|  |   | 
| 
			 
			#1  
			
			
			
			
			
		 | |||
| 
 | |||
|  Hukuk Sözlüğü A abideler ve asar-ı atika: anıt ve abideler abluka: bir devletin dışarı ile olan ilişkilerini zor kullanarak kesmek acele itiraz: verilen kararın tefhim yada tebliğinden itibaren belirli bir süre içerisinde ( genellikle bir hafta ) yapılması gereken  kanunda açıkça sayılan itiraz türüdür. itiraz üzerine kararı veren makam değil itiraz mercii bir karar verir. (CMUK. 304) acenta: ticari mümessil ticari vekil  satış memuru veya müstahdem gibi bir sıfatı olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak belirli bir bölge içinde daimi bir suretle ticari bir işletmeyi ilgilendiren akidlerde aracılık etmeyi veya bunları o işletme adına yapmayı meslek edinen kimse (TTK 116 vd.) acir: kiraya veren kimse aciz: bir şahsın borçlarını ödeyemeyecek durumda bulunması aciz vesikası: alacaklı alacağının tamamını alamamışsa kalan miktar için kendisine verilen vesika (İİK 143) açık artırma: bir malın  teklif veren kişiler arasında en yüksek bedeli öneren kimseye satılmasını sağlayan satış biçimi. ada: çevresi yollarla sınırlandırılmış bulunan  çeşitli parselleri kapsayan arsa parçası. adâd: adetler; sayılar adalet: haklılık; hakka uygunluk adem-i ifâ: yapmamak; yerine getirmemek; borcu ödememek adem-i iştirak: katılmamak adem-i selahiyet: yetkisizlik adem-i vüsuk: gercek olmamak adi kira: kiraya verenin  belli bir ücret karşılığında bir şeyin kullanılmasını kiracıya bıraktığı sözleşme. adi şirket: iki veya daha çok kimsenin  ortak bir amaca ulaşmak için emeklerini ve mallarını birleştirmeyi kabul ettikleri sözleşme ile kurulan ortaklık. adlî kaza: cezai  hukuki  ticari  nizalı  nizasız yargı adlî müzaharet: adli yardım ağlep: kuvvetli; büyük ahar: başkası; üçüncü kişi; yabancı ahde vefa: söze bağlılık  sözleşmeye bağlılık âhir: son; sondaki; en son; en sondaki ahit : söz verme ahkam: hükümler ahkâmı huzuriyye: hakim önünde yargılanmayla ilgili yöntem hükümleri ahkâmı mahsusa: özel hükümler ahkâmı müteferia: ayrıntılı hükümler ahkâmı mütehalife: aykırı değişik hükümler ahvâl: durumlar; haller; vaziyetler ahz: almak aile hukuku: Aile ilişkilerini düzeneleyen hukuk kurallarıdır. aile şirketi: bir ailenin bireylerinden oluşan ortaklık. aile yurdu: bir kimsenin  ailenin gereksiniminden büyük olmamak ve bizzat kendisinin veya ailesinin işletmesi ya da oturması koşuluyla  aile bireylerinin geçimi ve oturmasını sağlamak amacıyla ayırdığı taşınmaz ve ekleri. akar: taşınmaz mal; kiraya verilen ve gelir sağlayan şeyler akarâtı mevkufe: vakfedilmiş  gelir getiren mallar akdetmek: sözleşmek; kararlaştırmak; düzenlemek; bağlamak akd-i mebhusünanh: sözü geçen akit  anlaşma  sözleşme akd-i mezbur: sözü geçen akit  anlaşma  sözleşme akd-i muvazaa: karşılıklı ödün verilerek yapılan akit  anlaşma  sözleşme akd-i sahih: geçerli  doğru  kusursuz akit  anlaşma  sözleşme âkideyn:her akitte akdi yapan iki taraf âkidîn: sözleşenler; sözleşme yapanlar âkit: bir işi karşılıklı olarak kararlaştırıp üstlerine alan taraflardan her biri; sözleşme veya mukavele yapan alâhilâf'ül-kanun: kanun hilafına; yasaya aykırı olarak alâkadar: ilgili; ilişkili alât: aletler; araçlar aledderecat: sırasıyla; derecesine göre alelhesap: hesaplaşmak üzere; hesaba sayarak; sayışılmak üzere; doğan kârdan bir bölümünün ileride tamamı üzerinde hesaplatılmak üzere önceden ödenmesi ale-l-ıtlak: genel olarak; rasgele; bir sınır ile bağlı olmayarak ale-l-umûm: genel olarak; umumi bir biçimde; bütün alelusul: usulüne uygun; aleniyet: açıklık alettakrib: takriben; yaklaşık olarak amade: bir işi yapmaya hazır; hazırlanmış amel: iş; edim; fiil amele: işçi; emekçi  ırgat amelî: işe dayanan; iş üstünde; tatbikî; pratik; uygulamalı amenajman:doğal kaynakların işletilmesi âmil: yapan; etken; etmen; sebep; faktör âmir: emreden; buyuran; bir memurun vazife bakımından büyüğü; bir fiili yapmaya veya yapmamaya zorlayan  buna gücü yeten âmm:genel; umumi; herkese ait amme :kamu âmme hükmî şahsiyeti: kamu tüzel kişiliği amme intizamı : kamu düzeni anagayrimenkul: Kat mülkiyetine konu olan taşınmazın bütünü. anayapı: Kat mülkiyetine konu olan taşınmazın esas yapı kısmı. angaje: sözle veya yazılı olarak bağlanan; bağımlı ânif'ül-beyan: az önce beyan olunan  bildirilen anmuhakemetin: muhakeme yaparak; yargılama yoluyla antrepo: gümrüklere gelen ticari eşyanın konulduğu  korunduğu yer; ardiye; ambar âra: reyler; oylar arazi mahlule: mutasarrıfın mirasçı bırakmadan ölümü ile mahlûl olan arazi-i emiriyye arazi-i emiriyye: beytülmâle ait olarak devlet tarafından kişilere dağıtılan yerler  topraklar; beylik arazi arâzi-i haraciyye: haraca bağlı arazi; arâzi-i memlûke: mülk; timar toprağı; mülkiyet yolu ile tasarruf olunan yerler arâzi-i metrûke: halkın gereksinimi ve kullanımı için terk edilen arazi arâzi-i mevât: hiç kimsenin tasarrufu altında olmayan ve halka terk ve tahsis edilmemiş bulunan  yüksek sesli bir kimsenin sesi işitilmeyecek derecede köy ve kasabalar gibi yerlerden uzak bulunan kıraç  taşlık  pırnallık gibi yerler arazi-i mevkufe: geliri belirli bir konuya tahsis olunan yer; vakıf olunmuş arazi arazi-i miriye: devlete ait arazi arâzi-i öşriye: ürününden onda bir Devlet payı alınan ve üzerinde her türlü mülkiyet tasarrufları bulunan arazi âri: boş; çıplak; soyut; arınmış; yüksüz âriyet: ödünç; eğreti; ödünç sözleşmesi arîz ve amîk: genişlik ve derinliğine; enine boyuna; arz: sunma; gösterme; bildirme; önüne koyma; anlatma (bir büyüğe) arsa payı: Kat mülkiyetinde arsanın  kanunda belirtilen esasa göre bağımsız bölümlere ayrılan ortak mülkiyet payı. arsa: Belediye sınırları içinde  belediye tarafından parsellenerek üzerine inşaat yapmak için ayrılan arazi parçası. arzuhal: dilekçe asgarî: en az; en aşağı; en azından; en düşük; en küçük ashab-ı intikal: verasetin geçişinde hak sahipleri asrî: zamana uygun; çağdaş; modern ateh: bunama; bunaklık atıf: yollama; yöneltme; yükleme; bağlama; eğme; meylettirme; ilişkili bulma âtî: gelecek; gelen (kişi veya şey); gelecek zaman; istikbal avans: alacağına sayılmak üzere önceden yapılan ödeme; öndelik avârız: kazalar; belâlar; borçlanma ve hak kazanma yeterliliğini kısan veya yok eden haller avdet: dönüş; geri gelme; dönme ayn: para dışında  kazanılabilen bütün servet öğeleri aynî: mala ilişkin; eşyaya bağlı; malın mülkiyeti ile ilgili; herkese karşı ileri sürülebilen ayni haklar: Eşya üzerinde doğrudan doğruya mutlak egemenlik yetkisi veren ve herkese karşı ileri sürülebilen haklar. âzâ: uzuvlar; üyeler; organlar âzâde: serbest; hür; özgür azamî: en çok; en büyük; en yüksek azimet: gidiş; yola çıkma azil: Verilen temsil yetkisinin ortadan kaldırılması | 
| 
 | 
 |