#281
|
|||
|
|||
Cvp: AŞk TadıNDa(Arşiv)
GÖZLERİN
Gözlerin gözlerin gözlerin ister hapisaneme ister hastaneme gel gözlerin gözlerin gözlerin hep güneşte şu Mayıs ayı sonlarında öyledir işte Antalya tarafında ekinler seher vakti. Gözlerin gözlerin gözlerin kaç defa karşımda ağladılar çırılçıplak kaldı gözlerin altı aylık çocuk gözleri gibi kocaman ve çırılçıplak fakat bir gün bile güneşsiz kalmadılar. Gözlerin gözlerin gözlerin gözlerin bir mahmurlaşmayagörsün sevinçli bahtiyar alabildiğine akıllı ve mükemmel dillere destan bir şeyler olur dünyaya sevdası insanın. Gözlerin gözlerin gözlerin sonbaharda öyledir işte kestanelikleri Bursa'nın ve yaz yağmurundan sonra yapraklar ve her mevsim ve her saat İstanbul. Gözlerin gözlerin gözlerin gün gelecek gülüm gün gelecek kardeş insanlar birbirine senin gözlerinle bakacaklar gülüm senin gözlerinle bakacaklar. |
#282
|
|||
|
|||
Cvp: AŞk TadıNDa(Arşiv)
GÖZLERİNE BAKARKEN
Gözlerine bakarken güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma bir buğday tarlasında ekinlerin içinde kayboluyorum... Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin: sırrını her gün bir parça veren fakat hiç bir zaman büsbütün teslim olmayacak olan... |
#283
|
|||
|
|||
Cvp: AŞk TadıNDa(Arşiv)
GÜNEŞİ İÇENLERİN TÜRKÜSÜ
Bu bir türkü:- toprak çanaklarda güneşi içenlerin türküsü! Bu bir örgü:- alev bir saç örgüsü! kıvranıyor; kanlı; kızıl bir meş'ale gibi yanıyor esmer alınlarında bakır ayakları çıplak kahramanların! Ben de gördüm o kahramanları ben de sardım o örgüyü ben de onlarla güneşe giden köprüden geçtim! Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi. Ben de söyledim o türküyü! Yüreğimiz topraktan aldı hızını; altın yeleli aslanların ağzını yırtarak gerindik! Sıçradık; şimşekli rüzgâra bindik!. Kayalardan kayalarla kopan kartallar çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını. Alev bilekli süvariler kamçılıyor şaha kalkan atlarını! Akın var güneşe akın! Güneşi zaptedeceğiz güneşin zaptı yakın! Düşmesin bizimle yola: evinde ağlayanların göz yaşlarını boynunda ağır bir zincir gibi taşıyanlar! Bıraksın peşimizi kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar! İşte: şu güneşten düşen ateşte milyonlarla kırmızı yürek yanıyor! Sen de çıkar göğsünün kafesinden yüreğini; şu güneşten düşen ateşe fırlat; yüreğini yüreklerimizin yanına at! Akın var güneşe akın! Güneşi zaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın! Biz topraktan ateşten sudan demirden doğduk! Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız toprak kokuyor bakır sakallarımız! Neş'emiz sıcak! kan kadar sıcak delikanlıların rüyalarında yanan o «an» kadar sıcak! Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak ölülerimizin başlarına basarak yükseliyoruz güneşe doğru! Ölenler döğüşerek öldüler; güneşe gömüldüler. Vaktimiz yok onların matemini tutmaya! Akın var güneşe akın! Güneşi zaaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın! Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor! Kalın tuğla bacalar kıvranarak ötüyor! Haykırdı en önde giden emreden! Bu ses! Bu sesin kuvveti bu kuvvet yaralı aç kurtların gözlerine perde vuran onları oldukları yerde durduran kuvvet! Emret ki ölelim emret! Güneşi içiyoruz sesinde! Coşuyoruz coşuyor!.. Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor! Akın var güneşe akın! Güneşi zaaaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın! Toprak bakır gök bakır. Haykır güneşi içenlerin türküsünü Hay-kır Haykıralım! |
#284
|
|||
|
|||
Cvp: AŞk TadıNDa(Arşiv)
GÜNLER
Geçip gitmiş günler gelin rakı için sarhoş olun ıslıkla bir şeyler çalın geberiyorum kederden. İlerdeki güzel günler beni görmeyecek onlar bari selam yollasınlar geberiyorum kederden. Başladığım bugünkü gün yarıda kalabilirsin geceye varmadan yahut çok büyük olabilirsin |
#285
|
|||
|
|||
Cvp: AŞk TadıNDa(Arşiv)
GÜZ
Günler gitgide kısalıyor yağmurlar başlamak üzre. Kapım ardına kadar açık bekledi seni. Niye böyle geç kaldın? Soframda yeşil biber tuz ekmek. Testimde sana sakladığım şarabı içtim yarıya kadar bir başıma seni bekleyerek. Niye böyle geç kaldın? Fakat işte ballı meyveler dallarında olgun diri duruyor. Koparılmadan düşeceklerdi toprağa biraz daha gecikseydin eğer... |
#286
|
|||
|
|||
Cvp: AŞk TadıNDa(Arşiv)
HAPİSTE YATACAK OLANA BAZI ÖĞÜTLER
Dünyadan memleketinden insandan umudum kesik değil diye İpe çekilmeyip de Atılırsan içeriye Yatarsan on yıl on beş yıl Daha da yatacağından başka 'Sallansaydım ipin ucunda Bir bayrak gibi keşke'' Demiyeceksin Yaşamakta ayak direyeceksin. Belki bahtiyarlık değildir artık Boynunun borcudur fakat Düşmana inat Bir gün fazla yaşamak. İçerde bir tarafınla yapayalnız kalabilirsinK Kuyunun dibindeki taş gibi. Fakat öbür tarafın Dünyanın kalabalığına Öylesine karışmalı ki Sen ürpermelisin içerde Dışarda kırk günlük yerde yaprak kımıldasa. İçerde mektup beklemek Yanık türküler söylemek bir de Bir de gözünü tavena dikip sabahlamak Tatlıdır ama tehlikelidir. Tıraştan tıraşa yüzüne bak Unut yaşını Koru kendini bitten Bir de bahar akşamlarından; Bir de ekmeği Son lokmasına dek yemeği Bir de ağız dolusu gülmeyi unutma hiçbir zaman. Bir de kimbilir Sevdiğin kadın sevmez olur Ufak bir iş deme Yemyeşil bir dal kırılmış gibi gelir İçerdeki adama. İçerde gülü bahçeyi düşünmek fena Dağları deryaları düşünmek iyi. Durup dinlenmeden yazmayı Bir de dokumacılığı tavsiye ederim sana Bir de ayna dökmeyi. Yani içerde onyıl on beş yıl Daha da fazla hatta Geçirilmez değil Geçirilir Kararmasın yeter ki Sol memenin altındaki cevahir! |
#287
|
|||
|
|||
Cvp: AŞk TadıNDa(Arşiv)
HASRET -01
Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli belini sarmayalı gözünün içinde durmayalı aklının aydınlığına sorular sormayalı dokunmayalı sıcaklığına karnının. Yüz yıldır bekliyor beni bir şehirde bir kadın. Aynı daldaydık aynı daldaydık. Aynı daldan düşüp ayrıldık. Aramızda yüz yıllık zaman yol yüz yıllık. Yüz yıldır alacakaranlıkta koşuyorum ardından. |
#288
|
|||
|
|||
Cvp: AŞk TadıNDa(Arşiv)
HASRET -02
Denize dönmek istiyorum! Mavi aynasında suların: boy verip görünmek istiyorum! Denize dönmek istiyorum! Gemiler gider aydın ufuklara gemiler gider! Gergin beyaz yelkenleri doldurmaz keder. Elbet ömrüm gemilerde bir gün olsun nöbete yeter. Ve madem ki bir gün ölüm mukadder; Ben sularda batan bir ışık gibi sularda sönmek istiyorum! Denize dönmek istiyorum! Denize dönmek istiyorum! |
#289
|
|||
|
|||
Cvp: AŞk TadıNDa(Arşiv)
HAYDİ GÜLE GÜLE GÜLÜM
Haydi güle gülü gülüm haydi güle güle Hani ağlamak yoktu? Ağlama kızım gözüne batacak sürmelerin. Taksiye bindin işte işte hapishanesinde yattığım şehrin geçiyorsun içinden. Şöför belki ben yaşta bir adam dikiz aynasından bakıyor sana anlıyor bu güzel kadının ağlamasını. Belki onunda içerde yatanı vardır belki tanır beni belki kendiside bizdendir. Biliyorum: Demirlerden seyrettiğim bu şehir kaplıcalar türbeler ipek fabrikaları ve kocaman bir çınardır. Ve sahici insanları benim insanlarım nasılda perişan... Fakat yüzlerine güneş vurmuş gibi olmuştur sen gözyaşları arasından onlara baktığın zaman. Sen bu şehre bundan öncede geldin demek? Sen bu şehre gelesinde beni aramayasın! Öylemi? AĞLA GÜLÜM! Hemde hüngür hüngür ağlamalısın. Hayır ağlama Allah belamı versin benim ağlama! Etrafına bak: Ben ve şehir çoktan arkada kaldık |
#290
|
|||
|
|||
Cvp: AŞk TadıNDa(Arşiv)
HENÜZ VAKİT VARKEN GÜLÜM
Henüz vakit varken gülüm Paris yanıp yıkılmadan henüz vakit varken gülüm yüreğim dalındayken henüz ben bir gece şu Mayıs gecelerinden biri Volter rıhtımında dayayıp seni duvara öpmeliyim ağzından sonra dönüp yüzümüzü Notrdam'a çiçeğini seyretmeliyiz onun birden bana sarılmalısın gülüm korkudan hayretten sevinçten ve de sessiz sessiz ağlamalısın yıldızlar da çiselemeli incecikten bir yağmurla karışarak. Henüz vakit varken gülüm Paris yanıp yıkılmadan henüz vakit varken gülüm yüreğim dalındayken henüz şu Mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz söğütlerin altından gülüm ıslak salkım söğütlerin. Paris'in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana en güzel en yalansız sonra da ıslıkla bir şey çalarak gebermeliyim bahtiyarlıktan ve insanlara inanmalıyız. Yukarda taştan evler girintisiz çıkıntısız birbirine bitişik ve duvarları ayışığından ve dimdik pencereleri ayakta uyukluyor ve karşı yakada Luvur aydınlanmış ışıklarla aydınlanmış bizim için billur sarayımız... Henüz vakit varken gülüm Paris yanıp yıkılmadan henüz vakit varken gülüm yüreğim dalındayken henüz şu Mayıs gecesi rıhtımda depolarda kırmızı varillere oturmalıyız. Karşıda karanlığa giren kanal. Bir şat geçiyor selamlıyalım gülüm geçen sarı kamaralı şatı selamlıyalım. Belçika'ya mı yolu Hollanda'ya mı? Kamaranın kapısında ak önlüklü bir kadın tatlı tatlı gülümsüyor. Henüz vakit varken gülüm Paris yanıp yıkılmadan henüz vakit varken gülüm... Parisliler Parisliler Paris yanıp yıkılmasın... |