Genel Paylaşım Forumu     forum  

Go Back   Genel Paylaşım Forumu > >

Cevapla
 
Seçenekler Stil
  #1  
Alt 5 December 2008, 11:57
HaZzAn
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart Cvp: 365 Gün için, 365 güzel söz

301. gün:
Limiti koyan zihindir. Zihin bir şeyi yapabileceğini kestirebildiği kadar başarılı olur. Yüzde 100 inandığın süre here şeyi yapabilirsin.
ARNOLD SCHWARZENEGGER
* * *
302. gün:
Bir şeyin imkansız olduğuna inanırsanız aklınız bunun neden imkansız olduğunu ispatlamak üzere çalışmaya başlar. Ama bir şeyin yapılabileceğine inandığınızda, gerçekten inandığınızda aklınız onu yapmak üzere çözüm bulmanıza yardım etmek için çalışmaya başlar.
DR. DAVİT J. SCHWART
* * *
303. gün:
İnsan yalnız tek bir şey istemelik ve durmadan hep onu istemeli. O zaman onu elde edeceğinizden emin olabiliriz.
ANDRE GİDE
* * *
304. gün:
Bildiklerim içinde en önelmiş saydığım ve daima titizlikle riayet ettiğim prensip şudur: elimde bulunan bir işi bütün hayatım ana bağlı imişcesine dikkatimi ve enerjimi toplayarak en mükemmel şekilde çalışırım.
GRASSE
* * *
305. gün:
Ne zaman bir sorunum olsa, hayatımdaki en kötü anı hatırlar ve “bununla başa çıkabilmiştim. Şu an karşılaştığım zorluklar bundan çok daha hafif, bunu da halledebilirim” derim.
WALLY AMOS
* * *
306. gün:
Büyük insanların ulaştığı ve koruduğu yükseklik ani bir sıçrayışla erişilmiş değildir. Onlar diğerleri uyurken geceleri azimle yukarıya tırmanmaya çalışıyorlardı.
HENRY W. LONGFELLOW
* * *
307. gün:
Ruhunun ışığı sönmüş, dizinin dermanı kesilmiş insanların bir gaye için çalışarak iyileştirildiğini gördüm. Çalışmak bize cesaret verir. Çalışmak kendimize olan güvenimizi sağlar.
DR. RİCHARD C. CABOT
* * *
308. gün:
Ne geçmiş vardır ne gelecek; sadece sonsuz bir şimdi vardır.
A.COWLEY
* * *
309. gün:
İnsan rastlantıların yarattığı bir şey değildir, rastlantılar insanın yarattığı şeylerdir.
BENJAMİN DISRAELI
* * *
310. gün:
Tüm inisiyatif ve yaratma eylemleriyle ilgili bir tek basit gerçek vardır kişi kendini gerçekten adadığı anda, "Kader" de harekete geçmektedir.
GOETHE
* * *
311. gün:
Kişi zengin olsun, yoksul olsun, hastalığı iyileştirende, mutsuzluğu mutlu kılan da zihindir.
BENJAMİN DISRAELI
* * *
312. gün:
Ne düşünürsek oyuz. Biz herneysek düşüncelerimizden doğar. Düşüncelerimizle biz dünyamızı yaparız.
BUDA
* * *
313. gün:
Cehalet her zaman kendisine hayran olmaya hazırdır.
SANTRA GUİTRY
* * *
314. gün:
Anıta layık olanların ona ihtiyaçları yoktur.
WİLLİAM HAZLİTT
* * *
315. gün:
Biz bir öyküyü iki kez anlatmayı pek severiz, fakat onu bir kereden fazla dinlemeyi asla!
WİLLİAM HAZLİTT
* * *
316. gün:
Evlatlarınızı devriniz için değil, onların devirleri için yetiştiriniz.
HZ. ALİ
* * *
317. gün:
Yanlış anlayanlar tarafından söylenen bir doğrudan daha kötü hiç bir yalan yoktur.
WİLLİAM JAMES
* * *
318. gün:
Öğretmek, iki kere öğrenmek demektir.
JOSEPH JAUBERT
* * *
319. gün:
Akıllı insanlara gülmek, delilerin ayrıcalığıdır.
JEAN DE LA BRUYERE
* * *
320. gün:
Çalışırken en çirkin insan bile güzeldir
HZ. MUHAMMED (S.A.V.)
* * *
321. gün:
Eğer bir insan üniversiteden çıktıktan sonra, öğreneceği daha çok şey olduğunu öğrenebilmişse, yüksek öğrenim yapmanın bir zararı yoktur.
W. LONGFELLOW
* * *
322. gün:
Düşüncelerini değiştirmeyenler yalnızca delilerle ölülerdir.
T. LOWELL
* * *
323. gün:
Kaptanın ustalığı, deniz durgunken anlaşılır mı?
LUKİANOS
* * *
324. gün:
Bizden başkalarında olan yetenek ve beceriye biz şans deriz.
MİCHEL AUDİART
* * *
325. gün:
Söz, başarının gölgesidir.
DEMOKRİTUS
* * *
326. gün:
O işin başarılmasının imkansız olduğunu bilmedikleri için başardılar.
MARK TWAİN
* * *
327. gün:
Çok dinlememiz ve az konuşmamız için iki kulağımız ve bir dilimiz vardır.
DİOGENES
* * *
328. gün:
Murdar bir halden, muhteşem bir maziye kanatlanmak gericilik ise, her namuslu insan gericidir
CEMİL MERİÇ
* * *
329. gün:
Akıl hazır değilse, göz göremez
EMİLİE SERGE
* * *
330. gün:
Yıllar, günlerin hiç bir zaman bilemeyeceği bir çok şeyi öğretirler...
RALPH WALDO EMERSON
* * *
331. gün:
İyi bir konuşmacı, etkili konuşmasını bilen değil, gönlü bir inançla sarhoş olandır...
RALPH WALDO EMERSON
* * *
332. gün:
Yayın doğruluğu, eğriliğindedir
FETHULLAH GÜLEN
* * *
333. gün:
İyi geçen bir gün nasıl mutlu bir uyku getirirse, iyi geçen bir ömür de mutlu bir ölüm getirir.
LEONARDO DA VİNCİ
* * *
334. gün:
Az korkun, çok ümit edin;
Az yiyin, çok çiğneyin;
Az konuşun, çok şey ifade edin;
Az kızın, çok sevin;
İyi şeyler sizindir...
LORD FİSCHER
* * *
335. gün:
Eğer kekeme değilseniz, söylemek her zaman kolay, yapmak her zaman zordur.
R. LEWTON
* * *
336. gün:
Rüyaları gerçekleştirmenin en kestirme yolu, uyanmaktır.
J. M. POWE
* * *
337. gün:
Cahil kimsenin yanında, kitap gibi sessiz ol.
MEVLANA
* * *
338. gün:
Üzülmek, yarının sıkıntısından bir şey eksiltmez, sadece bu günün gücünü tüketir.
A.J. CRONİN
* * *
339. gün:
Başarının şartları, bilmek, istemek, cüret etmek ve susmaktır.
AXEL MUNTHE
* * *
340. gün:
Bilge olan kendisine sorar,
Kaçık olan başkalarına...
HENRY ORNOLD
* * *
341. gün:
Bazı insanlar vardır, mümkün olmayan şeyleri başarmak için bütün ömürlerini verirler.Fakat mümkün olanı yapmak için bir dakikalarını harcamazlar.
NÜVİT OSMAY
* * *
342. gün:
İnsanlar ömür kısadır derler ama, yine de onu kısaltmak için ellerinden geleni yaparlar.
JEAN JACQUES ROUSSEAU
* * *
343. gün:
Eleştirmenlerin sözlerine aldırmayın,
Şimdiye kadar hiç birinin heykeli dikilmemiştir.
SİBELİUS
* * *
344. gün:
Düşen bir çığda hiç bir kar tanesi kendisini olup bitenden sorumlu tutmaz.
OSCAR WİLDE
* * *
345. gün:
Yeteneklerin en fazla geliştiği zaman, insanın bütün bir dünyayı karşısına aldığı zamandır.
MARY WOLLSTONECRAFT
* * *
346. gün:
her işin başı zamanlamadır. Bir işin ne zaman yapılacağı, nasıl yapılacağı denli önemlidir.
ARNOLD H.GLASOW
* * *
347. gün:
Sen neye hazırsan, o da senin için hazırdır.
MARC VİCTOR HANSEN
* * *
348. gün:
Başarısının nedenini soranlara:
Başımı tararken, saçlarımdan başka bir şey düşünmem...
CLEMENCEAU
* * *
349. gün:
Yeteri kadar nedeniniz varsa, her şeyi yapabilirsiniz.
JİM ROHN
* * *
350. gün:
Dualarınıza dikkat edin, gerçekleşebilirler.
EMERSON
* * *
351. gün:
İnsana olanlar değil, o insanın içinde olanlar önemlidir.
LOUİS MANN
* * *
352. gün:
Öğrendiklerini bir saat gibi cebinde taşı; ikide bir saati olduğunu göstermek isteyen insanlar gibi ortaya çıkarma; eğer birisi sana saati sorarsa söylersin;
ama her saat başında saat kulesi gibi ötme!
LORD CHESTERFİELD
* * *
353. gün:
Zirvelerde kartallar da bulunur, yılanlar da. Ancak birisi oraya süzülerek, diğeri ise sürünerek gelmiştir. Önemli olan nereye gelmiş olduğunuzdan çok, nereden ve nasıl geldiğinizdir.
CENAP ŞAHABETTİN
* * *
354. gün:
Elmas nasıl yontulmadan kusursuz olmaz ise; insan da acı çekmeden olgunlaşmaz.
KONFÜÇYÜS
* * *
355. gün:
Paslanacağımıza, yıpranalım!
R. CAMBERLANG
* * *
356. gün:
Bir adama bir kitap sattığın zaman, ona yalnız yarım kilo kağıt, mürekkep ve tutkal satmış değilsin; sen ona tamamen yeni bir yaşam satmış oluyorsun...
CHRİSTOPHER MORLEY
* * *
357. gün:
Kırdım diyorsun zincirlerini...
Evet, köpek de çeker koparır zincirini,
Kaçar o da, ama halkaları boynunda taşıyarak...
PERSİUS
* * *
358. gün:
Büyük insan büyüklüğünü, kendisinden küçük insanlara karşı davranışlarıyla gösterir.
THOMAS CARLYLE
* * *
359. gün:
Okumak bir insanı doldurur, insanlarla konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır...
F. BACON
* * *
360. gün:
Sıkı bir araştırma yapılırsa görülür ki, iş, herhangi bir eğlenceden çok daha az sıkıcıdır.
CHARLES BAUDLAİRE
* * *
361. gün:
Basit bir insanın elinden geleni yapabilmesi, zeki bir insanın tembelliğinden çok daha değerlidir.
BALTASAR BRACİAS
* * *
362. gün:
Başkasının izinde yürüyen, iz bırakamaz.
JOAN I. BRANNON
* * *
363. gün:
Deha yalnızca uzun sabır ve çalışmadır.
FLAUBERT BUFFON
* * *
364. gün:
Yalanlamak ve reddetmek için okuma!
İnanmak ve her şeyi kabullenmek için de okuma!
Konuşmak ve nutuk çekmek için de okuma!
Tartmak, kıyaslamak ve düşünmek için oku!
F. BACON
* * *
365. gün:
Büyük insanların idealleri, sıradan insanlarınsa hevesleri vardır.
WASHİNGTON IRVİNG
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 8 December 2008, 10:13
ceyLin
Guest
 
Mesajlar: n/a
Wink SevgiLiye Sözler ;)

Aynı cümLenin içinde iki yabancıyız "BiZ"

Sen ve ben
Aynı cümlenin içinde iki yabancıyız.
Hayat ile ölüm arasında kalan boşluğa sıkışmış iki bahar
sabahı...


Biraz yorgun,
biraz kırgın,
biraz endişe...


Ayrılıkla şereflendirilmiş iki esir yürek....
Göğsünde söz verilmişliklerin bir bıçak yarası gibi parladığı
iki süngüsüz asker..
Oysa bayram sevinçlerimiz vardı yüzümüze “ gülüş “ diye taktığımız...
Oysa baca dumanlarının bile yüzündeki masumluğunu kirletemediği beyaz düşlerimiz vardı ardında “ hayat “ diye koşuşturduğumuz...


Hatıralar mısın seninle tanıştığımız günü...Fırtınalı bir zamandı..

Yorgun bir gün sonrası akşamın karanlığına gizlenmiş iki yetim yürektik ikimiz..
Ürkek bakışlarımız vardı..Saklı cümlelerimiz, yaralı geçmişlerimiz.


Sen,

mavi sulardan alınıp tozun toprağın içinde yaşatılmaya çalışan bir balık kadar çaresiz..Ve ben tüm umutları alabora olmuş bir balıkçı kadar ümitsiz..

Acılarımız ortaktı, umutlarımız ise yalnızlığa prangalı..Ama pes etmedik...Önüne gelen herşeyi gölgesinin önünde diz çöktüren rüzgara bile bel bükmedik biz..Yüreğimizi kalkan bilip sonuna kadar savaştık aşkımıza zaman biçen herşeyle ..

Bu savaşta yenilmeyi aynı safta ölmeyi bile göz aldık. biz.Göğsümüze ayrılığın madalyası takılmaktansa ölümü reva gördük umut fakiri yüreklerimize. Ama belki göz ardı ettiğimiz belki de unutmak istediğimiz bir şeyler vardı sevgili.

Biz bu savaşa bir sıfır geride başlamıştık..Ayrılığa yakındı saflarımız..Geç kalmışlık kokuyordu nefeslerimiz..Ve göz ardı ettiğimiz teknemiz su alıyordu..

Ama pes etmedik.

Yanan bir şeyler vardı yavaş yavaş..Yenilmeye hazır iki asker vardı ayaklarımızın ürkek gölgelerinde…
Belki de er- geç ayrılmaya mahkum iki kırık yürek vardı kendimizden bile gizlendiğimiz köşelerde..
Ama mühürlü kaderimize inat tek bir yürek olmaya çalıştık uçurum kenarlarında..
Sevdamıza biçilen kelebek ömrüne inat biz yaşamaya çabaladık


...CaMdaN FaNuSlaRda...

Sen gittin sevgili…

Ardında beni “ bende “ bırakarak gittin..

Senden sonra sensizliği yüzüme vuran her kelimeyi, her cümleyi reddettim.

Sensizliğin her harfini savurdum dilimden.Sen beni öldürmüşken “ ben “ seni “ öldüremedim..

Ve de yaşatamadım seni “ bende “.Gittin..

Ardından binlerce sitem ekledim bensiz attığın her adıma..” İçi boş “ küfürler savurdum çıktığın demir kapılara…

Sen gittin…Ardından içi boşaltmış sorgular, mesnetsiz iftiralar, cevabı sorusunda saklı çapraz yanılgılar geldi…Zan altında kaldım..

Geçmişinde yaşadığın acılarda tek bir payım / tek bir hissem halde “ gençliğini çalmakla, geleceğine dair tek bir pay / tek bir hisse talep etmediğim halde “ gelecek günlerini “ zimmetime geçirmekte itham edildim imzasız iddaanamelerde.

Seni “ sensiz “ sevmekten yalnızlığına hüküm giydim topuksuz cümlelerin ağır yenilgilerinde..Suçluydum artık..

Adının kapladığı alan kadar yer tutan hücrelerde ezildim, itildim..Ve en sonunda yenildim..Ama hiçbir sorguda senin “ adını “ ifşa etmedim…

Hiçbir zaman pişmanlığı sende saklı günahlarıma seni ortak etmedim…Bu aşkın faili meçhul suçlarının hepsini üstelendim sırf sen temize çık diye sen hep bensiz de mutlu ol diye..

Çünkü sen benim “ ölümle onurlandırılacak tek sebebim, mutluluklarda sayıkladığım tek nefesimdin

Şimdi sensizliğin akşamını demlemekteyim hayatın isli çaydanlığında..Kim bilir ben bu satırları yazarken satırlara, sen dört duvar arasında sana biçilmiş “ mutluluk” rollerinde oynamaktasın..Sahne de sen..Başrollerde sen..Oysa ben senin yarım bıraktığın bu aşkın ayrılığa kalansız bölünen acılarında bana verilen repliklerini oynuyorum…Perdelerin ardında sözlerini unutmuş figuran gibi her gece sensizliğin içinde senli hatıralarımı oynuyorum..Ve kalabalık sokaklarda karşılaştığım her kadın gözüne yenilmişliğimin ilanını karalıyorum on puntoluk harflerle…Şimdi yüreğimin seni seven kepenklerini indirip baktığım her kadının gözlerinde “ sana gecikmişliğimi“ görmek için üzerime suskunluğumu giyiniyorum..Ve gördüğüm her gözde anlıyorum ki; biz iki yakası hiçbir zaman birbirine kavuşmayacak iki uçurumuz..Biz seninle aynı cümlede iki yabancıyız artık…

Kırık dökük olsa da sensiz aynalar, hayat kaldığı yerden devam ediyor. Senden önce yetim idim, senden sonra da öksüz kaldım..Senden önce yarım bir cümleydim, senden sonra yalnızlığın avcunda kırık dökük bir kelime...Sen yoksun; herşey bir noksan, herşey yarım. Kısacası " sensiz " tadsız tuzsuz bir hayat. Ha bıçağı göğsüne saplamışsın ha şakağına soğuk kelimeleri dayamışsın. Değişen ne ki sevgili..Herşey bir " eksik ", herşey " sana " noksan. Herşey çıktığın demir kapı gibi; hayat kadar dağınık , ölüm kadar soğuk.Herşey bıraktığın gibi, herşey bir " sen " eksik !...

“ Sen gittikten sonra
Bu hayat köprüsünün altından
Daha çok seller akacak topraklarıma…
Ve sensizliğin içinde
Her an ölüm bana musallat olacak..
Kâh yenilgilerimi fırlatacak yüzüme,
Kâh sana gecikmişliğimin ipini geçirecek yüreğime..
Ama ben pes etmeyeceğim..
Var gücümle “ seni “ bende yaşatacağım…
Yaşatmaya çalışacağım..
Ama her şey bir “ sen “ eksik olacak…
Her şey tamam olsa da,
Sol yanım hep sana “ noksan “ kalacak….”


Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım.Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,kendi yolumu çizdiğimde anladım..Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat,okuyarak, dinleyerek değil.Bildiklerini bana neden anlatmadığını,anladım..Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,neden hiç ağlamadığını anladım..Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..Bir insanı herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş,çok acıttığında anladım..Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğin de anladım..Yalan söylememek değil,gerçeği gizlememekmiş marifet,yüreğini elime koyduğunda anladım.."SANA İHTİYACIM VAR,GEL!"diyebilmekmiş güçlü olmak,sana "GİT" dediğimde anladım..Biri sana "GİT" dediğinde, "KALMAK İSTİYORUM" diyebilmekmiş sevmek,git dediklerinde gittiğimde anladım..Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..Özür dilemek değil, "AFFET BENİ" diye haykırmak istemekmiş pişman olmak,gerçekten pişman olduğumda anladım..Ve gurur,kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..Ölürcesine isteyen beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım..Sevgi emekmiş,emek ise özgür bırakacak ama vazgeçmeyecek kadar sevmekmiş..ANLADIM!!!

Şimdi nerelerdesin? Bu sefer yazdıklarımın, yüreğimin acısının adresi yok! Satırları yazmakta bile zorlanıyorum. Sen gideli kelime haznem daraldı. Tek başıma kaldım buralarda...
Ansızın dalıyorum, sürekli yollara bakıyorum ve işin acı tarafı gelmeyeceğini de çok iyi biliyorum. Ah Sevgili! Çok hayallerimiz vardı. Hayata dair, aşka dair, ikimizin kaybettiklerine dair. Yazık! Hayallerimiz yarıda bile kalmadı.. Şimdi de mi kadere atılacak suç? "Kaderde var mı?" diyerek!


Sen yoksun ama ben gene sana yazıyorum her günün ardından(!)
Gözyaşlarımı, aşkımı, özlemimi yazıyorum ve sevgili her zamanki gibi seni özlemle bekliyorum. Bensiz üzülme olduğun yerlerde; çünkü ben seni yüreğimde taşıyorum, sensizken bile...


Kimseye söylemiyorum seni sevdiğimi sana bile (!) Çünkü içimde yaşıyorum seni, sen de beni... Bizim aşkımızın kuralı da bu, baştan beri belli..

Ah Sevgili(!) Özledim be seni.. Geleceksin biliyorum ve sabırla bekliyorum. Çünkü seni ölümsüz bir aşkla seviyorum.

Anlatmak istiyorum,
Bu bendeki
Sana dair en güzel duyguları...
Hayat hiç bu kadar güzel olmadı
Derinliklerimle, baştan başa
Sen dolduğum günden beri.


Bir haller oluyor bana
Dalıp gidiyorum öylece, sana ulaşana dek
Sevenler bunu iyi bilir…
Seni yaşamak o kadar güzel ki düşüncemde bile…
Bir ırmağın denize yürüdüğü gibi…
Bir denizin maviyle dolduğu gibi…
Sen doluyorum işte…
Yüreğime konar mutluluk kelebekleri
Dudaklarımda tebessüm
Yüzüme yayılır tatlı bir gülümseme
Gülüyorum işte kendi kendime
Kendi kendine gülümseyen bebekler gibiyim.


Sen benliğim,
Sen hasretim,
Sen sevincim olduğun günden beri
Sevda çöllerinde
Leylalar ariyan mecnunlar gibiyim.


Şimdi, içtenlikle söylüyorum
Seni düşünmek, seni yaşamak
Bu dünyanın en güzel duygularını
Yüklüyor yüreğime.
Kokladığım çiçeklere,
Kopardığım meyvelere,
Savrulduğum rüzgarlara,
Islandığım yağmurlara,
Uzandığım topraklara,
Gökteki yıldızlara,
Yüce dağlara
Haykırıyorum!
Sen var ya sen,
Canımın içi bir tanem,
Seni, seni çok seviyorum…


Bu, son gecem gidiyorum...
Gözlerine bakmadan, ellerini tutmadan,
Sana seni ne çok sevdiğimi söylemeden uzaklara gidiyorum.
Karşılıksız sevmenin acısıyla
unutulmanın umutsuzluğuyla
Ve
Yüreğimde unutulmayan aşkım olan
Senle gidiyorum.
Elveda aşkım!
Sonsuza kadar Elveda..!

Aşkımı verdim sana yüreğimi verdim.Aşk sendin,sen yüreğimdin.Her atışı senin iki hecelik ismini fısıldardı.Kimse anlamazdı ama sen duyardın.Hak etmişmiydin bunu?Böyle derin bir aşkla sevilmeyi hak etmiş miydin?Geç kalmış bir soru bu.Nasıl hissettiysem öğle yaşadım ben aşkımı.Yüreğimi teslim etmiş olsaydım sana,aşk olmazdı onun adı.Böyle yaşadım ben aşkımı sen beğensen de beğenmesen de.Hesaplı aşklar bana göre değil."Ne verirsem ne alırım?"sorusunu soranlardan olmadım.senin için attı yüreğim bunu söylemekten de gocunmadım.
umutlarımı verdim sana,hayallerimi verdim.Bir gelecek düşledim senle hata mıydı? Yarım aşkları,kaç-kovala oyunlarını,göstermelik dargınlıkları bırakıp bir kenara,bu günü dolu dolu yaşarken,yarına dair umutlar besledim.Hepsinde sen vardın,sensiz olmayacaktım.Bugünüde yarını da seninle yaşayacaktım.Bu hayatta ne olacaksa iyi kötü birlikte karşılayacaktık.Birbirimize güç verecektik,hayata karşı direnme gücünü birbirimizden alacaktık.Ruhumu verdim sana,bedenimibedenimi verdim.Olmadıgın zamanlardaruhumu bıraktım sana yalnız kalmayasın diye.Çünküsensiz olamazdı benim ruhum.İçimisıkıntılar basardı.Müebbete mahküm bir hükümlü gibi bedenime tünel kazıp firar etmeyi düşündürdü hep.Bu yüzden özgür bıraktım onu.Ve ruhumun gideceği tek yer her zaman senin yanındı.Ya bedenim?Gözlerimgördüğü hiçbir şeyi ayıramazdı sensizken.Ellerim dokunmazdı hiçbir şeye.Yürümezdi bacaklarım senin olmadıgın yollarda.Oysa sana her dokunuşum,yeniden doğuşu olurdu bedenimin.Yenilenir,arınır cıkardı karşina her zaman.Hayatımı verdim sana."Can"deseydin onuda alırdın benden.Gözümü bile kırpmazdım.zaten aşk bu degil midir?Sevgiliye dokunduğun anda,"Ölsem umrumda olmaz"denek degil midir aşk?Bunu demiyorsan eğer neden yaşayasın aşkı?Bütün bunlar yetmedi sana biliyorum.Yetseydi eğer, şimdi bunları yazıyor olmazdım zaten.İsyan sanma bunları,ben hayatı kendimde arıyorum...
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 8 December 2008, 10:14
ceyLin
Guest
 
Mesajlar: n/a
Wink Cvp: SevgiLiye Sözler ;)

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği


İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya


Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin


İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına


Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın


Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı


Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.


İÇİMİ ACITIYOR YOKLUĞUN
SENSİZ GEÇEN HER GÜNE LANET EDİYORUM
SESSİZCE AĞLIYORUM
KORKUYORUM AŞKIM SENSİZLİKTEN ÇOK KORKUYORUM.


ÜRPERTİYOR İÇİMİ YOKLUĞUN
SENSİZLİK BANA VERİLMİŞ EN BÜYÜK CEZA
YOKLUĞUN İÇİMDE KANAYAN BİR YARA GİBİ
HER DAİM ACITIYOR CANIMI


ÖLESİYE HAYKIRMAK İSTİYORUM SENİ SEVDİĞİMİ
SENSİZ OLAMADIĞIMI,SENDEN KOPAMADIĞIMI
KORKUYORUM AŞKIM SENSİZLİKTEN ÇOK KORKUYORUM

AŞK ...

Aşk; yalnız bir operadır kış güneşinde dinlenen.
Aşk; bazen bir zaman hatasıdır.
Aşk; bazen kavuşamamak, adını karalamaktır kağıtlara.
Uzun bir suskunluktur ya da durmadan ondan konuşmaktır.
Aşk; bir filmin, bir karesinde takılıp kalmak...
Bazen tuhaf bir cesaretle meydan okumaktır.
Aşk; bazen nedenini bilmediğiniz bir duraksamadır.
Aşk; bir harabenin ortasında birşey bulup da ne yapacağını bilemeyen
iki savaş çocuğu gibi kalmaktır.
Eylül'ün toparlanıp gitmesini izlemektir.
Bir bakış bile anlatmaya yeterken herşeyi
kalbinizi dolduran duyguların kalbinizde kalmasıdır.
Aşk; canınızla beslemektir hüznün kuşlarını.
Aşk; vazgeçmektir gözlerinden.
Geceleri ansızın nedensiz uyanmaktır uykularından, usul usul ağlamaktır.
Aşk; birgün anahtarın ters döneceğine inanıp ışığa kavuşmayı özlemektir.
Aşk; buralardan öylece çekip gitmek ve sonunda kendine bir gül vermektir.
Acını içine alıp, göz damlalarını tutup, güçlü olmaya çalışmaktır.


İclâl Aydın

O geldi…

Ansızın geldi. Uzundu boyu ve teni beyaz. Gözlerinde bal damlalarıyla çıkageldi. Kumdan bir kale sandığı, emeğimle kurduğum, gözyaşlarımla suladığım yepyeni ve paylaşılmaz dünyamı alt üst etmek için geldi. İstemediğim halde, gelmesin diye dualar ettiğim halde o geldi.

O geldi…

Güneşin bulutlara sarındığı bir akşamüzeri çıkageldi. Beni çepeçevre sardı o doyumsuz ruh çekimi. Ve anlayamadım hangi girdabın içine çekildiğimi. Karman çormanlıklarımı dağıttım dört bir yere. O geldi gömdüğüm anılarımı bir bir çıkarmak için toprağın derinliklerinden. Geldi ve dağladı hayatımı. Geldi ve akıttı bir süredir buzuldamış göz yaşlarımı.

O geldi…





O kadar karşı konulmazdı ki gelişi. Hamurunu bir zamanlar ellerimle yoğurduğum sevgimizin katili o değilmiş gibi fütursuz, onursuz çıkageldi. Bal damlasıydı gözleri. Ve ellerinde papatyaların kokusu. Gülüşlerinde alaycı bir mertlik. Ve o geldi. Şerefsiz bir namludan çıkacak son kurşunu sıkmak için kalbimin orta yerine. Geldi ve gökten bir bir inmeye başladı yağmur damlaları…

O geldi…

Ben ne kadar istemiyorsam o kadar çok geldi. Pencerelerimi açtı, perdelerimi araladı. Kilitlediğim kapılarımı açtı elinde tuttuğu paslanmaz bir tükenmez kalemle. Ve sancıttı içimde çoktandır küllenmiş bir yanardağ ağzını. Bir anlık sarmaşık çiçeği olmaya özendim. Sarılmak istedim sımsıkı, sarılmak istedim ne kadar üzdüyse beni. Sarılmak istedim bu gelişinden ne kadar mut(lu)suz olduğumu bilsin diye, anlasın diye…

O geldi…

Ve bir anda soldurdu bütün renklerimi. Tepe taklak etti yine düşlerimi, gülüşlerimi. Gelmesini istemediğimi söylediğimde yüzünde solmuş bir gül goncası takılı kaldı. Kıyamadım. Gözlerimi kapadım, bal damlası gözlere bakamadım. Bir zamanlar o gözlere ne şiirler yazardım. Ben ve geçmişim, ben ve kapalı kapılar ardı, ben ve oynadığımız saklambaç. Ah güneş yüzlü adam, ben sobelendim sense hep saklandın oynadığımız sevgi kılığına girmiş bu saklambaç oyunu boyunca.

O geldi…

Gitsin diye gözlerimi kapatıp dualar ettim, sadece bir rüya olsun diye adaklar adadım ama o bütün somutluğuyla çıkageldi. Gözlerinde bal damlaları, elinde papatyaların kokusu, karşımda duruverdi. Yıkmak için yepyeni, emeğimle kurduğum , gözyaşlarımla suladığım hayatımı. Geldi… Bir kez daha sobelendim o yağmurlu akşamüzeri. Yosun kokusuydu kırgın bakışları, ve ben çaresizliğin o an en anlamlı tanımıydım. Bir şeyler kaçtı, bir şeyler kovaladı. Tarifsiz bir sokağın 8283 numaralı binasında kalakaldım. Şifrelerim bana saklandı, ben şifrelerimi sakladım. Bir tane sekiz bir tane iki bir tane daha sekiz ve bir tane üç… Asılı kaldım rakamlar arasında. O geldi… Yıkıverdi onsuz geçirdiğim dört koca yılı… Gitsin diye dilekler diledim, gitmedi… O geldi. Yapılacak bir şey yoktu, çaresizliğimi alıp ben düştüm bu kez yollara. O ne kadar geldiyse, ben o kadar gittim ondan… O geldikçe ben uzaklaştım korkularımla… O geldi, ama artık ben yoktum!...




rüzgarın uğultusu kulaklarımda.. "seni seviyorum" der gibi..
bir tek sen kaldın özLemLerimde.. bir tek sana kavuştum ben düşlerde..
seni sevmeye doyamadım.. seni düşünmekten bıkmadım..
seni hep şurada taşıdım.. gözlerini gözlerimde ıslattım.. yaş oldun gözlerimden, hüzünlere aktın..
sesinle kulaklarımda çınladın..
seni sevdim ben ..
seni çok sevdim..
ve inan hep sevmeye devam edeceğim..
uzaklara inat seviyorum..
gözlerim kapalı..
dinliyorum..
dalga sesleri var yüreğimde..
her vakit kıyılarıma sen vuruyorsun..

Sen beni terkettin ve aşk cekip gittiyse..
Öyleyse.. Ben de seni terkediyorum..
Seni sevmeyi, özlemeyi, istemeyi ardimda bırakiyorum.
Yagmuru, geceyi, gözyaşini bir cirpida unutuyorum..
Ben de seni terkediyorum.. Aşk cekip gittiyse.. Üşüyorum..


Umudumu tüketip, küstürüyorsan beni yaşama..
İcin sizlamiyorsa aglamaktan kizaran gözlerime, soguktan moraran dudaklarima..
Derdim derdin olmaktan cok beriyse ve hakikaten hal böyleyse..
Seni beklemekten vazgeciyorum..


Beklemenin yorgunlugunu...
Umudun sancisini...
Tutamadigimiz sözlerin yasini...
Gercekleştiremedigimiz hayallerin acisini sana birakiyorum...


Umudu yanima arkadaş, yaşami kendime yol ediniyorum.
Ben gidiyorum..
Kalbimi sana bırakiyorum..Onu bari birakma..
Cok üşüyorum bu gece,onu hic birakma Olur mu?..


En azından bir parçam olduğunu biliyim sende..

Bir zamanlar sen vardın ya ben böyle yok değildim
Düşünürdüm neyi mi? Hep seni odalarda
Kimdi bana benziyen baktığım aynalarda
Senden başkası mıydı o sessiz beklediğim
Bir zamanlar sen vardın ya ben böyle değildim
Kim bilir ağlamayı ölüp kendi kabrinde
Sensizliği bu türlü benim kadar kim bilir
Akşam karanlığında herkes gider o gelir
En sevdiğim çiçekler çürümüş ellerinde
Kim bilir ağlamayı ölüp kendi kabrinde
Ya sensizlik ölmekse her gün bir başka türlü
Ya bir şey olmamaksa sen olmak o yerlerde
Yaşamak nerde hani yaşamak gücü nerde
Bilinmez sensiz kalan yaşıyor mu ölü mü
Ya sensizlik ölmekse her gün bir başka türlü.


Sevdim Seni
Seni sevmek öyle güzel ki Çünküsü ve nedeni yok bu sevginin Birşeye bağlı olarak sevmek istemiyorum çünkü Seni sadece sen olduğun için seviyorum Eskiden hep ben diye başlardım cümlelerime Şimdi biz diyorum farkında mısın? Sen ve ben yani biz yani ikimiz... Biliyor musun en küçük olmusuzlukta ölmeyi düşünürdüm eskiden Risklere girmekten korkardım.. Şimdi birçok riski göze alabiliyorum Hem de ölmeyi düşünmeden Sen varsın çünkü biz varız Ve tüm zorlukları birlikte aşacağız... Sen yokken günler birbirinin aynısıydı Hiçbir fark yoktu ve hayat öyle boştu ki benim için.. Seninle birlikte yepyeni bir sayfa açtım hayatıma O sayfa öyle güzel ki hiç sonu yok Hiç karalama silme yok Herşey ilk günkü gibi.... Bana güç verdin , destek oldun ve Herzaman güvendin... Hayallerim hedeflerim oldu sayende Düşlerim gerçeklerim... Ve geleceğim Unutma ben senin geleceğinim Sen de benim... Çok zorluklar var önümüzde Ne kadar güçlüyüm bilmiyorum Günün birinde bir taşa takılıp düşebilirim Ya da yuvarlanabilirim bir uçurumdan aşağı Ama yanımda sen oldukça Korkmuyorum hiçbir şeyden Ne taştan, Ne uçurumdan , Ne de ölümden... AŞKI ögrendim seninle papatyam Sevmeyi ve sevilmeyi... Geçmişin hiçbir önemi yok benim için Değiştiremem çünkü Gelecek de çok önemli Ama daha önemli birşey var ŞİMDİ Yaşadığımız içinde bulunduğumuz an Ve ben şimdi çok mutluyum


ÇÜNKÜ SENİ SEVİYORUM ÇÜNKÜ SENİ SEVMEK ÇOK GÜZEL ÇÜNKÜ SENİ SEVMEK : HER YENİ GÜNE SENİNLE BAŞLAMAK VE HER GÜNÜN BİTİŞİNDE HERŞEYE RAĞMEN SENİ SEVMEK ÇOK GÜZEL DİYEBİLMEK...

İki beden , iki farklı yerde olsa bile ruhların buluşmasını ne engeller…Ruhumu sana adamalıyım... Ruhum senin olmalı... Sen ruhumu güzel kıldın... Seninle ruhum yeryüzünde yaşamaktan her zamankinden daha fazla mutlu... İzin ver ruhum sende kalsın... Bu kararı kalbim ve bedenimle aldık... Kalbimde bedenimde bu karardan dolayı ferah... Çünkü sen ruhumu kendinle donattın... Gülücüklerinle, sözcüklerinle, bakışlarınla!..
Biliyorum ki sen en nice mutluluklarla bezeli yaşamlarda uyumalısın... Fazlasıyla hak ettiğin sevinçlerin gelmeli bir bir yüreğine... Gelmeli ki; geçmişinde ki acıların buhar olup kaybolmalı tümden... Öykülerinde ki sevinçler seninle yaşamalı hep... Senin olmalılar dirilip... Yüreğini geçmişindeki loş boşluktan çekmeliler... Çekip akmalılar yaşamına... Akıp sarılmalılar sana sonu gelmez bir nehir gibi...
Titreyen yüreğine merhem olmalı yaşayacağın her an... Sen ve kalbin gözyaşlarını sadece mutlulukların için tüketmeli... Geçmişin asla ağlatmamalı seni... Ağlatırsa bile her ağlayıştan sonra daha fazla mutlu olmalısın... Çünkü yüreğin uçsuz bucaksız bir iyilik tarlası... Biliyorum ki bu tarlayı o iyi, sıcak umutların çapaladı hep... Geçmişinin sana sızılarla örülü dikenli tellerle barikat kurmasına rağmen masmavi bir tarla yarattın içinde... Gelecekteki mesut düşlerin bu tarlada saklıdır...
Hayallerin birikmişlikten ağırlaştı farkındayım... Hayallerden çekindiğini, ürktüğünü de biliyorum... Ve her şeye rağmen hayallerin sana yaklaşmasından korkmadığını da biliyorum!.. Hayallerin mavi tarlanda gerçek olup misafir olacaklar yüreğine... Senin incitmeye çalışanlar hatta incitenler oldu... Buna engel olamadın... Ama hayallerine zarar verdirtmedin!.. Çünkü hayallerin senin için kutsal ve özgür... Emin ol hayallerin de senin için aynı şeyi düşünüyorlar... Sen ve hayallerin senin gerçeğin... Gerçeklerinse senin güzelliklerinle yoğrulmuş kalbinin yaşama bakan uzantıları...
mavi tarlanda mutlu olmanı arzuluyorum yaşamının sonuna kadar!.. Benimle mutlu olmak istiyorsan ben yeryüzünden göçene kadar kalbim senin!.. Ruhlar asla kaybolmazlar... İnan bana bir an bile ruhumun senin olmasından pişmanlık duymayacağım... Zaten eğer alırsan ruhumu ona yabancılık çekmeyeceksin... Çünkü tamamen seninle dolu!.. Seninle ve yaşattıklarınla... Seninle ve sözcüklerinle... Seninle ve geleceğinle...

Beni deli bir sevdaya sürükledin.uzun zamandır hasret kaldığım duygular denizinde yüzüyorum şimdi.geçmişin karanlığından,adı batasıca acılardan,hiçlik duygusundan ve yalnızlığın hüznünden kurtardın.dünyayı yeniden yaşanır kıldın,hayatıma heyecanlar,yeni umutlar ekledin.hayal etmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu öğrettin.teşekkürler sevgilim...
dünyada herkesin bir eşi,bir ruh eşi var biliyorum.kimisi hiç bulamadangöçüp gider hayattan.kimisi şanslıdır,bulur ve mutlu yaşar.ben de o şanslılardanı işte.çünkü buldum seni.çıkmasaydın karşıma,hayat boyu sürecek bir arayışın içinde olacaktım.her karşıma çıkana'işte bu o' diye sarılıp yanılacaktım.mutsuzluk mutsuzluğu kovalayacak,umutsuzluk hayatımın heryerini saracak ve ben senin yokluğuna alışacaktım;ama varsın,iyiki varsın.teşekkürler sevgilim...
hayatımda ilk kez birine güvenmenin ne demek olduğunu anlıyorum.ilk kez hiçbir kaygı duymadan yaşıyorum aşkı.ihanetlerin,yalanların yer almadığı bir sevda bizimkisi.oysa karşımdakilere her an bir şey yapacakmış gibi bakardım daha önce.yaptılar da...hoyratça harcadılar duygularımı.güzele dair ne varsa yok ettiler.çaresiz,güvenmeden yaşamayı öğrendim.yüreğimi korumak için öğrenmek zorundaydım.her sevdanın derin bir yara açtığı yüreğimin bir başka darbeye daha dayanacak gücü kalmamıştı çünkü.ve sen...sildin bu kötü anıları.sevdan,insan sevgisini yeniden aşıladı içime.teşekkürler sevgilim...
aşkımızı güzelleştirmek için çabalıyorsun,bu bana onur veriyor.bir aşk için çaba göstermeli.bunun en iyi kanıtısın sen.beyninle,yüreğinle seviyorsun beni.benliğini adadın aşkımıza.bil ki ben de öyleyim.biliyor musun,sensiz geçen her dakika,benim heycanımı dahada artırıyor.sadece bu heyecan için bile binlerce kez teşekkür etmeliyim sana.teşekkürler sevgilim
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 8 December 2008, 10:14
ceyLin
Guest
 
Mesajlar: n/a
Wink Cvp: SevgiLiye Sözler ;)

Nasıl usulca,habersiz girdim hayatına..Öylece giderim..Ben bile bulamam izlerimi..

Kış gününde yanmaya,kahkahalarla ağlamaya,kendimi anlamamaya başlayınca anlayacağım sensizlik geldi..Ama dönemem,gelemem..Bu kısa bir bahardı..Bu dalda zaten kurumuş bir tek yaprak vardı..Şimdi onu da bırakıyorum rüzgarlara..

Ya bir hayal kursam,yada bir hayalin arkasına saklansam..Yazmak bile zor gelirken,kalemimi ağlatsam..Bilirsi sudan korkarım..Bir havuza mı atlasam?..

Bu kadar düşünürken seni ve düşmüşken bu anlamsızlığa,ne yapsam?
Bir kelebek kanadıyla yüzümü okşarken bahar,herşey yeniden dirilmeye durmuşken,ben bu mahzunluğu nere gizlerim?Ne uzansam dokunabilirim..Nede gidecek takatim kalır..


Bu gidiş doğru zamanda..Doru yöne olmakta..Yanlış olan ,bahar diriltirken canları,benım canım solmakta..

Söz vermistin kisa ayrilik var diye
Bak yil oldu sen yine yoksun
Senden ayri kalmak kahir derdin
Sensiz her saniye kahir
Senden ayri yasamaktansa
Hosgeldin ölüm derim derdin
Gec olsa anliyorum
Tüm gercekler sadece lafda gercekmis
Simdi soruyorum real olmayan lafda kalan
Seviyor görünüp biranlik heves icin
Seveni aldatmak Hangi ask,in kanununda var
Simdilik sen kazandin bu ask oyununu
Sakin ola sen düsme benim halime
Bak söz vermistin kisa ayrilik diye
Yil oldu sen yoksun yine


Karanlıkta, sessizce yatağımın üzerine oturup,
Seni düşünüyorum.
Beni ne kadar incittiğini
Ya da başka türlü
Nasıl daha kötüsünü yaşatabileceğini bana.
Yaşatamazsın herhalde…
Bana sensizliği yaşatıyorsun.
Bunun daha kötüsünü düşünüyorum.
Ne olabilir diye.
Bu kadar düşüncelerin arasında
tuhaf olan ne biliyor musun?
Garip olan…
Her şeye rağmen…
Seni o kadar çok sevmeme rağmen
Şu an seni özlemiyorum!!!
İçimdeki her şeyi yıktın.
Yıktın da gittin hayatımdan.
Sadece yaşanmamışlıkların ya da
yarım kalanların özlemini yaşıyorum.
Şu an tek başıma.
Seninle her zaman beraber olamamanın;
Yüzüne karşı seni seviyorum diyememenin;
Saatlerce baş başa yürüyememenin ve her şeyin…
Dedim ya; Yaşanmamışlıkların özlemini yaşıyorum
Ve asla yaşanmayacak olanın…


_Ağladığımda Mendilim Ol_

Dün yine gökyüzünün masmavi görkemi ve hayalini çizdiğim bembeyaz bulutlarının altında seni bekledim. Uzaklarda gülümseyen gökkuşağının renkleri içinde aradım seni, yoktun. Yokluğun, bir canavarın dişlerinde yüreğimi kemirip duruyor. Yokluğun cehennemim, yokluğun zifiri karanlığım, zindanım oldu. Belki, bir köşeden çıkıp gelirsin diye bütün gün seni düşleyip, gözlerim ufukta, kucağım dolu sevgi, yüreğimde binbir umut yeşertip ve ölesiye bir özlemle bekledim seni, gelmedin... Seni ne kadar özlediğimi bilmiyorsun. Bir bilsen seni ne kadar çok özlediğimi; dağları, tepeleri aşar, denizleri, ovaları devirip gelirdin bana...

İçim özleminle nasıl dolup taşıyor, özleminle nasıl tutuşuyor bir bilsen. Yüreğimin bütün bentleri paramparça sensiz. Şimdi yüreğimin her kıyısından özlem sızıyor. Yüreğime de söz geçiremiyorum artık. Biz bu dünyada seninle çıkarsız, yalansız, hilesiz hesapsız sevdik birbirimizi.. Yüreğimizin bembeyaz tuvaline maviyi fonlayarak ve aşkın da kıpkızıl resmini de çizerek; insanları, kuşları, dağları, çiçekleri, suları da öyle hilesiz sevmiştik.

Biz seninle bütün engellere rağmen, bitmez tükenmez bir azimle sevginin doruğuna erişmek için tırmandık hayat yokuşunu. Ve bitip tükenmeyen bir aşkla sevdik birbirimizi. Biz seninle uzak dağ başlarına yazdık umutlarımızı. Denizlere, dalgalara, fırtınalara, acılara, korkulara, uçurumlara yazdık sevdamızı. Biz seninle kanatları sevdalı iki güvercindik mavi göklerde. Kanat çırptıkça yükseldik sevdalara, yükseldikçe sevdalara avcılar düştü peşimize.

Zamanın acımazsızlığına, aramızdaki mesafelere, etrafımızdaki çirkinliklere, günübirlik aşklara, saldırılara, satılık sevgilere rağmen, biz yine de yüreğimizde hiç sönmeyen bir yangınla özledik birbirimizi, en kutsal aşkla sevdik, kirletmeden umutlarımızı bekledik...

Senden ayrılalı günlerin, ayların, yılların nasıl geçtiğini bilemez, hesabını tutamaz oldum. Her seher uyanınca dağların esen rüzgarlarına açıyorum penceremi, o ölümüne özlediğim kokunu getirir diye. Bir nebze de olsa dindirir yada söndürür diye yüreğimdeki özlemin ateşini...

Her gece menekşe rengi gözlerini demledim hayalimde. İpek saçlarını, sevdalı gülüşlerini, inci dişlerini demledim. Ne çok severdin yayla yollarında türküler söylemeyi, ellerimi avucunun içine alıp, başını göğsüme dayamayı. Şimdi her gece, insana hayat veren ve yüreğime nakış nakış işleyen sevda sözlerin dolaşıyor kulaklarımda , paylaştığımız ümit dolu tatlı hayalleímiz.

Yılmak yoktu bizim için bu yolda. Ağlamak, sızlanmak yoktu, geriye dönmek hiç yoktu. Zordu, çetindi bizim sevdamız ama her şeye ve çekilen tüm acılara değerdi. Sabır diyordun. Sabrı, ümit etmeyi, sevmeyi, zorluklara karşı direnmeyi de senden öğrenmiştim. Konuşurken insanın yüzüne dosdoğru bakmayı, dürüst ve namuslu bakmayı, merhameti, acımayı, insan gibi düşünmeyi senden öğrenmiştim. Senden öğrenmiştim sevdalara türkü yakmayı...

Şimdi Ren nehrinin kıyısında dalgın bakışlarla dalıp dalıp gidiyorum uzaklara. Gökyüzü masmavi ve saatler yorgun bir su gibi akıp gidiyor gözlerimde.. Ufka, gökmavisinin kızılla birleştiği o ince sıcak ve yumuşak çizgiye bakıyorum. Bir kuş gelip konuyor saçlarıma, yüreğimi ipekten kanatlarına sarıp sana gönderiyorum...

Seni düşünüyorum. Seni düşünmek gökyüzü olmak gibi bir şey bazen, ya da rotası belli olmayan bir gemiye binip, yeni iklimlere yelken açmak gibi. İnsan olmayan bir adada inip, Robinson gibi insansız bir yaşam kurmak istiyorum. Ve o adada bir ömür yalnız seni beklemek istiyorum...

Saatler su gibi akıp gidiyor. Bir gemi yanaşıyor kıyıya, inen yolcuları izliyorum, sen yoksun. “ Kahretsin !”. diyorum.” Ne olur çıkıp gelse, sarılsa boynuma.” Bir gemi uzaklaşıyor limandan. Suların devinimleri akıyor gözlerimde, karışıp gidiyor uzaklara... Seninle suyu pırıl pırıl bir pınarın başında buluşmak, ellerini tutmak, yüreğinin sımsıcak yerinden, menekşe gözlerinden, narçiçeği dudaklarından öpmek, serin nefesini doyasıya içmek ve doyasıya içime çekmek geçiyor içimden... Sonra sarılıp, sımsıkı kucaklamak ve sevinçten havalara uçmak geçiyor ...

Ağladığımda mendil, güldüğümde kahkaha, susadığımda su olmanı, uyuduğumda rüyalarıma girmeni, her sabah alnımdan öperek uyandırmanı istiyorum...

Her gece kuş olup sana doğru uçmak, ardında serin rüzgarlar bırakarak, dağlar, denizler, ormanlar aşıp, bir pınarın başında menekşe gözlerine konmak geçiyor içimden. Dalgın bakışlarından, sevdalı yüreğinden öpmek geçiyor. O an bütün ağaçlar diz çökmeli diyorum, özleminle kanayan yüreğime. Bütün yıldızlar göz kırpmalı mutluluklara. “Allahım bu kadar mutluluk çok.” deyip, ellerimi gökyüzüne kaldırıp ağlamalıyım. Gökler de ağlamalı benimle, bulutlar, ırmaklar, yıldızlar da ağlamalı...

Şunu bilmelisin ki, nerede olursam olayım, hangi iklimde kalırsam kalayım, vakti geldiğinde bir gün mutlaka, yüreğim alıp beni sana getirecektir. Ben buna bütün kalbimle inanıyorum, sen de bütün kalbinle inan. Hiç bir yol bilmesem de, gelmeye kalmasa da mecalim geleceğim inan... Bekle...

Sevgiler büyüttüm

kır çiçeklerinden, güneşin kanını emen

umutlar yeşerttim bahar renginde al yeşil

dağlarda kar erirken ceylanlar emzirdim

melekler uyandırdım her tan ağardığında

toplamak için bütün düş kırıklarını aynalardan

yıldızlarla selam yolladım sana

ve her gece mavi bir kuş tutup avuçlarıma

dudaklara gül ve rüzgar iliştirdim dağların doruklarına

gelmedin.

upuzun köprüler kurdum içimdeki yolculuklara sana kavuşmak için

beyaz günlere uzandım beyaz atlarla, sana getirsinler diye umutlarımı

seninle öpüşürken

beyaz beyaz güvercinler kanat çırpıyordu mavi göklerin burçlarında

bütün ayrılıkların, savaşların, ihanetlerin üzerine bir çizgi çekiyordum

en güzel barış çiçeklerini versin diye dünya

ak alınlı taylar koşarken alnımın çayırlarında

al türkülerle inledim lekesiz sabahlara her bahar

özlemler kanatıp gecelerin sayfalarında

mavi rüzgarların terkisinde sevgiler yolladım sana

çoğaldıkça çoğaldı çılgınlığım

kanımda milyonlarca yıldız tutuştu

alevler içinde parlayan nehirler aktı yüreğime her defasında

her suyun sesine bir damla gözyaşı bıraktım senin için

gül desenli yaylalara bilmedin

bilki sensiz uzak bir dağbaşı ıssızlığıyım

yoksan ürpertilerde tiril tirildir yapraklarım

seni özlemenin korkunç girdabında

göğünü ve yönünü yitirmiş göçmen bir bulut olup

her gece uçurumlara ağlarım

hasret ateşine bürünürken geceler

uzun ayrılıkların dağladığı sevdalarda

korkunç alevler içirdim seni seven yanıma

iç çekmeyi öğrendi bir yanım, acı çekmeyi bir yanım

ve ardından oturup ağladım küskün ırmaklar gibi

karışıp gitti gözyaşlarım çağlayanlara

silmedin

ey kırçıl saçlarımda yıldız tutuşturan

alıp savuran yangınlara yalnızlıklara

hazan bahçelerinde yaralı bir güldür kalbim şimdi

dört mevsim aşkı kanayan

sen ki, yüreğimde demlenen aysın her gece

gözlerimde çiçeklenen aşk

uzun saçlı hasretimsin

geçen bütün mevsimlerde seni bekledim

gelmedin

özlemlerle yaralı bir yağmur bulutuyum şimdi

firari bir hüznün girdabında yitirdim güldesenli sevinçlerimi

bil ki, çağlayan bütün nehirler benim gözlerimdir

benim yüreğimdir ağlayan bütün denizler

su içtiğim bütün pınarlarda seni susarım

seni sorarım geçtiğim bütün yollarda

düştüğüm her uçuruma bir tutam çiçek bırakır gibi

bir tutam kor ve bir demet gözyaşı bıraktım senin için

gelmedin bilmedin silmedin...

Bir gün gökyüzü gülünce ve geçince üşümesi kalbimin

bütün hasretleri yükleyip rüzgarın kanatlarına

yüreğimde taşıdığım sevda aleviyle

upuzun yollardan çıkıp geleceğim sana... Bekle...

AŞK; Nasıl anlatılır bilmem ki !Tüm dillerdeki kelimeler de toplansa bir araya ,sonsuzluğa kafa tutan çöldeki tek bir kum taneciği kadardır anlatabileceği... Belki de o ,gözün derinliklerinden tüm bakirliğinle ,sıcaklığını tene hissettirdiği göz damlasında ,belki de gökkuşağının renkleri arasında ,kim bilir! Belki de mavi dünyasında bir balığın pulları üzerinde yada bir kum tanesinde... Güneşin göğü yırtıp kendini mavi sulara gömerken geride bıraktığı renkleri arsında açılır kızıl dünyamın kapıları..Tüm ihtiraslarım ,arzularım ,isteklerim...Hepsi de üzerime hücum eder.Onları hapsettiğim yerden kurtulmak için... Bunu yapabilsem ,onlarla dolu dolu yaşayabilsem ,işte Buyum diyebilsem... Bir nefes ,bir ses duyuyorum ve kızıllıklar beni kusarcasına fırlatıyor güneşin kendini teslim ettiği maviliklerin en dipsiz kör karanlıklarına.... Gerçekler dikiliyor karşıma. Örümcek ağıyla kaplı her yanım.Birini yırtsam bir diğerine takılıyorum. Bir yer olmalı! Kızıl dünyamın alevini gerçeklere püskürtebileceği... Kaçıp gitmeliyim bu yerden ,ama nereye ?Belki de masallardaki Kaf Dağının tepesine... Tek canlılık belirtisinin yeşil ve mavide gizlendiği bir yere ;Ama !Ama ben yalnızlıktan da ürkerim çocuklar gibi… Bir vücut ,bir nefes götürmeliyim o yere. Tenim teninde canlanmış ,nefesim nefesinde hayat bulmuş ve bedenim onunkiyle bir bütün olmuş… Belki de balık sırtındaki aşkım ,onun yüreğine savrulmuş...
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 8 December 2008, 10:15
ceyLin
Guest
 
Mesajlar: n/a
Wink Cvp: SevgiLiye Sözler ;)

“Hayata ara verince ilerlemiyor zaman, hayatı beklemekse en acısı..”

Uzun zamandır sana yazmak istiyorum… Ama korkumdan yazamıyorum.. Kimden mi korkuyorum? İnsanlardan sevgilim.. Adını ne zaman ansam seni elimden alıyorlar… Ne zaman iyi bir şeyler yapmaya kalksam canımı yakıyorlar.. Seni özlüyorum sevgilim.. Yanımda oluduğun anları… Bana destek oluşunu.. Biliyorum sevgili bana uzaksın ve bir daha hayatımda hiç olmayacaksın..

Sana hala biraz kırgınım biliyor musun... Ansızın gidişine beni habersiz bırakışına kırgınım.. Aramalıydın, sana ne olursa olsun ve ne zaman olursa olsun geleceğimi bilmeliydin. Koşulları neden bu kadar önemsiyorsun? Ben yollarımı sana doğru çizerken, koşulların ne önemi var? Ben sana ulaşamazken, ne olursa olsun bana ulaşman daha iyi değil mi? Zor duruma düşürmek istemiyorsun beni, yanında olmak... Bunu gerçekleştirebilmeyi istediğim ancak hiç gerçekleştiremediğim günlerde ne zor durumlarda kaldım bilmiyorsun. Zaman, beş dakika vermiyor bize.. Çelişkilerle sancılı gerçekleri büyüten ve düşlerin yaşandığı gecelerde birbirimize koşmamızı sağlayan... zaman...

İnan bana ne yapacağımı bilmiyorum.. Düşünüyorum… Bir çözümü vardır elbet bu tükenişin diyorum kendi kendime hiçbir çözüm bulamazken bile..

Biliyorum Sevgili, şimdi soruyorsundur kendi kendine, "bu yazı nerden çıktı" diye. Aslında uzun zamandır içimde bir yerlerdeydi bu yazı ancak yazmaya cesaret edemiyordum..

Ve biliyorum sevgili, biliyorum... Kimse ölmeyecek, sadece ‘ben’ tükeneceğim bu kırgınlıklarla.

(Keşke Tükenseydim Kırgınlıklarla, Olmayışınla Yok Olmaktansa...)
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 8 December 2008, 10:17
ceyLin
Guest
 
Mesajlar: n/a
Wink Cvp: SevgiLiye Sözler ;)

Gidişinde gelişin gibi sadece hayaldi belki... düşlediğim düşlerim gibi...hani her gece düşü veren rüyalarıma.. Ve lacivert sisli bir gecede geleceğine inanmak, aslında hiç gelmeyeceğini bilmek gibi....

Gidişinde aslında üzmedi beni yokluğun kadar , yoktun ki aslında... Yokluğun kadar sevdim seni, yokluğun kadar özledim, yokluğunda hayal ettim... şimdi ancak yokluğun kadar nefret edebiliyorum senden.... ne acı!!

Gittin, yoktun, hiç olmadın....

Seni düşlemek mi? Yinede güzeldi... kızgın bir çölde bir serabın bilinçsizce ardından koşar gibi...

Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 8 December 2008, 10:18
ceyLin
Guest
 
Mesajlar: n/a
Wink Cvp: SevgiLiye Sözler ;)

Nereden başlanır ki anlatmaya, ne başı vardır aşkın ne de sonu.
An dır ya önemli olan.
Esas kavuşulmayan sevgilidir aşık olunan.
ruhun olduğunu, bedenin olduğunu, tenin olduğunu hissettirendir aşık!
kalp atışıdır, nefes alışıdır, gözyaşıdır.
bir demet nergistir, bir elektronik postadır belki de.
gecenin bir yarısı, sabaha karşı aynı anda uyanmak, sesini özlemektir.
farklı yerlerde, aynı anda yüzlerce frekans arasında, olmayacak bir radyo istasyonunda çalan aynı şarkıyı dinlemek ve dinletmektir aşk.
"yaşanılacak kadınsın" demektir...
"yaşanılacak erkeksin" demektir.
bir kızınız olmasını istemektir, bir oğlunuz...
tamamen ona benzemesini istemektir.
sabahlara dek yüzünü okşamak, gözlerine bakmak istemektir.
doyamamaktır.
nefesi ve kokusuyla yaşamaktır...
her an...
her an...
her şarkı sözünden pay çıkartmaktır, fal bakmaktır.
"bu şarkı ondan bana olsun" demektir.
bütün güzel olan ve görünen şeyleri ona vermek istemektir.
en nadide, kimsenin hissedemeyeceği şeyleri hissediyorum, bunun bir eşi olamaz demektir...

bilmiyorsunuz ne olduğunu! bir bilen varsa bana anlatabilir mi? sonu var mıdır çekilen bunca acının. bu kadar sonsuz olan duyguyu yaşayan var mıdır?

Biliyorsanız anlatın da öğrenelim!
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 8 December 2008, 10:19
ceyLin
Guest
 
Mesajlar: n/a
Wink Cvp: SevgiLiye Sözler ;)

"Şizofren"
Her şeyi sislerin altına gömüp kaçmak vardı...

Bir Eylül akşamı yanağını dayayıp soğuk bir otobüs camına, sokaklarına daha önce hiç merhaba demediğin bir şehre doğru yol almak...
Mesela, yoldan geçen kamyonları saymak çocukluğundaki gibi...

Otobüsten inip şehri kucaklamak bir seher vakti...
Belki de sabah namazına yetişmek... Semâya kaldırıp başını, son kez tövbe ederken günahlarına;
küfürler savurmak, bir adanmışlığı geride bıraktığın boşluğa...

Bir simitçiye adres sorup, terkedilmiş bir virâneye yerleşmek sonra...
Limonlu çay ve sigara dumanının yârenliğinde açıp ellerini doğan güne,
sarılmak yeni olduğuna kendini bile inandıramadığın bir geleceğe...

Ve kanlanmış gözlerini kapayıp sadece rüzgârı hissetmek...
Bir rüya olduğunu kabullenmek, yaşanmış ve yaşanamamış her şeyin.
"Uyanık olmak kâbusu"na alışmaya çalışmak...

Bir mezara bekçi olduğun halde, hâlâ dayanıklı bir mermer olmakla övünmek...

En sonunda ise bir şizofren çığlığı:

"Hasta değilim ben!"

Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 8 December 2008, 10:19
ceyLin
Guest
 
Mesajlar: n/a
Wink Cvp: SevgiLiye Sözler ;)

belki ben sana sevmeyi öğretemem.
ama…sen de bana, unutmayı öğretemezsin.
bu mevsim ki... yollarda zakkumların açtığı
çok yakınlarda… sabahlardan bir sabah…
seni gerçekten insanca kucaklasam sımsıkı…
ve yüreğimi avuçlarına koysam … ne dersin ?
belki ben sana kavuşmayı öğretemem.
ama…. sen de bana, ayrılığı öğretemezsin.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 8 December 2008, 10:20
ceyLin
Guest
 
Mesajlar: n/a
Wink Cvp: SevgiLiye Sözler ;)

sakla yamalarını kalbim...
kendini bıçak gibi ışıyan yeni güne bağışla
yürü, arkana bakma, ama umursa
bazen anılara en çok yakışan elbise
birkaç damla gözyaşıdır unutma...
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Forum Seç


Saat: 08:48


Telif Hakları vBulletin® v3.8.4 Copyright ©2000 - 2025, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.