![]() |
![]() |
|
#1
|
|||
|
|||
![]()
belki ben sana sevmeyi öğretemem.
ama…sen de bana, unutmayı öğretemezsin. bu mevsim ki... yollarda zakkumların açtığı çok yakınlarda… sabahlardan bir sabah… seni gerçekten insanca kucaklasam sımsıkı… ve yüreğimi avuçlarına koysam … ne dersin ? belki ben sana kavuşmayı öğretemem. ama…. sen de bana, ayrılığı öğretemezsin. |
#2
|
|||
|
|||
![]() sakla yamalarını kalbim...
kendini bıçak gibi ışıyan yeni güne bağışla yürü, arkana bakma, ama umursa bazen anılara en çok yakışan elbise birkaç damla gözyaşıdır unutma... |
#3
|
|||
|
|||
![]() ![]() O şehirde gene şarkılar söyleniyordur Karşılık görmemiş sevgiler üstüne Işıkları sönmüş odamda Yarım kalmış şarkımı duyuyor musun Beni sorarsan gene yapayalnızım Sen sıcak döşeğinde rahat uyuyor musun ¿ Boş kalan yastığımı başkası mı doldurmuş Ellerini okşayan o yabancı kim Öyle uzak bakma yüzüme Seni artık yolundan döndürecek değilim Ne o gözlerin dolmuş yoksa ağlıyor musun Kırk yılda bir olsun beni anıyor musun ¿ Özlediğin hayatı buldun mu bilmem Gözlerinde hâlâ hüzün var gibi Gene yüzün gülmüyor anlat nedendir Gene aşksız gene bomboş mu için Niye ellerin soğuk yoksa üşüyor musun Mutluluğun peşinde hâlâ koşuyor musun ¿ Kar mı yağdı güvendiğin dağlara Seni de bir türlü umdurmadı mı kader Üzme kendini her şeye rağmen Dünya yaşanmaya değer Bu yerler bu âlem her şeyden yoksun Sana sesleniyorum duyuyor musun ¿ |
#4
|
|||
|
|||
![]() Her yaptığına karşı buz gibi soğuktu sesim. Bedenim istiyordu ama mantığım defediyordu işte seni. Üşüyen ellerim ısınmak istiyordu avuçlarının içinde. Ulaşamıyordu! Ve kalbim acıyordu…Resmen acı çekip dans ediyordum yokluğunla…
Tanıdık bi yokluktu bu. Her ayrılışımızda aklımda varolan bi yokluk… Giderken kokunu ödünç istedim senden bir dahaki zamanı bilinmez vuslatımıza kadar. Olmadı… Ben de hep yanımda olmayan hayalinin kokusuyla yaşadım. Dokundum ona… Öptüm… Kokladım derinlerime çekerek… Dalgalar vurdu yüzüme,aldırmadım. Islak ıslak sevdim seni… Yaktığım ateşin ruhu sana dönüştü.Dans ettim onunla,canımı yakması umrumda bile değildi.Çünkü ateşin ruhu da olsa,sen olmuştu o bir kere. Karşımdaydın işte. O an buz gibi ellerimle ellerini tuttum. Eridim… Bi an geldi,yanmaya başlamıştım ki son olarak yanağıma bir öpücük kondurup gittin. Kayboldun… Henüz acısını hissedemediğim yanağımdaki öpücük bana senden mirastı artık. Bekledim,bekledim hep… Yaşadım aylarca ‘hayali’ olan son öpücüğünle. Rüyalarıma gelmiyordun… Yaktığım ateşin ruhu da sen değildin bundan böyle. Bitiyor muydum? Yitiyor muydu bedenim sana dokunamadan? Kesiliyor muydu nefesim nefesine kavuşamadan? Ve kayıplara mı karışıyordu sana kavuşamadığı her gün için hayatın,yüzüne çizgiler attığı bu yüz? Evet! |
#5
|
|||
|
|||
![]()
Zaman nasıl da ilerliyor kendi bildik rotasında değil mi? Bir gün daha sensiz bitti; bana aldırmadan. Artık gözlerimden utanıyorsam bu yüzdendir.
Gece. Yine kendime kaldığım binlerce geceden biri. Ve sağır duvarlarda senin dalga dalga hayalin, gülümsemeleri karanlıkta yitip giden. Bütün aynalar kendiliğinden kırılmış; yalnızca sağır duvarlarda senin dalga dalga hayalin./ Kimbilir kaçıncı kez sana seni ve kendimizi yazıyorum. Adına umut dediğimiz aldanışlar tortusu bazen yitse de, sevenler, gizli bir umudu yine de taşırlarmış; yaşamı bıraktıkları yerden yeniden omuzlayıp var olurlarmış; bugün bunu keşfettim. Kendimi keşfettim sonunda. Artık farkına vardığın gibi, içimdeki yaşanmazlıkları gizleyerek yardımcı oluyorum sana. "Canım feda olsun.." dediğim insandan ne esirgeyebilirim ki? Aşk, anlamlı paylaşımlar ve büyük dostluklar üzerine kurulunca, yaşam boyu süren güzelikler üretiyor. Bunun bir çok örneği vardır.Sen olmasan da, ben senin için varım; beklemekse, elimden ne gelir? Günler böyle geçiyor. Bütün bedenim darmadağın yerlere serpiliyor; toparlayamıyorum. Sensizlik iyice vuruyor bana. Bir ses beklemek senden. Soluk beklemek... Suskunluğun en acımasız olduğu zamanlardayım. Hiç bu kadar uzun susmadın sevdiğim. Hiç bu kadar uzun gitmedin bilmediğim yerlere, gözlerimi götürmeden yanında. (Mektubunu aldığım gün, senin telefonunla uyandım. Beni çok sevindiren o mektup için sana minnettar oldum. İçimdeki çocuğu sevindiren sürprizlerini nasıl özlemişim. Dışarı çıkacaktım. Uykusuz olduğum için kanepeye uzanmıştım. Uyumuşum. Düşümde seni gördüm. Bize gelmişsin; bizde kalmışsın.Sabah olunca, seni uykudan ben uyandırıyorum. Kollarından tutarak sevgiyle kaldırıyorum seni yataktan. Sonra salona geçiyoruz. Yüzüme, sana her zaman çok yakışan sevecenliğinle bakıyorsun. Aşkla bakıyorsun. Çok güzelsin. Sımsıkı sarılıyorsun bana.Bu düş, sonrasızlığıyla tek kişilikti ve tek kişilik düşler çabuk biterdi; bitti.) Sevmek, sonrasız bir eylem olabilir miydi sence? Aykırı bir yaşamsa aşk, ben her bedele razıyım, anla bunu. Senin uzaklıkların benim yakınlıklarım olmuşsa ne gelir elden? Yaşamın en büyük çelişkilerinin pençesinde gelişen bir aşkta sevinçler aramak varmış, nereden bilirdim? Seni aramak varmış zamanın bir yerinde çaresiz./ (O sözü dudaklarından duymadan yüzüm güler mi benim? "Gülmelisiniz." Demekle adı konmamış bir haksızlık yapmıyor musun bana?Mektubunda, "Dünyanın bütün güzelliklerine yakışan insan." diye yazmışsın. Bu güzelliklerin masal sahnelerinden yaşamın sahnesine taşınacağına nasıl inanırım sensiz olunca? "Aşkı bu kadar yalın benimseyen bir insan sevdiği için neler yapmazdı?" sözün çok anlamlı. Sen aşkı biliyorsun. Yokluğunun kahrını gizleyip sana bütün içtenliğimle yardımcı olmak için çırpındığımı da...) Kelebeklerin tül kanatlarına yazdığım sevinçlerimi paylaşırken, yaşanmazlıkları kendi payıma ayırıyordum. (Bildin canım sevdiğim, bildin..) "Bana verdiğiniz mutluluğu yaşayabiliyordum. Fakat, aylardır sizin yaşadıklarınızdan habersizdim. Bırakmıştınız kendizi dertlerinizin içinde, beni düşünme, bana yönelme büyüklüğünü gösteriyordunuz." diye yazacak kadar beni anlıyorsun artık. Seveceksen, ben buyum. Yüzüme yansıyınca hayalin, avuçlarımla sıkıca kapatırdım yüzümü; kimseler götürmesin diye seni benden. Bu çocuk yanımı sevdin de, sarılmadın sımsıkı. Saçlarımı avuçlarında dalgalandırıp yüzüme aşkın kendisi olup gülümsemedin. Sevmedin. Düşünmeni istiyorum: Yüzyıl snra şimdi yaşayan insanların büyük kısmı toprağa düşmüş olacak. Ömür bu kadar sınırlayken, senle varolmayı ne çok isterdim. Ya şimdi?) Bir ses beklemek senden. Soluk beklemek... Sevdiğini söylemesen de olur. Sevilen kahrı takdir buyurmuşsa, sevene düşen, çaresiz boyun eğmektir, söyledim sana. İlk kez bu kadar çok üşüyorum. İlk kez bu kadar çok vuruyorum kendime./ Her yeni gün, yokluğunu farklı boyutlarıyla yaşatıyor bana. Direniş türküleri besteliyorum; duymuyorsun. Hüzünlenmelerime hep içerlersin de, yine de gelmiyorsun. Yaşama aldanıyorum bazen. Bu, çok kısa sürüyor. Sonra, varlığının yokluğun kadar gerçek olduğunu farkediyorum. Ben bunu öyle çok yaşıyorum ki. Kendimi biraz toparlayabildiğim zamanlarda, yine bildiğin insan oluyorum. Bir kır çiçeğinin taç yaprağına "umut" yazıyorum. Nice soğuk gecelere direniyor da, bir sözünle kırılır diye korkuyorum... Lütfen kırma beni. Öldür, bu can sana fedadır artık. Ama kırma. Umudun patlamalarla azalıp tükendiği o en ince çizgide yokluğuna bırakma beni. Ben yalnızlığı sevdim, sensizliği değil. Sonucunu bir an için bile düşünmeden aldığın umudu geri ver; ben sana bütün ömrümü adayacağım. Yaşamdan bedelini son aşamasına kadar ödeyerek hakettiğim ne kadar alacağım varsa, hepsi senin olsun. Sonrasızlıklarda seni aramak öyle zor ki. Gece. Yine kendime kaldığım binlerce geceden bir gece. Ve sağır duvarlarda senin dalga dalga hayalin.Bir ses beklemek senden. Soluk beklemek. Ağlamaktan başka seçeneğim yok bugün; yenildim sana. En çok senin için, en çok sen böyle istedin diyedir, yenildim sana. Beklediğim sendin oysa. Hani kendi sıcaklığınla gelecektin sorulmaz saatlerde, unuttun mu? Birden bire gelecektin, nedenini kimseler bilmeyecekti. Mutluluğunu bulana kadar paylaşımlarımız sürecek, sen istiyorsun diyedir. Sonra mektuplarımı yok edeceksin. Bu gerekli çünkü. Çok istediğim mutluluğuna, ileride mektuplarımla engel olmayı kabul edemem. İçinde bir anı canlandığında, belki bir yıldızın ışıltısında birlikte gülümseyeceğiz; geriye kalacak olan yalnızca bu.. Önce sesimi unutacaksın, sonra bana ilişkin bildiğin her şeyi. (Ben geceleri sevmezdim belki, hayalin olmasa. Gelmesen böyle kendiliğinden. Geceyi sen de seviyorsun. Benzer geçmişler taşımanın doğal sonucu olarak aynı eksende buluşuyoruz. Anımsıyor musun? Bir gece ne çok konuşmuştuk seninle. Sen sürekli bir şeyler anlatıyordun; birlikte gülüyorduk. Ama, benim bir artım vardı: Sen ne kadar tatlı olduğunun farkında bile değildin. Gece, neden yalnızlıktır çoğu zaman? Birçok insan için böyledir. Benim içinse, hayalini en çok yaşadığım zaman dilimidir. Her gece geliyorsun. Ben seni yaşamın armağanı olarak karşılıyorum; sımsıkı sarılıyoruz. Gülümsüyorsun... Görülmemiş güzellikte gülümsüyorsun. Hiç gitmeyeceğine inanmaya başlıyorum. Sonra, bir ara yitiyorsun.Ve yine geliyorsun. İnanılmaz bir varlıksın. Ne zaman düşünsem, sen. Hayal de olsan, sen... Aslında bütün hayaller "asıl" ne zaman anımsanırsa, hiç kırmazlar, gelirler. Sen başkasın yine de. Bütün hayallerden güzelsin. Her geldiğinde, kendisinin başlı-başına armağan olduğu yetmiyormuş gibi, umudu da armağan olarak getiriyor. Yazık.. Giderken geri götürüyor nedense? Belki unutuyor. Umuda ne kadar gereksinim duyduğumu unutuyor... Hiç düşündün mü sevdiğim? Hayaller neden hep giderler? Yalnızca hayal oldukları için mi? Yoksa yine gelmenin sevincini yaşatmak için mi? Nedeni ne olursa olsun, sen hep gel bana. Artık gitme, hiç gitme. Biliyorum, hayaller hep giderler. Yaşattığı tadımlık kavuşmaları, aşkın ağırlığını bırakıp üstümüzde, giderler... Ama sen gitme. Sen gidersen özlem kalır geriye. Her defasında sensizlik vurulur boynuma. Birdenbire yokluğuna kalırım. Daha önce binlerce kez izlediğim bir film yine sahneye konur. Hiç şaşmadan aynı görüntüler yinelenir. O zamanlarda, yokluğun prangadır, taşıyamam.Sen olmayınca yaşamak ne için? Ve beklemek... Seni getirmeyeceğine inansam da, zamanın o müthiş anını beklemek... Olur mu dersin?Sever misin beni? Anca o zaman çok güçlü bir canlı olacağımı biliyorsun. Şimdi, yokluğunla bedenimdeki bütün enerjiyi alıp götürüyorsun sanki. Yaşama ilişkin alışılmış işlerimi bile yapmakta zorlanıyorum.) Bir tek gerçek için varım artık: Senin için. Seni seviyorum. |
#6
|
|||
|
|||
![]()
/ ağustos böceklerini de götürdü
hiçbir veda üzmüyor… / alev çektiğim kuyular … yok kuytusunda şefkat… sağır ve âmâ Şükran Yenge kadar çekingen rüya huzursuzum…dizlerini ver doğuştan uykusuzum kızılını sevmeyen gül… nâr söyle orda nasıl yaşanıyor sevdalar epeydir yoktum / bakışımdan sağ hayatı bir deri bir aşk kaldım kollarım acıyor…omzumda sızı nerde saklanır aklın utancı o şehrin boynuna sarılamadım sırtım acıyor…sırtım / hep gece gündüzü sallasa beşiğinde… güneş devrilse uyusam maskesinde ışıkların yağmur yağsa yine de yine de yağmur yağsa…kirlenen düşlere kavuşmaz ki eylül ekime bir gün bile /sevişmek yok perdeleri çekmeden pencerelerde acıyan kollarım mahcup bedenime yok’layım… yok’çayım bir deri bir aşk kaldım o şehrin boynuna sarılamadım… |
#7
|
|||
|
|||
![]() Yaldızlı gecelerin
sevişmelerinden artık simleri bir bir toplayıp, Ve kanatıp bana dair sevdiğini söylediğin her şeyi, Senden soyunuyorum… Söküp gölgeni gizlediğin sokağa bakan tüm pencereleri, kendi ellerimle seni uzaklara uğurluyorum… Tam tükenmek üzereyken getirdiğin tahammülleri, seri sonu indirimlerden alınmış, bana bir beden büyük tüm düşleri, ve bir de son kullanma tarihi çoktan geçmiş kederleri yakıyorum kaderimle tutuşturup… Unutup geceler boyu kulağıma fısıldadığın tüm sözleri, şimdi seni kendi ellerimle uzaklara uğurluyorum… Pervasızca gelişlerini, “eksik yanım, canım, artık yanındayım” deyişlerini, dokunmalarına ait ürperişlerimi, sana ait tüm izleri siliyorum… seni çoğaltıp, beni azaltan her şeyi yasak ediyorum ve seni dönülmez yollara uğurluyorum… yarım yamalak anımsıyorum şimdi: “bir gün gideceğim, iyisi mi sen çok sevme yine de beni” deyişini… “şimdi git”diyorum ve ardından izlemiyorum bile gidişini… Elbet köz olur bir gün içimdeki kor… Bundan böyle Sağır sana zillerim, Kapılarım sana kör! Ben seni “yok”a sattım, Sen de beni “yok” gör... |
#8
|
|||
|
|||
![]() Belki bir masaldı her şey belki gelip geçiciydi bu hevesler ama aşk, aşk kağıda dökülen bir kırmızı mürekkep gibidir, ne kadar temizlesen de geçmez. Bugün sen yoksun gözlerin sadece hayallerimde ellerinin sıcaklığı uzakta sen uzaktasın. Damla damla aksam sana doldurur musun kalbini benimle. Yokluğun...Varlığından Hiçbir şey Eksiltmedi... Sana Hergeçen Saniye Aşık Olmamı... ve En Önemlisi Seni Her Saniye Yaşamamı Sağladı... Meleğim! Gozlerim gozlerinde, ellerim ellerinde, ruhum bedenimde oldugu surece seni sevmeye devam edecegim sevgilim! Sen öldüğünde gülüm güneş çökecek, yağmurlar dökülecek, gözyaşlarım sel olup her yeri yerle bir edecek, bu kalp seni hep sevecek...
|
#9
|
|||
|
|||
![]() Sana olan aşkım dağlara evrene sığmaz şunu bil ki sana olan aşkım hiç bitmez... Aşk nedir ki sana aşık olmadıktan sonra, sevgi nedir ki seni sevmedikten sonra, ölüm nedir ki sen benim yanımda olduktan sonra, ben sen varken aşık oldum, ben sen varken sevdim, ben sen yokken öldüm gülüm... Unutmayı bana sor, kendine sorma; zaten sen beni unutmuşsun, ama ben hiç unutmadım unutmayacağımda. Seni güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar seviyor, dünyanın kuzeyinden güneyine özlüyorum. Anladım ki sen benim dünyam olmuşsun, sensizliği ölüm kabul ediyorum. Seni en son gördüğümde gece kıyıda yatmandı gökyüzünde gördüğün AY DEĞİL BENİM SEVDAMDI
|
#10
|
|||
|
|||
![]()
Seni sevmek suç ise cezam idam olsun. Cezam idam ise sevdiğim celladım olsun. Sevdiğim celladım ise adı _ _ _ _ _ _ olsun. Adı _ _ _ _ _ _ ise canım ona feda olsun.Karanlıklara karıştım sevgilim, gölgen olabilmek için..Bir gün cehennemde karşılaşırız seninle;sen kalp hırsızı olduğun için,ben tanrıyı bırakıp sana taptığım için...Çiçeklerin en güzeli gül,güllerin en güzeli sen..çiçeklerden gülü güllerden seni seviyorum.Maviler giyer deniz olurum. Yeşiller giyer bahar olurum. Belli olmaz belki bir gün beyazlar giyer senin olurum.
|
![]() |
|
|