Apollo 17: 6-19 Aralık 1972. Astronotlar Eugene Cernan, Ronald E. Evans, Harrison H. Schmitt.
Astronotlar, Oriantale Krateri’nin doğu kenarında ışıklar saçan bir obje gördüklerini rapor etmişlerdir. Uzay araştırmalarında oldukça deneyimli bir bilim adamı olan Dr. Garry Henderson şöyle söylemektedir: “Bütün astronomlarımız bu objeleri (UFO’lar) görmüşlerdir, ancak gözlemlerini herhangi başka bir kimseyle tartışmamak yönünde emin almışlardır.” Henderson NASA’da bu araçların elle ve sine-kamerayla yakın mesafeden çekilmiş birçok gerçek fotoğrafları bulunduğunu ileri sürmektedir.
Apollo-17 uçuşu sırasında astronotlardan Ron Evans iki, Harrison Schmitt ise bir UFO görmüşlerdir. Astronotlar ayrıca Ay üzerinde kubbeler de gördüklerini rapor etmişlerdir.:
Evans: "Ayın arka tarafından rapor etmek istediğim büyük şey, güneydeki o kubbe. "
Houston: "Kaydediyoruz Ron. Kubbenin rengi ile oradaki Aitken denizi arasında bir fark var mı? "
Evans: "Evet, var. O Condor, Condorsey ya da Condorecet Oteli (UFO şifresi), ne adla anmak isterseniz, döşemesinde baklava biçiminde bir dolgu var…Ya üzerine kaydı, ya da kuzeybatıdaki duvarın diğer tarafına… "
Houston: "Tamam. Concordet A’nın kuzeybatı duvarını kaydediyoruz."
Evans: "Alanın şekli oval ya da eliptik. Elips yukarıya doğru yer alıyor."
Artık Apollo uçuşlarına devam edilmesi öngörülmemektedir; bu da NASA’nın Ay hakkında öğrenmek istediğini öğrenmiş olmasından ve Ay'ın başka varlıklar tarafından kullanılıyor olmasındandır. Günümüzde Ayın yörüngesinde son derece pahalı uydular dönmektedir. Bunlardan RAE uydusunun amacı Dünya gözlemevlerine kaliteli fotoğraflar sağlamak, Galaksi ve Galaksi dışının alçak frekansla taranma işlemleri, ya da Ay’da bulunan sondalar aracılığı ile uzaylılarla kontakt kurmak.
Hem NASA’nın hem de dünyanın çeşitli ülkelerinden UFO araştırmacılarının ellerinde Ay'daki varlıklarla ve UFO'larla ilgili sayısız belge, film ve fotoğraf bulunmaktadır. Bunları yalanlamakla UFO gerçeğini kimse değiştiremez. Vazgeçmek istemedikleri tutucu yaklaşımlar ise, insanların UFOlar konusunda meraklarının giderek artmasına ve bu konuda bireysel de olsa araştırmalar yapılmasına neden olmaktadır.
NASA ve U F O' LAR
ASTRONOTLARIN U F O GÖZLEMLERİ - FOTO VE BASIN













NASA ve U F O' LAR
AY GİZEMİ Ay’ın ve Mars’ın uydular aracılığıyla bize gönderilen fotoğraflarının insanlara şaşırtıcı gelmesi normaldir. Sonuçta bu fotoğraflar daha önce araştırılmamış ve haklarında yanlış teoriler üretilmiş dünyalara aittir. Son bir kaç yüzyıl içinde Ay’ı gözlemleyen astronomlar parlak ışıklar, sis ve bulutlar gibi normal olmayan bazı olaylar rapor etmektedirler. Çoğu bilim adamı ise bu gelişmeler hakkında kısa yorumlar yapmakla yetinmekte ve ortaya atılan yeni teorileri çürütmeye çalışmaktan başka bir şey yapmamaktadır.
AY
Doğal uydumuz Ay’ın esrarengiz yüzü hakkında bilinen çok az şey vardır; bu bilgilerin çoğu da bilimsel düşüncenin merkezindekiler tarafından göz ardı edilmektedir vede saklanmaktadır.. Ay’ın uzay araçları tarafından çekilen fotoğraflarında, fizik yasalarına uymayan esrarengiz yapılar göze çarpmaktadır. Ay kraterlerinde gözlemlenen bu devasa yapılar çevrelerindeki gizemli ışıklar ve bulutlarla kendilerini göstermektedirler. Ay düzlüklerinde milyarlarca yıllık meteor bombardımanlarına rağmen hala ayakta kalmayı başarmış, şaşırtıcı yüksekliklerde sivri tepeler bulunmaktadır. Bunların varlığına ilişkin fotografik kanıtlar NASA’nın internet sayfasında yer almaktadır ki bunlar sadece konunun halka aksettirilen bölümünü oluşturmaktadır.
Bu gizlilik, yayımlanan görüntülerin çoğunun neden kötü kalitede olduğu; Apollo uzay aracının Ay’a iniş fotoğraflarının neden stüdyo kaynaklı gibi göründüğü; NASA’nın Ay araştırmalarını neden durdurulduğu gibi soruların cevapsız kalmasına neden olmuştur. Ay, düşünüldüğü gibi ölü bir gezegen değildir; Apollo astronotlarının Ay’daki araştırmaları, Ay’ın gerçekte uzaylı varlıkların bir üssü olduğuna yönelik bilgilerin kamuoyuna sızmasını önlemek için sıkı bir şekilde denetlenmiş ve elde edilen bilgilerin çoğu hasır altı edilmiştir.
Apollo’dan sonra Ay’a gönderilen tek araç askeri keşif amaçlı Clementine uydusudur. Peki, ABD Savunma Bakanlığı neden ölü gezegen olduğuna karar verilen Ay’la tekrar ilgilenmeye başlamıştır? Clementine tarafından yollanan fotoğraflar oldukça detaylıdır, fakat ilginçtir ki fotoğraflarda daha önce tespit edilen devasa büyüklükteki yapılara ilişkin hiçbir iz bulunmamaktadır. Tüm bunlar bize, uzay araştırmaları konusundaki resmi gizlilik ve örtbasın hala devam ettiğini düşündürmektedir.
Ay’da Yaşam
“Moongate: ABD Uzay Programı’nın Gizlenen Bulguları” adlı kitabın yazarı William L. Brian, Ay’la ilgili bu tür teorilerin babası olarak kabul edilmektedir. Brian, NASA’nın Ay üzerinde bulunan uzaylı üsleri ile ilgili gerçekleri gizlediğini gösterebilmek için geometrik ispatlara dayanan metodolojik bir çalışma yapmıştır. Brian’ın kozmik ¤¤¤i, NASA’nın “Ay’ın yerçekimi Dünyanın altıda biridir” açıklamasının doğru olmadığı yönündeki iddiasına dayanmaktadır. Brian, NASA’nın 1960’larda Ay’ın yerçekiminin dünyanın yerçekiminin yüzde 64’üne eşit olduğunu öğrendiğini söylemektedir.
Uzay araştırmaları başlamadan önce bilim adamları, Dünya ile Ay arasında yer alan ve hem Dünyanın hem de Ay’ın yerçekimsel gücünün sıfırlandığı nokta olan nötral yerçekimi noktasının, Ay yüzeyinin yaklaşık 23.900 mil üstünde bulunduğunu tahmin ediyorlardı. Ayın yerçekiminin Dünyanın 1/6’sı olduğu teorisi de bu tahminlere dayanarak ortaya atılmıştı. Fakat yapılan araştırmalar nötral noktanın gerçekte Ay yüzeyinin yaklaşık 43.495 mil üstünde olduğunu ortaya çıkarmıştır. Gerçek uzaklıklara dayanarak yapılan hesaplar sonucu, Ay’ın yerçekiminin bilinenin aksine Dünya yerçekiminin yüzde 64’ü olduğu bulunmuştur.
Brian’a göre bu keşfin anlamı çok büyüktü. Eğer Brian’ın da belirttiği gibi Ay’ın yerçekimi gerçekten de Dünyanınkine yakınsa, bu sadece Newton’un evrensel yerçekimi teorisini çürütmekle kalmıyor, geleneksel fizik bilimini de temelden sarsıyordu. Ay’ın güçlü bir yerçekimine sahip olması, burada aynı zamanda atmosferin de bulunabileceği anlamına gelmekteydi ki bu da oldukça heyecanlandırıcı bir gelişmeydi: Havanın olduğu yerde yaşam da olabilirdi.
Astronotlar, Ay’ın esintileri altında kendi uzaylı eşlerini bulmuş olabilirlerdi. Brian, Apollo 11 astronotları Neil Armstrong ve Edwin E. “Buzz” Aldrin’in Ay’a iner inmez Ay kraterlerinin üzerinde dev UFO’lar gördüklerini ve bu UFO’ların astronotları izlediklerini söylemektedir. UFO biliminde sık sık sözü edilen bu olay, eski NASA görevlisi Otto Binder tarafından da onaylanmıştır. Binder, astronotlarla Kontrol Kulesi arasında geçen bu diyalogun kendi VHF alıcıları bulunan telsiz istasyonları tarafından da kayda geçirildiğini bildirmiştir. Armstrong, kayda geçmeyen açıklamalarında ise Ay yüzeyinin uzaylılarla dolu olduğunu söylemektedir.
Görüldüğü üzere, UFO’lar NASA’nın insanlı uzay programını yakından izlemektedirler. Pek çok uzay uçuşunda gözlemlenen, John Glenn’in “ateşböcekleri” adını verdiği parlak partiküller, NASA tarafından UFO egzozu değil “boya kırıntısı” olarak tanımlanmıştır. Uzay roketlerini kullananlar da, NASA uzay kapsüllerinin yanlarında ve arkalarında disk biçiminde cisimler gözlemlediklerini rapor etmişlerdir. Genelde bu gözlemler, elektrikli ekipmanların esrarengiz bir biçimde bozulduğu anlarda gerçekleşmektedir. NASA bu olayları elektronik hatalar olarak tanımlamaktadır.
1950’li yıllar temasçıları George Adamski ve Howard Menger’in açıklamalarını örnek gösteren Brian, nükleer silahlarla ilgili gelişmelerden rahatsızlık duyan uzaylıların dünyanın savaş teknolojisini denetlediklerini söylemektedir. Brian’a göre, NASA’nın uzay araştırmaları aslında askeri araştırmaları gizlemekte kullanılan bir paravan olduğundan, NASA’nın uzay programı UFO’lar tarafından yakından izlenmektedir.
Hem George Adamski hem de Howard Menger temaslarının birinde uzaylılar tarafından Ay’daki kubbe biçimli UFO üslerine götürüldüklerini anlatmaktaydılar. Adamski’nin Ay’la ilgili anlatımları oldukça dikkat çekiciydi:
“Bu en yakın komşumuz hakkında ne kadar yanlış fikirlere sahip olduğumuzu gördüğümde hayrete düştüm. Kraterlerin pek çoğu gerçekte, Ay yüzeyinde geçmişte yaşanan büyük değişiklikler sonucu oluşmuş engebeli dağlarla çevrili geniş vadilerdi. Doğru, kraterlerin bazıları Ay yüzeyine meteorların çarpması sonucu oluşmuşlardı, yine de hiçbir kraterin dibinde baca biçiminde oluşumlar yoktu. Önümüzdeki ekrandan Ay’ın yüzeyini büyütülmüş olarak izlerken, yerde ve bazı kayalarda derin pas izleri gördüm; bunlar ancak geniş çapta bir su akışı sonucu oluşmuş olabilirlerdi. Bu yerlerden bazılarında hala bitki gelişimi olduğu fark ediliyordu. Yüzeyin bir bölümü ince ve tozlu görünüyordu, diğer yerler ise taş ve çakıl benzeri daha büyük partiküllerle kaplıydı.”
Bu açıklamalar yıllar sonra bilim çevreleri tarafından da doğrulanmıştır. Ay’a insansız uçuşlar başlamadan önce, astronomlar Ay yüzeyinin yapısı hakkında tartışmaktaydılar. Greenwich Gözlemevi’nden Dr. Thomas Gold, 1955’te yaptığı açıklamada Ay denizlerinin bir toz katmanıyla örtülü olduğunu belirtmiştir. Apollo 11 astronotlarından Neil Armstrong ise 1969’da Ay’a ayak bastığında yaptığı, “yüzey ince ve tozlu” açıklamasıyla bu spekülasyonlara son noktayı koymuştur.
Brian, Adamski ve Menger’in anlatımlarını teorisine bir kanıt olarak göstermektedir. Ona göre, NASA’nın Ay’da yaşam olmadığı yönünde açıklamaları gerçeği yansıtmamaktadır. Ay, gerçekte safran renkli göklere sahip, ılıman yerlerinde bitki ve hayvanların yaşadığı, içinde göller, ırmaklar bulunan ve çeşitli büyüklükte uzaylı komünlerine ev sahipliği yapan bir yerdir.
Brian’ın Ay’la ilgili bir başka teorisine göre ise, Ay’daki kraterler aslında yaklaşık 30.000 yıl önce yaşanan ve Ay’ı da içine alan korkunç bir savaşın ve savaşta kullanılan gelişmiş silahların bıraktığı izlerdir. Bu teoriye göre, Mars ve Jüpiter arasında eskiden var olan boş gezegen, yüksek teknolojili ışınlarla yok edilmiş ve geride astroid kuşağını bırakmıştır. Maldek adı verilen bu astroid kuşağa ait olan Ay, yerçekimi yaratan ışınların yardımıyla Dünya yörüngesine taşınmıştır.
Bunlar, NASA tarafından gizlenen gezegenler arası sırlardan sadece bir kaçıdır. NASA, bunlar gibi, UFO’ların yerçekimine bağlı olmayan itici güçlere sahip olduklarını da halktan gizlemektedir. Brian’a göre, NASA da kendi Ay araçlarında kullanmak için bu tür bir güç geliştirmiş olabilir; bu Amerikan Hükümeti’nin UFO’lar konusundaki suskunluğu açıklamaktadır. NASA aynı zamanda Güneş sistemimizdeki bir çok gezegende üstün teknolojiye sahip varlıkların yaşadığını da bilmektedir.
Clementine ve Geçici Ay Olayları
Ay’ın ölü bir gezegen olduğu yerleşmiş bir bilimsel olgudur. Buna göre, Ay’daki volkanik olaylar milyarlarca yıl önce sona ermiştir. Ay’ın atmosferi bulunmamaktadır, dolayısıyla burada yaşam da yoktur. Fakat yıllar geçtikçe, Ay üzerinde çalışmalar yapan pek çok deneyimli astronom teleskoplarıyla esrarengiz olaylar gözlemlemişlerdir. Birdenbire parlayan ışıklar, gazlar, renk değişimleri ve bulutlar bunlardan bazılarıdır. Hatta bazı astronomlar, Ay üzerindeki arazilerin zaman içinde değişime uğradığını söylemektedirler. Bunlara geçici Ay olayları adı verilmektedir. Bu olaylara Ay’ın bazı bölgelerinde daha sık rastlanmaktadır; Aristarchus bölgesi bunlardan biridir.
Geçici Ay Olayları tabirinin isim babası astronom Patrick Moore, bu olayları “Ay’daki depremler sonucu meydana gelen gazlı oluşumlar” olarak nitelendirmiştir. Apollo 11 ve 12 tarafından Ay yüzeyine bırakılan aygıtlar ise yüzeyde su buharı bulunduğunu ve bunların “çatlaklardan gayzer gibi püskürdüğünü” belirlemişlerdir.
Yakın zamanlarda, bu geçici Ay olayları ile ilgili yeni kanıtlar elde edilmiştir. Astronomy Dergisi’ne göre, Ay yüzeyinin Clementine uydusu tarafından çekilen fotoğrafları, amatör astronom Robert Manske’nin rapor ettiği olayı destekler niteliktedir. Manske, Aristarchus bölgesindeki Cobrahead adlı çökmüş lav birikintisinde gölge ya da karartı benzeri oluşumlar gözlemlemiştir. Master öğrencisi Sascha Calkins’in Clementine fotoğrafları arasında bulduğu Aristarchus bölgesinin Manske’nin bahsettiği anda çekilmiş fotoğrafı Manske’nin gözlemine güçlü bir kanıt oluşturmaktadır. Clementine bulguları aynı zamanda Ay yüzeyindeki kraterlerden birinin yavaşça renk değiştirdiğini de ortaya çıkarmıştır. Bu bulgular üzerindeki tartışmalar hala devam etmektedir.
Ay yüzeyinde araştırmalarda bulunan Amerikalı astronotlar, burada geometrik yapılar bulunduğunu gözlemlemişlerdir. Bunlar doğal oluşumlar değillerdir ve bu yüzden de dünyadan ya da dünya dışından gelen varlıklar tarafından inşa edildikleri düşünülmektedir. Fakat ne yazık ki Ay’a giden 6 Apollo uzay aracının biri bile, belki de bilinçli olarak, bu yapıların yakınına inmemiştir. Apollo astronotları, Ay’da ayrıca 200 metre çaplarında devasa parlak kubbeler gördüklerini rapor etmişlerdir. Astronotlar bu kubbelerin saydam gibi göründüklerini ve çevrelerinden daha farklı bir renkte olduklarını söylemişler ve bunların büyük ihtimalle plastik bir materyal ya da renkli cam panellerinden yapıldıklarını sözlerine eklemişlerdir. Astronotlar Ay yörüngesindeyken devasa bir dikdörtgen şeklinin yanında geometrik bir paterne sahip birtakım sivri uçlu piramitler de gözlemlemişlerdir.
Ay’daki Uzaylı Üsleri
Her geçen gün daha çok insan Ay’da bir uzaylı üssü olduğunu söylemektedir. Anlatılanlara göre bu ay üssü, Ay’ın Dünya’dan görülmeyen karanlık tarafında bulunmaktadır.
Ay araştırmalarının neden durdurulduğunu ve Ay’da neden bir üs kurmaya çalışmadığımızı hiç merak ettiniz mi? Sizce bu uzayda yüzer bir istasyon kurmaktan daha iyi bir fikir değil mi? Neil Armstrong’a göre, Ay’da uzaylılara ait bir üs bulunmaktadır, bu yüzden uzaylılar Ay’dan uzak durmamızı istemişlerdir. Eski Donanma İstihbarat görevlisi Milton Cooper da, Ay üzerinde bulunan ve istihbaratçıların “Uzaylı Üssü Luna” olarak adlandırıldıkları bir üsten söz etmektedir. Cooper’a göre, Ay’ın uzak kesimlerinde bulunan bu uzaylı üssü Ay’a inen Apollo astronotları tarafından da görülmüş ve filme alınmıştır. Ana gemi adı verilen devasa uzay gemilerinin bulunduğu bu üste, çok büyük makinalar kullanılarak maden çalışmaları yapılmaktadır.
1960’larda Pentagon’un Araştırma ve Geliştirme Departmanı’nda görev yapan Yarbay Philiph Corso, ABD Ordusu’nun ve Hava Kuvvetleri’nin elinde astronotlar tarafından çekilen ve Ay’da uzaylıların varlığını açık bir biçimde kanıtlayan en az 122 fotoğrafın bulunduğunu iddia etmektedir.
ABC’ de Ay’la İlgili Haberler
Amerikan ABC haber kanalının web sayfasında yayımlanan, 13 Haziran 2000 tarihli makale Ay’la ilgili gerçeklere biraz olsun ışık tutmaktadır. Makalede şöyle denilmektedir:
“Yeni elde edilen kanıtlar, Ay’ın bazı astronomların düşündüğü gibi tamamen ölü bir gezegen olmadığını ortaya çıkarmaktadır. Ay yüzeyinde zaman zaman yoğun bir hareketlilik gözlemlenmektedir. Uzun aralıklarla da olsa Ay yüzeyinde değişiklikler olduğu rapor edilmektedir. Bu iddialar tartışmaya açıktır. Pek çok bilim adamı ise Ay üzerindeki parlaklıklar ve sis gibi zaman zaman rapor edilen gözlemleri ciddiye almamaktadır. "
Aydınlık Yer: 136 km uzunluğundaki büyük krater Langrenus. Fransız bir astronom Ay yüzeyinin zaman zaman bir şeyler tarafından aşındırıldığı yolunda sağlam kanıtlar bulmuştur. Bu gözlem 1992 yılında, Paris Gözlemevi’nde görev yapan deneyimli Ay gözlemcisi Audouin Dollfus tarafından bir metrelik Meudon teleskopuyla yapılmıştır. Dollfus araştırma sonuçlarını incelemeyi yeni bitirmiş ve yayımlanmak üzere sunmuştur.
Solan Işık: Dollfus, 30 Aralıkta büyük Langrenus kraterinin tabanında birtakım parlaklıklar görmüştür. Bunlar o gün ortaya çıkmışlardır. Profesör Dollfus, bu ışıkları bir kaç gün izlemiş ve kraterin içinde dans eden ışık kümeleri görmüştür. Dollfus, teleskoptan her baktığında bu ışıkların şeklinin değiştiğini fark etmiştir. Ona göre bu ışıklar, bir gazın Ay yüzeyinden toz kaldırması ve bunun güneş ışığıyla birleşmesi sonucu oluşan bir görünümdür. Bazı Ay gözlemcileri, değişime uğramadığı sanılan Langrenus krateri üzerinde bu tür bir sis görülmesini şaşkınlıkla karşılamışlardır.
Profesör Dollfus, detaylı olarak incelendiğinde Langnerus’un tabanında bir çok çatlak izine rastlanacağını söylemektedir. Ona göre söz konusu gaz bu deliklerden çıkmış olabilir.”
NASA ve U F O' LAR
AY GİZEMİ - FOTO VE BASIN




















NASA ve U F O' LAR


MARS GİZEMİ

Kırmızı gezegen Mars, uzun yıllardır merakın, tartışmaların ve çeşitli kuramların odak noktası olmuştur. Dünyanın en yakın komşusu Mars’ta yaşamın ya da bilinmeyen bir uygarlığın var olması ihtimali insanoğlunu büyülemeye devam etmektedir.





1976 yılında Mars’a gönderilen Viking uydusunun Cydonia bölgesinden yolladığı görüntüler bilim adamlarını şaşkına çevirmişti: Görüntülerde, gökyüzüne doğru bakan insan yüzüne benzer bir oluşum göze çarpmaktaydı. Bilim adamlarının çoğu bu görüntülere pek önem vermedi; eninde sonunda bu insanımsı yüz, Mars düzlüklerindeki oval biçimli bir katman üzerine düşen ışık ve gölgelerin oluşturduğu rastlantısal bir görünümdü. Uydunun görüntü çözünülürlüğünün pek yüksek olmadığını biliyorlardı, bu yüzden de ellerindeki bulanık, pürüzlü görüntünün gerçekte neye benzediğini söyleyemezlerdi. Kırmızı gezegenin bilim adamlarına çok daha ilginç gelen pek çok özelliği vardı, bu yüzden de “Mars’taki Yüz” olarak adlandırılan bu görüntü zamanla unutulup gitti. Sonuçta, Mars üzerinde herhangi bir zeki yaşam belirtisi yoktu, dolayısıyla da bu yüzün bilinmeyen bir varlık ırkı tarafından yaratıldığı düşüncesi pek mantıklı görünmüyordu.





Yoksa bu tutum yanlış mıydı? Viking uydusunun bu görüntüleri çekmesinden bir kaç yıl sonra, Goddard Uzay Uçuşları Merkezi’nden iki mühendis, Vincent DiPietro ve Gregory Molenaar, Mars’taki yüzü yeniden keşfettiler. Yüzün görüntülerinin basında yer alması halk arasında büyük heyecan yaratmıştı. Bu oluşum bir insan yüzüne o kadar çok benziyordu ki, NASA’nın görüntünün gerçek olmadığına yönelik açıklamalarına rağmen, pek çok kişi bunun gerçek olma ihtimali karşısında büyülenmişti. Yüz, Viking uydusunun güneş farklı açılardayken çektiği iki ayrı fotoğrafta belirmekteydi; her iki görüntüde de yüzün özellikleri aynıydı. Orantılar doğru gibi gözüküyordu. Görüntülerde yüzün, sağ yanı gölgede kalmasına rağmen, gayet simetrik olduğu göze çarpıyordu; doğal bir oluşuma hiç benzememekteydi.
Elektrik mühendisi ve deneyimli bir dijital görüntü uzmanı olan Mark J. Carlotto ve Kuzey Califoria’daki Sonoma Devlet Üniversitesi Felsefe Profesörü Stanley V. McDaniel gibi bir kaç bilim adamı, NASA’nın elindeki orjinal görüntüleri bilgisayar teknolojisinin de yardımıyla daha net bir hale getirerek ne anlama geldiklerini araştırma görevini üzerlerine aldılar. Bu netleştirilmiş görüntüler, yüzdeki diğer bir çok insanımsı özelliği daha gün ışığına çıkarmıştı. Bu insan benzeri yüz, bir tür kask giymiş gibiydi. Ağıza benzer görünümün içindeki dişler ve gözlerin irisleri görülebiliyordu. Yüzün dijital teknolojiyle oluşturulan üç boyutlu görüntüleri, resimde herhangi bir ışık ya da gölge oyunu olmadığına inananların savlarını desteklemekteydi. Bu da bizi asıl konuya getiriyordu: başka bir gezegendeki uygarlığa ilişkin kanıtlar…
Diğer esrarengiz keşifler
Bu mümkün olabilir miydi? Bu yüz, uzaylı bir ırk tarafından inşa edilmiş devasa bir anıt olabilir miydi? Eğer gerçekten dünya dışı bir ırk tarafından inşa edilmişse, neden bu kadar insanımsı görünüyordu?
Cydonia platosunda yapılan diğer keşifler, yüzü inşa edenlerin kimliği ve bunların dünya üzerindeki yaşamla bağlantıları konusunda ipuçları vereceğe benziyordu. Yüzün hemen batısında, yapay olduğu düşünülen bazı esrarengiz oluşumlar bulunmaktaydı. Bunlardan biri, yaklaşık 2 mil genişliğinde beş kenarlı bir piramitti ve yüze doğru işaret etmekteydi. Ayrıca, bir şehir kompleksine benzeyen oluşumlar da göze çarpmaktaydı. Bu üç yapı kusursuz bir ikizkenar üçgen oluşturacak şekilde düzenlenmişti.
Piramitler denince akla hemen gizemini hala koruyan eski Mısır uygarlığı gelmekteydi. Mars’taki piramitlerin keşfinden çok önceleri bile, bazı gruplar Mısır piramitlerinin uzaylılar tarafından ya da onların yardımıyla inşa edildiğini savunuyorlardı. Cydonia bölgesindeki piramitlerin keşfinden sonra, Yüz’ün varlığı ve taşıdığı anlam daha da önem kazandı.
Aslına bakılırsa, Cydonia piramitlerinin Viking uydusu tarafından çekilen görüntüleri ve Mısır Piramitlerinin havadan çekilen fotoğrafları dikkat çekici ölçüde birbirine benzemekteydi. Her iki gezegende de inşa edilmiş bu yapılar aynı antik uygarlığın eseri olabilir miydi? Bu teoriyi savunanlar, Mars’taki Yüz’ün pek çok yönden Mısır sfenkslerine benzediğini iddia ediyorlardı. Peki, Aynı varlık ırkı hem dünyada hem de Mars’ta yaşamış olabilir miydi? Bu ırk iki gezegende de zeki yaşamın tohumlarını mı atmıştı? Bu olasılıklar ve taşıdıkları anlam oldukça sarsıcıydı. Eğer gerçeği yansıtıyorlarsa bu, Dünya’daki yaşamın başlangıcı, insanlığın geçmişi ve evrendeki yerimiz hakkında şimdiye kadar inandığımız her şeyi alt üst edebilirdi.
Yüz Gerçekten Bir Yüz Mü?
Viking uydusu tarafından görüntülenen Cydonia’daki oluşum gerçekten de başlık takmış bir insan yüzüne benziyordu. Bu başlık bazı araştırmacılar tarafından Mısır ve Maya krallarının giydiği başlıklara benzetilmişti. Bu insan resminin yüz kısmının pürüzsüz olması bu kişinin ya genç bir erkek ya da bir kadın olduğunu düşündürüyordu.





Araştırmacı Richard Hoagland’a göre, Cydonia’daki bu androjen yüzün başındaki, süslü bir aslan yelesiydi. Yüzün bilgisayarda netleştirilmiş fotoğrafları incelendiğinde karanlıkta kalan kısım bir aslanın yüzünü andırıyordu.
Bazı araştırmacılar ise Yüz’ün Giza’daki sfenkslerin yüzüne benzediği söylemekteydiler. Hata bazı çevreler onun Turin’in kefenindeki yüz resmini andırdığını iddia ediyorlardı.
Peki ya Yüz’ün, Giza’daki muhteşem yapıların mimarı varlıklar tarafından inşa edildiği teorisi? Dünya üzerinde Mars’taki Yüz’e benzer şekilde inşa edilmiş antik bir anıt var mıydı? Öncelikle, Yüz çok büyük bir oluşumdu; yaklaşık 2.370 metre uzunluğunda, 1.900 metre genişliğinde ve 480 metre yüksekliğindeydi. Giza’daki Büyük Piramitle karşılaştırıldığında ne kadar büyük olduğu daha iyi anlaşılıyordu; Büyük Piramit’in taban uzunluğu yalnızca 226 metreydi. Dünya üzerinde ölçüsel olarak Mars’taki Yüz’e en çok benzeyen oluşumlar Peru’daki Nazca düzlüklerinde görülen esrarengiz şekillerdi. Geniş Nazca düzlükleri üzerinde bulunan bu figürler o kadar büyüktü ki tam anlamıyla ancak havadan gözlemlenebiliyorlardı. Fakat yine de, Mars’taki yüz bu figürlerden çok daha büyüktü ve üç boyutlu bir oluşumdu.
Eğer Yüz gerçekse, Marslılar için iki yönden anlam taşıyor olabilirdi. Birincisi, Marslılar bu oluşumu havadan görme yetisine sahiplerse ve bu ırk hem Dünya’da hem de Mars’ta yaşamış bir ırksa, iki gezegen arasında uçuşlar düzenliyor ve Yüz’ü bir uçuş kulesi olarak kullanıyor olabilirlerdi. Bir diğer olasılık, Marslıların Yüz’ü, uzaydan ya da Viking gibi bir ziyaretçi uydu tarafından görülebilmesi için kasıtlı olarak inşa etmiş olmaları ihtimaliydi. Belki Yüz’ü dikkat çekici bir sinyal olarak kullanıyorlar ve bu sayede dünyalı kardeşlerine uzayda yalnız olmadıklarını anlatıyorlardı.
Carlotto, McDaniel ve Richard C. Hoagland gibi araştırmacılar komşumuz Mars’ta bulunan yüz, piramitler ve diğer esrarengiz oluşumlar üzerinde incelemeler yaparken ve ısrarla bunların zeki yaşam formları tarafından yapıldığına işaret ederken; çoğu bilim adamı bu tartışmaları görmezlikten gelmiş ve Mars’ı ziyaret edecek yeni bir uzay aracı üzerindeki çalışmalarına devam etmişlerdir.
1998 yılının bahar aylarında yeni uydu Mars Global Surveyor (MGS) Kırmızı Gezegen’e ulaşacak ve çözünülürlüğü Viking’inkinden çok daha fazla olan araçlarla Mars’ın detaylı bir haritasını çıkaracaktı. Yüz’ün gerçekliğine inananlar, bu sayede Yüz’ün ve piramitlerin gerçekten de yapay yapılar olduğuna dair daha fazla kanıt elde edileceğini düşünerek heyecanlanıyorladı. Fakat, bu sırada NASA tarafından alınan karar pek çok kişiyi şoka uğrattı: Global Surveyor’ın haritalandırma görevini sınırlandırılmıştı; NASA, en azından o an için, Cydonia’daki oluşumların yeni görüntülerini almak niyetinde değildi.
Peki neden? Uzay ajansımız nasıl olur da insanlık tarihinin en önemli keşfi olabilecek bu olayı kasıtlı olarak görmezden gelebilirdi? En azından, Yüz’ün zeki yaşam formları tarafından inşa edilmiş bir yapı olduğu yönündeki iddiaları çürütmek için Cydonia’yı yeniden görüntülemeliydiler. NASA’daki bilim adamları bu sorulara, Cydonia’nın araştırmalarında öncelik taşımadığını söyleyerek cevap verdiler. Cydonia’daki oluşumların yapay olduğu düşüncesini ciddiye almıyorladı; onlar için Mars üzerinde jeolojik açıdan Cydonia’dan daha çok önem taşıyan bölgeler vardı.
Fakat NASA, bu kararı yüzünden halkın geniş protestosuyla karşılaşacaktı. Pek çok kişiye göre, NASA’nın bu yaklaşımı birşeyler gizlediğini göstermekteydi. Halkın yoğun baskısı, NASA’nın bu konuda yumuşamasını ve Cydonia bölgesini yeniden görüntülemeye karar vermesini sağladı.
Nisan 1998’de MGS, Cydonia bölgesinin Yüz’ü ve piramitlerden birini içine alan kısmını yeniden görüntüledi. Internet üzerinden de yayınlanan bu görüntüler, bu yapıların jeolojik süreçler sonucu oluşmuş katmanlardan çok mimari yapılara benzediklerini ortaya koymuştur.
Sonuçta NASA, istemeyerek de olsa, bize Mars’ta yaşamış bir uygarlığa ilişkin kanıtlar sunmuştur. Bu kanıtlar, Richard Hoagland gibi teorisyenler tarafından tüm yönleriyle tartışılmış; Mars ve Mars’ta yaşam üzerine yeni teoriler üretilmiştir. Yüz, piramitler ve şehir kompleksi gibi yapay görünümlü oluşumların bulunduğu Cydonia bölgesinin jeolojik yapısı üzerindeki incelemeler, bu bölgenin eskiden sığ bir içdenizle kaplı olduğunu ve bu denizin şehrin sınırlarına kadar uzandığı ortaya çıkarmıştır. Yüz’ün bilgisayarda netleştirilen fotoğraflarında gözbebekleri, ağız içindeki dişler gibi şaşırtıcı detaylar göze çarpmıştır. Beş kenarlı piramit detaylı olarak incelendiğinde, köşelerindeki destekler gözlemlenebilmektedir. Eğer NASA’daki bilim adamları bu bulguların ne anlama geldiğini açıklasalardı, belki de detaylar hakkında bu kadar çok teori üretilmeyecek ve gerçekler tartışılacaktı. Fakat NASA, Cydonia bölgesi hakkında hala sessizliğini korumaktadır.
Richard Hoagland’ın “Mars’ın Anıtları” adlı kitabının önsözünde araştırmacı Richard Grossinger, Mars’taki bu keşfin zamanlılığına ve dünya üzerindeki etkisine ışık tutmaktadır: “Richard Hoagland, bizi Yüz’ün varlığını kabul etmemeye iten şeyin korku ve ilgisizlik olduğuna inanıyor. Onun doğal mı yoksa yapay mı olduğu hakkında bile tartışmak istemiyoruz. Doğamızdaki birşeyler kendimizle bu şekilde yüzleşmemize izin vermiyor; sonuçta bunun yansımaları Batı biliminin katı papazlığına ve Batılı din yetkililerine zarar verebilir. Eğer Mars’ta bir insan yüzü varsa, bu alışılmış herşeyi silip süpürebilir. Mars’ta bir yüz bulunması, insanlık tarihinin bu noktasında ve varolan bunalımların ortasında o kadar beklenmeyen bir şeydir ki, bunun varlığının onaylanması önümüzde yepyeni yollar açacaktır.” Grossinger’in bu yorumu hem Cydonia fenomeninin insan ruhu üzerindeki etkisini yakalayışı bakımından, hem de bunun dini düşünce kurumları için ne anlama geldiğini anlatması bakımından oldukça dikkat çekicidir.
Cydonia bölgesi hakkında açıklama yapmasa da Mars’a olan ilgisini kaybetmeyen NASA, 2005’te Mars’a yeni bir uydunun gönderileceğini ve bu uydunun çözünülürlüğü Surveyor’dan oldukça yüksek bir kamera taşıyacağını duyurmuştur. Her ne kadar 2005’teki bu gelişmenin bize çok şey öğreteceği bir gerçekse de, Cydonia bölgesindeki yapıların doğal mı yoksa yapay mı olduğu kesin olarak ancak astronotların Mars’a ayak basmasıyla anlaşılabilecektir.
Mars üzerinde uzaylılar tarafından inşa edilmiş yapıların bulunması ihtimali bilim tarihi için bir dönüm noktasıdır. Mars üzerinde –zeki ya da mikrobiyal- bir yaşamın varlığı hala kesin olarak kanıtlanamamakla birlikte, hiç de uzak olmayan bu olasılık insanoğlunu büyülemeye devam etmektedir.




NASA ve U F O' LAR

MARS GİZEMİ - FOTO VE BASIN
























Dünyamızda gözlemlenen UFOlar geleneksel uçaklardan çok daha farklı geometrik modellere sahiptir. İşte en sık rapor edilen UFO biçimlerinden bazıları:




- Diskler ve Kubbeli Diskler: Uçan daire adı verilen cisimler bunlardır. Bunların pencereler, iniş takımları, halkalar, kapılar gibi yapısal özellikleri bulunmaktadır.




- Koni: Koni biçimli UFOların pek çok çeşidi vardır. Bazıları tersyüz edilmiş koni şeklindedirler. Tabandan birleşmiş iki koni biçiminde UFOlar da gözlemlenmiştir.
- Küre: Dairesel ve küre biçiminde UFOlara dair pek çok gözlem raporu bulunmaktadır. Bunlardan çoğu gece gözlemleridir. Aynı zamanda yarım küre biçiminde UFOlar da gözlemlenmektedir.
- Boomerang: Boomerang biçimindeki UFOlar 1980’lerde gözlemlenmeye başlamıştır. Bu UFOlar genelde asimetrik bir şekle sahiptir; alçaktan ve yavaş uçarlar. Bunlardan bazıları yaklaşık üç futbol sahası büyüklüğündedir.
- Puro: 1940-1960 yılları arasında puro biçiminde büyük UFOlar nadirende olsa gözlemlenmekteydi. Bunlar bazen içlerinden disk biçiminde cisimler de çıkarmaktaydılar. 1949 yılında gözlemlenen yaklaşık bir mil uzunluğundaki puro biçimli UFO izleyenleri şaşkına çevirmişti. Günümüzde puro biçimindeki UFOlara nadir rastlanmaktadır.






08 Temmuz 1967'de ABD Cumberland'te fotograflanan Puro biçimli UFO

- Silindir: Bunlar, silindir görünümündedirler ve puro biçimli UFOlara göre daha ufaktırlar.
- Halter: Halter biçiminde UFOlar ortadan bir çubukla tutturulmuş iki küreden oluşmaktadır.
- Mantar: Bu UFOlar bir kubbe ve sapa benzer bir gövdeden oluşmaktadır.
- Piramit: Uçan, piramit şeklinde cisimlerdir.
- Dikdörtgen: Bazı UFO’lar biçim olarak aynı bir dikdörtgene benzemektedirler.
- Üçgenler: 1989 yılından itibaren yakın zamanlarda sık sık görülen bir UFO biçimidir. Üçgen UFO gözlemlerinin sayısı disk şeklinde UFO gözlemlerini aşmaktadır.




İlk defa Belçika'da görülen Üçgen UFO, 1989



25 Ocak 1997 Pine Bush, ABD


- Satürnler: Geniş bir küre ve onu çevreleyen bir halkadan oluşmaktadırlar.

Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 27 November 2008, 17:32
Senior Member
 
Kayıt Tarihi: 21 September 2008
Mesajlar: 15,180
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Post Cvp: NASA ve UfO 'lar

Dünya dışı yaratıklar uzun yıllardır zihinlerde soru işareti olarak kalmışlardır. İlk kez 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika’da görüldükleri iddia edilen dünya dışı akıllı yaratıklara olan ilgi (Extraterrestrial Intelligence) medyanın da olayı sürekli gündemde tutması ile artmıştır. Zamanla Amerika’dan sonra Avrupa’da da Ufo gördüğünü hatta uzaylılar tarafından zorla kaçırıldığını iddia edenler olmuştur. Bilimadamlarınca yapılan onlarca deneyle gerçek olmadıkları ispatlanmış olmasına rağmen iddiaların sonu gelmemiştir. Dünyada hayatın ve ‘insan’ varlığının nasıl ortaya çıktığı çözülemediğinden insan beyni bu tip gizemli iddiaları hayatın kaynağına bağlamaktadır. Bunun başlıca nedeni insan psikolojisinin gizemli olaylara karşı ilgisidir. Hüseyin Batuhan ‘Bilim ve Şarlatanlık’ adlı kitabında kanıtlanmamış olmalarına rağmen ufo gördüklerini iddia edenlerin sayısının neden sürekli arttığını çok güzel özetlemiştir : ‘İnsan beklentilerinin ve önyargılarının gözlemlerini nasıl etkilediğini bilmeyen yok gibidir. Örneğin bir yakınınızı heyecan ve sabırsızlıkla beklerken bir çok kişiyi uzaktan ona benzetirsiniz. Aynı şekilde, hayaletlere inanan bir kimse, özellikle alacakaranlıkta gördüğü bir gölgeyi kolaylıkla hayalet sanabilir. İlk uçan daireler haberi çıktıktan sonra birçok insanın gökte bunları arar duruma geldikleri ve gördükleri her uçan cismi bir ‘uzay gemisi’ gibi görme eğiliminde oldukları şüphe götürmez.’ (Batuhan, 1993)

İşte bunun farkında olan medya kuruluşları da daha fazla tiraj yapabilmek adına konuyu sürekli gündemde tutmuşlardır.

Uzaylılarla iletişime geçmek için 1960’lı yıllardan beri bilimsel deneyler yapılmaktadır. Ancak dünya dışından hiçbir sinyal alınamamış ve denemelerin tümü sonuçsuz kalmıştır. 1973 yılında ABD’ de başlayan CETI ( Communication with Extra-Terrestrial Intelligince ) projesinden de bir delil çıkmayınca daha komik bir iddia ortaya atılmıştır; ‘daha önce diğer gezegenlerde de yaşam olmuştur ancak çok ileri olan bu uygarlıklar nükleer savaşlar sonucu ortadan kalkmıştır’.

Fotoğraf 1:


Dünyaca ünlü Roswell olayı... Amerika'da Roswell kasabası yakınlarına düşen bir ufodan çıkan uzaylı yaratığın otopsisi videoya alınır ve kaset medyaya sızar. Kodak yetkilileri filmin ilgili tarihte üretilen bir film olduğunu ve filmde herhangi bir montaj olmadığını açıklamıştır. Karşı bir iddia ise bunun bir çocuk cesedi olduğudur.



Fotoğraf 2:


Işığı karşınıza alarak yaptığınız fotoğraf çekimlerinde fotoğraf makinesi ışık kaynağını baz alarak ölçüm yapar. Dolayısıyla ışıkla aranızda bulunan obje (uçan ya da uçmayan) karanlık çıkacaktır. Aşağıdaki fotoğrafta görünen bina bu kurala uyuyor. Ancak sonradan fotoğrafa monte edilen uçan cisimler uymuyor.


Ne de olsa onlar birer UFO!...


Fotoğraf 3:


İşte bir ışık hatası daha... Görüldüğü üzere güneş ışığı ağacın önünden gelen ufoyu aydınlatıyor. Fakat yanında duran ağaç karanlıkta kalmış.




Fotoğraf 4:


Gece çekilen ilginç bir ufo fotoğrafı... Hem de hiçbir fotomontaj yok...



Fotoğraf 5, 6, 7:


Aşağıdaki ufo fotoğrafları ise benim tarafımdan başkent üniversitesi’nin bahçesinde çekildi. Üstelik yukarıdaki kadar ayrıntılı araçlar da kullanılmadı. Sadece bir sopa, makara ve eski bir bakır tabak yardımıyla ufo fotoğrafı çekmek mümkün oluyor. Eğer photoshop ile çektiğiniz fotoğrafları düzenlerseniz gazetelere dahi çıkabilirsiniz...
Alıntı ile Cevapla
Cevapla




Saat: 18:59


Telif Hakları vBulletin® v3.8.9 Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
gaziantep escort bayan gaziantep escort
antalya haber sex hikayeleri aresbet giriş vegasslotguncel.com herabetguncel.com ikili opsiyon bahis vegasslotyeniadresi.com vegasslotadresi.com vegasslotcanli.com getirbett.com getirbetgir.com
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort adana escort eryaman escort kızılay escort çankaya escort kızılay escort ankara eskort

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 PL2