#11
|
|||
|
|||
Cvp: Hukuk Sözlüğü
L lâ-akall:en azından; daha aşağı olmaz lâfz (lafız):söz lâhik :yetişen; ulaşan; eklenen; sonradan tayin edilen; yenisi lâübâlî:ilişiksiz; kayıtsız; saygısız; senli benli lâ-yete gayyer:sabit; değişmez; bozulmaz layiha :dilekçe; yazılı dilek; istek; tasarı lede-l-hâce:hacetihtiyaç görüldüğü zaman ledelicap :icap ettiğinde levâzım :gerekli şeyler; malzeme; malzemeler livâ' :bayrak; mülkî idarede kazâ ile vilâyet arasında bir derece; sancak lokavt: İşveren tarafından kendi teşebbüsüyle veya bir işveren kuruluşun kararına uyarak işçilerin topluca işten uzaklaştırılmasıdır lükata:buluntu; sokakta bulunup alınan sahibi belli olmayan şey |
#12
|
|||
|
|||
Cvp: Hukuk Sözlüğü
M maada: …başka maddi mal: Taşınır ve taşınmaz mallar gibi fiziksel varlığı olan gözle görülüp elle tutulabilen mal. ma'dûd:sayılı; madde-i sabıka :yukardaki hükümler; geçen hükümler; daha önce anılan maddeler madrûb :dövülmüş; darbolunmuş; vurulmuş mafevk: üst mağsûb :gasbedilmiş; zorla alınmış mahal yer mahalli idareler: Köy kasaba ve şehir adı verilen belli yerleşim alanlarındaki mahalli ihtiyaçları gidermek üzere çeşitli kamu hizmetlerini yürütmekte olan kuruluşlardır mahcuz :haczedilen; hacizli; üzerine haciz konulmuş mahcur: Vesayet altına alınmış kişi; kısıtlı mahdut :sınırlanmış; tahdit edilmiş mahfuz :saklı; gizli mahiyet :nitelik; bir şeyin aslı esası içyüzü mahkumunbih: hüküm konusu mahlûl :hallolunmuş; çözülmüş; mirasçısı bulunmayan ve hükümete kalan mahrum: yoksun; dilediğini istediğini elde edemeyen mahsulât:mahsuller; ürünler mahsup :hesap edilmiş; hesaba dahil edilmiş mahsus :özgü; özel; müstakil; özel olarak makable şâmil:geçmişe dokunan; geçmişe etkili olan; geçmişteki olayları da etkileyen makable teşmil:bir hükmün etkisinin geriye yürütülmesi makrûn :yakınlaştırılmış; yaklaştırılmış; yakın; ulaşmış maksûr :kasrolunmuş; kısıtlanmış; kısıtlı maktu :götürü; belirli; miktarda; değeri biçilmiş; pazarlıksız makule:çeşit; tür; soy mal birliği: Eşlerin (evlilik sözleşmesinde birliğe dahil olmayacaklarını belirttiği mallar istisna olmak üzere) evlenme zamanında her birinin malik olduğu ve evliliğin devamı süresince mülk edindiği bütün malların dahil olduğu birlik üzerinde kocanın (karının şahsi malları hariç olmak üzere) mülkiyet hakkına sahip olduğu mal rejimi. mal Ortaklığı: Eşlerin ortaklığa girecek mal ve gelirleri sınırlandırmamış olduğu ve bunlar üzerindeki mülkiyet hakkını ortaklaşa kullanarak hiçbir payında bağımsızca tasarruf edemediği mal rejimi. malik: Mülkiyet hakkı sahibi; bir şeye sahip olan kişi. mamelek:malvarlığı mansub :atanmış; nasbolunmuş marifetiyle:yoluyla;aracılığıy la maruz :arzolunmuş; bir şeyin karşısında etki altında bulunan masarif:masraflar; giderler maslahat:emir; buyruk; madde; husus; dirlik düzenlik; iş masrûf :sarfedilmiş; harcanmış masarifi muhakeme: muhakeme masrafları matbu: Basılı; basılmış matlab :talep olunan; istenen şey matlubat:alacaklar; istenen şey matrah: Bir verginin miktarını belirtmek için esas alınan değer. matuf :yöneltilmiş; yönelik mazarrat:zarar; zararlar; zarar verici; zarar verme mazbata :tutanak mazbut vakıf:yönetimi devlet tarafından ele alınmış vakıf mazhar :erişen; bir şeyden yararlanma; ulaşma mazireti sahiha: gerçek engel mazmûn:ödenmesi gereken şey maznun :zanlı; sanık meail: sorunlar me'cur :kiraya verilen şey; kiralanan mebaliğ:meblağlar; tutarlar; ganimetler; paralar mebânî :binalar; yapılar mebde :evvel;başlangıç; prensip; ilk unsur mebi :satılan şey meblâğara tutarı; akçe mebnî :buna dayanan; ....den dolayı; ......den ötürü; bu sebeple; bu yüzden; üzerinde kurulu mecâri :su yolları; akıntı yerleri; su yatakları; mecralar meccanî.parasız; bedava mecmuu:tümü; tamamı; hepsi mecra :bir işin gidiş oluş yolu; akarsu yatağı; su yolu meçhul:bilinmeyen; tanınmayan meçzum: anlaşılan medar :dayanak; yardım; elverişli medarı tatbik: uygulanabilir medlûl :delillendirilmiş; delil getirilmiş şey; bir kelimeden veya işaretten anlaşılan mefhumu muhalif:karşıt kavram mefruğunbih :devir konusu şey mefruğunleh :kendisine bir şey ya da hak devrolunan kimse mefruşat: Döşeme; ev eşyası. Mefsuh: feshedilmiş mehil :süre; önel melhuz:muhtemel; gerekebilecek; umulur; beklenir memalik: ülke memnu :menedilmiş; yasaklanmış; yasak memur: kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri yapmak üzere atanmış olan kişilerdir. men :yasak etme; bırakmama; durdurma; esirgeme; vermeme; önleme men etmek:engellemek; yasaklamak menafil: yararlar men'i muaraza davası:bir mal üzerinde;başka bir kimse tarafından ileri sürülen hak veya yapıların el atmanın önlenmesi isteğiyle açılan dava menâfi :menfaatler; yararlar; çıkarlar menba' :kaynaklar; çıkış yeri menfaati amme:kamu yararı menkul :taşınır; taşınır mal menkuz: bozulan menşe: kaynak; kök; başlangıç mera :bir veya birkaç köy veya beldeye ayrı ayrı veya ortak olarakhayvanları otlatmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya öteden beri bu amaçla kullanılagelen arazi merbut:bağlı merhun:rehnedilen mal mer'i :yürürlükte; geçerli meriyet:yürürlük mersule: Gönderilen mesağ :izin; ruhsat; cevaz mesaha:ölçme; ölçümleme mesail: meseleler mesâkin:meskenler; oturulacak yerler meskûn :içinde insan oturan; oturulan; yerleşilmiş mesmu :dinlenen; dinlenebilir; karar için incelenebilir mesned :isnad edilen şey; dayanılan şey; dayanak; rütbe mesul :sorumlu meşfu :şuf'a (önalım) hakkının ilişkin olduğu mal meşhudat: şahitlik meşrut :şart koşulmuş; şartlı; şarta bağlı meşruta tevliyet davası: vakfeden kişinin mütevelliği kime şart kıldığı yolundaki uyuşmazlıkla ilgili dava mevdaddı mahsusa: özel hükümler mevaşi :koyunkeçiöküzinek gibi hayvanlar; geviş getiren hayvanlar; hayvan mevhûm:varsayılan; var olarak kabul edilen; kuruntuya dayanan mevkuf :vakfedilen şey mevrid :varacak yer mevsukiyet: sağlamlık mezkûr:zikredilen; sözü edilen; anılan mezrûât:ekilip biçilmiş tohumlar; ekinler mezun :izinli; yetkili; bir okulu (kursu) bitiren kişi mezuniyet:izin; yetki; bir okulu (kursu) bitirip diploma alma mikâp :bir şeyin küp olarak değeri (örneğin; metremikâp: metreküp) milk :kudret; tasarruf; mülk minval: şekil miras Şirketi: Mirasın açılmasından bölüştürülmesine kadar mirasa dahil olan mal hak ve borçların oluşturduğu topluluk. misillû :benzer; örnek gibi muaccel:ivedi; peşin; vadesi (eceli) gelmiş; ödenmesi gereken hale gelmiş. muacceliyet:borcun vadesinin gelmiş olması muaddel: değişik muaddün-li-l-istiglâl:kiraya verilmek üzere yapılmış şey; kiralık eşya muadil :denk; eşit muafiyet:affedilmiş olma; bağışıklık; yükümlülük dışında tutulmuş muâhede: antlaşma; karşılıklı ant içme muahhar :sonraya bırakılmış; tehir edilmiş; sonraki muallak :havada boşta duran; sürüncemede kalmış muamelat:muameleler; işlemler muaraza :çekişme; sataşma; birbirine karşı gelme; bir hak talebi; kavga muavin :yardımcı muayyen:belirli; belli; saptanmış muayyen mâ-adâ:başka; dışında mubayaa :satın alma mucibince:gereğince; uyarınca mucip :gerektiren; gerektirici; icapcı; öneri sahibi mucip sebepler:gerektirici sebepler; gerekçe mugayir :aykırı; zıt; ters muhakeme:yargılama muhammen:tahmin edilen muharrer :yazılı; yazılmış muhassas:tahsis olunmuş; tayin edilmiş; özgü muhatara :riziko; zarara uğrama tehlikesi; tehlike; zarar ve ziyan muhayyerlik:bir sözleşme ilebelirlenen edimin yerine bir başkasını geçirmek yetkisi; seçimlik hak muhdesat :sonradan yapılmış; sonradan meydana gelmiş şeyler; yeni şeyler muhik :haklı; geçerli; uygun; gerekli muhkem kaziye:kesin hüküm muhtar:özerk; bağımsız; köyde devlet işlerini gören köyün başı muhtelif:çeşitli; değişik; farklı mukabil:karşılık; karşı mukabeleihilmisil: karşılıklılık esası mukaddem: önce; önce gelen; daha öncede bulunan mukadderat:kader; yazgı; ölçülebilensayılabilen şeyler mukarrer :kararlaştırılmış mukarrerat:kararlar; kararlaştırılan şeyler mukataa: arazinin belli bir ücret karşılığında kiraya verilmesi; bağbahçearsa durumuna getirilen ekim toprağı için verilen vergi mukavele:sözleşme; akit; bağıt mukayyet :kayıtlı; sınırlı; kaydolunmuş; deftere geçirilmiş mukriz :ikraz eden; borç veren; ödünç veren muktazi.gerekli munkati :kesilmiş; ara verilmiş munkazi: bitmek munsifane: insaflı ölçüde muntafî: sönme; ortadan kalkma muntazır:bekleyen; gözetleyen murabaha: kanunun belirlediğinden fazla faiz alınması; tefecilik murakabe: denetleme; kontrol; gözetme muris: kazandıran; veren; miras bırakan ölümüyle hakkında miras hukuku hükümlerinin uygulandığı kişi; miras bırakan. murtabit:bağlantılı musaddak:tasdikli; onaylı musakkaf :üstü tavanla örtülmüş; tavanıdamı olan; musakkafat.gelir getiren kapalı (damlı) binalar mutad :alışılmış; âdet olunmuş; normal mutalebe.talepte bulunma; istemde bulunma mutasarrıf:tasarruf eden; sancakların en büyük mülki amiri mutavassıt:aracı; aracılık eden; vasıta olan mutazammın:içine alan üstüne alan; kefil olan; ödemeyi üstlenen mutazarrır :zarar gören kimse muteber :geçerli; itibarlı; hatırı sayılır; güvenilir; sağlam muteberiyet:geçerlik; geçerlilik muttali :öğrenme; haberdar olma; bilgilenme muvâcehe:yüzleştirme; yüz yüze gelme muvafakat :uygun görme; onama; razı olma; rızası olma muvafık :uygun; yerinde muvakkat:geçici; süreksiz muvâzaa :danışıklı işlem muvâzene:denge muzâf :izafe edilmiş; bağlı; bağlanmış; katılmış; yönelik mübâdele:bir şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi; değiştirme; değiş-tokuş; değişim mübayaa :satın alma mübâyenet:birbirine zıt olan şeyler kaideler iddialar hükümler arasındaki görünüş mübâyin :zıt; aykırı; ters mübeyyin:gösterir mücâvir :komşu olan; yanında bulunan mücbir :zorlayıcı; zorlayan mücerred :soyut; genel mücmel :kısa ve öz olarak anlatılmış; açıklanmadıkça ne anlama geldiği anlaşılamayan ibare müctemian:topluca; toplu olarak müdafi :savunucu; savunan müdahalenin men'i: Taşınır veya taşınmaz bir mala karşı yapılan maddi elatma veya sataşmanın ayni hakka dayanılarak önlenmesi. müddea:davacının dava ettiği şey; dava konusu müddeaaleyh:davalı; hakkında dava açılan kişi müddeabih :dava konusu müddei .:davacı; iddia eden kişi müddei aleyh:davalı; hakkında dava açılan kişi müddei umumi:savcı müebbet :sonsuz; süresiz müeccel :vadeli; vadeye bağlanmış; zamanı henüz gelmemiş müeddî :tediye eden; eda eden; doğuran müesses:kurulmuş; kurulu; tesis edilmiş müessir :tesir eden; etkili; tesirli müeyyid :teyid eden; doğrulayan; kuvvetlendiren müeyyide:yaptırım; destek; hukuk kurallarının uygulanmasını sağlamak ve zorlamak için yasalara konulan hükümler; bir kuralın emir ve yasaklarına uyulmadığı zaman karşılaşılacak olan tepkidir. müflis :iflas eden kişi; mahkemelerce iflasına karar verilen kimsedir mühür: Bazı kişi ve kurumların yaptıkları işlemi veya koruma altına aldıkları eşyayı belgelendirmek için kullandıkları kazılı damga vb. araç. mükellef:yükümlü; ödevli; görevli mükellefiyet:yükümlülük; bir kimseye veya bir şeye yükletilen yüküm; görev müktesip :iktisap eden; kazanan; edinen mülâhaza :düşünce; görüş mülâhazât :düşünceler mülhak evkaf(vakıf):vakıf yöneticileri(mütevelliler) tarafından yönetilen ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından denetlenen vakıflar mülki :ülke ile ilgili; ülke yönetimine ilişkin mülkiyet hakkı:Kişiye kanunların öngördüğü sınırlar içinde sahibi olduğu maldan ve malın hukuki ve doğal ürünlerinden yararlanma ve o mal üzerinde tasarruf etme yetkisi veren egemenlik hakkı. mültezem: gerekli görülen; kayırılan mülzem :bağlı mümâselet:benzeme; benzeyiş; andırma mümasil :örnek; misâl; benzeyen; andıran mümellek-ün-leh: kendisine bir şey temlik olunan kimse mümellik :temlik eden; mülk olarak veren kişi mümessil :temsil eden; temsilci mümeyyiz :sezgin; temyiz eden; iyiyi kötüden ayırma yeteneğine (temyiz gücüne) sahip kimse. mümtâz .:üstün; ayrıcalıklı; imtiyazlı mümteni :çekinen; imtina eden; olamaz; mün'akit olmak: bir sözleşmenin kurulması; akdin oluşması; üzerinde anlaşma yapılmak münâzaa :uyuşmazlık; çekişme; anlaşmazlık münaziünfih:niza konusu; uyuşmazlık konusu olan şey; dava konusu münbais: doğan; ileri gelen müncer: sonuçlanan; şu veya bu sonuca varan mündemic: içinde bulunan; (içinde)yatan münderecat:içerik; kapsam; içindekiler münferiden: tek tek; ayrı ayrı; tek başına münfesih: infisah etmiş; bozulmuş; dağılmış münhasır: ..ye özgü; ..ye ayrılmış; ..ye mahsus; sınırlanmış; ayrılmış münkasem: bölünmüş münkati: kesilen; kesilmiş; kesik; aralıklı münkir: inkar eden münselip: kaybetme keybeden müntakil:intikal eden; geçen müntehî: nihayet bulan; sona eren; son; en son; bir şeyi tamamlayan mürâdif: eş anlam; aynı anlam mürafaa:murafaa) sözlü duruşma; genellikle Yargıtay'da veya İdare Mahkeme’lerinde yapılan duruşmaya verilen ad müraselât:gönderilen şeyler; mektuplar; yazışmalar mürettep: tertip edilmiş; düzenlenmiş mürtebit: bağlantılı; ilişkili; ilgili mürtefi: kaldırma kaldırılmış mürtehin:rehin alacaklısı; ipotek hakkına sahip mürur hakkı:geçit hakkı müruru zaman:zaman aşımı; bir davanın açılması veya hükmün yerine getirilmesi için kanunen belirli zamanın geçmesi müsaade: izin; yardım; uygun olma; serbestlik müsadere:zoralım; bir kimsenin taşınır veya taşınmaz bir malının kendi isteği olmaksızın devlet tarafından elinden alınması müsamaha:hoş görme; göz yumma; tolerans tanıma müsâvât :eşitlik müsavi :eşit; eş düzeyde; aynı seviyede müseccel:tescilli; yazılmış; kayıtlı; damgalanmış müstacel: ivedi; tez; hemen yapılması gerekli müstacelen:ivedi olarak; acele olarak müstaceliyet:ivedilik; acil olma hali müstagallât-ı mevkufe:hayır kurumlarına gerekli geliri sağlamak üzere vakfedilmiş mallar müstehak :hak eden müstehik :istihkak sahibi; hak kazanmış; haketmiş; layık müstelzim:gerektirici; doğurucu; sonuç doğurucu müsteniden:dayanarak; bir şeye dayanarak; delil göstererek müstesna :ayrık; istisna olan; kural dışı müşârtaklar arasında beraberce kullanıldığı halde paylara ayrılmamış şey; ortak mal müşâbehet:benzeyiş; benzeme müşâbih :benzeyiş; benzeme müşârün-ileyh:adı geçen; anılan; ilim ve resmi mevkii yüksek olan kimse müşkilât :zorluk; güçlük müştemilât:eklenti müşterâ :iştira edilmiş; satın alınmış müşterek mülkiyet: Birden çok kişinin kanun veya hukuki işlem nedeniyle bir mala fiilen bölüşmedikleri belirli paylar oranında malik olmaları. mütâlaa :görüş; irdeleme; düşünce müteaddit:birden fazla; çeşitli müteahhidünbih:taahüt edilenyapılması istenilen şey müteahhit :taahhüt eden; yüklenici; belli bir inşaatı (eseri) yapmayı üstlenen müteallik :ilişkin; bir şeye dair; ilgili müteamel :alışılagelmiş mütebaki :geriye kalan; artan mütedâir :dair olan; ilişkin; değin mütedavil:elden ele geçen; dönen; dolaşan; tedavül eden müteferri :eklenti; eklenmiş; ekli; ilişkin; aynı kökten müteferriât:teferruat; ayrıntı müteferrik :dağınık; çeşitli; ayrı ayrı; türlü mütegayyib:kaybolmuş; yitmiş mütehammil:tahammüllü; dayanıklı mütehassıl :doğan; hasıl olan; meydana gelen mütehavvil :değişken; kararsız mütekabiliyet: karşılıklılık mütekabiliyet Esası: Bir devletin başka bir devletin vatandaşlarına uyguladığı hukuki veya fiili bir davranış biçimine karşılık diğer devletin de aynı şekilde davranması. mütemâyil :eğilimli; taraflı görünen mütemerrid:temerrüde düşen (kimse); yapması gereken bir şeyi yapmamakta direnen mütemmim cüz:tamamlayıcı parça; mahalli örf ve adete göre bir nesnenin esaslı unsuru olan o nesne yok edilmedikçe veya parçalanmadıkça yahut niteliği bozulmadıkça ondan ayrılması mümkün olmayan parçalar o nesnenin tamamlayıcı parçasıdır. mütenakıs: çelişik mütenasip :uygun; denk müterâfik :beraber bulunan; karışık; birlikte müterettib :sıralanmış; ait olan; .....üstüne düşen; gereken; meydana gelen; dolayı; meydana gelen mütesarlülfesat: çabuk bozulan müteselsil :zincirleme; dayanışmalı; ardı ardına müteselsil Sorumluluk: Birden çok kimsenin bir borcun veya zararın (tamamının) ödenmesinden zincirleme olarak ve tek başına sorumlu olması. mütevakkıf :bağlı müteveffâ :vefat etmiş; miras bırakan mütevakkıf :bağlı müteveffâ :vefat etmiş; miras bırakan mütevelli :bir vakfın yönetiminin kendisine verildiği kişi; vakıf yönetim kurulu mütevellit :doğan; ileri gelen müttefik-un-aleyh: üzerine ittifak edilmiş; anlaşma sağlanmış müttehaz :verilen; ittihaz olunan; kabul edilen; yürürlükte bulunan müttehit: birleşik müvekkil: Kendisini vekil ile temsil ettiren kişi; vekil eden. Müvezzi: dağıtıcı müzaheret:yardım; koruma müzayede :artırma; açık artırma |
#13
|
|||
|
|||
Cvp: Hukuk Sözlüğü
N nafaka yükümü: bir kimsenin kanunun öngördüğü yoksulluğa düşmüş olan yakınlarına yardım etmekle yükümlü olmasıdır. nâfıa: bayındırlık işleri nağahani: ansızın nahiye:bucak; bölge; kenar; kısım; çevre nail olmak:erişmek; kavuşmak naiplik:vekâlet nâkız :bozma; kaldırma; nâm-ı müstear:takma ad; eğreti ad nasb atama; tayin etme; dikme; saplama nâsıb :nasbeden; diken; tayin eden; atayan nâşî :neşet eden; ileri gelen; ötürü; dolayı; sebebiyle nâtık :bildiren; bildirici; gösterici; söyleyen; konuşan; idrak eden; düşünen nazara almak göz önüne almak navlun mukavelesi: deniz yoluyla eşya taşımak üzere yapılan sözleşmedir. nazarı dikkat: göz önüne almak nebât:bitki nef'î :çıkar ile ilgili; faydacı nema:büyüme; gelişme; kazanç; kâr; getiri; faiz neseben: soyla ilgili; soy bakımından neşet etmek:doğmak; ileri gelmek; kaynaklanmak nevi :çeşit; tür nez' :sökme; kaldırma; yoketme nezaret:denetim; gözetim; bakanlık nezetmek: kaldırmak; ayırmak; ilişiği koparmak nısf :yarım; yarı; yarısı nidâ :çağırma; bağırma; ünlem nisap:derece; istenilen had; asıl; esas; yeter sayı; bir kurulun toplanabilmesi veya karar alabilmesi için gerekli sayıda üyenin bir araya gelmiş olması niyâbet:vekillik; niza :ihtilaf; çekişme; uyuşmazlık nizâm-nâme:tüzük nizasız ve fasılasız:uyuşmazlık konusu olmadan ve hiç ara vermeden; ihtilâfsız ve arasız nokta-i nazar :görüş; bakış açısı nukud :nakitler; paralar nükûl :vazgeçme; cayma; kaçınma nümune:örnek |
#14
|
|||
|
|||
Cvp: Hukuk Sözlüğü
O Olveche: o şekilde orta malları: Yollar köprüler camiler gibi herkesin kullanabileceği kamu malları. ortak Yerler: Kat mülkiyetine tabi anagayrimenkulün kat maliklerince ortaklaşa kullanılıp yararlanılan yerleri. otlak bkz. yaylak kışlak. ölüme bağlı tasarruf: Gerçek kişilerin ölümünden sonra hukuki etki ve hükümler doğurmak üzere yapmış olduğu hukuki işlem. ölünceye Kadar bakma akdi: Taraflardan birinin ölünceye dek bakma ve kendisini görüp gözetme koşuluyla malvarlığını veya bir kısım malları öbürküne geçirme (intikal ettirme) borcu altına girdiği sözleşme. özel haklar: şahıslar ile şahıslar arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarındanyani özel hukukundan doğan haklardır. özel hukuk: Kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalı. |
#15
|
|||
|
|||
Cvp: Hukuk Sözlüğü
P pafta: Kadastrosu yapılan yerlerin ada ve parsellerinin belli ölçülerle çizilmiş haritaları. parsel: İmar düzeni bakımından belli ölçüler gözönüne alınarak sınırlandırılmış arazi parçalarından her biri. paydaş: Bir bütünün belli bir kısmından (paydan) yararlanan; hissedar. pedavra:köknar ve lâdin ağaçlarından elde edilen çatı örtüsü olarak kullanılan ince tahta; hartama. |
#16
|
|||
|
|||
Cvp: Hukuk Sözlüğü
R râbıta :bağlantı; bağ; düzen; tertip râci :rücu eden; geri dönen; ilgisi olan rahin:rehin veren; rehneden rakabe:devri ve devir alınması olanaklı bulunan şeyin kendisi; örneğin tarlaköle gibi; mala(şeye) hakim olabilme kudreti; çıplak mülkiyet rapt :bağlama; bağlanma; iliştirme; bağlaç rayiç :sürüm değeri; geçerli olan rayiç Değer: Bir iktisadi kıymetin değerleme günündeki normal alım-satım değeri; piyasa değeri. ref etmek:kaldırmak; örneğin itirazın ref'i (kaldırılması) refik: arkadaş rehin: Bir borcun yerine getirilmemesi halinde alacaklarının teminatı olmak üzere ve paraya çevirtme hakkıyla birlikte alacaklı lehine verilen taşınır veya taşınmaz mal güvencesi. Reisievvel: birinci reis resen :kendiliğinden; herhangi bir isteğe gerek olmadan; otomatikman resim: Devlet daire ve kurumlarında görülen hizmet ve yapılan giderlerin karşılığı olarak sadece o işle ilgisi bulunan kişilerden alınan bir gelir. resmi gazete: Başbakanlık tarafından çıkarılan ve kanunların kanun hükmündeki kararnamelerin tüzüklerin ve bazı yönetmeliklerin yürürlüğe girmesi için yayımladığı gazetedir. resmi Senet: Resmi bir makam ve görevlinin usulüne göre düzenlediği veya onayladığı belge. resülmâl :anamal; sermaye reşit :ergin; rüşt yaşını doldurmuş; onsekiz yaşını dolduran veya onsekiz yaşını doldurmamasına rağmen evlenen veya yasal olarak erginliğine mahkemece karar verilen kişi rücu :dönme; geri dönme; cayma; sözünden dönme; sözünü geri alma; bir ödemede bulunan kimsenin bu bedeli asıl ödeme yapması gereken kişiden istemesi; rüçhan: öncelik; üstünlük; imtiyaz rüsum :resimler; devlet dairelerinde ve diğer kamu kuruluşlarında görülen hizmet ve harcamaların karşılığı olarak alınan vergiler rûz-nâme:gündem; yevmiye defteri; takvim rü'yet :davanın bakılmakta olması. |
#17
|
|||
|
|||
Cvp: Hukuk Sözlüğü
S sâdır olmak:çıkmak sahih :sıhhatli; gerçek; düzgün; doğru; legal; hukuka uygun sâkıt :susan; herhangi bir görüş bildirmeyen; düşen; düşücü; hükümsüz salâhiyet:yetki; bir davaya bakabilme sâlif-üz-zikr:zikri geçen; bildirilen salih :elverişli; uygun saniyen :ikinci olarak sarahat :açıklık; netlik; sarihlik; aydınlık sarfiyat :harcamalar; giderler sari :bulaşan; bulaşıcı satış vaadi : Bir kimsenin taşınmaz malını bir başkasına satmayı (ileride yapılacak satım akdini) taahhüt ettiği sözleşme. satış Vaadi : Bir kimsenin taşınmaz malını bir başkasına satmayı (ileride yapılacak satım akdini) taahhüt ettiği sözleşme. savcılık: Devlet adına kamu davasını açan makamdır. sây :emek; çalışma sebketmek:vâki olmak; yapılmak; olmak; ileri geçmek sehim: pay; hisse selb :zorla alma; kaldırma; giderme selef: önce gelen kimse semen:satış parası; satış sözleşmesinde satana mal teslimine karşılık olarak ödenecek para semere:bir maldan elde edilen ürünler; Tabii Semere:Bir şeyin kendisinden oluşan ürün; Medeni Semere:tabii olmayan semere hukuki işlemlerden doğan semere senedât:senetler sened-i hâkanî:tapu senedi senevî :senelik; yıllık serdetmek:ileri sürmek; öne sürmek; ortaya çıkmak; belirtmek seyrân-gâh:gezme yeri; dolaşma yeri sigorta primi : Sigorta ettirenin sigortacıya ödemekle yükümlü olduğu ücrettir. sin: yaşanılan süre sirayet :bulaşma; yayılma; geçme sirkat :hırsızlık; çalma; çalınma siyanet:koruma siyasi haklar: Herhangi bir biçimde devletin yönetimine ve siyasi kuruluşlarına katılmaya yönelik haklardır sosyal devlet: fertlerin sosyal durumlarıyla ilgilenen onlara asgari bir hayat düzeyi sağlamayı sosyal adaleti ve sosyal güvenliği gerçekleştirmeyi ödev bilen devlettir. sosyal ilişkiler: Şahısların birbirleriyle veya toplumla olan ilişkileridir. sosyal kurallar: sosyal ilişkileri düzenleyen din ahlak görgü ve hukuk kurallarıdır. sosyal ve ekonomik haklar: Kişinin sosyal ve ekonomik faaliyetleriyle ilgili bulunan hak ve hürrriyetlerdir. sözleşme: İki veya daha çok kişinin aralarında bir hukuki bağ yaratmak bu bağı değiştirmek veya ortadan kaldırmak amacıyla karşılıklı ve birbirine uygun iradelerini beyan ederek yaptığı hukuki işlem; akit. sözleşme: İki veya daha çok kişinin aralarında bir hukuki bağ yaratmak bu bağı değiştirmek veya ortadan kaldırmak amacıyla karşılıklı ve birbirine uygun iradelerini beyan ederek yaptığı hukuki işlem; akit. sözleşmeden Dönme: Taraflardan birinin mevcut sözleşmeden cayması; sözleşmeden rücu. Sudur: verilen ; çıkan suiniyet:kötüniyet sukut :düşme; düşüş sureti mahsusa: özel olarak; özellikle; belli amaçla sureti mümtaze: öncelikli suveri müsaddakananmış örnek sübût :sabit olma; gerçekleşme; ispatlama; ispatlanma; kanıtlama sükna turma yeri; oturulacak yer; konut sükna hakkı:bir evde veya evin bir bölümünde oturma hakkı veren kişiye bağlı bir irtifak hakkı; oturma hakkı bir evde veya evin bir bölümünde oturma imkanı veren bir irtifak hakkı. sülüsân :üçte iki |
#18
|
|||
|
|||
Cvp: Hukuk Sözlüğü
$ şagil :meşgul eden; meşgul olmayı gerektiren; işgal eden; bir mülkte oturan şahâdet:tanıklık şahbender: konsolos şahsi haklar: Ayni hakların aksine herkese karşı ileri sürülemeyen haklar; kişisel haklar. şahsiyet hakları: şahısların maddimanevi ve ekonomik bütünlüğü üzerindeki mutlak haktır. şahsı âhar (âher): başkası; üçüncü kişi şamil :içine alan; kapsayan; çevreleyen şâmil olmak:kapsamak; içine almak şârih :şerhçi; şerh eden; bir konuyu ayrıntılarıyla açıklayan şayi ay; hisse şâyi hissertak (müşterek) mülkiyette ortaklardan herbirine ait pay şayian rtaklaşa şefi :şufa (önalım) hakkı bulunan kişi; önalımcı şerait:şartlar; koşullar şerh :kişisel hakların devir sınırlamalarının ve geçici tescilin tapu siciline yazılmasını gösteren terim şerirtak; iştirakçi şerh: Şahsi hakları temlik (devir) sınırlamalarını ve geçici tescilleri tapu kütüğünde belirten yazıların (kayıtların) genel adı. şibh (şibih):benzer; benzeme; benzeyiş şifahî beyan:sözlü açıklama şufa :önalım; öncelikli alım şufa hakkı:önalım hakkı; mükellefin hakkın konusu olan şeyi bir üçüncü kişiye satması durumunda hak sahibine tek taraflı bir irade beyanı ile satılan şeyin mülkiyetinin kararlaştırılan bedel karşılığında öncelikle kendisine devrini isteme yetkisini veren haktır yenilik doğuran haklardandır. Şuhut: şahitler şümul :kapsam; içine alma; kapsama şüyu aydaşlık; hissedarlık |
#19
|
|||
|
|||
Cvp: Hukuk Sözlüğü
T taaddüd: birden çok taahhütname: Kişinin kendi ad ve hesabına bir gerçek kişi veya tüzel kişiye karşı sözleşmeli ya da sözleşmesiz olarak bir işin yapılmasını veya bir şeyin teslimini üstlendiğini gösterir belge. taalluk:ilişiği olma; asılma; ilgi taayyün:tayin olunma; belli olma; belirme tabiyet: kişi veya şeyleri devlete bağlayan siyasi ve hukuki bağ; vatandaşlık. yurttaşlık; bağımsızlık tacir :ticaretle uğraşan; bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimsedir. tadât :sayma; sayılma; sayım tadil :değiştirme; değişiklik tağyir:başkalaştırma; değiştirme; bozma tahakkuk gerçekleştirme; gerçekleşme tahaddüs: ortaya çıkmak tahassul:hasıl olma; sonuç olarak ortaya çıkma tahavvül :değişme; dönme tahdîdât :sınırlamalar; kısıntılar tahfif :hafifletme; azaltma tahkikat: soruşturma tahlif: yemin tahliye taahhütnamesi: Kiracının kiralananı belli bir tarihte boşaltacağına ilişkin yaptığı yazılı irade beyanı. tahliye: Boşaltma; salıverme; serbest bırakma. tahrir: yazım tahsin: beğenme tahsis: Emrine verme; özgüleme. tahşiye: çıkıntı yapmak takas: Vadesi gelmiş aynı cinsten ve karşılıklı iki alacağın birbirine sayışılması. taksim: Ortak mülkiyette bulunan bir malın ortaklar arasında yapılan bir sözleşmeyle veya dava açmak suretiyle bölüştürülmesi. takyit: kısıtlama ta'lık :geciktirme; askıda bırakılma tahmil:yükleme tahrip :harabetme; yıkma; kırma; bozma tahrir :yazma; yazım tahriren:yazılı olarak taht :alt; aşağı tahtani:binanın alt kısmı tahtani fevkani.: altlı üstlü tahvil :değiştirme; değiştirilme; borç senedi tahvilat:tahviller takaddüm: önce gelme; önde gelme takarrür etmek: kararlaşmak; kararlaştırmak; istikrar kazanan kararlar takrîr :önerge; anlatma; anlatış; tapuda malını sattığını veya ipotek ettiğini söyleme takrir etmek:sağlamlaştırmak takyit :sınırlama; kayıtlama; şarta bağlama; kısıtlama talâk: islâm hukukunda boşanma talîmâtnâme:yönetmelik tapuyu misil :tarafsız bilirkişinin belirteceği tapu; bedel; değer baha tarik :yol; yöntem târik :terkeden; bırakan tariki âmm: herkesin geçebilmesi için bırakılan yol; kamunun yararlandığı yol; tasarruf: Bir şeyden yararlanabilme ve o şey üzerinde fiili veya hukuki işlem yapabilme gücü. tashih:düzeltme; resmi bir kütüğün bir hukuki işlemin düzeltilmesi tasrih etmek: açıklamak; belirtmek tasvib :doğru bulma; uygun görme; onaylama tatbika medar imza:uygulamaya elverişli imza tathir :temizleme tavassut:aracılık; ara bulma; aracı olma tavazzuh: aydınlanma tavzîh :açıklama tavzif: görevlendirme tazammun etmek:öngörmek; sonucu doğurmak; içine almak; kapsamak tazminat: Maddi veya manevi zarara karşılık ödenen bedel; zarar ödencesi;hukuka aykırı olarak başkalarına verilen zararların ödetilmesi biçiminde müeyyidedir. teadül :beraberlik; denklik; birbirine denk gelme teahhur(teehhür):gecikme; temerrüt teâmül :örf ve adet; öteden beri olagelen insanlar arasında yapılagelen belli bir davranış. teati: karşılıklı gönderme tebaa :uyruk; bir devletin hükmü altında bulunan kimseler tebâdür:akla gelme; hatırlanma tebârüz ettirme:belirtme; ortaya koyma tebdil :değişme; değiştirilme tebeddül:değişiklik tebellüğ :bir tebliği alma; tebliğ edilen bir yazıyı imza ile teslim alma tebellür :netleşme; net olarak ortaya çıkma; aydınlanma tebeyyün etmek: saptanmak ; ortaya çıkmak; aydınlanmak tebligat: Bir hukuki işlemin yetkili makamca ilgili kişinin bilgisine sunulmak üzere kanun ve usule uygun olarak yazı veya ilanla bildirilmesi. tecdit :yenileme; tazeleme açıkça anlaşılacak şekilde önceki borcun yeni bir borç kurarak ortadan kaldırılması; yenileme. tecezzî: bölünme; doğranma tecvîz :ceza verme; caiz görme tedabir:tedbirler önlemler tedarik :sağlama; temin etme tedavül :sürüm; elden ele gezme; dolaşma; kullanılma tebdil : değiştirmek tebeddül : değişiklikler tebeyyün rtaya çıkmak tediye :ödeme; bir borcun ödenmesi tedricen:azar azar; yavaş yavaş; aşamalı olarak tedvîn :hukuku birleştirmek amacıylahukukun bir dalı ile ilgili yasa halinde kurallar koyma teehhür:gecikme; sonraya kalma teemmül:düşünüp taşınma; etraflıca düşünme teessüs :kuruluş; kurulma; yapılma; yapılanma tefehhüm:anlamak; akıl erdirmek teferruat :ayrıntı; bölgesel töreye (örfe) veya malikin açık isteğine göre bir şeyin işletilmesi veya korunması veya ondan yararlanılması için sürekli olarak ona tahsis olunan ve kullanışta o şeye bağlı kılınan yada takılan veya onunla birleştirilen taşınır mallar asıl şeyin teferruatıdır. teferruğ :satın alanın aldığı mülkün ferağ işlemini yaptırması tapu kaydını kendi üzerine çevirme teffiz :bkz. tefvîz tefhim:verilmiş olan kararın veya hükmünduruşmada hazır bulunan taraflara yargıç tarafından sözle bildirilmesi tefrişat:döşeme araçları; bir yeri döşemek için kullanılan eşya tefvîz :ihale; sipariş etme; havale etme; dağıtım; ısmarlama; bir taşınmazı belli bedel karşılığında üçüncü kişinin üzerinde bırakma tehâlüf:yargıcın iki tarafa da yemin vermesi; birbirine zıt olma tehir erteleme; ara verme tek taraflı irade beyanı: Hukuki bir ilişkide taraflardan birinin o ilişki bakımından hüküm ve sonuç doğurmaya yetecek şekilde iradesini açıklaması. tekabül etmek:karşılamak; karşılık olmak tekaüd :emeklilik tekâyüd:birbirine hile yapma tekeffül :birine kefil olma; kefalet verme; garanti etme tekemmül:tamamlanma; olgunlaşma tekevvün etme: yaratılma; meydana gelme telâfi: zararı karşılama; giderme; eksikliği giderme telâhuk: birbirine katılma; yarışma; hakların yarışması telhîs: hülasa etme; özetleme; özet telif: yazma; uzlaştırma telif hakları : fikir ürünü eserler üzerinde yaratıcısının sahip bulunduğu haktır. telvis etmek: kirletmek temadi: sürüp gitme; süregelme; devamedegelme; sürme; uzama temellük:mülk edinme; kendine mal etme; sahip olma; sahiplenme; devralma temerrüd:direnme; borcun ifasında gecikme bir yükümlülüğün yerine getirilmesinde oluşan gecikme; direnme temettü: kâr; kazanç payı; yarar teminat: Belli bir hukuksal durumu (genellikle borcun ödenmesini) sağlamak için verilen garanti. teminat akçesi: bir sözleşmenin kurulması için taraflardan birinin diğerine vermek yükümlülüğünde bulunduğu para temlik: devir temlik: Bir malın veya hakkın bir hukuki işlemle başkasına devredilmesi; mülkiyetin nakli. temyiz Kudreti: İyiyi kötüden ayırma ve makul biçimde davranışta bulunma yeteneği. tenâküz: çelişki tenbih: uyarma; uyarı tenezzül: inme; alçalma; düşme; kendine aykırı gelen bir işi veya durumu kabul etme tenkis: indirme; azaltma; eksiltme tenmiye: nemalandırma; artırma; işletme tensip: uygun görme tenvîrât: aydınlatma; ışıklandırma tenzil: indirtme; azaltma terâküm: birikme; biriktirme tercihe şayan: üstün tutulan; yeğlenen; tercih edilen tereke (terike): miras bırakanın mirasçılarına geçen kalıtı; kalıt; mirasçılara kalan malvarlığı terekküp etmek: oluşmak teressübât :tortulanmalar; dibe çökmeler; durulmalar terettüp etmek: düşmek; doğmak; ait olmak; sırası gelmek; gerektirmek terhin :rehin olarak verme; emanet bırakma terkin :silme; çizme; resmi kütük veya defterde yazılı bulunan bir konunun (şerhin) çizilmesi termim: tamir etme; onarma; düzeltme; iyileştirme tersîmât: resmetmeler; resmini yapmalar; çizmeler tertip :sıra; düzen; düzenleme tesâhub: sahip çıkma; koruma tescil: Resmi kütük veya defterlere bir konunun (hakkın) yazılması kayıt düşülmesi. tesellüm :teslim alma tesmiye :ad koyma; isimlendirme; belirleme tesviye :sonuca bağlama; çözümleme; gereğini yapma; seviye; düzdüzeltme teşevvüş: karışıklık; kargaşalık teşmil :kapsamına alma; yayma tevakkuf: bağlı olma; durma tevarüs :bir kimseden miras kalma; mirasa konma; kalıtım yoluyla birinden diğerine geçme tevdi etmek: vermek; bırakmak; sunmak teveccüh :yönelme; yakınlık duyma; sevgi tevellüt: doğum; doğma tevessül etmek: başvurmak; kalkışmak; girişmek tevfik :uydurma; uygunlaştırma tevfikan: uyarınca; (ona) göre tevhid :birleştirme tevkil: Vekil olarak tayin edilmiş kimsenin vekillik yetkisini bir başkasına devretmesi. tevlit etmek: doğurmak tevliyet :vakfın işlerini yönetmek tevliyet davası: mütevellilik davası; vakfın işlerine bakma göreviyle ilgili dava tevsî' :genişleme tevsîk :belgelendirme tevzi :dağıtma tezâyüd: artış; çoğalma tezkere-i sâmiyye: sadrazamlık makamından yazılan tezkere tezyinat :süslemeler toplu iş sözleşmesi: işçi sendikaları ile işveren veya işveren sendikaları arasında yapılan ve iş şartlarını tarafların hak ve borçlarını düzenleyen yazılı bir anlaşmadır. trampa: Bir malın başka bir malla veya bir hakkın başka bir hakla değiştirilmesini konu alan sözleşme. tüzel Kişi: Kendisini oluşturan gerçek kişilerin üzerinde ve onlardan bağımsız bir varlığı ve belirli bir amacı bulunan. tüzük : Bir kanunun uygulamasını göstermek veya kanunun emrettiği işleri belirtmek üzere kanunlara aykırı olmamak şartıyla ve Danıştayın incelemesinden geçirtilerek Bakanlar Kurulu tarafından çıkartılan yazılı hukuk kurallarıdır |
#20
|
|||
|
|||
Cvp: Hukuk Sözlüğü
U uhde :görev; birinin yapmakla yükümlü olduğu iş; bir işin yapılacağına söz verme uhdesinde: üzerinde; sorumluluğunda ulak :haberci; haber götürücü umran: bayındır umranî: bayındırlıkla ilgili; imarlı hale getirme umur :işler urup :arşının sekizde biri uyrukluk : Şahısları veya şeyleri devlete bağlayan hukuki ve siyasi bağdır. uygulama imar plânı : onaylı halihazır haritalar üzerinde varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar plân esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını bunların yoğunluk ve düzeni yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama plânlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntılarıyla gösteren plân uzatılmış mal ortaklığı: Evlilik birliğinin eşlerden birinin ölümüyle son bulması halinde sağ kalan eşin ölen eşin çocuklarıyla birlikte devam ettirdiği mal ortaklığı rejimi. üçüncü şahıs: Bir sözleşmenin davanın veya icra takibinin taraflarından olmayan kişi. üst hakkı: Taşınmaz malikinin bir başkasına arsasının üstünde ya da altında inşaat yapma veya mevcut inşaatı koruma (ona sahip olma) yetkisi verdiği irtifak hakkı. |