Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi
 

Go Back   Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi > Genel Kültür > Türk Dünyası > Tarih Hakkında Herşey
Yardım Topluluk Takvim Bugünki Mesajlar Arama

gaziantep escort gaziantep escort
youtube beğeni hilesi
Cevapla

 

LinkBack Seçenekler Stil
  #21  
Alt 11 January 2009, 11:13
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Cvp: Medeniyetler Tarihi

Frigya Uygarligi


(MÖ 750 - MÖ 300) Frigler, Ege Göçleri ile Anadolu'ya gelen Balkan kökenli boylardan biridir. Ancak siyasi bir topluluk olarak ilk defa MÖ 750'den sonra ortaya çikmislardir, Midas döneminde ise (MÖ 725-695/675) bütün Orta ve Güneydogu Anadolu'ya egemen, güçlü bir krallik düzeyine ulasmislardir. Hint-Avrupa kökenli olduklari halde kisa bir süre içinde Anadolululasmislar ve bir yandan Helen, öbür yandan Geç Hitit etkileri altinda kalmis olmakla birlikte özgün ve Anadolulu bir kültür olusturmuslardir.

Friglerin maden ve agaç isçiliginde, dokumacilikta ürettikleri eserler Helen piyasasinda begeni kazanmis ve Helenli ustalar tarafindan taklit edilmislerdir. Makara kulplu bronz tabaklar ve bronz kazanlar; dönemin "teknolojik" bir basarisi olan altin, gümüs ve bronzlardan yayli çengelli igneler (fibulalar); degerli madenlerden giysi kemerleri, tokalar ve zengin bezemeli tekstil ürünleri; geometrik desenlerle süslü mobilya esyasi bunlar arasindadir. Frigler, Helenlere ayrica müzik alaninda da esinlenme kaynagi olmuslardir.

FRIGLERIN TARIHI

Güçlü bir uygarlik kuran Friglerin tarihi ve sosyal yasami ile ilgili bilgilerimiz ne yazik ki yeterli degildir. Bu konudaki ilk bilgileri antik yazarlardan ögreniyoruz. Tarihçi Herodot ile cografyaci Strabon'a göre Frigler, Avrupali bir kavimdi ve Anadolu'ya gelmelerinden önce "Brigler" olarak aniliyorlardi. Friglerle ilgili bu yazili kaynaklari ve bölgedeki kazi sonuçlarini degerlendiren bilim adamlari Friglerin, büyük olasilikla MÖ 1200'lerde Trakya ve Bogazlar üstünden Anadolu'ya geldikleri, ilk yillarda Trakya ve Güney Marmara Bölgesi'nde geçici yerlesim merkezleri kurduktan sonra Bati Anadolu'nun iç kesimlerine yayildiklarini ileri sürmektedirler. Friglerin Anadolu topraklarinda ilk siyasal birligi kurmalari MÖ 750 yillarina rastlar.

Friglerin bilinen ilk krali ülkenin baskenti Gordion'a adini veren Gordias'tir. Daginik Frig topluluklarini siyasal bir birlik altina toplamayi basaran bu kral ve yasadigi dönemin siyasal olaylariyla ilgili bilgilerimiz yok denecek kadar azdir. Tarihçi Arianos'a göre Gordias Thelmessos'lu (Fethiye) bir kadinla evlenmis ve Midas adini verdigi bir oglu olmustur. Midas Friglerin bilinen tek kralidir (Arastirmacilar Frig krallarinin hepsine Midas denildigini belirtmektedirler). Midas'in ünü kendi ülkesinin sinirlarini asip, Bati Anadolu kiyilarindaki Yunan kentlerine, hatta Kita Yunanistani'na dek yayilmistir.

Baslangiçta Eskisehir, Afyon, Ankara ve Sakarya vadilerini içine alan bir bölgede yerlesen Frigler, sonralari Kütahya'dan Kizilirmak'a, Ankara'dan Denizli'ye dek olan bölgede güçlü bir uygarlik olusturmuslardir. Midas'in Frig tahtina geçtigi ilk yillarda ülkenin en önemli düsmani Asurlar'dir. Midas, Asurlar'la baris yaparak Güneydogu sinirlarini güvenceye aldiktan sonra bati ülkeleriyle dostça iliskiler kurmaya yönelir (Bati Anadolu kentlerinden Kyme kralinin kiziyla evlenir). Öte yandan fildisi tahtini Yunanistan'daki Delphoi Apollon Tapinagi'na armagan ederek Kita Yunanistan'i ile iliskileri güçlendirir. Gordion'da yapilan kazilarda ele geçen Yunan çanak-çömlekleri bu iliskilere ait diger örneklerdir.

MÖ 700 yillarina dogru, Kafkaslar üzerinden Dogu Anadolu'ya giren Kimmerler, önce bölgedeki Urartular'i güçsüzlestirdikten sonra Kizilirmak'a kadar uzanirlar. Frig-Kimmer savasi sonunuda Frigya tamamen tahrip olur. Kral Midas ise öküz kani içerek yasamina son verir (MÖ 676). Batiya kaçan Frigler, küçük beylikler halinde bir süre daha varliklarini sürdürürlerse de Lidyalilarin egemenligine boyun egerler. Frigler, baslica Gordion (Yassihöyük), Pessinus (Ballihisar), Dorylaion (Eskisehir) ve Midas'da (Yazilikaya) yerlesmislerdir.

FRIGYA UYGARLIGI

Dil ve Yazi

Frig uygarligini kuranlarin, bir türlü aydinliga kavusturulamayan yazi ve dilleri üstüne bilgilerimiz oldukça sinirlidir. Friglerin basli basina bir yazi sistemi vardi. Kaynagi ve gelisimi henüz aydinlatilmamis olan bu yazi bir taraftan Arami, diger taraftan Ege yazi sistemlerinin etkisi altinda meydana gelmise benzemektedir. Frig yazisi henüz tümüyle çözülememis olmasina karsin okunabilmektedir. Ancak bu okuma, "Midas" ya da "Ana Tanriça" gibi çok bilinen sözcükler için geçerlidir.

Gordion'da bulunan bronz vazolarin bazilarinda Erken Yunan yazisinin alfabesine benzeyen Frigçe yazilar görülmüstür. Kayalara yazilmis yazitlarda da ayni yazilari görmek mümkündür. Bunlarin hepsi, tarih olarak MÖ VII. yüzyila kadar çikar. Frig ve Yunan alfabelerinin ayni Fenike kaynagindan gelmesi olasidir. Frig alfabesi MÖ V. yüzyila kadar kullanilmistir. Frig dili ise Yunanca ile karisarak MS II. ve III. yüzyillara kadar yasamistir.

Frig diline ait kalintilarla Yunan yazarlarindan gelme otuz kadar sözcük bu dili tam olarak açiklamaya yetmemektedir. Fakat genel olarak bu dilin Hint-Avrupa dilerinden oldugu ve içinde Islav, Arami ve hatta Frig öncesi Hitit dillerinden de sözcükler bulundugu söylenebilir. Onlardan kalan yazili belgeler yok denecek kadar az oldugundan, edebiyatlari hakkinda da bir bilgimiz bulunmamaktatir; fakat Frigyalilar hayvan öykülerinin buluculari olarak kabul edilir.

Mimari

Frigya sanat ve mimarisi konusunda bilgi edinebilmek için, Anadolu'nun çesitli yerlerinde, özellikle Gordion, Midas sehirleri ve Pazarli'da tümülüs seklindeki mezarlarda veya kayalar içine oyulmus zengin cepheli binalarda yapilan kazilara basvuruyoruz. Frigler, özellikle maden isçiliginde çok ileri gitmislerdi. Kaya ve tas mimaride kullanilan malzemeyi islemek için madenden çesitli aletler yapiyorlardi. Frigler zamaninda korunakli kalelerin varligi, Pazarli kazilarindan anlasilmistir.

Yüksekçe bir tepenin üzerine yapilmis olan bu kalenin içinde muntazam dörtgen seklinde küçük evler vardi. Evlerin temelleri tastan, üst kisimlari tahta hatillarla desteklenmis kerpiçten yapilmisti; damlar ise ahsapti. Çati ve dis cephelerin bazi kisimlari boyali kabartmalarla süslü toprak levhalarla kaplanmisti. Bu türden toprak levhalara Pazarli'dan baska Anadolu'nun çesitli yerlerinde ve özellikle Gordion'da rastlandi. Bunlardaki resimler ve nakislar Frigya sanatinin, Anadolu'da eskiden beri köklenmis geleneklerin, dogudan (özellikle Mezopotamya) ve batidan (Ionya ve Yunanistan) etkilerle gelistigini göstermektedir.

Bu mimarinin en iyi örnekleri Eskisehir ve Afyonkarahisar arasindaki eserlerde görülür. Bunlar zengin süslemeli tapinak kalintilaridir. Alinliklarinda bir pencere bulunmaktadir. Frig ahsap mimarisinin Likya'da da görülen bir çesidi Eski Bronz Çag prototiplerine kadar gider. Bu mimari ayni zamanda erken dogu mimarisini de etkilemistir. Klasik gelenege göre frizi ilk defa Frigler kullanmistir.

Amerikalilarin Gordion'da son yillarda yaptiklari kazilarda MÖ. VIII. yy.'da Frig evlerinin bazen tastan, bazen de tahta çerçeve kullanarak kaba tugladan yapildigi anlasilmistir. Bu evlerin bazilarinin plani megaron tipindedir. Gordion'da sehrin etrafini çeviren surlar, sehir kapisi ve çesitli binalar ortaya çikarildi. Frigler, dogu komsulari Urartular gibi kaya mimarliginda çok ileri gitmislerdir, kayalar içinde hücreler, odalar, koridorlar, neye yaradigi henüz tam olarak anlasilamayan yüksek kademeli merdivenler ve sunaklar yapmislardir.

Ayni zamanda kayaliklarda, çogu hallerde direkli ve alinlikli binalari bulunan cepheler olusturmuslardir. Üzerinde birtakim geometri ve ya hayvan motifleri yer alan bu kaya cephelerinin Frig devletinin parlak devrinde yapildigi anlasilmistir. Yalniz bu yapilarin mezar olup olmadigi konusunda bir fikir birligi yoktur. Gerilerinde mezar odalari seklinde hücreler bulunan bazi cepheler mezar olarak kabul edilmektedir. Fakat, Midas'in mezari olarak gösterilen Yazilikaya'daki bir cephenin mezar olmadigi ve sadece bir tapinak cephesi olarak kullanildigi düsünülmüstür. Bu mezar odasi semerdanli idi.

Saray depolari, hizmet yerleri ayri yapilar halindedir. Bazilarinin tabani renkli taslardan yapilmis mozaiklerle kaplidir. Üzerinde zengin geometrik motifler bulunan süslemeler, Anadolu'da bugüne kadar bilinen en eski mozaik süslemeleridir. Içlerinde mobilya parçalari, fildisinden özenle islenmis sanat eserleri, insan ve hayvan kabartmalari, çesitli çanak çömlek bulunmustur. Kimmer istilasi sirasinda yikilan sehir, yeniden yapilirken tapinaklarin dis cepheleri kabartmali, renkli, pismis topraktan levhalarla süslenmistir. Lidya devletinin hakimiyeti, dogu Yunan sanantinin Gordion'a girmesine neden oldu.

Mitoloji, Din ve Kibele Inanisi

Frigya uygarligi denildi mi akla ilk gelen Kral Midas olur. O zamandan günümüze Kral Midas ile ilgili iki efsane ulasmistir. Bunlardan ilki söyledir:

"Midas Frigya Kraliydi. Pek öyle akilli biri degildi; ama akilsizliginin cezasini sadece kendisi çekmistir. Birgün Midas'in adamlari sarayin yakinlarindaki gül bahçelerinde yasli Silenos'u buldular. Dionisos'u ararken yolunu kaybetmisti Silenos. Her zamanki gibi zil zurna sarhostu yine. Agaçlarin arasinda sizip kalmisti. Midas'in adamlari, tepeden tirnaga güllerle süslediler onu, sonrada krala götürdüler. Midas, güler yüzle karsiladi Silenos'u, tam on gün on gece agirladi. Yedikçe yedi Silenos, içtikçe içti. Sarhos oldu, sarkilar söyledi, sizdi, ayildi... Onuncu günün sonunda da Frigya krali elinden tutup tipis tipis Dionisos'un yanina götürdü onu.

Dionisos, Silenos'a yeniden kavustuguna öyle sevindi öyle sevindi ki, "Midas, dile benden ne dilersen." dedi. Kral, hiç düsünmeden, "Aman Dionisos", diye cevap verdi, "Her dokundugum altin olsun; baska birsey dilemem". Tanri bu dilegini yerine getirdi onun; ama aksam olunca yemekte basina neler gelecegini düsündükçe kis kis güldü. Zavalli Midascik... Karni acikip da sofraya oturunca ne kötü bir dilekte bulunmus oldugunu anladi. Agzina her götürdügü sey altina dönüveriyordu. Ekmegi mi tuttu, al sana altin bir ekmek... Elmaya mi dokundu, iste sapsari, kaskati bir elma...

Hemen Dionisos'a kostu Midas. Yalvardi yakardi. "Ne olursun bu büyüyü boz" diye göz yasi döktü. Dionisos, "Git de Paktolos irmaginda yikan. O zaman büyü bozulur" diye cevap verdi. Frig krali, Paktolos irmagina kostu hemen, bir güzel yikandi. Ondan sonra da sarayina dönüp tikabasa yedi içti. Simdi onun yikandigi irmaga bakanlar, altin kum tanecikleri görürler sularda."

Bir ikinci öyküsü daha vardir Midas'in. O da Apollonla ilgilidir. Yüce tanri, Frigya kralinin kulaklarini esek kulaklarina çevirmisti. Bir suç isledigi için degil de aptalligi yüzünden bu cezayi görmüstür Midas: "Apollon ile Pan arasinda yapilacak bir çalgi çalma yarismasinda Midas, yargiçlardan biri olarak seçilmisti. Kir tanrisi, kavaliyla hos sesler çikariyordu; ama Apollon'un gümüsten lira'si her çalgidan üstündü. Bir çalmaya baslamasin Apollon; Musalar bile durup kendini dinlerdi. Yargiçlardan ikincisi dag tanrisi Tmolos, yengi çelengini Apollon'a verdi. Ama yüce musikiden ne anlasin Midas, tuttu oynak havalar çalan Pan'i kazandirdi. Apollon da kizip onun kulaklarini esek kulaklari yapiverdi.

Midas bir süre, tanrinin armaganlarini koca bir külah içinde sakladi. Sakladi ama onun saçlarini kesen berber sonunda kulaklarini gördü. Kulaklari gördügünü kimseye söylemeyecegine yemin etti. Berber bu, konusmadan durur mu, gitti bir çukur kazdi sazlarin arasinda, usulca "Kral Midas'in kulaklari esek kulaklari." diye fisildadi. Aradan zaman geçti. Çukurun çevresinde büyüyen sazlar yel estikçe, "Kral Midas'in kulaklari esek kulaklari!" diye bagirmaya basladilar. Böylece herkes gerçegi ögrendi." Bu olaydan sonra, Midas sunu ögrenmistir herhalde: Iki tanri yarisirken begendigini tutma güçlü olani tut.

Frigya uygarliginin yaratildigi dönemde "Ana Tanriça Inanci" etkisinin doruguna çikmis, Ana Tanriça adina tapinaklar, kutsal alanlar yapilmis, dinsel törenler düzenlenir olmustu. Bu dönemde Ana Tanriça ile ilgili olarak anlatilan bir efsane, Tanriça'ya nasil tapildigini da anlatmaktadir.

Efsaneye göre, Ana Tanriça (Kibele), Attis adli bir delikanliya asik olur. Attis, Ana Tanriça'nin kendisine karsi duyduklarindan habersiz, Pessinus (Ballihisar) kralinin kiziyla evlenme hazirligindadir. Dügün yeri kurulmus, dügüne çagrili tüm konuklar yerini almistir. Gözünü ask bürüyen Ana Tanriça, olanca görkemiyle birden dügün yerinde ortaya çikar. Ve tanrisal gücünü kullanarak sevdigi erkek Attis'i çildirtir.

Bir anda çilgina dönen Attis, bir yandan dans eder, bir yandan da biçagini çekerek erkeklik organini keser. Attis'in kasiklarindan fiskiran kanlar topragi sular, topraktan bitkiler fiskirir. Attis'in kendisi de ölüp bir çam agacina dönüsür. Ana Tanriça da onun hiç bozulmamasini saglar. Çam agacinin, yaz-kis hiç bozulmadan kalmasi böyle bir efsaneye baglanir.

Friglerde Ölü Gömme Gelenegi

Frig beyleri ölülerini ya kayalara oyulmus mezarlara ya da tümülüslere gömerlerdi. Kaya mezarlarinin çogu soyulmus olduklari için mimari disinda fazla bilgi vermezler. Buna karsin tümülüsler, yani yigma mezar tipleri Frig ölü gömme gelenegini ögrenmemizde önemli rol oynarlar. MÖ 8. yüzyil baslarindan MÖ 6. yüzyil ortalarina kadar kullanildiklari sanilan tümülüslerin büyük bölümü Gordion'dadir. Bu yigma toprak mezarlari kentin sirtlarinda yer alir ve sayisi 100'e yaklasir.

Bu türde ölü gömme teknigi gelismis olarak birden ortaya çikar. Bu durum tümülüs mezarlarinin Frigya'ya disaridan gelmis olduguna isaret eder. Gerçekten de Arnavutluk ve Makedonya'da soylu kisileri gömmek amaciyla tümülüs mezarlarin MÖ 1800-1500'den itibaren kullanildigi bilinmektedir.

Frigya tümülüslerindeki mezar odalarinin ahsap yapisi çok ileri bir teknigin eseridir. Ölüler önceleri yakilmadan ahsap sedirler üzerine uzatilmis, MÖ 7. yüzyilin sonlarindan itibaren de, Yunanistan'dan gelen etkilerle yakilmaya baslamistir. Ahsap mezar odasina ölü ve ölü armaganlarinin birakilmasindan ve ahsap çatinin kapatilmasindan sonra, odanin üzeri büyük bir yigma tepeyle örtülmüstür.

Toprak yigininin ahsap mezar odasina yapacagi baskiyi en aza indirmek için mezar su sekilde yapilirdi: Ahsap mezar odasinin üstü moloz taslarla kaplanmis, bunun üzerine kalitesi ve direnci fazla olan, sulandirilarak bulamaç haline getirilmis kil serilmis , sonra da kuru kilden tepe yigilmisti. Toprak kümesi, altindaki nemli kilin iyice kurumasindan sonra yigilmis olmalidir; çünkü islak kil kuruyunca mukavemeti artiyordu. Tümülüslerin yüksekligi gömülen kisinin önemine göre 2-3 ile 60-70 metre arasinda degismektedir.

Frig tümülüslerini, Lidya ve Yunan mezarlarindan ayiran; mezar odalari yapiminda tas yerine tahta kullanilmasi, yigma tepe topraginin çevreye yayilmasini önlemeye yarayan krepis duvari ve mezar odasinina geçit veren dromos kullanilmamasidir. Toprak yigini altinda kalan mezar odalarinin yeri büyük boy tümülüslerde ortada, alçak tümülüslerde ise mezar soyguncularina karsi alinan önlemle merkezden uzak yerlerde olurdu.

Soylular için kentlerin disinda görkemli yigma mezarlar yapilirken, genis halk kitleleri için gösterissiz mezarlar kullanilmistir. Pazarli halki, ölülerini kalenin içindeki basit mezarlara, sirt üstü yatirarak gömmüslerdi. Bogazköy halki ölülerini yakip, küllerini küpler içine koyarak gömmüslerdi. Ayrica Bogazköy'de çocuk mezari olarak kullanilan bir vazo bulunmustur.
Bu Bogazköy ve Pazarli'daki ölü külleriyle iskeletlerin tümü geç Frig dönemine aittir ve sürekli kent içine gömülmüslerdir. Ancak Ankara'da yakilmis ölülerin küpler içinde gömüldügü kent disi mezarlar da bulunmustur. Bu Ankara'da bugünkü Hacibayram Camisi çevresindeki Frig kentinde yasayan farkli halk siniflarinin varligini gösterir.

BÜYÜK TÜMÜLÜS

Gordion'daki büyük tümülüs, mezar odasinin çukur içinde degil de zemin yüzeyinde yapilmis olmasiyla dikkat çeker. Mezar odasi (iç boyutllari 5.15x6.20, yüksekligi 3.25m), kireç tasindan kaba bir duvarla çevrilmistir. Bu 53 metre boyundaki tümülüsün yapilis teknigine gösterilen özen, tam mezarin Friglerin en güçlü döneminde yasayan bir krala ait oldugunu düsündürmektedir. Çesitli iddialara göre mezar ya Midas'a ya da Midas'in babasi Gordias'a aittir.

"Anadolu'nun piramitleri" denilen tümülüslerden biri olan Büyük Tümülüs'ün 53 metre altindaki mezar odasinin bozulmadan ortaya çikarilisi 20. yüzyilin ikinci yarisinda ortaya konulan basarili arkeolojik uygulamalardan biridir. Kazi baskani Roudney S. Young eski tümülüsün 250 metre çapinda ve 70-80 metre yüksekliginde olabilecegini tespit etmistir.

GORDION (YASSIHÖYÜK)

Frig Kralligi'nin baskenti Gordion'un kalintilari Ankara-Eskisehir karayolu ve Sakarya ile Porsuk nehirlerinin birlestigi yerin yakininda Polatli'nin kuzeybatisinda bulunmaktadir. Gordion'un geçmisi MÖ 8. yüzyil ortalarina kadar gider. Sehir en parlak dönemini MÖ 725 ve 675 yillari arasinda yasamistir. Midas bu kentte oturmustur. Gordion, MÖ 7. yüzyil baslarinda Kimmer saldirisina ugramistir. Sehir, Büyük Iskender tarafindan bagimsizligina kavusturuluncaya kadar 6.yy ortalarindan baslayarak Pers istilasi altinda kalmistir. Ayrica Büyük Iskender çözenin Asya fatihi olacagina inanilan gördügümü Gordion'da kiliciyla kesmistir (MÖ 334).

Kent Höyügü:

350x500 metre ölçüsündeki yassi bir höyük durumundaki Frig kenti, Sakarya irmaginin hemen dogusunda yer almaktadir. Arkeologlar, anitsal bir kapi ile birlikte kral ailesine ait bir çok yapi ve evlere kent duvarlarina iliskin kalintilar ortaya çikarmislardir. Bunlarin tümü Frig kralligina en parlak dönemine (MÖ 725-667) tarihlenmektedir.

Kent Kapisi:

MÖ 8.yüzyilin sonunda yapilmistir. Yumusak kireç tasindan 9 metre yükseklikteki kismi günümüze kadar korunmus anitsal bir yapidir. Kente asil giris 9 metre genisliginde ve 23 metre uzunlugunda üstü açik bir koridorla saglaniyordu. Kapinin iki yaninda yer alan kulelerin kente açilan birer kapisi vardir. Tamami kazilan kuzey avlu depo olarak kullaniliyordu. Güney avlusu ise Pers kapisinin büyük güney duvarinin korunmasi amaciyla kazilmadan birakilmistir.

Kent Merkezi:

Höyügün orta kismi saraylara ayrilmistir. Kerpiçten bir duvar (B) dört yapiyi içeren sarayin birinci avlusunu kent kapisindan ayirmaktadir. Daha kalin bir duvar (E1, E2, E3) iç avluyu kuzey, bati ve güney yönlerinden çevirmektedir. Olasilikla bu duvarlar saray yapilarinin dogu yönünce de uzanmakta ve böylelikle onlari disaridan tümüyle ayirmaktadir.

Saraylar:

Birinci avludaki iki yapi birer megarondur. Megaron 2, geometrik desenli bir mozaik ile dösenmistir. Bu mozaik, bilinen en eski çakil tasi mozaik örnegidir ve bugün bir kismi Gordion Müzesi'nde sergilenmektedir.

Megaron 3:

Bu, günümüze kadar Gordion'da çikarilmisken önemli yapidir. Iç avluda yer alan yap Frig akropolünün en büyük binasidir. Yapi, iki sira ahsap direkle bir orta ve iki yan nefe ayrilmistir. Arkeologlara göre orta bölüm tek katli ve yüksek bir salondu. Yan kisimlar ise iki katli ahsap galeriler seklindeydi. Megaron 3, MÖ 8. yüzyilin ikinci yarisinda insa edilmis en eski yapilardan biri olmalidir.

Teras Yapisi:

Terasin bati kesiminde her biri 11x14 metre ölçülerinde yan yana siralanmis 8 adet megaron yer alir. Her birinde ortada bir ocak ve yanlarda direklerle desteklenen ahsap galeriler bulunmaktadir. Büyük olasilikla bunlar sarayin günlük islerinin görüldügü yapilardir. Megaron 3'ün yanina yapilan bir merdivenle yeni olusturulan terasa geçis saglanmistir.

PESSINUS (BALLIHISAR)

Pessinus ören yeri, Ankara-Eskisehir karayolu üzerinde Sivrihisar yakinlarindaki Ballihisar'da bulunmaktadir. Pessinus, tanrilarin anasi Kibele olarak anilan tanriçanin ünlü kutsal yerlesmesiyle birlikte "Rahipler Devleti" seklindeki antik bir Frig yerlesmesiydi. Ana Tanriça'nin sekilsiz tastan yapilmis kült heykelinin (Baitylas) gökten indigine inaniliyordu.

Kent, Bergamalilar'in egemenligi altinda kalmisti, fakat Galatlar'in saldirisina ragmen buradaki rahipler sinirli bir özgürlüge sahip olabilmislerdi. Kenti bes Frigyali ve bes de Galat rahiple birlikte bir bas rahip yönetmisti. MÖ. 204 yilinda Roma senatosunun Pessinus'a elçiler gönderip Kibele'nin kült heykelini Roma'ya getirtmesi ve orada insa ettirilen bir tapinaga bu heykelin yerlestirilmesiyle kent çok büyük bir üne kavustu. MÖ. 25 yilinda Augustus, Galatia eyaletini kurunca, Pessinus Romalilarin yönetimine geçmistir.

TAPINAK:

Yapi çok ilginç bir plana sahiptir. Dar kenarlarinda alti, uzun kenarlarinda on bir sütun bulunan peristasis (antik tapinagin etrafini çeviren sütun dizisine verilen ad) Hellen tapinaginin degisik bir uygulamasini göstermektedir. Yapiyla iliskisi olan ve bir theatron (Antik Yunan tiyatrosunda seyircilerin oturdugu kisma verilen ad) islevi gören gösterisli bir basamak sirasi ortaya çikarilmistir. Bu nedenle Belçikali arastiricilar onu bir tiyatro-tapinak olarak tanimlamislardir.

Buna ragmen Ekrem Akurgal söz konusu basamaklarin Kibele kültü ile ilgili oldugunu düsünmektedir. Çünkü tapinagin yeralti bölümü Aizonai Tapinagi'nda oldugu gibi buna isaret etmektedir. Mimari süslemelerine göre tapinak MS. 1. yy'in ilk yarisinda yapilmistir. Açik bir alani üç yandan çeviren portiko (çatisi sütunlarla tasinan hol) kalintilari buranin bir agora olarak düzenlendigi görünümünü vermektedir. Yapi, eski Anadolu kültürleriyle iliskili Hellen tapinaklari seklinde batiya bakmaktadir.

NEKROPOL:

Kentin nekropolünde yapilan kazilarda ön yüzleri kapi seklinde olan Geç Roma mezarlarinin güzel örnekleri bulunmustur. Nekropol seramigini inceleyen Inci Bayburtoglu'na göre halen Ballihisar'daki yerel bir depoda korunan mezar taslari MS. 3. ya da 4. yy'a tarihlenebilir. Bunlarin içinde en önemlisi üzerinde bir aslan heykelinin yer aldigi steldir.

Belçikali arkeologlar Pessinus'un sig vadisinde yapilmis genis ve olasilikla uzun bir kanali da ortaya çikarmislardir. Bu kanalin her iki yani basamaklidir ve söz konusu basamaklar yazin kanaldaki su düzeyi asagi indiginde vatandaslara kolaylik sagliyordu. Bundan baska kanalin kuzey ucundan Roma çaginda varolan derenin suyunu düzenleyen kapatma sistemini de Belçikali arkeologlar bulmuslardir.
Alıntı ile Cevapla
  #22  
Alt 11 January 2009, 11:14
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Cvp: Medeniyetler Tarihi

Germenler




Denizci bir kavim olan Germenler, Iskandinavya'nin güneyinden gelerek Keltleri yerlerinden sürdüler ve M.Ö. III. yy .dan itibaren bugünkü Almanya'ya yerlestiler. Sonra, Miladin ilk yüzyillari boyunca, Germanya dedikleri topraklarini, Urallar'a ve Karadeniz'e kadar genislettiler.

Germenler her seyden önce savasçiydi: silâh olarak mizrak (kargi), çift yüzlü balta ve uzun kiliç kullanirlardi. Val-Hall veya Walhalla adli bir cennete ve bu cennette ölülerin tanrilarla birlikte yasadigina inanirlardi; bu tanrilarin en güçlüsü, Wotan da denen Odin'di. Germenler, Roma Imparatorlugu'yla iliski kurunca, Hiristiyanligi benimsediler: M.S. IV. yy.da Kutsal Kitap, Gotlarin piskoposu Ulfilas tarafindan dillerine tercüme edildi.

IV. yy .a kadar Ren ve Tuna boylarini ellerinde tutan Germenler 376 yilinda Hun istilâlarina karsi koyamadi ve bu, Avrupa'da büyük kavimler göçünün baslangici oldu.

Avrupa'yi Istilâ Edenler

Vizigotlar («Bilge Gotlar») Tuna'yi astilar, Roma'yi yagma ederek 410'da Galya'nin güneyine yerlestiler: Akitanya'da bir krallik kurdular. Sonra Ispanya'yi istilâ ederek (476) Arap fethine kadar (711) burada kaldilar. Vandallar da ayni yolu izleyerek Kuzey Afrika'ya ulastilar.

Burgondlar Ron vadisinde durdular (Burgonya adi buradan gelir); Alamanlar ve Vizigotlar gibi bunlar da bir gün Franklar tarafindan ezilecekti. Ostrogotlar Italya'da, isikli sanati ve ince uygarligi bakimindan ilgi çeken Ravenna Kralligi'ni kurdular. Nihayet Angllar ve Saksonlar da Ingiltere'yi istilâ ettiler. Böylece, Roma imparatorlugu tamamen fethedildi ve yikildi.

Kelt sanatindan ve Gotlar araciligiyla dogu sanatlarindan etkilenen Germen sanatinin örnekleri arasinda, mine islemeli mücevherler, bunlarda yer alan hayvan figürleri, günesi temsil eden gamali haçlar sayilabilir.

Büyük Germen Kavimleri

Alamanlar, Burgondlar, Franklar, Ostrogotlar, Vandallar, Vizigotlar.
Alıntı ile Cevapla
  #23  
Alt 11 January 2009, 11:14
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Cvp: Medeniyetler Tarihi

Gazneliler




Müslüman Türk devleti (963-1187).

Gazne Devleti'ni, Samanogullarinin hizmetinde bulunan Türk komutanlarindan Alp Tigin kurdu. Samanogullari Devleti'nin yanibasinda, Afganistan'da bulunan Gazne'yi kendine baskent yapti. Ölümünde yerine oglu geçtiyse de ordu komutanlarindan Bilge Tigin ile Sebük Tigin yönetime elkoydular.

Bilge Tigin'in ömrü kisa sürdü, ama Sebük Tigin, Gazne Devleti'ni güçlendirerek sinirlarini genisletti. Gaznelilerin en parlak dönemi Sebük Tigin'in oglu Mahmut zamanidir. Mahmut döneminde Gaznelilerin siniri doguda Ganj Nehri'ne, batida Mezopotamya ve Kafkasya'ya kadar dayaniyordu. Mahmut, Hindistan'i yagma ederek getirdigi hazinelerle Gazne kentini zenginlestirdi. Camiler, medreseler yaptirarak, ünlü bilginleri, sairleri yanina çagirarak Gazne'ye ün kazandirdi.

Ömrünün son yillarini, gittikçe Horasan dolaylarinda güçlenen Selçuklularla ugrasarak geçirdi. Son Hindistan Seferi'nden dönüsünde öldü. Mahmut'un ölümünden sonra yerine geçen oglu Mesut babasinin yerini tutamadi. Selçuklularin karsisinda tutunamadi; Dandanakan'da üç gün süren çetin savasta büyük bir yenilgiye ugradi (1040). Horasan ve Irak'i onlara birakmak zorunda kaldi. Mesut'tan sonra gelen Gazne hükümdarlari devleti bir süre daha sürdürdülerse de basarili olamadilar. Gazne Devleti, Afganistan'in yerlileri olan Gurlular tarafindan 1187 yilinda ortadan kaldirildi.

Gaznelilerde Sanat

Gaznelilerden günümüze kalan en önemli sanat eseri, Afganistan'in Büst kentindeki Lesgeri Bazar Sarayi'dir. Son yillarda, gene ayni çevrede cami kalintilari da bulunmustur. Mimarlik yaninda süsleme sanatlari da Gaznelilerde önem kazanmisti. Buna yazi sanatina duyulan ilgiyi de eklemek gerekir: kûfi yazi en olgun biçimini Gazneli Sultan Ibrahim (1059-1099) döneminde almistir. Gazneli sanati Selçuklu ve Hint sanatlarini etkilemistir.

Gazneli Mahmut

Dogu dünyasinin büyük hükümdarlarindan biri olan Gazneli Mahmut (967-1030), babasinin ölümü üzerine kardesini öldürerek tahta geçti. Hindistan'a 17 kez sefer yapti. Devletin sinirlarini çok genisletti, Iranli ünlü sair Firdevsi, Sehname'sini ona sunmustur.
Alıntı ile Cevapla
  #24  
Alt 11 January 2009, 11:15
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Cvp: Medeniyetler Tarihi

Gronikos Çatismasi /


IÖ 334 yazi baslari), Pers Imparatorlugu'nun istilasi sirasinda Büyük Iskender'in kazandigi bir zafer. Sayilari büyük olasilikla 40 bini bulan Persler, Granikos irmagi (Kocabas Çayi) kiyilarinda mevzilenmisti. Iskender'in hücum tabur, karsi kiyidan yagan kargilara karsin irmagin sig yerinden öbür tarafa geçti. Onlari izleyen Iskender, Pers hattinin sol merkezini vuracak biçimde yerlestirdigi komutanlarini harekete geçirdi.

Iskender, Pers Krali III. Dareios'un iki akrabasini öldürdü; kendisi ise süvari birligi komutani Kleitos (Kara) sayesinde ölümden kurtuldu.. Persler bundan sonra dagildi. Iskender'in biyografisini yazan Arrhionos'a göre (IS 2. yy) bu savasta Makedonyalilar yalnizca 115 kayip verdiler.

BÜYÜK ISKENDER'IN GRANIKOS SAVASI

(Valerio Massimo Manfredi'nin Büyük Iskender adli romanindan. Can Yayinlari) Peritas yüzünü yalayarak sahibini uyandirdi; Iskender ayaga firladiginda, zirhini giydirmek için yardimina gelmis iki askerini gördü. Leptine, gümüs bir tepside ona 'Nestor Lokmasi' getirmlsti; kahvaltisi peynir, un, bal ve sarapla çirpilmis çig yumurtaydi.
Hükümdar zirhi ve dizlikleri baglanir, kemeri beline geçirilir, kilici takilirken, ayaküstü kahvalti etti. "Bukefalos'u istemiyorum," dedi çikarken. "Irmagin kiyilari fazlasiyla kaygan ve o çamura gömülebilir. Bana doru Sarmaçya atimi getirin."

Yardimcilari onun seçtigi ati almaya gittiler. Iskender tolgasini sol kolunun altina sikistirip kamp alaninin ortasina dogru yürüdü. Adamlari sira sira dizilmislerdi; her an yeni askerler gelip arkadaslarinin yanindaki yerlerini aliyorlardi. Iskender getirilen atina bindi, önce Makedon ve Thessaliali süvari birliklerini, sonra Yunan piyadelerini denetledi.

Uç birliklerinin süvarileri kampin ötesinde, dogu kapisina yakin bir noktada, mükemmel düzende bes sira olmus bekliyorlardi. Krallari geçerken, sessizce mizraklarini havaya kaldirdilar. Iskender hareket buyrugunu verdigi anda, Kara onun yanindaki yerini aldi. Yürümeye baslayan binlerce atin ve savasçilarin mizraklarinin sesi karanlikta yankilanmaya basladi.

Granikos'un birkaç stadyon ötesinden gelen nal seslerinin ardindan dört haberci karanliktan siyrilip Iskender'in önünde durdular. "Kralim," dedi en öndeki, "barbarlar henüz yerlerinder kimildamadilar; irmaktan üç stadyon ötede alçak bir tepenin üzerine yerlestiler. Kiyida Med ve Iskit gözcüler var onlar bizim kiyiyi da gözlem altinda tutuyorlar. Onlari bütünüyle habersiz yakalayamayacagiz."

"Elbette hayir," dedi Iskender, "ama onlarin ordulari dogu kiyisiyla aralarindaki üç stadyonu kapatana dek bizler irmagin sig yerinden karsiya geçmis olacagiz. O nokta da olan olacak zaten." Sonra özel korumalarina yaklasmalari için isaret etti. "Elverisli bir yer bulur bulmaz karsiya geçecegimizi tüm birlik komutanlarina bildirin. Borazanla çalar çalmaz kendimizi irmaga atacagiz ve olanca hizimizla karsiya geçecegiz. Önden süvariler gidecek."

Korumalar uzaklastilar; az sonra piyadeler durarak yanlarindaki süvarilere, Granikos'a dogru ilerlemeleri için yol verdiler. Gökyüzü, dogudan hafifçe aydinlanmaya baslamisti. "Günesin gözümüzü yakacagini saniyorlardi, ama ay bile göremedik," derken, Iskender Phrygia tepelerin ardindan, güneyden batan hilali gösteriyordu. Elini kaldirarak yaninda Kara ile birlikte atini irmaga sürükledi; tüm Uç Birligi onunlaydi. Ayni anda karsi kiyi da bir nara isitildi, sonra bagirislar giderek çogalip kalabaliklasti; sonunda bir kornonun sesini uzaktan gelen sesler yanitlamaya basladilar. Med ve Iskit gözcüler alarm veriyorlardi.

Irmagin ortasinda olan Iskender, "Borazanlar!" diye haykirdi. Ve borazanlar boguk, iç paralayici tek bir nota ile çalmaya basladilar. Sanki karsi kiyiya yanit verir gibiydiler; çevredeki tepelerde hem kornolarin, hem borazanlariN sesleri yankilaniyordu.

Hükümdar ve askerleri olabildigince çabuk karsi kiyiya geçmeye çalisirlarken Granikos (Kocabas çayi) köpürüyordu. Bir bagiris isitildi ve bir Makedon asker yaralanarak suya devrildi Med ve Iskit kesif kollari kiyiya yigilmis, hedef bile almadan ok yagdirmaya baslamislardi. Baska askerler de boyunlarindan, karinlarindan, gögüslerinden yaralandilar. Iskender kalkanini kaldirdi, doru atini mahmuzlayip asker kalabaligindan siyrildi. Simdi disaridaydi!

"Ileri!" diye haykirdi. "Ileri! Borazanlar!"

Borazan seslerinin daha tiz ve etkileyici olarak yükselmesiyle, atlarini kamçilayarak suyun girdabindan kurtarmaya çalisan binicilerin bagirislarina, karmasadan dolayi heyecana kapilan atlarin kisnemesi de katildi. Simdi üçüncü ve dördüncü sira sudan çikmisti; dördüncü, besinci ve altinci sira süvariler irmaga giriyorlardi. Iskender bu arada kendi birligi ile kaygan kiyiyi tirmanmaya baslamisti.

Arkasindan savas düzeninde yürümekte olan piyadelerin haykirislari ona eslik ediyordu. Düsman öncüler, oklari tükenince atlarina atlayarak, son hizla kamplarina dogru kaçmaya basladilar; kamptan da gürültüler, silah sesleri geliyordu. Savasçi gölgeleri ellerinde mesalelerle, karanligin her yaninda kosuyor, havayi degisik dillerde naralar dolduruyordu. Iskender, Uç Birligi'ni savas düzenine sokup basina geçti.

Bu arada iki hetairoi birligiyle iki Thessaliali süvari birligi onu arkadan ve yanlardan komutanlarinin buyruklarina göre korumaya aldilar. Makedonlara Krateros ile Perdikkas, Thessalialilara Prens Amyntas ve subaylari Enomaos ile Ekekratides komuta ediyordu. Borazancilar, hareketi baslatmak için Hükümdar'in buyrugunu bekliyorlardi.

"Kara!" diye seslendi Iskender. "Bizim piyadeler neredeler?"

Klitos, saflari sonuna dek gözden geçirdikten sonra irmaga dogru bakti ve, "Tirmanmaktalar, Kralim," dedi. "Tamam o zaman, haydi borazanlar! Dörtnala ileri!" Borazanlarin yeniden çalmasiyla on iki bin süvari ayni anda ileri atildilar; atlar kisniyor, Iskender'in gösterisli ve agir Sarmaçyali dorusunun adimlarina uyarak ilerliyorlardi.

Öte yanda, Pers süvarileri telasla toplanirlarken belli bir karmasa yasamiyor degillerdi: Düzene girmis olanlar Komutan Spithridates'in buyrugunu bekliyorlardi. Iki öncü heyecan içinde onlarin yanina varip, "Saldiriyorlar efendim!" diye bagirdi.

"Haydi, beni izleyin!" diye buyurdu Spithridates, daha fazla oyalanacak zamani olmadigini anlamisti. "Su yauna'lari kovalim, onlari yeniden sulara döküp baliklara yem edelim! Haydi! Ileri!"

Kornolar çaldiginda toprak, atesli atlarin yeri çekiç gibi döven nallari altinda titriyordu. Ilk sirada Medler ve çift kivrimli büyük yaylariyla Horazmiler vardi, arkadan kivrik palalariyla Oksian ve Kaduslar, en arkadan da Sakalar ve ellerinde devasa kiliçlariyla Drancanlar gelmekteydiler. Süvariler yola çikinca, çoktan düzene girmis olan Yunan parali askerleri de onlari siki saflar halinde izlemeye basladilar.

"Anadolu'nun askerleri!" diye bagiran Memnones, onlari yüreklendirmek için mizragini havaya kaldirdi. "Satilik kiliçlar! Sizin geri dönecek bir eviniz ve vataniniz yok! Siz yalnizca kazanabilir ya da ölebilirsiniz. Bunu unutmayin, bizlere kimse acimaz, çünkü Yunan da olsak, Büyük Kral'in yaninda savasmaktayiz. Erkekler, bizim ülkemiz onurumuzdur, mizragimiz ekmegimizdir. Caniniz için sava-sin: Elinizde kalan bir tek budur!

Alalalái! Sonra öne atildi; önce hizli adimlarla, sonra kosarak ilerlemeye baslayinca adamlari da ona yanit verdiler: Alalalái!

Cephe düzenini bozmadan komutanlarinin arkasindan giden askerlerin ayaklari topraga degdikçe, müthis bir demir ve bronz gürültüsü duyuluyordu. Iskender bir stadyon uzakliktan beyaz toz bulutunu gördü ve borazancilara bagirdi: "Savas adimlari!" Borazan öyle bir çaldi ki, Uç Birligi iyice costu. Süvariler mizraklarini indirip öne atildilar. Sol elleriyle atlarinin dizginlerini ve yelelerini tutuyor, böylece çarpisma âninda, insanlarla hayvanlar birbirlerine dehset verici seslerle bagirir, disbudak ve kizilciktan yapilmis mizraklar birbirine çarpar, Pers ciritleri havada uçarken hayvanlarina destek oluyorlardi.

Iskender, kilici al kana boyanmis Spithridates'in öfkeyle sag yaninda savastigini gördü, dev Rheoniithres onun solunu korumaya almisti; bunun üzerine atini o yana sürdü. "Dövüs barbar! Cesaretin varsa Makedon Krali'yla dövüs!"

Bunun üzerine Spithridates de atini Kral'a dogru sürüp kilicini sallamaya basladi. Kilicin ucu Iskender'in zirhinin omuzlugunu siyirip boynu ile kaval kemigi arasina batti, ama kilicini kinindan çeken Hükümdar ötekine öyle siddetle saldirdi ki, atinin üzerindeki dengesini bozdu. Vali, yere düsmemek için atina tutunmak zorunda kalinca yani açikta kaldi: O anda Iskender kilicini onun kolunun altina sapladi, ama artik tüm Persler ona dogru gelmeye baslamislardi. Bir ok doru atini yaralayinca, hayvan dizleri üstüne çöktü; o da Rheomithres'in baltasindan kurtulamadi.

Kalkani, darbeyi bir noktaya kadar engelleyebildi; balta metali yardi, keçesini kesip kafa derisine çarpti; bunun üzerine artik atiyla yere düsmüs olan Kral'in basindan fiskiran kanlar yüzüne akmaya basladi. Rheomithres baltasini yeniden havaya kaldirdi, ama Kara o anda deli gibi bagirarak onun üzerine atildi ve agir Illyria kiliciyla kolunu kökünden kesiverdi. Barbar, çigliklar atarak atindan yuvarlandi; kesik koldan fiskiran kan onu henüz öldürmemisti; o anda yeniden ayaga dikilen Iskender, kilicini gögsüne sokarak ona öldürücü darbeyi vurdu.

Sonra Kral, alanda basibos kosan bir ata atlayip tekrar kalabaligin içine daldi. Komutanlarinin ölümüyle korkuya kapilan Pers askerleri gerilemeye basladilar; bu arada Uç Birligi'ne destege gelen hetairoi'ler ve Amyntas'in komutasindaki Thessaliali süvariler de çarpismaya katildilar.

Perslerin süvarileri cesurca savastilarsa da, giderek içeri dalan Uç Birligi yüzünden dagilmaya basladilar; Makedonlarin hafif süvarileri de yanlara dogru dalga dalga yayilmaya baslamislardi. Bunlar hayvan gibi yabanil Trakyali ve Triballi savasçilardi; ok ve mizrak yagmuruna aldirmadan ilerliyorlardi; düsmanla yüz yüze gelip onu kan revan içinde birakmak için atiliyorlardi. Iskender'in arkadaslari Krateros, Philotas, Ephestione, Leonnatos, Perdikkas, Ptolemaios, Seleukos, Lysimakhos krallarini örnek alarak ön safta savasiyor, büyük kayipla veren düsman komutanlarla yüz yüze gelmeye çalisiyorlardi. Bunlarin aralasinda Büyük Kral'in yakin akrabalari di vardi.

Sonra Pers süvarileri kaçmaya baslayinca hetairoi'ler Thessalialilar, Trakyalilarla Triballilerin hafif süvariler onlarin pesine düstüler. Simdi önde pezhetairoi zirhli piyadeleri, bir de Memnones'in saflarini bozmadan, omuz omuza, gövdelerini büyük disbükey kalkanlarla yüzlerini Korinthos tarzi maskeyle koruyan parali askerleri vardi. Her iki ordu avaz avaz:

Alalalái! diye bagirip mizraklarini uzatarak öne atildilar. Memnones'in bir buyruguyla Yunan parali askerleri mizRaklarini hep birlikte kaldirip düsmanin üzerine firlattiktan sonra, ellerini bellerindeki kiliçlara attilar. Piyadelerin toparlanmasina firsat vermeden aralarina daldilar. Düsman cephesini yarmak için Makedonlarin kendilerine özgü o uzun mizraklarini kirmaya ugrasiyorlardi. Parmenion, tehlikeyi sezerek vahsi Agrianlari isin içine soktu; Agrianlar saldirinca, Memnones'in parali askerleri savunmaya geçtiler.

Böyle olunca Makedon piyadeler de toparlanip ön cepheden mizraklar firlatmaya basladilar. Yunan parali askerleri ise Persleri kovalamis geri gelen süvariler tarafindan da kusatildilar ama son soluklarina dek savastilar.

Günes ovayi isinlariyla aydinlattigi zaman cesetler yerde üst üste yigilmisti. Veterinerler yarali dorusuyla ilgilenmeye baslayinca, Iskender Bukefalos'unu istedi ve atiyla muzaffer ordusunun önünde bir geçit yapti. Basindaki yaradan ötürü yüzü kan kirmizisiydi; zirhi Spithridates'in kiliciyla yirtilmisti; bedeni de ter ve toz içindeydi ama o anda askerlerinin gözünde o bir ilahti. Hepsi birden, Philippos'un onun dogusunu müjdeledigi gün yaptiklari gibi mizraklarini kalkanlarina vuruyor,

Iskender! Iskender! Iskender! diye coskuyla bagiriyorlardi. Kral gözlerini pezhetairoi saflarinin en arkasina çevirip yetmis yasindaki General Parmenion'un, bedeninde eski savaslarin izleri, elinde kiliciyla yirmilik bir asker gibi durusunu seyretti. Onun yanina gidip atindan indi, generalini kucaklarken askerlerinin haykirislari gökyüzüne ulasiyordu.
Alıntı ile Cevapla
  #25  
Alt 11 January 2009, 11:16
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Cvp: Medeniyetler Tarihi

Germiyanogullari


Ilk zamanlarda, XIII. asirda Selçuklular'in uç beyleri arasinda Karamanogullari'ndan sonra en kudretlisi ve en büyügü, Germiyanogullari idi. Beylik, 1260 yillarindan 1390'a kadar takriben 130, sonra 28 Temmuz 1402 Ankara muharebesinden 1429 Subatina, kadar tekrar 27 yil olmak üzere takriben 156,5 sene devam etmistir.

Germiyan asireti XIII. yüzyilda ilk defa Malatya taraflarinda görülür. Daha sonra Germiyanogullari, muhtemelen Mogollarin baskisi üzerine Kütahya bölgesine göç etmislerdir. Germiyanogullari bu bölgede Türkiye Selçuklu sultani II. Giyaseddin Mes'ud ve Mogollara karsi bagimsizliklari için mücadele ettiler.

Bu beyligin asil kurucusu Kerimüddin Alisir'in oglu I. Yakub'dur. Yakub Bey ikinci kez sultan olan Giyaseddin Mesud 1302-1310'a tabi olmayarak Ilhanlilarin hakimiyetini tanidi. Kurdugu beyligin merkezi Kütahya idi. Yakub Bey'in idaresindeki Germiyanogullari, Anadolu beyliklerinin en kuvvetlilerinden birisi olup, Bizans bu beylige her yil muayyen bir vergi ve hediyeler göndermekte idi. Devletin baskenti Kütahya sehriydi. 1381'de Kütahya, Simav ve Tavsanli, Osmanlilar'a verilmis, Germiyanogullari, Kula'ya çekilmislerdir.

Germiyanogullari, Bati Anadolu'da mühim yerleri kesin sekilde Bizanslilar'dan fethedip Türklestiren Türkmen hanedanlarinin basinda gelir. Onun için prestijleri çoktu. En genis sekliyle beylik, bugünkü Kütahya, Usak, Denizli, Afyon vilayetleri ile Manisa vilayetinin dogusunu kapliyordu. Bu topraklar 44.000 km2 eder. Aydinogullari'nin da Germiyanlilar'a tabi oldugu düsünülürse, beylik, Ege'ye dayaniyor demektir. 1360'a dogru beylik, 37.000 km2 kadardi.

Germiyanogullari, Afyon ve çevresini Sahib Ataogullari'ndan almislardir. Denizli'de 92 yil saltanat süren Inançogullari, Germiyanogullari hanedanindandirlar. Yakub Bey ise 1314'de Alasehir'i zaptetmis ve haraca baglamistir. Ayni yil içinde Anadolu'ya gelen Ilhanli beylerbeyi Emir Çoban'a itaat etti.

Süleymansah 1361-1387'in saltanatinin ilk yillari sakin geçti. Fakat onun Karamanlilar ile Hamidogullari arasindaki mücadelede, Hamidogullarindan Ilyas Bey'in tarafini tutmasi, Karamanlilar ile arasinin açilmasina sebep oldu. Süleyman Sah bu baski sebebiyle Osmanlilar ile anlasmak istedi. Bu maksadla da kizini Sultan I. Murad'in oglu Bayezid'e vermeyi ve çehiz olarak da bazi sehir ve kasabalari Osmanlilara birakmayi teklif etti.

Yakub Bey 1399'da tutuklu bulundugu Ipsala'dan kaçarak Timur'un yanina kadar gitmeyi basarmistir. Ankara savasi 1402'ndan sonra Timur ona ülkesini iade etti. II. Yakub Bey böylece Timur'un hakimiyetini tanimis oluyordu. Osmanli sehzadeleri arasindaki taht mücadelesinde ise, yegeni Çelebi Mehmed'in tarafini tutmustu. Karamanlilardan Mehmed Bey'in iki yil üst üste yaptigi sefer neticesi ülkesini terke mecbur kalan Yakub Bey, Çelebi Mehmed'in Karamanlilari yenmesi üzerine tekrar beyliginin basina geçmisti (1414).

Kisa bir sükunet devresinden sonra, Yakub Bey ile Karamanlilar, Sultan II. Murad'a karsi Çelebi Mehmed'in öteki oglu Mustafa Çelebi'nin tarafini tuttular. Mustafa Çelebi'nin Iznik'te öldürülmesinden (1423) sonra, Yakub Bey Osmanlilar ile iyi geçinmeyi tercih etti. Yakup Bey erkek evladi bulunmadigi için ülkesini ölümünden sonra Osmanlilara birakti.

Ölümünden sonra Germiyanogullari Beyligi tamamiyla Osmanli Devleti'nin idaresi altina girmis oldu (1429) Germiyanogullari, zamanimiza kadar gelmisler ve Osmanli hizmetinde sadrazamliga, damatliga kadar yükselen birçok sahsiyetler yetistirmislerdir. Germiyanogullari 1. Kerimeddin Ali Sir Bey (12607-1264) 2. I. Yakub Bey (1264-1325) 3. Mehmed Bey (13257-1360) 4. Süleyman Sah Bey (Adil) (13607-1387) 5. II. Yakub Bey (1387-1390) Germiyanogullari sarayi bilim adamlarinin ve sairlerin yüksek himayeye nail olduklari bir yerdi.

Bilhassa Süleyman Sah ve II. Yakub Bey zamanlarinda iktisadi ve sosyal hayat çok gelismis, Kütahya Anadolu beylikleri içinde kültür bakimindan en üst seviyeye ulasmisti. Mimari eserlerin büyük kismi Kütahya'dadir ve bunlardan en önemlisi II. Yakub Bey'in yaptirdigi kendi türbesini de içine alan, medrese ve imaretten ibaret külliyedir.
Alıntı ile Cevapla
  #26  
Alt 11 January 2009, 11:16
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Cvp: Medeniyetler Tarihi

Göktürkler


Ilk defa Türk adini tasiyan Türk devletidir. Göktürkler, Türklerin atli uygarlik ya da bozkir uygarligindan yerlesik uygarliga geçis döneminde, Türk boylarinin basina geçerek hüküm süren bir hakan sülâlesidir (552-745). Kurduklari devlete de Göktürk Devleti denir.

Baskentleri Orta Asya'da Karakurum yakininda Ötüken kentiydi. Devlet baskanlarina «kagan», hakan soyundan olanlara «tigin» derlerdi. Devletin kurulusunda kagan, Bumin'di. Ülkenin dogu kesimini yönetiyordu. Bati kesiminde ise kardesi Istemi Kagan vardi, ama gelenege göre o, dogu kaganina bagliydi.

Bumin öldügünde yerine ogullarindan biri degil, Istemi Kagan geçti. Göktürkler, saltanati Avarlarin elinden alarak devletlerini kurmuslardi. Bu iki kagan ve onlarin ogullari zamaninda Göktürkler, doguda Kingan Daglari'ndan batida Demirkapi'ya kadar bütün Orta Asya'ya egemen oldular. Iran Sasani hükümdari Hüsrev Nusirevan ile anlasarak Çin ipek ticaret yollarim ellerine geçirdiler. Türk egemenliginin batida yayilmasinda ve Bati Türkistan Türkmenlesmesinde önemli rol oynadilar.

VII. yüzyilin ilk çeyreginde bir durgunluk geçiren Göktürkler, Kutlug Ilteris Kagan zamaninda yeniden canlilik gösterdiler. Ama bu sirada dogudaki Çin tehlikesine, batidan gelen ve Sasani egemenligine son veren bir de Arap tehlikesi eklendi.

VIII. yüzyilin baslarinda, 706'da Kapagan Kagan komuta ettigi Türk ordusu Çinlileri yenerek Türk devletinin durumunu düzeltirken, batida Kültigin Kagan ordusuyla Buhara yakinlarina kadar ilerledi (707). Böylece Türkler batida Araplarla karsi karsiya" geldiler.

Kapagan Kagan 716'da ölünce ogullariyla yegenleri Bilge ve Kültigin arasinda iktidar mücadelesi basladi. Yegenler bu savasi kazandilar ama, ayrilikçi Türk boylari ve Çinlilerle uzun uzun ugrasmak zorunda kaldilar. Kültigin 731'de, agabeyi Bilge Kagan ise 734'te öldüler. Genis bölgeyi elde tutmak iyice güçlesti. Arap baskisina doguda Mogol baskisi eklenince iç ayriliklarin da etkisiyle Göktürk Devleti son buldu (745).

Uygarlik

Göktürkler dönemi, Türklerin bozkir göçebe uygarligindan yerlesik tarim uygarligina geçis dönemidir. Bu dönemde hayvanciligin yani sira tarim da yapilmis, etrafi duvarlarla çevrili kentler meydana getirilmistir.

Kaya resimlerinden anlasildigina göre Göktürkler deri veya keçe çizme ve uzun kaftan giyerlerdi. Savasirken baslarina tulga geçirir, uzun ve egri kiliçlar kullanirlardi.

Göktürklerin, Türk dilinin özelliklerine uygun bir yazilari vardi. 38 harften olusan Göktürk alfabesinde satirlar sagdan sola yazilirdi. Bu alfabe ile yazilmis olan Orhon ve Yenisey yazitlari Türk dilinin VII. yüzyilda gelismis bir kültür dili oldugunu gösterir.

Göktürkler Türklerin ulusal dini olan Samanliga bagliydilar. Basta Gök Tanri olmak üzere doga güçlerine taparlardi. Hakanin hizmet yetkisini Tanri'dan aldigina inanilir, bu görevi iyi bir sekilde yerine getirmesinin de bir Tanri buyrugu oldugu kabul edilirdi.

Yazitlardan anlasildigina göre Göktürklerde ölen bir kimsenin ruhunun bir kus gibi uçup gittigine inanilir ve onun için «yug» denilen törenler yapilir, ardindan agitlar yakilirdi.

Bilge Kagan Yaziti

Bilge Kagan ölümünden sonra oglu tarafindan diktirilmis (735), yazisini da yegeni Yollug Tigin yazmistir. Yazit, piramit biçiminde büyük bir tas kütlesi üzerindedir. Tasin dogu cephesinde 41, dar olan kuzey ve güney cephelerinde 15'er satir vardir.

Bati cephesindeki yazilar Çincedir. Asil metin ve bugünkü sekil olarak yazittan bir örnek: «Üze kök tengri asra yagiz yir kilmdukda ikin ara kisi ogli kilinmis. Kisi oglinda üze eçüm apam Bumin Kagan istemi Kagan olurmis. Olurupan Türk budunung ilin törüsin tuta birmis, iti birmis». (Üstte mavi gök, altta kara yer yaratilinca, ikisi arasinda insanoglu yaratilmis, insanoglunun üzerine atalarim [babam ve dedem] Bumin Kagan ve istemi Kagan tahta geçmisler. Oturmuslar, Türk milletinin ülke ve kanunlarini idare ve tanzim etmisler).

Orhon ve Yenisey Yazitlari

Mogolistan, Sibirya ve Yedisu eyaletlerinde, Orhon ve Yenisey irmaklari yöresinde bulunan bu Türkçe yazitlar, Türklerin devlet anlayisi, yurt sevgisi, devlet görevlilerinin sorumluluklari v.b. konularda da açiklamalar yapar. Orhon'dan Tuna'ya, Yakutistan'dan Gobi'ye kadar olan bölgeye yayilarak, bu bölgenin Türk kültürünü meydana getiren bu yazitlarin ilk zengin grubunu Kuzey Mogolistan yazitlari olusturur.

Bu gruba giren Ongin, Kuli-Çur, Selenga, Karabalasagun, Suci v.b. yazitlarindan baska, büyüklükleri bakimindan su üç yazit çok önemlidir: Bilge Kagan tarafindan 732'de diktirilen Kültigin yaziti, Bilge Kagan oglu tarafindan 735'te diktirilen Bilge Kagan yaziti ve Tonyukuk'un ihtiyarlik yillarinda bizzat diktirdigi (720-725) Tonyukuk yaziti. Diger gruplarda söyle siralanabilir: Yenisey havzasi yazitlari, Altay yöresi yazitlari, Lena ve Baykal yöresi yazitlari, Dogu Türkistan yazitlari, Orta Asya yazitlari, Dogu Avrupa yazitlari.
Alıntı ile Cevapla
  #27  
Alt 11 January 2009, 11:17
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Cvp: Medeniyetler Tarihi

Harzemsahlar


Türkistan'da Ortaçag'da kurulan Türk devletidir. Türkistan'da Amuderya dolaylarina Ortaçag'da Harizm veya Harezm denirdi. XI. yüzyilin sonlarina dogru bu bölgede kurulan Türk devletine Harizmsahlar ya da Türkçe kolay söylenisiyle Harzemsahlar adi verilir.

Selçuklular Zayif Durumdaysa...

Harzemsahlar soyu Harizm'i yöneten Selçuklu valisi Anus Tigin ve onun oglu Kutbeddin Muhammet ile baslar. Otuz yil Selçuklular adina Harizm'i yöneten Kutbeddin iyi bir yönetici, anlayisli bir siyaset adami idi. Onun zamaninda Harizm büyük bir gelisme gösterdi.

Kutbeddin'den sonra oglu Kizilarslan Atsiz, Harzemsah olarak görevlendirildi. Atsiz ilk zamanlarda Selçuklulara bagli kaldi. Ama bir süre sonra Sencer ile arasi açildiginda bunu firsat bilerek bagimsizligini ilân etti (1142). Fakat bu çok sürmedi. Bir ara gene Sencer'e yenilip ona baglandi. Atsiz böylece, Selçuklular zayif oldugu zaman bagimsizlik ilân edip Selçuklu güçlenince ona baglilik gösterme siyasetini birkaç kez tekrarladi.

Atsiz'in ve Sencer'in art arda ölümünden (1156 ve 1157) sonra Harzemsahlar soyunu sürdüren Atsiz'in oglu Ilarslan ve özellikle onun oglu Tökis, ailenin büyük hükümdari olarak ün kazandilar.

Cengiz'in Karsisinda

Onun oglu Alâeddin Muhammet, Karahitaylari yenerek egemenlik altina aldi (1207). Fakat kurdugu büyük imparatorlugu devam ettiremedi. Bir Mogol kervanini vurmasi üzerine Cengiz ile arasi açildi. Cengiz büyük bir ordu ile Türkistan'a yürüdü (1219). Harizm ordusunu perisan etti.

Alâeddin Muhammet güçlükle kaçip kurtuldu ve Hazar kiyisinda yokluk içinde öldü. Yerine geçen oglu Celâleddin Harzemsah da Cengiz ile savasti, ancak, yenilerek batiya çekilmek zorunda kaldi. Dogu Anadolu'da bir kurt tarafindan öldürüldü ve Harzemsahlar Devleti de böylece sona erdi (1230).
Alıntı ile Cevapla
  #28  
Alt 11 January 2009, 11:17
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Cvp: Medeniyetler Tarihi

Hitit Mimarisi



Hitit Kralligi mimarisi, eski Dogu Yapi Sanati içinde, hem Bati Anadolu, hem de Mezopotamya mimarligindan ayrilan, önemli ve kendine özgü bir gelisim gösterir. Bu mimarligin kökenleri Anadolu yaylasinin yapi geleneklerine dayanir ve en geç I.Ö. 3. binde, Ilk Tunç Çagi'nda belirgin biçimini almistir.

I.Ö. 2. bin sonunda, Bati Anadolu'nun özgün ev biçimi olan bagimsiz uzun dikdörtgen, önavlulu evi, (Megaron) Iç Anadolu'ya ne denli az girebilmisse Hititler'in büyük tas bloklarindan örülmüs bindirme kemer yapma sanati da tas yönünden zengin olan Troya'da o denli az kullanilmistir. Mezopotamya da çok bol sayida zorlayici bir bakisimlilik sistemiyle yapilmis tapinak ve saray mimarligi da yine Iç Anadolu'daki Hitit Kralliginin ana ülkelerinde görülmez.

Bir yandan karsilikli canli bit ticaret, öte yandan komsu ülkelerle belirgin bir kültür iliskisi kurulmus olmasina karsin, mimarlik alaninda karsilikli etkilenme çok kisitli bir ölçüde gerçeklesmistir. Yalniz, kisa bir süre sonra Hitit egemenligi altina girecek olan Kilikya - Kuzey Suriye bölgesinde karisik mimarlik ögeleri ortaya çikmaktadir. Bu ögeler Hitit Kralligi sona erdikten sonra 1. bin Geç Hitit - Arami Küçük Kralliklari döneminde de varliklarim sürdürmüslerdir.

Bugün, 3. binyil ve 2. binyil basina tarihlenen çok sayida büyükçe yerlesmenin varligi bilinmesine karsin, bunlarin yalniz birkaçi arastirildigindan, yapi sistemleri, görünüsleri ve özellikle yapilari üstünde konusmak olanagi yoktu?. Tüm Önasya'da oldugu gibi, burada da genellikle en eski yerlesme yerleri varligini sürdürmüstür. Bu yerlesmeler ovalara ya da koyaklara açilan dag sirtlarinda, çevrenin kolaylikla gözlenebilecegi yerlere kurulmustur. Bu Höyük ya da Teli olarak adlandirilan yerlesmelerin özgün bir örnegi Firat'in yukari kesiminde Altinova'daki Norsuntepe'dir.

Bu höyük üstünde Iç Anadolu'nun Son Tunç Çagina iliskin simdiye dek bilinen tek sarayi kazilarak ortaya çikarilmistir. Bu sarayda en büyük bölümün erzak depolarina ayrilmis olmasi çok ilgi çekicidir. Bu döneme tarihlenen baska belirgin tapinak ya da kutsal alan simdiye degin bulunmamistir. Savunma sisteminde bir yenilik yoktur: Tarsus'taki testere biçimli sur duvarlariyla agir bir savunma sistemi olusturan Ilk Tunç Çagi sistemi II, 5. binyilda görülen Mersin sistemi ile (Tabaka XVI) karsilastirilabilir. Konutlar kural olarak dikdörtgen, ender olarak da yamuk planli, gelisigüzel yanyana dizilmis odalari kapsamaktadir. Her avlunun kendi dis duvari vardir. Yapi gereci olarak çamur ve kerpiç kullanilmistir, ancak 3. binyil sonuna dogru tastan alçak temellere rastlanir.

2. binyilin ilk yüzyillarindaki örnekler, öncelikle Eski Asur Ticaret Kolonilerinin evleri, is yerleri ve bunlarin kurulmasinda destek saglamis yerli prenslerin saraylari olarak karsimiza çikmaktadir. Kanes, Karahöyük ve Acemhöyük saraylari, bugün bildigimiz kadariyla bir orta mekân ya da avlu çevresine dizilmis odalardan olusmustur.

Kültepe'deki temelleri bulunmus bir yapinin saglam köse çikmalari, yapi ustalarinin anitsal yapi kurma yetenegini kanitlamaktadir. Bogazköy'de de daha sonra Hitit kral sarayinin kurulacagi Büyükkale tepesinde yerli bir prensin konagi (Tabaka IV d) bulunmaktadir. Bu prensin destekledigi Asurlu tüccarlarin kurdugu Karum Hattus bu kale tepesinin etegindedir.

En eski tabakalarindaki mimarlik Bati Anadolu bölgesi kapsami içine giren Beycesultan'da hem Girit mimarligi hem de yukarida adi geçen ve daha geç döneme tarihlenen Hitit sistemleriyle bir dizi benzerlik gösteren bir saray bulunmaktadir (Tabaka V). Karum Kanes ticaret kolonisi evleri tüm yapilariyla Orta Anadolu gelenegindedir : Dörtgen bir avlu çevresinde az ya da çok gelisi güzel dizilmis degisik sayida odalar. Simdiye degin avlunun bir bölümünün üstünün, bir ön avlu olusturacak bir biçimde kapali oldugu görülmüstür, ancak bu Bati Anadolu'daki örneklere benzemez.

Yapilarin kurulmasinda ahsap önemli bir yer tutmaktadir. Duvarlarin önüne dikilmis olan ahsap destekler kerpiç ve kiriktas duvarlarin beslenmesine ya da sik sik rastlanan üst katin agirligini tasimaya yariyordu. Bu dönemin kült yapilarinin varligi yazili kaynaklarla kesinlikle kanitlanmissa da, görünüsleri konusunda bir sey bilinmemektedir. Bunlar kurallara uygun tapmak yapisi olamazlar, daha çok biçimi eve benzeyen kült hücresi ya da bir evin bir odasi olabilirler.

I.Ö. 1600 dolaylarinda Hitit Kralliginin kurulmasiyla yapilarda da birtakim yenilikler" gözlemlenmektedir. Evlerde oda düzenlemeleri ve yapi gereçleri genellikle degismemistir, ama savunma yapilarinda yenilikler vardir. Alisar'da daha çok önce, yan yana dizilmis, çok hafif karsilikli kaydirilmis, düzenli araliklarla burçlarla desteklenmis sandik duvarlardan olusmus anitsal bir duvar sistemi ortaya çikmisti. Bu yapiya Konya Karahöyük'de ve Korucutepe'de daha belirginlesmis olarak rastlanmaktadir; burada Hitit Kralligi'nin tipik sandik duvar sisteminin tüm ögelerinin temel çizgilerinin kuruldugu görülüyor.

Bu kenemden Bogazköy ve Alacahöyük'de saraylar bilinmektedir, ancak bunlar daha sonra Büyük Krallik dönemindeki genis yapi girisimleri sirasinda genis ölçüde yikilmistir. Alacahöyük'de 14 ve 13. yüzyillara özgü ayakli geçitlerle çevrili orta avlu ve bunu çeviren ayri oda topluluklarindan olusan evlerin bu dönemdeki örneklerine yapi kalintilarinda rastlanir. Bunlarin duvar yapisinda bol ocak tasi kullanilmistir.

14 ve 13. yüzyillarda, daha dogrusu Hitit Büyük Kralligi çaginda mimarlik kesin ve yerlesmis özellikler gösterir. Hattusa merkezi bir yönetim sisteminin baskenti olarak mimarlik ve sanat yaraticiliginin odak noktasidir. Burada, hem islevleri açisindan (savunma sistemleri, tapmak, saray) hem de yapi teknigi ve kurulusu açisindan (duvar yapisinin yapisal ve biçimsel kurulusu), yapi sanatinin en etkileyici örneklerine rastlanir.

Yukaridaki Büyükkale ile kentin en alt terasi arasinda 14. yüzyilda kurulmus, Poterneli Sur adim tasiyan kent duvarinin yeniden yapimi sirasinda, yigma toprak üstünde iki kabuklu, tas örgüsünden olusmus bir sandik duvar kurulmustur. Bu duvar düzenli araliklarla dizilmis burçlar ve kulelerle doldurulmus ve poternelerle donatilmistir. Bu poterneler, kenti ana duvarlar altindan öndeki araziye baglayan, Dindirme tekniginde saglam kemerlerden tünel gibi yapilmis, duvarlarin önündeki hendege açilan gizli kapilardir (huruç kapisi).

Biraz degisik bir yapida olmakla birlikte, buna benzer daha eski bir poterneye Alisar'da, daha sonra da Korucutepe, Alacahöyük ve Büyükkaya tepesinde (Bogazköy) ve ayrica Kuzey Suriye'deki birkaç savunma sisteminde rastlanmistir. Hitit baskentinde, 13. yüzyilda bir kez daha bu tür poternlere kentin rahatça genisletildigi yukari kentin savunma sisteminde rastlanmistir. Bu dönemin birkaç kapi sistemi baska bir görünümdedir: Hattusa ve Büyükkale Yukari Kent kapilan, Alacahöyük Sfenksli Kapisi, Alisar Güney Kapisi bir ön avlu bir oda ve iki anitsal kule arasinda çift kapi kanadindan olusur.

Bunlann duvari ya büyük tas bloklarindan çokgen oluklu örülmüstür ya da kesme tas olarak tabakalanmistir; iki çesidin birbirine karistigi da görülür. Kapi söveleri ortostatlidir, bunun üstüne ya tek bir tastan yontulmus kapi kirisi uzatilmistir ya da Hattusa Yukari Kentindeki dört kapida oldugu gibi bindirme tekniginde parabol biçimli bir kemer oturtulmustur. Bu kemer biçimi, kabartma duvar süsleri, duvarin kente bakan yüzündeki genis duvar ayaklari ve kapilarin bakisimli plani Hitit mimarlarinin yaraticiligini kanitlar.

Büyük Hitit Kralligi saraylar da bu konuda benzer kanitlar vermistir. Büyükkale ve Alaca Höyük'de saraylardaki bagimsiz yapilarda düzgün bir oda planlamasi uygulanmasi ve bagimsiz kurulmus geçitlerle çevrili avlular çevresine toplanmis bagimsiz yapilarin ustalikla birlesmesi gibi özellikler görülür. Büyük Hitit tapinaklari da ayni özellikleri gösterir. Simdiye degin bulunmus bes yapi da kralligin baskentindedir, hepsi ayni oda gruplarindan olusmus ve ayni düzende kurulmustur.

Dis görünüsleri bakimindan birbirlerinden kesinlikle ayrilmalari ise, yapi ustalarinin kati yapi kurallarina bagli kalmadiklarinin yeterli bir kanitidir. Kapi, avlu, önavlu, cella, cella ön odasi ve yan odalari tüm yapilarda kullanilmis ögelerdi?. Kapidan geçen yol dogrudan dogruya avluya girer. Cella'ya hiçbir zaman dogrudan dogruya Önavludan girilmez, ancak önavluya açilan birkaç yan odadan girilir.

Kült odalarindan olusan grup tüm yapinin içinde belirgin olarak ayrilir. Odalara ve oda gruplarina ne de tüm yapiya bir bakisim düzeni egemen degildir. Yalniz Tapinak Tin kapisi ve depolarin olusturdugu çembere giris bakisimli yapilmis ve bu nedenle de kent kapilari gibi anitsallik kazanmistir.

Temiz bir isçilikle yerlestirilmis .ve birlesme oluklari iyice kapanmis yer yer bes metreyi geçen kireçtasi bloklardan kurulmus ortostatli duvar döseginin yapi özellikleri el becerisi, ustalik, etkileyici bir görünüme ve dayanikliliga ulasma istegi belirtir. Tapinagin ve depolarin tüm dis duvarlarini bölen genis duvar çikintilari da özgün biçimlendirme ögeleridir.

Kütlesel temel dösekleri üstünde bugün de görüldügü gibi, bu çikintilar kerpiç duvar boyunca dama kadar yükselmekteydi. Bunun disinda bu çikintilara ya da duvar ayaklarina hem birtakim odalarin iç duvarlarinda hem de Hattusa Yukari Kent surlarinin kapi ve kulelerinde rastlanmaktadir. Bu, baskentin büyük devlet yapilarinda birkaç kâti kapsayan yüksek duvarlarinda kullanilmis bir yapi türü, ahsap hatil sistemiyle desteklenmis kerpiç duvar yapisidir.

Bu tür duvarlarin ayrintili biçimi konusunda kanitlar azdir. Keramikler üstündeki betimler ve kabartmalar duvarlarin bölümlenmesi, pencere burç ve mazgallarin biçimleri için ipuçlari verir. Yazili belgelerde üstüne çikilabilen düz damdan sik sik söz edilmektedir. Bu anitsal tapinaklar disinda simdiye degin çok az sayida Hitit kült yeri kanitlanmistir. Yazilikaya, bir grup dogal kaya odasinin kabartmalarla süslenip ek yapilarla genisletilmesi sonucunda olusmus bir dogal kutsal alandir.

Eflatunpinar aniti bir kaynak kutsal yeridir. Alacahöyük'deki sarayin bir bölümü de tapinak olarak yorumlanabilir, çünkü Hitit Büyük Krallik Çaginda bile konutlarda tek odali kült hücreleri oldugu varsayilmalidir.Yapi sanatinin Anadolu yaylasi disina yansimasi sinirli olmustur. Hatti kralligina siki sikiya bagli Kilikya'da Mersin savunma sistemi ve Tarsus saraylari baskent mimarligiyla kesin iliskiler gösterirken, Kuzey Suriye bölgesinde benzer etkilerin önemsiz kaldigi gözlemlenmektedir. Kargamis ve Sam'alda 2. binyil tabakalarinda yapi üslubu daha kazilarda ortaya çikarilmadigindan bu sav simdilik çekingenlikle geçerlidir.

I.Ö. 1200'de Büyük Hitit Kralliginin yikilmasindan sonra Iç Anadolu Bati'nin etkisine girer. Bu, bundan sonraki yüzyillarin mimarligina yansiyan bir gelismedir. Güneydoguda Geç Hitit-Arami beylikleri kurulmustur. Kuzey Suriye, Hitit ve Arami özelliklerinin birlesmesi sonucu mimarlikta kisa süreli bir olgunluk çagi yasanmistir.

Karkanus'tan iki örnekte görüldügü gibi, tapinak yapisinda Kuzey Suriye'nin küçük tek odali sisteminin gelenegi sürdürülmektedir. Hatay bölgesinde Teli Tayinat'daki önavlu, adyton (en kutsal oda) ve cella planiyla Ege bölgesinin Megaron'unu animsatan uzun dikdörtgen tapinagin bu bölgede I.Ö. 2. binyil içine tarihlenen öncüleri vardir. Saraylar genellikle ön avlu, buna genislemesine yerlestirilmis ana oda ve birkaç yan odayla Hilani olarak karsimiza çikmaktadir.

Hilaninin kapali biçimi, genislemeyi olanaksiz kiliyordu, ancak birkaç Hilaninin birlestirildigi büyük yapilar vardir. Önyüzü iki ya da üç sütunla bölünmüs olan Hilani önavlusu Büyük Krallik döneminin tapinaklarinin önavlusuna, Hilammar'a benzerlik göstermektedir. Savunma sistemlerinde, örnegin Sam'al'da Anadolu yaylasinin iki yüksek kule arasinda dar kapi odali kapi tipine rastlanirsa da, ana kapi arkasina genislemesine yerlestirilmis odasi olan kapi daha yaygindir.

Bu sistemde, Karatepe'de elverissiz arazide oldugu gibi, kapi odasinin kulelerden uzaga çekildigi de görülmüstür. Kent planinin, örnegin" Sam'alda oldugu gibi, geometrik bir biçim almasi da degisik bir özelliktir. Bu dönemin mimarliginda, özellikle çok sayida resmi yapi, saray, tapinak ve anitsal kapilardaki ortostatlarda görülen kabartma süslemelerde bakisimli düzenlemelerin kullanilmis olmasi degisik bir yaraticilik gücünü göstermektedir. Buna karsilik Hitit ana ülkesinden yalniz Alaca Höyük'de Sfenksli Kapi'da bu tür kabartma süslerin varligi bilinmektedir.

Kuzeydeki 2. binyil süssüz sütunlan yerine, Toroslarin bu tarafinda 1. binyilda yontularla ve geometrik bezemelerle süslü tabanlara oturtulmus sütunlar ortaya çikmistir. Büyük Hitit Krallari'nin baskentinin agir ve içe dönük yapi sistemleri karsisina güneyde 400 yil sonra süslü, bagimsiz yapilardan olusmus hafif dokuda bir mimarlik çikmistir.
Alıntı ile Cevapla
  #29  
Alt 11 January 2009, 11:18
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Cvp: Medeniyetler Tarihi

Hazarlar



Ortaçag'da Güney Rusya'da imparatorluk kuran Türkler (468-965). Hazarlar, Bati Hun Devleti yikildiktan sonra onun kalintilari üzerinde devlet kurdular. Devletin agirlik merkezi Kirim ve Volga dolaylariydi. Bu durumda doguda Sasanîlerle (Iran), batida Bizanslilarla iliskileri vardi.

627'de yapilan Bizans-Iran savasinda Hazarlar Bizans'i tuttular. VII. yy.da sürekli olarak Müslüman Arap saldirilari karsisinda kalan Bizans Imparatorlugu Hazarlardan yardim istedi. Bizans'in yardimina kosan Hazarlar bu yüzden Müslüman Araplarin düsmanligini üzerlerine çektiler.

Arap-Hazar çatismasi

Doguda Hazarlarin etkisi Kafkaslar'in güneyinde Kura Irmagi'nin ötesine kadar uzaniyordu. Araplar bu kesimde Hazarlara saldirdilar. Mervan bin Muhammet kumandasindaki güçlü bir Arap ordusu Hazar illerine girdi, Hazar ordusunu yendi (737). Bu yenilgi sonucunda Hazarlar kuzeye çekildiler. Fakat bir süre sonra güçlenen Hazarlar yeniden güneye sarkarak Ermenistan ve Azerbaycan'i ele geçirdiler (765).

Hazarlar IX. yy.in sonlarina dogru zayifladilar. Sürekli Rus saldirilari sonucunda Hazar Devleti dagildi. Bir ara Musevîligi kabullendikleri için Hazar krallarinin çogunun adi Yahudi adidir: Hizkiya, Menase, Hanuka, Ishak, Harun, Menahem, Benyamin v.b.

Hazar Uygarligi

Hazarlar yari göçebe, yari yerlesik yasayan Türk boylarinin meydana getirdigi bir kavimler topluluguydu. Genellikle yazin kirsal alanlarda çadirlarda, kisin kentlerde otururlardi. En büyük kentleri Itil, Saksin, Belencer, Sarkil ve Semender'di. Baskent Itil (simdiki Astrakhan) Volga agzinda çok büyük bir ticaret merkeziydi. Itil'de hakanin tugladan yapilmis bir evi vardi; hakandan baskasi tugladan ev yaptiramazdi. Hazarlar ölülerini Oguz Türklerinde oldugu gibi suya atarlardi.
Alıntı ile Cevapla
  #30  
Alt 11 January 2009, 11:19
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Cvp: Medeniyetler Tarihi

Hunlar


Orta Asya'da ve Avrupa'da devlet kuran Türk boyudur. Osmanli hanedani disinda Türklerin basinda hüküm süren en uzun ömürlü ve en önemli hanedan Hunlardir. Onlari dört önemli topluluk olarak ele alabiliriz.

Orta Asya Hunlari, ilk büyük Hun hakanligidir (M.Ö. 220-M.S. 216). ilk büyük hükümdarlari Teoman Yabgu'dur. Oglu Mete (Oguz Han da denir), M.Ö. 209'da Teoman'in yerine tahta geçti. 35 yil hükümdarlik etti. Bütün Türk, Mogol, Tonguz, Altay Türklerini buyrugu altinda topladi. Devletinin sinirlari Büyük Okyanus'tan Hazar Denizi'ne, Tibet ve Kesmir'den Kuzey Sibirya'ya uzaniyordu.

Volga Hunlari, M.S. 48'de devlet ikiye bölündü, sonra da göçler sonucu dagildi. Çesitli Türk boylarinin birbiri üzerine yaptigi baskilarla zayiflayan önemli Hun boylari batiya göç etmege basladilar. Bunlarin bir bölügü Volga ile Ural irmaklari arasinda bir devlet kurdu (M.S. 374). Hakanlari Balamir Han'di. Avrupa Hun Devleti, M.S. 425'te kuruldu. 454'e kadar yasayan bu devletin en büyük hükümdari Attilâ idi. 9 yil süren saltanati sirasinda 4 milyon km2'lik bir toprak üzerinde dünyanin en büyük imparatorlugunu meydana getirdi.

Hindistan Hunlari (Akhunlar), ise Mogollarla karisarak güneye inen ve orada VII. imparatorluk hanedanini kuran Hunlardir. 3,5 milyon km2'lik bir bölgede 71 yil Hindistan'a egemen olduktan sonra dagildilar.

Attilâ ve Azizler

Attilâ iktidarindan ve Hun gücünden korkan Hiristiyan inancina göre Attilâ'nin atinin bastigi yerde ot bilmezmis. Attilâ'nin Avrupa'ya saldigi korku yüzünden, kilise ona direnme cesaretini gösterenleri azizlige yükseltti: Paris'i kurtaran Azize Genevieve; Romalilari yardima çagiran Orieans piskoposu Aziz Aignan, Roma'ya ilismemesi için Attilâ ile pazarliga girisen papa Leo I bunlar arasindadir.

Hun uygarligi

Ordu örgütlemeyi, savasmayi, at yetistirmeyi çok iyi bilen Hunlar, büyük bir uygarliga sahipti. Tahta evlerde oturur, deriyi isler, dokuma yapar, siir ve edebiyatla ugrasirlardi. Avrupa'ya Asya uygarliginin önemli ögelerini ve özelliklerini onlar götürdüler.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla




Saat: 08:38


Telif Hakları vBulletin® v3.8.9 Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
gaziantep escort bayan gaziantep escort
antalya haber sex hikayeleri aresbet giriş vegasslotguncel.com herabetguncel.com ikili opsiyon bahis vegasslotyeniadresi.com vegasslotadresi.com vegasslotcanli.com getirbett.com getirbetgir.com
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort adana escort eryaman escort kızılay escort çankaya escort kızılay escort ankara eskort

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 PL2