#1
|
|||
|
|||
Her gün Kayıptayız
Güneşli bir sonbahar günü evimin balkonundan etrafı izliyorum. Gözüme takılan her nokta bana eski günleri ve bu günlere ait kişileri çağrıştırıyor. Çeşitli nedenlerle bizi koyup gidenleri...Gerek uzaklara göç edenleri gerek dönüşü olmayısan yere gidenleri...Kendilerinden hiç haber alamadıklarımızı ölesiye özlediklerimizi … "Ahhh! " diyorum yorgun ve solgun nefesimle; " Her gün kayıptayız ! .....Eşten dosttan arkadaştan yana kayıptayız. "... Örneğin evimin karşısındaki şu eski ev. Uzun zamandır kapısı hiç açılmayısan penceresinden kimse bakmayısan sessiz mekân... Sıvaları dökülmüş dış cephe boyasının rengi solmuş. Daha üç yıl öncesine kadar bir karı koca vardı o evde. Erkek sabahın köründe kalkar; atlayıp arabasına işe giderdi. Çalışkan dinç bir erkek. Çınar gibi heybetli......Kadın ise o mavi- kocaman gözleriyle; pencere önünde elinde bir kitapla görünürdü her sabah. Kimbilir ne okurdu ! Bazen de; başı öne eğik bir vaziyette dantel örerdi. Örerken ne hayaller kurardı kimbilir. Belki de acıları işlerdi elişine. Erkeğin hasta olduğunu duyduğumuzda şaşırdık. Çünkü sağlıklı görünüyordu. Derken aylar geçti; hastalığın izleri arsız arsız sırıttı erkeğin yüzünde. Ama yine de o kendisini her gördüğümüzde; daha solgun daha yorgun yüz ifadesiyle zor da olsa gülümsedi bize. Direndi hastalığına aylarca ama başaramadı . Bir gün sessiz bir kalabalık alıp götürdü evin erkeğini. O mavi gözlü nur yüzlü kadın; yas tuttu arkasından aylarca. Güzel yüzü gölgelendi bakışları donuklaştı. Konuşması azaldı gülümsemeleri durdu. Akşam olup da diğer evlerin ışıkları yandığında pencerede görürdüm onu . Vücudunu gizleyip sadece başını gösterirdi. Komşu evlerin erkekleri evlerine dönerken; kırılgan bir yüz ifadesiyle bakardı pencereden. Kimbilir neler geçiyordu içinden. Yaşlı çınarını özlüyordu muhakkak gelmeyeceğini bile bile onu bekliyordu boşuna. Kısa bir süre sonra o mavi gözlü kadın da rahatsızlandı. Oğlanları gelinleri; el üstünde tuttular kendisini. Tertemiz yataklarda yatırdılar gerektiğinde doktora götürdüler. Ziyaretine gittiğim bir gün yatağında solgun yüzüyle yatıyor buldum kendisini. Yün gibi ağarmış saçlarının bir kısmı dökülmüştü yüzüne. Çok zayıflamıştı. Mavi gözleri yine güzeldi. Ama sanki ışıltısı azalmıştı." Bizim vaktimiz çoktan geçti Allah sizleri korusun kızım! " dedi bana. Sanki benim vaktim geçmemiş gibi. Soğuk ama güneşli bir günde onu da alıp götürdüler. Bakakaldık arkasından. Mahallemizin en sevecen en hoşgörülü kadını yoktu artık. Böylece; her gün selâmlaştığım ayaküstü sohbet ettiğim bir komşum daha çıkıp gitti hayatımdan. Evi karardı sessizliğe büründü. Soğuk kış günlerinde evinin bacasından duman tütmüyor artık. Evde hiçbir yaşam belirtisi yok. Çatısında kuşlar konaklıyor bazen. Şimdi karşımda gördüğüm bu ev hüznün sokaklarında dolaştırıyor beni. Hiç açılmayısan perdeleri ile ruhumu daraltıyor. Evimizin hemen sağ tarafında ise yıkılmayısa yüz tutumuş; her ne hikmetse bir türlü yıkılmayısan ve ayakta kalmayısı nasıl başarabildiğine şaşırdığım başka bir boş ev daha var. Yıllar önce nur yüzlü bir dedenin onun yarı sakat karısının ve çocuklarının yaşadığı ev. Şimdi ise; camları kırık giriş merdivenlerinin bir kısmı çökük. Yarısı çökmüş bir çatı açılmayısan koca bir kapı. Hiç kimsenin başını dayamadığı bakışlarını koymadığı küskün pencereler. Sahiplerinin kimi öldü gitti kimi gitti uzak yerlere. Anılarını bize bırakarak komşularını yalnızlığa terk ederek. Evimizin arka tarafında ise; sahipsiz konak görünümünde yine boş bir ev.......Yıllarca yaşlı bir teyzenin yaz aylarında gelerek ışıklarını yaktığını bahçesini çiçeklendirmeye çalıştığı ev. Ah Ayşe Teyzeciğim ! Sana verdiğim sardunyalara nasıl güzel bakardın ! Çiçekli balkonumda birlikte otururken bana ne güzel dualar ederdin. Petunyalar sardunyalar arasında ne sohbetler ettik biz...Bir gün Ayşe Teyze de aniden gidiverdi. Kışı geçirmek üzere İstanbul`a değil temelli gitti. Sessizce hem de kimseye yük olmadan. Yorgun ve yaşlı kalbi aniden bırakıverdi Ayşe Teyze`yi; o da bizi. |