Genel Paylaşım Forumu     forum  

Go Back   Genel Paylaşım Forumu > > >
Kayıt ol Yardım Topluluk Takvim Bugünki Mesajlar Arama

Cevapla
 
Seçenekler Stil
  #1  
Alt 18 June 2009, 16:40
Yorgun Yürek
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart Cevap: Akçakoca Nasıl Gidilir Neyenir ?

NE YENİR?
Hamsi Balık Lokantası
Akçakoca restoran ve lokantaları genellikle balıkçı barınağı çevresinde yer alıp, deniz manzaralı mekânlarında hizmet veriyorlar.
Bunlardan birisi de barınağın arkasında yer alan Ali Çubukçunun Hamsi Balık Lokantası.
Yeni açılan içkisiz mekâna gelenler, kayalık sahil üstünde yemeklerini yerken bir yandan da etrafa dağılan gerçek deniz ve yoğun yosun kokusunu teneffüs ediyorlar. Kuvvetli dalgalar sonrası deniz dibinden kopan yosunlar kıyıda birikiyor, yoğun yosun kokusu iki üç gün boyunca kendini hissettiriyor. İlginç olan ise sipariş edilen balıklarda ve restoranda balık kokusuna rastlanmıyor!
İşletmeci Ali Çubukçu, Türkiye'de sadece kendilerinin kullandığı ve beş litresi 50 YTL den satılan has fındık yağında balık kızarttıklarını, her sipariş sonrası yağın dökülerek yenilendiğini belirtiyor. Altın sarısı rengine bürünüp yağ çekmeyen balıkların hafif olduğu, tabakta yağ izi bırakmadığı, tava şekline göre dizilip, börek gibi sunulduğu görülüyor. Yöre balıklarından olan mezgit, çinakop, barbunya, istavrit gibi çeşitler oldukça ekonomik olarak fiyatlanıyor. Balık ve çeşitli otlarla yapılmış salatalar sonrası Hamsi Balık Lokantasının ünlü helvası tadılıyor.
Küp biçiminde kesilmiş ağır olmayan, yedikçe daha çok yeme arzusu uyandıran, fındıklı helva'dan arzu edenler, plastik ambalajlarda satılan paketlerden de satın alabiliyorlar.













Hamsi Balık Lokantası
Balıkçı Barınağı Yanı (Ali Çubukçu)
Tel no: 0(380) 611 88 66 - 0(380) 611 82 91
gsm:
0532 774 76 86

Kamelya Restoran
Akçakoca'nın en güzel manzarasına sahip restoranlardan biri olan Kamelya, manzarası bir yana temiz, hızlı servisi, konuklarla ilgili personeli, gün batımının doyumsuz güzelliğinin seyredildiği geniş pencereleri bir de ses efektleri ile unutulmaz türden yemek yeme imkânı sunuyor. Şimdi diyebilirsiniz ki yemek, servis tamam da ses neyin nesi? Restoran konum olarak denizin kıyısında ve 10- 15 metre yüksekte, sahilde kayalar dar bir kumsal, bir de beyaz çakıllı kıyı bandı var. Siz yemek yerken dalgalar bir kıyıya vurup bir geri çekiliyor, beraberlerinde çakılları da, bir getirip bir götürüyor. Kısa süre sonra (Yani içine su katınca beyazlaşan içeceklerden bir iki duble içince) belki alışıp duymuyorsunuz ama, dalgacıkların çakıl taşlarıyla flörtünden doğan gizemli sesler, bir tür terapi gibi geliyor. Başka ses, müzik bile duymak istemiyorsunuz. Hoş bir taş şıkırtısı, dalga seslerine karışıp, masa arkadaşlarınızla beraber anı olarak hafızanızda iz bırakıyor.

Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Rusya çok gerilerde görünmez fon olurken, ufuk hattında güneş kızardıkça kızarıyor, yeri göğü boyuyor, eriyerek denize batıyor. Ortaya çıkan esrarengiz bir renk gökyüzünü kaplıyor, herkes bu şöleni seyrediyor, dalgakıran üzerinde en uç noktadan güneşi uğurlayanlar, geri yürüyüşe geçiyorlar.

Sofranıza klasik mezeler tepsi içinde geliyor, beğendiklerinizi bıraktırıyorsunuz. Beyaz peynir, domates, kavun, karpuz, şakşuka, Rus salatası, haydari, acılı ezme, mücver vs. Ara sıcak, soslu midye tava leziz, dinç yapraklı mevsim salatası iştah kabartıcı. Izgara et çeşitleri veya levrek, çipura gibi çiftlik balıkları ya da yöresel balıklar. Nedir onlar? Lüfer, çinakop, barbunya, istavrit, hamsi ızgara kıvamında pişirilmiş şekliyle sofranızda. Unutmadan, bir de masaya gelen mısır ekmeği var, kurabiye görünümlü, katıksız yenecek ve yazılacak kadar lezzetli.
Yemek bitiminde bu defa Melengüce tatlısı karşınızda. Yöresel özellik taşıyan, Türklere ait, yufkadan yapılmış bu tatlı çeşidi içinde kaymak, ceviz içi, süt, buğday unu bulunuyor. Malzeme bir güzel yoğrulup, yağın içinde kavruluyor, üzerine şerbet dökülüyor. Etrafına mevsim meyveleri diziliyor, dahası bir kadeh içinde dondurma ile takviyeli biçimde servis ediliyor. Naneli likör ve de kahve ile yemeğe, cüzdanınız yorulmadan noktayı koyuyor ve Akçakoca sahilinde yenen bu akşam yemeği sonrasında bir aşağı, bir yukarı uyku öncesi hazım yürüyüşüne çıkabiliyorsunuz!

Kamelya Restoran (Cafe, Bar, Plaj, Çay Bahçesi)
Atatürk Caddesi No 21
Tel 0(380) 611 30 33
Gsm: 0 533 563 04 77

Akbey, Barınak, Canlı Alabalık, Çapa, Yeni Liman yörede ki diğer alternatiflerden bazıları.

Akçakoca sahilinde fark edilen bir başka tipik özellik ise köylerde sıkça görülen, yöresel mısır koçanlarını depolamada kullanılan ahşap barakalardan örnek alınarak yapılmış kafeler. Çevresi güneş şemsiyeleri ile renklendirilip hoş bir mekân da çay içme imkânı sunan mısır deposu görünümlü kafeler, Akçakoca'yı diğer tatil merkezlerinden ayıran özellik taşıyor. Birçoğunda Mancarlı Pide yiyebiliyorsunuz. Kullanılan malzeme, bir tür ıspanak gibi yapraklı olan sebze çeşidi pul biber, soğan ile kavrularak hamur içine konuyor, katlanıp kızartılıyor. (Gözleme gibi).
Çoğunlukla restoranlar, sipariş edilen yemekler hazırlanana kadar sofraya tereyağı, bal, mısır ekmeği servisi yapıyorlar.

Düzce ve diğer çevre ilçelerde olduğu gibi Akçakoca da dağ çileğinin lezzeti ve reçel yapımı halinde çevreye yayılan müthiş çilek kokusu ile ünlü. Düzce'den Akçakoca'ya gelirken yanından dolum tesisleri yanından geçilen Kabalak Suyu hafifliği, içimi ile beğenilen sulardan sayılıyor. Kirazlar hediye götürecek kadar albenili görünüyorlar.
Düzce ve çevresinde olduğu gibi Akçakoca da da Lazlar, Abazalar, Çerkezler, Hemşinler, Gürcüler gibi toplumlar bir arada yaşıyor. Hepsinin kendilerine has yöresel özellik taşıyan Çerkez tavuğu, Laz böreği, Mamusa, Lahana çorbası, gibi yemek türleri bulunuyor. Ortak yemeklerinde ise hamsi ve lahana çorbası başta geliyor.
Kara Lahana çorbası
Karalâhanalar ince ince doğranıp suya atılarak haşlanıyor. Bu sırada mısır unu dökülüp top top olmaması için sürekli karıştırılır. Bu karışım içine bir kaşık tereyağı veya kuyruk yağı ilave edilir. 6-8 saat öncesinden suda bekletilmiş barbunya fasulyesi ve sütlü mısır tanesi bir miktar eklenerek kaynatılır, içine acı biber turşusu kıyılıp iştahla kaşıklanır.

Şifalı Su!
Su içip şifa bulunur mu? Akçakoca'da bulunuyor. İlçeye Düzce'den gelirken 17. km de ki rampada günün her saatinde bir kalabalık göze çarpıyor. Yol kenarında kurulmuş bir tesisin önünde ki bir depodan tevzi edilen altı musluktan su akıyor, bu sulardan içebilmek için istisnasız tüm araçlar mola veriyor, içebildikleri kadar içenler beraberlerinde getirdikleri veya oradan satın aldıkları su bidonlarını dolduruyorlar. Su şöhretini şifalı olarak yapmış, mola yeri şifalı su olarak tanınıyor, otobüs sürücüleri burada su molası vermezler ise isyan çıkıyor, bidonlar, pet şişeler dolana dek bekleniyor. Bir bakıyorsunuz tırlar yanaşıyor, bir bakıyorsunuz, yüklü kamyonlar, 4x4 araçlar, motosikletler, hafta sonu izdiham yaşanıyor!
Bir bardak su içip notumu vereyim diye cam bardak elimde geldim çeşme başına bidonlar şırıl şırıl doluyor. Sabırsızlanıyorum ama çeşme başında su yüzünden kavga bile çıktığını duyduğum için sıramı bekliyorum, bidonun biri dolacak arada bardağımı uzatacağım çeşmeye. Bardak doldu önce rengine, sonra berraklığına baktım kusursuzdu.
Sıcak elimle kavradığım bardağı soğutan suyun ısısını önce elimle sonrada içerken hissetim. Sert değildi, yudumlama sırasında yutkunma zorluğu yaşatmıyordu. Yumuşak suyun vardı bir hikmeti. Bunca bekleyen boşuna değildi. Hazmettiriyor, şişirmiyor, iştah açıyor, acıktırıyor, devamlı kullanıldığında böbrekte eğer varsa taş, kum döküyor, su için söylenenler arasındaydı.

Yıllardır yaptığım gezilerde Türkiye'nin her yerinde bilindik bilinmedik pınarların binlercesinden su içmiştim, farkı fark edebiliyordum. Şifalı suyun içimi de bu suyla demlenen çayı da iyiydi. İşletmeci Nevzat Cingirt, şifalı suyun kireç oranının sıfır olduğunu bebekler, gelişmekte olan küçük çocuklar için makbul sayılmasa da yetişkinlerin bu suya bayıldıklarını söylüyor. İl sağlık Müdürlüğü tarafından 15 günlük periyodik bakımlarla tahlil yapıldığı, suyun sadece Düzce depreminde tedbir olarak 3 gün kapatıldığını, herhangi bir karışım, sızıntı olmadığı görülünce kullanıma tekrar açıldığını belirtiyor. Su hiç havayla temas etmeden, membasından itibaren gün yüzü görmeden, kapalı olarak geliyor, yaz, kış aynı ısıyı koruyor, bu nedenle hava almadığı için bakteri bulunmuyor.
Çeşme yanında yöresel ürünler bulunan satış reyonu yer alıyor. Dağ çileği ve böğürtlen reçeli, dut pekmezi, köy yumurtası, kestane balı, köy peynirleri, Abaza, keçi, isli, makarna üzerine garnitür olarak rendelenip dökülen keş peyniri, yerli kiraz, yerli armut, yerli erik, üzerinde lambri kaplı bir lokanta, arkasında değişken ve tertemiz bir hava akımına sahip piknik alanı yer alıyor. Buzdolabından görerek seçtiğiniz etleri kiloyla alıyor, çimler üzerine kurulmuş özel kamelyalarda mangalda pişirip bir güzel yiyorsunuz. Et yerine canlı alabalık havuzundan seçim yapmak da olası. Bahçenin içinde dekoratif görünümlü su değirmeni bulunuyor, çarkı döndükçe su sesiyle dinleniyorsunuz. Yemek için vakti olmayanlar, ince belli bardaklarla şifalı suyla yapılmış tavşankanı çayları yudumluyor. Hediyelik eşya tezgâhından sepetler, bahçe heykelleri, kiremit, toprak güveçler, beşik, tahta kaşık, oklava, sini, sofra, merdane gibi ağaç ürünler alıyorlar. Tesisin fırınında köy ekmeği de gözler önünde yapılıyor.
Şifalı Su tesisleri yıl boyunca açık, 24 saat aralıksız hizmet veriyor.

Ali Baba'nın Yeri
Karaburun'da hizmet veren mütevazı lokantalarından biri de "Ali Baba"
Lokanta kendi usulünce taş balık yapıyor, taş balık dedikleri yöresel kaya balığı. Ali Baba balıkları temizleyip tuzlu suda bir saat kadar bekletiyor. Nedeni ise Karadeniz'in tuz oranı düşük deniz suyu. Takviye edilmiş tuzlu suda bekleyen balıkların eti tuzu çekerse daha lezzet kazanıyor. Pişirim sırasında zeytinyağlı tavada bir yüzü kızaran mısır ununa bulanmış balıkların diğer yüzünü çevirdikten hemen sonra tavaya domates ve yeşilbiber koyuyor ve kızartma işlemi bitince balıklar tavada bulunan aynı domates ve biberlerle beraber servis ediliyor. (Laf aramızda fena da olmuyor). Aynı usulle çinakop, istavrit, lüfer, kefal, kalkan da yapıyor.
Pide çeşitleri, kuru fasulye pilav ile kamcıları memnun etmeye yetiyor. Doyurucu miktarda iki porsiyon taş balık, bir karışık salata, su, ekmek hepsi 15 milyon TL! Ali Baba'nın Yeri
Tel: 0 (380) 628 62 37

Taşlan Restoran, Disko Çakıl-2
Karaburun
Taşlan Altay
Tel no: 0535 350 25 92
Tel no: 0380 628 63 64
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 18 June 2009, 16:41
Yorgun Yürek
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart Cevap: Akçakoca Nasıl Gidilir Neyenir ?

Akçakoca Tanıtımı (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)

Karadeniz'in suskun kaldığı bir günde 'Parlak Şehre' varıyoruz. Burada güneş denizden doğup denizden batıyor. Eski adıyla Diapolis(Parlak Şehir) olan Akçakoca tam anlamıyla fındık ve balık diyarı.

1950'li yıllarda kumsallarında gitarlı partilerin yapıldığı, ateşlerin yakıldığı, gençlerin rağbet ettiği Türkiye'nin en popüler turizm beldesi olan Akçakoca, şimdilerde eski parlak günlerine kavuşmaya çalışıyor. Yeşil ve maviyi sahil boyunca sıralanmış beton apartmanlar gölgelese de kumsalları, balık barınağı ve deniz fenerleri Akçakoca'yı hala çekici kılıyor. Düzce'ye bağlı Akçakoca, Ankara ve İstanbul'a yakınlığı ile hafta sonları ya da günübirlik ziyaretler için cazibesini koruyor.

Bir zamanlar kumsal olan ve yapılan düzenlemeyle kıyısına set çekilerek yapılan balıkçı barınağında, Karadenizli balıkçıların renk cümbüşüne seyirci oluyoruz. Barınakta çok sayıda balık lokantası bulunuyor. Bu lokantalarda kalkan, lüfer, çinekop, mezgit, palamut, barbun, hamsi ve istavrit gibi pek çok deniz ürününe taptaze ulaşabiliyorsunuz.

FINDIK YAĞINDA KIZARMIŞ BALIKLAR

Depremden sonra Akçakoca'ya yerleşen Karacan ailesinin işlettiği AYFA Balık Evi de barınaktaki mütevazi balık lokantalarından biri. AYFA'da çok uygun fiyatlara, fındık yağında kızarmış leziz balıklarda tatmanız mümkün. Lokantada otururken barınağa giriş yapan tekneleri, ağları onaran balıkçıları izleyebilir, deniz fenerleriyle güneşin dansına tanık olabilirsiniz. Dilerseniz balıkçı tekneleriyle Akçakoca turu da yapabilirsiniz.




Limandan çıkıp Akçakoca'nın içlerine doğru yürüdüğünüzde bölgedeki beton ve boyasız binalar gözleri yoruyor. Öte yandan Yukarı Mahalle'ye doğru çıktığınızda Akçakoca'nın geleneksel evlerinin sadeliğiyle büyüleniyoruz.

Akçakoca'da fındık ve balığın yanı sıra kestane balı ve dağ çileği de çok ünlü. Ayrıca buraya yolu düşenler, sahilde Gülez ailesi tarafından işletilen mekanda bulabileceğiniz "Mancarlı Pide" ve "Melen Güçleği" tatlısını denemeden dönmemeliler.

Cemil Gülez, mancarlı pidenin Akçakoca'ya has bir pide çeşidi olup önceden tutulmuş mayalarla yapıldığını vurgulayarak, Mancarlı pidenin nasıl yapıldığını anlatıyor:
"Mayalarımızın kendine has bir kokusu ve kabarma özelliği var ve bunlar pazılanarak açılır.İçerisinde ise önceden hazırlanmış olan kıyılmış haldeki mancar, maydanoz, soğan, nane, karabiber ve çeşitli baharatlar bulunuyor. Daha sonra ise bu pideler saçta kıvama gelinyece kadar pişirilir ve sıcak sıcak yapılır."




ORTA ASYA'DAN AKÇAKOCA'YA TATLININ YOLCULUĞU

Melengüçceği tatlısının Orta Asya'dan yolculuğunu ise Cemil
Gülez şöyle anlatıyor: "Orta Asya Türkleriyle gelen bir tatlı çeşidi olan sonraları ise Melen ovalarında yetişen kaymağı tortusu ile yapıldığı için melengüçceği ismini aldı. Sade olduğu gibi ballanarak ( kestane balı ile) veya şekerlenerek yenilebilir. Ayrıca Akçakoca ormanı çilek reçeli ile farklı bir aroma verilmesi mümkün. Melengüçceği tatlısı yemeklerden sonra sıcak olarak verildiği gibi soğuk olarak dondurma ilavesi ile ikram edilebilir."


CENEVİZ KALESİNDEN DUMANLAR YÜKSELİYOR!


Akçakoca'nın sembolü haline gelen tarihi kalesinin doğu ve batısında etkileyici iki kumsal bulunuyor. Akçakoca'nın falezleri ya da diğer adıyla Beyazkayalar kaleden görülebiliyor.

Cenevizler tarafından yapıldığı söylenen Kale'nin içi Belediye tarafından piknik alanı olarak işletiliyor. Bir yandan mangal yapıp diğer yandan deniz keyfi yapılabiliyor. Kaleye çok rağbet olduğu için zaman zaman mangal dumanları her yana yayılıyor ve gözgözü görmüyor. Kumsaldan baktığızda da Ceneviz Kalesi'nden dumanlar yükseldiğine tanık oluyorsunuz.

MAĞARA VE ŞELALELER

Şehir merkezindeki klasik kubbesi olmayan Merkez Cami, sekizgen köşelerden oluşan kubbesi ve mavi dokulu minareleriylegörenleri şaşırtıyor. Ayrıca Akçakoca yakınları da mağara ve şelaleler meraklılarını bekliyor. Arabanız varsa buradaki doğa harikalarını görmeniz mümkün. İlçe merkezininin 8 km doğusundaki Fakıllı Mağarası'na gitmek için Çuhallı çarşısından, itfaiye ve cezaevi güzergahını takip ederek, çevre yolu köprüsü altından geçerek köy merkezine ulaşabilirsiniz. Aktaş Şelalesi, Akçakoca'dan 11 km uzaklıkta, Sarıyayla Şelalesi de doğa yürüyüşü yapmak isteyenler için çok ideal. Akçakoca'nın 3 km. güneybatısında Ahmet Dede Türbesi ile ahşap tarihi bir cami ve taş bir hamam kalıntısı bulunuyor.

'APARTMAN PANSİYONLAR'

4 yıldızlı otelinden pansiyonuna kadar Akçakoca'da her bütçeye göre kalınabilecek yerler olsa da geleneksel dokuya uymayan 'apartman pansiyonların' bölgedeki çokluğu dikkatleri çekiyor.

NASIL GİDİLİR?

Özel otomobille giderseniz Akçakoca, İstanbul ve Ankara'dan yaklaşık 2.5-3 saat uzaklıkta yer alıyor. TEM istikametinden Düzce turnikelerine kadar gelip oradan E5 karayoluna çıkılıyor ve buradan Zonguldak Düzce Akçakoca istikameti ile Akçakoca'ya ulaşılıyor. Akçakoca'ya otobüsle de gitmek mümkün. Ancak otobüsle ulaşım süresi İstanbul'dan 4 saati aşıyor. Bunun nedeni ise şehirler arası otobüslerin şehiriçi otobüsler gibi çok yerde durması. Akçakoca'ya otobüsle günübirlik gitmek isteyenler bu süreyi gözönünde bulundurmalılar.

Sabah: Nilüfer ŞENSÖZ





























Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 18 June 2009, 16:42
Yorgun Yürek
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart Cevap: Akçakoca Nasıl Gidilir Neyenir ?

Akçakoca Resimleri Devamı























Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Forum Seç

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Ya Rabbi.!! Esma'üL Hüsna'na Şahit Yaz Beni ceyLin İslam Dünyası 6 5 January 2009 15:34
Hayvansal Dokular eLanuR biyoloji 0 8 December 2008 10:32
Divan Edebiyatı'nın Tarihsel Gelişimi(Özet) ceyLin Edebiyat - Felsefe 0 7 December 2008 17:44


Saat: 09:06


Telif Hakları vBulletin® v3.8.4 Copyright ©2000 - 2025, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.